Konu Başlıkları: Evlilik Okulu...
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 22 Ocak 2013, 11:39   Mesaj No:3

enderhafızım

Medineweb Emekdarı
enderhafızım - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:enderhafızım isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5879
Üyelik T.: 28 Aralık 2008
Arkadaşları:32
Cinsiyet:Bay
Memleket:İst
Yaş:38
Mesaj: 3.185
Konular: 1383
Beğenildi:166
Beğendi:17
Takdirleri:216
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
evtx Cevap: Evlilik Okulu...

Evlilik Okulu 3. Ders

Mutluluğu Bozan “İki Ö” (Evlilik Okulu 3. Ders)


Evlilik okulumuzda bir önceki dersimiz “Zıtlığı Bozmayalım” başlığı altında kadın-erkek arasındaki zıtlığın önemini konusundaydı. Bu zıtlığı hep birlikte korumamız lâzım; fakat bu zıtlığı koruyanlar erkeklerdir genellikle. Biz kadınlara kalsa ne zıtlık kalırdı, ne de erkeklik kalırdı dünyada.

Çünkü kadınlar, erkekleri kendi kafalarındaki hale getirmek, değiştirebilmek isterler. Bir kadın kocasının huylarını, alışkanlıklarını, davranışlarını değiştirmek arzusunu kolay kolay yenemez.

Erkekler, kadınların bu değişim isteğine karşı dirençlidirler. Yoksa gerçekten “erkek nesli” diye bir şey kalmazdı. Erkekleri kendimize benzetirdik: Bizim üzüldüklerimize üzülsünler, sevindiklerimize sevinsinler, bizimle insan ilişkileri üzerine saatlerce sohbet etsinler, derli toplu olsunlar, küçük büyük her konuya kafa yorsunlar, alışveriş mağazaları hiç söylenmeden bizimle birlikte gezsinler, çocuğun altını değiştirsinler, tabi ev işlerine yardım etsinler, (salata yapmakla kurtulamayacaklardı büyük ihtimalle) yemek, bulaşık temizlik, pasta börek… Bizden daha güçlü olduklarına göre yapıversinler diye yıkardık bütün işleri üzerlerine.

Eee bir erkek karısının her sözünü de dinlesin tabii bu arada(!) Karısının onayladığı arkadaşları ile görüşsün, diğerlerini görmeyiversin, kendi akrabalarını fazlaca görmesin, karısının akrabaları çok sevsin, karısının git dediği yere gitsin, gitme dediği yere gitmeyiversin…

Erkekler kendi kafalarına göre takılmasınlar yani… Karısının kafası varken ne gerek var ki kendi kafasını yormasına. Kıyamaz karısı ona(!) Her şeyi düşünür o ikisi için. Yeter ki yapsın kocası.

Peki biz kadınlar erkekleri değiştirmeye, kendimize benzetmeye neden bu kadar meraklıyız? Bir kere iyi niyetliyiz. Öyle olursa onun da bizim de mutlu olacağımızı düşünüyoruz. Oysa erkek kadına benzemeye başladığında önce kendi gözünde saygınlığını sonra karısının gözünde değerini kaybetmeye başlar.

İkinci nedeni kadınlığı ve anneliği karıştırdığımız için. Kadınların yaratılışlarında var olan annelik güdülerinden dolayı kadınlarda “eğitme, yetiştirme, düzeltme” isteği erkeklerden daha fazladır. Bu yüzden bazen annelikle kadınlığı karıştırabiliyoruz. Aman aman tehlikeli bir nokta burası.

Öncelikle şunu hiç unutmayalım. Kocalarımız bizim çocuklarımız değildir, istediğimiz gibi yetiştirelim, velev ki çocuklarımız bile istediğimiz gibi olmuyorlar. Eşlerimiz elimizde kurabiye hamuru da değildir, istediğimiz şekli verelim.

Onların bir yetişkin olduğunu, aramızdaki ilişkinin anne-oğul ilişkisi değil; kadın-erkek ilişkisi olduğunu hep hatırlayalım. Bu yüzden de anne-oğul ilişkisini çağrıştıracak davranışlardan uzak durmak gerekiyor.

Anne oğul ilişkisinde olan, karı koca ilişkisinde olmaması gereken davranışlar nelerdir onlara bakalım. Anne- çocuk ilişkisinde var olan “iki Ö” (öğretme ve öğüt verme) davranışını kadınlar kocalarına yapmamaya gayret etmeliler.

