Konu Başlıkları: İslam Tarihi III 1-8. Haftalar
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 27 Aralık 2013, 14:14   Mesaj No:7

Medineweb

Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:339
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: İslam Tarihi III 1-8. Haftalar

4. HAFTA
KARAHANLILAR (840-1212)
Reşat Genç, Karahanlılar devletinin Yağmalar tarafından kurulmuş olduğunun kesinleşmiş bulunduğunu ifade etmektedir. R. Genc'e göre Yağmalar, Uygurların bir kolu veya onlara bağlı bir kavimdir.

Karahanların Siyasî Tarihi
Karahanlı sulalesinin bilinen ilk hükümdarı 819'dan beri Balasagun'da oturup bu cevrede hüküm suren Bilge Kul Kadir Han'dır. Devletin resmen kuruluşu (840) da onun zamanındadır.
Bilge Kul Kadir Han'ın iki oğlu: Bazir Arslan ve Oğulcak Kadir Han’dır
Batı Hanlığı; Devlet merkezi önceleri Ozkent, daha sonra Semerkant olmak üzere Hocend'e kadar Batı Fergana'yı ve Maveraunnehir'i ihtiva ediyordu. Doğu Hanlığı ise; Balasagun siyasi ve askeri, Kaşgar dini ve kültürel merkez olmak üzere Talaş, İsficab, Şaş, Doğu Fergana, Yedisu, Yarkend, Hotan bölgelerini ihtiva ediyordu.

Batı Karahanlıları Devleti
Karahanlılar Devleti'nin ikiye ayrılmasından sonra merkez Ozkent olmak üzere Batı'da I. Muhammed b. Nasr'ın bulunduğunu, asıl hakimiyetin ise onun adına Semerkant'ta Maveraunnehir'i idare eden I. İbrahim b. Nasr (Tamgac Buğra Karahan İbrahim)'in (1046-1067) elinde bulunduğunu görüyoruz. Muhammed'in 1052'de ölümünden sonra ise, İbrahim devletin tek hakimi olmuştur. Bu sebeple uzun sure "Büyük Tamgac Han" diye anılmıştır. Fakat o, Ozkent'e gelmemiş, devleti Semerkant'tan idare etmiştir.
İbrahim, Karahanlı hükümdarlarının en meşhurlarından biridir. Para işlerini düzenlemiş, kendi adıyla anılan “Tamgac Dirhemleri”ni bastırmıştır. Asayiş düzenli, halk müreffeh, adalet onun döneminde yaygındır. Semerkant çevresindeki bahçelerden, bir tek gülün bile, sahibinden habersiz koparılmasını yasaklamıştır. Yol kesici ve haydutlarla acımasız bicimde mücadele etmiştir. Onun bu yolda başarı için pek çok yöntemi kullanmaktan geri durmadığı görülüyor. Öte yandan fiyatlarda istikrarı sağlamıştır. Kendisi kahraman bir asker, vakur bir hükümdar ve aynı zamanda dindar bir kişi olarak bilinir. Onun tarafından kurulan medrese ve hastane de döneminin oncu kuruluşlarındandır.

Babası gibi adil bir hükümdar olarak şöhret kazanan Şemsu'1-Mülk, Karahanlı hükümdarları içerisinde imar faaliyetlerine en fazla önem veren kimse olarak bilinir.
Şemsu'l-Mülk’ten sonra Batı Karahanlılarm başına kardeşi Ebu Şuca Hızır b. İbrahim (1080-1081) geçti.
Batı Karahanlıların son hükümdarı Osman Han (1204-1212)'dır. Onun döneminde Harizmşahlar Devleti büyük bir güç oluşturmuştu. Osman Han'ın Karahıtaylar ve Harizmşahlar arasında önce biri, sonra öteki ile anlaşarak devletin devamını sağlamaya çalışmıştır. Fakat Harizmşah Muhammed'in müdahalesi ile Semerkant fethedilmiş ve Harizmşahlara başkent olmuştur. Osman Han idam edilmiş ve Batı Karahanlılar Devleti son bulmuştur (1212).

Doğu Karahanlıları Devleti
Şerefu'd-Devle Ebu Şuca lakabını taşıyan Suleyman Arslan Han b.Yusuf (1031-1056), Doğu Karahanlıların ilk hükümdarıdır. Kaynakların belirttiğine göre Süleyman Arslan Han, adil ve dindar bir hükümdardı. Alimlerin dostu ve koruyucusu olarak tanınmıştı. Bu sebeple her taraftan ilim adamları onun yanına geliyor, lutuf ve ihsanına nail oluyorlardı. Onun zamanında gayri muslim Türklere karşı çetin savaşlar oldu. Devletin sınırları genişledi. 1043'te Bulgar ile Balasagun şehirleri arasında yaşayan 10.000 çadırdan oluşan büyük bir Türk topluluğu Müslüman oldu.

