Konu Başlıkları: İslam Tarihi III 1-8. Haftalar
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 27 Aralık 2013, 13:14   Mesaj No:6

Medineweb

Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:339
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: İslam Tarihi III 1-8. Haftalar

3. HAFTA 2. DERS
İDİL (VOLGA) BULGAR HANLIĞI(X-XV. yy)
Yakın geçmişe kadar haklarında çok az bilgiye sahip bulunduğumuz Bulgarların, son araştırmalar sayesinde, Türk asıllı oldukları kesinleşmiş bulunmaktadır. Bunun sonucunda da, Mısır'daki Tolunoğulları (868-905) ve İhşidiler (935-969)'le, Azerbaycan ve kısmen İran'da kurulmuş bulunan Sacoğulları (890-929) gibi Türk valilerince Abbasi topraklarında oluşturulan yarı bağımsız Turk-İslam devletlerinden sonra, ilk bağımsız Türk-İslam devleti olma özelliğini İdil (Volga) Bulgar Hanlığı kazanmaktadır
Bu vesileyle hemen hatırlanması gereken İbn Fadlan'ın meşhur Rihle (Risale)'sini zikretmemiz yerinde olacaktır. Abbasi halifesi el- Muktedir (908-932)'in Bulgar Hanı Almış'a gönderdiği, İslam sefaret heyetinde görevli olarak yer almış bulunan İbn Fadlan, bu seyahatini içeren Rihle'sinde hem yol boyunca rastladığı topluluklar ve ülkeler hakkında bilgiler vermiş, hem de donemi Bulgarları konusunda en önemli malumatı eserine kaydetmiştir.
Bulgarlar çok sayıda kasaba ve şehir kurmuşlardı. Bunların en önemlisi başkent Bulgar'dı.
Ahmed İbn Fadlan; Bağdat'tan başlamak üzere, gidiş ve gelişlerinde takip ettikleri yol
güzergahında rastladıkları (Oğuzlar, Başkırtlar, Hazarlar, Slavlar) topluluklar ve Bulgarlar hakkındaki tespitlerini bir eserde topladı. Böylece Bulgarları daha iyi tanımamıza imkan verdi. Buna gore elcilik heyeti 11 Safer 309/21 Haziran 921 Perşembe günü Bağdat'tan hareket etmiştir. 12 Muharrem 310/12 Mayıs 922'de Bulgar'a ulaşan heyet, Bulgar Hanı'na Halife'nin mektubu ve hediyelerini takdim etmiştir. İbn Fadİan'ın ifadesinden de anlaşılan, daha önce kısmen İslamiyet'i kabul etmiş olan Bulgarlar arasında, İslamiyet'in hızla yayıldığıdır. Almış Han, ismini Emir Cafer b. Abdullah olarak değiştirmiştir. Böylece İdil (Volga) Bulgarları, ilk Turk-İslam Devleti olmaya hak kazanmışlardır.

Bulgarlar sathi değil, içtenlikle Müslüman olmuşlardır. Onların İslamiyet'i kabulü, diğer Türk boyları arasında da, İslamiyeti kabulü hızlandırmıştır. Bununla birlikte İslamiyet yanında eski dinlerini koruyan Bulgarlar olduğu gibi, devletin mühim bir kısım tebaasını oluşturan Fin-Ugorlar İslamiyet'e yabancı kalmışlardır. Bu durumu, Türklerde her zaman görülen dini toleransın ve farklı inançlara sahip topluluklarla bir arada yaşayabilme becerisinin bir göstergesi olarak değerlendirmek mümkündür.

Sonuç olarak İdil (Volga) Bulgarlarının, gerek esas kütleleri ve gerekse uzunca bir suredir bölgede bulunan çeşitli Türk ve yerli unsurları birleştirerek, dikkate değer bir devlet kurduklarını görüyoruz. İslam orduları ile doğrudan hiç temasları olmadan, özellikle ticari ilişkiler sonucunda öğrendikleri İslamiyet'i 900'ler dolayında kabul etmişler, 922'de resmen bir İslam devleti olmuşlardır. Bu halleriyle de ilk bağımsız Türk-İslam devleti olma vasfını kazanmışlardır. Onların İslamiyet'i kabulleri, gerek coğrafi mevkileri ve gerekse dönemleri nazarı itibara alındığında büyük önem arz eder. Çünkü bulundukları bölgede, Kuzey-Doğu Avrupa'da Türk-İslam kültürünün temsilcileri olmuşlardır. Onların İslamiyet'i kabul ettikleri ve Abbasi Hilafeti'yle temasa geçtikleri devre, İslam Devleti'nin parçalanma surecine girdiği, merkezin büyük ölçüde güç yitirdiği bir donemdir. Bu acıdan Abbasi idaresine en azından moral destek temin etmişlerdir. Ayrıca bu sırada varlıklarını koruyan diğer Türk ve İslam
devletleriyle ilişkiler içine girdikleri gibi, İslamiyet'in yayılması amacıyla da çalışmalarda bulunmuşlardır.
Bulgarların, kendilerine komşu ülkelerde İslamiyet'i yayma gayretleri bulunduğunu da bilmekteyiz. Nitekim bu cümleden olmak üzere 986'da Kief Knezi Vladimir'in Bulgarlar tarafından İslam'ı kabule davetini zikredebiliriz.

