Tekil Mesaj gösterimi
Alt 16 Şubat 2014, 23:01   Mesaj No:8

JAZARİ

Medineweb Sadık Üyesi
JAZARİ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:JAZARİ isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 17525
Üyelik T.: 23 Mart 2012
Arkadaşları:1
Cinsiyet:
Yaş:44
Mesaj: 585
Konular: 65
Beğenildi:74
Beğendi:41
Takdirleri:13
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: İstanbul ilitam Arapça-2 metin tercümeleri

11.ÜNİTE PEYGAMBER’DEN (S.A.S.) UYARILAR التحذيرات من الرسول صلى الله عليه وسلم

Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: İyiliği yapın, kötülükten sakının. Eğer cimrilik yapıldığını, nefse uyulduğunu, dünyalığın tercih edildiğini ve herkesin kendi fikrini beğendiğini görürsen, sen sadece kendine bak, toplumun yaptıklarından uzak dur. قال النبي صلى الله عليه وسلم: "ائتمروا بالمعروف وتناهوا عن المنكر حتى إذا رأيت شُحًا مُطاعًا وهوى متبعًا ودنيا مؤثرة وإعجاب كل ذي رأي برأيه فعليك بخاصة نفسك ودع عنك أمر العوام"
Allah Resûlü (s.a.s.) bu hadisinde ferdi ve içtimai hayatında insana arız olan bazı nefsi ve kalbi hastalıklara karşı uyarmıştır. حذر رسول الله صلى الله عليه وسلم فى حديثه هذا من بعض الأمراض النفسية والقلبية التي قد تعرض للإنسان فى حياته الفردية والاجتماعية
Bu hastalıklar cimrilik yapılması, nefse uyulması, dünyalığın tercih edilmesi ve herkesin kendi fikrini beğenmesidir. وهى شُح مطاع، هوى متبع، دنيا مؤثرة، إعجاب كل ذي رأي برأيه
Yine peygamber (s.a.s.) bir başka hadiste şöyle buyurmuştur: “Dilini tut. Evin geniş/ferah olsun ve günahın dolayısıyla ağla.” كما قال صلى الله عليه وسلم في حديث أخر: "أمسك عليك لسانك وليَسعك بيتك وابكِ على خطيئتك".
Yine Allah Resûlü (s.a.s) şöyle buyurmuştur: “Kimin dünya tek tasası olursa, Allah onu perişan eder, alnına fakirlik yazar, dünyalık olarak sadece kaderine yazılanı elde eder. Kimin de ahiret tek tasası olursa, Allah işlerine düzen, kalbine zenginlik verir, dünyalık kendisine mahkûm olur (İstemese de ona mecburen gelir). وقال صلى الله عليه وسلم أيضا: "من كانت الدنيا همه فَرّق الله عليه شمله وجعل فقره بين عينيه ولم يأته من الدنيا إلا ما كتب له. ومن كانت الآخرة همه جمع الله عليه شمله وجعل غناه في قلبه وأتته الدنيا وهي راغمة".
Fiyatlar yükseldikçe ve sorunlar çoğaldıkça, insanların dünyaya olan hırsı artar, dünyaya olan tamahları katlanır, daha fazla dünyalık elde etme arzuları kabarır. وكلما ارتفعت الأسعار وتنوعت المشاكل ازداد الناس حرصا على الدنيا وتضاعف طمعهم فيها وكبرت رغبتهم في الاستزادة منها
Nitekim bir hadisi nebevide şöyle buyrulmuştur: “Kıyamet yaklaşmıştır. Buna rağmen insanların dünyaya olan hırsları daha da artıyor, Allah’tan daha da uzaklaşıyorlar.” كما جاء فى حديث نبوي: "اقتربت الساعة ولا يزداد الناس على الدنيا إلا حرصا ولا يزدادون من الله إلا بعدا".
Bu hadis, mal mülk sahibi olmaktan menetmek anlamına gelmez. Bilakis Müslüman’ın milyonlarca mala mülke sahip olmasında bir sakınca yoktur. Sadece bu onu Allah’tan ve ahretten uzaklaştırmamalı, kalbine hükmetmemelidir. والكلام هذا ليس نهيا عن التملك بل لا بأس أن يملك المسلم ملايين الملايين، شريطة أن لايشغله هذا عن الله وعن الآخرة و دون أن يستولى هذا على قلبه.
Buna göre şunu söyleyebiliriz: “Sakın kalbin dünyayla meşgul olmasın.” وبناء عليه ننتهي من هذا الى أنه:
* إياك أن يشتغل قلبك بالدنيا.

