Konu Başlıkları: Siz dostunuzu buldunuz mu
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 17 Kasım 2011, 13:47   Mesaj No:8

YaŞuHa

Medineweb Emekdarı
YaŞuHa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:YaŞuHa isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13867
Üyelik T.: 24 Mayıs 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:
Yaş:31
Mesaj: 1.005
Konular: 399
Beğenildi:29
Beğendi:5
Takdirleri:53
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Dostlar ölesi de⁄il!

DOSTLAR ÖLESİ DE⁄İL!


Tüm hayatı boyunca Allah’a yabancı olmuş ve O’nu tanımamış birine sevgisini O’na yöneltmes ve O’nunla dost olması uzak bir kavram olsa gerek. Sevmek için bilmek, tanımak gerekir. Bilmek içinse akıl.Ancak akıl sahipleri şöyle bir geniş çerçeveyle etrafına bakındığında muazzam kurulu düzenin bir sahibi, düzenleyicisi ve yaşatanı olduğuna ve zamanı gelince de kendi tasarrufuyla yarattığı ve alemlere rahmet olarak gönderilen habibi yüzü suyu hürmetine sergilediği ihtişamını bir sayfa misali dürüp kaldıracaktır.

Tabi iman edenler içni asıl yaşam orada başlayacaktır.
Sevenin sevgiliye kavuşma vaktidir.Vuslata erildiği gündür.Teşbihte hata olmaz, seven, sevgiliden ümitvar bir şekilde korkar.Ne fark vardır ki? Bir sevgiliye olan bağlılıkla Allah’a olan aşk arasında. Aşk’ın mayası birdir. O’nunla dost olmak için Allah dostlarını dost edinmek gerekir.

O’nun rızasını kazanmak üzere kurulu bir hayatta her şeye ve her mahlukata O’nun gözüyle bakar insan.Dünyada en yüce dost ve habibi olarak kendine Hz.Muhammed (s.a.v.)’i muhatap seçmiştir Rab. Bu yüzdendir ki tüm müslümanlar Mediney’yi kendilerine menzil seçmiş, yüce habibin şefaatini ummaktır.

O yüce dosta götürendir. O’na varmakta bir vesiledir, en sevdiğidir. Yaratılmışların övülmüşü, seçilmişi, örnek teşkil edenidir. Bir insan modelidir.Bir mü’min modelidir.İki cihan sevleri, Dost’un habibidir. Allah’la dostluk kurmak isteyen ona yakaracağı dualarda O’nunla hasbıhal edeceğinde önce hamd eder, sonra salat ederek en sevdiğini duasının öncesine ve sonrasına vesile kılar.Sonra diğer peygamberler, evliyalar ve enbiyalar, alimler gelir sırasıyla.

Bunlar ermiş insanlar ve Allah dostlarıdır. Öyle ki ahir zamanda anne babaların kendilerine arkalarından hayır dua edecek evlatları yokken; Allah onlara vefatlarının üzerinden yüzyıllar geçmesine rağmen tanıdık, tanımadık uzak diyarlardan, yakınlardan, erkek, kadın, çoluk, çocuk binlerce kişiyi vesile kılarak hayırla yad edilmelerine ve bu vesileyle de duanın hikmetini bilenlerce hem ettikleri şahsa hem de kendilerine büyük faydalar ihsan edilmesine sebep olmaktadır. Yerler ve gökler duayla ayakta durur.

Allahû Teâlâ “duanız olmasa ne ehemmiyetiniz var” der.Dua kulu Allah’a yakınlaştırır. Kendine Rabbını muhatap alan iki cihanda gerçek serveti yakalamıştır. Gerçek iman sahipleri için, bu dünyanın geçici zevkleri, kadın, mal, mülk, çocuk, servet, iktidar, şan, şöhret boştur.Bunlara tevessül etmez, çünkü bunların gerçek sahibini bilir, gerçek sahibi de vermesini bildiği gibi almasını da bilir.Bu kendi tasarrufundadır.Siz bir şey sahibine zaman bildiremezsiniz, ancak kendi dilediğine dilediği zaman da ve dilediği kadar verir.

