Konu Başlıkları: Din Eğitimi 13.14.Hafta
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 26 Aralık 2013, 17:03   Mesaj No:2

serpil

Medineweb Kıdemli Üyesi
serpil - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:serpil isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 43
Üyelik T.: 03 Temmuz 2007
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:38
Mesaj: 316
Konular: 35
Beğenildi:16
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Din Eğitimi 13.14.Hafta

14. Hafta

14. DİN EĞİTİMİ VE DİN HİZMETLERİNDE FARKLI BİR BOYUT:

DANIŞMA VE REHBERLİK
14. Dini Danışma ve Rehberliğin gerekliliği
Dini danışmanlık ve rehberlik, dini yönden sorun çözme, yol gösterme, sıkıntı giderme şeklinde bir yardım hizmetidir. Esasen bu konu, insanların eşyaya ve Allah’a karşı tutumlarında düzenleyici bir ilahi yardım süreci olarak ortaya çıkmıştır.

Kimin doğru işlerle meşgul olacağının sınanması için yaratılmış olan yeryüzü cazibelerle doldurulmuş (Kehf, 18/7), sonra da insanların bu aldatıcı cazibelere kapılmayarak gerçeğe yönelmeleri ve hakikate ulaşabilmeleri için onlara rehberlik edecek peygamberler gönderilmiştir. Hz Adem’den itibaren gönderilen bütün peygamberlerin yürüttükleri elçilik görevi aynı zamanda bir rehberliktir. Bütün peygamberler geldikleri toplumlara rehberlik etmiş, onlara doğru yolu göstermiş, ihtiyaç duydukları anda ve konuda onlara danışmanlık yapmışlardır. Kur’anda son peygamber Hz. Muhammed’den bahsedilirken kullanılan hadi (doğru yolu gösteren, dâi (doğru yola davet eden), münir (aydınlatan), nur (ışık) gibi sıfatlar onun rehberlik görevine işaret etmektedir.

Peygamberden sora da ehil kimselerin bu görevi yürütmeleri gerektiği Kur’an’da bildirilmiştir (Al-i İmran, 3/104). Bunun dışında Müslümanların birbirleriyle iyilikte yardımlaşmaları, kötülükte birbirlerine destek olmamaları, birbirlerine hakkı ve hakta sebatı
tavsiye etmeleri emredilmiştir. Buna benzer öğretiler diğer dinlerde de mevcuttur. Bugün dini danışma ve rehberlik olarak ifade edilen hizmetler, her dinin bağlılarına yönelik onların dini/manevi kaynaklı sorunlarının çözümü, maneviyatlarının yükseltilmesi, iç huzurlarının
temini istikametindeki yardım faaliyetleridir. Burada amaç, inanmış fakat çeşitli sorunlar sebebiyle sıkıntı içinde olan, yahut bir dini konuda kararsızlık ve çözümsüzlük yaşayan insanların bu durumdan kurtulmalarını sağlamaktır.

Bugün psikolojik danışma ve rehberlik alanında ortaya çıkan tecrübelerin değerlendirerek din konusunda ayrı bir hizmet alanı olarak sistemleştirilmesine ihtiyaç vardır. Aslında müslümanlar İslam’ın temel özellikleri sebebiyle dini danışma ve rehberlik konusuna yabancı
değildirler. Onlar dinden aldıkları sorumlulukla tarihin her döneminde birbirlerinin dertleriyle bir şekilde ilgilenmişler ve bugün de yine dini duyarlıkla birbirlerinin sorunlarıyla ilgilenmektedirler. Ancak bu ilginin sistematik, düzenli ve bilimsel temellere dayanılarak geliştirilmesi ve sürdürülmesi gerekir.

Hıristiyan dünyasında yaklaşık bir asır önce başlayıp son çeyrek asırlık dönemde hız kazanmış olan dini danışma alanındaki çalışmalar, profesyonel anlamda ileri boyutlara taşınmıştır. Artık bu çalışmalarda danışma psikolojisi, transpersonel psikoloji(*), klinik psikolji
kural ve yöntemleri kullanılmakta ve bu yöntemleri başarılı bir şekilde kullanan dini danışma uzmanları yetiştirilmektedir. Kiliselere papaz yetiştiren programlarda danışma psikolojisi ve klinik psikolojisi konuları önemli bir yer tutmaktadır.