*Sakın dünyalık elde etmekle (aşırı) sevinme. * إياك أن تفرح بالدنيا.
*Sakın dünyalık için üzülme. * إياك أن تحزن على الدنيا.
*Sakın dünyalık için yarışma/rekabet etme. * إياك أن تنافس في الدنيا.
*Sakın dünyalık hırsına kapılma. * إياك أن تكون حريصا على الدنيا.
*Sakın daha fazla dünyalık kazanma hırsına kapılma. * إياك أن تحرص على زيادة الدنيا.
*Sakın… Sakın… Sakın dünyaya aldanma, ahiretten ayrılma. * إياك.. إياك.. إياك والدنيا، والزم الآخرة.
İbnü’l-Cevzî der ki: “Ahiretten yüz çevirme belirtileri sana gizli kalmaz; evine girdiğimizde kaşık görürüz; ama mushaf görmeyiz, yastık görürüz; ama seccade görmeyiz.” يقول ابن الجوزي: "علامات الإدبار عن الآخرة لا تخفى عليك؛ ندخل بيتك فنرى ملعقة ولا نرى مصحفًا، ونرى وسادة ولا نرى سجادة"
Bu doğrudur. Bu sayede herkes onun kim olduğunu bilir. وهذا صحيح؛ فكل واحد يظهر عليه: من هو؟
Dünya ehlindense alametlerini görür. Ahiret ehlindense bunu da anlar. فإن كان من أهل الدنيا تظهر عليه علامات ذلك، وإن كان من أهل الآخرة يتضح عليه ذلك.
Buna göre diyoruz ki: “Yaşam tarzını seçerken Allah’ı düşün, Allah’ı düşün. Sakın aklına uyma. İnsanların kişisel düşüncelerine kapılma.” فعلي هذا،نقول: الله.. الله في المنهج؛ إياك وعقلك.. إياك وآراء الناس.
Selefi salihin yol ve yönteminden ayrılma. Yani sahabe ve güzellikle onlara uyan tabiin ve tebei tabiinin yolundan. عليك بـمنهج وسنة السلف الصالح، أي الصحابة ومن اتبعهم باحسان من التابعين وأتباع التابعين
Peygamber (s.a.s.) Müslümanları kşnden sakındırarak şöyle buyurmuştur: “Sakın kin tutmayın. Çünkü kin (husumet) kazır bitirir. Saçı kazır bitirir, demiyorum; ama dini kazır bitirir.” وقد حذر النبي عليه الصلاة والسلام المسلمين من سوء ذات البين فقال: "إِيَّاكُمْ وَسُوءَ ذَاتِ الْبَيْنِ، فَإِنَّ فَسَادَ ذَاتِ الْبَيْنِ هِيَ الْحَالِقَةُ، لَا أَقُولُ تَحْلِقُ الشَّعَرَ وَلَكِنْ تَحْلِقُ الدِّينَ" .
Bu kapsamlı hadis, beşeri ve içtimai ilişkileri geliştirme ve düzeltme konusunda büyük bir asıldır. إن هذا الحديث الجامع اصل كبير في تنظيم واصلاح العلاقات البشرية والاجتماعية،
Şöyle ki: insanların arasını düzeltmeye teşvik ediyor; çünkü kin ve düşmanlık fertleri birbirinden koparır, aile ve toplumu parçalar, zayıflatır. Sonunda bu fert ve toplumun dünya ve ahrette helakine yol açar. حيث تحث على اصلاح ذات البين فإن فساد ذات البين يفرق بين الأفراد ويمزق الأسرة والمجتمع ويضعفهما مما يؤدي الى هلاكهما في الدنيا والآخرة.
Bu nedenle yüce Allah buyurmuştur ki: “Allah’tan sakının, dargınları barıştırın” (el-Enfal 1) لذلك قال الله تعالى : "فاتقوا الله وأصلحوا ذات بينكم" (الأنفال 1)
Şüphesiz din, yatak odasından başlayıp sosyal ve devletlerarası ilişkilere kadar uzanan dosdoğru bir yol ve geniş kapsayıcı bir yöntemdir. إن الدين منهج قويم ومنهج شمولي واسع، يبدأ من غرفة النوم ويمتد إلى العلاقات الاجتماعية والدولية.
Aile içinde fertler arasında, kız kardeşler arasında, akrabalar arasında veya mahallede, şirkette, kurumda, klinikte (insanlar arasında) husumetler varsa bu, ortada kaldırılması gereken bir dargınlık ve kin var demektir. إذا كانت في الأسرة خصومات بين افراد الأسرة، بين الأخوات، بين الأقارب أو في الحي، في الشركة، في المؤسسة، في العيادة، هذا يعني أن هناك فساد ذات البين يجب اصلاحه.
