Tekil Mesaj gösterimi
Alt 20 Nisan 2018, 21:56   Mesaj No:9

nurşen35

Medineweb Emekdarı
nurşen35 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:nurşen35 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 38944
Üyelik T.: 09 Şubat 2014
Arkadaşları:61
Cinsiyet:Bayan
Mesaj: 9.476
Konular: 1144
Beğenildi:4414
Beğendi:3686
Takdirleri:14203
Takdir Et:
Standart

15. Kişisel dindarlığı doğrudan ya da dolaylı olarak
etkileyen en etkili kurum nedir ve etkileri nelerdir?

Cevap: Bireyin dindarlığının oluşmasında ve daha sonraki
dinî hayatının şekillenmesinde en etkili kurumun aile
kurumu olduğu konusunda eğitimcilerin hepsi fikir birliği
içindedir. Nitekim kişisel dindarlığı doğrudan ya da
dolaylı olarak konu edinen hemen tüm araştırmalar, aynı
hususa vurgu yapmaktadır. Bu nedenle aile kurumu, ilk
eğitim kurumu olarak kabul edilmektedir. Kuşkusuz aile,
sadece ilk dinî temellerin atıldığı veya ilk dinî eğilim ve
etkilerin geliştiği ortam değildir; aynı zamanda o, bireyin
sonraki dinî eğitim tercihlerini de birinci derecede
belirleyen en önemli sosyal yapıdır.


16. Ülkemizde üniversite düzeyinde yapılan çalışmalardan
elde edilen bulgular incelendiğinde -ilahiyat fakülteleri
hariç- yükseköğretimle dindarlık arasında nasıl bir ilişki
bulunduğu görülmüştür? Nedenleri nelerdir?

Cevap: Ülkemizde üniversite düzeyinde yapılan
çalışmalardan elde edilen bulgular incelendiğinde -ilahiyat
fakülteleri hariç- yükseköğretimle dindarlık arasında ters
yönlü bir ilişkiden söz edilebilir. Başka bir ifadeyle
öğrenim düzeyi yükseldikçe dindarlık düzeyinde düşüş
yaşanmaktadır. Kuşkusuz bu durumu besleyen sebepler
çok çeşitlidir. Sadece seküler odaklı eğitim veren fakülte
ve bölümlerde zaman zaman din ile bilimin karşı karşıya
gelmesi ya da yükseköğrenim sürecinin beraberinde
getirdiği sorgulayıcı akademik zihinsel yapıyla dinin
eleştirel bir tarzda değerlendirilmesi, akla ilk gelen
nedenler arasındadır.


17. Eğitim düzeyi yükseldikçe ya herhangi ciddi bir
değişiklik ortaya çıkmamakta ya da karmaşık ve tutarsız
ilişkiler gündeme gelebilmektedir. Eğitim düzeyi
yükseldiği halde dinî hayatında ciddi değişmeler
yaşamayanlar nasıl açıklanabilir?

Cevap: Eğitim düzeyi yükseldiği halde dinî hayatında
ciddi değişmeler yaşamayanlar, daha çok belirli
standartlara bağlı kurulu bir dinî çevreden gelenlerden ya
da özellikle dinî bunalım ve şüphelerle boğuşup
sonrasında kendini tatmin edecek belirli dinî kalıplara
sarılmayı tercih edenlerden oluşmaktadır. Kapalı dinî grup
ve cemaatlerde yetişenleri de bu çerçevede örnek teşkil
edebilecek başka bir kesim olarak sayabiliriz. Öğrenim
düzeyi-dindarlık ilişkisinin karmaşık sonuçlara yol
açtığıyla ilgili iki örnekle yetinebiliriz: Bir araştırma
bulgularına göre eğitim dinî organizasyonlara katılımı
desteklediği halde, eğitim seviyesi artan bireyler arasında
dinî organizasyonlardan ayrılma, din değiştirme ve dinden
dönme oranları daha fazladır (Sherkat ve Ellison, 2004).
Yine, eğitim seviyesinin yükselmesine bağlı olarak
dindarlıklarında daha dürüst ve tutarlı olmaya çalışanların
bir kısmı, eski olumlu dinî alışkanlıklarının bir kısmından
uzaklaşabilmektedir. Daha açık bir ifadeyle bazı dinî
tutum ve davranışlarda kalite artarken bazı dinî davranış
ve uygulamalar ortadan kalkmaktadır.


18. Ülkemizde hiç din eğitimi almayanların inanç
düzeyleri, din eğitimi alanlar ile farklılık göstermekte
midir?