1075'te Doğu Karahanlıların tahtında Büyük Kağan olarak Tavgac Buğra Kara Hakan Ebu Ali Hasan’ı görüyoruz. Onun zamanı da babası Süleyman Arslan Han gibi ilim ehli için müsait bir ortam olarak bilinir. Balasagunlu Yusuf Has Hacib, meşhur eseri Kutadgu Bilig'i 462/1069-1070 senesinde Kaşgar'da yazarak ona ithaf etmiştir. Donemin birnbaşka alimi de Ebu'I-Futuh Abdulgafir b. el-Huseyin el-Almai (o. 1093)’dir ve onun günümüze kadar ulaşmayan Tarih-i Kaşgar adlı eseri de bu sırada kaleme alınmıştır.

Fergana Hanlığı
Karahanlı Devleti'nin 1042'de ikiye ayrılmasından sonra Fergana bir sure Batı Karahanlılarda kaldı. Daha sonra Doğu Karahanlılara gecen Fergana'da 1141'de Karahıtayların Maveraunnehir'i istila etmelerinden sonra, merkezi Ozkent şehri olmak üzere bağımsız bir Karahanlı devleti daha kurulmuştur. Bunun hükümdarları genellikle "Tuğrul Kara Hakan" unvanını taşır.

Devlet Teşkilâtı
Bu devletin teşkilatı donemin hakimiyet anlayışından etkilenmiştir. Bu hakimiyet anlayışı ise uzun bir
zaman içinde gelişerek olgunlaşan Türk hakimiyet anlayışıdır. Buna göre hükümdarda Tanrı bağışı bazı
vasıflar vardır. İdare etme hakkı, Türk hükümdarına Tanrı tarafından ilahi bir lütuf olarak bağışlanmıştır. Bu bakımdan o, Tanrı'nın yeryüzündeki temsilcisi gibidir. Bu anlayış, halifeyi yeryüzünde ALLAH'ın gölgesi olarak telakki eden ve Müslüman toplumlar arasında bilhassa Abbasiler döneminde gelişme gösteren anlayışa tamamen benzemektedir ve Türklerin İslam dinini benimsemelerinde de bu anlayışın büyük tesiri olmuştur.

Hükümdar:
Karahanlılarda hükümdarlık telakkisi, kaynağını Türk Tarihi'nin derinliklerinden alan esaslarla İslam
prensiplerinin mezcedilmesinden oluşuyordu. Karahanlı hükümdarları İslam dinine bütünüyle bağlı,
muttaki Müslümanlardı. Hükümdarda; cesaret ve kahramanlık, akıllılık ve bilgelik ile cömertlik, tok gözlülük, özü-sözü doğruluk, dürüstlük, sakinlik, metanetlilik, affedicilik yani iyi tabiatlı olmakla, sabırlı,ihtiyatlı, adalet, kanuna uyma, haya sahibi olmak, iz'an, şeref, dindarlık, kotu huylardan sakınma ve yüksek ahlaki değerler vasıfların bulunması gerekiyordu.

Hükümdarın başlıca vazifeleri
- Halkın refahını sağlamak. Hükümdarlık halk içindir ve devlet her şeyden önce idaresi altındakilerin
karınlarını doyurmak ve sırtlarını giydirmekle mükelleftir.
- Toru (Kanun)'yu düzenlemek, ülkenin dirlik ve düzenini sağlamak, adaleti temin etmek.
Muntazam bir savaş gücü bulundurmak ve fetihler yapmak. Tabiatıyla bu görev Karahanlıların
- İslamiyet'i kabul etmeleriyle hakiki bir cihad prensibi haline gelmiştir.
- Halk ile münasebetlerinin düzenlenmiş olması

Tebaanın hükümdar üzerinde üç temel hakkı bulunmaktadır:
-Paranın ayarını korumak.
-Adil bir idare tesis etmek. Zorbalığa ve tahakküme meydan vermemek.
-Yolların emniyetini sağlamak. Bizim ancak başlıklar halinde gösterebildiğimiz bu hususlardan cıkan
netice Karahanlılarda anlayışın: "devletin halk için" var olduğudur.

Buna karşılık hükümdarın halk üzerinde bazı temel hakları vardı ki, bunlar;
-Emre itaat.
-Vergileri vermek.
-Hükümdarın dostuna dost, düşmanına düşman olmak ve bunun gereğini yapmak.
Karahanlılar Devleti'nin başında kendisinin efsanevi destan kahramanı Alp Er Tonga (Afrasiyab)'nın
soyundan geldiğine inanan bir aile bulunmuştur. Bu sebeple de aileye Al-i Afrasiyab denilmiştir.

