Tekil Mesaj gösterimi
Alt 12 Nisan 2018, 19:41   Mesaj No:2

nurşen35

Medineweb Emekdarı
nurşen35 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:nurşen35 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 38944
Üyelik T.: 09 Şubat 2014
Arkadaşları:61
Cinsiyet:Bayan
Mesaj: 9.476
Konular: 1144
Beğenildi:4414
Beğendi:3686
Takdirleri:14203
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart

2.ÜNİTE ÖZET
-Kur’ân’ın Tanımı ve Unsurları
Kur’ân’ı terim olarak doğru bir şekilde tanımlayabilmek
Kur’ân lafzının kökü hakkında, İslâm âlimleri ve oryantalistlerin farklı
görüşleri vardır. İslâm âlimleri bu kelimenin hemzeli veya hemzesiz, türemiş
ya da türememiş olduğunu savunurlar. Bu görüşler arasında en doğru olan,
Kur’ân lafzının, okumak anlamındaki kara’eden türediğini savunan görüştür.
Kur’ân’ın terim anlamı ise şöyledir: Kur’ân, Hz. Muhammed’e vahiyle
indirilmiş, tevâtürle nakledilmiş, mushaflarda yazılmış, tilâvetiyle ibâdet
edilen, bir sûresinin –dahi olsa- meydana getirilmesi için meydan okuyan,
Fâtiha sûresiyle başlayıp Nâs sûresiyle sona eren, Allah’ın kelâmıdır.
Asıl hedefi, bütünüyle insanları hidâyete getirmek olan Kur’ân, insanları
doğru yola getirecek ve her iki dünyada da onları huzur ve mutluluğa
kavuşturacak tüm emir ve tavsiyeleri içermektedir.
Oryantalistlerin, Kur’ân lafzının etimolojisi hakkında ileri sürdükleri
maksatlı görüşlerin doğru olmadığını kanıtlayabilmek
Oryantalistler, Kur’ân lafzınınn kökünün, İbrânice veya Süryanice olan
keryani ya da kiryani’den türetmektedirler. Ancak bunun hiçbir tutarlı tarafı
yoktur. Çünkü Arapça, Süryânice ve İbrânice, Sâmi dilleri ailesindendir. Bu
dil ailesinin en eskisi, gelişmişi ve zengin olanı Arapça’dır. O halde, bu
dillerden Arapça’ya değil, Arapça’dan o dillere kelime geçmesi lazımdır.
İslâmiyet öncesi Araplar, ümmî bir toplum idi. Böyle bir toplumda diller
arasında kelime geçişlerinin tespiti sağlıklı olmaz. Ayrıca, ortaya çıkan yeni
eşyalara yeni isimler koyulur. Olmayan bir şey ise isimlendirilemez.
Câhiliyye devrinde Kur’ân yoktu. O halde oryantalistlerin iddiaları temelden
yanlıştır.
Kur’ân’ı, önceden nâzil olmuş ilâhî kitaplarla karşılaştırabilmek
Kur’ân, hem lafzı ve hem de manası Yüce Allah’tan olan mu’ciz bir kitaptır.
Ne önceki semâvî kitaplara ve ne de bütün çeşitleriyle hadislere
benzemektedir. Kur’ân’ın, -aralarında bazı benzerlikler olsa da- indirilişi,
hedefi, tertibi, korunması, muhtevâsı, olaylara bakışı, konuları anlatışı ve
işleyişi, içerdiği prensipler vb. bakımdan diğer ilâhî kitaplardan çok farklı ve
çok daha üstün vasıfları vardır.
Mekkî ve Medenî sûrelerin özelliklerini karşılaştırarak Kur’ân’ın, tedrîcî bir
metot uyguladığını farkedebilmek
Kur’ân, âyet ve sûrelerden meydana gelmektedir. Âyet, Kur’ân’ın sûreleri
içinde, bir veya birkaç kelime ya da cümleden meydana gelen ve başından ve
sonundan ayrılmış olan bölümlerdir. Âyetlerin tertîbi vahye dayanmaktadır.
Sayıları hakkında ihtilaf edilmiştir. İlk önce, Alak sûresinin ilk beş âyeti, en
son ise Bakara’nın 281. âyeti inmiştir.
Sûre, âyetlerden meydana gelen, başı ve sonu bulunan müstakil Kur’ân
parçasıdır. Sûrelerin tertibi konusu ihtilaflıdır. Fakat tevkîfî olduğu görüşü
daha ağırlıklıdır. Sûrelerin isimlendirilmesinin de tevkîfî olup olmadığı
tartışmalıdır. Bunun da tevkîfî olduğu görüşü ağırlıklıdır. Sûrelerin, Mekkî ve
Medenî şeklinde taksiminde en muteber görüş, hicretten önce inenlerin
Mekkî, sonra inenlerin de Medenî olduğu görüşüdür. Tam bir sûre olarak ilk
önce Fâtiha, en son da Nasr sûresi inmiştir.
Kur’ân’ı doğru ve anlamına uygun olarak okumanın metot ve kurallarını
uygulayabilmek
Kur’ân’ın kelimelerinin eda keyfiyetlerini ve ihtilaflarını nakledenlerine isnat
ederek bilmek şeklinde tanımlanan kırâatın mütevâtir, meşhur, âhâd ve şâz
gibi çeşitleri bulunmaktadır. Bunlar arasında sadece mütevâtir ve meşhur
kırâatla Kur’ân okunur. Bu gün sadece, Hafs rivâyetine göre Âsım, Verş
rivâyetine göre Nâfi ve Ebû Amr’ın kırâatı okunmaktadır.
Kelime üzerinde, kırâata tekrar başlamak niyetiyle nefes alacak kadar bir
zaman sesi kesmekten ibaret olan vakf ve ilk defa okumaya başlamaya veya
vakıftan sonra kırâata devam etmek için tekrar başlama anlamındaki ibtidânın
Kur’ân’ı, manasına göre okuma açısından büyük önemi vardır.
Kur’ân’ı okuyuş şekilleri şunlardır: Tahkîk, tecvîd kurallarını yerine
getirmede, okuyuş hassasiyetinin en son imkânını kullanarak okuma; tertîl,
acele etmeden, dura dura, anlaya anlaya okuma; hadr, tecvid kâidelerine
uymak suretiyle hızlı bir şekilde okuma; tedvîr ise, tahkîk ile hadr arasında
bir okuma tarzıdır.
__________________
O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR
Alıntı ile Cevapla