Tekil Mesaj gösterimi
Alt 31 Temmuz 2011, 09:52   Mesaj No:4

bilinmez

Meal Gurubu Üyesi
Medineweb Emekdarı
bilinmez - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:bilinmez isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13966
Üyelik T.: 27Haziran 2011
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 2.154
Konular: 309
Beğenildi:178
Beğendi:15
Takdirleri:560
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Ramazanın başlangıcı olan hilal

Farklı Ülkelerdeki Hilalin Durumu ve Müslümanın Tavrı !

Ayın Doğuş Yerlerinin Farklı Olması: (İhtilâf-li")
Ayın doğduğu yerlerin bir yahut birden farklı olmasına göre, doğuda ve batıda bütün Müslümanların tek bir vakitte oruca başlaması farz olup olmaması konusunda fakihlerin görüşleri ikiye ayrılmaktadır:

Cumhura göre: Ayın doğuş yerlerinin farklılığına itibar edilmeyip bütün Müslümanların aynı zamanda oruç tutmaları lazımdır.
Şafiîlere göre, uzak mesafe*lerde ayın doğuşunun farklılığına göre oruca başlamak ve bayram yapmak mümkündür. Esah olan görüşe göre, bazı Şafiîlerin söyledikleri şu söze itibar edilmez:
Namazların kısaltılarak kılınması için konulmuş mesafe olan 89 km. uzaklığa göre, yakın ve uzak beldeler arasında her hangi bir fark yoktur.
Ayın doğuş yerlerinin farklı olmasında ihtilaf bulunduğunu bilmekle beraber, güneşin doğuş yerlerinin farklı oluşunda olduğu gibi, uzak beldeler arasında bu durum olmaktadır. Devlet başkanının, kendi nezdinde sabit olduğu üzre oruç tutmayı emretme hakkı bulunduğunda ihtilaf yoktur. Çünkü hakimin verdiği hüküm ihtilafı ortadan kaldırır. Endülüs, Hicaz, Endonezya ve Mağrib gibi uzak beldelerde buna riayet edilemiyeceği konusunda ittifak etmişlerdir.
(Reddul-Muhtar, II, 131; Mecmuatu-Resailî İbn-i Abidin, I, 253; Tefsîru'l-Kurtubî, II, 296
Fethu'l-Bari, IV, 87; el-Mecmu, VI, 300; Bidayetu'l-Muctehid, I, 278; el-Kavânînu'l-Fıkhıyye 116.)


Önce bu önemli konuda fakihlerin açıklamalarını zikredeceğiz:

Hanefîlere göre: (ed-Durru'l-Muhtâr, U, 131-132; Meraki'l-Felâh, 109)
Zevalden önce ve sonraki zamanlarda gündüzün ayın doğuş yerlerinin farklı oluşuna itibar edilmez. Mezhebin kuvvetli olan görüşü budur. Alimlerin çoğu da bu görüşü benimsemişlerdir. Fetva da buna göredir. Batıda bulunan Müslümanların hilâli görmesiyle, iki kişinin şahitlik görevini yüklenmeleri yahut hakimin bu konuda hüküm verdiği İle ilgili şahidlik ederlerse yahut haber yayılırsa doğudaki Müslümanların da oruç tutmaları gerekir. Ancak, falan belde halkının hilâli görmüş olduklan haberi verilirse bununla amel edilmez. Çünkü bu kesinliği bulunmayan bir haberdir.


Malikilere göre: (eş-Şerhu'l-Kebîr, I, 510; Bidayetu'l-Muctehid, I, 278; ei-Kavânînu'l-Fıkhıyye, 116)
Hilâl bir ülkede görüldüğü zaman, ister yakın olsun, ister uzak olsun, oruç tutmak herkese farz olur. Bu konuda sefer mesafesine itibar edilmez. Ayın doğuş yerlerinin aynı yahut farklı olmasına da itibar edilmez. Kendisine bu haber bildirilen herkesin oruç tutması farz olur. Ancak hilâlin göründüğü adaletli iki kişinin yahut büyük bir toplululğun şahitliği ile sabit olmak gerekir.

Hanbelîlere göre: (Keşşafu'l Kına ; II, 353)
İster yakın ister uzak olsun, bir yerde hilâl görüldüğü zaman, bütün insanlara oruç tutmak farz olur. Bu konuda göremeyenin hükmü görenin hükmü gibidir.

