Tekil Mesaj gösterimi
Alt 16 Şubat 2014, 21:58   Mesaj No:7

JAZARİ

Medineweb Sadık Üyesi
JAZARİ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:JAZARİ isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 17525
Üyelik T.: 23 Mart 2012
Arkadaşları:1
Cinsiyet:
Yaş:44
Mesaj: 585
Konular: 65
Beğenildi:74
Beğendi:41
Takdirleri:13
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: İstanbul ilitam Arapça-2 metin tercümeleri

10.ÜNİTE الصدق فى الاسلام İslam’da Doğruluk

يعد الصدق من أفضل خصال الإنسان وأوضح دلائل الإيمان وأجل مواهب الإحسان وأكمل نعم الملك الديان. Doğruluk insanın sahip olduğu en üstün özelliklerden, imanın en açık alametlerinden, en değerli lütuflardan, (kullarını) hesaba çekecek olan Melik’in verdiği en büyük nimetlerden sayılır.

وهو دال على جلالة القدر ونزاهة النفوس وعلو الهمة وصلاح الشيم وعلو الشمائل Doğruluk, kişinin mertebesinin büyüklüğünü, kalbinin temizliğini, himmetinin yüceliğini, ahlakının güzelliğini ve özelliklerinin üstünlüğünü gösterir.

، وبه تمام المكارم والفضائل Üstün ahlak ve faziletler onunla (doğrulukla) kemale erer.

وما زال يحجب عن المكاره صاحبه ويثبت في الصالحات مآثره ومناقبه ويحسن في جميع أحوال الدنيا والدين عواقبه Doğruluk her zaman sahibini çirkinliklerden korur, yaşantısını ve davranışlarını salih amellerle pekiştirir, dünya ve ahrete ilişkin işlerinin sonunu hep güzel eyler.

وهو علامة صادقة لأولياء الله المتقين، وحبل من حبال العصمة متين، وبرهان واضح لعباده الصالحين Doğruluk, Allah’ın muttaki dostlarını gösteren gerçek alamet, günahlardan koruyan sağlam ip, Allah’ın salih kullarını işaret eden açık delildir.

وقد أضافه الله تعالى إلى ذاته فقال جل ثناؤه وتقدست أسماؤه "وإنا لصادقون" [ الأنعام 146 ]؛ Yüce Allah doğruluğu kendi zatına nisbet etmiş ve şanı ve isimleri yüce olan Allah şöyle buyurmuştur: “Biz elbette doğru söyleriz” (Enam 146)

"ومن أصدق من الله قيلا" [ النساء 122 ] ؛ "قل صدق الله فاتبعوا ملة إبراهيم حنيفا" [ آل عمران 95 ]. “Kimdir sözü Allah’ınkinden daha doğru olan?” (Nisa 122)

“De ki: Allah doğru söylemiştir. Öyleyle hakka yönelen İbrahim’in dinine uyun” (Al-i İmram 95)
وقد أثنى سبحانه وتعالى على نبيه إسماعيل عليه السلام، فقال "إِنَّهُ كَانَ صَادِقَ الْوَعْدِ وَكَانَ رَسُولًا نَبِيًّا" [ مريم 54 ] Yüce Allah peygamberi İsmail’i (a.s.) överek şöyle buyurmuştur: “Kitap’ta İsmail’i de an. Şüphesiz o sözünde duran bir kimse idi. Bir resul, bir nebi idi” (Meryem 54)

ووصف بالصدق نبيه محمد صلى الله عليه وسلم، فقال جل شأنه "وَالَّذِي جَاءَ بِالصِّدْقِ وَصَدَّقَ بِهِ أُوْلَئِكَ هُمْ الْمُتَّقُونَ" [ الزمر 33 ] Yine şanı yüce Allah Peygamberi Muhammed’i doğrulukla nitelendirerek şöyle buyurmuştur: “Dosdoğru Kur’an’ı getiren ile onu tasdik edenler var ya, işte onlar Allah’a karşı gelmekten sakınanlardır.”

