Tekil Mesaj gösterimi
Alt 24 Temmuz 2013, 23:09   Mesaj No:6

Medineweb

Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:339
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Hz.Muhammed ve evrensel mesajı(İbrahim Sarıçam) özeti

Umretü'l-Kazâ 7/629
Hicretin altıncı yılında (628) müşriklerin engel olması üzerine gerçekleştirilemeyen umre, yedinci yılında (629) yapılmıştır. Bu umre (Umretü'l-Kazâ), Mekke müşrikleriyle ilişkilerde önemli bir yere sahiptir. Hz. Peygamber, Hudeybiye Barış Antlaşması'nın üzerinden bir yıl geçtikten sonra, antlaşma şartlarıyla Müslümanlara tanınan hakka dayanarak, içlerinde geçen yıl umre yapamayanların da bulunduğu iki bin sahâbî ile birlikte bir yıl önce Kureyş'in engel olması yüzünden gerçekleştirilemeyen umreyi yerine getirmek maksadıyla Mekke'ye hareket etti. Zülhuleyfe'ye vardığında ihrama girdi. Mekkeliler Müslümanları tavaf yaparken görmeye tahammül edemediklerinden şehri üç günlüğüne boşalttılar. Müslümanlar üç gün boyunca Kâbe'yi tavaf ettiler, Safâ ve Merve arasında sa'y yaptılar; kurbanlarını kestiler. Müslümanlar ziyaretin dördüncü günü sabahı Fetih Sûresi'nin 27. ayetinde açıklandığı gibi va'dini yerine getirdiğinden dolayı Allah Teâlâ'ya şükrederek gönül huzuru içinde Medine'ye hareket ettiler.
Mûte Savaşı (8/629) :
Bizanslılar ile Müslümanlar arasında yüzyıllar boyu sürecek olan silahlı mücadeleler Mûte Savaşı ile başlamıştır. Hz. Peygamber Haris b. Umeyr el-Ezdî'yi bir mektupla Bizans'a bağlı Busrâ valisine göndermiştir. Elçi Mûte've varınca Bizans'ın bir diğer valisi Şurahbil b. Amr el-Gassânî tarafındanyakalanmış ve öldürülmüştür. Hâris Hz. Peygamber'in öldürülen tek elçisidir. Bu olay Rasûlullah'ı son derece üzmüştür. Peygamberimiz hicretin sekizinci yılı Rebiulevvel ayında içlerinde Ka'b b. Umeyr el-Gıfârî'nin bulunduğu on beş kişilik bir heyeti Belkâ'ya bir gecelik mesafedeki Zâtu Atlah'a bölge halkını İslâm'a davet için göndermişti. Ancak heyet üyeleri oka tutularak hepsi şehit edilmişler; yalnızca yaralı olarak kurtulan Ka'b Medine'ye dönebilmiştir. Bir yandan şehit edilen Hâris b. Umeyr'in, diğer yandan Zâtu Atlah'ta öldürülen Müslümanların maruz kaldığı hukuk ihlâline karşılık vermek üzere Hz. Peygamber, üç bin kişilik bir ordu hazırladı ve kumandanlığa Zeyd b. Hârise'yi tayin etti. Zeyd şehitdüştüğü takdirde Câfer b. Ebû Tâlib'in, onun şehit olması halinde de Abdullah b. Revâhâ'nın kumandanolmasını, Abdullah da şehit olursa aralarından birini komutan seçmelerini, elçisinin şehit edildiği yerekadar ilerlemelerini emretti. Orduyu Seniyyetü'l-Vedâ'ya kadar uğurladı. Sırayla adı geçen sahabiler şehit oldular ve Müslümanlar sancağın Halid b. Velid'e verilmesini kararlaştırdılar. Halid b. Velid askerlerin yerlerini değiştirerek düşmanın kafasını karıştırdı ve Medineye geri döndüler. Hz. Peygamberbu savaşta Halid b. Velid'e "Seyfullah" (Allah'ın kılıcı) lakabını vermiştir.
