Konu Başlıkları: NİYETİNE GÖRE ECİR VAR SANA
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 21 Temmuz 2019, 10:27   Mesaj No:2

Nebevi Sevda

Medineweb Emekdarı
Nebevi Sevda - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu: Nebevi Sevda isimli Üye şuanda  online konumundadır
Medine No : 59388
Üyelik T.: 05 Nisan 2018
Arkadaşları:3
Cinsiyet:
Memleket:Istanbul
Yaş:52
Mesaj: 1.445
Konular: 329
Beğenildi:1751
Beğendi:1021
Takdirleri:13102
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart

Muhacir, Allah'ın yasakladığı şeyleri bırakan kimsedir" buyurur.[3] "Kim ahiret kazancını istiyorsa, onun kazancını çoğaltırız. Dünya kazancını isteyene de dünyalık veririz; ama onun ahirette bir nasibi olmaz".[4]
Bu hadis-i şerifin söylenmesine şöyle bir olayın sebep olduğu anlatılır:
Sahabîlerden biri, Ummü Kays adlı bir hanımla evlenmek ister. Fakat o günlerde Ümmü Kays Medine'ye hicret etmeyi düşünmektedir. Kendisiyle evlenmek isteyen sahabîye, niyeti ciddi ise Medine'ye hicret etmeyi ve orada evlenmeyi teklif eder. Mekke'deki kurulu düzenini terketmeyi henüz düşünmeyen o sahabî Ümmü Kays'la evlenmek arzusuyla Medine'ye hicret etmek zorunda kalır. Bu durumu bilen sahabîler, Ümmü Kays'ın muhaciri anlamında "Muhaciri Ümmü Kays" diye takıldıkları o zatın, hicret sevabı kazanıp kazanmadığını tartışmaya başlarlar. İşte o zaman Peygamber Efendimiz, bu hadis-i şerifle meseleye açıklık getirerek herkesin niyetine göre sevap kazanacağını belirtir.
Buhârî ve Müslim’in Hz. Ömer (r.a.)’den rivayet etmiş oldukları ve “niyet hadisi” diye meşhur olmuş olan hadis-i şerifte Allah Rasulü şöyle buyurmaktadır: “Ameller niyetlere göredir. Herkese niyet ettiği şey vardır. Öyleyse kimin hicreti Allah’a ve Rasulüne ise, onun hicreti Allah ve Rasulünedir. Kimin hicreti de elde edeceği bir dünyalığa veya nikâhlayacağı bir kadına ise, onun hicreti de o hicret ettiği şeyedir.” (Buhârî, Bed’ü’l-Vahy, 1, Eyman, 23; Müslim, İmaret, 155; Ebu Davud, Talak, 11; Tirmizî, Fedailu’l-Cihad, 16)
[2] Müslim, İmare 152
[3] bk. 1569 nolu hadis
[4] Şura süresi (42), 20
Efendimizin dayısının oğlu Sad b. Ebi Vakkas ve halasının oğlu Abdullah b. Cahş arasında geçen bir konuşma. Bir defasında Rasulüllah, Sad b. Ebi Vakkas’a: “Senin duan Allah katında makbuldür.” demişti.
Abdullah b. Cahş, Sad b. Ebi Vakkas’ın duasının Allah katında makbul olduğunu bildiği için Uhud Savaşı öncesi ona, “Gel kardeşim, birbirimize dua edelim.” der. Bunun üzerine Sad b. Ebi Vakkas ellerini açarak:
- Ya Rabbi! Savaş başlayınca benim önüme güçlü bir düşman askeri çıkar, onunla çarpışayım, ben onu öldüreyim, neyi varsa her şeyini ganimet olarak alayım. Rasulüllah’ın önüne getireyim ve böylece Allah Rasulünü bununla memnun edeyim, der.
Sonra da Abdullah b. Cahş, elini kaldırır söyle dua eder:
- Allah’ım! Benim önüme de güçlü bir düşman askeri çıkar, o benimle savaşsın, ben de onunla savaşayım. Sonra o beni öldürsün, benim kulağımı, gözümü, burnumu, elimi, ayağımı ve bütün uzuvlarımı birer birer kessin. Hesap gününde Allah Teâlâ bana: “Ey Abdullah, uzuvlarını ne yaptın?” deyince ben de, “Ya Rabbi, o uzuvlarımı sana getirmeye utandım, günahlarıma kefaret olarak Uhud’da bıraktım.” diyeyim şeklinde dua eder.
Alıntı ile Cevapla