“İlk Ö” Öğretmek: Kocaya bir şeyler öğretmeye bayılırız, bundan acayip mutlu oluruz. Oysa erkekler eşlerinden bir şey öğrenmekten pek hoşlanmazlar. Belki bilinçaltında ilişkinin anne-oğul ilişkisine dönmesinden korktukları için, belki de biz kadınlar öğretirken annelik tavrı takındığımız için, belki de “Evin Reisi” onlar olduğu için her şeyi bilmesi gerekenlerin kendileri olduğuna inandıkları için.

Fakat genel olarak eşlerinden bir şeyler öğrenmeye karşıdırlar. Kadınlardan bir şey öğreneceklerse bunun eşleri dışında bir kadın olmasını tercih ederler. Kendi ailesinden bir kadın olursa kendilerini daha da rahat hissederler. Bir erkek bir kadından bir şey öğreniyorsa doğru ya da yanlış bu fark etmez, bu büyük ihtimalle annesidir, ablasıdır, teyzesi yani kendi yakınıdır.

“İkinci Ö” Öğüt vermek: Bundan da şiddetle sakınmamız lâzım. Erkeğe sürekli olarak neyi yapıp neyi yapmaması gerektiğinin söylenmesi, erkek açısından son derece rahatsız edicidir. Kadını mutlu edecek iyi bir koca nasıl olunur? Erkekler bu konu ile ilgili nasihat dinlemekten zaten hiç hoşlanmazlar.

“Onu öyle yapma, bunu böyle yapma, önce şunu ye, sonra onu yersin, fazla yeme, onu oraya koyma kirlenir, bunu yapma sağlığına zararlı, parayı şöyle harca daha iyi olur, onu oradan kaldır, onu oraya atma…” Oysa koca o yaşa gelene kadar öğreneceğini öğrenmiştir. Kadının çabaları genellikle nafiledir.

Bu ve benzeri sözleri bir anne tavrıyla defalarca söyleriz. Kaç kez söylediğimizi kendimiz bile hatırlamayız. Hayır, o sözü bir kez söyledik, “tamam” ikinciye söyledik, “tamam”, üçüncüye söyledik “tamam” da dördüncüye niye söylüyoruz. Belli ki sözümüzün bir etkisi yok. Bunu bile bile niye devam ediyoruz da kendimizi dırdırıcı kadın konumunda bırakıyoruz, bu da ayrı bir konu tartışılabilir.

Biz kadınların erkeklere karşı bu “iki Ö “yü hayatımızdan çıkarmamız gerekiyor. Çünkü bu “iki Ö” evliliği öğütüyor, sevgiyi öldürüyor.

Bu “iki Ö” nün temel amacı kocayı değiştirmek, kendi kafamızdaki koca yapmak ve onunla mutlu olmaktır. Başta söylediğim gibi niyetimiz kötü değil, bunun mutlu olmak için bir sevgi göstergesi olduğunu düşünüyoruz; fakat erkekler kadınların bu değiştirme arzularına karşı dirençlidirler hem değişmezler hem de çok incinirler. “Sevmek olduğu gibi kabul etmektir.” erkek gözünde.

Erkek değiştirilmeye çalışıldıkça kontrol edildiğini, yönlendirildiğini, reddedildiğini ve sevilmediğini hisseder. Kadın bir erkeği ne kadar değiştirmeye çalışırsa, erkek o kadar direnir.

Kadın erkeğe değişmesi gerektiğini ima ettiğinde ya da açık bir şekilde söylediğinde erkek karısı tarafından “yetersiz” görüldüğü düşüncesine kapılır. Zayıflık, acizlik ya da yetersizlik güce önem veren erkek fıtratı için büyük bir darbedir. Erkek bu durumda eşine fazlasıyla içerler.

“Karısının mutluluğundan sorumlu tutulmak” erkek için ağır bir yüktür. Erkek değişmediği için karısı tarafından suçlandığında ona kızgınlık duymaya başlar.

Kadın kocasının değişmesini bekler, erkek direnir… Kadın bekler, erkek öfkelenir… kadın bekler, erkek…

Burada erkeğin karakterine göre değişimler olur. Bazı erkekler kaçarlar (boşanırlar) bazı erkekler teslim olmaz, mücadele ederler, bazıları da “yeter uğraşamam” deyip pes eder, karısına teslim olur. Fakat karısına teslim olmuş koca hiç bir kadını memnun etmez.