Cevap: Ülkemizde üniversite öğrencileri üzerinde yapılan
bir araştırma, hiç din eğitimi almayanların Allah’a inanç
hususunda kararsız eğilimler geliştirdiklerini ve inanç
sorunları yaşadıklarını, ayrıca bunların dua ve ibadet
davranışlarında resmî ya da özel din eğitimi alanların çok
gerisinde kaldıklarını ortaya koymuştur. Liseli gençler
üzerinde gerçekleştirilen bir araştırmada ise Allah’a iman
konusunda en yüksek puanları İmam-Hatip öğrencileri
almasına karşın liseler arasında en düşük puanları Fen
Lisesi ve Anadolu Lisesi öğrencileri almıştır. Ayrıca dinî
şüphe ve tereddütler noktasında bu iki okul, en yüksek
oranlarla başı çekmiştir. Diğer taraftan ülkemizde yapılan
diğer birçok araştırma bulguları, din eğitimi alan
öğrencilerin daha dindar olduklarını gösteren ilave veriler
sunmaktadır. Ayrıca, fiziksel ve sosyal olayları
anlamlandırırken dinî referansları kullanma düzeyleri
bakımından İlahiyat Fakültesi öğrencilerinin diğer fakülte
ve bölümlerden anlamlı derecede farklılaştığı görülmüştür.


SOSYO-EKONOMİK DURUM VE DİNDARLIK
19. Sosyoekonomik düzey ile dindarlık arasında nasıl bir
ilişki vardır?

Cevap: Amerika ve Avrupa ülkelerinde yapılan
çalışmalar, dinî faaliyetlerin daha çok ekonomik durum
itibariyle orta gelir düzeyinde olanlar tarafından
yürütüldüğünü göstermektedir. Zenginler daha ziyade
göze hitap eden dinî faaliyetler içerisinde yer alırken
fakirler genellikle dinin duygusal ve manevî boyutuyla
ilgilenmektedirler. Buna göre gelir düzeyleri farklı olanlar,
dinî hayatın değişik boyutlarında farklı tutum ve
davranışlar sergileyebilmektedir. Esasen sosyal statü ile
dindarlık ilişkisi, farklı görüntüler altında yansıma
bulabilir.


20. Ülkemizde elde edilen bulgulara göre sosyoekonomik
düzey ile dindarlık arasında nasıl bir ilişki vardır?

Cevap: Bu konuda ülkemizde elde edilen bulgulara göre,
genelde orta gelir düzeyinde olanlar, üst gelir grubundan
daha yüksek dini yönelim göstermektedir. Gelir grupları
açısından en dindar olanlar, orta gelir düzeyinde yer
almaktadır. Onları alt ve üst gelir grupları izlemektedir.
Alt gelir grubunu oluşturanlar ise, dinî yaşayış itibariyle
orta ile üst gelir grubu arasında yer almaktadır.
Dolayısıyla üst gelir grubundakilerin orta ve alt gruplara
göre, dine daha ilgisiz bir tavır sergilediği söylenebilir.


21. Sosyo-ekonomik düzey- dindarlık ilişkisinde ortaya
çıkan farklılaşmaların ardındaki nedenler nedir?

Cevap: Sosyo-ekonomik düzey- dindarlık ilişkisinde
ortaya çıkan farklılaşmaların ardında pek çok neden etkili
olabilir. Bu noktada kişisel, toplumsal ve kültürel
nedenler, en genel çerçeveyi oluşturur. Daha
derinlemesine analizlerde, aynı toplumda, yörede ve
kültürde yaşanmasına karşın mevcut koşullara göre gelir
düzeyine bağlı değişen dindarlık biçimlerinden de
bahsedebiliriz. Ülkemiz açısından değerlendirildiğinde,
sosyo-ekonomik düzeyi yüksek olanların din ile daha az
ilgilenmelerini, muhtemel birkaç nedene bağlamak
mümkün görünmektedir: Özellikle Batılılaşma ve
modernleşme süreciyle birlikte, aydın kavramıyla
tanımlanan entelektüel üst kesimlerin ve sanat
camiasından önemli simaların dine ilgisiz yaklaşmaları,
diğer zenginlerin dine ilgisiz kalmalarına örnek teşkil
etmiş olabilir. Doğal olarak böyle bir anlayışta din, gelir
düzeyi düşük fakir ve yoksullar tarafından sahiplenen ve
yaşanan bir olgu olarak mahkûm edilmiş olur.


22. Üst gelir grubuna mensup kişilerin dinle ilişkisi nasıl
değerlendirilebilir

Cevap: Öğrenim durumu-dindarlık ilişkisinde üzerinde
durulduğu üzere, genellikle özel okullardan yetişen zengin
kesimin aldığı pozitivist-akılcı eğitimin etkisiyle dine
mesafeli bir zihniyet oluşturması, bu bağlamda akla gelen
başka bir nedendir. Bu çerçevede olmak üzere zengin aile
çocuklarının özel okul-dershane-ev üçgeninde geçirdikleri
çalışma temposu sırasında isteğe bağlı din eğitimi
alamamaları, zamanla dinî bilgisizlik nedeniyle onları dine
yabancılaşmış bireyler haline getirebilir. Kuşkusuz aile içi
dinî eğitim eksikliğinin, çocuğun dinî temellerden yoksun
olarak hayata atılmasındaki önemli payı, burada ayrıca
vurgulanmalıdır. Diğer taraftan içinde bulundukları yoğun
iş ortamı nedeniyle zenginler, ibadetlere zaman ayırma
noktasında kendilerini mazur sayabilir. Böyle bir gerekçe,
gittikçe onları dine daha da ilgisiz hale getirebilir. Yine,
üst gelir grubunda bulunanların dinî hayata ilgisiz kalması
__________________
O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR
Alıntı ile Cevapla