وقد جعل الباري سبحانه الصدق من سمات أصحاب رسول رب العالمين، فقال سبحانه وتعالى "مِنْ الْمُؤْمِنِينَ رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللَّهَ عَلَيْهِ فَمِنْهُمْ مَنْ قَضَى نَحْبَهُ وَمِنْهُمْ مَنْ يَنْتَظِرُ وَمَا بَدَّلُوا تَبْدِيلًا" [ الأحزاب 23 ] Yüce Yaratıcı doğruluğu, âlemlerin rabbi tarafından gönderilen peygamberin ashabının özellikleri yaparak şöyle buyurmuştur: “Müminlerden öyle adamlar vardır ki, Allah’a verdikleri söze sadık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir” (Ahzab 23)

.. وأمر تبارك وتعالى به المؤمنين، فقال جل ثناؤه "يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَكُونُوا مَعَ الصَّادِقِينَ" [ التوبة 119 ] Yine Yüce Allah müminlere doğruluğu emrederek şöyle buyurmuştur: “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun” (Tevbe 119)

وبين تبارك وتعالى أن الصدق والكذب مقياس النجاح في دار الابتلاء والامتحان فقال "وَلَقَدْ فَتَنَّا الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَلَيَعْلَمَنَّ اللَّهُ الَّذِينَ صَدَقُوا وَلَيَعْلَمَنَّ الْكَاذِبِينَ" [ العنكبوت 3 ] Yine Yüce Allah, doğruluk ve yalancılığın imtihan ve sınav dünyasında başarının ölçüsü olduğunu belirterek şöyle buyurmuştur: “Andolsun, biz onlardan öncekileri de imtihan etmiştik. Allah doğru söyleyenleri de mutlaka bilir, yalancıları da mutlaka bilir.” (Ankebut 3)

بل وبين الله سبحانه وتعالى فضل الصدق، وعظم منزلته، وأن الصادقين يوم القيامة سينفعهم صدقهم، وسيكون جزاؤهم الفوز العظيم، المتمثل في رضوان الله تعالى عنهم، والفوز بخلود أبدي في جنات الخلد والنعيم Bundan da öte Yüce Allah, doğruluğun kıymetini, mertebesinin büyüklüğünü ve kıyamet günü doğruluğun doğru sözlülere fayda vereceğini ve alacakları karşılığın, yüce Allah’ın kendilerinden razı olması ve nimetlerle dolu sonsuzluk cennetlerinde ebedi yaşamı elde etme şeklinde yansıyan büyük kazanç olduğunu belirtmiştir.

يقول سبحانه وتعالى "قَالَ اللَّهُ هَذَا يَوْمُ يَنفَعُ الصَّادِقِينَ صِدْقُهُمْ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ ذَلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ" [ المائدة 119 ] Bu konuda yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Allah şöyle diyecek: “Bugün, doğrulara, doğruluklarının yarar sağlayacağı gündür.” Onlara içinden ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetler vardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte bu büyük kazançtır.” (Maide 119)

وكما أن الصدق أُس الفضائل، فإن الكذب رأس الرذائل Doğruluk faziletlerin temeli olduğu gibi yalan da reziletlerin başıdır.
فبالكذب يتصدع بناء المجتمع، ويختل نظامه Yalanla toplumun yapısı parçalanır, düzeni bozulur.

ويسقط صاحبه من العيون، وتدور حوله الظنون، فلا يصدقونه في قول، ولا يثقون به في عمل، ولا يحبون له مجلسا، أحاديثه منبوذة، وشهادته مردودة Yalancı, gözlerden düşer, etrafında kuşkular uyanır, insanlar onun ne sözüne inanırlar ne işine güvenirler ne de onunla sohbet etmek isterler. Sözleri dinlenmez, şahitliği kabul edilmez.

حيث قال الله تعالى "إِنَّمَا يَفْتَرِي الْكَذِبَ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ وَأُوْلَئِكَ هُمْ الْكَاذِبُونَ" [ النحل 105 ] Nitekim Yüce şöyle buyurmuştur: “Yalanı, ancak Allah’ın âyetlerine inanmayanlar uydurur. İşte onlar, yalancıların ta kendileridir.” (Nahl 105)

ولقد أوضح النبي صلوات الله وسلامه عليه، منزلة الصدق من الدين، وأثره عند رب العالمين، وبين كذلك أن عواقب الكذب ذميمة، ونتائجه وخيمة Peygamber (s.a.s.) doğruluğun dindeki yerini, âlemlerin Rabbi katındaki önemini beyan etmiş, aynı şekilde yalanın akıbetinin kötü, sonuçlarının da vahim olduğunu belirtmiştir.

فقال في حديث : "عليكم بالصدق، فإن الصدق يهدي إلى البر، وإن البر يهدي إلى الجنة، وما يزال الرجل يصدق ويتحرى الصدق، حتى يكتب عند الله صديقا، وإياكم والكذب، فإن الكذب يهدي إلى الفجور، وإن الفجور يهدي إلى النار، وما يزال الرجل يكذب ويتحرى الكذب، حتى يكتب عند الله كذابا" Bir hadiste buyurmuştur ki: “Doğruluktan ayrılmayın. Çünkü doğruluk insanı iyiliğe, iyilik de Cennet’e götürür. İnsan doğru olmaya ve doğruluğu aramaya devam ederse, sonunda Allah katında "doğru" diye kaydedilir. Yalandan sakının. Çünkü yalan günaha, günah da Cehennem’e götürür. İnsan yalan söylemeye ve yalan peşinde koşmaya devam ederse; sonunda Allah katında "yalancı" diye kaydedilir.”