Şafiîlere göre: (el-Mecmu, VI, 297-303; Muğni'l-Muhtâc, 1, 422-423)
Bir beldede hilâl görülünce, bunun hükmü sadece buraya yakın beldeleri bağlar, uzak olardan bağlamaz. Esah görüşe göre bu , ayın doğuş yerlerine göre fark eder. Ayın doğuş yerlerindeki farklılık yirmi dört fersahtan daha az mesafede olmaz. (Fersah: 5544 metredir. Böylece bu mesafe 5544x24=133,956 km. eder.
Kasr mesafesi 89 km. olup bu da dört bürd yahut 16 fersahtır. Bir fersah=Üç mil, bir mil=4000 adım, bir adım=Üç ayak, iki ayak=bir zira', bir zira'=24 parmak genişliğidir.)
Uzak beldeye orucu vacip kılmadığımız takdi
rde hilâlin görüldüğü beldeden biri bu uzak beldeye yolculuk yapsa orada Esah olan görüşe göre, vucuben orucun sonunda onlara uyar. Hatta kendisi diğer beldeye göre otuzu tamamlamış olsa bile uyar. Çünkü bu kişi o beldeye gelmekle onlardan biri gibi olmuştur. Dolayısıyla onlar için sabit olan hüküm kendisi için de gerekli olur.
Rivayet edildiğine göre îbni Abbas, Kureyb'e böyle yapmasını emretmişti.
Bir kimse hilâlin henüz görülmediği bir beldeden hilâlin görüldüğü beldeye gitse, onlarla birlikte bayram yapması farzdır. Çünkü bu kişi de onlardan biri gibi olmuştur. Eğer bu ülkede Ramadan tam tutulmuşsa, ister kendisi 28 gün, ister 29 gün tutsun fark etmez. Eğer kendisinin tuttuğu günler 28 gün ise sonradan bir günü kaza eder. Çünkü ay 28 gün olmaz.

Bir kimse her hangi bir ülkede bayram yaptıktan sonra, gemi ile yahut uçakla halkı oruç tutmakta olan uzak bir ülkeye yolculuk etse, Esah görüşe göre, günün geride kalan kısmında oruç tutar. Bunu yapmak vaciptir. Çünkü kendisi de onlardan biri olmuştur.


Uyarı :
Türkiyede yaşayan müslümanların Oruca başlamak için ben ülkeme (Takvime-diyanete) uyuyorum demeleri hatalıdır. Çünkü Laik Türkiye hilali gözetleme gibi bir çalışması yoktur!
Şafii mzehebini taklid eden müslümanların Oruc İbadeti ve bayram gibi ümmetin birlik olması gerek durumlarında Cumhuru takip edip uyması hak olandır!



Mezheplerin Konu İle İlgili Delilleri:

Şafîîlerin delilleri: Şafiîler ayın doğuş yerlerinin değişik olmasına itibar ederken sünnete, kıyasa ve akla dayanmışlardır.

1- Sünnet: Sünnetten iki hadise dayanmışlardır:
Birincisi Kureyb hadisi, ikincisi Îbni Ömer hadisidir.

Kureyb hadisi:
"Ummul-Fadl, Kureyb'i Samda bulunan Muaviye'ye göndermiştir. Kureyb demiştir ki: "Şam'a geldim ve Ummu'l-Fadl'ın ihtiyaçlarını giderdim. Ben Şam'da iken Ramadan hilâli girmişti. Cuma gecesi hilâli gördüm. Sonra ayın sonunda Medine'ye geldim.
Abdullah b. Abbas hilâlden bahsederek sorular sordu ve: "hilâli ne zaman gördünüz?" dedi.
"Cuma gecesi gördük" dedim, îbni Abbas: "Sen hilâli gördün mü?" diye sordu.
"Evet, gördüm." dedim. 'İnsanlar da hilâli görerek oruç tuttular, Muaviye de oruç tuttu" dedim.
İbni Abbas ise: "Fakat biz hilâli Cumartesi gecesi gördük, Ramadan'ı 30 a tamamlayıncaya veya hilâli görünceye kadar oruç tutmaya devam edeceğiz" dedi.
Kendisine: "Muaviye'nin orucu ile ve hilâli görmesi ile yetinmeyecek miyiz?" dedim.
İbni Abbas: "Hayır, Rasulullah (s.a.v) bize böyle emretti" dedi."
(Bu hadisi Buharî ile İbni Mace dışında cemaat rivayet etmiştir.)

Bu hadis, İbni Abbas'ın Şam halkının hilâli görmesi ile yetinmediğine ve bir belde halkına, başka bir belde halkının hilâli görmesi ile amel etmek gerekmediğine delalet etmektedir.

İbni Ömer hadisi:
Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
"Ay 29 gündür, hilâli görmedikçe oruç tutmayın, yine hilâli görmedikçe oruç bozmayın. Eğer hava bulutlu ise oruç için ayı sayı ile belirleyin."
(Muslim ve Ahmed Neylu'l-Evtâr, IV, 189 vd.)

Bu da oruç farizasının hilâli görmeye bağlı olduğuna delâlet etmektedir. Fakat bundan kastedilen her birinin hilâli görmesi değil, bazılarının görmesidir.

