Konu Başlıkları: Siz dostunuzu buldunuz mu
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 17 Kasım 2011, 14:34   Mesaj No:4

YaŞuHa

Medineweb Emekdarı
YaŞuHa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:YaŞuHa isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13867
Üyelik T.: 24 Mayıs 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:
Yaş:31
Mesaj: 1.005
Konular: 399
Beğenildi:29
Beğendi:5
Takdirleri:53
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
En şerefli dostluk

En şerefli dostluk

Cenab-ı Hak’la dostluk, varlıkların en şereflisi olan insanoğlundan tüm canlılara kadar hatta bizim gözümüzle cansız görünen şeylerde de Cenab-ı Allah’ın dostluğu hakimdir. Bu dostluk hakimiyeti şurdan anlıyoruz. Yüce Allah’ın sevgisi izni olmadan kainatta hiçbir şey, bu kadar bir düzen ve ahenk içinde sürüp gidemez.

Cansız varlıklardan örneğin Güneş, Ay ve sayıları bilemediğimiz çok sayıda yıldız ve gezegenlerin mükemmel bir şekilde muazzam yörüngeler içinde ne bir saniye geri ne de bir saniye ileri gitmeyecek şekilde, düşmeyecek şekilde bulunduğumuz evrenin içinde Yüce Kudretiyle koruyan ve devam ettiren Yüce Mevlanın bir sevgisi, bir hikmeti olması gerek, yoksa Hz. Allah’tan başka bir kuvvet varmı ki böyle hiçbir varlığın yapamayacağı, hiçbir varlığın gücü yetmeyeceği şeyi yapsın.

Haşa Allah’tan başka hiçbir güç yok ki yapsın, böyle hakimiyet ve kudret ancak ve ancak Yüce Allah’a mahsustur. Yukarıda belirttiğim “bulunduğumuz evrenin içinde” demekle anlatmak istediğim bu evrenden başka nice evrenlerde olabileceğini düşünüyorum bunu da ancak Allah bilir. Cansız varlıklardan bir örnekle ifade ettikten sonra şimdi de canlı varlıklara geçelim.

Canlı varlıklardan biraz hayvanlardan bahsettikten sonra Yüce Mevlamın çok şerefli yarattığı ve her şeyi emrine verdiği insanoğlundan bahsedeceğiz.
Hayvanlar Yüce Allah’ın insanoğlundan önce yarattığı ve insanoğlu dünyaya geldiği zamanda insanoğluna bazılarını helal kıldığı bazılarını da haram kıldığını ve bununda bir çok hikmeti olduğunu biliyoruz. İnsanoğlunun faydalanması için birçok nimetinden şifalar ve vitaminler vermiştir.

Kısacası böyle de diyebiliriz: Cenab-ı Allah insanoğlundan faydalanması için helal ettiği hayvanların insan için faydalı, insan için haram ettiği hayvanların ise insana zarar verdiği şeylerin olduğunu Yüce Allah’ımız yüce kitabında belirtmiştir. Bizimde hayvanlardan gördüğümüz muazzam hareketler ve insanları hayretler içinde bırakacak ibretlerle dolu durumlar vardır. Bu da Yüce Allah’ın hayvanların içine soktuğu şefkat ve merhametle hayvanlar sanki kendi kendini yönetir gibi oluyor.

Halbuki Yüce Allah’ın hayvanlara verdiği içgüdülerle kendi yavrularına yardımcı olurlar, yavrularını korurlar, emzirirler. Kendi ağızlarıyla yiyecek getirirler ta ki o yavruları büyüyünceye kadar. Yüce Allah’ın verdiği sevgiyle, merhametle, dostlukla o hayvanlar kimsenin ihtiyacı olmadan yaşamlarını sürdürürler. Yüce Mevlamız kitabı mübininde de belirttiği gibi “... düşünenler için birçok hikmetler ve nimetler vardır.

