Tekil Mesaj gösterimi
Alt 16 Ocak 2008, 21:27   Mesaj No:36

KalbinNûru

Medineweb Sadık Üyesi
KalbinNûru - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:KalbinNûru isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 25
Üyelik T.: 14Haziran 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Yaş:41
Mesaj: 549
Konular: 49
Beğenildi:8
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: Hz. Muhammed Mustafa -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz

Bu durum muvacehesinde, bugünkü Müslümanlar bu üstün vasıflı asr-ı saadet devri toplumunu ve bu toplumu oluşturan fertleri iyi bilmek durumundadırlar. Çünkü bilmeden örnek alınamaz. Ama bilme, öğrenme yolları farklı olabilir. Kimi bu alanda yazılmış bir kitabı okur, kimi bu konuları iyi bilenlerden dinler; kimi hâzık bir vaizin nasihatine kulak verir, kimi gönülleri teshir eden bir âlim ve fâzılın sohbetine katılır.
Hâl böyle iken günümüzde bir Müslüman; imân, ibadet, ahlâk ve muamelat konularına gereken ehemmiyeti vermiyorsa, alışverişte helâle harama riâyet etmiyorsa, İslâmî emirlerin bazılarını yapıyor bazılarını yapmıyorsa, ilâhî yasakların kimilerini gözetiyor kimilerini ise kaâle almıyorsa o zaman üstün bir İslâmî şahsiyete sahip olamaz. Böyle bir Müslüman Kur’ân-ı da Sünneti de yeterince anlamamış, üsve-i hasene olarak gösterilen Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ’i de gereğince örnek almamış demektir. O’nu ve ashabını örnek alabilseydi dinî şahsiyetinde belirli ve net bir ilerleme olacaktı

Şimdi şu hususa dikkat etmek lâzımdır: Şayet biz örnek birer Müslüman olamazsak bu durumda bizden sonrakilere örnek olma vazifemizi de yerine getirememiş oluruz. Bu ise büyük vebaldir. Biz geçmişe baktığımızda asr-ı saadet neslini ve onların peşinden giden bahtiyarları nasıl örnek alarak yolumuzu aydınlatıyorsak, bizden sonrakilere de geriye dönüp baktıklarında kendilerine rahatlık verecek mânevî ışıklar hazırlayabilmeliyiz.
Şunu da iyi bilmeliyiz ki, İslâmiyet, samimîyetle yaşandığı zaman bütün güzellikleriyle ortaya çıkan bir dindir. Bugün bir Müslüman tembelse, gayretsizse, plânsız inti*zamsızsa, temizliğe riâyet etmiyorsa, ibadetlerinde ihmalkârsa; ticaretinde doğruluğu gözetmiyor, zekâtını iyice hesaplayıp vermiyorsa; hayır hasenatta bulunmuyorsa, har*camasında helâle harama dikkat etmiyorsa; komşularını incitiyor, cami ve cemaatla alâkalanmıyorsa, Müslümanların dertleriyle dertlenmiyorsa, içtimâi tesanüdü sarsacak eksik ve yanlış tutumlar içine giriyorsa... Bu taktirde Kur’ân’a Sünnete, Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ’in örnek alınması gereken hayatına yeterince bağlanmamış, gerektiğince dü*şünmemiş demektir. Allah’ın ipine yeterince sarılmamış demektir. Burada Müslüman’ın ihmali, gafleti, vurdumduymazlığı ve şuursuzluğu söz konusudur. Böyle olunca İslâmî güzellikleri görememekte, yakalayamamakta, bu güzelliklerin insan yüreğinde oluşturduğu sımsıcak sevgiyi hissedememektedir.
İşte her kusurlu Müslüman, Kur’ân’a Sünnete ve Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ile O’nu örnek alabilen salihlere dönerek eksiklerini telâfi etmek durumundadır
Bu vesile ile şunu da ifade etmeliyiz ki, Peygamber Efendimiz ’e ve ashâb-ı kirama olan muhabbetimizde ne derece samimî olduğumuz, onların yaşayışını ne derece örnek aldığımıza bağlıdır. Onları örnek alabildiğimiz nisbette bizden sonraki nesillere örnek olabileceğiz demektir.

Arkadaşlar kitabın sonuna gelinmiştir. Allâh Teâlâ bu kitap husûsunda emeği geçenlerden Râzı olsun.
Alıntı ile Cevapla