Konu Başlıkları: Ruhun terazisi vicdan
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 16 Mart 2013, 13:39   Mesaj No:3

EyMeN&TaLhA

Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:EyMeN&TaLhA isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 21422
Üyelik T.: 08 Kasım 2012
Arkadaşları:36
Cinsiyet:
Mesaj: 3.299
Konular: 784
Beğenildi:131
Beğendi:34
Takdirleri:141
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Ruhun terazisi vicdan

Cevap: Ruhun terazisi vicdan
Tuzak: Sahiplik duygusu
Can Yücel, ‘Bağlanmayacaksın’ şiirinde ne güzel söylüyor: “İlle de bir şeyleri sahipleneceksen / Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin / Gökyüzünü sahipleneceksin / Güneşi, ayı, yıldızları / Mesela Kuzey Yıldızı, senin yıldızın olacak / ‘O benim’ diyeceksin / Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir şeylerin / Mesela gökkuşağı senin olacak…” Aslında burada şair, insanın yaratılışından getirdiği sahiplik duygusuna vurgu yapıyor. Fakat ilerleyen dizelerde bu fıtri duyguyu aslında çok da abartmamamız gerektiğinden bahsediyor. Psikiyatr Dr. Hamdi Kalyoncu’ya göre toplumda vicdana en çok zarar veren unsurların başında ‘sahiplik duygusu’ var. ‘Benim olsun, çok olsun, yanımdakini geçeyim, yükseleyim’ gibi ideallerle kendini gösteriyor. Anne-babalar anaokulundan itibaren çocukları bu yönde motive ediyor. Sonra da vicdansızlığa, duyarsızlaşmaya doğru koca bir kapı aralanıyor: “Yavrum seni severim ama başarırsan. Kısır döngü başlar; ‘Annem-babam beni değil, birinciliklerimi seviyor.’ Vicdana zarar verecek bencilliği de öğretiriz böylece. Çocuklarımızı insan olsun diye değil, daha fazla kazansın diye okuturuz. Zamanla sahiplik duygusu o kadar kabarır ki başkasının elindekine de göz diker, kötü duygularını sahiplik duygusu üzerinden geliştirir. Ve tüm bunları yapabilmek için vicdanını bilerek, isteyerek öldürür çocuk.”
Her insan farklı farklı fıtratlarda yaratılmış. Bazı çocukların duruşlarında, bakışlarında bir naiflik, duygusallık vardır. Bazısı da oturuş kalkışıyla, ses tonuyla cevval... Ebeveynler kendi hayat tecrübelerinden yola çıkarak çocukları birtakım değişikliklere zorluyor. Mesela duygusal, naif çocuklar hassaslıkları üzerinden terbiye edilmeye çalışılıyor. Anne, sözü dinlenmediğinde iki elini yüzüne yapıştırıp ağlıyormuş gibi yapıyor. Çocuk buna dayanamadığı için kendinden isteneni gerçekleştiriyor. Hâlbuki o anda yetişkin ağlamıyor. Psikolog Reyhane Dağlar konuya açıklık getiriyor: “Çocuğun vicdanı o an harekete geçiyor. Çünkü vicdan mekanizmasında bir de teselli etme duygusu var. Ağlayan kişiyi teskin etmeye çalışırken dikkatlice bakıyor ki ağlamıyor. Ne oldu? Vicdan çocuğa yanlış hamle yaptırdı. Dolayısıyla daha sonraki ağlayanı çocuk teselli etmeyecek, işte vicdan bir işlevini daha kaybetti. Ebeveynler çocuklarının vicdanını suiistimal etmemeli, her zaman doğal davranmalı. Gözleriniz yaşarıyorsa bırakın damla damla aksın yanaklarınızdan. İşte o an çocuğunuza en iyi vicdan eğitimini veriyorsunuz demektir.”
Çocuk, anne-babasının yankısıdır