” Burdan da anlıyoruz ki Yüce Allah’ın biz kullarına bir emri, bizim ibret alacağımız birçok dersler vardır. Eğer biz kainatta her türlü canlı varlıkların durumlarını gözönünde bulundurarak, biraz onların hayatlarını araştırma zahmetinde bulunsak, onların hal ve hareketlerinden ders çıkararak, bu ders alınacak durumları kendi hayatımızdaki birçok sorunların yararına kullanabiliriz.

Bize zor görünen fakat düşündüğümüz zamanda bu kadar zor değilmiş dedirten durumların zorlukların üstesinden gelebiliriz, hatta onlara bakarak sevebilir. Nasıl mı? Birçok insanın Yüce Yaradanını haşa unutarak, Yüce Allah’ın ona verdiği sevgiyi, dostluğu unutarak kendi yavrusunu sokağa bırakabiliyor oysa ki hayvanlar bile bunu yapamaz. Hayvan yavrusuyla dostluk kurabiliyor, istese de içindeki sevginin, içindeki şefkatinin etkisiyle yavrusunu bırakamaz.

Fimdi de varlıkların en şereflisi olan insanoğlundan bahsedeceğiz. Zaten bizi en çok ilgilendiren tarafıda bu olması gerek. Çünkü insanoğlu her şeyden önce Hz. Allah’ın sevgisini bilecek ki diğer canlılara da göstere. Cenab-ı Allah’ın da Kur’an-ı Kerim’de de belirttiği gibi kainatta bulunan her şeyin insanoğlunun menfaati için yarattığını, her şeyin insanoğlunun emrine verdiğin ve insana da verdiği cüz’i iradeyle insanoğlu bu seçme hakkını kullanarak Hz. Allah’ın emri doğrultusunda tüm bu canlı ve cansız varlıklara sahip çıkar, onları korur, onları yönetir ve daha nice nimetlerinden faydalanır.

İşte bu sayısız nimetleri insanoğluna bahşeden Yüce Allah’a şükretmek lazım onun insanoğluna verdiği bu öneme karşı insanda Yüce Allah’ın emrine bağlı olması lazım ki Hz. Allah’ın sevgisinden mahrum kalmaya. Yüce Allah insanoğluna çok önem verdiği için biz de insanoğlu ile Cenab-ı Allah arasındaki dostluğu elimizden geldiği kadar başka bir deyimle karınca kararınca açıklamaya çalışacağım.
İnsanoğlunun Allah ile dostluğu hepimizin doğumla başlayan hayatımızla ölümle son bulan hayatımız ilgilendiren sevgilerin başından gelir.

Böyle ki Yüce Allah’ımızın izni olmadan anne ve babamız biz küçükken kendiliğinden bize bakamazlar, bizi sevemez, bizi büyütme zahmetine katlanamaz, bizim büyümemiz için zorluklara katlanamaz. Böyle oluncada bizde yaşayamayız. İşte bu zorluklara insanı sevkeden Yüce Rabbimiz anne ve babalarımıza şefkat ve merhamet sevgisini vererek, anne ve babalarda Yüce Mevlamızın verdiği bu muazzam sevgi ve şefkati ister istemez çocuklarına gösterirler ve bu şefkat ve merhametin etkisiyle zorlukların üstesinden gelirler ve onların büyümelerine yardımcı olurlar.

İşte Yüce Allah’ın insanoğluna verdiği bu içgüdülerle anne ve babalar çocuklarına bakarlar. Yüce Allah’ın insanoğluna verdiği şefkat, merhamet diğer bir tabirle içgüdü (kendiliğinden gelen sevgi annelik sevgisi, baba şefkati gibi...) hep Cenab-ı Allah’ın kullarına verdiği nimetlerdir. Cenab-ı Allah’ın kullarına gösterdiği bir dostluk belirtisidir.

Cenab-ı Hakk bir de kullarının çoğalması ve hak hukuk gününe kadar hayatını sürdürebilmesi için insanoğlunun çoğalmasını ister. Bu nedenle de insanoğluna verdiği çok mükemmel içgüdülerle çirkin olsun, güzel olsun bir anne ve bir baba mecbur kalarak çocuğunu büyütür, sever hep onun mutlu olmasını ister. Yani bu durum bir insanın doğumla başlayan hayatla birlikte insanoğlu Yüce Mevla’nın yardımına muhtaçtır.

