Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Alimler(Rh) (https://www.forum.medineweb.net/218-alimlerrh)
-   -   "Seyyid Kutub kimidir...?" (https://www.forum.medineweb.net/alimlerrh/21229-vequotseyyid-kutub-kimidirvequot.html)

kamer34 20 Şubat 2012 23:31

"Seyyid Kutub kimidir...?"
 
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]



Haci ibrahim Kutub’un oglu olan Seyyid Kutup, 1906′da Asyut kasabasina bagli Kalia köyünde dünyaya geldi. Babasi köyde, sayilan bir kisi ve Vatan Partisinin bir üyesi olarak bilinmekteydi.

O zaman bu partinin baskanliginda Mustafa Kamil vardi. Haci Ibrahim Kutup ziraatla ugrasir, elde ettigi mahsulün bir kismini satar bir kismini da fakirlere infak ederdi. Annesi ise çok mütedeyyin ve bir aileye mensup birisiydi.

Seyyid Kutup’un Hamide ve Emine adli iki kiz kardesiyle Muhammed adinda küçük bir de erkek kardesi vardi. Daha Kahire’de okurken babasini kaybedince, annesinin ve kardeşlerinin bütün mesuliyetleri onun üzerine yikilmis oluyordu. O bu durumdan oldukça sıkılmıştı.


Bu sıkıntıdan biraz olsun kurtulmak için, annesini Kahire’ye tasinmaya razi eder ve Kahire`ye tasinirlar.


1940′da annesinin ani vefati Seyyid Kutub’u oldukça etkilemisti.
Kendisini hayatta yalniz hissetmeye baslar. Bu konudaki duygularini bizzat kendisi bazi kitaplarinda anlatmaktadir. Seyyid Kutub, 20. yüzyılın en büyük ve önemli düşünürlerinden biridir. O inancı uğruna tüm sıkıntı ve güçlüklere göğüs geren, hatta bu yolda canını vermekten dahi çekinmeyen düşünceleriyle, yaşantısıyla çevresine ışık saçan önder bir şahsiyettir.

Seyyid Kutub, Yüce Allah’ın: “Mü’minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah’a verdikleri söze sadık kaldılar. Onlardan kimi (Allah yolunda şehid edilmek suretiyle) adağını yerine getirdi, kimi de (şehid olmayı) beklemektedir. (Ahidlerinde) hiçbir değişiklik yapmamışlardır” (Ahzab, 33/23) ayetinde sözü edilen kişilerden olduğuna inandığımız ve çağın yetiştirdiği müstesna insanlardan biridir.

1906′da Mısır’ın Asyut kasabasında doğan Seyyid Kutub aslen Arabistanlıdır. Dedesi Şeyh Vakur, Arabistan’dan Mısır’a göç etmiş ve burada çiftçilikle uğraşmaya başlamıştır.

Seyyid Kutub, annesinin yoğun istek ve teşvikiyle küçük yaşlarda Kur’an’ı ezberledi. Babası İbrahim Kutub’a ithaf ettiği “Kur’an’da Kıyamet Sahneleri” adlı eserinde şöyle der: “Babamın en çok dikkat ettiği şey, bizim ruhumuza ahiret duygusunu yerleştirmekti.”

İlk eğitimini aile içinde aldıktan sonra, el-Ezher Üniversitesinde orta ve lise tahsilini yaptı. Daha sonra Daru’l-Ulum Fakültesi’ni bitirdi.

1933′te aynı fakültede edebiyat dalında öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladı. O dönemde “Yeni Fikir” adı altında bir dergi çıkardı.

1941′de sosyoloji doktorası yapmak üzere Maarif vekaleti tarafından Amerika’ya gönderildi. Yine aynı dönemlerde Müslüman Kardeşler cemaatiyle birtakım ilişkilere girmişti. 1945′te Amerika’dan döndükten bir süre sonra da, tamamen bu cemaate katıldı.
Cahiliyeden Hidayete

Seyyid Kutub’un hayatı, iki döneme ayrılır:

Birincisi, Allah’a olan inancını da koruyarak, sosyalizme yöneldiği ve daha çok edebi çalışmalara ağırlık verdiği dönemdir ki, kendisi bunu “cahiliye dönemi” olarak adlandırır. Bu dönemde “Dikenler”, “Köyden

Bir Çocuk” ve “Sihirli Şehir” adlı üç romanı yayınlanmıştır.