2- Kıyas: Şafiîler ayın doğuş yerlerinin farklılığını, güneşi doğuş yerlerinin farklılığına benzetmişlerdir. Güneşin doğmasının farklılığı ile nasıl namaz vakitleri de farklı oluyorsa, ayın doğuş yerlerinin farklı olmasından da Ramadan'ın başlangıç ve bitişlerinin farklı olması gerekir.

3- Akıl: Şeriat, orucun farz olmasını Ramadan ayının doğmasına dayandırmıştır. Ramadan ayının başlangıcı ise ülkelerin birbirinden uzaklıklarına göre değişir. Bu durumda da ülkelerin, farklılığına bağlı olarak, oruca başlama günlerinin farklı olması gerekmektedir.


Cumhurun delilleri: Cumhurun dayandıkları deliller sünnet ve kıyastır.

Sünnetten delil,
Ebu Hureyre (r.a.) re diğerlerinden rivayet edilen şu hadistir:
"Ayı görünce oruç tutun, ayı görünce oruç bozun. Eğer hava bulutlu (kapalı) ise Şaban'ın günlerini otuza tamamlayın. "
(Buharî ile Muslim rivayet etmişlerdir. Neylu'l-Evtâr, IV, 191.)

Bu hadis bütün Müslümanlara orucun farz olmasının mutlak olarak hilâli görmeye bağlı bulunduğuna delâlet eder.
Dolayısıyla, bir topluluğun yahut şahidliği kabul edilen bir kişinin hilâli görmesi yeterlidir.

Kıyastan delil:
Cumhur bu konuda uzak olan ülkeleri hilâlin görüldüğü beldeye yakın olan ülkelere benzetmişlerdir. Bu ülkeler arasında ayırım yapmak bir zorlamadır, her hangi bir delile dayanmamaktadır



İbni Hacer, Fethu'l-Bari'de bu konu ile ilgili olarak altı görüş zikretmiştir.
San'anî ise şöyle demiştir:
En yakın görüş, hilâlin görüldüğü beldenin halkı ile bu beldenin semtinde bulunan yönlerdeki ülkelerin halkının oruç tutmalarının gerektiği görüşüdür.
(Subulu's- Selam, II , 151)

Yani o ülkenin bulunduğu meridyen çizgileri üzerindeki ülke halkının oruç tutması gerekir. Bu da kuzey-güney istikametidir. Çünkü güneşin doğuş yerleri buralarda bir olur. İki ülke arasındaki meridyenlerin eşit olmaması ile yahut enlem derecelerinin farklı olmasıyla ayın doğuş yerleri farklı olur.

Şevkanî şöyle demiştir:
İbni Abbas'ın merfu olarak naklettiği hadisin kendisi delildir, ondan insanların anladıkları mana delil değildir.
İbni Abbas'ın şu sözü ile işaret ettiği husus da delildir: "Rasulullah (s.a.v) bize böyle yapmamızı emretmiştir.", "Biz ayı otuza tamamlayıncaya kadar oruç tutmaya devam ederiz."

İbni Ömer hadisinde bulunan emir, sadece bir yönde bulunan bir ülkenin halkına mahsus değildir. Belki bu emir Müslümanlardan bununla muhatap olan herkese hitaptır.
İbni Ömer hadisini, bir belde halkının hilâli görmesinin başkalarını da bağlayıcı olduğuna delil kabul etmek, başka ülke halkını bağlayıcı olmadığına delil kabul etmekten daha kuvvetlidir. Çünkü hilâli bir belde halkı görürse, onu bütün Müslümanlarda görmüş olur, dolayısıyla görenlere lâzım hilâl gelen, başkaları hakkında da lâzım olur.

Burada güvenilmeye layık olan görüş, Malikîlerle Zeydilerden bir topluluğun ileri sürdüğü ve Zeydilerden el Mehdi'nin kabul ettiği görüştür.
Kurtubî de bu görüşü hocalarından rivayet etmiştir. Görüş şudur: Bir beldenin halkı hilâli görünce, bütün ülkenin halklarına da oruç tutmak lâzım gelir. (Neylu'l Evtar; IV, 195)
Bu görüş, yani Cumhurun görüşü, müslümanları birleştirmesi ve çağımızda makbul olmayan ihtilafları ortadan kaldırması bakımından tercih edilen en kuvvetli görüştür. Ayrıca orucun farz olması hilâlin görülmesine bağlıdır. Bunda ülkeler arasında her hangi bir ayırım yoktur.