Bu dostluk Yüce Allah’ın bir annenin çocuğunu 9 ay karnında barındırması sonra da emzirmesi, küçükken çocuğunun altını tiksinmeden temizlemesi, gece uykusunu hep çocuğunla ilgilenerek geçirmesi ve daha nice eziyetlere katlanarak, o çocuğunu büyütmek için annelerin sabır göstermesi, şefkatli davranması, annelik sevgisini göstermesi ve kendiliğinden meydana gelen daha nice durum ve hikmetlerin tesadüf değildir.

Yüce Allah’ın kullarına verdiği içgüdüler sayesindedir. Yüce Allah bu içgüdülerin insanoğluna bahşetmesi insanoğluna dostluğun en şereflisidir, en güzelidir. Hz. Allah dostluğunu hiç kimseder alıkoymasın, dostluğundan hiç kimseyi mahrum etmesin.

Yüce Mevla’nın kudretiyle insanoğluna sayısız nimetler vermiş ve bunlardan yararlanmalarını istemiştir. Bu verilen nimetlere karşı insanoğlunun gücünün yetmeyeceği birşey istememiştir. Sadece insanoğlundan O’nu tanımasını ve ona ibadet etmesini emretmiştir. İnsanoğluda bu verilen nimetlere karşı eğer Hz. Allah’ın emrini yerine getirirse onun emrettiği şekilde yaşarsa, yani yaşamını Yüce Mevla’nın isteğine göre sürdürürse severek, kalpten inanarak yaratanını tanırsa, Yüce Allah’la dostluk kurmuş demektir.

İnsanoğlu da Hz. Allah’la dostluk kurmak ister. fiöyle ki: İnsanoğlu Yüce Allah’a sevgisini farkına varmadan birçok şeyleri sevebiliyor insanlara aşık olabiliyor, ağlayabiliyor, tabiata aşık olabiliyor, tabiattaki sayısız varlıkları sevebiliyor bu gibi farkına varmadan meydana gelen hisler hep bir sevginin bir dostluğun ihtiyacıdır. Bu sevme ihtiyacını ararken birçok güzelliklerle beraber yaşama şansı bulur.

Bazen de sevme ihtiyacını gidermek için mücadele ederken de kötülüklerle karşılaşır ama bu duruma üzülür. Neden mi: işte isbatı; Örneğin bazen bir çiçeği seversin, bazen bir çocuğu, bazen bir hayvanı, bazen bir bitkiyi, bir ağacı, akan bir şelalenin sesini, bazen bir nehirin akışını ve daha nice güzellikleri kendiliğinden sevme ihtiyacını karşılamak için seversin. Böyle insanın hoşuna giden ve insanın mutlu olmasına engel olmayan güzel şeylerle dostluk kurmak ister.

İşte bu gibi ve buna benzer tüm güzellikler Cenab-ı Hak’la dostluktur. Yani Cenab-ı Allah sevgisini insanlarla yüz yüze gelerek haşa belirtmezde bu sevgisini insanları güzel şeylerle karşılaştırır, güzel şeyleri sevdirir, güzel şeylerle dostluk kurmasını istemeye sevkeder. Bunlar Yüce Allah’ın gerçek sevgisinin ve onun yüce cemalinin tabiri caiz ise birer gölgesi ve birer örneğidir. Yani Cenab-ı Hakk güzelliklerini direk insanoğluna göstermez, çünkü insanoğlu bu kadar muhteşem ve dilimizle ifade edemeyeceğimiz güzellikler karşısında tahammül edemez, eriyip gider.

Bunun içindir ki Cenab-ı Hakk güzelliklerinin çok az bir misalinin gölgesini, güzellikler, iyilikler ve sayılmayacak kadar çok güzel şeylerle, sevgilerle insanoğluna hissettirir, gösterir ve asıl cemalini sevgisini, merhametini ahirete bırakır. İnsanları imtahan etmek için hakedenleri ile haketmeyenleri birbirinden ayırması için zaman tanır. Bu zaman içinde emrine sadık olanlarına verileceği mükafatı bildirir insana, emrine sadık olmayanları emrine karşı gelenlerin cezasınıda verileceğini insana bildirir.