Bu hayır için de böyle şer için de böyledir.Zaman zaman vurduğu şefkat tokadından akıl sahipleri kendi çıkarımını yapar, yaşamının varoluşunun ve tüm varoluşun gerçek sahibine sitmde bulunmaz, bilir ki o yarattıklarına zulüm etmez ve taşıyamayacağı yükü yüklemez. fiefkat nazarıyla bakar, bizlerin hayır bildikleri şeyler ardında nice şerler ve şer zannettiğimiz nice şeyler ardında ne hayırlar gizlidir. O’nu dost belleyen kahrında hoş, lütfunda hoş olduğunu bilir.
Koca Yunus “Biz gelmedik dava için bizim işimiz sevgi için,

Dost’un evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldik” der.
Yaratanın yerinin yarattıklarının gönüllerinde olduğunu bilir.Bu sebeple ihtimamla davranır, yaratılanı sever yaratandan ötürü. O’nun her gün üzerimize güneşi doğdurup rızıkla rızıklandırdığı gibi tüm mahkukata cömertçe ve şefkat nazarıyla bakmak gerekir...

O’nunla dostluk, yap dediklerini yaparak, yapma dediklerinden kaçarak olur.Yine teşbihte hata olmaz, bir yaratılmış olan bizlerde dahi sevdiğimiz bir arkadaşımızı kırmak istemeyiz.O’nun dostluğunun ebedi olmasını isteriz. Sıcaklığını, güvenini, sevgisini, yardımını, sürekli bir paylaşımı isteriz.Sevdiklerini yapmaya gayret eder, özel günlerini hatırlar, kötü günlerinde yanımızda olmasını isteriz.

Neden? Çünkü bütün bunlar bize güç verir, yalnız olmadığımızı hissetmek isteriz, insan sosyal bir varlıktır ve yaşamak için pozitif bir enerjiye ihtiyaç duyar.Biz O’nu kırmaktan imtina ettikçe O’da bize daha bir başka önem verir, yanında sevgimiz ve değerimiz artar.Tüm bunlar ALLAH ile yaşadığımız dostluk için de geçerlidir.

O size dost ise herkes dosttur.O sizden uzak ise herkes size uzaktır.Çünkü Allah kullarını kullarının aracılığıyla sever.Vedud ismiyle tecelli etmese dünyada hiç kimse kimseye karşı sevgi besleyemez.

O bir kulu vasıtasıyla seni seveceği zaman nasıl geri çevirebilirsin? Nasıl kapını kilitleyip yüz çevirebilirsin? O ol demeden kainatta nasıl bir nokta bir yere hareket edebilir?Muhammed (s.a.v.) O’nun duasıydı.Muhammed’in duası bizleriz, bununla ne kadar şerefli ne kadar şanslı bir ümmetiz. Seven hiç sevdiğinin duasını, isteğini geri çevirir mi?

Elinden geliyorsa yapmaya çalışır, esirgemez değil mi? Hele de saltanat sahibi bir sultan düşünün, hakir zavallı bir dilenciyi kapısından boş çevirir mi?
Bir arkadaş düşünün. Her gün onunlasınız, yediğiniz içtiğiniz ayrı gitmiyor, günden gün onu daha iyi tanır, onunla geçirdiğiniz zaman süresi arttıkça onun nelerden hoşnut nelerden keyif almadığını ve onu nelerin üzüp kırdığını daha yakından anlarsınız. Bilerek ve kasıtlı olarak ona hoşlanmadığı şeyi yapar mısınız?

Yapmazsınız.Onu kaybetmekten korkarsınız, bu ister bir arkadaş ister sevgili olsun.Kılı kırk yarar, özen gösterirsiniz veyahut kendinize yapılmasını istemediğiniz bir davranışı bir başkasına sergilemezsiniz. Allahû Teâlâ yarattığı mahlukat için en iyisini bilir. İman sahiplerinde buna tam bir tevekkül vardır.Onun yapma dediklerinde bir hayır vardır.

Çünkü yine uygun görülürse bir sanatkarın ortaya çıkardığı üründe en çok söz sahibi olma hakkı vardır. Bir alıcıya satarken kullanımı hakkında bilgi verir, şöyle yaparsanız zararınıza böyle yaparsınız yararınıza olur der.Eğer malı edinen kişi yok ben kafama göre kendi bildiğim gibi yaparım, adam sende böyle kullansam da olur derse sonra malın satımından sonra mal sahibi buna karışmaz.Kendin ettin kendin buldun demez mi?

