Konu Başlıkları: İslam Tarihi III 1-8. Haftalar
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 27 Aralık 2013, 13:15   Mesaj No:8

Medineweb

Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:339
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: İslam Tarihi III 1-8. Haftalar

5. HAFTA
GAZNELİLER (963-1186)
Gazneliler Devleti, Türklerin M.O. II. yüzyıldan itibaren yurt tuttukları bir bölgede, Afganistan'da, kurulmuş bir devlettir.
Gazneliler Devleti ve hanedanı, Kabil’in 154 km. güney-batısındaki başkentleri Gazne dolayısıyla Gazneliler ismini almış, bununla birlikte Gazneli Mahmud'un lakabı dolayısıyla Yeminîler ve hanedanın kurucusu sebebiyle Sebükteğiniler olarak da adlandırılmışlardır.

Gaznelilerin Siyasî Tarihi
Bilindiği üzere daha Abbasilerin başlarından itibaren Türkler İslam Devleti'nin hizmetine girmeye
başlamışlardı. Aynı şekilde Türkler, İran'daki Müslüman hanedanların, Büveyhîlerin ve Sâmânîlerin de hizmetlerinde bulunmuşlardır. Samaniler (819-1005)'in devlet kadrolarında Türklerin, bilhassa 912'den itibaren vali ve komutan seviyesinde gorevler ustlenmekte olduklarını görüyoruz. Tabiatıyla devletin zayıfladığı dönemlerde bu Türkler, kendi kuvvetlerine dayanarak yarı bağımsız bir bicimde hareket etmekten de çekinmemişlerdir. Bu duruma örnek teşkil eden Türk komutanlarından biri de Gazneliler Devleti'nin temellerini atacak olan Alptegin'dir.

Tahminen 880-881 'de doğmuş olan Alptekin, önce Samani Emiri Ahmed b. İsmail (907-914)'e köle olarak satılmış, onun hassa askerleri arasına dahil olmuş bir Türk gulamıdır.
Nuh b. Nasr (943-954) döneminde yükselmeye devam eden Alptegin, once bazı birliklerin komutanlığına, daha sonra da çok önemli bir görev olan Hacibu'l-Huccablığa (hassa askerleri komutanlığına) getirilmiştir. Bundan sonra emir olan Abdulmelik (954-961) üzerinde büyük bir nüfuz sahibi olmuş ve bu sırada Samani siyasetinde aktif bir rol oynamıştır.
Alptegin'in, Gazne'deki yerli hanedanı, Levikleri ortadan kaldırarak bağımsız bir beylik kurdu ve Gazneliler Devleti'nin temellerini attı (Ocak 963).

Ebu İshak İbrahim'in oğlu yoktu. Zaten onun zamanında gerçek hakim Bilgetegin ve Sebuktegin adlı komutanlardı. Nitekim İbrahim'in ölümünden sonra devlete önce Bilgetegin (o. 975), sonra Boritegin (PiriTegin), daha sonra da Alptegin'in en güvendiği komutanlardan olan Sebuktegin hakim olmuştu (Nisan 977).
Samanilerin hakimiyetini tanımaya devam etmiş olan Sebuktegin (977-997) Gazneliler hanedanının da
kurucusudur. Artık bundan sonra devletin başında daima onun soyundan gelen bir hükümdar bulunacaktır.

Gazneli Mahmud (998-1030)
Sebuktegin Ağustos 997'de oldu. Yerine oğlu İsmail (997-998)'i veliaht gostermişti. Fakat Mahmud bunu kabul etmeyerek kardeşine karşı mucadeleye başladı ve neticede Mart 998'de Gazne'de babasının tahtına gecti. Gazneli Mahmud 14 Kasım 970'de doğmuştu ye tahta gectiğinde ancak 28 yaşındaydı.

Gazneli Mahmud, Samaniler tarafından tanınmamış bulunan Abbasi Halifesi'ne elciler göndermiş,
onun adına hutbe okutmuştur. Halife Kadir-Billah (991-1031) da kendisine Yeminu'd-Devle ve Eminu’l- Mille lakabı ile birlikte hil'at, tac ve bayrak göndermiş, 1000 yılında bu münasebetle Gazne'de büyük bir tören yapılmıştı.
Gazneli Mahmud'un, başa geçişinden 1030'da ölünceye kadar bir savaş meydanından diğerine
koştuğu görülür. Sadece Hindistan'a onyedi sefer yapan ve Gazneli Devleti'ni donemin en büyük kuvveti haline getiren Mahmud, İslam devletleri içinde "sultan" unvanını ilk defa kullanan hükümdar olarak da bilinir.
Şüphesiz Gazneli Mahmud'un savaşları, seferleri arasında en önemli yeri, daha önce babası
döneminde tanıdığı Hindistan'a karşı muntazaman düzenlediği Hint seferleri tutar. Onun Hint seferlerinin iki önemli sebebe dayandığı tespit edilir. Birincisi bu zengin ülkenin imkânlarından faydalanmak, ikincisi İslâm dinini yaymaktır. Tabiatıyla büyük Gazneli ordusunu hareketsiz tutmanın tehlikelerini Mahmud'un iyi değerlendirmiş olmasının da, askerlerini cihada, özellikle Hindistan'a yöneltmesinde büyük etkisi vardır.