Peygamber (s.a.s.) yine fertler arasındaki sevgiye dayalı ilişkileri pekiştirmek ve korumak için şöyle buyurmuştur: وقال النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أيضا تقوية للعلاقات الودية بين الأفراد وإبقاء عليها:
“Zandan sakının. Zira zan sözlerin en yala¬nıdır. İnsanların gizli yönlerini araştırmayın, casusluk etmeyin, birbiri¬nize haset etmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin, Allah'ın kardeş kulları olun.” "إِيَّاكُمْ وَالظَّنَّ فَإِنَّ الظَّنَّ أَكْذَبُ الْحَدِيثِ. وَلَا تَحَسَّسُوا وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا تَحَاسَدُوا وَلَا تَدَابَرُوا وَلَا تَبَاغَضُوا وَكُونُوا عِبَادَ اللَّهِ إِخْوَانًا".
Öyle zanlar vardır ki insanların arasını açar; وهناك ظنون تفسد ذات البين؛
Bir söz yüzünden (sui)zan, bir davranış yüzünden (sui)zan, gecikme yüzünden (sui)zan, gülümsemedi diye (sui)zan, ziyaret etmedi diye (sui)zan… ظن يتعلق بكلمة، ظن يتعلق بتصرف، ظن يتعلق بتأخر، ظن يتعلق بعدم ابتسامة، ظن يتعلق بإهمال زيارة،
Sonra da bu zanlar üzerine (insan) koca bir bina kurar. Bu bina temelsizdir. ثم يبني علي هذه الظنون بناءً شامخاً، وهذا البناء لا أصل له.
Bu zanlar, kuşkusuz, aile ve toplumların parçalanmasına yol açar. هذه الظنون تؤدى، لا محالة، إلى تمزق الأسر والمجتمعات.
Ailede parçalanma, iş hayatında parçalanma, sektörde parçalanma, eğitimde parçalanma, sağlıkta parçalanma…. هناك تمزق على مستوى الأسر، على مستوى العمل، على مستوى القطاعات، على مستوى التعليم، على مستوى الصحة...
Rekabet, düşmanlık, kin, kıskançlık… : “Çünkü kin (husumet) kazır bitirir. Saçı kazır bitirir, demiyorum; ama dini kazır bitirir.” تنافس، وعداء، وحقد، وحسد. "فَإِنَّ فَسَادَ ذَاتِ الْبَيْنِ هِيَ الْحَالِقَةُ، لَا أَقُولُ: تَحْلِقُ الشَّعَرَ وَلَكِنْ تَحْلِقُ الدِّينَ".
Bu hadis tek başına dosdoğru ve sağlam bir yoldur. Bugün insan ona her zamankinden daha fazla muhtaçtır: “Zandan sakının…” هذا الحديث فى حد ذاته منهج قويم ومتين، والمرء اليوم في أمسّ الحاجة إليه. (إِيَّاكُمْ وَالظَّنَّ ...)
Nice evlilikler var ki gerçekle alakası olmayan zanla biter. كم من زواج تنتهي على أساس ظن لا على أساس حقيقة!
Nice şirket vardır ki zan üzerine çatırdayıp yıkılmıştır! كم من فصم شركة بسبب ظنّ!
Nice baba zan üzerine oğlunu evden atmıştır! وكم من أب طرد ابنه بسبب ظن!
Nice ortak vardır ki zan yüzünden ortağını terk etmiştir! وكم من شريك ترك شريكه بسبب ظنّ!
İnsana düşen, yeterli delil elde etmeden başkasını itham etmeyi alışkanlık haline getirmemesidir. علي الانسان أن يعوّد نفسه ألاّ يتهم قبل الدليل الكافي.
Bir taraftan böyle davranılmalıdır. Diğer taraftan da unutmamak gerekir ki hakkında kuşku uyandıracak bir yerde olan kimse, suçu sadece kendisinde arasın. هذا من ناحية ومن ناحية أخرى، ينبغى أن لا ينسى أنه من وضع نفسه موضع التهمة فلا يلومن إلا نفسه.
Sevgiye dayalı ilişkilerin korunması ve sürmesi için gözetilmesi ve aşılmaması gereken bir takım kırmızı çizgiler vardır. وهناك خطوط حمراء يجب مراعاتها وعدم تجاوزها حفظا واستمرارا للعلاقات الودية.
Allah Resûlü (s.a.s.) bu çizgileri beyan ederek buyurmuştur ki: “Müslüman’ın Müslüman’a kanı, malı ve ırzı haramdır.” وقد بين هذه الخطوط رَسُول اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ حيث قَالَ: "كُلُّ الْمُسْلِمِ عَلَى الْمُسْلِمِ حَرَامٌ دَمُهُ وَمَالُهُ وَعِرْضُهُ" .