Çocuk, biz tam fark edemesek de anne-babasının yankısıdır aslında. Çünkü insan hayata gözlerini onların yanında açıyor; genel tutumları, doğru ya da yanlışları onlardan öğreniyor. İlk 4 yıl bebek için en önemli yıllar. Zira kişiliğini oluşturacak birçok özelliği bu zaman diliminde kazanıyor. Mesela yeni doğan bir bebek, annesini yürürken gördüğü için emeklemeyi bırakıp yürüme egzersizlerine başlıyor. Ya da validesi konuştuğu için dudak okuyup garip sesler çıkarmaya çalışıyor. Bebek ebeveynlerden sadece konuşmayı, yürümeyi değil, hangi olaylara nasıl tepki vereceğini de öğreniyor. Mesela anne bir uğur böceği gördüğünde ‘Ne kadar da güzelsin. Seni çiçeklerin arasına koyalım da kimse üstüne basıp canını acıtmasın’ diye şefkatli, merhametli, vicdanlı bir davranış sergiliyorsa çocuk da bunu kopyalıyor. Uzmanlar miniklerin sadece davranışları değil, ebeveynlerin vicdanlarını da kopyaladıkları konusunda hemfikir. Ortak tavsiye ise vicdanı hassas çocuklar yetiştirmek isteyen ebeveynlerin önce kendi davranışlarını, tepkilerini gözden geçirmesi...
Çocuk bakımında bize Batı kültüründen gelmiş ve anneler arasında oldukça yaygınlaşmış uygulamalardan biri de bebeklerin odasında yalnız bırakılarak ağlatıla ağlatıla uyutulması. Pedagog ve psikologlar buna karşı çıksa da birçok ebeveynde ‘uygulanabilir’ fikri mevcut. Fakat uzmanlar çocuğun annesini çağırmaktan vazgeçmesini bir çözüm değil, önemli sorunların başlangıcı olarak görüyor. Sebebini Psikolog Reyhane Dağlar’a soruyoruz: “Eğer bebek en çok güveneceği kişiden daha ilk yıllarda vazgeçerse, müspet vicdan gelişimi engellenir. Çocuk annesinden duygusal açıdan ne kadar beslenirse vicdanı o kadar hassaslaşır, aksi takdirde de katılaşır.”
Gelişimi nasıl desteklenmeli?
Vicdan ruhsal bir potansiyel ve her insanda var. Ama süreç içinde ya geliştiriliyor ya da söndürülüyor. Vicdan mekanizmasının temelleri ise doğumdan hemen sonra anneyle bebeğin bütünleşmesiyle atılıyor. Çocuk annesine ne kadar güvenirse; sevme, sevilme, merhamet, merak, korku gibi iç dinamiklerle birlikte vicdanı da gelişiyor. Çocuklar iki yaşın sonunda bazı eylemlerin anne-babasının hoşuna gitmeyeceğini öğreniyor. Böylece iyi ve kötü arasında seçim yapabilecek bilişsel seviyeye de ulaşıyor. Vicdanlı nesiller için ebeveynlerin bebek doğduğu andan itibaren onu karşılıksız, katıksız sevebilmesi gerekiyor. Prof. Dr. Kemal Sayar ‘Yavaşla’ kitabında “Ancak layıkıyla sevilmiş çocuklar bıçağın kanatabileceğini, kötü sözün can yakabileceğini bilebilir.” diyor. Dolayısıyla ilk aşama hata, saygısızlık, iktidar mücadelesi esnasında dahi çocuğunuzu içtenlikle sevebilmek, onu bir hayat yükü görmemekle başlıyor. Zira anne-babanın çocuğunu sevmesi fıtri. Oysa çocuğun ebeveyni sevmesi, onlara güvenmesi için sebeplere ihtiyacı var. Çocuk güven duygusunu tamamlamış, gerçekten sevildiğini biliyorsa ebeveynin işi kolaylaşıyor. Çünkü küçük insanlar sevdikleri, benimsedikleri insanlarla özdeşim kurmakta hiç zorlanmıyor. Hans Zulliger de “Özdeşleşmeyle birlikte çocuk ebeveynin ahlaksal tutumunu içe aktarır, duyup gördüklerini kendi vicdanının buyruğuymuş gibi hisseder. Yani iyi ahlak, dürüstlük kişisel istek, iradeden alır kaynağını. Hayatımızın ilk yıllarında vicdanımızdan gelen ses kendimize örnek aldığımız kişininkidir. Ergenlik döneminden sonra içimizdeki ses bizimkine dönmeye başlar.” diyor. Bu aşamada önce anne sonra da baba ya da çocuğun bakımıyla yakından ilgilenen kişiye büyük görev düşüyor. Koşulsuz sevmek bugün birçok ebeveyne zor gelse de bahsi geçen kıvam kilit nokta.
alıntıdır
Alıntı ile Cevapla