Gazneli Mahmud’un Hindistan Seferleri:
Birinci Hint Seferine Eylul 1000 tarihinde çıkmıştır. Bu seferinde Kabil'in doğusunda Lamgan
bölgesinde Hintlilere ait bazı kaleleri fethetmiştir
İkinci Hint Seferi Gazi unvanını da almıştı r (Nisan 1002)
Üçüncü Hint Seferi 1004'te Bhatiya üzerine yapılmış, buranın racası Beci Ray mağlup edilerek, bölge fethedilmiş, büyük çapta ganimet elde edilmiştir. Bölgede mescid ve minberler yaptıran Mahmud, ayrıca da İslam'ı öğretmeleri için buralara alimler göndermiştir.
Dördüncü Hint Seferi 1006 baharında Multan'a yapıldı. Sebebi daha önce buraya giden Karmatilerden Multan Emiri Ebu'I-Futuh Davud'un Sunnilikten ayrılarak Karmatilik mezhebine girmesi ve bunu yaymaya çalışmasıdır. "Esasen Gazneli Mahmud'un Hindistan seferlerinin ana gayesi putperestlikle mücadele ve İslâmiyet'i yaymak, aynı zamanda da Sünnîliği korumak şeklinde görülmektedir".
Dokuzuncu Hint Seferi ise 1014 yılındadır ve Mahmud Keşmir'e kadar uzanmıştır. Bu seferin Hindistan'daki yankıları büyük olmuş ve Hinduların bir kısmı Müslümanlığı kabul etmiştir. Mahmud bölgede camiler yaptırmış, hocalar tayin etmiştir. Bunun üzerine Abbasi Halifesi kendisine Nizâmeddin lakabını vermiştir.
Mahmud'un Hint seferlerinin önemlilerinden biri de 1014 sonu ile 1015 başlarında gerçekleştirdiği Onuncu Hint Seferidir. Bunda hedef Delhi'nin 150 km. kadar kuzeyinde, Hindularca mukaddes sayılan çok önemli bir putun bulunduğu Tanisar (Thanesar) şehri idi. Burası zapt edildi, put Gazne'ye getirildi.
1022'de On Beşinci Hint Seferine çıkan Mahmud, içinde yarım milyon insan, 20.000 hayvan ve 500 filin barındığı, sarplığı ve sağlamlığıyla meşhur Kalincar kalesini kuşattı. Raca 300 fil karşılığı barışı elde edebildi. Bazı yerler fethedildi.
On Altıncı ve en meşhur Hint seferine cıktı. Hindistan'ın batı sahilinde Katiavar yarımadasındaki Sıınınat şehrinde Mabud Siva'ya ait pek meşhur bir put vardı. Bu putun bulunduğu mabet de çok önemliydi ve zengin vakıflara sahipti. Kalabalık ziyaretçileri bulunuyordu. Hindu telakkisine göre Sumnat'taki put, Hint ülkesindeki diğer putların üstünde olup Müslümanların fethettikleri topraklardaki putların başlarına gelenler, Sumnat putunun onlara verdiği birer ceza idi.
Halife Kadir-Billah Mahmud'u hararetle tebrik etmişti. Halife mektubunda ona Kehfü'd-Devle ve'd-Din (Devlet ve dinin sığınağı) lakabını verdiğini bildiriyordu.
Gazneli Mahmud'un, her bakımdan Türk-İslam dünyasının yetiştirdiği en büyük sultanlardan biri olduğuna şüphe yoktur. O, son derece cesur, aynı oranda da basiretli, ihtiyatlı ve zeki idi. Dini ilimlerde bilgi sahibi idi, alimlerin münazaralarını dikkatle dinler, sık sık onlara sorular sorardı. Samanilere bağlı bir beylik olarak devraldığı devletinin sınırlarını batıda Azerbaycan hudutlarından doğuda Hindistan'ın yukarı Ganj vadisine, Orta Asya'da Harizm'den Hint Okyanusu'na kadar ulaştırmıştı.

