Tekil Mesaj gösterimi
Alt 19 Nisan 2008, 00:03   Mesaj No:6

Emekdar Üye

Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:47
Mesaj: 4.081
Konular: 315
Beğenildi:48
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: Zümer-39/53(Ayet ve açıklamalı meali)

Af İçin Tevbe Şart mı?


Şimdi, eğer sorulacak olursa ki: "Bu ayeti zahirî manasına almak mümkün değildir. Aksi halde, günahların bağışlanmış olduğuna kesin hükmetmek gerekir. Siz (ehl-i sünnet) ise, böyle demiyorsunuz. Dolayısıyla, bu ayetin manası, sizin söylediğiniz şey değildir. Sizin söylediğinize ise bu ayet delâlet etmemektedir. Binaenaleyhyaptığınız istidlal düşer. Bir de Allah Teâlâ, bunun peşisıra, "Size azab gelip çatmazdan önce Rabbinize dönün, O'na teslim olun ... farkında olmaksızın, ansızın (başınıza) azap gelmezden önce..." buyurmuştur. Eğer ayetin evvelinden, Allah Teâlâ'nın bütün günahtan kesinkes bağışlayacağı kastedilmiş olsaydı, bunun peşinden tevbeyi emretmez ve onları, anlamadıkları ve beklemedikleri bir yönden kendilerine gelecek bir azabla korkulmazdı. Hem sonra Cenâb-ı Hak, "Her nefsin, "Allah yanında işlediğim taksirattan dolayı vay yazıklar olsun bana..." diyeceği gün (,..)" buyurmuştur. Eğer bütün günahlar affedilmiş olsaydı, insanın böyle demesine gerek kalmazdı. Ayrıca eğer, anlatılmak istenen şey, ayetin lafzının zahirinin delâlet ettiği şey olsaydı, o zaman bu, adetâ günahları işlemeye bir teşvik ve günah yapmaya bir salıverme gibi olurdu ki böyle birşey Allah'ın hikmetine uygun düşmez. Bunun böyle olduğu sabit olunca, o zaman ayetten "Günahkârın ilâhi azabtan kesinlikle kurtulamayacağı" zannına kapılmasının caiz olmayacağına dikkat çekmek olduğunu söylemek gerekir. Çünkü böyle inanan kimse, Allah'ın rahmetinden ümit kesmiş olur. Zira her günahkâr ve asî, ne zaman tevbe etse, cezası silinip, mağfiret ve rahmet ehlinden olur. Dolayısıyla ayetteki, "Allah bütün günahlan bağışlar" ifadesi, "Tevbe etmek ve O'na yönelmek şartıyla Allah günahları bağışlar" manasında olmuş olur." Evet böyle bir suale karşı şöyle cevap verilir:

Karşı tarafın (Mu'tezlle'nin) "Ayet bütün günahların kesinkes affını gerektirir. Siz ise bunu söylemiyorsunuz" şeklindeki sözüne gelince, biz diyoruz ki, "Aksine biz bunu söylüyor ve benimsiyoruz. Çünkü yağfiru "affeder" fiili muzâri olup, muzârî gelecek zaman için kullanılır. Bize göre Allah, "LA İlahe illallah, Muhammedü'n-Rasûlüllah" diyen herkesi, cehennemden çıkaracaktır. Böyle olması halinde büyük günah sahibi de, İster cehennem ateşine girmeden önce, ister girdikten sonra olsun, kesinlikle neticede affedilecektir. Böylece ayetin zahirinin delâlet ettiği mananın, bizim inancımızın tâ kendisi olduğu sabit olur.
Yine karşı tarafın, "Günahların tamamının bağışlanması durumunda, Allah Teâlâ tevbeyi emretmezdi" şeklindeki sözüne de şöyle cevap verebiliriz: Bize göre, insanın her zaman tevbesi vâcibtir (gereklidir). Çünkü ilahî ceza, her zaman için söz konusudur. Çünkü ilâhî cezanın hiç olmadığını söylemiyoruz. Aksine Cenâb-ı Hak kayıtsız şartsız da affedebilir, bir müddet cehennemde azab ettikten sonra da affedebilir, diyoruz. İşte aynı yol ite, onların diğer sorularına da cevap verilebilir. Allah en fyi bilendir.
Alıntı ile Cevapla