Tekil Mesaj gösterimi
Alt 08 Nisan 2013, 22:34   Mesaj No:4

Nesli_Nur

Meal Gurubu Üyesi
Medineweb Emekdarı
Nesli_Nur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Nesli_Nur isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 20510
Üyelik T.: 01 Ekim 2012
Arkadaşları:24
Cinsiyet:
Mesaj: 1.012
Konular: 166
Beğenildi:76
Beğendi:1
Takdirleri:187
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: ..moda ve kozmetiğin utanıLası yüzü..

Kadın sömürüsünün adı :MODA

Modayı, bir düşünürümüz şöyle tanımlıyor: “Moda, kudurmuş şehvetlerini doyurmak için kadına saldıran aç kurtları çekebilmek adına, yeni kılıklar icat etmektir…”

Enteresan bir tanım. Bazı aydınlarımız da modaya “zincirsiz esaret” veya “kendi paranla ve gayretinle rezil olma sanatı” adını vermişlerdir.

Oscar Wilde de modayı şöyle tarif ediyor. “Moda, öyle kötü bir şeydir ki onu her altı ayda bir değiştirirler.”

Bunlar moda karşıtlarının tanımı. Tabiî ki modernistlerin de kendilerine göre modayla ilgili tanımları vardır. Modanın tanımı çok olduğu gibi çeşitleri de oldukça boldur: “Çıplaklık modası, şehevî arzuları tahrik edici yeni elbise modaları, saç modası, kozmetik modası, lüks eşya modası, sonbahar modası, yaz modası, resim, müzik, ev dekorasyonu, mobilya modası, perde modası… Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Moda o kadar çok ki yetişebilmenin imkânı yok.

Moda konusunda üzerinde durulması gereken şudur: Moda gerçekten ihtiyaç mıdır? Hayatımızın vazgeçilmez bir parçası mı? Modernist geçinenlere göre belki gerekli görülebilir.

Geçim kaynağı

Moda, aslında tüketici için o kadar gerekli değil ama moda üreticileri ve tekstilciler için çok gerekli. Çünkü onların geçim kaynağı! Onlar, insanın asıl ihtiyacı olmasa da mallarını satabilmek için devamlı moda üretip propagandasını yaparlar. Gerekirse ilahlaştırırlar.

Sosyal psikolog bilim dalları da kullanılarak, modayı ünlü Fransız modacı Christian Lacroix'in deyişiyle, bir ibadet biçimi, bir tören süsü haline getirirler. Yani insanlara, ibadet aşkıyla modayı benimsetmeye ve dayatmaya çalışırlar. Çeşitli kamuoyu baskılarına maruz bırakılan ‘birey’lerin, modaya uymaktan başka bir çareleri yoktur.

Ne yazık ki sömürü düzenine, kirli beyin yıkamasına alet olan kimi hanımlar, modaya uygun giymeyi en büyük ihtiyaç olarak görürler. Modaya uygun giyinmezlere insan içine çıkmaya utanırlar. Hele hele eğer elindeki kıyafetler “modası geçmiş” olarak lanse edilirse modanın esiri olan hanımefendi tarafından bir daha giyilmeyerek, çöpe atılır. Yeni moda ürünler satın alınır. Ve haliyle moda durmadan değişir...

Eğer bir hanım, bir kıyafeti, mesela bir eteği, devamlı giyerse moda sektörü nasıl para kazanacak? Onun için mesela etek, her altı ayda bir değişmelidir. Modelistler durmadan ‘önden yırtmaçlı, daha sonra arkadan yırtmaçlı, daha sonra minisi…’ Şekil ve renk olarak yeni moda etekler üretecektir.

Artık modern hanımın önünde kısır bir döngü oluşturulacak ve bu moda esirleri, yeni ürünlerin arkasından yarış atı gibi koşturulacaktır. Artık moda tutkunu hanım ne yapıp edip modayı takip edecektir.

Paraları yoksa bile, kredi ve borç ile modayı takip etmeye çalışacaktır. Hatta bunun için namuslarını bile satmaktan kaçınmayanlar çıkabilir. Sık sık kozmetik ve moda giysileri alabilmek için fuhuş yapan hanımların haberlerinin medyaya düşmesi tesadüfî değildir.

