Tekil Mesaj gösterimi
Alt 13Haziran 2015, 11:28   Mesaj No:7

EyMeN&TaLhA

Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:EyMeN&TaLhA isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 21422
Üyelik T.: 08 Kasım 2012
Arkadaşları:36
Cinsiyet:
Mesaj: 3.299
Konular: 784
Beğenildi:131
Beğendi:34
Takdirleri:141
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Omü islam hukuku 1-7.ünite özetleri

7.ÜNİTE




EVLİLİKTEN DOĞAN MALÎ HAK VE SORUMLULUKLAR


MEHİR: Fıkıh literatüründe, sadâk, nihle, ferîda,tavl, hibâ, ecr, ukr ve nikah kelimeleriyle de ifade olunur ve “nikah akdinin sonucu olarak kocanın karısına ödemek zorunda olduğu para veya mal” anlamında kullanılır. “Mehir, kadının bedeli veya ondan istifade imkanının karşılığı değil, bir ömür boyu beraber yaşama arzusunun sembolik alametidir ve hediye kabilindendir.” Mehir, Kur’an ve Sünnet nasları ile sabit bir ödemedir. Malikiler, mehri nikah akdinin bir rüknü olarak değerlendirmişler ve mehirsiz nikahı geçerli saymamışlardır. Çoğunluğu oluşturan alimler ise, mehri nikahın sonucu olarak kabul etmişler, ve nikah esnasında belirlenmiş olup olmamasına bakmaksızın, kadının mehir alma hakkını tanımışlardır.

Para, malî değeri olan ve şer’an Müslüman’a yasaklanmayan (mütekavvim) mal ve eşya,ekonomik değeri olan menfaat –mesela bir mülkün belirli bir süre kullanım hakkı, belirli bir süre hizmette bulunmak – mehir olarak belirlenebilir. Ekonomik değeri olmayan menfaatler –mesela bulunduğu şehirden başka şehre göç etmemek gibi- mehir olarak belirlenemez. Fukâhaya göre belirlenen mehrin geçersiz olması akdin geçersizliğini gerektirmez. Bu durumda kadına mehr-i misil ödemek gerekir.

Hanefîler Mehrin alt sınırının on dirhem (On dirhemin o günkü değeri iki kurbanlık koyun değeri kadardır.) olduğunu söyler. Mehrin miktarının belirlenmesinde tarafların ekonomik şartlarının ve toplumun örf ve adetlerinin de dikkate alınmasının uygun olduğu söylenebilir. Kadına verilen mehir, onun rızası dışında kocası tarafından bile geri alınamaz. Ancak, kadından borç olarak alınabilir ve anlaşılan zaman içinde geri ödenir. Kadın aldığı mehrini evin ihtiyaçları için, kendi ihtiyaçları ya da çocukların ihtiyaçları için harcamak zorunda da değildir. Yalnız Ahmed b. Hanbel, Hz. Şuayb’ın, kızı ile evlendirme şartı olarak Hz. Musa’ya sekiz yıl çobanlık yaptırmasını (Kasas 28/27) delil göstererek, sadece babaya bir meblağ alma hakkı tanımıştır.

Mehir Çeşitleri:

1-Mehr-i Müsemmâ:Bu, miktarı taraflarca belirlenmiş mehir anlamına gelir.a-Peşin Mehir (Mehr-i Muaccel): Nikah akdinde peşin ödenmesi kararlaştırılan mehre peşin mehir (mehr-i muaccel) denir.b-Ödenmesi Sonraya Bırakılan Mehir (Mehr-i Müeccel): Belirlenen vade gelmeden, mehir, sahibi tarafından talep edilemez.Taraflar mehir miktarını belirlemekle birlikte, ödeme şeklini tespit etmemiş olurlarsa, örfe göre hareket edilir. Taraflar-dan birinin ölümü halinde veya boşama durumunda mehrin vadesi geldiği kabul edilir.

