Tekil Mesaj gösterimi
Alt 23 Aralık 2013, 14:16   Mesaj No:1

enderhafızım

Medineweb Emekdarı
enderhafızım - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:enderhafızım isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5879
Üyelik T.: 28 Aralık 2008
Arkadaşları:32
Cinsiyet:Bay
Memleket:İst
Yaş:38
Mesaj: 3.185
Konular: 1383
Beğenildi:166
Beğendi:17
Takdirleri:216
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
evtx Din Felsefesi Ders Notları (14 Hafta)

Din Felsefesi Ders Notları (14 Hafta)

DİN FELSEFESİ
1. HAFTA
PEYGAMBER
Peygamber kelimesi Farsça olup sözlükte "haber getiren" demektir. Eski Türkçe karşılığı yalvaçtır, ancak peygamber kelimesi erken dönemde Türkçeye geçip yerleşmiştir. Kur'an-ı Kerim’de peygamber karşılığında nebi, resul ve mürsel kelimeleri, peygamber göndermeyi ifade etmek için irsal, ictiba, ıstıfa ve ba's kökünden fiiller kullanılır.
Nebi sözlükte "haber veren; mertebesi yüksek olan; açık seçik yol" anlamlarına gelir. Resul ve mürsel kelimeleri de "gönderilmiş kişi" manasındadır. Gerek nebi gerek resul Kur'an'da "Allah'ın buyruklarını ve öğütlerini muhataplara bildirmek üzere seçtiği elçi" anlamında, resul ayrıca Allah ile peygamberleri veya diğer bazı yaratılmışlar arasında elçilik yapan melekler hakkında kullanılır.
Kur'an'da adı geçen Nebi ve Resuller: Âdem, İdris, Nuh, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub, Yusuf, Lut, Hud, Salih, Şuayb, Musa, Harun, İlyas, Elyesa, Yunus, Eyyüb, Davud, Süleyman, Zekeriyya, Yahya, İsa ve Muhammed. “a.s.”
Bunlardan Nuh, İbrahim, İsmail, Musa, Harun, İsa ve Muhammed “a.s.” hem resul hem nebidirler.
Kur'an'da geçen nebi ve resul kavramlarının aynı anlamda kullanılmasına karşılık hadislerde nebi ile resul arasında farklılık bulunduğu, resullerin sayısının 313'e, nebilerin ise 124.000'e ulaştığı belirtilmiştir. B u da kitap ve şeriat verilenlerin resul, onların getirdiği kitapla dine davet etmesi için vahiy verilen elçilerin ise nebi olduğuna işaret kabul edilmiştir.
Ancak hadislerin çoğunda peygamberler hakkında nebi kelimesi kullanılmıştır. Bu kullanımlar dikkate alınarak genel anlamda hadislerde de nebi ile resul arasında fark gözetilmediği söylenebilir.
Kelam ilminde nebi ile resul kavramları hakkında değişik tanımlar yapılmıştır. Tercih edilen tanıma göre resul; "Allah'ın vahiy yoluyla kitap ve şeriat verdiği ve bunları insanlara tebliğ etmekle görevlendirdiği elçi", nebi ise "Allah'ın, resullerine indirdiği kitap ve şeriata inanmaya insanları davet etmesi için vahiy verdiği, bunları tebliğ etmekle görevlendirdiği kişi" anlamına gelir.
Mu'tezile kelamcılarına göre resul ile nebi arasında fark yoktur ve her ikisi de"Allah'ın vahiy yoluyla yeni bir şeriat verip bunu insanlara tebliğ etmekle görevlendirdiği elçi" demektir. Kelamcıların çoğunluğu, Allah’ın yeni bir elçiyi mutlaka yeni bir şeriatı tebliğ amacıyla göndermesini hikmete daha uygun bulmuştur.
Nebi ile resulü farklı iki kavram sayan Ehl-i sünnet kelamcıları bu konuda değişik görüşler ileri sürmüştür:
1. Nebi resulden daha genel bir anlam taşır. Nebi Allah’ ın belli bir konuya ilişkin bilgileri vahiy yoluyla bildirdiği insandır ve aldığı vahiyleri başkalarına tebliğ etmekle yükümlü değildir.