Benzer çalışmaların İslam toplumlarında da hızla geliştirilmesinin bir ihtiyaç olduğunu gösteren çok sayıda ve ciddi sebepler vardır. İslam toplumlarında gözle görülür bir şekilde yaygınlaşan din konulu sorunlar ve sıkıntılar, dini danışma ve rehberlik konusunda bilimsel ve metotlu çalışmalar yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Bu konudaki dini esasların, kural ve öğütlerin bir araya getirilerek mevcut tecrübelerden de yararlanmak suretiyle müstakil bir din eğitimi veya din hizmeti alanın geliştirilmesinde zaruret bulunmaktadır.

Dini Danışma ve Rehberliğin Ortaya Çıkışı ve Gelişmesi
Ortaçağda Hıristiyan din adamlarının insanları Hıristiyanlaştırmak üzere misyonerlik faaliyetleri başlattıkları, İspanyol Fedaileri, Fransiskenler ve Dominikenler diye bilinen dini grupların farklı taktik ve yöntemlerle bu faaliyetleri yürüttükleri bilinmektedir. Papalığın ve kiliselerin öncülüğünde sürdürülen bu çalışmalar Avrupa’da başlamış Afrika, Asya, Uzakdoğu, Amerika ve Avustralya’ya kadar geniş bir alana yayılmıştır. Yirminci yüzyıla gelindiğinde eğitim alanında rehberlik konusundaki çalışmalar başlamış ve hızlı bir şekilde gelişme gösteriyordu. O
zamana kadar Hıristiyanlaştırma amaçlı yürütülen misyonerlik çalışmaları ile meşgul olan ve bir ölçüde de günah çıkarma işlemi ile üyelerini rahatlatmaya çalışan kilise, rehberlik alanındaki gelişmelerden etkilenmiş, çalışmalarını bu yönde geliştirme ihtiyacı duymuştur.

Sadece suçluluk duyan kilise üyelerinin itiraf edip rahatlamak üzere gelmelerini beklemek yerine bunun dışında da dini sorunlar yaşayanların bulundukları yerlerde yardımına gidilebilirdi. Bunun için de hastaneler, ceza ve tutuk evleri, yetiştirme yurtları, bakımevleri ideal hizmet
alanlarıydı. Böylece Hıristiyan teologlar da gelişmekte olan rehberlik çalışmalarından hareketle papazların kiliselerdeki günah çıkarma işlemini bir dini danışma hizmeti olarak ele alıp geliştirme yoluna gitmişlerdir. Böylece papaz ve rahiplerin dini konulardaki yardım çalışmaları
hem kilise içinde hem de kilise dışında daha profesyonelce yürütülen farklı bir boyut kazanmağa başlamış oldu.

Dini danışmanlık ve rehberliğin bilimsel bir yaklaşımla ele alınması yönünde ilk çalışmayı yapan Amerikalı psikolog Anton Boisen olmuştur. Klinik Pastoral Eğitim hareketinin(*) öncüsü kabul edilen Boisen 1926 yılında kaleme aldığı “Teolojinin Metotları ve Görevi” adlı eserinde
manevi yönden insanları anlamanın yollarını göstermiş, insanlara karşı fedakarlıkta bulunma konusunda yarış içinde olunmasını, onlara bir şeyler verebilmek için de bireyin gelişimine, gerçek kişiliğine ve yaşamına bakılmasını önermiştir.