Kan malumdur. Irzdan maksat ise erkek olsun kadın olsun insanın adıdır. Eğer bir insanın adını, araştırmadan lekelersen, onun ırzına saldırmış olursun. الدم معروف. والعرض سمعة الإنسان ذكراً كان أم أنثى . إذا شوهت سمعة إنسان من دون تحقيق تكون قد اعتديت على عرضه.
Irz, insandan övülmeye ve yerilmeye sebep olan değerdir. والعرض موضع المدح والذم في الإنسان.
Bu hadis de özlü ve kapsamlı bir hadistir. Eğer bunu hayatımızda uygularsak, ne ailevi ne sosyal ne de işle ilgili sorunumuz kalır. هذا الحديث كذلك جامع مانع، لو طبقناه في حياتنا لا يوجد مشكلة أسرية ولا مشكلة اجتماعية ولا مشكلة بالعمل.

Resûlullah’ın (s.a.s.) kötü akıbetinden uyardığı daha başka hususlar da vardır. Örnek olarak bunlardan şunları zikredebiliriz: وهناك أمور أخرى حذر من مغبتها الرسول عليه السلام، نذكر منها على سبيل المثال ما يلي:

“Hasetten sakının. Zira haset ateşin odunu yakıp bitirdiği gibi iyilikleri yok eder”. - إياكم والحسد، فإن الحسد يأكل الحسنات كما تأكلُ النارُ الحطبَ‏.‏
“Sakın borçlanmayın. Zira borç, gece tasa, gündüz zillet vesilesidir.” - إياكم والدَيْنَ، فإنه هم بالليل مذلَّة بالنهار‏.‏
Pintilikten sakının; zira sizden önceki milletler pintilik yüzünden helak olmuşlardır. Pintilik onlara cimri olmayı telkin etti, cimri oldular, akrabalık bağlarını kesmeyi telkin etti, akrabalık ilişkilerini kestiler, günahı telkin etti, günah işlediler. - إياكم والشُحَ، فإنما أهلك من كان قبلكم بالشح؛ أمرهم بالبخل فبخلوا وأمرهم بالقطيعة فقطعوا وأمرهم بالفجور ففجروا‏.‏
“Kötü arkadaştan sakının; çünkü onunla tanınırsın.” - إياك وقرينَ السوء فإنك به تُعْرَف‏.‏
“Hayvan dışkısında biten yeşillikten sakının.” - إياكم وخضراءَ الدِمَن. (وهي البعر)‏‏
“Zinadan sakının. Zinada dört kötülük vardır; yüzdeki neşeyi giderir, rızkı keser, Rahman’ın öfkesini çeker, ebedi cehennemde kalmaya sebep olur. - إياكم والزنى فإن فيه أربع خصال‏:‏ يُذْهِبُ البهاء عن الوجه ويَقْطَعُ الرزق ويُسْخِط الرحمن ويوجب الخلود في النار‏.‏

Açgözlülükten sakının. Çünkü açgözlülük, peşin fakirliktir. - إياكم والطمعَ فإنه الفقر الحاضر‏.‏
Çok gülmekten sakının. Çünkü çok gülmek kalbi öldürür, cennetliklerin nurunu söndürür. - إياكم وكثرةَ الضحك فإنه يميت القلب ويذهب بنور أهل الجنة‏.‏
“Lev (Olsaydı)” sözünden sakının. Zira “Lev” sözü şeytan işine kapı açar. Lev’den maksat, bir kimsenin “Eğer şöyle olsaydı veya şöyle yapsaydım, böyle olmazdı” gibi sözlerdir. - إياكم واللوَّ فإن اللوَّ تفتح عمل الشيطان‏.‏ واللوّ، بمعنى قول الشخص ‏"‏لو كان كذا أو لو فعلت كذا، لم يحصل لي كذا‏"‏‏.‏
“Şakadan sakının; zira şaka müminin parlaklığını giderir.” Maksat aşırı şakadır. Yoksa peygamber de (s.a.s.) bazen şaka yapmıştır. Ama şaka yaparken bile hep doğruyu söylerdi. - إياكم والمزاحَ فإنه يذهب بهاء المؤمن‏.‏ والمراد كثرة المزاح وإلا فالنبي صلى الله عليه وسلم ربما مزح ولا يقول إلا حقا‏.‏
Yalandan sakının. Yalan inanla bir arada bulunmaz. - إياكم والكذبَ فإن الكذب مجانب للإيمان‏.‏
Satış yaparken aşırı yeminden sakının. Çünkü aşırı yemin başta satışları artırsa da sonunda tamamen keser. إياكم وكثرة الحلف في البيع فإنه يُنَفِّقُ ثم يَمْحَقُ‏.

Alıntı ile Cevapla