Konu Başlıkları: Karia Suresi Tefsiri
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 05 Aralık 2008, 09:44   Mesaj No:2

Emekdar Üye

Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:47
Mesaj: 4.081
Konular: 315
Beğenildi:48
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Standart Cvp: Tefhimu'l Kuran Karia Suresi Tefsiri

Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla

1- 'Başa çarpıp patlak verecek olan' (kâria: kıyamet) ,(1)

2- Nedir o 'çarpıp patlak verecek olan?
3- Sana o 'çarpıp patlak verecek olan'ı bildiren nedir?
4- İnsanların, 'her yana dağılmış' pervaneler gibi olacakları gün,
5- Ve dağların da 'etrafa saçılmış' renkli yünler gibi olacakları (gün) .(2)
6- İşte,(3) kimin tartıları ağır basarsa,
7- Artık o, hoşnut olunan bir hayat içindedir.
8- Kimin de tartıları hafif kalırsa,(4)
9- Artık onun da anası (son durağı) "hâveyi"dir (uçurum) .(5)
10- Onun ne olduğunu (mahiyetini) sana bildiren nedir?
11- O, kızgın bir ateştir.(6)

AÇIKLAMA

1. Burada "Elgariatü" kelimesi kullanılmıştır. Lafzî tercümesi "çarpan"dır. "Kâria"nın manası, bir şeyin başka bir şeye çarpmasından çıkan sert sestir. Lugat yönünden "kâria" kelimesi, "korkunç olay, büyük felaket"i izah etmek için kullanılır. "Kara'tu hamu'l karia" yani, "filan kabile veya kavmin başına şiddetli felaket gelmiş" örneğinde olduğu gibi. Kur'an-ı Kerim'de bir yerde bu kelime, bir kavme büyük bir musibet indiğini ifade etmek için kullanılmıştır: "Yaptıkları yüzünden inkar edenlerin başlarına ani bir bela gelecek." (Rad, 31) Bu suredeki "karia" ise, kıyamet olayı için kullanılmıştır.
Hakka suresinde kıyamet yine "karia" ile ifade edilmiştir. (Hakka, 4) Burada kıyametin birinci safhasından, ceza ve mükafaatın sonuna kadar ahiret hayatının bir bütün olarak zikredilmesi dikkat çekicidir.
2. Buraya kadar olan bölüm, kıyametin birinci merhalesini zikirdir. Yani dünya nizamının altüst olacağı o büyük olay vuku bulduğu zaman, insanlar, ışık geldiğinde pervanelerin her tarafa dağılması gibi korku içinde sağa sola koşacaklardır. Dağlar rengarenk yün gibi atılacaktır. Dağlar çeşitli renkte oldukları için "renkli yün"e benzetilmiştir.
3. Burada kıyametin ikinci safhasını zikir başlamaktadır. İnsan tekrar Allah'ın huzuruna çıkacaktır.
4. Burada "mevazin" kelimesi kullanılmıştır. Bu kelime, "mevzun" ve "mizan" kelimelerinin çoğuludur. Eğer bunu "mevzun"un çoğulu olarak kabul edersek "mevazin", Allah (c.c.) huzurunda ağırlık taşıyan ve mükafaata müstehak olan ameller anlamına gelir. Eğer "mizan"ın çoğulu olarak değerlendirirsek, o zaman terazinin kefesi kast edilmiş olur. Birinci şekilde "mevazin"in ağır ve hafif olmasının anlamı, iyi amellerin kötü amellere karşı ağır ya da hafif olmasıdır. Çünkü Allah'ın indinde yalnız iyi ameller ağırlık taşır ve onların bir değeri vardır. İkinci şekilde "mevazin"in ağır olmasının anlamı, Allah'ın adaletli mizanında iyilik tarafının kötülüğe göre daha ağır olmasıdır. Amellerin hafif olmasının anlamı ise, iyilik kefesinin, kötülük kefesine göre hafif olmasıdır. Bunun yanısıra Arapça'da ıstılah olarak "mizan", ağırlık manasında da kullanılmaktadır. Bu mana bakımından ağır ve hafif olmaktan murad, iyiliğin ağır veya hafif olmasıdır. Her halükârda "mevazin", "mevzun", "mizan" ya da "vizin" olarak kabul edilse de anlamı pek değişmez. Allah'ın adaleti, insanların sermayesi olan amellerin taşıdığı vezne, iyiliğin hafif ya da ağır olmasına göre karar verecektir. Bu konuya Kur'an-ı Kerim'in pek çok yerinde değinilmiştir. Bunları göz önüne alırsak konu daha iyi anlaşılır. Mesela A'raf suresinde şöyle denmiştir: "O gün tartı tam doğrudur. Kimin tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtulanlardır. Kimin tartıları hafif gelirse, işten onlar da ayetlerimize haksızlık etmelerinden ötürü kendilerini ziyana sokanlardır." (A'raf 8-9) Kehf suresinde ise şöyle buyurulmuştur: "Dünya hayatında bütün çabaları boşa gitmiş olan ve kendileri de iyi iş yaptıklarını sanan kimseler, işte onlar Rabb'lerinin ayetlerini ve O'na kavuşmayı inkâr eden, bu yüzden amelleri boşa çıkan kimselerdir. Kıyamet günü onlar için bir terazi kurmayız." (Kehf, 104-105) Enbiya suresinde de şöyle buyurulmuştur: "Kıyamet günü için adalet terazileri kurarız. Hiç kimseye bir haksızlık edilmez. Bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa onu getiririz.
Hesab gören olarak biz yeteriz." (Enbiya, 47) Bu ayetlerden anlaşılıyor ki, küfür hali ve bunun yanısıra hakkı inkâr, kötülük kefesini ağır bastıracak kadar büyük bir kötülüktür. Kafirlerin hiçbir iyiliği kötülük kefesini kaldıramayacaktır. Fakat mü'minin terazi kefesinde öncelikle imanın ağırlığı olacak, bunun yanısıra dünyada yaptığı iyilikler de ağırlık yapacaktır. Diğer taraftan, yaptığı kötülükler öbür kefeye konarak iyilik yönünün mü, kötülük yönünün mü ağır bastığı görülecektir.
5. Burada "Fe ümmühühaviyeh" kullanılmıştır. "Onun anası haviye olacaktır" anlamına gelir. "Hâviye", "hava" kelimesinden gelmektedir. Manası, yüksek yerden aşağı düşmektir. "Hâviye", derin çukur için de kullanılır. Cehennemin haviyesi, çok derin olan ve ehl-i cehennemin yukarıdan içine düşeceği yer olacaktır. "Onun anası cehennem olacak"a gelince: Bunun anlamı, çocuğun korunma yerinin annesinin kucağı olması gibi, ahirette de ehl-i cehennem için cehennemden başka kucak olmayacaktır.
6. Yani, o sadece derin bir çukur değildir. Aynı zamanda körüklenmiş ateşle de doludur.
KARİA SURESİNİN SONU
Alıntı ile Cevapla