Sultan Mesud ve Sonrası
Gazneli Mahmud'un yerine vasiyeti üzerine küçük oğlu Muhammed bir sure için geçirildi ise de, ordunun desteğini elinde bulunduran ve babasının olumu sırasında İran'da futuhatta olan Mesud, kardeşlerini mağlup ederek Ekim 1030'da 32 yaşında Gazne tahtına oturdu. Halife Kadir-Billah ona Nâsıru Dinillah Hâfizu Ibadillah ve Zahir u Halifetillah unvanlarını verdi.

Gaznelilerin Selcuklularla ikinci karşılaşmasına sıra gelmişti ki, Serahs yakınında Hacib Subaşı komutasındaki Gazneli ordusuyla Selçuklu ordusu arasında, sabahtan öğleye kadar suren meydan muharebesini, Selçuklular kazanmıştı (Mayıs 1038) Bunun uzerine butun Horasan Selcukluların kontrolune gecmiş, Haziran ayında Nişabur'da hutbe Tuğrul Bey adına okunmuştu.

Sultan Mesud son karşılaşmadan önce Ulya-abad'da Cağrı Bey'in emrindeki Türkmenleri
bozguna uğratmış (14 Nisan 1039), fakat çöle kaçan Selçukluların takibini, tehlikesinden dolayı kabul etmemişti. Nihayet uzun hazırlıklardan sonra 7-9 Ramazan 431/22-24 Mayıs 1040'ta Dandanakan hisarı önünde gerçekleşen savaşta Gazne ordusu büyük bir hezimete uğradı. Artık Selçuklular geniş bir ülke ile beraber müstakil bir devlete de sahip olmuşlardı.

Gazneliler Devleti'nin bu duraklama devresinde Zâhirü'd-Devle unvanlı İbrahim (1059-1099) döneminde, uzun yıllardır devam eden Selçuklu-Gazneli mücadelesine son verilerek barış gerçekleştirildi (1059). Bu döneminde ülkede asayiş ve düzen sağlamlaştırılmıştır. Sultan İbrahim'in kırk yıl gibi uzun bir donemi iceren hükümdarlığı sırasında Gazneliler Devleti, Doğu Afganistan ve Kuzey Hindistan'da parlak gunler yaşamıştır. O adil ve cömertti. Dinin ve ilmin koruyucusu olarak cok sayıda medrese, cami ve benzeri mimari eserler meydana getirmişti.
Sultan İbrahim'i oğlu III. Mesud (1099-1115) takip etmiştir. Onun döneminde de adil bir idare var olmuş, halk kendisine Mesud-i Kerîm diye hitap etmiş, bu arada bazı Hint seferleri de gerçekleştirilmiştir.
Gaznelilerin son sultanı Husrev Melik (1160-1186)'tir. Fakat daha önce Husrevşah (1152-1160), başkenti Gurlulara bırakmak mecburiyetinde kaldığından, o artık Hindistan'da Pencap bölgesine hakimdir ve1186 ya kadar orada hüküm sürecektir. Husrev Melik, devleti yıkılmaktan kurtarabilecek karaktere sahip değildi. Çeşitli bölgelerdeki Türk ve yerli emirler ondan yüz çevirerek bağımsız hareket etmeye başlamışlardı. Sonuçta Gazne'yi almış olan Gurlular 1181/82'de Lahor kapıları önlerinde göründüler. Birkaç sene devam eden bu harekat neticesinde Pencap bölgesi ve Lahor Gurluların eline geçti, Gazneliler Devleti son buldu (1186).

Devlet Teşkilâtı
Gaznelilerde devlet bürokrasisinin en üst noktasında kendisine Emir veya Sultan denilen hükümdar
Bulunurdu.
hukumdardan sonra devletin en yetkili kişisi Hâce-i Buzurk unvanını taşıyan vezirdi. Hükümdarın mührü onda bulunur ve butun konularla meşgul olma yetkisine sahip olurdu. Hükümdar gerektiğinde onunla ve diğer divan reisleriyle istişare ederdi. Bununla birlikte son kararı vermekte hükümdar tam serbestliğe sahip olduğu gibi, vezir tayini de zorunlu değildi.
Gazneli sultanlar, Abbasi halifeleri ile iyi ilişkiler icinde bulunurlar, hic değilse gorunuşte, onun vekili gibi hareket ederlerdi. Gaznelilerden özellikle Sultan Mahmud ve Mesud'un Abbasi halifeleri ile ilişkileri söz konusu edildiğinde, cift taraflı bir etkileşimi hatırlamamız yerinde olacaktır. Buna gore; Gazne sultanları halifenin manevi nüfuzundan faydalanarak fetihlerine bir nevi meşruiyet kazandırmaya çalışmışlar, buna karşılık halifeler ise onlara dayanmanın kendilerine temin ettiği güç sayesinde Buveyhilerin baskılarını hafifletmişlerdir.