و جاء رجل إلى النبي صلى الله عليه وسلم فقال : "يا رسول الله ما عمل الجنة؟ قال : الصدق، وإذا صدق العبد بر، وإذا بر آمن، وإذا آمن دخل الجنة، قال : يا رسول الله ما عمل النار، قال : الكذب، إذا كذب العبد فجر، وإذا فجر كفر، وإذا كفر دخل يعني النار" Bir adam peygambere (s.a.s.) gelerek sordu: “Ey Allah’ın Resulü kişiyi cennete götüren amel nedir? Buyurdu ki: “Doğruluktur. Kul doğru söylerse, iyi davranışlarda bulunur, iyi davranışlarda bulunursa, iman eder. İman eden de cennete girer.” Adam: “Ey Allah’ın Resûlü cehenneme sürükleyen davranış nedir?” diye sordu. Buyurdu ki: “Yalandır. Kul yalan söylerse, günah işler. Günah işlerse küfre düşer. Küfre düşünce de oraya, yani cehenneme girer.”

كما أكد صلى الله عليه وسلم أن الكذب من خصال المنافقين، وصفات المرائين Peygamber (s.a.s.) yalanın münafıkların özellikleri ve mürailerin sıfatlarından olduğunu da net olarak belirtmiştir.

حيث قال عليه السلام "أربع من كن فيه كان منافقا خالصا، ومن كانت فيه خصلة منهن كانت فيه خصلة من النفاق، حتى يدعها إذا اؤتمن خان وإذا حدث كذب وإذا عاهد غدر وإذا خاصم فجر"
Buyurmuştur ki (a.s.): "Dört özellik vardır ki bunlar kimde bulunursa o kişi tam münafık olur. Kimde de bu özelliklerden biri bulunursa onu terk edinceye kadar o kişide münafıklıktan bir sıfat bulunmuş olur: Kendisine bir şey emanet edildiğinde ihanet eder. Konuştuğunda yalan söyler. Söz verince sözünü tutmaz. Düşmanlıkta haddi aşar haksızlık yapar."

وعن أبي الحوراء السعدي قال : قلت للحسن بن علي رضي الله تعالى عنهما ، ما حفظت من رسول الله صلى الله عليه وسلم ، قال : حفظت من رسول الله صلى الله عليه وسلم "دع ما يريبك إلى ما لا يريبك، فإن الصدق طمأنينة، وإن الكذب ريبة." Ebü’l-Havrâ es-Sa’dî’den şu sözü nakledilmiştir: Hasan b. Ali’ye (r.a.) “Allah Resulü’nden ne belledin?” diye sordum. Dedi ki: Allah Resulü’nden (s.a.s.) şunu belledim: “Kalbinde kuşku uyandıranı bırak, kuşku uyandırmayana bak. Bilin ki doğruluk huzur verir, yalan ise kuşku uyandırır.”

لقد سار سلفنا الصالح على المنهج الرباني العظيم، حيث دعوا إلى تطهير المجتمع المسلم من الكذب Selefi Salih, büyük Rabbani usul üzerinden hareket etmişler, Müslüman toplumun yalandan arındırılması çağrısı yapmışlardır.

فهذا عمر بن عبد العزيز رحمه الله يقول : "ما كذبت منذ علمت أن الكذب يضر أهله" İşte Ömer b. Abdulaziz (rh.a.)! Der ki: “Yalanın sahibine zarar verdiğini öğrendiğimden beri hiç yalan söylemedim”.

أما علي بن ابي طالب رضي الله تعالى عنه فيقول : "أعظم الخطايا عند الله اللسان الكذوب" Ali b. Ebî Talib (r.a.) de der ki: Allah nezdinde en büyük hata çok yalan konuşan dildir (dile sahip olmaktır).

وقال أحد السلف: "ما كذبت كذبة منذ شددت علي إزاري" Seleften biri de demiştir ki: “Avretimi örttüğümden (Baliğ olduğumdan) beri bir kere bile yalan söylemedim.”

. قال سفيان الثوري لبعض أصحابه: " يا أخي، عليك بتقوى الله وصدق اللسان، فإنه ما أوتي العبد شيئاً في الدنيا أحسن من لسان صادق" Süfyan es-Sevrî dostlarından birine şöyle demiştir: “Bak kardeşim! Allah’tan sakın, doğru sözlü ol. Zira dünyada bir kula doğru sözlü olmaktan daha değerli bir haslet verilmemiştir.”