“Ah bu moda müptelası hanımlar bir düşünseler! Son moda bir elbiseye sahip olmak; insana nasıl bir saadet getirir ki? Düşünse onun bütün saadeti, o son moda elbiseye sahip oluncaya kadardır. Günlerce o elbisenin hayalini kurar, onu kendi üzerinde hayal eder. Belki evinin bütçesinden, çocuklarının nafakasından keser ve yahut herhangi bir mağazaya bilmem ne kadar bir borç açar. Neticede o elbiseye sahip olur. Bir ay boyunca hayallerini süsleyen ve zihnini meşgul eden mesele, bu elbisedir. İşte o elbiseyi nihayet giymiştir. Üç beş kişinin, ‘Ay! Ne güzel yakışmış! Modaya uyuyorsun ha!’ gibi birkaç övgü kelimesi karşılığında, o kadar sıkıntıya katlanır.”

Teşhir ürünü; Kadın!

Günümüzde, yeni elbiselerin tanıtımı için hanım mankenlerin sunduğu defilelere seyirci olarak hanımlar katılıyorlar da peki erkekler acaba bu defilelere niçin katılırlar? Vücudunun büyük çoğunluğu çıplak olan ve güya yaptıklarının sanat olduğuna inandırılmış manken kızlar, genç yaşlı birçok erkeğin iştahlı bakışları karşısında teşhir ettikleri, et pazarını andıran gösterilerinin bir izahı var mıdır?

Kurtların önünden besili kuzuların geçirilmesiyle, şehvet dolu erkek bakışlarının önünden yarı çıplak manken kızlarının geçirilmesi arasında acaba bir fark var mıdır?

Önce mankenler arzı endam edecekler, yeni ürünleri pazarlayacaklar, arkasından bunları izleyen hanımlar, defilelerde gördükleri manzarayı hem kıyafet hem bedeniyle devam ettireceklerdir. Burada kadınlar, acaba kullanıldıklarının farkında mıdırlar?

Sözünü ettiğimiz çevreler, kadının zaafından yararlanırlar. Onu her türlü hayâ duygusundan, yani hem maddî hem de manevî elbiselerden soyarak sokağa atarlar. “Ne güzelsin, hayat abidesisin”(!) diyerek alkışlar ve ayartırlar. Böylece o, bir taraftan onların ürettiklerini durmadan satın alır, tatmin olmayınca yenisini çıkarırlar. “İşte, bu güzel, bununla özlediğim huzura kavuşacağım” diye koşar ve bu süreç akar gider, onlar kasalarını ve midelerini şişirirler.

Diğer yandan, onun her gün biraz daha açtığı vücudundan, teninden ve kadınlığından yararlanır ve başka zevklerini tatmin ederler. Bunu yaparken de kadının haklarını savunduklarını söyler, buna karşı çıkanları kadın düşmanı olarak suçlarlar. Gerçekte ise kendileri kadını insanlıktan çıkarmakla yetinmemişler, onu bir maskaraya, et parçası haline, her sokak başında rahatlıkla bulunabilen, defolu bir işporta malına çevirmişlerdir.

Bu işin uzmanı bir kadın sosyologumuz, Doç. Dr. Ümit Meriç bu konuda şunları söylüyor: “Bu kısa zamandan başka bir şeye sahip olamayan insanın yapacağı tek şey, bu zaman içinde kendisine en yararlı gelen şeyleri toplamak ve kendisine en fazla zevk ve eğlence veren şeylerden alabildiğine faydalanmaktır. Bu, iki ayağı üzerinde gezen dünyalık ve akıllı hayvan, bütün fıtrî ve bedenî güdülerini sonuna kadar kullanmalıdır. Arzularını doyurmak yolunda hürdür. Sosyal hayat da bu özgürlüğe bir sınır koymamaktadır.”

“İşte bu sebepten, böyle bir toplumda cinsî güdüler vahşîleşir, sınır tanımaz. Kadın da verdiği zevk oranında değer taşır. Artık kadın ilâhî bir emanet ve insanı oluşturan iki temel parçadan biri olmaktan çıkmış ve yalnız bir ‘beden’ haline gelmiştir. Taşıdığı değer, bedeninin değeri kadar olacaktır. Böyle bir toplumda kadının tüm varlığı görülmekte ve alıcının gözü ile değerlendirilmektedir. Kadın sadece deri, erkekse sadece gözdür.”