Astronomi ilimleri, İslam ülkeleri arasında şerî ayın başlangıcını birleştirmeyi kuvvetlendirmektedir. Çünkü, bir İslam ülkesinde ayın doğduğu yer ile bu beldeye en uzak bir İslam ülkesinde ayın doğuş yeri arasındaki müddet 9 saattir. Dolayısıyla bütün İslam ülkeleri gecenin kısımlarında ortaktırlar. Bu ülkelerin halkının hilâl göründüğü zaman telgraf yahut telefon irtibatı ile bunu birbirlerine ulaştırmaları mümkündür.
(Şeyh Muhammed Ebu'l-Alâ el-Bennâ'mn kitabı. Bu kitaba merhum Muhammed es-Sayis'in araştırmasında işaret edilmiş olup bu zat Ezher'de Kulliyetu'ş-Şeria'da muderris olarak bulunmaktadır. el-Buhusu'l-Mu'lemeri's-Sadis li-Mecmai'l-Buhusi'l-İslamiyye, 99 vd.)




Şevval Hilalini (Ramadan bayramı) Tesbitte Şahid Sayısı :

Ramadanın başlangıcı için tek şahid gereklidir. Delili :
İkrime, Abdullah İbn Abbas'ın şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:
"Bir bedevî Rasûlullah (s.a.v.)'e geldi. "Ben hilali gördüm" dedi.
Rasûlullah, "Lailahe illallah Muhammedur-Rasûlullah'a şahidlik eder misin?" dedi.
Bedevi "Evet" dedi.
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz "Ey Bilal, insanlara bildir de yarın oruç tutsunlar" buyurdu.
(Tirmizi, Savm, 7, H. No: 691; İbn Mace, Savm, 6, H. No:1652; Ebu Davud, Savm, 14, H.No: 2340, 2341; Nesâî, Siyam, 8, H. No: 2115; Dârimî, Savm, 7; Hakim, Mustedrek)

Tirmizi, bu hadisi şerifi rivayet ettikten sonra şunları söylüyor:
"İlim ehlinin çoğu bu hadisle amel ederek oruç tutmak için yalnız bir kişinin şahidliği de makbuldur demişlerdir. Nitekim İbnul Mubarek, Şâfiî, İmam Ahmed ve Kufe ehli bu görüştedir. Buna [Linkleri Görmek İçin Üye Olmasınız. Üye Olmak İçin Tıklayın ! ] orucun bozulması için en az iki şahidin gerekli olduğunda ittifak vardır".

"Ramadan'ın bittiğini gösteren Şevvâl hilalini tesbitte iki şahid gereklidir" derken, şu hadislere dayanılmaktadır:

Rib'i İbn Haris, Peygamber Efendimizin sahabelerinden birinin şöyle buyurduğunu rivâyet eder:
"İnsanlar Ramadan'ın son günü hakkında ihtilafa düşmüşlerdi. Bu sırada iki bedevî geldi ve "Dün akşam hilali gördük" diyerek Rasûlullah (s.a.v)'in yanında Allah'a yemin edip şahidlik ettiler.Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) insanların orucu bozmalarını emretti"
(Ebu Davud, Savm, 13).

Bu ravilerden zikredilen ikinci bir rivayet şöyledir:
"Rasûlullah (s.a.v) Ramadan'ın otuzuncu gününü tamamlamak üzere ve oruçlu iken sabahleyin iki bedevi geldi. Allah'tan başka ilah olmadığına yemin ederek önceki akşam hilali gördüklerine dair şahidlik ettiler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) emriyle oruca son verildi"
(Dârekutnî, Siyam, 14).

Yine aynı ravilerden nakledilen üçüncü bir rivayet şöyledir:
"Müslümanlar Ramadan'ın otuzuncu gününü tamamlamak üzere oruçlu iken sabahleyin iki bedevî geldi. Allah'tan başka ilah olmadığına ve dün hilali gördüklerine dair şahidlik ettiler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.)'in emriyle oruca son verildi"
(İbn Hanbel, IV, 314).

Ebu Umeyr İbn Enes der ki:
"Rasûlullah (s.a.s)'in sahabilerinden olan Ensar kabilesine mensup amcalarım şu hadisi rivayet ederek dediler ki:
Havanın elverişsizliği yüzünden Şevval ayının hilalini göremedik ve oruç tutuyorduk. Gündüzün geç vakitlerinde bir kafile geldi; dün hilali gördüklerine dair şahidlik ettiler. Bunun üzerine (Rasûlullah (s.a.v) insanların oruçlarını bozmalarını ve ertesi gün bayram namazına gitmelerini emretti"
(İbn Mace, Siyam, 6 H. No: 1653; Nesâî, el-İdeyn, 21; Ahmed b. Hanbel, V, 87).

Hz. Enes (r.a)'den şu hadis-i şerif nakledilir:
"Enes'in amcaları Rasûlullah (s.a.v)'in huzurunda hilali gördüklerine dair şahidlik ettiler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) insanlara oruçlarını bozmalarını ve ertesi gün bayram namazına gitmelerini emretti"
(Ahmed b. Hanbel, III, 279).
Alıntı ile Cevapla