Konu Başlıkları: UĞUR ve UĞURSUZLUK
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 29 Nisan 2018, 11:08   Mesaj No:1

bilinmez

Meal Gurubu Üyesi
Medineweb Emekdarı
bilinmez - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:bilinmez isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13966
Üyelik T.: 27Haziran 2011
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 2.154
Konular: 309
Beğenildi:178
Beğendi:15
Takdirleri:560
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart UĞUR ve UĞURSUZLUK

UĞUR ve UĞURSUZLUK

UĞURSUZLUK

Allah-u teala şöyle buyuruyor:

"Onlara iyilik ve bolluk geldiği zaman: "Bu bize aittir" derler. Bir kötülüğe uğradıkları zaman da bunu Musa ve beraberindekilerinin uğursuzluklarına yorarlar. İyi bilin ki, onların uğursuz zannettikleri ancak Allah'ın elindedir. Fakat çoğu bu gerçeği bilmezler." (A'raf: 131)

Bu ayet Musa aleyhisselam'ın kavmi hakkında inmiştir.

"Musa ve beraberindekilerinin uğursuzluklarına yorarlar."

Allah-u teala ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

"İsrailoğulları kendilerine bir musibet ve kıtlık isabet ettiğinde şöyle derler:

"Bu Musa ve beraberindekilerin sebebiyledir."

Allah-u teala da böyle bir inancın batıl olduğunu şöyle bildiriyor:

"İyi bilin ki onların uğursuz zannettikleri ancak Allah'ın elindedir."

Allah-u teala bu sözüyle onlara şunu bildirmek istiyor:

"Şunu iyi biliniz ve anlayınız ki size isabet eden musibet ve kıtlık Musa ve onunla beraber olanlar sebebiyle değildir. Bilakis Allah'tandır. Böyle şeylerin size isabet etmesini Allah taktir etti. Bu sebeple Musa ve onunla beraber olanlarla hiç bir alakası yoktur. Aslında Musa ve beraberinde olanlar sizler için bir bereket ve hayır sebebidirler."

Ayetteki söz konusu olan kafirler, avamı kandırmak için gerçeği değiştirerek onların başına gelen musibet ve kıtlığın Musa ve baraberindekiler olduğunu söylüyorlardı. Oysa asıl gerçek böyle değildir. Çünkü Musa ve onunla beraber olanlar, onlar için bir bereket ve hayır kaynağıydılar.

"Fakat çoğu bu gerçeği bilmezler"

Başlarına gelen musibet ve kıtlığın Musa ve beraberindekiler sebebiyle olduğunu söyleyenler gerçekten büyük cehalet içerisindedirler. Zira onlar, bütün kainatı idare eden bir ilah olduğunu ve başlarına gelen her şeyin Musa ve onunla beraber olanlar sebebiyle değil de Allah'tan olduğunu bilmiyorlar.

Allah-u teala bu konuyla alakalı olarak bir başka ayette şöyle buyuruyor:

"Dediler ki: "Biz sizinle uğursuzluğa düştük. Sizin uğursuzluğunuz kendinizdedir. Doğrusu siz ölçüsüz kimselersiniz." (Yasin: 18-19)

Allah-u teala bu ayette bir köy ahalisinden ve onların rasullerine söylemiş oldukları sözlerden, rasullerinin de onlara verdikleri cevaptan haber veriyor.

"Biz sizinle uğursuzluğa düştük"

Köy ahalisi Allah'ın rasullerine şöyle demişlerdi:

"Biz sizi gördüğümüzde başımıza bir kötülük geleceğini hissettik. Biz sizin hayra delâlet ettiğinize değil kötülüğümüze ve helakimize sebep olacağınızı hissediyoruz."

"Sizin uğursuzluğunuz kendinizdedir."

Allah'ın rasulleri onlara şöyle cevap verdiler:

"Sizin uğursuzluğunuz sizinle beraberdir. Başınıza ne geliyorsa yaptığınız ameller sebebiyledir. Bu nedenle başınıza gelenlerin asıl sebebi bizzat sizlersiniz."

"Doğrusu siz ölçüsüz kimselersiniz."

