Tekil Mesaj gösterimi
Alt 09 Mayıs 2014, 19:52   Mesaj No:3

umut628

Medineweb Aktif Üyesi
umut628 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:umut628 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 24048
Üyelik T.: 01 Ocak 2013
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 242
Konular: 66
Beğenildi:64
Beğendi:0
Takdirleri:110
Takdir Et:
Standart Cevap: BiDAT VE GÜNCEL HAYATTAKİ ÖRNEKELRİ...

BAZI BİD'AT VE HURAFELER


Bu tür şeyler İslâm’da bulunmayan ve İslâm’ın yaşandığı dönemlerde uygulanmayan bid’at davranışlardır. Buna benzer bid’atlar hep dinî hayatın ve inançların zayıflamasıyla ortaya çıkar ve iki şeyi ispata yarar:
1. Demek ki insanlar, inançsız yaşayamazlar. Eğer Allah’ın gönderdiği gerçek dini öğrenip ona uymazlarsa kendileri icat ettikleri saçma, bâtıl dinleri uygularlar.
2. İslâm dinini bilinçle yaşayan insanlar, bu tür bid’atlara ihtiyaç duymazlar.
Ancak, bazı işlerin ölüye yarar sağlayacağı ve bazı davranışların sevabının onlara ulaşacağı da bir gerçektir. Âlimlerin çoğu, meselâ, ölen birisi için verilen sadakanın, yapılan hayırların, şartlarına uygun olarak okunan Kur’ân-ı Kerim’in, yapılan duaların ona ulaşacağını söylemişlerdir.
Dirilerin ölülere duası, onlar adına sadaka vermek kendilerine büyük ölçüde fayda verir.
Tabiî ki ölen kişinin mü’min olarak ölmüş olması gerekir. Mü’min olarak ölmeyenler için yapılan hayırların, duaların asla kabul olmayacağını, ona fayda sağlamayacağını Kur’ân-ı Kerim bildirmektedir.
Çeşitli Hurâfeler, Cahilî Âdet ve Düşünceler
Dinimizle hiçbir ilgisi bulunmayan, ancak halk arasında mutlaka uyulması gerektiği zannedilen câhilî âdet ve düşüncelerden bazıları şunlardır:
Akşamleyin tırnak kesilmez.
Akşam sakız çiğneyen, ölü eti çiğnemiş olur.
Ayak kaşınınca yolculuk var demektir.
Bir kimsenin sağ avucu kaşınınca ona para gelir, sol avucu kaşınırsa ondan (elinden) para çıkar.
Bir kimsenin üstünde dikiş dikilirse kısmeti bağlanır.
Bir kimse evinden çıkıp gurbete giderse o gün ev süpürülmez.
Bir kimsenin burnu kaşınırsa hakkında dedikodu yapılıyor demektir.
Bir kimse diğerine makas ya da bıçak verirken, eline vermemeli, bir yere koymalıdır. Eğer eline verirse tükürmesi gerekir, değilse kavga ederler.
Dişi çıkınca onu hiç kimsenin görmeyeceği bir yere gömmeli, yoksa o kimse için iyi olmaz, başına kötü şeyler gelir.
Doğuma giderken kadının beyinin ayakkabısı su içine konup, kadın bunun suyunu içerse doğum kolay olur.
Ellerini bağlayanın rızkı (veya kısmeti) bağlanır.
Göz dalması misafir geleceğine işarettir.
Genç kızların adı, gelinin ayakkabısı altına yazılırsa o kızlar çabuk evlenir.
Göz seğirmesi ve kulak çınlaması, o kişinin kötü haber alacağına işarettir.
Hamile bir kadın odadan dışarıya çıkarılır. Bir sandalyenin altına bıçak, diğerinin altına makas konur. Kadın içeriye girince bıçağa oturursa oğlu, makasa oturursa kızı olacağı anlaşılır.
Güneş batarken iş yapılmaz, çorap örülmez, dikiş dikilmez.
İki bayram arası nikâh olmaz.
Nikâhta kim kimin ayağına basarsa evlilikte onun sözü geçer.
Yolcunun arkasından su dökülürse, su gibi akar gider (yolculuğu kazasız geçer).
Yeni gelinin kucağına erkek çocuk verilirse, ilk çocuğu erkek olurmuş.
Bir kimse birisinin başına gelen felâketten veya bir kötülükten söz ederken, eliyle kulağını çekip, tahtaya, duvara veya herhangi bir şeye vurursa o fenalığın, üzücü olayın kendi başına da gelmesinden korunmuş olurmuş.
Tabiî ki, bunlar da yukarıda sayılan bâtıl inançlardandır. Bunların doğruluğuna dair hiçbir dinî veya ilmî açıklama söz konusu değildir. İnsanlar tarafından uydurulmuş, aslı esası olmayan, fakat uygulanan bâtıl inançlardır. Bunların hiçbir faydası yoktur, ancak bâtıl olduğundan müslüman kişi bunlara inandığında ona zararı vardır. Dolayısıyla mü’min kişi bu tür hurâfelere inanmamalıdır.
Bu tür bâtıl inancı olan kişilere, bunların yanlışlıklarını, dinimize aykırı olduğunu çok iyi bir şekilde anlatmalıyız.
Mü’minler olarak, İslâm’a aykırı uygulamalardan ve cahillerden kaynaklanan her türlü bid’at, hurâfeler ve bâtıl inanışlardan müslümanları sakındırmaya çalışmalıyız. Bunun için çok gayret göstermeliyiz. Çünkü mü’minler, insanların İslâm’a aykırı bâtıl yaşam içerisinde olmalarına üzülmelidir, onların hakka uygun yaşamalarını istemeli, bunun için çok çaba sarf etmelidir.
“Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. (Birbirlerine) iyiliği emreder (hakka çağırır), kötülükten (bâtıldan) sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler ve Allah’a ve Rasûlü’ne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektirTevbe: 9/71.
__________________
O yüz , her hattı tevhid kaleminden bir satır;
O yüz ki , göz değince Allah ' ı hatırlatır.
Alıntı ile Cevapla