Tekil Mesaj gösterimi
Alt 04 Aralık 2007, 11:34   Mesaj No:1

CaferTayar

Medineweb Sadık Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:CaferTayar isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 89
Üyelik T.: 21 Ağustos 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 555
Konular: 227
Beğenildi:15
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Efendim iz’in beş altın tavsiyesi

Efendim iz’in beş altın tavsiyesi

Ümmetine yapmış olduğu bütün tavsiye ve teklifleri altın değerinde olan
Âlemlerin Efendisi (sas) hep öğrenmeyi ve öğretmeyi teşvik etmiştir.


Elbette ki, onun tavsiyeleri arasında, öğrenme ile öğretme ortasında
öğrendiğini yaşama ve onunla amel etme de vardır.
Çünkü İslam’da kuru bilgi ve onun hamallığı makbul değildir.
Zaten Efendimiz (sas), “Kim ki, bildikleriyle amel ederse
Allah, ona bilmediklerini de öğretir.” buyurmuşlardır.
Evet, Nebiler Serveri yine bir defasında çevresinde bulunan
Ashab-ı Kiram’a şöyle bir teklifte bulunur: “
Kim, benim şimdi söyleyeceğim nasihatleri tutar, onlarla amel eder
ve onları hayatına tatbik edecek birilerine öğretir?”
Böyle bir teklif karşısında hadiseyi bize nakleden ilim abidesi
Hz. Ebu Hureyre (ra) hemen öne atılır ve “Ben, Ya Resulallah” der.
Sevgili Peygamberimiz (sas) onun elinden tutar ve şu beş altın prensibi tavsiye eder:
1. Allah’ın haram kıldığı şeylerden sakın ki, insanların en takvalısı olasın.
2. Allah’ın sana vermiş olduğu şeylere rıza ve kanaat göster ki, insanların en zengini olasın.
3. Komşuna iyilik yap ki, gerçek mü’min olasın.
4. Kendin için istediğin şeyleri diğer insanlar için de iste ki, hakiki bir Müslüman olasın.
5. Çok gülme! Çünkü gülmenin çoğu kalbi öldürür.

Gerçekten hayatın tamamını kuşatacak çapta tavsiyeler bunlar.
Allah’ın haramlarını haram bilme ve onlardan uzak kalma,
İbadetlerimizin huşu ve ihlâs içinde olabilmesinin ön şartıdır.

Ahmet b. Hanbel Hazretlerine “Takva nedir?” diye sorulduğunda “
Takva helal lokma yemektir.” cevabını verir.
Demek ki, takvaya ermenin yolu yediklerimize ve içtiklerimize
Azami dikkat etmek ve helal olmasına bakmaktan geçiyor.
İkinci olarak, kanaat ve rıza konusu geliyor.
Aza kanaat eden çoğu da bulur. Çünkü kanaat bitmeyen bir hazinedir.
Efendimizin beyanları içinde bu, aynı zamanda rıza makamıdır.
Keşke bugün, doyumsuz ve elindekilerle yetinmeyen insanlara
Kanaat, rıza ve tutumluluğun ne büyük bir hazine ve define olduğunu anlatabilseydik. Yine bu hususta şahane bir tespite şahit oluyoruz: “
İktisatsızlık ve kanaatsizlik yüzünden tüketiciler çoğalır, üreticiler azalır.
Herkes gözünü hükümet kapısına diker.
O vakit sosyal hayatın temeli olan sanat, ticaret ve ziraat geriler.

O millet de gerileyip fakir düşer.” Komşular iyilik bekliyor
Diğer bir husus da komşuya iyilik yapmaktır.
İyiliklerimizi komşularımızın iyiliklerine bağlama değil de,
Onlar kötü de olsalar, yine de iyilik yapmak ve onlarla iyi geçinmeye çalışmak gerekiyor.
Zira güzel bir sözde denildiği gibi, “İyiliğe iyilik, her kişinin kârı.
Kötülüğe iyilik er kişinin kârı! İyiliğe kötülük ise şer kişinin kârı!”
Aslında bugün sadece komşuluk ilişkilerimizi
Efendimiz’in tavsiye buyurduğu iyilik düzlemine oturtabilseydik,
Birçok problem çoktan hallolup gitmişti.

Başkası için kötülük düşünme
Peygamber Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) tavsiye ettiği dördüncü husus da,
Kendimiz için istediklerimizi başkaları için de isteyebilme hususudur.
Bu da zorlardan zor bir mesele; ama insanlar arasında yerleştiği takdirde
Bütün kötülüklerin önüne geçebilecek çapta müthiş bir prensip.
Yaşatma ruhunun Nebi diliyle ifadesi.
Kendimiz için istediğimiz şeyleri başkaları için de ister hale geldiğimizde,
Nefsimize hoş gelmeyen ve çirkin gördüğümüz şeyleri de
Diğer insanlar namına istemeyeceğiz.
O zaman ortaya mükemmel bir denge insanı çıkacak.
Bu denge insanlarının sayısının ekseriyette olduğu bir toplum da
İçinde yaşanmaya değer bir toplum olacaktır.
Son husus da, gülme ve kahkahaya boğulma meselesidir.
Hiçbir derdi yokmuşçasına habire gülen insanlar,
Ciddiyetten uzak ve hedefsiz kimselerdir.
Hayatında sadece birkaç sefer dişleri gözükecek kadar gülen
Allah’ın sevgili Dostu’nun (sallallâhu aleyhi ve sellem),
Çok aşırı gülmenin kalbi öldüreceğini beyan etmesi boşuna değildir.
Bütün insanlığın kederini boynuna almış o Mahzun Nebi
Hep mütebessim idi; ama kahkaha atmıyordu
Ve katıla katıla gülmekten uzak bulunuyordu. “
Ümmetim!” deyip başka şey demeyen o Büyük Ruh
(sallallâhu aleyhi ve sellem) nasıl gülebilirdi ki!
O halde, kalbi karartan kahkahalardan bizler de sakınmalı ve onun yerine
Tebessümü tercih etmeliyiz.
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi CaferTayar 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Hacet kapısın tıklarken Şiirler ve Şairler CaferTayar 0 1911 13 Eylül 2008 10:34
geçmiş zaman aynası Şiirler ve Şairler CaferTayar 0 2029 13 Eylül 2008 10:29
Cuma Günü Selevat Getirmenin Önemi: Dua Bölümü Seyyid 1 2332 12 Eylül 2008 11:39
rahmet katrelerinde bir  cuma  soluğunda dua Dua Bölümü CaferTayar 0 2229 12 Eylül 2008 11:31
Hayat ve kulluğumuz açısından Ramazan Cuma-Bayram-Kandiller CaferTayar 0 1823 06 Eylül 2008 12:07