Mekke'nin Fethi (8/630)
Hz. Peygamber'in Mekke'nin fethine karar vermesinin ve bu kararı gerçekleştirmesinin asıl nedeni, on yıllık bir süre için imzalanan Hudeybiye Barış Antlaşması'nın, üzerinden henüz iki yıl geçmeden müşrikler tarafından bozulmuş olmasıdır. Olay şu şekilde gerçekleşmiştir: Hudeybiye Antlaşması gereği müslümanlarla birlik kuran Huzâa kabilesi ile, müşriklerle birlik kuran Bekir kabilesi arasında eskiden beri düşmanlık mevcuttu. Hicretin sekizinci yılı şaban ayında Bekir kabilesinden bir grup, bir gece vakti ansızın Huzâalılara baskın yaparak yirmi üç kişiyi öldürdü. Bu baskın sırasında Kureyş müşrikleri Bekirkabilesine silah, binek ve su yardımı yaptılar. Hatta Safvân b. Ümevve. İkrime b. Ebû Cehil ve Süheyl b.Amr gibi bazı Kureyşliler gizlice, yüzlerini örterek baskına bizzat iştirak ettiler. Peygamberimiz Kureyş müşriklerine haber sızmasını önlemek amacıyla Mekke'ye giden yolları tuttu. Bu işle görevlendirdiği kimselerin başına Hz. Ömer'i tayin etti. Hâtıb b. Ebû Beltea adlı sahâbî, Medine'deki sefer hazırlıklarını bir mektupla Kureyş eşrâfına bildirmeye teşebbüs etti. Bütün kaynakların ittifakla bildirdiğine görePeygamberimiz Cebrâil'in haber vermesiyle durumdan haberdar oldu. Hâtıb'ın mektubu götürmek için ücretle kiraladığı kadın, Hz. Peygamber'in görevlendirdiği Hz. Ali ve arkadaşları tarafından yolda yakalandı. Sorguya çekilen Hâtıb, suçunu itiraf etti ve bu işi Mekke'de bulunan ailesini korumaları için Kureyşlileri memnun etmek amacıyla yaptığını söyledi. Peygamberimiz onun özrünü kabul etti; sonunda Bedir mücahitleri arasında bulunduğu için affetti.
Peygamberimiz 10 ramazan 8/1 Ocak 630'da muhâcirler, ensar ve çevreden toplanan kabilelerleMedine'den hareket etti.
İslâm ordusu dört koldan şehre girdi. Hz. Peygamber'in kumanda ettiği birliğin dışındaki birliklerin başında Halid b. Velid, Zübeyr b. Avvâm ve Kays b. Sa'd bulunuyordu. Peygamberimiz mecbur kalınmadıkça kan dökülmemesini emretti. İslâm ordusu, güneyden şehre giren Halid b. Velid'in komuta ettiği birlik hariç, mukavemetle karşılaşmadı. Peygamberimiz muhâcirlerin başında Mekke'yi kan dökmeden fethetmenin verdiği huzur içinde ilerledi. Mekke'ye girince Kâbe'yi tavaf etti; çevresindeki putları kırdırdı. Kâbe'nin bakımını yürüten, anahtarını muhafaza eden Abdüddâr ailesinden Osman b.Talha'ya haber gönderip Kâbe'nin anahtarını getirterek içeri girdi ve iki rekat namaz
kıldı. Öğle vakti gelince Hz. Peygamber, Bilâl-i HabeşTye Kâbe'nin damında ezan okuttu. Namazı kıldırdıktan sonra halka hitabede bulundu.
Huneyn - Evtas Savaşları ve Taif Kuşatması (8/630)
Hz. Peygamber savaştan önce Abdullah b. Ebû Hadred adlı sahâbîyi bilgi toplamak üzere gizlice karşı tarafa gönderdi. Okçularına ve askerlerinin savaş kabiliyetine güvenen Hevâzinliler, Huneyn Vâdisi'nin kendilerine göre en uygun yerini önceden tutarak İslâm ordusuna pusu kurdular. Müslümanlar paniğe kapılarak geri çekildiler. Hz. Peygamber'in gayreti ve Hz. Abbas'ın gür sesiyle yaptığı çağrı üzerine Müslümanlar tekrar toparlanarak düşmanı bozguna uğrattılar. Bozguna uğrayan Hevâzinliler kadınlarını ve çocuklarını savaş alanında bırakarak kaçtılar. Huneyn savaşında müşrik ordusu 70 ölü verirken,Müslümanlardan da, içlerinde Üsâme b. Zeyd'in anabir kardeşi Eymen b. Ubeyd'in de bulunduğu 4 kişişehit düştü. Bozguna uğrayan Hevâzin ordusunun, aralarında komutan Mâlik b. Avf'ın da bulunduğu büyük çoğunluğu Taif'e giderken, bir kısmı da İslâm ordusu ile yeniden savaşmak üzere Evtâs mevkiinde toplandı. Esirler arasında Hz. Peygamber'in sütkardeşi Şeymâ da bulunuyordu. Kur'an-ı Kerim'de HuneynSavaşı'ndan, açıkça, adı zikredilerek bahsedilmektedir.