Erkekler kadınları değiştirmek isterler mi? Bir de bu taraftan bakalım. Erkekler, kadınlar gibi meraklı değillerdir eşlerini değiştirmeye. Erkek karısının değişmesini istese de bunun için mücadele etmez. Söyler geçer, değişmeyeceğini görünce gerçeği kabullenmekte zorlanmaz. Fakat biz kadınlar vazgeçmeyiz, ümidimizi kolay kolay kesmeyiz. Bu konuda çok ısrarcıyızdır, adam ölüp giderken bile hâlâ pes etmemiş kadınlar vardır. Ardından “ölmese değişecekti” diye üzülürler.

Yazının başında değişim konusunda ev işlerine yardımdan örnek verdim, konu yanlış anlaşılmasın. Erkekler ev işi yapmasınlar anlamında söylemedim. Erkeklerin hanımlarına yardımcı olması erkeği asla kadınsı yapmaz, sadece bütün işlerin erkeklerin üzerine yıkılabileceği tehlikesine dikkat çekmek istedim. Yoksa erkeğin karısına yardımı ona olan şefkatini gösterir, kadın da kocası tarafından değer verildiğini hisseder. Karısı çalışıyorsa erkeğin zaten yardım etmesi gerekir. Yanlış olan erkek istemediği halde ev işlerine zorlamaktır. Erkeğe bunu açık ya da gizli baskı ile yaptırmak, sevgiyi yok eder.

Söylemek, söylenmek, surat asmak, tavır almak eşi değiştirir; ama bu kötü yönde bir değişime sebep olur.

Eşi iyi yönde değiştirmenin tek yolu kişinin kendini iyi yönde değiştirmesidir. Bir tarafın iyi davranışları ancak diğer tarafın olumlu değişimini sağlar.

Ders sonu, soru zamanı.

Erkeklere soruyorum: Evlendiğiniz günden beri değiştiğinizi fark ediyor musunuz? Bu nasıl oldu? Kendi isteğiniz ile neleri değiştirdiniz, eşinizin isteği ile neleri değiştirdiniz?

Kadınlara soruyorum: Eşlerinizi hangi konularda değiştirmeye çalıştınız, değiştirebildiniz mi? Neler öğretmeye uğraştınız? Eşinizin tepkileri nasıl oldu?





---------------------------------------------------






EVLİLİK OKULU 3. ÖDEV
Nasıl Değişebiliriz?(Evlilik Okulu 3.Ödev)