Resul ise daha özel bir anlam taşır, buna göre her resul nebidir, fakat her nebi resul değildir.
2. Nebi Allah'ın kendisine kitap ve şeriat göndermediği elçisidir. İnsanları, önceki dönemde veya yaşadığı çağda kitap ve şeriat verilen bir resulün dinine davet etmekle yükümlüdür. Resul ise Allah'ın yeni bir kitap ve şeriat gönderdiği kişi olup önceki resullerin kitap ve şeriatını tamamen veya kısmen geçersiz kılabilir.
3. Nebi Allah'ın sadece müminlere gönderdiği elçi iken resul kâfirleri hak dine davet etmek üzere görevlendirilen kimsedir.
4. Nebi Allah'ın yalnız insanlardan seçtiği elçiyi ifade eder, resul ise meleklerden seçilen elçiler için de kullanılır. Kelam âlimlerinin tamamı peygamberlere imanı İslam’ın inanılması zorunlu esasları arasında kabul eder, zira bu husus Kur'an ve Sünnet'le sabittir.
Ayrıca akli bakımdan da peygamberlerin getirdiği bilgilerin varlığı ve hayatı doğru yorumlayıp kavramak, ferdi ve içtimai hayatı erdemli kılmak, dünya ve ahiret mutluluğuna erişmek için gereklidir.
Kelamcılar, tıpkı aydınlığın bulunmaması halinde gözlerin görememesi gibi peygamberlerin bulunmaması durumunda da akli bilgilerin insanları yüce amaçlara ulaştıramayacağını kabul etmiştir.
Âlimlerin ekseriyeti, peygamberlerin insanlar arasından seçilip hem insanlara hem cinlere elçi olarak gönderildiği ve Hz. Muhammed'in bunlar arasında yer aldığı kanaatini taşısa da bu, cinlere ve insanlara kendilerinden resuller gönderildiğine ilişkin ayetin zahirine aykırıdır.
Kelamcıların büyük çoğunluğuna göre Allah ilk peygamber olarak Hz. Âdem’i göndermiştir.
Katade b. Daime ile Muhammed Abduh ve M. Reşid Rıza gibi eski ve yeni bazı âlimler ise ilk peygamberin Hz. Âdem değil Hz. Nuh olduğunu ileri sürmüştür.
Kur'an'da adı geçen Üzeyir, Lokman ve Zülkarneyn'in peygamberliği konusunda ihtilaf vardır. Hz. İbrahim, Yahudi ve Hıristiyanlarla Kureyşli Arapların kendisine uyduklarını iddia ettikleri peygamberdir. Hz. İbrahim ile oğlu İsmail ve Lut, Yakub ile oğlu Yusuf, Musa ile kardeşi Harun, Davud ile oğlu Süleyman aynı zaman diliminde peygamber olmuştur. Hz. Musa'dan sonra İsa devrine kadar gönderilen peygamberler Musa'nın şeriatını tebliğ edip uygulamıştır.
Her ne kadar Kadi Abdülcebbar gibi bazı kelamcılar her peygamberin yeni bir şeriatla gönderildiğini ileri sürmüşse de bu görüş isabetli bulunmamıştır.
Şiddetli baskılara karşı en büyük mücadeleyi veren Hz. Nuh, İbrahim, Musa, İsa ve Hz. Muhammed'e
"Ulü'l-azm" sıfatı verilmiştir. Peygamberlerden Hz. Âdem kendi aile fertlerine, Musa, Davud ve İsa İsrail oğullarına; İdris, Nuh, İbrahim ve Hz. Muhammed bütün insanlara gönderilmiştir. Her peygamber zahit olmakla birlikte Zekeriyya, Yahya, İlyas ve İsa dünya nimetlerine itibar etmeyip zahidane hayatlarıyla temayüz etmiştir. Yusuf, Davud, Süleyman ve Hz. Muhammed devlet yöneticiliği de yapmıştır.