İnsanoğlu bu iki seçeneği birini yapmakla serbest bırakmış Yüce Allah. İşte Yüce Allah’ın emrine sadık olanlara verileceği mükafatlardan biri de ahirette Cemalini insanlara hak edenlere gösterecek, hak edenlere dostluğum. Cenab-ı Allah’ın dostluğundan biraz açıkladıktan sonra biraz da Cenab-ı Allah’la düşmanlık nasıl olur açıklamaya çalışacağım:

Bazen bir insana bakarsın günah işlediği zaman ister istemez pişmanlık duyar, sevap işlediği zaman sevinir. Yani iyilik yapan Yüce Allah’ın rızasını kazandığı için sevinir, kötülük yapan ise Hz. Allah’ın hoşuna gitmeyen hareketi yaptığı için Allah’ın sevgisinden, dostluğundan mahrum kaldığı için üzülür. Buradan da anlıyoruz ki biz Hz. Allah’ı bu geçici dünyada görmüyoruz. Fakat hal ve hareketimizde hissediyoruz. Hz. Allah hiçbir insanın haşa düşmanı değil ya insanoğlu kendi istediğini kendi seçer Hz. Allah ise verir.

Fakat Hz. Allah insan hayatına yararlı olan şeyleri insana helal, insan hayatına zararlı olan şeyleri insana haram kılmış ki insan hep mutlu olsun diye. Fakat şeytan ve nefis yani Hz. Allah’ın iyilik ve merhametini insandan uzaklaştırırlar, insanın mutlu olmasını istemeyen bu Allah düşmanları şeytan ve nefis hep insanın perişan olmasını istedikleri için hiç durmadan insanın aklına ve kanına girerek insanın yararlı şeyleri yapmaması için çalışırlar. Bu iki

Allah düşmanı şeytan ve nefis insanı hep perişan halde görmesini istedikleri için insanın perişan olması için ellerinden geldiği kadar çalışırlar. Elinden gelmeyen insanları bırakırlar ya da cinleri.
fieytanlaşmış demekle şeytanın sevdiği şeyleri yapan, bunu yaparken de perişan olmuş ve herkesinde perişan olması için çalışan insan ya da cinler olabilir. Bazen de bu şeytanlaşmış kimseler bizzat işi yapmazlar başkalarını kullanarak amacına ulaşırlar. Yüce Allah kimseyi böyle şeytanlaşmış insanlarına ve cinlerin eline düşürmesin. Amin.



Allah’a Dost Olmak

En iyi dost Cenab-ı Allah’la dosttur
Bunun misali kıssalardan çoktur
En güzel dostu Hz. Muhammed
Allah’ın dostuyla düşman olan gider mürted

Kur’an-ı mübininden habibim dedi
Bir dostuna Halilullahım dedi
Bir dostuna Nebiyullahım dedi
İşte gerçek dost hatırlanır ey seyidi

Bazı Allah dostları mevlasını gizli sevdi
Bazıları bu dostluğu şehadet şerbetiyle ödedi
Bazıları bu dostluğu ağlayarak ödedi
Bazıları ise kalemini kılıç yaparak ödedi

Gerçek dost her yerde belli olur
Gerçek dostun, dostunun bir tanesi elli olur
Seven bir de sevenlerin seveni ise
Bu diyardan da sonsuz diyardan da alır hisse
Sevdin mi güzel olur hayat
fieytani oyunlara gelmeyin, artık onlar bayat
Sen Allah’ın rızası için yaparsan bir kat
Malik olan Allah sana verir kat kat

