Tekil Mesaj gösterimi
Alt 30 Nisan 2014, 13:58   Mesaj No:5

enderhafızım

Medineweb Emekdarı
enderhafızım - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:enderhafızım isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5879
Üyelik T.: 28 Aralık 2008
Arkadaşları:32
Cinsiyet:Bay
Memleket:İst
Yaş:38
Mesaj: 3.185
Konular: 1383
Beğenildi:166
Beğendi:17
Takdirleri:216
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Hadis Tarihi Notlar (bsra erl)

Türkiye’de Cumhuriyet Dönemi Hadis Çalışmaları

Cumhuriyet döneminde Sünnet sahasında Türkçe yazılmış eserleri üç grupta ele almak mümkündür:

1924-1949 arası: Daru’l-Fünun İlahiyat- İlahiyat Fakültesinin açılışına kadar.

1949-1982 arası: Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nin açılışından Yüksek İslam Enstitülerinin İlahiyat Fakültelerine dönüştürülmesine kadar.

1982-2003 arası: Yüksek İslam Enstitülerinin İlahiyat Fakültelerine dönüştürülmesinden günümüze kadar olan süreç.

İlk dönem, bir taraftan âdeta bir varoluş mücadelesinin verildiği, diğer taraftan da Hadise akademik bir zaviyeden, daha sistematik bir bakışla yaklaşma, onu daha farklı bir perspektiften ele alma veya yeniden diriltme gayretlerinin ağır bastığı bir dönemdir. Ortaya çıkan eser sayısı az olmakla birlikte, açtıkları çığır ve gösterdikleri ufuk bakımından yeni dönem için oldukça güzel bir başlangıçtır.

Cumhuriyet dönemi Hadis çalışmalarına damgasını vuran şeyin, aslında akademik perspektif olduğunu söylenebilir. Bu durum, Türkiye’nin siyasi ve sosyal alanlarda etkisi altına girdiği Batının yüksek eğitim ve öğretim sahasındaki kurumsal yansıması olan Dâru’l-Fünûn ile başlamıştır. Dâru’l-Fünûn, geleneksel medreselere alternatif olarak planlanmış ve örnek alınan Batı yüksek eğitim kurumları tarzında teşkilatlanmıştır. Önceleri sadece edebiyat, matematik ve hukuk bölümleri varken, sonra ona İlahiyat Fakültesi de dâhil edilmiştir. Batı akademilerinde aydınlanmaya ruhunu veren “tenkit” ve “tarih” kelimelerinin özetlediği metodik mantık araştırma yöntemlerinde esas alınmıştır.

Meselenin Hadis yönü irdelendiğinde, yeni dönem hadisciliğinin arkaplanını anlamak bakımından, 1 Nisan 1924 tarihli İstanbul Dârul’Fünûn talimatnamesiyle, daha evvel ilahiyat programlarında “Hadîs-i Şerîf” olan dersin yerini ‘Hadis Tarihi’nin aldığını görmek yeterlidir. Daha önce medreselerin programında hadis tarihine dair bir derse rastlanmadığı gibi, bu isimde yahut bu ismi çağrıştıran bir esere rastlamak da mümkün değildir. Bu isimde bir eserin ilk defa İsmail Hakkı İzmirli tarafından (1924’te) kaleme alınmış olması, hadis sahasında tarihsel perspektifin o yıllarda yavaş yavaş fark edilmeye başlanması şeklinde yorumlanabilir.

Zakir Kadri UGAN’ın kaleme aldığı, “Dinî ve Gayr-i Dinî Rivayetler” adlı bir kitap hacmindeki kıymetli makalesi de aynı perspektifin ürünüdür. Ugan’ın konuyu “Rivayet” üst kavramı altında ele almış olması ve o dönem için rivayet kritiğinde çeşitli hususları gündeme getirmiş olması fevkalade önemlidir.

İsmail Hakkı İzmirli ile Şeyh Saffet Efendi arasında, Ahlak ve Tasavvuf Kitaplarındaki Hadislerin Sıhhatine dair yapılan ve birkaç yıl devam eden tartışmalar, aslında geleneksel bakış açısıyla akademik bakış açısı arasındaki farklılıkları gözler önüne seren, aynı zamanda dönemin Hadis’e ve Hadis kaynaklarına yaklaşımlarını sergileyen değerli vesikalardır.
Alıntı ile Cevapla