Bu yöndeki çalışmalar ilerledikçe papazların günah çıkarma faaliyetlerinin de bilimsel yöntemlerle yapılması düşüncesi hareketlenmiştir. Artık papazların itirafların muhatabı pasif
dinleyiciler olmaktan çıkıp, insanları ruhen rahatlatma, huzura kavuşturma, kötülüklere karşı tavır geliştirmelerini sağlama gibi görevleri de yapan dini danışmalar olmaları beklentisi ortaya
çıkmıştır. Bu bakımdan papazların yetiştirilmesinde teoloji dışında insan bilimlerine özellikle psikolojiye ağırlık verilmeye başlanmış, bu donanımla yetişen papazların hizmet alanları oldukça genişlemiş ve hayatın çeşitli alanlarına yayılmıştır. Rahiplerin kilise dışında ihtiyaç
duyulan ve mümkün olan hemen her ortamda yürüttükleri bu dini danışmanlık ve rehberlik hizmetlerine papaz ilgisi veya vaizsel ilgi anlamında “Pastoral Care” denilmektedir.

Bugün dini danışmanlık ve rehberlik anlamında terim olarak kullanılan “Pastoral Care” kavramı psikolojik donanıma sahip rahiplerin kilise dışı hizmetlerini ihtiva etmekte ve “dinsel aktörler tarafından başkalarına yardımcı olmak, sorunlarının çözümüne katkıda bulunmak, sorunlu
insanları yönlendirmek, desteklemek” şeklindeki faaliyetler bütünü olarak tanımlanmaktadır.

Bugün farklı din ve inanışlar açısından da uygulanması mümkün olacak şekilde kapsamı genişlemiş bulunan manevi destek ve yardım hizmetlerinin teorisi ve pratiği ile ilgili bilimsel çalışma alanına dini danışma psikolojisi anlamında Pastoral Psikoloji denilmektedir.

Pastoral psikoloji, insanın manevi dünyası ile ilgili tezahürlerin tahlili yönüyle din psikolojisinin içinde bir alt dal olarak kabul edilmektedir. Ancak insanın manevi dünyasının tanzimi yönüyle de din eğitimine yakın durmaktadır. Konunun din eğitimine bakan tanzim edici yönü, öğretim faaliyeti olarak değil de birtakım öğretmeleri de kapsayan bir danışmanlık ve rehberlik eylemini olarak anlam taşımaktadır.

Dini danışma ve rehberlik hizmetleri, danışma ve rehberlik yönleriyle bir bütün olarak yürütülse de yardıma ihtiyaç duyanla yardım edenin pozisyonlarının netleştirilmesi açısından bunları “Dini Danışma” ve “Dini Rehberlik” diye ayırarak incelemek gerekmektedir.

Dini Danışma
Danışma kelimesi sözlükte akıl sorma, istişare etme, müşavere ve müzakere anlamlarına gelmektedir. Kelimenin ilk akla getirdiği ve günlük yaşantımızda daha çok kullandığımız anlamı bakımından “danışma”, ihtiyacı olan kişi tarafından ortaya konulan bir eylemi ifade etmektedir. Danışma fiili birey açısından tek yanlı olarak ele alındığında, “kişinin bir ihtiyacını giderme bir sorununu çözme ve sağlıklı karar verme iradesini ortaya koyarak yardım talebinde bulunması”
diye tarif edilebilir. Ancak danışma kavramı, talepte bulunan tarafa verilen karşılığı da içine alanbir süreç anlamına da kullanılmaktadır. Örneğin “psikolojik danışma hizmeti” denildiğinde buradaki “danışma” kelimesi süreç anlamına gelmektedir.

Danışma oluşumunda danışan ile danışman olmak üzere iki taraf bulunmakta, her ikisi arasında gerçekleştirilen olumlu etkileşimle sorunun çözümü sağlanmaktadır. Danışma, aslında bir yardımlaşmadır, buna göre dini danışma da kısaca dini konuda yardımlaşma demektir. Dini konulardaki sorun giderici yardım hizmetleri bir uzmanlık alanı olarak düşünüldüğünde yani olaya danışan değil de danışılan açısından bakıldığında verilen hizmete “dini danışmanlık” denilmektedir.