Hz. Peygamber Taif'in kısa sürede fethedilemeyeceği ve Sakîf kabilesinin durumunun zamanabırakılmasının gerekli olduğunu anlamıştı. Peygamberimiz kuşatmanın üzerinden on beş gün geçtikten sonra Nevfel b. Muaviye ed-Dîlî ile istişâre etti. Bu sırada Haram Aylar da yaklaşmıştı. Müslümanlar Taifkuşatmasında 14 şehit verdiler. Peygamberimiz kuşatmayı kaldırarak Huneyn ganimetlerinin toplandığı Ci'râne'ye hareket etti.
Tebük Seferi (9/630)
Suriye'den gelen bazı tüccarlar, Bizans İmparatorunun, Hristiyan Arap kabilelerinin de desteğini alarak Müslümanlara karşı savaş hazırlığına başladığına dair Medine'ye bazı haberler getirdiler. Bunun üzerine Peygamberimiz, Eslem, Gıfâr, Cüheyne, Eşca' ve Süleym gibi diğer Arap kabilelerinin de katıldığı otuz binkişilik bir ordu hazırladı. O, genellikle sefer için gideceği yeri gizli tuttuğu halde bu sefere çıkarken hedefinin Bizans ordusu olduğunu açıkça beyan etti.
Yol uzun, düşman güçlü ve kalabalık, hava da sıcaktı. Hurmalar olgunlaşmıştı. Halkın meyvelerin altında, ağaçların gölgesinde oturmaktan hoşlandığı bir zamandı. Bu seferin tesadüf ettiği zamana Kur'an dilindegüçlük zamanı (Sâatü'l-Usre), o nedenle de bu sefere güçlük Gazvesi' (Gazvetü'l-Usre), orduya da güçlükordusu (Ceyşü'l-Usre) denilmiştir. Peygamberimiz zengin sahâbîleri Tebük Seferi'ne binek ve yiyecek temin etmeleri için teşvik etti. Hz. Osman, Abbas b. Abdülmuttalib, Abdurrahman b. Avf gibi Müslümanlar büyük ölçülerde bağışta bulundular. Hz. Ebû Bekir, tamamı dört bin dirhemden ibaret olan parasının hepsini, Hz. Ömer ise malının yarısını bağışladı. En büyük bağışı Hz. Osman yaptı. O, ordununüçte birini donattı. Tebük seferine çıkmayı çok arzuladıkları halde fakirlikleri sebebiyle binek bulamayan bazı sahâbîler vardı Bu kişiler Müslümanlar arasında "Bekkâîn" (çok ağlayanlar) diye anılmışlardır. Tebük seferi dolayısıyla, Ehl-i Kitapla ilişkilerde önemli yer tutan bir hususa işaret etmek yerinde olacaktır. Bu seferin hazırlıkları esnasında, sefer sırasında ve sonunda Kur'an-ı Kerim'in Tevbe (Berâe) Sûresinin bazıâyetleri nâzil oldu. Hz. Peygamber Tebük'te bulunduğu esnada kendilerine davetçiler gönderdiği Ehl-iKitap mensuplarına, bu sûrenin 29. âyetinin hükümlerini tatbik etmeye başladı. Ancak sefere katılmayan Ka'b b. Mâlik, Mürâre b. Rebî' ve Hilâl b. Ümeyye adlı sahâbîler yolculuklarına engel teşkil eden bir mazaret ortaya koyamadılar. Bunun üzerine Peygamberimiz ve Müslümanlar bu üç kişiyle 50 gün süreyle irtibatlarını kestiler. Sonunda onların affedildiklerine dair âyet nâzil oldu.
Hz. Ebû Bekir'in hac emirliği ve Haccın Farz kılınışı (9/631)
Mekke'nin Fethi'nden sonra 9/631 yılına gelindiğinde, haccın farz kılınması üzerine Hz. Peygamber Hz. Ebû Bekir'i hac emîri tayin ederek 300 kişilik bir kafilenin başında Mekke'ye gönderdi. Ertesi yıl, yani 10/632 yılında Hz. Peygamber bizzat haccetti. Bu hacca aynı zamanda veda haccı denir.
Veda Haccı (10/632)
Hz. PEYGAMBERİN VEFATI: 14 Rebîülevvel 11/8 Haziran 632 Pazartesi günü kuşluk vakti ruhunu teslim etmiştir.