İkincisi, İslami fikir ve anlayışının derinleştiği ve olgunlaştığı ve Müslüman Kardeşler’e katıldığı dönemdir.

Zulüm ve İşkence

Seyyid Kutub, 1954′te tutuklanarak askeri hapishaneye kondu. Hapishane cellatları tarafından ağır işkencelere maruz kalması sonucunda mide ve bağırsak kanamasına maruz kaldı. Buna rağmen cellatlar eğitilmiş köpekleri onun üzerine salıyor, hastalık ve yorgunluktan dolayı bir an bile koşamadığı zaman köpekler vücudunu parçalıyordu.

Mahkemesini izlemek amacıyla Mısır’a gelen insan hakları temsilcisinin Seyyid Kutub’un vücudundaki işkence izlerini görmemesi için mahkemesi ertelendi.


İnsan hakları temsilcisinin Mısır’dan ayrılmasından iki hafta sonra Kutub, mahkemeye çıkarılarak 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı.


Hapiste on yıl kaldıktan sonra sıhhi sebeplerden dolayı serbest bırakıldı. Ama kendi evinde zorunlu ikamete tabi tutuldu.


1965′te “Yoldaki İşaretler” adlı eserinden dolayı tekrar tutuklanan Kutub, bu kez üç dört hastalığa birden yakalanmış, yaşı da 60′a dayanmıştı. Cellatlar tam dört gün boyunca onu bağladılar, yiyecek ve içecekten de mahrum bıraktılar.

Su istediğinde cellatlar suyu getiriyor ancak ona vermiyor, daha fazla eziyet çektirmek için getirilen suyu gözleri önünde yere döküyorlardı.


Yapılan bunca işkenceye rağmen onu davasından vazgeçiremeyince bu kez psikolojik işkence yapmaya başladılar. 25 yaşındaki mühendis yeğeni Rıfat Bekr eş-Şafii’yi getirerek gözleri önünde ona akıl almaz işkenceler yaptılar. İşkencelere dayanamayan Rıfat dayısının gözleri önünde şehit oldu.


Bu yolla da Kutub’u vazgeçiremeyince bu kez Azmi adındaki diğer yeğenini getirerek abisi Rıfat gibi şiddetli işkencelere tabi tuttular. Az daha o da abisi gibi şehit olacaktı. Cellatlar bununla da yetinmeyerek Şehit Rıfat’ın annesi Nefise Kutub ile Seyyid Kutub’un diğer kız kardeşi Emine Kutub’a da dehşet verici işkenceler yaptılar.

O dönemki Mısır firavunu tağutu Cemal abdülnasır akla hayale gelmeyecek türlü türlü şehide işkence yaptılar.

Özellikle yoldaki işaretler kitabının yayınlanması ile birlikte tüm dünyanın gözü kulağı bu şehidin üzerine çevrilmişti. Halk tarafında da büyük bir hayaranlık sevgi saygı duymaya başlamıştı. Cemal Abdülnasır tağutu artık halkın tepkisinden dolayı onu idam etme riskine giremiyor ve şehide haber göndererek kendisinden özür dilemesini yazdıklarına son vermesi gerektiği haberini gönderir.

Bunun karşısında şehidin ifadesi şu olur.


“Eğer ben ha hakkın hükmüne mahkum olmuşsa ben bu hükme razıyım yok eğer ben kafirlerin hükmüne mahkum edilmişsem onlardan çok daha yüce bir düşünceye sahip olduğum için Zalimlerden ve münafıklardan merhamet dilemem”


Caniler burada zikrettiğimiz ve zikredemediğimiz onca işkenceye rağmen Seyyid Kutub’u davasından vazgeçiremeyince diğer kız kardeşi Hamide Kutub vasıtasıyla kendisiyle pazarlık yapmaya başladılar.