Günümüzde dini danışmanlık, din eğitimi ve din hizmeti faaliyetleri içinde önemli yeri olan, bu faaliyetler kapsamında ayrı bilgi ve becerileri gerektiren bir uzmanlık görevidir. Dini danışmanlık, hem bilfiil dini sorunlarını aşmak üzere danışmada bulunan hem de bir talep

olsun veya olmasın gözlenen dini sorunların çözümü konusunda profesyonel çalışmalar yapmayı gerektirir. Bu anlamdaki çalışmalar rehberlikle eşdeğer olup rehberlik olarak da adlandırılabilir.

Dini danışma ve rehberlik olayına yardım alan (danışan) açısından baktığımızda sadece danışma kısmını görürüz. Şüphesiz danışma eylemi danışanın ihtiyaç ve beklentilerine göre bir nitelik kazanır, verilecek yardım hizmeti de bu niteliğe göre olacaktır. Yardım ihtiyacının
niteliğini ve karşılığında verilecek yardım hizmetinin şeklini belirlemek bakımından dini danışmayı gruplara ayırmak gerekmektedir. Böylece danışmanlık veya rehberlik yapacak kişi bunlardan hangisini karşılaması gerekiyorsa onu tespit edip rehberlik hizmetini diğer bir ifadeyle danışmanlık ilişki ve iletişimlerini ona göre tayin edecektir.

Dini Danışma Çeşitleri
Dini konuda bir uzmanın yardımına ihtiyaç duyan kişinin talebi şu dört husustan birine
karşılık gelmektedir:
a) Bilgi isteme
b) Görüş isteme
c) Hüküm isteme
d) Delil isteme

Bu taleplerin her biri ayrı soruna işaret ettiği gibi bunlara karşılık yapılacak yardım çalışması da farklı şekillerde ve bunların her birine ait farklı hassasiyetlerle yürütülecektir.

a) Bilgi İsteme
İnsanlar dini konularda bilmedikleri hususları öğrenmek ve ilgisizlikten doğan yanlışlıklardan kurtulmak isteyebilirler. Bunun için de din görevlilerine ve dini yönden bilgisine güvendikleri kişilere başvururlar. Bu durumda dini danışmanın yapması gereken bu kişilere ihtiyaç duydukları bilgileri verip onları tatminkar bir şekilde bilgilendirmektir. Bilgi verme şeklindeki danışmanlıkta açık, kesin ve genel kabul görmüş doğru bilgiler kullanılır, tereddütlü, ihtimalli, doğruluğu tartışmalı olan bilgiler verilmez. Bunun yanında bilgiler açık, net ve danışan tarafından kolaylıkla anlaşılabilir tarzda verilmeli, danışanların sorularına anlamlı ve makul cevaplar teşkil etmelidir.

Bilgi almak maksadıyla danışan kişi ya bilmediği bir konuyu samimi olarak öğrenmek ister ya da bir konudaki bilgisinin doğruluğunu test etmek ister. Her iki halde de açık ve samimi bir bilgi alma talebi mevcuttur. Bu talebin doğru ve yaralı bir şekilde karşılanması bir
rehberlik hizmetidir. Ancak bazı kimseler dini bir konuda soru sorarken bilgilenmek yerine sorduğu kişinin bilgili olup olmadığını sınamak ister. Bu sınama işi bazen danışılan kişinin mezhebinin, meşrebinin, fikriyatının ne olduğu ve hangi dini gruba mensup olduğu tecessüsünden de kaynaklanabilir. Sağlıklı bir danışmanlık ve rehberlik hizmeti için bu
durumun göz önünde bulundurulması ve olumsuz tepki vermeksizin uygun bir karşılıkla cevaplandırılması gerekir.

İslam geleneğinde insanların bilgi ihtiyacını karşılamanın yol ve usulleri bilginin mahiyetine göre şekillendirilmiş ve sistemleştirilmiştir. Buna göre bilgi ihtiyacını karşılamanın yolları dörde ayrılmaktadır:

Öğretim;kişi odaklı bilgisizliği gidermeyi ve neyin, nasıl yapılması gerektiği konusunda yol göstermeyi amaçlayan bir hizmettir. Öğretim, insanların rahatlıkla anlayabilecekleri, kullanabilecekleri genel kabul görmüş kesin bilgilerin kazandırılmasıdır.