Pazartesi günü sabah namazından sonra Hz. Ebû Bekir Hz. Peygamber'in hastalığının hafiflediğini gördü ve kendisinden izin alarak Sünh mevkiindeki evine gitti. Bazı sahâbîler de işlerine gittiler. O sırada Hz. Peygamber'in hastalığı ağırlaştı. Son nefesini vermeden önce kölelere iyi davranmayı, onları giydirmeyi, yedirmeyi, onlara yumuşak söz söylemeyi ve namaza devam etmeyi tavsiye etti. Hz. Âişe'nin bildirdiğine göre Hz. Peygamber vefat
etmeden önce hafif bir sesle "Lâ ilâhe illallah, ruh teslimi ne şeymiş" demiş ve güçlükle işitilebilen son sözü ise şu olmuştur: "Maa'r-Refîkı'l-A'lâ" (Yüce Rabbim'le beraber). Hz. Peygamber bu sözleri söyledikten sonra eşi Hz. Âişe'nin kolları arasında, yerine hiç kimseyi bırakmadan, 14 Rebîülevvel 11/8 Haziran 632 Pazartesi günü kuşluk vakti ruhunu teslim etmiştir.
Hz. Peygamber'in cenazesini Hz. Ali yıkadı. Hz. Abbas, onun oğulları Fazl ve Kusem ile Üsâme b. Zeyd,
Hz. Ali'ye yardımcı oldular.
Mezarı Kazanlar : Ebû Talha el-Ensârî (Zeyd b. Sehl).
Hz. Peygamber vefat ettiği günün ertesi, yani Salı günü defnedildi.
Kabrine indirenler : Hz. Ali, Fazl b. Abbas, Kusem b. Abbas ve Üsâme b. Zeyd'in indikleri rivayet edilir.
Hz. Peygamberin Çocukları:
Hz. Peygamber'in Hz. Hatice'den iki erkek ve dört kız çocuğu dünyaya gelmiştir.
Sırasıyla şöyledir. Kâsım, Abdullah, Zeyneb, Rukıye, Ümmü Gülsüm, Fâtıma.
İlk çocuğu Kâsım iki yaşında, Abdullah da küçük yaşta iken vefat etmiştir. Abdullah adlı çocuğuna aynı zamanda Tayyib ve Tâhir denildiği nakledilmektedir. Mısır'lı Mâriye'den İbrahim adlı oğlu olmuştur.
Zeyneb: Hz. Peygamber'in ikinci çocuğu ve kızlarının en büyüğüdür. Babası otuz yaşında iken dünyayageldiği nakledilmektedir. Hz. Hatice'nin arzusu üzerine Hz. Peygamber Zeyneb'i teyzesinin oğlu Ebü'l-Âsb. Rebi' ile evlendirmiştir. Bu evlilikten Zeyneb'in Ali ve Ümâme adlı iki çocuğu dünyaya gelmiştir. Ebü'l-Âs, müşrikler safında katıldığı Bedir savaşında esir düşmüş, Zeyneb, kocasının fidyesi olarak bir miktarmalla birlikte annesinin kendisine evlenirken çeyiz olarak verdiği gerdanlığı göndermiştir. Hz. Peygambergerdanlığı iade ederek Ebül-Âs'ı serbest bırakmıştır. Ancak ondan, kızını çocukları ile birlikte Medine'ye göndermesini istemiş ve bu konuda kendisinden söz almıştır. Ebü'l-Âs sözünü tutarak Zeyneb'i ve çocuklarını Medine'ye göndermek üzere yola çıkarmıştır. O sırada hamile olan Zeyneb, Mekke'de Zi Tuvâ adlı yerde, henüz İslam'ı kabul etmemiş bulunan Hebbâr b. Esved'in saldırısı sonucu deveden düşmüş ve çocuğunu düşürmüştür. Bu olay sonucu yakalandığı hastalık ilerleyerek hicrî 8. yılda onun ölümüne sebep olmuştur. Ebü'l-Âs, hicretin 6. yılında müşriklere ait bir kervanla gittiği Suriye'den dönerken İs mevkiinde karşılaştığı İslâm askerî birliği tarafından Medine'ye getirilmiş ve İslâmiyet'i kabul etmiştir. Hz. Peygamber Zeyneb'i eski kocası ile tekrar evlendirmiştir. Zeyneb, Ebü'l-Âs'la gerçekleşen bu ikincievliliğinden kısa süre sonra hicretin 8. yılında, vefat etmiştir.
