Tekil Mesaj gösterimi
Alt 02 Kasım 2013, 21:13   Mesaj No:1

Medineweb

Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:339
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Arapça 2.sınıf 1. Ünite 2. Metin

Arapça 2.sınıf 1. Ünite 2. Metin

KURANI NÜZÜL SIRASINA GÖRE TEFSİR ETMENİN ÖNEMİ
1-Tefsiri; sürelerin nüzul sırasına uygun olarak tertip etmeyi uygun bulduk. Buna gö­re, ilk tefsir edilenler; Alak, Kalem, Müzzemmil ve sırasıyla diğer Mekki süreler bitene kadar, sonra Bakara, Enfal ve takip eden Medeni sûreler son bulana kadar (bu sıraya göre) olmalı. Çünkü bizim (nüzul sırasına gö­re tertip etme) düşüncemiz, Kur'an'ı anlamak ve ona hizmet etmek için en üstün yol olduğuna inandığımız metoda daha uygun düşmektedir. Zira böylece, Kur'an'ın iniş dönem ve merhalelerini daha açık ve net bir biçimde izlemek mümkün olduğu gibi, aynı şe­kilde nebevi siret sürecinin izlenmesi sağlanmış olmakta; şöyle veya böyle okuyucu Kur'an'ın nazil olduğu ortama, onun karşılaştığı şartlar, ilişkiler, boyutlar ve kavramla­rının atmosferine girmekte, kendisi için tenzilin hikmeti berraklaşmaktadır.”

2- Bu tarz etrafında görüşümüzü şekillendirdik. Bu metod etrafındaki farklı görüşleri araştırdık ve (nüzul sırasına göre yazıldığında] mevcut mushafın kutsallığına zarar verme ihtimalini soruşturduk. Bu soruşturmamız bizi bu metot üzerinde karar kılmaya götürdü. Çünkü, bir açıdan bakıldığında tefsir, tilavet edilen bir mushaf de­ğildir. İkinci açıdan da tefsir fennî (teknik-edebî) ve ilmî bir çalışmadır. Zira her bir sürenin tefsiri.mushafın tertibi ile ilişkisi olmadan bizzat bağımsız bir çalışma olabilmektedir. Üçün­cü olarak bu metodun, mushafın tertibinin kutsallığına zarar verecek bir hali de yok­tur.

3- Eski ve yeni seçkin alimlerden, bazı surelere dokunmadan bazı surelere ait (yazdıkları husu­si) tefsir örnekleri nakledilmiştir. Ali b. Ebî Tâlib (r) 'in Kur'an'ın nüzulüne göre bir mus­haf yazdığı rivayet edilmektedir, ki ne yukarıdakini ne de bunu tenkit veya inkar ede­ni görmedik. Bundan dolayı bu metod üzerinde devam etmeyi uygun bulduk. Özellikle burada amaç, en fazla yararı olacak metodla Kur'ana hizmet etmektir. Bu ise sapma ve muhalefet etme değildir. Allah niyetleri daha iyi bilir. Kişi için niyet et­tiği vardır.

4- Buna rağmen benimsedimiz görüşün doğruluğunu belgelemeyi uygun bul­duk ve muhterem Suriye müftüsü Şeyh Ebü Yusr Abidin ile Halep şehri müftülerinden Şeyh Abdul-Fettah Ebû Gudde'den fetva istedik. Bunlardan destekleyici cevaplar aldık ki, ilk (alim] cevap yazısında söyle demiştir: "Telif ve yazım, kendilerinin uygun gördük­leri şekillerde, bildikleri bazı yararlı noktaları göstermeleri için müelliflerin amaçlarına tabidir. Tefsir, ayet ve sûrelerin tertibinin gözetildiği tilavet edilen bir Kur'an kitabı değildir. Müfessir bazen herhangi bir ayeti tefsir eder ve bunun anlamı­nın ortaya çıkması için, o ayetin yanındaki ayeti bırakabilir. Bir sureyi tefsir eder sonraki sureyi manasının anlaşıldığını düşünerekten tefsir etmeyi terkeder. Belirtilen şekilde (nüzul sı­rasına göre) bir tefsir kitabı yazmanın sakıncası yoktur." Allah daha iyi bilir.

5-ikinci alim (Ebû Gudde) de şöyle demiştir. "Bu metodun sakıncalı olma kuşkusu; o-nun, üzerinde icmâ edilen ve nesilden nesile ümmete tevatürle ulaşan bugünkü terti­be ters olması (endişesinden) kaynaklanmaktadır. Bu kuşku şu şekilde giderilebilir: Nüzule göre tefsir yazılması, tilavet mushafı yani sizin izlemiş olduğunuz tarza göre insanların Kur'an'ı tilavet etmeleri için yapılmış bir iş olmasına mani olunursa. (sakınca ortadan kalkar) Oysa müfessir ve okuyucunun birlikte amacı bundan başkadır ve kesin­likle onun takip ettiği tarzın sakıncası yoktur. Geçmiş­teki birçok büyük âlimin bu yolda yürümesi bu yolda yürüyenlere cesaret verir. … Bu âlimlerin yapmış oldukları çalışmaları reddeden hiçbir kimseye rastlanılmamıştır.
6- Şimdi onlardan biri hatırım da, o da 276 h. senesinde vefat etmiş olan imam İbn Kuteybe'dir. O, "Tevilu Müşkili'l-Kur'an" adıyla basılmış kitabında tefsir etmiş olduğu ayetleri ne nüzul sırası ve ne de şu an tilavet edildiği biçimde ele almamıştır. Bu durum Kuranda 240-339. sayfalarda açıkça görünmektedir. Dar görüşlülükten kaynaklanan "sakınca" düşüncesinin, bu tarzı kullanan Şeyh Celaluddin el-Mahalli sonra da Celâleddin es-Suyütinin (Tefsîru'l-Celâleyn) adıyla bilinen tefsirlerini de kapsaması gerekir. Zira ilki (el-Mahallî) tef­sire Kur'an'ın sonundan başlamış ve Kehf sûresine kadar (ilerlemiş) gelmiş, sonra vefat etmiş ve bilahare es-Suyûti, selefinin yaptığı gibi Kur'an'ın baş tarafına doğru süre­lerin tefsirini tamamlamıştır. Her ikisi de izlemiş oldukları yöntemlerinde, baştan sona Kur'an'ın tertibine göre tefsire başlamaya riayet etmemişlerdir.
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi Medineweb 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Medinewebli önlisans İlahiyat 1.sınıf öğrencileri... İlahiyat Öğrencileri İçin Genel Paylaşımlar nurşen35 87 29097 23 Mayıs 2015 21:53
Gülmek isteyenler tıklasın :))) Videolar/Slaytlar Kara Kartal 3 3900 10 Mayıs 2015 16:16
Cumartesi Anneleri’nin ahı/Can Dündar İslami Haberler Medineweb 0 2562 10 Mayıs 2015 16:13
Ayın Üyesi ''zeynepnm'' Ayın Üyesi 9Esra 13 8194 30 Nisan 2015 14:29
Müzemmil suresi bize ne anlatıyor Tefsir Çalışmaları Medineweb 0 3033 19 Nisan 2015 15:45