Konu Başlıkları: Zaman Kavramı/Medineweb
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 25 Aralık 2007, 01:19   Mesaj No:2

Medine-web

Medineweb Site Yöneticisi
Medine-web - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medine-web isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 1
Üyelik T.: 14Haziran 2007
Arkadaşları:7
Cinsiyet:Erkek
Yaş:49
Mesaj: 2.985
Konular: 339
Beğenildi:1163
Beğendi:331
Takdirleri:7539
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: zaman

Zaman
Zaman, itibari bir hat.. zaman akan bir nehir.. zaman içinde güzeli çirkini, iyiyi kötüyü barındıran bir mazruf.. kimi için bir ilaç.. kimi için bir ızdırap.. kimi için bomboş.. kimi için lebâleb.. kimi için çok kısa.. kimi için bitmek bilmez.. kimi için paha biçilmez.. kimi için çerez..

Bütün bunların yanında inkar edilmez bir gerçek, zaman, insana bahşedilen sayısız nimetler içinde Cenâb-ı Hakk'ın kendisine yemin ettiği, ona sövülmesini men ettiği müstesna bir ihsan..
Mümin, fani bir hayatı, ancak her anını halis bir niyet ve salih amelle doldurduğu zaman bakîye çevirebiliyor. Yüce Mevlâ, zamanı insana bir fırsat olarak verdiğini ve bunu çok iyi değerlendirmesi gerektiğini, aksi takdirde hesaba çekileceğini açık kapalı defaatle Kur'an'da beyan buyurmuştur. Mesela;

“Size, düşünecek kimsenin düşüneceği kadar ömür vermedik mi? Hem size peygamber de geldi. O halde azabı tadınız, zalimlerin yardımcısı olmaz” (Fatır, 35/37) buyurarak, ömrün bir sermaye hükmünde olduğunu, sermayeyi yerinde değerlendirmeyenin zalim hükmünde olduğunu ifade etmiştir.

Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem de pek çok yerde zamanın ehemmiyetini dile getirmiş, Rabbinin bu minvaldeki emir ve inzarlarını herkesten evvel kendi hayatında tatbik etmiştir. Misal olarak şu bir ikisini zikredebiliriz:

“Aziz ve Celil Allah, altmış yıl yaşayıp ölümünü geri bıraktığı kimsenin (kendisini tanımaması hususunda) hiçbir mazeretini kabul etmez” (Buhari, Rikak)

“İki nimet vardır. İnsanların çoğu bunda aldanmıştır. Sıhhat ve boş vakit” (Buhari, Rikak.)

“Allah kendisine altmış yıl ömür verdiği insanın özrünü kaldırmıştır.” (Ahmed b. Hanbel, II, 417.) Bir yerde kişinin müslümanlığının en güzel yanlarından birinin mâlâ ya'ni denecek boş işlerle uğraşmamak olduğunu vurgulayan Kainatın Efendisi, müminin her anının hayırlarla dolu olmasını tavsiye etmiştir.

Alemlerin Rabbinin ve O'nun Sevgili Habibinin bunca tahşidatı karşısında İslam alimleri hem hayatlarında zamanın önemini çok iyi idrak edip çok dikkatli yaşamışlar. Hem de takrir ettikleri derslerinde bu konuyla alakalı çok güzel nasihatlarda bulunmuşlardır. Kısa kısa sahabeden başlayarak bir takım büyüklerin zaman hakkındaki yorumları ve tecrübelerini aktarmaya çalışalım.

Abdullah b. Mesud: “Üzerine güneşin battığı ve ömrümün eksildiği ancak amelimin artmadığı bir güne duyduğum pişmanlık kadar başka bir şeye pişmanlık duymadım.” der.

Ömer b. Abdulaziz de: “Gece ve gündüz senin üzerinde kendi fiillerini icra ediyorlar (seni yaşlandırıyorlar). Sen da onlara karşı üzerine düşeni yap.” buyurur.

Hasan Basrî: “Ey Ademoğlu! Sen günlersin. Bir gün geçince bir parçan da gidiyor demektir.” der. Bir başka seferinde “Öyle insanlar gördüm ki, sizlerin dirhemler ve dinarlara karşı olan hırsınızdan daha ziyade yaşadıkları vakitlere karşı hırslı idiler.” buyurmuştur.