Rasuller cevaplarına şöyle devam ediyor:

"Size isabet edenin sebebi size gönderilen rasuller değildir. Sebebi sizin ölçüsüzlüğünüz ve haddinizi aşmanızdır."

Bu ayet ile önceki ayet arasında bir çelişki yoktur. Şöyle ki; önceki ayet, musibet ve sıkıntıları taktir edenin Allah olduğunu bildiriyor. Bu ayet ise bunların asıl sebebini bildiriyor. Bu sebep ise kendileridir. Zira gerçekte uğursuzluk kendilerindendir. Onların başına gelen uğursuzluk onlardan hiç ayrılmayacaktır. Ve bu, onların işledikleri sebebiyledir. Öyle ki bu kimseler ölçüsüz davranan ve haddi aşan kimselerdir.

Bir şeyi uğursuz zannetmek ve uğursuzluğa inanmak cahiliyet insanlarının ve müşriklerin adetlerindendir.

Bu sebeple Allah-u teala bu adetlerinden dolayı kızarak onları kötülüyor ve bu uğursuzluk düşüncesinin olaylara hiçbir etkisi olmadığını bildiriyor.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ise, bir şeyde uğursuzluk olduğuna inanmayı yasaklayarak bunun şirk olduğunu söylemiştir.

Aşağıda zikredeceğimiz hadisler bunu apaçık göstermektedir:

Ebu Hureyre radiyallahu anh'den Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

"Adva, Tıyara, Hama, Safara" diye bir şey yoktur." (Buhari, Müslim)

Müslim aynı hadisi:

"Neva ve Gavl dahi yoktur" ilavesiyle naklediyor.

Adva: Sağlam bir kişiye bir hasta aracılığıyla hastalığın bulaşmasıdır. Rasulullah'ın böyle bir şeyin olmadığını söylemesinin sebebi; doğrudan doğruya o hasta kişi sebebiyle hasta olunduğuna değil de Allah'ın dilemesi sonucu bu hasta kişiden hastalık bulaştığına inanmanın gerekliliğini belirtmektir. Zira İslam inancında hastalığın doğrudan doğruya bulaşması yoktur. Her şey Allah'ın izni ve dilemesiyle olur. Bununla beraber İslam, insanların salgın hastalık olan yerlerden uzak durmak suretiyle tedbir almalarını ve Allah'a tevekkül etmelerini emretmiştir.

Tıyara: Uğura ve uğursuzluğa inanmaktır.

Hama: Kan davalarında öç ve intikam almak için uydurulmuş birtakım efsanelere inanmaktır. İslam bunu kesinlikle yasaklar. Cahil arapların inançlarına göre öldürülen bir kimsenin kanından, kemiğinden veya ruhundan kuşlar -bilhassa baykuş- türeyerek ölünün intikamı alınıncaya kadar bağırırlar. Bu yüzden ölen kimsenin yakınları ölüyü rahat ettirmek için intikamını almak zorunda olduklarına inanırlardı.

Safara: Sefer ayının uğursuz olduğuna inanmaktır. Sefer ayını veya başka bir ayı ya da herhangi bir günü uğursuz saymayı İslam yasaklamıştır.

Neva: Arapların "Enva" dedikleri ve 13'er günlük süre ile seher vakti, batıda görülen yıldızlarla ilgili inançlardır. Bunlar, yağmurların ve çeşitli hava değişimlerinin sebebi olarak bilinirdi. Hadisi şerifte bu ve benzeri inançlar kesinlikle yasaklanıyor. İslam inancında her şey Allah'ın iradesiyledir. Sebepler ancak Allah'ın iradesinin gerçekleşmesine bir vesiledir.

Gavl: Dev veya şeytanın ansızın ortaya çıkarak görünmesi inancıdır. Araplar, şeytanın çeşitli renklere bürünerek dev şeklinde kervanların önüne çıktığını ve kervanı yolundan şaşırtıp çölde mahvına sebep olduğuna inanırlardı.

Hadisi şerifteki "Gavl yoktur" sözü, Allah'ın adı zikredildiği veya Allah'a tevekkül edildiği zaman şeytanın insanları aldatamayacağı ve onlara bir kötülük yapamayacağı anlamındadır.