Bunlar tecrübeyle sabittir
Ölenlerin birini bile diriltmedik ayıptır
Gelin gerçekleri sevelim, diğerleri hiçtir
Kur’an-ı Kerim’den herşey sabittir.
Dost ararsan eğer Allah sana yeter
Allah’ın dostuna düşmanlık eden, hali olur beter
İsterse dünya kadar malın olsun, Allah için olmazsa
Bu dünyadaki gibi Hakk mahkemede sökmez
Yüce Allah’la dostluk nasıl kurulabilir: Nasıl ki bir insan karşı cinsten bir başka insana ya da bir insan başka bir insana sevgisini göstermek için uğraşıyorsa ve gittikçe o kişiye veya o şeye aşık oluyorsa, ne kadar çok görüşürse veya görürse o kadar aşkı, sevgisi artıyorsa ve bunun sonucunda onu elde etmek için, ona kavuşmak için her şeyi göze alıyorsa ve yapabilirse tabii ki mutlu sona eriyorsa tabiri caiz ise Yüce Allah’ın dostluğunda belli bazı çabaların yapmasıyla olur ancak şöyle ki: Bir insan Yüce Allah’ını tanır ona kavuşmak için, onun rızasını kazanmak için bir amacı varsa önce Yüce Allah’a ibadet eder ibadetlerini ve Yüce Allah’ın istediğini yerine getirdikse de ibadetin farkına vararak ihlaslı bir şekilde Yüce Allah’a olan ibadet aşkı da artar. Çünkü Hz. Allah kulunu bana yürüyerek yaklaşırsa ben ona koşarak yaklaşırım buyurmaktadır.
Bu nedenledir ki insan Cenab-ı Allah’a ne kadar ibadet ederse o kadar aşkı ve sevgisi de artar. Ve bu aşk eğer insan şeytanın oyununa gelmezse hakk yolu terketmezse ahirette Cenab-ı Hakkın rızasıyla mutlu sona erecektir.
Bu ibadetler hepimizin bilindiği gibi İslam’ın şartlarını yerine getirmek ve başta Yüce Kur’an-ı Kerim’in hükmettiği şekilde davranmak sonra da sünnet, icmai ümmet, kıyası fukaha gibi İslam’ın temel kaynaklarındaki hükümlere riayet etmekle olur. Bu ibadetlerden insanların daha doğrusu Kur’an-a inananların sürekli kıldığı ve ahirete kadar tüm müslümanların üzerinde farz olan namazdan bahsetmeye çalışalım bakalım ne gibi faydaları vardır;
Bir müslüman beş vakit namazını kılarsa zaten otomatikmen günah işlemekten sakınır. Namaz kılacak kadar durumu musait ise demek ki iyilik yapan biridir, demek ki Allah’tan korkan biridir, demek ki üstü başı temizdir, kin beslemeyendir ve daha nice prensipleri yerine getirmiş ki namaza müsait duruma gelmiş. Böyle olunca da günde beş defa Cenab-ı Allah’ın huzuruna çıkar. Düşünsene sabah namazı kılan bir insan henüz dünyalık işine gitmeden Allah huzuruna çıkmış sonra işe gitmiş hal böyle olunca da işi sağlam yapar, israf etmez ve iş verene kâr sağlar, kendine de faydalı olur. Sabah namazının etkisi daha geçmeden öğle namazının vakti gelir. Öğle namazından yaptığı ibadetin etkisi geçmeden ikindi namazı, ikindi namazının etkisi geçmeden akşam namazı, akşam namazının etkisi geçmeden yatsı namazı ve en sonunda da bir günlük namazların mührü sayılan vitr namazını eda ettikten sonra yatar ve böylece bir gün boyunca bu ibadetler sayesinde korunur ve yüce mevlasının dostluğunu kazanmış olur. Her gün böyle olunca da 365 günde böyle olur ve derken hayat hep huzurlu olur. Yani Cenab-ı Allah’ın dostluğu sonsuza kadar vardır yeter ki insanoğlu mevlasını bilsin.