1- PEYGAMBERLERİN ÖZELLİKLERİ:
a) Mucize göstermek.
b) Vahiy almak ve tebliğ etmek.
c) Beşeri niteliklere sahip olmak.
Kelamcıların çoğunluğuna göre bir insana ancak ergenlik dönemine girdikten sonra peygamberlik mertebesi verilir. Fahreddin er-Razi ve Teftazani gibi âlimler ise Hz. İsa’da çocukken bazı harikulade olayların müşahede edilmesine dayanarak peygamberlik için ergenlik dönemine girmenin şart olmadığını söylemiştir.
Peygamberin beşeri özellikleri noktasında tartışılan konulardan biri de cinsiyet meselesidir.
Matüridiyye'nin tamamı ile bazı Eş'ariyye âlimlerine göre peygamberin erkek olması şarttır; nitekim Kur'an'da sadece erkeklerin nübüvvetle görevlendirildiği belirtilmiştir. Yaratılışı itibariyle erkeklere nisbetle dirençleri daha zayıf olan kadınların çetin bir mücadeleyi gerektiren peygamberlik görevini başarması mümkün değildir. Ayrıca kadınlık halleri de ibadetlerde örnek olmalarını engelleyicidir.
İbn Hazm, Kurtubi ve başta Ebü'l-Hasan el-Eş'ari olmak üzere Eş'ariyye âlimlerinin çoğunluğu, nebi-resul ayırımına dayanan peygamber anlayışının bir sonucu olarak Asiye ve Meryem gibi bazı kadınların nebi olan peygamberler arasında yer aldığını kabul etmiştir. Onlara göre nebi Allah'ın tebliğle görevlendirmeksizin kendisine vahiyde bulunduğu kişidir.
Bunun yanında âlimler, Allah'ın kadınlardan –kelam ilminde kabul edilen terim anlamıyla resul göndermediği hususunda aynı görüşü paylaşmıştır.
Kelamcılara göre Allah hidayet vermedikçe peygamber kimseyi hidayete erdiremez.
d) Allah tarafından seçilmiş olmak.
Kelamcılar, peygamberliğin yalnızca Allah tarafından seçilmekle mümkün olacağı görüşünde ittifak etmiştir.
Ancak kelamcılar, Allah'ın peygamber seçtiği insanı bedeni ve ruhi vasıflarıyla farklı bir yaratılışa sahip kılıp kılmadığı hususunda iki farklı görüş ileri sürmüştür. Çoğunluğa göre peygamberin bu nitelikleri bakımından diğer insanlardan hiçbir farkı yoktur, peygamber olmak Allah'ın bir lütfüdür. Ebü'l-Muin en-Nesefi, Fahreddin er-Razi, Şehabeddin Mahmud el-Alusi, Muhammed Abduh gibi âlimlere göre ise Allah, peygamber seçtiği insanı bedeni ve özellikle ruhi bakımdan diğer insanlardan üstün bir yaratılışa sahip kılmıştır.
e) Günah işlemekten korunmuş olmak (ismet).
Kelamcıların çoğunluğuna göre, tebliğ ettiği ilahi emirlere uymakta örnek olmakla görevlendirilen peygamber bilinçli şekilde günah işlemekten korunmuştur. Farklı görüşler bulunmakla beraber âlimlerin büyük çoğunluğu peygamberlerin küfürden, vahiyleri tebliğ edip uygulamada hata etmekten ve yalan söylemekten korunduğu (sıdk) görüşünde birleşmiştir. Ancak onların uygulamada ictihada dayalı olarak bazı hatalar yapabildikleri ve bu takdirde ilahi uyarıya muhatap oldukları kabul edilmiştir.
Peygamberlerin günah işlemekten korunması meselesinde Şia ve Sufiyye ile Ebu İshak el-İsferayini gibi az sayıda Sünni kelamcısının dâhil olduğu bir grup, onların nübüvvetten önce ve sonra kasten veya sehven, büyük veya küçük hiçbir günah işlemediğini ileri sürmüştür. Bunların dışında Matüridiyye, Eş'ariyye ve Mu'tezile'nin dâhil olduğu çoğunluk, peygamberlerin nübüvvetten önce ve sonra büyük veya önemli sayılabilecek küçük günahı kasten işlemediği, buna karşılık unutarak veya yanılarak nübüvvetten önce ve sonra küçük günah (zelle) işlediği görüşünü benimsemiştir.