“İnsanın yalnızca beden, yüz ve gözden ibaret olduğu bir kültürde, giyimin şekli ne olacaktır? Böyle bir insan için elbise, vücudu örtmekte değil, tersine teşhir etmekte kullanılan bir araçtır. Kadın için bir sığınak değil, ikinci bir deridir.”

“Batılı anlayış, dünyayı tüketime, daha çok tüketime zorlamaktadır. Böyle maneviyattan yoksun bir sistem içinde kadına biçilen yol, tüketen ve tükettiren bir araç olmaktır ve değeri de bu rolünü oynayabildiği ölçüdedir.”

“Resim, müzik, sinema, tiyatro, gazete, dergi, posterler, kadını sürekli pazara sürmektedir. Sermayesi aynı olan iki önemli endüstri kolu daha vardır ki bunlardan biri tekstil, giyim, diğeri ise kozmetik endüstrisidir. Eğer kadın beden ve gözlerle değerlendirilen bir varlık olmaktan çıkarsa gerçek hüviyetine kavuşturulursa bu endüstri kollarının kaderi ne olacaktır? Batılı veya batılılaşmış bir kadın, yalnızca vücudunu ortaya koyan elbiseler giymekle kalmamalı, aynı zamanda elbiselerini de sürekli değiştirmeli ki, dokuma ve kumaş endüstrileri yaşasın.” (Ümit Meriç ve Yazarlar; İslâm’da Kılık Kıyafet ve Örtünme, ISAV s. 33.)

Kozmetik ürünleri ve zararları

Kimi moda ve kozmetik ürünlerinin sağlık açısından zararları tespit edilmiştir. Moda da cazibe merkezi olmak uğruna kullanılan sahte güzellik ve makyaj malzemeleri, bir süre sonra cildi bozmakta, kırıştırmakta, pörsütmektedir. Bunları kullanan kadınlar, çeşitli cilt hastalıklarına maruz kalmakta, çirkinleşmektedir. Böylece, erken yaşta cildi bozulan kadın, bir yandan ayıbını örtmek için daha fazla makyaj yapma ihtiyacı duymakta, öte yandan kullandığı makyaj malzemesi miktarı ve çeşidi nispetinde, cildinin bozulduğunu tahrip olduğunu hissederek bunalımlara sürüklenmekte ve perişan olmaktadır.

Makyaj ve kozmetik ürünlerinin sebep olduğu rahatsızlıklar sadece bununla kalmaz. Cilt kanseri ile noktalanan deri hastalıklardan başlayıp zehirlenmeye kör olmaya ve vücut sistemlerinden bazılarının bozulmasına kadar uzanan bir tehlike zinciri söz konusudur. Hastalık zinciri önden koşmakta, tıp arkadan kovalamakta fakat bir türlü birbirine yetişememektedirler.

Moda uğruna, dar pantolon veya dar bluz giyilmesi; vücudu herhangi bir duruş ve şekil vermek gayesi ile oluyor ki, bu da vücuda geçici yâda devamlı çeşitli şekil bozuklukları, teneffüs zorluğu, karın organlarının yer değiştirmesi gibi arızaların da ortaya çıkmasına sebep oluyor. Dar giysiler solunumu engelledikleri için vücut ısısının yükselmesine neden oluyor. Kalbin rahat çalışmasını engellediği için de yavaş yavaş ciddi kalp rahatsızlıkları ortaya çıkıyor.

Yüksek ökçeli ayakkabıların zararları da tartışılmaz. Bunlar arasında, ayak parmaklarının deforme olması, nasır ve dolaşım bozuklukları başta gelmektedir. Dizde şekil bozukluklarına sebep olduğu için şişmelere ve ileriki yaşlarda dayanılmaz ağrılara neden da olduğu bilinmektedir.

Doç. Dr. Serdar Necmioğlu bu konuda şunları söylemektedir: “Apartman topuklu ayakkabı giyenlerin, ayak bileği stablezisi bozulduğu için burkulmalar sık sık görülüyor. Bu burkulmalar da bağ yetersizliği yaparak, erken ve geç dönemde çeşitli problemler ortaya çıkıyor. Yani ayak bileğindeki bağlar yırtılır. Zayıf ve güçsüz kalır. Ağrılı ve sık burkulan bir ayak oluşur.


HASAN ÇALIŞKAN
__________________
Derdi dünya olanin dünya kadar derdi olur...
Alıntı ile Cevapla