İslama hizmet eden ve yararlı insan olarak tarihe geçen din alimlerine ve Allah’tan korkan devlet adamlarına niçin Allah dostu demişler? Demek ki bu gibi insanlar Allah’a şükretmesini bilerek Cenab-ı Hakka ibadet etmişler, onun emriyle hareket etmişler ki Cenab-ı Hakta biz insanlara onlara Allah dostu diye söz etmeye rıza buyurmuştur. Çünkü Allah dostu olmak tüm varlıkların, tüm yerin ve göğün sahibi olan Allah’a dost olmak demektir ki bu da en büyük olana dost olmak yani Allah’a dost olmaktır. Allah’a dost olan da hem dünya da hem de ahirette kimsenin ona gücü yetmez. Çünkü onun dostu en büyüklerin en büyüğüdür. Örneğin; Bir kişinin dostu ne kadar kuvvetli ise o kişi o kadar değerli olur. Tabiri caiz ise Allah dostu olan kişi ne kadar değerli olur bir düşünmek lazım. Zaten görüyoruz ki Allah dostları hep insanlara örnek olmuşlar, hep önderlik yapmışlar, hep hatırlanmış kişiler olmuşlar, hâlâ da hatırlanırlar ve hatırlanacaklardır. Çünkü böyle kişilerin dostu Yüce Allah’tır. Cenab-ı Hakk bir ayet-i kerimesinde buyuruyor ki: “Eğer siz Allah’ı seviyorsanız hemen bana uyun ki Allah’da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayıcıdır, çok affedicidir.” (Ali İmran-31) Cenab-ı Allah bu ayeti kerimesinde peygamberine ve biz kullarına buyuruyor ki: Kullarım beni severse ben de kullarımı severim. Günahları olsa bile Yüce Allah’a uyarsa Yüce Allah onu affeder.
Tarihte çok rastlanır Cenab-ı Hakka hakkıyla ibadet eden kişiler gündüz ibadeti onlara az gelerek geceleri de nafile ibadetlere devam ederek hiç bıkmadan ibadet etmişler, ibadet yaptıkça da ibadete karşı daha da sevgileri artmış hatta kendinden geçenlber bile olmuşlar. İşte Allah dostu olmak Cenab-ı Allah’ın emir ve yasaklarına uymaktır. Cenab-ı Allah’ın hoşlandığı şeyleri severek, hoşlanmadığı şeylere ise buğzetmekle Allah’a dost olunur.
Yüce Allah daima iyiliği emreder ve insanların ancak iyilik yapmakla dostluğunu kazanacaklarını beyan eder. “Hem iyilikle kötülük bir olmaz, sen kötülüğü en güzel hareketle önle! O vakit göreceksin ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse yakın bir dost gibi olacaktır. O rütbeye ise ancak sabredenler kavuşturulur. O rütbeye ancak büyük nasib sahibi kavuşturulur.”(Fussilet-34,35) Cenab-ı Hakk bir ayeti kerimesinde de sözüne sadık dinini bilen, dinine uyanları dost edineceklerini beyan eder. “İyilik eden bir kimse olarak kendini Allah’a teslim eden ve İbrahim’in doğru olan tevhid dinine uyan kimseden daha güzel din sahibi kim olabilir? Allah İbrahim’i dost edinmiştir.” (Nisa-125) Cenab-ı Allah bu ayetinde Hz. İbrahim’in dini hak din olduğunu ve Hz. İbrahim’in dini ve tevhid dinlerine uyanların hepsini dost edindiklerini insanların Yüce Allah’a dost olabilmesi için neler yapacağını beyan eder.
İşte dostlukların en şereflisi yani Yüce Allah’la dostluk nasıl olur? Yüce kitabımızda Yüce Mevlam bize bildirmiştir. Biz de Yüce Mevlamıza dost olmak için gece-gündüz çalışmalıyız ve dostlukların en şereflisine nail olmalıyız. Yüce Allah’la dost olmak demek tüm güzel şeyleri en güzel şekilde yapmaktır. İnsanları ve Yüce Allah’ın yarattığı her şeyi Mevlamın emrettiği şekilde yapmaktır. Yüce Allah’ın sevdiği şeyleri sevmek sevmediğini sevmemektir.

Mehmet Sıddık SARIBO⁄A
Alıntı ile Cevapla