Bu sözleri onu ebedileştiren, tüm İslam aleminde örnek ve önder bir mücahit olarak tanınmasına vesile olan sözler olmuştur.


Ve sonuç kaçınılmaz oldu tağutlar şehidi idam ettiler. Büyük halk kitleleri ayaklanma yapmasına rağmen şehrin ucra bir köşesinde bu emellerini gerçekleştiren

firavunlar,günümüzdeki firavunlar gibi kendilerine müslüman diyen firavunlardandılar.


Onun dünyevi bedeni idam yoluyla öldürülüp toprağa gömüldü, ama gösterdiği kararlılık fikirlerini kendisine yönelen inanç sahiplerinin önünü açan bir meşale kıldı.


Seyyid Kutub, eş-Şeyh Abdülfettah İsmail ve Muhammed Yusuf Havvaş’la birlikte idama mahkum edilmişti. İdam kararı 29 Ağustos 1966′da infaz edildi


İnsanların Allah’ın yüce kitabını doğru bir şekilde anlamalarına yardımcı olmak için büyük ve örnek çabalar ortaya koymuştur. İhlas ve samimiyetle ortaya konulan ilmi faaliyetlerde yanılma halinde bile sevap olduğunu Allah Resulü (s.a.s.) bildirmiştir.
O bir meşale yakmıştır. Bize o meşaleden istifade etmek düşüyor. Asıl izlenmesi gereken yol ise Allah’ın yoludur. Seyyid Kutub’un verdiği mesaj da zaten budur.


Halen, özellikle tasavvufi kesimlerinin her fırsatta hışmına uğrayan şehid sen her zaman eserlerinle aramızda yaşayacaksın.

Biz onun için Allah’tan rahmet ve mağfiret dilerken, Yüce Allah’ın ona lütfettiği şehadet mertebesini bize de lütfetmesini temenni ediyoruz

Makamın Cennet Olsun ey şehid….

Bu günden sonra bu bölümde şehidin fizilal-il Kuran adlı eserinden tevhid dersleri işlemeye başlayacağız inşallah tüm müslüman kardeşlerimin konu astıktan sonra yorumlarıyla katkı yapmaları istirhamımdır.. Haftada iki konu asmayı düşünüyorum inşallah-u rahman..

Allah’a emanet olunuz..

kamer34 21 Şubat 2012 03:59

Cevap: "seyyid kutub kimidir...?"
 
1- Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
2- Hamd, tüm alemlerin Rabbi olan Allah `a mahsustur.
3- Rahman ve Rahim
4- Din gününün sahibi (maliki)
5- (Allah'ım!) Yalnız sana kulluk eder, yalnız senden yardım dileriz.
6- Bizleri doğru yola ilet,
7- Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna; gazaba uğrayanların ve sapıkların yoluna değil.


Bu sure, namazların her rekâtında okunmak üzere belirlenen ve onsuz kılınacak namazın kabul olunmadığı bir suredir. Kısa olmasına rağmen bu sure, İslâm düşünce sisteminin sözünü ettiğimiz temel ilkelerini ve bu düşünce sisteminden kaynaklanan insan bilincine yön verici ana prensipleri içerir.

Müslim'in, Alâ b. Abdurrahman yolu ile Hz. Ebu Hureyre'ye dayandırarak bildirdiğine göre Peygamber efendimiz şöyle buyuruyor:


"Yüce Allah şöyle buyurur: "Ben namazı kendim ile kulum arasında ikiye böldüm. Yarısı bana ve öbür yarısı kuluma aittir. Kulum istediğine kavuşacaktır."

Kul, "Elhamdü lillâhi rabbilalemin" dediği zaman, Allah, "Kulum bana hamd etti" der. Kul, "Errahmanirrahim" dediği zaman, Allah, "Kulum, bana övgü sundu" der. Namaz kılan kul, "Maliki yevmiddin" dediği zaman, Allah "Kulum benim şanımın yüceliğini ifade etti" der.