Rukıye (Rukayye): Babası otuz üç yaşındayken dünyaya geldiği kaydedilir. Rukıye, Ebû Leheb'in oğluUtbe ile, biraz sonra bahsedilecek olan Ümmü Gülsüm de Uteybe ile nikahlandı. Hemen bütün güvenilir kaynaklar, Hz. Peygamber'in bu iki kızının Ebû Leheb'in oğullarıyla zifafa girmedikleri konusunda müttefiktirler. Ebû Leheb ve hanımı, kendilerinin İslâm'a karşı tutumlarını yeren Tebbet Sûresi'nin nâzil olması ve aynı zamanda Rukıye ve Ümmü Gülsüm'ün İslâm'ı kabul etmeleri üzerine, oğullarını Hz. Peygamber'in kızlarından ayrılmaya zorladılar. Neticede her ikisi de ayrıldı. Bundan sonra Hz. Peygamber Rukıye'yi Hz. Osman ile evlendirdi. Rukıye kocasıyla birlikte Habeşistan hicretine katıldı. Daha sonra Mekke'ye dönerek Medine'ye hicret etti ve burada yaşamaya başladı. Hicretin 2. yılında Bedir seferihazırlıkları esnasında kızamığa yakalandı. Hz. Peygamber, Hz. Osman'ı sefere götürmedi ve hastahanımıyla ilgilenmesi için Medine'de bıraktı. Ancak Rukıye, Hz. Peygamber seferde iken vefat etti. Hz.Osman'dan dünyaya gelen Abdullah adındaki oğlu iki veya altı yaşında iken vefat etti.
Ümmü Gülsüm: Rukıye'den küçük olduğuna göre, babası otuz dört yaşın üzerinde iken dünyaya gelmiş olmalıdır. Yukarıda da geçtiği gibi Ebû Leheb'in oğullarından Uteybe ile nikahlandı. Annesinin vebabasının zorlaması sonucu Uteybe Ümmü Gülsüm'ü boşadı. Ümmü Gülsüm hicrete kadar babasının evinde yaşadı. Kızkardeşi Fâtıma ve Hz. Peygamber'in diğer aile fertleriyle birlikte Medine'ye hicret etti. Ablası Rukıye'nin vefatından bir müddet sonra hicretin 3. yılında Hz. Osman'la evlendirildi. Hicretin 9.yılında vefat etti.Ümmü Gülsüm'ün çocuğu olmadı. Onun vefatı üzerine Hz. Peygamber "bir üçüncü (bazı rivayetlerde on) kızım olsaydı yine Osman'la nikahlardım" demiştir.



Fâtıma: Hz. Peygamber'in kızlarının en küçüğüdür. Doğum tarihi konusunda ihtilaf bulunmakla birlikte, genel kabul, birincisi ağırlıklı olmak üzere 609 ve 605 yıllarında yoğunlaşmaktadır. . Hz. Peygamberkızının görüşünü alarak hicretin 2. yılında Fâtıma'vı Hz. Ali ile evlendirdi. Hz. Fâtıma, evlendikten bir yıl kadar sonra ilk çocuğu Hasan'ı, ondan bir yıl sonra da ikinci çocuğu Hüseyin'i dünyaya getirdi. Daha sonraki yıllarda Ümmü Gülsüm ve Zeyneb adlı kızları ile Muhsin (veya Muhassin) adlı oğlu dünyaya geldi. Ancak bu sonuncusu küçükken vefat etti. Hz. Fâtıma'nın İslâm kültüründe ünlü olduğu hususlardan birisi sağlık ve sosyal yardım alanlarındaki hizmetleridir. Nitekim Uhud savaşında gazilere su ve yiyecek taşımış, yaralıları tedavi etmiş, babasının yüzündeki kanları temizlemiştir. Hz. Peygamber'in vefatına çoküzülmüş ve ondan altı ay kadar sonra vefat etmiştir. Hz. Peygamber'in nesli Fâtıma'nın çocukları vasıtasıyla devam etmiştir.
İbrahim : Hz. Peygamber'in Mısır'lı Mâriye'den olma oğludur. Hicrî 8. yılda dünyaya gelmiştir. Hz. Peygamber İbrahim'in doğumu üzerine Mâriye'yi hürriyetine kavuşturmuş ve çocuğu da sütanneye vermiştir. İbrahim henüz iki yaşını doldurmadan hicretin 10. yılında hastalanarak vefat etmiştir.
Vahiy kâtipleri
Hz. Osman, Hz. Ali, Hz. Ebû Bekir , Hz. Ömer, Zeyd b. Sâbit, Übey b. Ka'b, Halid b. Saîd
Hz. Peygamber'in en meşhur kâtipleridir.
Alıntı ile Cevapla