Devlet Teşkilatı
İslam kaynaklarında Bulgarların uc kavimden oluştukları belirtilmiştir. Bunlar Barsula, Asgıl ve Bulgar adını almışlardır. Bu uç topluluğun başında beyleri bulunmakta ve en üstteki Bulgar Hanı ile feodal bir idare tarzı oluşturmaktaydılar. Onuncu yüzyılın ilk yarısında eski Türk teşkilat ve unvanlarını (Ornek: Yıltavar, İlteber, Buyruk) korumaktaydılar. Bulgar ahalisinin tabiat olarak yumuşak ve yabancı tehlikesinin de her donemde fazla olmaması dolayısıyla, Bulgarların güçlü bir askeri organizasyona sahip bulunmadıkları anlaşılıyor.

İktisadi Hayat
İdil (Volga) Bulgarları, buyuk capta yerleşik hayata gecerek, verimli ve uygun iklimli bolgelere sahip olmaları
dolayısıyla usta ciftciler olmuştu. Yine topraklarının coğrafi konumundan azami olcude faydalanarak ticarete
onem vermişlerdi. Bulgarlar başlıca tahıl urunlerini iyi biliyorlar ve yetiştiriyorlardı. Bilhassa, buğday, arpa,
akdarı ekiyorlardı. Bahcıvanlık ve sulama işlerinde ileri seviyede idiler. Yuksek ziraat kulturleri sayesinde, kıtlık
senelerinde Ruslara da hububat veriyorlardı. İslam kaynaklarında ziraat sistemi ve aletleri konusunda bilgi
verilmemekte ise de, arkeolojik bulgular onların demir aletler kullandıklarını ortaya cıkarmıştır.
Turkistan, İran, Irak, Suriye, Mısır; Bulgar kurklerinin en
buyuk alıcısı idiler. Bulgarların ticaretine konu teşkil eden mallar arasında; ceşitli kurkler, at ve keci derileri,
ayakkabı, oklar, kılıclar, zırh, koyun, sığır, doğanlar, balık tutkalı, ceviz, balmumu, bal ve Slav esirler; ote yandan
İslam dunyasından aldıkları mallar arasında da; dokuma kumaş, silah, luks eşyalar, canak, comlek yer almaktaydı.
Bulgarlar yerleşik hayata diğer Türk toplumlardan daha önce geçtikleri için her türlü tarımsal ve ticari ürünlere sahiptirler.

Kultur ve Medeniyet
Kısmen yarı gocebe, buyuk capta yerleşik hayat yaşayan, gelişmiş bir ziraat yapan, bunun sonucunda
koyler şehirler kurmuş; ticaretleri gelişmiş, hem İslam hem diğer milletlerle sıkı ilişki icerisinde bulunan
Doğu Avrupa'da Turk-İslam kulturunun temsilcisi Bulgarların, yuksek bir kultur ve medeniyete sahip
oldukları anlaşılmaktadır.
Sonuc olarak İdil (Volga) Bulgarlarının, gerek esas kutleleri ve gerekse uzunca bir suredir bolgede bulunan
ceşitli Turk ve yerli unsurları birleştirerek, dikkate değer bir devlet kurduklarını goruyoruz. İslam orduları ile
doğrudan hic temasları olmadan, ozellikle ticari ilişkiler sonucunda oğrendikleri İslamiyet'i 900'ler dolayında kabul
etmişler, 922'de resmen bir İslam devleti olmuşlardır. Bu halleriyle de ilk bağımsız Turk-İslam devleti olma vasfını
kazanmışlardır.
Alıntı ile Cevapla