2-Mehr-i Misil: Kadının emsali dikkate alınarak belirlenmiş olan mehre “mehr-i misil” denir. Nikah sırasında mehrin belirlenmiş olmaması, mehir olamayacak malın mehir olarak belirlenmesi,tarafların mehirsiz evlenmeyi kararlaştırması, mehrin miktarının belirlenip belirlenmediği veya miktarı konusunda anlaşmazlığın bulunması gibi durumlarda mehr-i misil ödemek gerekir.Mehr-i misilin belirlenmesindeki kriterler: kadının babası tarafından yaş, güzellik, mal,dindarlık, bekarlık veya dulluk, şehir, zaman, akıl, bilgi, güzel ahlak, çocuklu olmak veya olmamaktır.

Kadının Mehrin Tamamına Hak Kazandığı Durumlar:

1-Sahih ya da fasit nikah sonrasında birleşme (zifaf ) gerçekleşmişse
2-Nikah yapılmış fakat birleşme olmadan eşlerden biri ölmüşse(Bu takdirde, mehir belirlenmemiş idiyse, kadın mehr-i misil alır)
3-Nikah sonrasında, zifaf gerçekleşmemiş olmakla birlikte eşler arasında sahih halvet meydana gelmişse, Hanefiler’e göre, bu takdirde de, kadın mehrin tamamını alır.

Sahih halvet:Aralarında nikah akdi bulunan kimselerin bir başkasının görmeyeceği veya ani-den gelmeyeceği bir ortamda baş başa kalmaları diye tanımlanan sahih halvetin (halvet-i sahî-ha)böyle bir hukukî sonucu doğurması için,

• Eşlerin yanında aklı başında üçüncü bir şahsın varlığı gibi tabiî bir engelin,
• Birleşmeye engel herhangi bir hastalık gibi hissî bir engelin,
• Ay hali (hayız), lohusalık, ramazan orucu, ihram gibi dinî bir engelin bulunmaması şarttır.

Kadının Mehrin Yarısına Hak Kazandığı Durumlar: Sahih nikah ile evlenmiş olan kadın, cinsel birleşme veya -halveti cinsel birleşme gibi kabul edenlere göre- sahih halvetten önce boşanırsa, bu durumda miktarı daha önce belirlenmiş olan mehrin yarısını hak eder.

Kadının Mehir Hakkını Kaybettiği Durumlar: Nikah sonrasında, cinsel temas ve halvet-i sahiha öncesinde, kadının sebep olmasıyla ayrılık gerçekleşirse, kadın mehir alma hakkı düşer.Kadının dengi olmayan biri ile evlendiğinde, velisinin itirazı üzerine, hakimin nikahı feshetmesi durumu gibi.

Müt’a: Mehir belirlenmeden kıyılan bir nikahtan sonra, temas yahut sahih halvet olmadan boşanan kadına verilecek mali destek anlamında kullanılır. Mehir tayin edilmeden evlenen kadına “müfevvida” denir. Bu durumdaki kadına mut’a verilmesi gerektiği, ayetle sabittir. Müt’anın belirlenmesinde eşlerin sahip oldukları servetleri ve yaşadıkları beldenin örfü dikkate alınır. Ancak müt’a mehr-i misilin yarısını geçemez. Mehir belirlenmiş olsun olmasın, cinsel temastan sonra boşanmış olan eşe müt’a vermek müstehap; Mehir belirlendiği halde cinsel temas olmadan boşanan eşe müt’a vermek ise mubah sayılmıştır.

ÇEYİZ: Kadının koca evine eşya götürme diğer bir ifadeyle çeyiz hazırlama yükümlülüğü yoktur. Evlenen kadının tüm ihtiyaçlarını karşılamak kocanın görevidir. Hanefîlere göre koca tarafından hazırlanan çeyizin mülkiyeti de kocaya aittir. Kadının çeyiz olarak getirdiği veya babası tarafından çeyiz olarak verilen eşyanın mülkiyeti ise kadına aittir.

