Konu Başlıkları: Islam felsefesi 11.hafta
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 25 Ekim 2013, 14:58   Mesaj No:2

f_kryln

Medineweb Kıdemli Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:f_kryln isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 14040
Üyelik T.: 01 Ağustos 2011
Arkadaşları:3
Cinsiyet:Byn
Memleket:Ağrı
Yaş:35
Mesaj: 300
Konular: 103
Beğenildi:23
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Islam felsefesi 11.hafta

PSIKOLOJI
İbn Rüsd psikolojisi, fizik, ****fizik, mantık, ahlâk ve kelâm gibi bilim ve disiplinlerle çok farklı cephelerden tabiî bir iliski içerisindedir.
****fizikle olan iliskisinin bir boyutu, evrenin bir gayeler zinciri halinde algılanılması ve bunun psikolojiye de uygulanması ile ortaya çıkar.Diğer bir boyut ise, ****fiziğin önemli konusu olan sebep-sonuç iliskisi bakımından ortaya çıkar. ****fizik ile psikoloji arasında kurulabilecek diğer bir iliski noktası ise, psikoloji arastırmalarında elde edilen sûretlerin, epistemolojik ve ontolojik imaları sebebiyle ortaya çıkar.
Psikoloji ile mantık arasındaki iliski ise, mütehayyile, müfekkire yetileri ve akl gibi idrâk güçlerinin; mantığın bes sanatında ve akıl yürütme fiillerindeki rolleri sebebiyle kurulur. Diğer taraftan mantıkta belirlenen akıl yürütme metotları, psikoloji arastırmalarında da faydalanılıp uygulanır.
Psikolojinin ahlâk ile olan iliski ise, ahlâkın konusu olan insan davranısının nasıl gerçeklestiğine dair mekanizmanın psikolojide temellendirilmesi ve mütehayyile, müfekkire, amelî akıl, isteme gücü ve ittisâl doktrini gibi psikolojinin en temel konu ve kavramları sebebiyle ortaya çıkar.
Psikoloji ile İslâm Kelâmı arasındaki iliski ise, nefs ve akıl hakkındaki tartısmaların nefsin ölümsüzlüğü, hasr, ölümden sonraki hayatın mâhiyetine olan etkileri ile nübüvvetin bir insan olarak peygamberin biyolojik ve psikolojik yapısında nasıl gerçeklestiği meselesi etrafında sekillenir.
Psikolojinin fizik ile olan iliskisi ise, psikoloji teorilerinin tasarlanmasındaki Aristo fiziğinin anahtar rolünden kaynaklanır. Aristo fiziğinin sûret, madde, bilfiil, bilkuvve gibi kavramları; dört sebep ve hareket gibi fiziğin temel nazariyeleri psikolojinin ana meselelerinin çözümünde kullanılır. Bununla beraber fizikten gelen kavramlar, psikolojinin problemlerini açıklama sürecinde yeniden tanımlanmıs; anlamları genisletilmis ya da daraltılmıstır.
İbn Rüsd nefsin cevherini, üstadı Aristo gibi tabiî cismin ilk yetkinliği ve fiili seklinde tanımlayarak, canlı ile cansız varlık arasındaki temel ayırımı ortayakoyar. Tanımdaki yetkinlik kavramı, canlının canlı olarak var olması fiiline isareteder. Canlılar âleminde madde-sûret ayırımına denk düsen sey nefs-bedenayrımıdır.

Filozof, canlılığın ilk güçleri olan beslenme, büyüme ve üremeyle, nefs sahibi varlığın canlılığını ve neslinin devamının imkânını açıklar. Görme, isitme, koklama, tatma ve dokunma güçlerinden mütesekkil olan bes duyuyla ise, hayatî faaliyetlerini ve dıs dünya hakkında kısmî olarak veriler elde edebilmenin imkânını izah eder. Buna rağmen bes duyuyla ile canlının idrâk ve hareket etme fiilleri tam izah edilemez; ancak iç idrâk ve istek güçlerinin ilavesiyle açıklanabilir.
İç idrâk güçlerinden ortak duyu, bes duyunun ayrı ayrı idrâk etmis olduğu duyu objelerini teke indirger.Ayrıca bütün organlara ait olan ortak duyu objelerini de idrâk eder. Böylece, bu idrâk gücünün fiili, bes duyudan gelen verileri birlestirmek, ortak duyu objelerini idrâk ve duyu idrâk fiilinin kendisini idrâk etmektir.Kendisiyle farklı ve üstün bir sûrete ulasılan bu gücün ontolojik statüsü, İbn Rüsd’ün yaklasımında bes duyudan ayrıstırılmayıp, ortak duyu, bes duyuyu da kapsayan bir sekilde tasavvur edilir.