Bu haftaki ödev konumuz “Öğrendiklerimizden nasıl faydalanacağız, nasıl değişeceğiz.” Yıllarca yaptığımız, alışkanlık haline getirdiğimiz davranışlarımızı bir kalemde silebilir miyiz? Bir kaç yazı okuyup değişebilir miyiz?
“İnsan” kelimesinin kökü unutmak kelimesinden geliyormuş. İnsan unutkandır.
Unutmak büyük bir nimettir. (Ya da hatırlamamak da diyebiliriz, aslında tamamen unutmuyoruz, alt hafızaya gidiyor, hatırlayamıyoruz. Ben unutmak kelimesini kullanacağım, görünüşe göre unutuyoruz.)
Gün içinde gerekli gereksiz pek çok şey duyuyoruz, okuyoruz, görüyoruz. Hepsi aklımızda kalsa ağırlıktan çıldırırız. Öğrendiklerimizi saniyeler sonra başlayarak( bizim ne kadar dikkatimizi çektiğine göre değişiyor) dakika, saat, gün, hafta, derken unutuyoruz.
Beynimiz öğrendiklerimizi temizlerken şunu yapmıyor: “Aaa bu çok önemliymiş, bunu kaydedeyim.” Önemliyse bizim bunu beynimize kabul ettirmemiz gerekiyor. Beynimizin bir çalışma sistemi var. Ona göre hareket edersek öğrenebiliriz, ona göre hareket edersek kendimizi değiştirebiliriz.
İnsan tekrarla öğreniyor. Rabbimizin kelamında da pek çok birbirine benzer tekrar eden âyet-i kerîmeler vardır.
Peygamberimizde önemli sözlerini üç kez tekrar edermiş. Dua ederken de üç kez söylemeyi tavsiye etmiş bizlere.
Bir bilgi bir kez ya da bir kaç kez geldiğinde, beynimiz bunu ciddiye almıyor. Yere dökülmüş reçel gibi görüyor, az sonra silmeye başlıyor. Tekrarla geldiğinde “Hımm bu önemli galiba, hep geliyor, hep geliyor, kaydedeyim bari.” diyor.
Beynin yeni bir bilgiyi unutmamak üzere kaydetme süresi bilimsel olarak en az 3 hafta tekrarla oluyor. Davranışta değişim istiyorsanız 40 gün uğraşmanız gerekiyor.
Hz Musa da Tur dağında 40 gün kalmıştır. Bir değişim ve dönüşüm, yeniyi kabul etme sayısıdır 40. Kırk sayısı ile ilgili çok şey var, konu dağılmasın diye burada yazmıyorum.
Atalarımızda “Akıllıya kırk gün deli dersen deli olur.” sözü ile iyi ya da kötü bir değişim için 40 sayısına dikkat çekmişlerdir.
Yani köklü bir değişim bir gün de bir yazı bir kitap okuyarak değişmek çok da mümkün değildir. Mümkündür; ama çok nadirdir.
Mark Twain: “Bir alışkanlık pat diye pencereden atılamaz; onu merdivenlerden yavaş yavaş indirmeniz gerekir.” demiş. Çok doğru. Yanlışları adım adım merdivenden indirirken, doğruları da yavaş yavaş yukarı çıkaracağız.
Alışkanlıklar ya en iyi hizmetçidir, ya da en kötü efendidir.
Kötü bir adetin yerine bir iyisini koymaya çalışmak en doğrusudur. “Çivi çiviyi söker; bir alışkanlık da bir diğeriyle alt edilir.”
Kalıcı bir öğrenmenin ilk şartı:
Yazmaktır: Sevgili peygamberimiz “İlmi yazarak bağlayınız.” buyurarak bilginin ne kadar çabuk unutulabileceğine dikkat çekmek için onu kaçan bir şeye benzetiyor.
İlim kıymetlidir emek ister. Bir kere duydum, okudum öğrendim yok. Emek vermek gerekiyor, nazlamak gerekiyor.
Peygamberimiz, hadisleri ezberleyemediği için üzülen bir sahabiye “Sağ elinden yardım alsaydın.” diye yol gösteriyor.
Yazmak önemli; fakat en önemlisi yazıp defterde bırakmayacağız. Yazdıklarımızı tekrarlı bir şekilde okumamız gerekiyor. Bunun içinde en iyi yol öğrendiklerimizi bir cümleyle özetleyip, her gün en çok göreceğimiz bir yere yapıştıracağız.
İkincisi tekrar etmektir:
Beyin tekrarla öğrendiği için kendimize doğru telkin cümleleri hazırlamalıyız. Aşağıdaki şartlar önemli.
Bu telkin cümlelerinde dikkat edilmesi gereken noktalar:
1-Cümlelerin şimdiki zaman cümleleri olması önemli. “Yapacağım değil yapıyorum” olmalı. Beynin gelecek kavramı yok. Cek cakla söylediğiniz şeyleri hep erteliyor. Yapıyorum dediğinizde henüz yapmıyor bile olsanız, beyin sizi yapmaya teşvik ediyor. “Kendimi kontrol edeceğim değil, kendimi kontrol ediyorum.”olacak.
Beynin yalan ve doğru kavramı da yok. Çok söylenen tekrar edilen sözlere ya da düşüncelere inanıyor. Bu yüzden yalan söyleyenler bir süre sonra kendi yalanlarına inanıyorlar. Beyin hayal ve gerçeği de karıştırıyor. Bir şeyi çok hayal ederseniz gerçekmiş gibi algılamaya başlıyor.
