Konu Başlıkları: Ölçüyü kaçırmadan…
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 03 Nisan 2014, 09:57   Mesaj No:3

EyMeN&TaLhA

Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:EyMeN&TaLhA isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 21422
Üyelik T.: 08 Kasım 2012
Arkadaşları:36
Cinsiyet:
Mesaj: 3.299
Konular: 784
Beğenildi:131
Beğendi:34
Takdirleri:141
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Ölçüyü kaçırmadan…

Alıntı:
NİSAREYYAN Üyemizden Alıntı Mesajı göster
Allah razı olsun ölçüyü kaçırmamak kesinlikle gereklidir
Yalnız ben verilen örnekteki sahabe nin hatasına binaen Muaz (r.a)ın münafık söylemi konusunu günümüzdeki ile kıyaslanabilecek bulmuyorum
Zira orada sadece fatiha suresini bilen ilmi olmayan bir sahabeyle günümüzde kitleleri hem de müslüman kitleleri peşinden sürükleyen ''alim'' konumunda kişi kıyaslanıyor
Ayrıca yapılan hataları kıyaslamak zaten apayrı çelişkiler doğurur..
Münafık söylemi asla benim haddime düşmez çünkü zaten benim buna ilmim yetmez
Ama şu da bir hakikattir ki kimsenin alnında “münafık” yazılı değildir
Doğrusunu ancak Allah bilir..




Bir topluluğa olan öfkeniz sizi adaletsizliğe sürüklemesin; adil olun; bu, Allah'a takvaya daha uygundur. Allah'tan sakinin, doğrusu Allah islediklerinizden Haberdar'dır….”

bir şahıs yada bir topluluk önemli değil ki arkadaşım.önemli olan yanlış olarak gördüğümüz her şeyde kesin hükümler vermememiz gerektiği.

yazar aslında kıyaslama yapmamış.sadece örnek vermiş.genellemeyi biz yapıcaz ve diyeceğiz ki peşin hüküm vermemek gerekiyor.

eleştirdiğimiz insanların, toplulukların kalbindekileri yalnız Allah bilir.bizim kısıtlı ilmimizle olaylara bakış açımız bizi yanıltabilir.

bizim yapacağımız tek şey etrafımızdaki insanları bir şeylerle suçlamak yerine beklemek ve dua etmek.

Ahmed Bin Hanbel’e atfedilen bir kelam-ı kibar vardır: "Dur hahsu dare’l hak la tedur haysa dare’z zaman." Zamana ayarlı olarak hareket etme! Hakka ayarlı ve dayalı olarak hareket et!


verilen örneğe gelince oradaki sahabenin verdiği hüküm yazının konusudur.yoksa onun ilmi yada tek birey olup başkalarını etkilemediği olgusu konu olarak seçilmemiştir.


bir olay hakkında yargıda bulunurken kulağımızla duyup gözümüzle görsek dahi bunu dillendirmek yerine kenara çekilip dua etmemiz gerekiyor.

Bir mü'min, birinin bir kusur ve hata işlediğini gördüğünde veya duyduğunda; önce kadere bir hisse vermeli, onun adalet ederek, bu hata ve zaaf ile onu cezalandırdığını düşünerek müsamaha ile bakmalı. İkinci olarak nefis ve şeytanın hissesini çıkarıp hüsn-ü zanla bakmalı. Sonra, kendi nefsindeki kusurları görmeye çalışarak başkalarının kusur, yanlış ve zaaflarıyla uğraşmamalı
.

Nuayman, Bedir'de bulunduğu rivayet edilen zevattandır. O, içki yasak edilmiş olmasına rağmen koruk gibi meyve ve usarelerden içmeye devam ediyordu. Pek çok defa sarhoş olarak yakalandı; bir keresinde de Huzur-u Risaletpenâhî'ye getirilerek tedip edildi. Yine böyle bir durumdan dolayı o, Efendimiz'in huzurundaydı. Orada bulunanlardan birisi Nuayman'ı kastederek:
"Allah cezanı versin. Sen ne kötü adamsın. Bu kaçıncı oldu, böyle huzura geliyorsun!" türünden sözler sarf ediyordu. Bunu duyan Allah Resûlü, "Kardeşinize karşı şeytana yardımcı olmayın. Allah'a yemin ederim o, Allah ve Resûlü'nü sever." buyurdu


Rabbimiz, pek çok kusurlarımız olduğu hâlde, yağmuru kesmemekte, gökten ve yerden akıp gelen rızıkların önünü almamakta ve bizleri aç, susuz bırakmamaktadır. Bu sebeple mü'min, Allah ahlâkı ile ahlâklanmalı ve kardeşleri hakkında mümkün oldukça hüsnüzan etmelidir

hüsnüzan, bir mü'minin diğer bir mü'mine karşı tavrının ifadesidir ki bu, mü'minleri birbirine bağlayıp perçinleyen çok önemli bir husustur. Suizan ise sadece Allah düşmanlarına karşı gösterilebilecek bir tavırdır.

yani aslında yazarın amacı kıyaslama yaparak geçmişi ve günümüzü karşılaştırmak değil olaylar karşısında verdiğimiz hükümleri vicdan terazisinden geçirip öyle genellememiz gerektiği.




Alıntı ile Cevapla