وقيل للأحنف بن قيس : ما المروءة ؟ فقال : " صدق اللسان، ومواساة الإخوان، وذكر الله في كل مكان" Ahnef b. Kays’a soruldu ki: “Kişilik nedir?” O da dedi ki: “Doğru sözlü olmak, kardeşlere yardım etmek ve her yerde Allah’ı anmaktır”.

وقال أحد الحكماء: "عليك بالصدق، فما السيف القاطع في كف الرجل الشجاع بأعز من الصدق، والصدق عز وإن كان فيه ما تكره، والكذب ذل وإن كان فيه ما تحب، ومن عرف بالكذب اتهم في الصدق" Bilge kişilerden biri de demiştir ki: “Doğruluktan ayrılma. Cesur bir adamın elindeki keskin kılıç, doğruluktan daha güçlü değildir. Doğruluk bir şereftir, bazen beğenmesen de. Yalan ise zillettir bazen hoşuna gitse de. Yalan söylemekle meşhur olanın doğru sözünden de kuşku duyulur.”

روي أن الحجاج بن يوسف الثقفي جلس يوماً ليقتل من ثار عليه من أصحاب عبد الرحمن بن الأشعث Anlatıldığına göre bir gün Haccac b. Yusuf es-Sekafî kendisine isyan eden Abdurrahman b. Eş’as’ın adamlarını öldürmek için makamına oturur.

فقدم إليه رجل منهم فقال : أصلح الله الأمير، إن لي عليك حقاً Huzuruna, isyancılardan bir adam getirilir. Adam: Allah emirimizin işlerine düzen versin. Benim sende bir hakkım var, der.

قال : وما هو ؟ قال : سبك عبد الرحمن يوماً فقمت دونك . Haccac: Nedir o?
Adam: Bir gün Abdurrahman sana hakaret etti. Kalkıp seni savundum.

فقال الحجاج : ومن يعلم ذلك ؟ فقام الرجل عند أصحابه وقال : أناشد الله رجلاً سمع ذلك مني، فشهد لي Haccac: Bunu kim biliyor?
Adam, kalkıp arkadaşlarının yanına giderek: O gün beni duyan ve olaya tanık olan varsa, Allah aşkına söylesin?

فقام رجل منهم وقال : قد كان ذلك أيها الأمير. فقال : خلوا عنه İçlerinden biri ayağa kalkarak: Ey emir aynen dediği gibi oldu, der.
Bunun üzerine Haccac: Onu serbest bırakın, der.

ثم قال للشاهد : فما منعك أن تفعل مثل ما فعل ؟ قال: بغضي فيك Sonra şahide dönerek: “Senin de aynen onun yaptığı gibi yapmana ne mani oldu?, diye sorarar.
Adam: “Sana olan nefretim” der.

فقال الحجاج: وخلوا عن هذا لصدقه، فنجا من حيث لم يتوهم، وتخلص من حيث لم يعلم Haccac: “Doğru söylediği için bunu da serbest bırakın” der. Böylece adam hiç ummadığı bir yerde ölümden kurtulur, hiç bilmediği bir sebepten canını kurtarır.

وكان الحجاج على ما كان منه من شدة وقسوة وظلم يعجبه الصدق، ويؤثره، ويطفئ غضبه، ويكسره Haccac, sert, katı ve zalim olsa da dürüstlükten hoşlanırdı. Dürüstlük onu etkiler, öfkesini dindirir ve kırardı.

اعلموا أن من أحسن ما تنشأ عليه الأجيال، وتربى عليه النفوس هو تعويد اللسان على الصدق وردعه عن الكذب Bilin ki nesillerin yetiştirileceği ve nefislerin terbiye edileceği en güzel değerlerden biri de dili doğruluğa alıştırmak ve onu yalandan caydırmaktır.

فإن الصدق علامة الأمانة، والكذب دليل الخيانة Zira doğruluk emanete riayetin alameti, yalansa hıyanetin alametidir.

فإذا تربى الناس على الصدق في عباداتهم وفي معاملاتهم وفي سلوكهم وأخلاقهم فابشروا بأمة تقود الأمم إلى الرخاء والأمان ونعمة الإيمان ورضى الرحمن Eğer insanlar, ibadet, sosyal ilişkiler, davranış ve ahlaklarında doğruluk üzere yetişirlerse, sevinin; milletleri refah, selamet, iman nimeti ve Rahman’ın rızasına ulaştıracak bir millet doğuyor demektir.

Alıntı ile Cevapla