İçtihat; Herkesi ilgilendiren meselelerde konu odaklı bilgi üretme ve sorun çözme yöntemidir. Herkesi ilgilendirmesi sebebiyle içtihatla ortaya çıkan karar ve bilgiler genel geçer nitelikte hüküm ifade eder.

Kaza: Olay odaklı karar üretme ve sorun çözme yöntemidir. İki taraf arasındaki sorunları çözmeye ihtilafları gidermeye yönelik genel geçer niteliği olmayan kararlar bu yolla elde edilir ve sadece ilgili tarafları bağlar.

Fetva: Birey odaklı ve bireyin özel sorusuna veya sorununa cevap verme, çözüm üretme işidir. Bireyin özel durumu ile ilgili olduğu için bir kişiye verilen fetva bir başka kişi için doğru olmayabilir. Bazen herkesi ilgilendiren bir konuda verilen karar da fetva olarak nitelendiriyor
olsa da buna içtihat demek daha doğrudur.




b) Görüş İsteme
Danışma ihtiyacı duyan kişi eğer bir bilgi eksikliğinden değil de karar vereme güçlüğünden dolayı yardım talebinde bulunmuş ise yapılacak rehberlik hizmeti görüş bildirme olarak ifade edilir. Çocuğunu evlendirmek, birisi ile iş ortaklığına girişmek, bir gruba katılmak, hayatını etkileyecek bir teklife cevap vermek vb. durumlarda karar veremeyen kişiler, güvendiği yetkin kişilerden görüş alma ihtiyacı duyarlar. Özellikle manevi duyarlıkla hareket edip hata yapmaktan çekinerek karar vermekte zorlananlar için görüşüne müracaat etmek üzere ilk akla gelen kişiler de din görevlileri ve dini yönden bilgili kimselerdir. Eğer konunun dini hüküm yönü var ise o takdirde konu hüküm vermeyi gerektirdiğinden danışmanın görüş bildirmesi doğru olmaz.

DDR kapsamında insanların karar oluşturmasına yardın anlamındaki görüş bildirme işi, fevte verme olarak anlaşılıp değerlendirilemez. Toplumda sıkça karşılaşılan bu şekildeki görüş alma taleplerine karşılık vermek de bir rehberlik hizmeti olarak değerlendirilir. Danışman,
konuyu etraflı bir şekilde dinleyip danışanın sorununu iyice anladıktan sonra onun doğru ve sağlıklı bir karara varmasına katkıda bulunacak bir yardım süreci yürütür.

c) Hüküm İsteme
İnsanlar hayatta karşılaştıkları yeni durumları dini yönden anlamlandırmak, onlara karşı nasıl bir tavır almanın dini bakımdan doğru olacağını bilmek isterler. Örneğin maaşların ödenmesine aracılık eden bankanın buna karşılık verdiği promosyonu almanın caiz olup olmadığı veya belli miktarda alışveriş yapan müşterilerinden şanslı olanlara çekilişle ikramiye veren bir mağazadan istenilen miktarda alışveriş yapıp çekilişe katılmanın dinen doğru olup olmadığı gibi konularda insanlar dini yönden sorumlu duruma düşmemek için yetkililerden
hüküm almak isterler. Buna benzer bireysel kararsızlık durumları, dini yönden şüphe ve tereddüt halleri ortaya çıktığında en tabii yol bu durumu yetkili olanlara sorup onlardan alınacak hükümlere göre rahat hareket etmektir. Bu durumda danışmanın iki şekilde davranma imkanı vardır: Ya sorunun kişiye özel olduğuna kanaat getirerek onun şartlarına göre ve
tamamen ona has olmak ve onun sorunun çözmek üzere hüküm verir ki buna fetva denir. Yahut da problemin herkesi aynı şekilde ilgilendiren genel ve müşterek bir problem olduğuna kanaat getirerek genel geçer bir hüküm verir ki bu bir fetva değildir. Birincisinde danışmanın kendi yetkinliğine dayanarak hüküm vermesi mümkün iken ikincisinde müçtehitlerine içtihatlarına dayanan ilim camiasında genel kabul görmüş hüküm muhataba bildirilecektir.