NAFAKA: “Harcamak, tüketmek” manasındaki “infak” mastarından türetilen “nafaka” kelimesi azık, ihtiyaçların karşılanması maksadıyla harcanan para vb. maddî değerler anlamına gelir.Terim olarak geniş anlamıyla “hayatiyetin ve yararlanmanın devamlılığını sağlamak için yapılması zorunlu olan harcamaları” ifade eder. İslam hukukçularının ittifakı ile evlilik nafakasının alacaklısı kadın eş,sorumlusu da kocadır. Kocanın nafaka yükümlülüğü Hanefîlere göre, nikah akdinin tamamlanması ile, Mâlikî, Şâfiî ve Hanbelîlere göre ise karının kocasına teslim edildiği tarihten itibaren başlar. Kocanın zengin veya fakir olması,sıhhatli veya hasta ve sakat bulunması da sonucu değiştirmez. Zahirî fakihler bu konuda çoğunluk fukahâdan ayrılarak, zengin olan kadının, fakir olan kocasının nafakasını karşılamak yükümlülüğünde olduğunu söylemişlerdir.

Kocanın eşine temin etme yükümlülüğünde olduğu nafakanın kapsamına şunlar girer:
a. Yiyecek ve içecekler
b. Giyecekler
c. Mesken
d. Tedavi masrafları ve ilaçlare.

Hizmetçi Hizmetçi temininin nafaka kapsamında değerlendirilebilmesi için şu şartlar aranır.

1. Koca, hizmetçinin masraflarını karşılayabilecek malî güçte olmalıdır.
2. Kadının kendi statüsündeki (emsâli) kadınların hizmetçi bulunduruyor olması veyahizmetçiye muhtaç bulunması

*Kocanın fakir olması sebebiyle eşinin nafakasını sağlayamaması durumunda Hanefîlere göre karının mahkemeye başvurarak nikahı fesh davası açma hakkı yoksa da fukahâ çoğunluğu, bu durumda kadının fesh davası açma hakkı bulunduğunu savunmuşlardır.

Evlilik Nafakasının Şartları ve Düşmesi:1-Evlilik sahih bir akitle meydana gelmiş olmalıdır. Fâsit veya batıl olan nikah akitleri nafaka yükümlülüğü doğurmaz.2-Kadın, kocasıyla birlikte ikamet edeceği meskene gelmekten ve evliliğin tabiî gereklerini yerine getirmekten imtina etmemelidir.3-Çalışmasına kocası izin vermediği halde bir işte çalışan kadının da nafakası düşer.* Kadının gayr-ı Müslim (ehl-i kitap) olması da nafaka hakkına engel değildir

İddet Dönemindeki Evlilik Nafakası: İddet bekleyen kadın, şu durumlarda nafaka alabilecektir:a. Ayrılık koca tarafından gerçekleştirilmişse, ayrılığın sebebi ister hukuka uygun olsun,isterse olmasın, koca nafaka yükümlüsüdür. b. Kocanın irtidat etmesi veya hürmet-i müsâhere meydana getirecek bir fiil işlemesi gibi tasarruflar hukuka aykırı tasarruflardır ama, bunlarda ayrılık sebebi olduğu için kocanın nafaka yükümlülüğü devam etmektedir.c. Ayrılığın karının hukuka uygun tasarrufları sonucu gerçekleşmesi durumunda da kocanın nafaka yükümlülüğü devam eder.

Şu durumlarda kadının nafaka hakkı düşer:

a. Ayrılık hukuka uygun olmayan sebeplerle kadın tarafından gerçekleştirilirse kadın nafaka hakkını kaybeder.
b.Kocanın ölmesi sebebiyle ölüm iddeti bekleyen kadının da nafaka hakkı söz konusu değildir. Bu durumdaki kadının hamile olup olmaması da sonucu değiştirmez.Kocası ölen kadının, ölen kocaya mirasçı olacağı, buradan alacağı miras payı ile nafakasını temin edebileceğini düşünmüşlerdir.


ALINTIDIR
Alıntı ile Cevapla