Konu Başlıkları: Ramazan ve Kadir gecesi
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 28Haziran 2016, 11:51   Mesaj No:2

KardelenGül

Medineweb Sadık Üyesi
KardelenGül - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:KardelenGül isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 31327
Üyelik T.: 23 Eylül 2013
Arkadaşları:10
Cinsiyet:bayan
Memleket:sivas
Mesaj: 734
Konular: 144
Beğenildi:354
Beğendi:311
Takdirleri:227
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart

b. Oruç Tutup Teravih Kılmanın Mükâfâtı

İkinci hadis-i şerif. Neseî’nin rivayetinde Peygamber Efendimiz SAS şu ifadeyle buyurmuş ki:

(İnnallàhe farade sıyâme ramadàn, ve senentü leküm kıyâmehû, ve men sàmehû ve kàmehû îmânen vahtisâben harece min zünûbihî keyevmi veledethü ümmühû.)

Biliyorsunuz İmam Neseî altı sahih hadis kitapları arasında çok meşhur olan, Sıhah-ı Sitte’den birisinin müellifidir. (Rahimehullahi rahmeten vâsiaten) O rivayet etmiş, kitabına almış. Sağlam kitap, güvenilir hadis-i şerifleri ihtiva eden güzel bir eser.

Diyor ki Peygamber Efendimiz:

(İnnallàhe) “Muhakkak ki Allah-u Teàlâ Hazretleri, (farada sıyâme ramadàn) Ramazan ayında oruç tutmayı farz kıldı.” Evet farzdır, büyük vazifedir, çok kıymetli bir ibadettir oruç ibadeti. Onu tutacak müslümanlar. Son derece kolaydır, son derece faydalıdır, son derece feyizlidir. Hem dünyasına, hem ahiretine, hem vücuduna, hem topluma, her yönden faydadır. Ramazan orucunu farz kıldı Allah.

Elhamdü lillâh Allah’ın farzlarını farz biliyoruz, seviyoruz. Haram kıldıklarını da haram biliyoruz, kaçınıyoruz, kaçınacağız mü’min olarak. Ramazanı seviyoruz, orucu seviyoruz.

(Ve senentü leküm kıyâmehû) “Ben de size Ramazanın kıyâmını sünnet eyledim, adet eyledim.” Kıyam işte burada geldi yine karşımıza; gece namaz kılmak demek. “Allah Ramazanın orucunu farz kıldı, ben de namazını sünnet kıldım.” Tabii Efendimiz’in sünnet kıldığı namazdan murat, geceleyin Ramazana mahsus olarak kıldığımız teravih namazı…

Senentü ne demek? Sünnet kıldım, adet ve itiyat olarak ortaya koydum demek.”O teravih namazını da, ben size sünnet kıldım.” diyor.

(Ve men sàmehû ve kàmehû) “Kim Ramazanı oruçla geçirirse ve bu benim sünnet kıldığım adet olarak ortaya koyduğum teravih namazını da kılarsa; (imânen vahtisâben) cân u gönülden inanarak, pırıl pırıl bir imanla ve sevabını Allah’tan gelecek diye bekleyerek, umarak, sevap dileğiyle, Allah’ın rızasını düşünerek kim yaparsa bu işi; (harece min zünûbihî) günahlarından sıyrılır, tertemiz olarak çıkar. (Keyevmi veledethü ümmühû) Annesinin onu dünyaya getirdiği gündeki masum yavrucak kadar tertemiz günahsız olur.”

Mâsum yavrucak sözünü hepimiz hiç itirazsız kabulleniyoruz. Tatlı bir bebeği düşünüyoruz. Yumuk gözleri, küçücük parmaklarıyla, akça, pakça, pembe yanaklarıyla güzel bir bebeği düşünüyoruz. Bebeğin mâsum olduğunu biz biliyoruz. Ama dünyada işte inançları yanlış olan bazı yerlerde, bazı insanlar da insanların suçlu olarak doğduğunu sanıyor. Yâni doğan çocuğu suçlu sayıyıyor. Halbuki doğan bir işlem yapmadı ki… İşlenmemiş bir şeyden dolayı, insan nasıl suçlanabilir?.. Suçlu saymak, yanlış.

Tabii İslâm, başka dinlerdeki yanlışlıkları düzeltiyor. Doğan her çocuk, İslâm inancı üzere tertemiz pırıl pırıl doğar, Allah indinde tertemizdir. Yaşarsa, annesi babası onu etkisi altına alır, yetiştirir.