Hüküm istemeyi gerektiren ve hayatta sıkça karşılaşılan bir durum da insanların bir konuda anlaşamayıp ihtilafa düşmeleri, bilgili ve yetkin olduğuna inandıkları kişinin hakemliğine başvurmalarıdır. Bun hususta verilecek hüküm yukarıda da geçtiği üzere fetva veya içtihat değil “kaza” olarak ifade edilir. Her ne kadar kaza mahkeme ve yargı sistematiği içinde verilen hüküm ise de mahkemeye gitmeden çözülebilecek ihtilaflar konusunda uzman ve yetkin kişilerin hakemliği bir danışmanlık ve rehberlik hizmeti olarak değerlendirilir. Bu konuda danışmanlık ve rehberlik yapacak kişinin tarafları ikna edici, uzlaştırıcı, adil yaklaşımı
ile anlaşmazlığın ortadan kaldırılması, daha barışçı ve dostane bir çözümü ifade etmektedir. Zira olayların çeşitliliği, karmaşıklığı, kişilere göre değişkenlik göstermesi ve kişilerin kendi bakış açılarını hep adaletin yönü olarak görmeleri sebebiyle çözümde daim manevi yönden tatmin olmak daha rahatlatıcı ve sonuç verici olmaktadır. Mahkeme kararlarına her iki taraf da saygı duymak ve bağlı kalmak zorunda kendilerini hissetseler de karardan her zaman iki taraf da aynı derecede memnun kalmamaktadır. Anlaşmazlık konusunda hakemlik yapacak kişinin
tarafları ikna etme ve uzlaştırma konusunda vereceği yardımın bir rehberlik yaklaşımı ile olması zarureti bulunmaktadır.

e) Delil İsteme
Bir konuda delil isteme ihtiyacı, bilgi eksikliğinden veya bilginin doğruluğuna inanmamaktan değil, o konuda akıl ve mantık yönünden ikna olma ve tatmin olma arzusundan dayanır. İnsan, aklına yatmadığı bir dini konuda örneğin birden fazla evliliğe niçin izin verildiği,
mirastan kadına düşen payın niçin erkeğin yarısı kadar olduğu vb. konularda ikna olma ihtiyacı duyabilir. Böyle bir ihtiyacın duyulması yanlış olmadığı gibi kimden gelirse gelsin şaşırtıcı da bulunmamalıdır. Önceki bölümde de değinildiği üzere Hazreti İbrahim’in “Ya Rabbi ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster” müracaatına karşılık Allah Teâlâ’nın “inanmıyor musun?” diye sormuştur. Hz. İbrahim’in “Tabii ki inanıyorum, fakat kalbim mutmain olsun diye” demesi üzerine Allah Teâlâ’nın da onu bu isteğini yerine getirmesi (Bakara, 2/260) ikna olma ihtiyacı hissetmenin meşru bir durum olduğunu göstermektedir.


İkna olma ve kanıtlama ihtiyacı hissederek delil isteyen kişiler konuyla ilgili bilgiye sahip demektir. Onlara bilgi vermeye kalkışmak, bilgisiz yerine konulmuş olmak hissi ile tepkilerini çekebileceğinden doğrudan delillere yönelmek gerekir. Ancak eğer sorunun yanlış veya eksik
bilgiden kaynaklandığına dair ciddi belirtiler olur o taktirde muhatabın konuyu nasıl bildiğinin onun anlatımı ile tespit edilmesi yoluna gidilir. Sorunun eksik ve yanlış bilgiden kaynaklandığı kesinleşirse o zaman delillere gitmeden önce doğru bilgilerin verilmesi, bundan sonra hala
ihtiyaç duyuluyorsa kanıtlama yoluna gidilmelidir.