Namaz kılan kul, "İyyake na'budu veiyyake nesteın" dediği zaman, Allah, "Bu söz hem bana ve hem de kuluma aittir. Kuluma istediği verilecektir" der. Kul, "İhdinessıratal müstakim, sıratallezine en'amte aleyhim, gayrilmağdubi aleyhim veleddallin" dediği zaman, Allah, "Bu söz
tamamen kulumla ilgilidir, ona istediği verilecektir" der."

Umarım, bu sahih hadis, yaptığımız açıklamalara ek olarak, Fatiha suresinin günde en az onyedi kez ya da kıldığımız her rekâtta okunmasının zorunlu olmasında gizli olan sırların anlaşılmasına yardım eder.

İSLAM'IN RABB ANLAYIŞI

Ayetin öbür yarısını oluşturan "Rabbil alemin (tüm alemlerin Rabbi)" tamlamasına gelince, bu ifade İslâm düşünce sisteminin temel dayanağını temsil eder.

Gerçekten, "mutlak ve sınırsız Rabb"lık kavramı İslâm inancının temel ilkelerinden biridir. Rabb, malik ve tasarruf sahibi demektir. Sözlük anlamı ile "efendi", "eğitmeye ve geliştirmeye yetkili kimse" demektir. Eğitme ve geliştirme ile ilgili bu tasarruf bütün alemleri, yani bütün varlık(arı içerir. Çünkü yüce Allah evreni yarattıktan sonra onu kendi haline bırakmıyor, aksine onu geliştirme, gözetme ve eğitme yoluyla tasarrufu altında tutuyor. Bu açıdan bakıldığında tüm alemler, tüm varlıklar alemlerin Rabbi olan Allah'ın koruması ve gözetimi altındadır.


"Mutlak Rabb"lık kavramı, eksiksiz ve yaygın Tevhid anlayışının açıklığa kavuşmuş, netleşmiş halı ile, bu realitenin (gerçeğin) netleşmemiş halinin bulanıklığı arasında bocalayan insan için, yol ayrımındaki işaret levhası konumundadır. İnsanlar çoğu kere hem evreni tek başına yaratan Allah'ın varlığına ve hem de sosyal hayata egemen olan birden çok ilahın varlığına inanır.


(Şehit burada insanların allahı gökyüzünde yani evrende RAB olarak benimsediklerini fakat yeryüzünde allahı tek ilah olarak kabul etmediklerine dikkat çekmektedir..hani bizler 4.5 yılda bir sandık başına gideriz oy kullanırız ya işte bu suretle onlara ilahlık vasfını vermiş oluruz bu durumun çok gülünç bir durum olduğunu söylüyor .........okuyoruz...)


Bu inanış biçiminin saçmalığı ve gülünçlüğü son derece açıktır ama ne yazık ki bu; dün de vardı, bugün de var. Müşriklerden bir grubun, taptıkları değişik ilahlarla ilgili olarak: "Biz onlara sırf bizleri Allah'a yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz" (Zümer Suresi, 3) dediklerini bize haber veren Kur'an-ı Kerim, Ehli Kitap'tan bir grup hakkında da:


"Onlar Hahamlarını ve Rahiplerini Allah'tan ayrı rehber edindiler" (Tevbe Suresi, 31) şeklinde bahsetmektedir. Bilindiği gibi İslâm'ın geldiği dönemde yeryüzünde egemen olan cahiliye inanışlarının büyük kabul ettiği "ilah"lar yanında çok sayıda "ilahcık"lar her yanda cirit atıyordu.


Bu surede mutlak Rabb'lık kavramının vurgulanması ve bu Rabb'lık kavramının tüm varlıkları kapsamına alması, düzenli inanç ile inanç anarşisi arasındaki yol ayrımını oluşturur. İslâm'ın hedefi, çok ilahlılık yükünü insanların sırtından indirerek onları değişik ilahlar arasında şaşkınlıktan kurtarmak, kendi dışındaki tüm varlıklarla birlikte mutlak egemenliğini onayladıkları tek bir ilaha yöneltmektir.