Ziya el-Makdîsî, hocası Abdulğanî b. Abdulvâhid el-Makdîsî'yi şöyle anlatıyor: “O zamanının hiç bir anını zayi etmiyordu. Sabah namazını kılıyor, Kur'ân-ı Kerim'in kıraat vecihlerini talim ettiriyordu, bazan da hadis yazdırıyordu. Daha sonra kalkıp abdest alıyor ve öğlen öncesine kadar Fatiha ve Muavvizeteyn'i (Felak-Nas surelerini) okumak suretiyle 300 rekat kılıyordu. Ardından biraz kestiriyor ve öğleni kılıyordu. Peşinden de akşama kadar hadis rivayeti ve eser yazmakla meşgul oluyordu. Akşamleyin de, oruçlu ise iftar ediyordu. Yatsıyı kıldıktan sonra, gece yarısına kadar veya biraz daha fazla uyuyordu. Sonra abdest alıyor ve namaz kılıyordu. Ardından bir daha abdest alıyor ve sabah namazına yakın vakte kadar namaz kılıyordu. Bazan yedi ve daha fazla abdest aldığı da olurdu. Kendisi bu durum için “Azalarım ıslak olunca namaz benim için daha lezzetli oluyor.” derdi.

Taşköprülüzâde, İmam Ebu Hanife'nin talebesi İmam Muhammed hakkında şunları söyler: “O geceleri uyumazdı. Yanına kitapları alır, birinden usanınca ötekine bakardı. Uykusunu su içerek giderir ve şöyle derdi: “Uyku hararetten kaynaklanır.”
İmam İbn Cerir et-Taberî, pek çok sahada eser vermiş büyük bir alimdir. Talebeleri onun ömrünü ve ortaya koyduğu eserleri şöyle bir hesaba tabi tutmuşlar. İmam 86 yaşında vefat etmiş. Talebesi es-Simsîmî, onun hergün 40 sayfa yazdığını söylüyor. Yazdığı bütün eserleri bu ömre taksim ettiklerinde gününe 14 varak, yani 28 sayfa düşüyor. Talebeleri onun buna muvaffakiyetindeki en mühim sebebin, zamanını çok iyi tanzim etmesine ve planlı yaşamasına veriyorlar.

İmam Ebu'l-Vefâ b. Akîl el-Hanbelî (Allah Teâla kendisine rahmet etsin) şöyle demiştir: “Yemek için elimden geldiğince az vakit ayırıyorum. Bu sebeple ekmek yerine suyla yumuşatarak kek dilimi yiyorum. Çünkü ikisi arasında çiğnem farkı vardır. Bunu da elde edemediğim bir bilgiyi mütalaâ etmeye veya da yazmaya daha çok vakit ayırmak için yapıyorum. Çünkü alimlerin icmasıyla akıllı insanlar nezdinde elde edilecek en yüce şey vakittir. Zira vakit bir ganimet olup içindeki fırsatlara servet verilir.”

Dikkatle bir araştırma yapıldğında görülecektir ki, bu dünyayı da ahireti de kazanan, yani ister, bu dünyada muvaffak olmuş ehl-i dünya, ister ahiretin kahramanları olan kudsilerin hayatlarına bakılsın, onların bu zaman veya vakit nimetinin sırrını belli ölçüde çözmüş olduklarını ve ona gereken değeri verdiklerini göreceksiniz.
Evet, Yüce Yaratıcının bu güzel nimeti de diğerleri gibi değerlendirilmeyi bekliyor. Buna mukabil, onu hiçe sayan, orada burada çar çur eden, sorulduğunda ne yapıyorsun diye “hiiiç! İşte.. vakit geçiriyorum..” veya “vakit öldürüyorum” diyenlerden ne kendilerine ne de insanlığa elle tutulur bir faide gelmeyecektir. Onlar içten içe kendilerini öldürürler ve gün gelir yürüyen cenazeler olarak arz-ı endam ederler. Ne zaman nereye çarpacağı belli olmayan serseri mayın gibi tehlike arz ederler. Zira, tembellik, vakti boşa harcama, idealsiz bir hayat sürmenin lazımıdır bu tür şeyler.. ve bunlar fert ve toplum için hayati tehlike arzeden birer virüstürler...

Zamanı duya duya, hissederek ve idrak ederek, hayırlarla dopdolu yaşamayı Rabbim cümlemize nasip etsin... Amin...

Ali Ünsal
Alıntı ile Cevapla