Dini Rehberlik
Rehberlik sözlükte yol gösterme, kılavuzluk yapma anlamlarına gelmektedir. Terim olarak rehberlik “Kişinin imkan ve kabiliyetlerini tanıması, kendini gerçekleştirmesi ve problemlerini çözümlemesi konularında sistematik uzmanlık yardımı” diye tanımlanır. Dini rehberlik ise kişiye dini konularda yol göstermek, soru ve sorunlarının çözümüne yardım etmektir. Dini danışma ve rehberlik çalışmalarına yardım hizmeti veren kişi açısından yani danışman veya rehberin görevleri açısından bakıldığında bu konuda genel anlamdaki psikolojik danışmanlık
çalışmalarının sağladığı zengin bir bilgi birikiminin mevcut olduğu görülür. Bu ünitenin hacmi ve amacı çerçevesinde sadece rehberlik hizmetinin fonksiyonları üzerinde durulacaktır.

Dini Rehberliğin Fonksiyonları
Genel rehberliğin fonksiyonlarına dair açıklamalarda rehberliğin fonksiyonları; uyum sağlama, yöneltme, ayarlama, geliştirme, önleme, tamamlama diye sıralanmaktadır. Konunun uzmanı olan Tan ve Kepçeoğlu gibi yazarlar da bazı fonksiyonların birbiri içinde yer aldığı
savıyla bunları iyileştirme, destekleme ve yönlendirme olmak üzere üçe indirmektedirler. İslam dinin uzlaşmaya verdiği önemi, araları bozulanların uzlaştırılmasının müminler için bir görev olduğu gerçeğini dikkate aldığımızda dini danışma ve rehberliğin fonksiyonlarını
şöyle sıralamamız gerekmektedir:
1) İyileştirme
2) Destekleme
3) Yönlendirme
4) Uzlaştırma

İyileştirme
İyileştirme, dini nitelikli bir sorundan dolayı sıkıntı içinde olan kişinin sorununa odaklaşmak suretiyle onun sıkıntısının giderilip rahatlatılmasıdır. Bireyin gelişim sürecinde yaşadığı olumsuz tecrübeler sebebiyle edinmiş olduğu dini yönden istenmeyen özellikler, yanlış
tutum ve davranışlar, kötü alışkanlıklar iyileştirici rehberlik çalışmaları ile düzeltilmeye çalışılır. İyileştirme şeklindeki rehberlik, sorunu ile yüzleşmemiş, onu aşma konusunda bir bilinç oluşturamamış kişilere yöneliktir. İyileştirici rehberliğin kolay olmadığına, bunun zaman ve
emek gerektiren bir süreç olduğuna dikkat çekilerek 8 basamaklı bir çalışma düzeninin yürütülmesi gerektiği belirtilmektedir (Bakırcıoğlu, 1994).

Destekleme
Destekleme; bir güçlüğü aşma konusunda bilinç sahibi olup da onu aşmakta zorluk çeken, yılgınlığa ve çaresizliğe düşen, yahut belli durumları kavramada ve kabullenmede zorlanarak uyum ve intibak güçlüğü çeken kişinin başarma gücünün yükseltilmesidir.

Bir şekilde baş edebilme güçlüğü çeken kişiye verilecek destekleyici rehberlik hizmeti; onun kendi güçlerinin farkına varmasını, baş edebilme iradesini güçlendirmesini, özgüvenini artırmasını sağlamakla olur.

Her kişi doğuştan büyüme, gelişme, kendini gerçekleştirme ve onu çevreleyen şartlarla baş edebilme gücüne ve yeteneğine sahiptir. Aynı şekilde insanın her şart ve durumda kendini yönetme, doğru kararlara varma ve doğru davranışlarda bulunma kabiliyeti de vardır. Ancak bu
güç kabiliyetler uygun şartlarda ve elverişli ortamlarda kendisini gösterebilmekte, bazı zor şartlar insanın güçsüz ve çaresiz olduğu duygusunu ön plana çıkarmaktadır. Çaresizlik, bir özgüven kaybıyla olduğu kadar yalnızlaşma, yardım ve destekten mahrum kalma duygusuyla da beslendiği için destekleyici rehberlik bu iki yönlü takviyeyi birlikte sağlamalıdır. Yani kişiye hem özgüvenini sağlamalı, hem de yalnız olmadığı her an yardım ve destek alabileceği inancını
güçlendirmelidir.