2-Telkin cümleleriniz açık ve kesin olmalı.
3-Olumlu cümleler olmalı. Cümlelerde beyne olumsuz çağrı verecek sözcükler olmamalı. “Sinirli değilim, bağırmıyorum değil; sakinim düşünerek hareket ediyorum.”gibi olumlu cümleler olacak. “Bağırmıyorum” deseniz bile beyne “bağırmak” kelimesi çağrışım yapıyor ve onu telkin ediyor.
4-Uygulanabilir olmalı. (Evrene olumlu mesajlar verdim, süper zengin olacağım, parayı çağırdım gibi bol keseden atmasyon olmamalı.)
5-Kişisel ve dürüst olmalı. Size uygun olmalı.
6-En az üç hafta tekrar edilmeli. Davranış değişikliği için 40 gün tekrar edilmeli.
7-Tekrarlar hem her gün 20 dakika sesli tekrar olmalı. Hem de gün içinde iç seslerle tekrar edilmeli.
Bu metodu her şeyde kullanabilirsiniz. Ben kullanıyorum. Bazen ezberlemek istediğim bir âyeti yazıp duvara yapıştırıyorum bazen bir hadis bazen şiir ya da bir güzel söz. Bunlar için sesli tekrar çok önemli değil. Yazıyı gördükçe hafızama geçiyor.
Fakat davranış değişikliği için sesli tekrar mutlaka gerekli.
Birkaç değişim cümlesine örnek:
Düşüncelerimi kontrol edebiliyorum.
Davranışlarımı kontrol edebiliyorum.
Ben dili kullanıyorum.
Güleryüzlüyüm.
Eşime ve çocuklarıma karşı sabırlıyım… gibi.
Kendi cümlelerinizi hazırlayın. Yalnız yukarıdaki maddelere dikkat edin.
Ben geçmiş yıllarda bu metotla zayıflamıştım. Kilo sorunu olanlara tavsiye ederim, faydalı bir metot. Yukarıdaki şartlara uymak koşuluyla. Bir dosya kağıdına yazıp, göz önüne bir yere yapıştırın. Mutfak dolapları hanımlar için en ideal yerdir. En az üç hafta sabahları 20 dakika sesli tekrar yapın.
Seçtiğiniz cümlenin şimdiki zaman cümlesi olması çok önemli. Mesela “Az yiyorum ve zayıflıyorum” iyi bir cümle. “Zayıflayacağım değil, zayıflıyorum.” olacak yalnız. Dikkatinizden kaçmasın. Beynin gelecek kavramı yok. cek cak ekleri ile söylenen sözleri kabul etmiyor.
Destekleyici ek cümleleriniz de olsun. “Peygamberimiz sofradan doymadan kalkardı.”
“Az yemek yemek bana yetiyor. Böyle daha sağlıklıyım.”…gibi.
Sabırlı bir anneyim. (çocuk eğitiminde kullanabilirsiniz.)
Bu metodu derslerde kullanmanızı istiyorum. Şifrelerle de kullanabilirsiniz.
Son derste eğer eşinizi değiştirmeye çalıştığınız fark ettiyseniz “İki Ö dikkat” yazıp çok göreceğiniz bir yere yapıştırın. Her baktığınızda size yapmamanız gereken şeyleri hatırlatacaktır.
Benim dersler arasında zaman bırakmam da yine öğrenilen konunun üzerinde durmanız için. Sadece öğrenmemiz değil, öğrendiklerimizden faydalanmamız önemli.
“Evlilik Okulu”nu baştan itibaren sindire sindire takip edenler daha çok faydalanacaktır. Zamana yayılması ve tekrarlar önemli. Bu yüzden dersler daha ilerlemeden sevdiklerinizle, arkadaşlarınızla paylaşmanızı tavsiye ederim. Facebook, twitter adresleri olanlar paylaşın ki başkaları da faydalansın.
Bazı hanımlar “evlilik okulunu” eşlerinden gizli takip ediyorlarmış) Eşleri öğrendiklerini uygulamasını bekler diye… Bunun için paylaşmıyorlarmış. Uygulamayı düşünmüyorsanız hiç takip etmeyin bence. Ayrıca okulumuz bildiğiniz üzere sadece hanımlar için değil, erkek katılımcılarımızda çok ve onlarda faydalanıyorlar.
Erkeklerin de öğrendiğimiz konuları bilmeleri lâzım. Hem onları ilgilendiren konuları hem de eşlerini daha iyi anlamak için kadınları ilgilendiren konuları okumaları geriyor. Derslerde ben özellikle iki tarafa da hitap ediyorum. Korkmayın hanımlar! Hadi duyurusunu yapın)
Erkek okurlarımızdan da “aa evlilik okulumu takip ediyorsun.” gibi gereksiz esprilere muhatap olmamak için siteyi paylaşmaya çekinenler varsa, hiç çekinmeyin. İnanın en çok da o espriyi yapan kişi takip edecektir. Kesin onun da ihtiyacı vardır.
Siteyi duyanlar çok memnun oluyorlar, dua ediyorlar. Hem sitedeki yazarlarımızdan hem evlilik okulundan çok faydalandıklarını söylüyorlar. O zaman duyurup bu duaya siz de ortak olun.
Alıntı ile Cevapla