Resuldar
Gazneli sarayının önde gelen görevlileri arasında yer alan resuldar, yabancı elcilerin gelişlerinden ülkeden ayrılışlarına kadar her turlu hizmetleriyle meşgul olur, ayrıca Sultan'ı ziyarete gelen vali veya devlet adamlarına verilecek hediyelerle ilgilenir, her hangi sebeple olursa olsun, kimse ile görüştürülmemesi istenen habercilere de nezaret ederdi.

Merkez Teşkilâtı
Devlet merkezinde beş büyük daire vardı. Bu daireler ve görevleri kısaca şu şekilde gösterilebilir.
Divân-ı Vezâret: Başında vezirin bulunduğu bu divan, mali ve genel idari işlerle ilgilenirdi.
Divân-ı Risâlet: Vezirin görevine eşit derecede önemli kabul edilen bu görevin başında Sahib-i Divân-ı Risâlet bulunur ve sultanın eyaletler ve diğer devletlerle haberleşmesini temin ederdi.
Divân-ı Arz: Başkanına Arız veya Sahib-i Divân-ı Arz denilen bu divan, asker toplama, techiz ve teşkilatlandırma, maaşlarını ödeme gibi günümüzde Milli Savunma Bakanlığı benzeri bir görev üstlenmişti.
Divân-ı İşrâf: Baş Müşrifin idaresinde çalışan ve ülke içinde çok sayıda muşrifle birlikte görev yapan bu divan, devletin iç haberleşmesi ve gizli haber alma işlevini üstlenmişti.
Divân-ı Vekâlet: Vekîl-i Has'ın yönetimindeki bu divan, hükümdara ait emlaki idare eder ve hükümdar ailesinin mali işlerini düzenlerdi.

Taşra Teşkilâtı
Her eyalette idari taksimatın mülkî, askerî ve adlî olmak üzere üç önemli şubesi bulunurdu. Mülki idarenin başında doğrudan vezire karşı sorumlu Sahib-i Divân bulunur; idari işleri yanında mali konularla da ilgilenir, askerlerin ihtiyaçlarını da karşılardı. Eyaletteki en yüksek askeri görevli ordu komutanı (sâlâr, sipehsâlâr); adli görevli ise Kâdi'l-Kudât'tır.
Gaznelilerde taşra teşkilatı içerisinde önemli yer tutan birimlerden biri de Berîd'di. Merkezin en güvenilir kişilerinin görev yaptığı birimin başında Sahib-i Berid bulunur ve gerek resmi görevlilerle ilgili ve gerekse halkı ilgilendiren bütün konuları raporlar halinde başkente ulaştırırdı. Nitekim Nişabur Tuğrul Bey'in eline geçtiğinde, buradaki berid görevlisi şehirdeki gelişmeleri uzun sure Gazne'ye muntazaman ulaştırmaya devam etmişti. Bu dönemde haraç amiline "Bündâr" adı verilirdi ve kendisine bağlı memurlarıyla birlikte bölgesindeki tahsilatı yapardı.

Şehirlerin İdaresi
Donemin her şehrinde görülen kalenin komutanına Kutval denirdi. Şehrin en önde gelen kişisi Şahne olup, düzeni koruma ve inzibat işeriyle meşgul olurdu. Emîr-i Hares; suçluların tutuklanması ve mahkemeye çıkıncaya kadar korunmasına bakardı. Merkezden uzak şehirlerde yerli halkın soylu ailelerinden seçilerek, merkez tarafından tayin edilen, hükümdar ile halk arasında bir vasıta oluşturan, aynı zamanda şehrin iç emniyetini temin eden Reisler bulunurdu. Bunlar genellikle irsi olarak bu makamı korurlardı. Medrese ve vakıf işlerine bakan daireye de İşraf-i Evkaf denirdi.

Gaznelilerde diğer Türk-İslam devletlerinde de varlığı bilinen Divân-ı Mezâlim de bulunmakta, buna bizzat hükümdar nezaret edebilmekteydi.