Burada görüyoruz, hayret ediyorum. Ben arkadaşlara, “Burada gördüklerinizi şöyle Türkiye’deki gazetelere, mecmualara gönderin, yazın!” dedim. Bu yılbaşına gelişi, senenin sonunu, o kadar kuvvetli bir şekilde, o kadar candan kutluyorlar ki, o kadar önem veriyorlar ki, bütün millî eğitim, bütün okullar hep dini şeylerle…. Devlet daireleri hep noel çamıyla, ışıklarla donatılmış.

Bizim arkadaş diyor ki: “Dinsiz inançsız olanlar bile, hatta Güney Amerika’dan gelmiş Maocu insanlar bile aynen bunları yapıyor.” diyor. Yâni adet diye, millî benliği meydana getiren bir adet diye, çok kuvvetli bir şekilde devlet sahip çıkıyor.

Bir de bizim, bunların okullarında okuyan mâsum yavrucuklarımızı da alıyorlar, eğlence gibi giyimler, kuşamlar, ışıklar, renkler kiliseye götürüyorlar. Şarkılar, türküler diye, kilise korolarında ilâhiler okutturuyorlar. Herkes de gönderiyor çocuğunu. Sadece işte birkaç tane şuurlu, aklı başında kardeşimiz:

“–Olmaz, bu bizim inancımıza aykırı!” diyor.

“–Yok, bu inanç meselesi değil. Çocuklar için hoş bir şey… İlk defa sizi göndermiyor diye görüyoruz.” diyorlarmış.

Dikkat etmemiz, ibret almamız gereken yer ne?.. Dinlerine, örflerine, adetlerine çok önem veriyorlar. Kendi benliklerini meydana getiren şeylerin çocuklarda derin iz bırakması, benliklerine işlemesi için, çok kuvvetle çalışıyorlar. Her taraf noel ışıklarıyla donatılmış durumda. Bahçeler, çamlar, ağaçlar, devlet dairelerinin camları, içerileri, dışarıları her taraf… Umûmî apartmanların girişlerinde, her yerde…

Annesinden doğduğu zaman, mâsum bir insan halinde geliyor çocuk. Sonradan işte böyle örflerle, adetlerle yetiştiriliyor. Sonunda annesinin babasının inancına sahip, onların fikirleriyle fikirlendirilmiş bir kimse oluyor.

Ama ne olursa olsun, İslâm’a göre büluğ çağına geldi mi; temyiz zamanına, hayrı şerri ayırt edebilecek, sözün doğrusunu eğrisini ayırt edebilecek çağa geldi mi, herkesin Allah’ın varlığını, birliğini kabul etmesi lâzım! O eski halinde kalırsa, annesinin babasının kendisine yanlış olarak öğrettiği, “Şu puta tapacaksın, şu yanlış işi yapacaksın!” diye söylediklerinden sıyrılmazsa, kendisine vebali yüklenir. Çünkü Allah akıl vermiş. O akla göre Allah’ın varlığını birliğini bilip, Allah’a kulluğa yönelmesi lâzım, bâtıldan sıyrılması lâzım!

İşte Ramazan orucu böyle… Ramazanın gecelerinde de aşk ile, şevk ile, kandillerle, salât-ü selâmlarla kıldığımız teravih namazı da böyle… Onun için bunları çok dikkatle, aşk ile, şevk ile, sağlam rivayetlere dayanarak, hem yapın, hem de çoluk çocuğunuzu elinden tutun, camiye getirin! Benim profesörüm, çocuğunu en sonunda camiye götürmüş, arkadaşlar görmüşler nice yıllar sonra. Bana demişti ki:

“–Es’ad çok yanlış hareket ettik, çocuklarımızı yabancı okullara verdik, yetiştirdik ama, istediğimiz gibi yetişmedi.”

Kendisi de tam bu yolun yolcusu değildi. Çocuk da tabii, anneden babadan görecek. Çevre, devlet, her şey yardım edecek. Etmeyince, sonra annesinin babasının istemediği durumlar ortaya çıkabiliyor. Çocuk da neyi kaybettiğinin farkına varmıyor.

Bunları mukayeselerle insanlar anlayabilir. Âlem ne yapıyor, biz ne yapıyoruz? Herkes gider Mersin’e, biz gideriz tersine… O zaman, tersine gitmeyelim diye düzeltmesi lâzım.
__________________
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Alıntı ile Cevapla