Yönlendirme
Yönlendirme, kararsızlık veya çözümsüzlük yaşayan kişiye, içine sürüklendiği açmazdan kurtulmasını sağlayacak uygun bir bakış açısı kazandırmaktır. Yönlendirici etkinlik bir yön veya yöntem telkin etmek şeklinde değil, muhatabın olası alternatifler üzerinde çalışmasını ve
bunlardan kendi kararıyla uygun tercihte bulunmasını sağlamak şeklinde yürütülür. Yönlendirme fonksiyonu, problemi dışarıdan tarafsız bakış açısı ile değerlendirerek, bireyin ve toplumun ihtiyaç ve yararına ağırlık vererek, objektif verilere ve uzmanlığa dayanan etkileme olarak görülmektedir. (Kuzgun, 2009).

Bu tür rehberlik hizmetinde eldeki bilimsel verilerden hareketle birey hakkında en doğru karar hedef alınarak ona ulaşma istikametinde çalışma yapılır. Burada danışmanın yönlendirici rolü kadar aktif ve güçlü bir model oluşu da önem kazanır. Bu çalışmada amaç, rehberlik hizmetine muhatap olan kişiyi herhangi bir konuya, alana veya mesleğe yöneltmek değil onun için en uygun olan konuya, alana veya mesleğe yönetmektir. Yöneltmede bireyin ikna olması esas olduğundan alternatifler geliştirilerek ayrıntılı bir şekilde tartışılır, alternatiflerin olumlu ve
olumsuz yanları mantıki açıklamalarla ortaya konulur, varılan son kararın mantıki dayanakları gösterilir.

Yönlendirme, ya bilgilendirme ya da bilinçlendirme şekline yapılır. Bilgilendirme bir öğretim işi olduğu için öğretim teknikleri ile yapılırken bilinçlendirme rehberlik teknikleri ile yapılır. Yanlış tutum ve davranışları, kötü alışkanlıkları önlemede, yahut çocuğu doğru
davranışlara sevk etmede bilgilendirmenin yetmediğinde bilinçlendirme anlamında yönlendirici rehberlik kaçınılmaz olur.

Uzlaştırma
Uzlaştırma, anlaşmazlığa düşen iki tarafın kabullenebileceği adil bir ortak nokta bulup tarafların bu noktada anlaşmalarını sağlamaktır. Sosyal hayatta insanların çok sık düştükleri anlaşmazlıkların giderilmesi bir arabuluculuk olarak görülebilir. Arabuluculuk veya sulh etmeişlemi kimi zaman çevredeki saygın bilge kişilerin eliyle sağlanırken kimi zaman da mahkemeye başvurularak sulh hukuk mahkemelerin sorunu çözmesi yoluna gidilir.

Konunun dini danışmanlığı gerektiren yönü, anlaşmazlıklarda maneviyat olgusunu öne çıkararak daha kabul edilebilir, barışçıl gönül rahatlığına dayalı çözümler üretme imkanının bulunmasıdır. Zira insanlar anlaşmazlığa düştüklerinde herkes kendisinin haklı olduğuna inanır ve karşı tarafın da haklı olabileceğine ikna edilmesi güç olur. Çoğu kimseler uzlaşma sağlandıktan sonra bile içinde hep kendisine haksızlık yapıldığı düşüncesini taşır ve bu düşünceden bir türlü kurtulamaz.

Kur’anı Kerimde Allah Teala “eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz Allah’a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız onu Allah’a ve Resulüne götürün. Bu hem hayırlı hem de sonuç itibariyle daha güzeldir.” (Nisa,4/59) buyurmuştur. Yani anlaşmazlıkları Allah ve Resulünün
emirlerine dayanarak onların talimatlarına göre hallediniz. Allah ve Resulünün talimatına kimsenin itirazı olamayacağı gibi Allah ve Resulünün emirlerine göre anlaşmazlığı çözmüş olmak herkesin içini rahatlatacak, kimsenin kalbinde haksızlığa uğradığına dair bir kuşku
kalmayacaktır.
Alıntı ile Cevapla