Ordu
Gazneli ordusunun başlıca unsurları; Gulâmân, muntazam birlikler, eyalet askerleri, ücretli askerler ve gönüllülerdir.
Sultan Mesud doneminde 4-6.000 civarında olan gulamların başında, yine aynı kökten gelen Salar-ı
Gulaman bulunurdu. Savaşlarda vurucu güç olarak kullanılan gulamlar, merasimlerde süslü üniformaları,murassa silahları ve arslanlı bayraklarıyla dikkat çeken özel bir birlik oluştururlardı. Sultan'ın; Gulaman-ı Saray, Gulaman-ı Hassa veya Gulaman-ı Sultani denilen şahsi muhafız kuvveti de bunlardan oluşturulmuştu.
Çeşitli gruplardan meydana gelen Gazneli ordusunda, cok sayıda fil yer alırdı. Ordudaki en yüksek fil
sayısı 1.700 olarak tespit edilmiş olup, Gazne'de 1.000 filin barınabileceği bir fil hane bulunurdu.

Gazneliler, Türk-İslam devlet teşkilatı sentezinin en iyi temsil edildiği ilk Türk devletlerinden biridir.
Nitekim Büyük Selçukluların veziri Nizamu'I-Mulk, Siyasetname'sinde sık sık onların devlet teşkilatından örnekler vermiştir. Bu özelliği ile de Gazneliler Devleti, hiç şüphesiz kendinden sonra kurulan Türk-İslam devletlerine örnek olmuştur.

Kültür ve Medeniyet
Gazneliler Devleti değişik unsurların yaşadığı bir ortamda kurulmuş olmasına rağmen, hükümdar
ailesi ve esas kütle Kalaç Türklerinden oluşmuştur.
Sultan Mesud da babasının yolunu takip etmiş, alim ve şairlere ilgi ve yakınlık göstermiş, bol bol ihsanlarda bulunmuştur. Nitekim Biruni, el-Kanunu'l-Mes'udi adlı Astronomi ansiklopedisi olan
eserini ona ithaf etmiştir.

Kitabu'l-Cevahir fi Ma'rifeti'l-Cevahir adlı içtimai, siyasi, kültürel, pedagojik,
ahlaki, tarihi, etnolojik, dini bilgilerden ve kendisinin hayat tecrubelerinden. Fizik, Kimya, Tıp, Metalurji-Madencilik gibi değişik konuları içeren kitabını da Sultan Mesud'un oğlu Mevdud'a ithaf etmiştir.
Gazneliler devri Tarih yazıcılığı bakımından da önemlidir. Ebu Nasr Utbi'nin Arapca eseri Tarihu
Yemini, Sebuktegin ve Mahmud devri için önemlidir.

Ebu'1-Fazl Muhammed b. Huseyin el-Beyhaki (o. 1077)'nin Farsca olarak yazdığı Tarih-i Beyhaki (veya Tarih-i Mesudi), aslının otuz cilt kadar olduğu söyleniyorsa da, günümüze ancak 1030-1041 yıllarını anlatan küçük bir kısmı ulaşabilmiştir. Bu bolümde Gaznelilerin Selçuklulara karşı Horasan harekatı günü gününe anlatılmış bulunmaktadır. Mesud donemi için başlıca kaynak durumundadır. Biruni'nin de Harizm Tarihi adlı bir eser yazdığı bilinmekteyse de, bu eser bize kadar gelememiştir.

Gazneliler devri söz konusu edildiğinde hiç unutmamamız gereken çok yönlü bir alim de Ebu Reyhan el-Biruni'dir. Değişik alanlarda eserler vermiş olan Türk-islam dünyasının bu büyük alimi; Gazne sarayının Harizm'den gelmiş en gözde kişileri arasında haklı olarak yer almıştır. Mahmud ile birlikte Hint seferlerine katılmış ve oralar hakkında son derece orijinal bilgiler vermiştir. Biruni'nin Hindistan'la ilgili eseri Kitabu't- Tahkik ma Ii'l-Hint adını taşır. Bu eser, Hint inanç ve adetlerini tarafsız olarak inceleyen ilk İslami eserdir. Biruni, Hint din, ilim ve coğrafyası hakkında geniş malumat vermektedir. Biruni'nin pek azı günümüze kadar gelebilmiş 180 kadar eser yazdığı belirtilmektedir. Bunlar Tarih, Dinler Tarihi, Matematik, Trigonometri, Astronomi, Jeoloji, Coğrafya, Botanik, Fizik, Astroloji ve Tıp sahasındadır.
Alıntı ile Cevapla