Sana önceden olabilecekleri kullanma talimatıyla verdim sen neden akıl edip okumadan başına buyruk hareket ediyorsun? Bu dünya başı boş mu ki?Sen kendi kendine hareket edebileceğini düşünüyorsun demez mi? Hem bir dostunuzdan yardım isteyip hem ona sırtınızı dönebilir misiniz? Bu hangi ahlaka? hangi insanlığa yakışır?

Hangi bilince uygun düşer? O dost ki bazen başkasının eliyle sizeihsanda bulunur, siz kimden nerden, nasıl geldiğini tahayyül bile edemezsiniz. Örneğin her gün güneş evinize camdan, pencereden yansıyarak gelir. Siz cam kırılsa yine güneşin içeri girdiğini görürsünüz.Sadece pencere burada yansıtıcı görevi taşır, yani bazı insanlar da aracı olur hayır şeylerde.

Siz bunun gerçek sahibini göremeyip ondan bilirseniz ağaca dayanma kurur, duvara dayanma çürür sözünü göz ardı etmiş olursunuz.Hakikatlerin ardındaki sır perdesini aralayanlar madde gözünden sıyrılıp mana gözüyle görmey başlamışlar demektir. Dostu çok yakinen tanımaya başladığınızda bazen konuşmaya gerek kalmaz, onun bir nazarından anlarsınız n demek istediğini...

Aranızda bir rabıta oluşmuştur... size dıştan bakanlar halinize bir anlam veremezler, oysa siz gönülden gönüle bir bağ kurmuşsunuzdur.Artık her yere onunla gider, onunle gelirsiniz.O her daim aklınızın bir köşesindedir. Bu aşk ilişkilerinde de böyledir.
Bırakın dostuğu sevdiğiniz olur O.

Zamandan ve mekandan çalar O’nunla olmak istersiniz. Yalnız O’nun sizi düşünüp sizi anladığını bilirsiniz.Onunla hasbıhal etmek rahatlatır.Onunla geçen bir dakika bir ömre bedeldir.Kimsenin anlam veremediği bir tat alırsınız, haz duyarsınız onunla olmaktan.Yalnız kalp gözü açık olanlar sizi anlayabilirler, ya da aynı yolun aynı taşlarından daha evvel geçenler o merdivenleri daha önce çıkanlar... Muhabbet şarabından daha evvel içenler.

Ebedi dost, öte alemlerin ruhundan üfler size.Bir farklısınızdır artık, dünyevi şeylere meyliniz azalmıştır.O’nu bulmuşsunuzdur ya artık, gerisi ne gam? Mana zenginliğini, kendinle ve çevrenle barışıklığı, iç huzuru bulmuşsundur artık.Ne kadar yakınlaşmak isterseniz O size daha yakınlaşır, siz bir adım atarsınız O, koşarak gelir.

Siz bir istersiniz o iki misli verir, siz O’nun dostunu sevindirirsiniz, O sizi sevindirir. Verdiğiniz de eksilmemiş kat be kat kat size geri dönmüştür. Ebedi dost sonsuz derecede adil, lüftu bol, ihsanı geniştir.Çağırdığınızda her an her yerde sizinledir.Gelmemek için ya da ertelemek için türlü bahaneler bulmaz.Bazen ondan bir şey istedim bu dünya için fakat gerçekleşmedi dersin?Oysa O senin sesini daha fazla duymak istemiştir, senin sesini duymak onu mutlu etmiştir, bazen sesini duymak istemediği kişilere hemen verir, onlarda sevinirler, çünkü onların dünyası bu dünya endekslidir.

Ancak bazen şükrünü eda etmeyi hatırlamazlar bile. Sürekli isterler, birini aldıkça bir diğerini... daha iyisini... daha fazlasını... dahasını... dahasını... istekleri hiç bitmez. Sende isterken sınırlı olarak isteme yüce dosttan.Çünkü onda sınır yoktur.Ne kadar istersen o kadar fazlası var.Gözünü sonsuz ufka dik.Ondan ahiret aleminde en güzel en yüce makamı iste.Yanına aldığında seni o kat kat makamlardan en güzeline cemalini seyredebileceğin en yakınına alsın. Çünkü O’nun cemalinin görülemeyecek kadar nur olduğunu söylerler.