İnsan göz önüne alındığında tahayyül gücünün gaye sebebi hakkındaki açıklama biraz eksik gibidir. Doğası gereği hayvanlara kendilerine zararlı vefaydalı seylerin hayâlî sûretleri verildiğinden dolayı, onlar tahayyül gücüsayesinde duyu objesi olmadan da, faydalı seylere ulasabilir ve zararlı seylerdende uzaklasabilirler.İnsan için mütehayyilegücünün var olusunun gaye sebebi ise, daha genis olarak ele alınabilir. Amelî venazarî aklın fiilleri hususunda hayâlî sûretler zorunludur.
Müfekkire gücüyle, daha üstün ontolojik sûretlere isaret eden mânâlar devreye girer. Bu mânâlar insan zihninin esya hakkındaki daha manevi ve soyutboyutunu ifade eden ferdî yargılardan olusur. Müfekkire gücüyle beraber bilgininolusum sürecinde tamamen farklı bir noktaya, hatta bir anlamda ilk olarak insanîbilgiye ulasılır.En genel anlamıyla ahlâka dair olan iyi-kötü; dine dair sevap-günah; estetiğe dair güzel-çirkin; sosyal ve siyasal alana dair faydalı-zararlıyargılarının temelde bu güç tarafından verildiği hatırlanıldığında, müfekkirenin insan ferdi açısından önemi daha iyi anlasılır.
Hafıza gücünün konusu olan sûretle, ferdî sûretlerin en sonuncusuna ve en soyutuna ulasılır. Bilginin olusumunun önemli bir kademesi olan hafızagücündeki süreç, dıs dünya ile bağlantılı olarak gerçeklesir. Çünkü hafıza, fiilinimeydana getirebilmek için, nefsin diğer güçlerine sırasıyla ihtiyaç duyar. Hafıza,mütehayyile ve müfekkire güçleriyle yardımlasarak, sadece daha önce idrâkolunup unutulan objeleri hatırlamakla yetinmez, daha önce hiç idrâk edilmemisseyleri de zihinde canlandırabilir.Hafızanın esyâyı insan nefsine devamlı olarak sunması sebebiyle, insan böylesibir imkâna sahip olabilir. En mükemmel cüzi bilgi hafızada olusur.Bilgi edinme bakımından hafızanın; rüyâ, kehanet, nübüvvet gibi isimler altında ele alınan ilahî idrâkler hususunda da önemli bir rolü bulunur. Bu tür idrâk anlarında ortak duyu, mütehayyile ve hafıza güçleri beraber çalısırlar.

İbn Rüsd Ortaçağfelsefe ve psikoloji anlayısı çerçevesinde, uyku-uyanıklık ve uzun-kısa ömürlülük gibi konuları bu ilmin altında inceleyip; bunları psikolojide ulasılan sonuçlarla beraber fiziğin teorileriyle açıklar. Rüyâlar konusunda ise filozof, Geçmise, simdiki zamânâ ve geleceğe ait olayların bilgisini rüyâlarda elde edebileceğimiz kanaatindedir. Konu bakımından ise, amelî sanatlar ile cüzî seyler hakkında rüyâlarda bilgi alabileceğimizi kabul eder.
Nazarî bilimlerde ise öğrenim ve akıl yürütmenin anlamsız bir sey haline dönüseceği gerekçesiyle, rüyâlarda bu tür bilgiye ulasmanın son derece uzak ve zor olduğunu bildirir. Nazarî bilimler için gerekli olan ilk öncüller yaratılıs anında verildiği için, insan öğrenim ve akıl yürütmeyle onlara ulasabilir. Onun bu yaklasımı, bilimsel çalısma alanını koruma çabası olarak anlasılmalıdır. Genel olarak o, nazarî bilimlerin rüyâda elde edilemeyeceğini belirtmekle beraber, kapıyı tamamen de kapatmamıstır. Bu kapı, ilâhî idrâklerin çok özel bir sekli olan nübüvvet ve nübüvvetin de çok az bir kısmı için geçerlidir. Eserleri çerçevesinde onun, mutlak anlamda peygamberlerin hiçbir teorik bilgiyi, ilâhî idrâk yoluyla elde edemeyeceğini savunmak oldukça zordur. Epistemolojik açıdan onun bu yaklasımı, duyu ve akıl dısında baska bir bilgi kaynağını da kabul ettiğini açıkça gösterir.
el-Muhtasar fi’n-Nefs, heyûlânî aklın mâhiyetini kesf etmek kaygısıyla, ilk önce akli sûretleri analiz eder. Olus ve bozulusa tâbi olmaları hasebiyle ma‘kullerin bir istidatta var olabilecekleri sonucuna varır Heyulânî aklı, Aristo’nun yazılevhası (tabula rasa)nın kendisiyle açıklamaktan ziyade onda bulunan yazılma istidadı ile açıklar. Faal aklı ise heyûlânî aklın harekete geçiricisi olarak belirler.
Telhîsü Kitâbi’n-Nefsise heyûlânî aklı maddî sûretlerden bağımsız bir istidat kabul ederken, aynı zamanda Themistius’un yorumunu takip ederek askın bir cevher olarak da görür. Sadece insanda bulunan bu heyûlânî akıl, aynı zamanda ayrık (mufarık) bir cevherle de ittisâl halinde bulunur.
Serhü’l-kebir li Kitâbi’n-Nefs’te ise, heyûlânî akıl konusu daha da merkezi bir noktaya tasınır.Heyûlânî aklın nefsin diğer güçlerinden mutlak anlamda bağımsız kabul edilmesine siddetle karsı çıkar. Külli bilgideki sübjektif ve objektif alan arasında dengeli bir iliski kurmaya çalısır. Konunun zorluğunun farkındadır. Bes duyudan baslayıp hafızada gelinen noktada; insan bireyinin heyûlânî akıl vesilesiyle külli bilgiye ulasmasında hayâlî sûretler ve mânâları üzerindeki ısrarıyla, bilginin tecrübe boyutunu yani sübjektif alanını teminat altına almaya çalısır.
Alıntı ile Cevapla