Ardından da bu varlıkların vicdanlarını, yöneldikleri tek ilahın gözetimi ve etkili Rabblığında, korumasının kesintisizliği, ebediliği ve yok olmazlığı ve ihmal etmezliğinde güvene kavuşturmaktır.

(Burası çok önemli.....çünkü günümüzdede durum bu)

İslâm'ın geldiği günlerde dünya, üstüste yığılmış çeşitli inanç, düşünce, masal, felsefe, kuruntu ve görüş bulutlarının egemenliği altında idi. Bu bulut katmanlarında hakk ile batıl, gerçek ile düzmece, din ile hurafe, felsefe ile masal biribirine karışmıştı.


İnsan vicdanı bu koyu bulut katmanları altında, karanlıklar ve belirsizlikler içinde bocalıyor, bir türlü kesin gerçeği bulamıyordu. Sözünü ettiğimiz belirsiz, kesin bilgiden ve aydınlıktan yoksun çöl, insanın kendi ilâhı, bu ilâhın sıfatları ve başta insan olmak üzere O'nunla yaratıkları arasındaki ilişkiler ile ilgili düşüncesini de çepeçevre kuşatmıştı.


Ancak insan, bu istikrarın ne kadar gerekli olduğunu anlayabilmek için öncelikle kendisi ile ışık arasını kapatan bulutların koyuluğunu görmesi ve İslâm geldiğinde kendisini kuşatan çeşitli inanç düşünce, felsefe-masal ve kuruntular çölünün uçsuzluğunu fark etmesi gerekiyordu.


(Şehid insanlığın kendisi ile ışık kaynağının arasına engeller koymamalı, varsa bu engeller onları ortadan kaldırmalıdır,aksi takdirde Allah’ın nuru ile buluşma imkanını kaybeder....buna dikkat çekiyor...okuyoruz)


Biz burada bu sapıklıkların çok az bir kısmına değindik; ilerde diğer sureleri incelerken bunları daha ayrıntılı biçimde ele alarak, Kur'anı Kerim'in bunlara karşı önerdiği yeterli, geniş kapsamlı ve eksiksiz tedavileri anlatacağız.


5- (Allah'ım!) Yalnız sana kulluk eder, yalnız senden yardım dileriz.

İslâm inanç sisteminin bu temel ilkesi, bu surede ifade edilen daha önceki ilkelerden kaynaklanır. Buna göre, kulluk yalnız Allah'a yöneltilir ve yalnız O'ndan yardım dilenir.


Burada da bir yol ayrımı vardır. Her türlü kölelikten mutlak anlamda kurtuluş ile, mutlak anlamda kullara kul olmak arasındaki yol ayrımı!..


Bu ilke, insanlığın topyekün kurtuluşunun ilanını müjdeler; kuruntulara, çeşitli sosyal sistemlere ve yeryüzü gereklerinin zorlayıcı baskısına bağımlılıktan kurtuluşun ilanını... Sebebine gelince, kulluk yalnız Allah'a yöneltileceğine ve yalnız O'ndan yardım isteneceğine göre insan öncelikle yaşamın zorlayıcı ihtiyaç ve baskılarından, çeşitli ideolojik sistem ve güçlerin boyunduruğundan, asılsız kuruntu ve hurafelerden kendini kurtarmak zorundadır.


BEŞERİ GÜÇLERE KARŞI MÜSLÜMANIN TUTUMU


(Mevlüd abim burası çok önemli ilerde bu konuyu daha çok işleriz inşAllah....)


Burada, müslümanın beşeri ve tabii güçler karşısındaki tutumunun ne olacağına kısaca değinelim:

(İyi olur inşAllah....)

Beşeri güçler müslümana göre ikiye ayrılır:


Bunlardan biri Allah'a inanan , Allah'ın önerdiği hayat tarzı ile uyum halinde olan hidayete erdirici güçlerdir. İyilik, hakk ve yapıcılık yolunda bu tür güçlerle uyumlu olmak ve işbirliği etmek gerekir.

(Bunlar müslüman....)

Bu güçlerin diğeri ise Allah'a bağlı olmayan, O'nun önerdiği hayat tarzına uymayan güçlerdir ve bunlarla savaşmak, mücadele etmek ve kendilerine başkaldırmak gerekir.


