Konu Başlıkları: İslam Hukukunda ÖRF
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 09 Nisan 2013, 13:09   Mesaj No:11

FECR

Kur'ân Kürsüsü

Medineweb Emekdarı
FECR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:FECR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 6340
Üyelik T.: 19 Ocak 2009
Arkadaşları:20
Cinsiyet:Erkek
Memleket:ANKARA
Yaş:56
Mesaj: 6.107
Konular: 546
Beğenildi:1003
Beğendi:221
Takdirleri:9161
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: İslam Hukukunda ÖRF

C-Fukahanın Örf’e İtibarı (Delil Kabul Etmesi):
İslâm hukukçuları, hukukun birçok konularıyla doğrudan ilgisi bulunan örf-âdeti, ictihadlarında nasslardan sonra bir “asıl” kabul etmiş ve onu ictihad şartlarından saymışlardır . Şafiilerden Kâdi Hüseyin b. Muhammed el-Mervezi, örf ve âdetin hukuki yönünü açıkça ortaya koyan: “el-adetü muhakkemetün” yani: “Hakkında nass varid olmayan hususlarda şer’i hükmü ispat için, örf-adet, hakem kılınır” kaidesini, İslâm hukukunun temel kaidelerinden biri olarak kabul etmiş ve bunun: “Müslümanların güzel gördüğü, Allah nezdinde de güzeldir” hadisine dayandığını söylemiştir .
Usulcüler, bir lafzın hakiki (sözlük) manasında kullanılmasına engel olan sebepler (karineler) arasında, “örfi isti’mal”i de sayarlar ve bunu: “Bir lafzın lügat (hakiki) manası, örf de aldığı mana sebebiyle terk edilir” diyerek bu hususu kaideleştirirler . Buna göre, bir kelimenin sözlük manası dışında başka bir anlamda kullanılması adet haline gelmişse yani kavli örf olarak yerleşmişse, bu sebepten o kelimenin hakiki anlamı terk edilir. Örfte kullanılan mana, hakiki mananın yerine geçer. Mesela: “salât” kelimesi (lafzı), lügatte, dua anlamındadır. Ama bu kelime, belli bir ibadetin (namazın) adı olarak kullanılması (isti’mali) şer’i örf olarak yerleştiğinden, “salât” dendiği zaman, hemen “namaz” akla gelir. Böylece örf sebebiyle “dua” anlamı terkedilmiş olur. Bir başka misal, yeminle ilgili olarak: Biri “yumurta” yemeyeceğine yemin etse, bilahare ördek yumurtası yese, hanis, yeminini bozmuş olmaz. Çünkü örfte “yumurta” dendiği zaman tavuk yumurtası kastedilir. Böylece örfteki kullanılan mana sebebiyle, diğer yumurta çeşitleri hüküm dışı kalmış olur . Misalleri çoğaltmak mümkündür .
Fukahaya göre örf-adet, nassın bulunmadığı yerlerde kendisiyle amel edilmesi vacip olan bir hüccettir . Yani örf-adet, nasslara zıt olmamak şartıyla onunla amel edilir . Nitekim Rasulullah’ın bizzat hükmünü belirtmediği teferruata ait meseleler, halkın âdetine bakarak hükme bağlanır .
Malikilerden el-Karafi; âdeti şer’i delillerden biri sayar. Burhanüddin Mahmud b. Ahmed, Zehira isimli eserinde; “eğer alışverişte, bir şeyin şart koşulması adet haline gelmiş ve yerleşmişse, bu sebeple onun geçerli olabileceğini” söyler ve “örf-adet, kendisiyle kıyas terk edilebilen bir hüccettir.” Kaidesiyle de görüşünü teyid eder. Serahsi de aynı görüşe sahip olup, akit gerektirmediği halde, herhangi bir şart, adet olarak yerleşmişse bunun geçerli olabileceğini kabul eder ve “örfle sabit olan, şer’i delille sabit olmuş (gibidir) tur” prensibiyle, örfün hüccet olduğuna işaret eder. Menkul malların vakfının caiz olduğunu; bunun Sahabe zamanından beri yapıla geldiğini, hatta örf olarak yerleştiğini kaydeden Serahsi: “Eğer örf, nass ile hükümsüz bırakılmamışsa, onunla amel etmek caizdir” der.
İbnu’l-Humam’da, hamamda geçen zaman ile harcanan su miktarı hususunda örfe göre hareket edileceğini zikrettikten sonra, “hükmü nassla belirtilmeyen konularda örf, icma, mevkiindedir” diyerek, örfün hüccet olduğunu, gayet açık bir ifade ile belirtmiş oluyor.
Bu konuyu bitirmeden örfün hüccet oluş sebebine de işaret edelim. İslâm hukukçuları, örfün, delil oluşunu; icmaın hüccet oluş sebebiyle izah ederler: İcmaın hüccet oluşu; nasıl icma ehlinin (müctehidlerin) hatadan masum oluşuna bağlı ise, örfün delil oluşu da, ehl-i örfün hatadan uzak oluşuna bağlıdır . O halde örfün, icma mevkiine yaklaşması –yukarda da belirtildiği gibi- bundan ileri gelmektedir.
Netice itibariyle, hükmü belirtilmeyen ve teferruata ait meselelerin (hadiselerin) şer’i hükmü, nassların ruhu olan külli kaide ve prensiplerin ışığı altında, ictihadla ortaya konacağı , bilinen bir gerçek olduğu gibi, esasen İslâm hukukunun değişmeyen umdelerini ve esaslarını tayin etmiş, değişme ihtimali olan teferruatı da, örf-adet ile ictihad erbabına bırakmıştır .


-----------devam edecek-----------------------
__________________
Selam Hidayete Tabi Olanlara
Kur'an Senin Lehinde ve Aleyhinde Hüccettir
(Müslim)
Alıntı ile Cevapla