Ayrıca Mu'tezile mensupları ve Ehl-i sünnet'ten bazıları peygamberlerin nübüvvetten önce büyük günah işlemiş olabileceği görüşündedir. Selefiyye âlimleri de peygamberlerin nübüvvetten önce büyük, nübüvvetten sonra küçük günah işleyebileceğini kabul etmiştir.
f) Doğru sözlü ve güvenilir olmak (sıdk emanet).
Sıdk "her konuda doğruluk", emanet ise "her alanda insanlara güven vericilik" anlamına gelir. Kur'an'da peygamberler sıddık ve emin diye nitelendirilmiştir.
Kelamcılar, ilahi emaneti yerine getirmekle görevlendirilen peygamberlerin bu niteliklere sahip olması gerektiğinde ittifak etmiştir. Davranışlarında ve hükümlerinde adaletli olmak da peygamberlerin güvenilirlik niteliği çerçevesinde zikredilir
2- PEYGAMBERLERİN DERECELERİ:
Allah katındaki dereceleri bakımından peygamberlerin diğer insanlara göre en üstün konumda bulunduğu âlimlerce ittifak edilen bir husustur. Âlimlerin çoğunluğu peygamberlerin meleklerden de üstün olduğu görüşündedir; Bazı Mu'tezile mensupları ise meleklerin onlardan üstün olduğunu savunmuştur. Peygamberlerin kendi aralarında üstünlük açısından fark bulunduğu hususuna Kur'an'da temas edilmiştir. Hz. Nuh, İbrahim ve Davud'un şükürde; Hz. Yusuf, Eyyub ve İsmail’in sabırda; Hz. Zekeriyya, Yahya, İlyas ve Hz. Muhammed'in şecaatte diğerlerinden ileride olduğu nakledilir. Hz. Muhammed'in peygamberlerin en üstünü olduğunda ittifak edilmiştir. Onun ardından yine bütün insanlara peygamber olarak gönderilen Hz. İbrahim, yeni bir kitap ve şeriat verilen Hz. Musa, Davud ve İsa gelir.
3- PEYGAMBERLERİN GÖREVLERİ:
a) Allah'tan başka ilah bulunmadığı gerçeğini tebliğ edip muhataplarını sadece O'na ibadet etmeye davet etmek.
b) Hak ve batıl inançları tanıtıp hak olanların benimsenmesini, batıl olanların terk edilmesini istemek.
c) Ahiret hayatının mutlaka geleceğini vurgulayıp cennete girmeye vesile olanlar yanında cehenneme girmeyi gerektiren inanç ve davranışları tanıtmak.
d) İlahi emirleri tebliğ edip açıkladıktan sonra bunları bizzat uygulayarak insanlara örnek olmak.
e) İnsanları var oluşun ve hayatın anlamını düşünmeye çağırıp bunun yollarını göstermek.
f) Nefsanî arzuların baskısını azaltıp erdemli bir hayat şekli kurmak.

Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi enderhafızım 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
En Pratik Sağlık Bilgileri Pratik / Faydalı Bilgiler enderhafızım 0 81 14 Ekim 2023 12:10
Kur'an Güzel Konuşun Diyor, Konuşuyor... Serbest Kürsü su damlası 3 2339 24 Kasım 2016 13:16
Geeflow - Diriliş (15 Temmuz Darbe Rap Şarkısı) İlahiler/Ezgiler enderhafızım 0 1933 23 Kasım 2016 11:06
Otuz Kuş & Dursun Ali Erzincanlı (Şehit Ömer... İlahiler/Ezgiler Esma_Nur 1 2683 23 Kasım 2016 10:44
15 Temmuz Demokrasi Marşı (İndir) İlahiler/Ezgiler enderhafızım 0 2248 23 Kasım 2016 10:10