Enes radiyallahu anh'den Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

"Adva (bulaşma), Tıyara (uğursuzluk) diye bir şey yoktur. En çok hoşuma giden iyimserliktir."

Sahabeler:

"İyimserlik nedir?" diye sordular. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem

"Güzel sözdür." buyurdu. (Buhari, Müslim)

Ukbe b. Amir radiyallahu anh diyor ki:

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in huzurunda uğursuzluktan söz edildi.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

"En güzeli iyimserliktir. Uğursuzluk hiçbir müslümanın cesaretini kırıp geri bırakmaz. Şayet biriniz sevmediği bir şey görürse şöyle dua etsin: "Rabbim! iyiliği ancak sen ihsan edersin, kötülüğü ancak sen giderirsin. Bir halden bir hale geçmek, üstün gelmek ve muvaffak olmak ancak senin yardımınladır." (Ahmed, Ebu Davud, Beyhaki, Nevevi bu hadis için senedi sahih dedi)

İbn-i Mes'ud radiyallahu anh'den Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

"Uğursuzluğa inanmak şirktir. Uğursuzluğa inanmak şirktir"

İbn-i Mes'ud devamla şöyle diyor:

"Hepimizin içinden böyle bir şey geçerdi. Ancak Allah-u teala kendisine güvenmekle bunu giderdi." (Ebu Davud, Tirmizi bu hadis için sahihtir dedi.)

Abdullah b. Ömer radiyallahu anh'den Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

"Uğursuz olduğuna inanarak bir işi yapmaktan vazgeçmek şirktir."

Dediler ki:

"Bunun kefareti nedir?"

Şöyle buyurdu:

"Allah'a şöyle dua etmektir: "Allah'ım! Senin takdir ettiğin hayırdan başka bir hayır yoktur. Senin verdiğin uğurdan başka uğur olmaz. Senden başka hakkıyle ibadete layık ilah yoktur." (Ahmed, Taberani)

Bu hadisler gösteriyor ki herhangi bir kuşu, herhangi bir ismi, herhangi bir günü uğursuz saymayı İslam kesinlikle yasaklıyor ve böyle inananları kötülüyor.

Fakat iyimserliği güzel görerek buna izin verip tavsiye ediyor.

İyimserlik; yolculuk, evlenme veya hayırlı bir iş yapmaya niyet ettiğinde onu sevindirecek bir şey gördüğü veya duyduğu zaman bu işin yapılmasında hayır olduğunu düşünerek o işi yapmaya karar vermek ve bunu bir an önce gerçekleştirmeye çalışmaktır. Bunda hiçbir sakınca yoktur.

Uğursuzluk ise; din veya dünya ile ilgili hayırlı bir iş yapmaya niyet edildiğinde sevilmeyen bir şey görüldüğü veya duyulduğu zaman duyulan veya görülen şeyin kalbe etki ederek niyet edilen işten vazgeçirmesi veya kalbte bir üzüntü meydana getirmesidir.

Bir iş yapılmaya niyet edildiğinde kötü bir şey görmek veya duymak suretiyle bunu uğursuzluk sayarak yapılacak işten vazgeçmek, vazgeçmeyip kalben üzülmekten daha haramdır ve apaçık şirktir.
__________________
önce yazdığım katılım yaptığım beğeni yaptığım paylaşımların arasında azda olsa kuran ve sünnete uygun olmayan düşünceler olabilir.Bunların bana sorulmadan dikkate alınmasından mesul değilim... ...
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi bilinmez 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
ELFAZI KÜFÜR Tevhid Ve Şirk Konuları bilinmez 2 578 29 Ağustos 2021 23:16
BiR SORU Tevhid Ve Şirk Konuları bilinmez 19 5675 19 Aralık 2018 23:11
SiZCE HANGİSİ MÜSLÜMAN Tevhid Ve Şirk Konuları bilinmez 0 1000 18 Aralık 2018 22:55
ALLAH A iMAN NASIL OLUR.. Tevhid Ve Şirk Konuları bilinmez 0 1129 27 Ekim 2018 22:27
HELVADAN KANUNLAR ve TEKFİR Tevhid Ve Şirk Konuları bilinmez 0 1130 03 Ekim 2018 21:57