Tekil Mesaj gösterimi
Alt 09 Nisan 2013, 12:16   Mesaj No:5

Nesli_Nur

Meal Gurubu Üyesi
Medineweb Emekdarı
Nesli_Nur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Nesli_Nur isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 20510
Üyelik T.: 01 Ekim 2012
Arkadaşları:24
Cinsiyet:
Mesaj: 1.012
Konular: 166
Beğenildi:76
Beğendi:1
Takdirleri:187
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: ..moda ve kozmetiğin utanıLası yüzü..



“Kalıplar benzeyince kalpler de benzer”

Moda, genelde Batılı kültürlerin ürünüdür. Moda bahanesiyle, başka milletlerin kıyafetlerini giyerek onlara benzemeye çalışanlar, itikadî olarak da yanlış bir iş yapmış olurlar. Dinimize göre, başka dindeki insanlara giyimle dahi olsa benzememeye çalışmak esası vardır.

Müslümanlar, kendi giyim biçimlerini kendileri tespit etmeli ve bu konuda da başkalarına benzemekten şiddetle kaçınmalıdırlar. Peygamber Efendimiz bir hadîsi şeriflerinde, çok önemli sosyo-psikolojik bir noktayı, kendi mükemmel ifade biçimiyle açıklamış ve “Kalıplar birbirlerine benzeyince, kalpler de birbirine benzer” buyurmuştur.

Yine bu konudaki çok önemli bir hadisleri şöyledir: “Kim, hangi kavme benzerse o da onlardandır.” (1)
Öyleyse Müslümanların kendilerine özgü elbise biçimlerini (biçimi değil) kendileri belirlemeli ve varlıklarını ispat etmelidirler.

Moda kişiliğe zarar verir

“… moda tutkusunun, psikolojik bir hastalık ve aşağılık kompleksi anlamına gelmesi ve sonuçta da insanı, taklit ettiklerini her konuda beğenme ve onlar gibi olma noktasına götürmesidir. Yeme biçimi, sofra düzeni, giyimi, ev dekorasyonu, görgü kuralları, kısaca hayata bakışı ve hayatı yorumlayışı… Her şeyiyle hoşa giden birisi, hoşlananın gözünde her bakımdan büyük olma yolundadır.

Taklitçi, peşin peşin kendisinin her bakımdan küçük; taklit ettiğinin de her bakımdan büyük olduğunu kabullenmiş demektir. Artık o farkına varmasa da inançlarından her gün bir parça kopuvermektedir.

Birinci yolculuk inançsızlaşmaya kadar sürer. Ondan sonra artık ikinci yolculuk başlamış ve taklit ettiklerini inançlarıyla da kabullenmeye sıra gelmiştir. Bu, onların doğru, kendisinin yanlış olduğundan değil; onların güçlü, kendisinin zayıf olduğundan, kendi inancının üstünlüğünü bilmediğinden ve inancını tanımadığından inançlarını yaşamadığı için içinde boşluk hissettiğinden ve bu boşluğu o yolla doldurma çabasından ve biraz da, ‘Dünyanın onların, ahiretin ise inananların olduğunu’ bilmediğinden ya da içine sindiremediğindendir.”

Hz. Ömer (ra) bir gün Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in yaşadığı sıkıntılı hayata üzülmüş ve Kayser ve Kisrâların yaşadığı müreffeh hayatı hatırlatmıştı da Resûlüllah: “Ey Hattaboğlu! İstemez misin ahiret bizim, dünya onların olsun?” buyurmuşlardı. (2)

Moda takibi, dinimizin israf etmeme emriyle çatışır. Modada bir süre kullanılan ev eşyası, elbise, mobilya, hatta araba çöpe atılır. İslam'ın ve ekonominin en önemli yasaklarından olan israfın alâsı yapılır. Dindar bir Müslüman Hanım şunu bilir ki Allah’ın verdiği hiçbir nimet israf edilmez, çünkü Allah kullarına verdiği nimetleri israf edip etmediğinin hesabını soracaktır.

Modalı ve modasız hayatın kıyası

Bilinçli Müslüman bir kadın ile modanın esiri olan bir kadın arasındaki farkı Araştırmacı-Yazar Ali Ünal şu örneklemle bir kıyaslama yaparak ortaya koyuyor:
“Dışarıda kendini sergileyen, saçına şekil vermeden boyanmadan, son moda elbiseleri giymeden, eline bir çanta almadan sokağa çıkmayan bir kadının durumunu düşünün. Üstelik bu kadın, her gün yeni bir elbise giymek, moda değiştiğinde de yeni bir elbise satın almak isteyecektir.



Modayı takip eden bir kadının vereceği külfet ile birlikte bir de tesettüre uygun giyinen bir kadının masrafını düşünelim. Tesettürlü kadın örtüsünün içerisine ne giyerse giysin, giysisinin ne olduğu belli olmamaktadır. Onun her gün değişik elbise giymesi gerekmez. Onun boyanması süslenmesi de gerekmez. Görülüyor ki müstehcenlik; tüketimi sürekli kamçılarken, kapalı giyim aksine önlemektedir.”

Gerçekten kapitalist moda çevreleri, Müslüman hanımı sevmezler. Çünkü Müslüman hanımlar onların kurduğu moda tuzağına düşmezler. Bir Müslüman Hanım bir pardesü ya da çarşafını devamlı kullanır. Aynı dış kıyafeti giymekten hiç bir zaman utanç duymaz. Ne yazık ki tesettürü de modaya uydurarak, hem dar kıyafetleri tercih ederek hem de israfa girerek, kıyafet budalası haline gelen hanımların da olduğunu söylemeden geçemeyeceğiz. Tesettür defileleri hakkında da inşaallah ilerde bir yazı hazırlamayı düşünüyoruz.

Güzel giyinmek başka

Şimdiye kadar yazdıklarımızdan, Müslümanlar güzel giyinmesinler, süslenmesinler şeklinde bir sonuç çıkarılmamalıdır. Modaya uygun giyinen kişi, giydiğinin iyi mi kötü mü olduğuna kendi karar vermez. Üç beş modacının uyarladığı, ‘moda’ diye takdim ettiği ürünleri veya kıyafeti; yakışsın, yakışmasın hiç düşünmeden giyer.

Fakat güzel giyinen kişi için başkalarının beğenmesi önemli değildir. Çünkü güzel giyinen insan, kendisine yakışanı bilir. Modası geçmiş diye eskimemiş elbiselerini çöpe atmaz. Eşi için en güzel şekilde süslenir, temizlenir. Hassaten bunu da ibadet bilinciyle yapar. Belki bilinçli dindar Müslüman’ın en önemli farkı; güzelliğini ve kıyafetlerini kocasını razı ve hoşnut etmek gayesiyle kullanmasıdır. (Kocasını mutlu etmesi, aynı zamanda kendi mutluluğunu doğurmaz mı?)

Oysa moda tutkunu kadın, sokaklarda yabancılara karşı kendini teşhir etmek ve yabancıların gözüne girmekten haz duyar. Kendisi ve yakınları için değil, adeta başkaları ve yabancılar için giyinir.


HASAN ÇALIŞKAN

__________________
Derdi dünya olanin dünya kadar derdi olur...
Alıntı ile Cevapla