Kültür ve Medeniyet
Fakat bu ilk İslam donemi ile ilgili
daha yaygın destanlar da vardır. Bunlardan biri de Satuk Buğra Han Destanı'dır. Karahanlıların ilk
Müslüman hükümdarı Satuk Buğra Han'ın İslamiyet'i kabulü, yayma çalışmaları, ailesi ve onun
kerametlerinden bahseden destan, milli-dini bir karakter arzeder. Elde bulunan ve oldukça da geç bir
donemde istinsah edilmiş nushaları Tezkire-i Satuk Buğra Han adını taşır. Eser bu haliyle Türkçe mensur bir "Menakıb Mecmuası''dır. Karahanlılar donemi İslami Türk edebiyatının sözlü mahsullerinden, üzerinde durulabilecek bir diğeri de Manas Destanı'dır. Wilhelm Radloff'un çalışmaları ile toplanan ve daha sonra başka rivayetleri de tespit edilen Manas Destanı, XI-XII. yüzyıllarda gelişerek meydana çıkmıştır. 400.000 mısradan ibarettir.

Karahanlılar donemi söz konusu edildiğinde, bilinmesi gereken en önemli iki eser ise Kutadgu Bilig ve Divanu Lugati't-Türk’tür. İslami Turk Edebiyatının da günümüze intikal etmiş en eski örneği olan Kutadgu Bilig, Yusuf Has Hacib tarafından manzum olarak Kaşgar-Hakaniye lehcesi ile yazılmıştır. Eser 462/1069-1070'de tamamlanarak Kaşgar hukumdarı Tavgac Buğra Kara Hakan Ebu Ali Hasan b. Süleyman Arslan'a sunulmuştur. 85 başlık altında 6654 beyitten müteşekkildir. Ayrıca esere sonradan ilave edilmiş biri nazım halinde (77 beyit), iki önsöz bulunmaktadır.

Kutadgu Bilig, İslami Türk Edebiyatı'nın ilk örneklerinden birisi olması dolayısıyla, ondaki eski Türk
kültürü izleri ile İslam'ın, Kur'an ve Hadis gibi iki önemli kaynağından intikal etmiş esaslarının, uyumlu bir bicimde kaynaştırılmış olduğu görülür. Kutadgu Bilig, klasik İslami eserlerde olduğu gibi Cenab-ı Hakk'a, Hz. Peygamber'e, Hulefa-i Raşidin'e hitaben yazılmış parçalardan sonra Buğra Han'a hitapta bulunur.
Kaşgarlı Mahmud'un eseri Divanu Lugati't-Turk ise 466/1074'te tamamlanmış, 470/1077'de bu sırada
Selçukluların korumasında bulunan Bağdat'ta Abbasi Halifesi Muktedi-Billah (1075-1094)'a takdim edilmiştir. Abbasi halifesine sunulmuş olmakla birlikte Doğu Karahanlı kültür urunu olan bir eserdir. Kaşgarlı sayesindedir ki,n bugün biz XI. yuzyıl Orta Asya'sının Karahanlılar sahasına ait Türk kültürünün gelişme ve merhaleleri hakkında bilgi sahibi olabilmekteyiz.

Divanu Lugati't-Turk, isminden de anlaşılacağı üzere, Türk lügatleri bir nevi Divanı olup, Türk şive ve ağız malzemesini içine alacak bir sözlük olarak düşünülmüştür. Fakat sonuçta eser, Türk dili ve kültürü için tam manasıyla bir hazine hüviyetini kazanmıştır. Zira eserde Türk dünya sının kültürü, dili, etnik yapısı, folkloru ve sair malzemesi eksiksiz yer almıştır. Müellif kelimelerin izahı sırasında Turk atasözlerinden, halk edebiyatından örnekler almıştır. Böylece Divanu Lugati't-Türk, Türk dünyasının tarihi coğrafyası, günlük hayatı, iktisadi vaziyeti; kültürü, dili, etnik yapısı, folklorunu eksiksiz aksettiren mükemmel bir ansiklopedi olmuştur.

Karahanlılar, diğer bir deyimle geçici İlhanlılar devrinde, meydana getirilen bazı dini-edebi eserleri de
burada zikredelim. Edib Ahmed'in Atebetu'l-Hakayık, Ahmed Yesevi'nin Divan-ı Hikmet, Rabguzinin
Kısasu'l-Enbiya isimli eserleri.

Tamgaç Buğra Karahan ibrahim'in Medrese ve Dâru'l-Merzâ'sı
Kurulan muessese; mescid, kutuphane ve Kur'an oğrenme/okuma, halkın eğitimi, inceleme/araştırma ve benzeri amaçlarla kullanılacak salon ve odalarla, yatılı kalacak öğrenciler için ayrılmış yurttan oluşmaktadır.
Daru'l-Merza; kimsesiz, yardıma muhtaç, garip, ümitsiz, yoksul ve aciz, yerli yabancı Müslümanların
tedavi edilerek şifa bulmaları ve kurucusunun da böylece ALLAH'ın rızasını dilemesi amacıyla kurulmuştur.
Alıntı ile Cevapla