En büyük makamı istemez misin?fiayet dostunla günden güne ilerleyen artarak çoğalan sıkı bir birliktelik hissediyorsan ve O’nu, O’nun sevdiklerini seviyor ve onların sevgilerini kazanıyorsan neden olmasın? Ve O’ndan ümitvar olup hiç yılmadan usanmadan sürekli bir şekilde O’nu yanına çağırıyor, O çağırdığında gidiyor ve yahut bazı sizin için özel, kutsal mekanlarda huzuruna çıkıyorsan neden olmasın? Biliyorsun O’nunla zaman içerisinde öyle yakın bir ilişki kurdun ki, şah damarından sana daha yakın artık.Yüce ve ebedi dostunuz zengin, cömert, merhametlilerin merhametlisi, şefkat timsali, ancak hep biz isteyip, onu isteklerini arkaya mı attık yoksa?

O bizim isteklerimiz yerine getirdiğinde iyi, hoş, ala ama malımızın bekçisi ve nefsimizin kölesi değil ki?Bunu unutmadık mı?Bazen yüzümüz olmadığını bile bile yüce dostun kapısına bir kere tövbemizi bozmuş olsak da gitmedik mi? Bu yol ümitsizlik dergahı değil demedik mi?O’nu kırdığımızda veyahut çok üzdüğümüzde O’na layık bir dost olamayıp, yaratılmışların en üstününü, yerlerde sürünen bir dereceye düşürdüğümüzde sevdiklerini araya koyup, O’nun sevdiği yerlere gidip af dilenmedik mi?

Bazen çok çok sinirlenip azametiyle arz’ı titrettiğini, öfkesiyle beldeleri kasıp kavurduğunu, bir emriyle bölgelerin haritadan silinip kavimlerin yok olduğunu müşahede etmedik mi?
Onu sevmeyi ilke edindik, seven insan sevdiğini kızdırır mı? Yüce dostun düşmanını düşman belleyip, şeytan ve uşaklarından uzak durmak gerekmez mi?Belli ki kibirli, hasis, sinsi düşman hiç uyumuyor ve son dakikaya değin de tuzaklarıyla düşman olarak dostlarını saptırmaya çalışacağını apaçık ifade ediyor.

Yanına gelenlerin huzur bulduğu gerçek zenginliğe, sağlığa, refaha, mutluluğa, rızka kavuştuğu böylesi bir dostun varken daha başkasına nasıl olur de meyledersin? Bugününe şükredip, şükrünü artırdıkça O’nun da ihsanını artıracağını bile bile nasıl düşünmez ve O’ndan uzak kalmayı seçersin? Oysa her akıl sahibi Ebedi dostun, emanet edilenlerin yanında hiç kaybolmadığı emanet edilenlerin en güzeli olduğunu bilir. Niçin kalbini ve ruhunu O’na teslim etmiyorsun?

Biliyorsun ki kalpler ancak O’nu anmakla mutmain olur.Niçin bir kulun kalbine girmiyorsun?Yunus, hepsinden eyice bir gönüle girmektir diyor. Bir gönül kırdıysan o kıldığın namaz değil diyor.O güzeldir ve güzeli sever. Gözlerde, bakışlarda, konuşmanda, yaşayışta, hal ve tavırda, düşüncelerde ve yüreklerde hep güzeli sever.Biz de ondan hiçbir şey değil yalnız O’nun sevgisini istiyoruz. O’nun gözüyle görmek, O’nun diliyle konuşmak istiyoruz.

O’nun rızasını kazanmak istiyoruz.O’nunla hayatlarınıza anlam kazandırmak istiyoruz. Onunla sırdaş, yoldaş olmak istiyoruz, istiyoruz ki tek sığınağımız dayanağımız olsun.Kalbimiz sırf onun olsun.Huyumuz onun huyu, ahlakımız O’nun ahlakı olsun.Kalbimizi sevgiye, aşka satalım. Çünkü varlığı sevmek O’nu sevmektir... çünkü O her tür sevginin sığacağı kocaman bir yürek vrmiştir insanoğluna. Yine koca Yunus bunun farkına varanlardan...

Ballar balını buldum, kovanım yağma olsun diyor. Böyle bir dostu tanıyabilme şerefine kısa ömürde nail olmuş olanlara,O’nu daha fazlasıyla tanıştıranlara da helal olsun ve Allah muhabbetlerini artırsın.Ölürse hayvan (ten) ölür, canlar (dostlar) ölesi değil
ALINTI
Alıntı ile Cevapla