(Bunlar ise müslüman olmayan....)

Mevlüd abim ,Yasemin bacım
işte sizin akidenizde sıkıntı gördüğüm yer burası hakkınızı helal edin....Kuran ısrarla bu yol ayırımını yapmışken bizler bu noktada bir türlü netlik kazanamıyor, kendi düşüncelerimizle çelişki içerisinde kalıyoruz...


Daha evvel bir çok yazımdada belirtmiştim Kuran dini muamelat dinidir... İnsanları sınıflara ayırmış ve ona göre hukukunu belirlemiştir...Tevhid dinini tebliğ ederken,inanılmaz tepki alıyorsun,onlara Kuran’dan sünnettten deliller sunuyorsun onlar atalarının söyledikleri ile cevap vermeye yeltiniyorlar...


Tüm bunlara rağmen,bizler Kuran'ın ısrarla vurguladığı,yol ayırımı çizgimizi oluşaturamıyoruz..

Amel edilen ve düşünülen bir takım olgulara şirk ve küfür diyoruz,bir yanda da bunları terk etmek istemeyen,daha doğrusu terk etmek için en ufak bir çaba sarf etmeyen ,hatta saldırgan,acımasızca eleştiri,yaftalamalar,asılsız ithamlarla islam olan akidemize karşı saldırgan toplumlara müslüman maamelesi yapıyoruz..Bu çelişkidir..


Değinmeden geçemiyeceğim,geçen gün bir hanım üyemiz nerde kopyalayıp getirmiş onuda bilmiyorum.... Müslümanlara karşı çok ağır ithamlar içeren bir yazı asmıştı..


Günümüzde tevhid akidesini ne zaman dile getirseniz hemen ya vehabi yada teymiyyeci yada harici olarak damgalanıyorsunuz..


İlimden ve Kuran’dan nasiplenememiş bacım size iki kelime sözüm var.... Siz vehabiliğin ne olduğunu biliyormusunuz....?


Size tafsiyem eğer siz bir insanı yada bir cemaati yada bir alimi eleştireceksenizse önce onun ne söylediğini bir okuyun,ondan sonra,Kurana karşı varsa yanlışı o sözleri konu olarak açar ayetlerle tenkit edersiniz... Hani ben sizin şeyhlerinizin o şeytan-i sözlerini kendi kitaplarında alıp tenkit ediyorum ya.


... İşte sizde öyle yapın...

Ama siz bunu yapamazsınız... Çünkü siz hak üzere olmadığınızdan dolayı haktan yana ne söylebilirsinizki...? Ey bacım size bir hafta mühlet.. Eğer siz gerek Muhammed bin Abdulvahhab gerek ibn-i Teymiyyeden Kuran’a sünnete aykırı sözlerini getirmezsiniz Rabbim şahit olsunki siz ve sizin gibi düşünenler (o hep bu cümleyi kullanır..) yalancı iftiracı olduğuna kendiniz şahitlik etmiş olursunuz ... Neyse biz konumuza dönelim....okuyoruz...)


Bu sapık güçlerin büyük ve saldırgan olması müslümanı asla yıldırmamalıdır. Çünkü bunlar, ana kaynakları olan ilahi güçten bağlarını koparmakla kendilerine gerçek gücü veren damarı kurutmuş olurlar.


(Allah razı olasun.... ve..... rahmet eylesin... şehid...)


Bu durum tıpkı ışık saçan bir yıldızdan kopan iri bir kütleye benzer. Bu kütle ne kadar kocaman olursa olsun kısa bir süre sonra sönmeye, soğumaya, yani ışığını ve ısısını kaybetmeye mahkûmdur. Oysa sözkonusu ana yıldızdan kopmayan herhangi bir zerre, enerjisini, ısısını ve ışığını devam ettirir.
Not : Parantez içerisine aldığım ve farklı renge getirdiğim yerler bana aittir...

İlk dersimiz bu

Allah’a emanet olunuz....

bilinmez 21 Şubat 2012 10:12

Cevap: "Seyyid Kutub kimidir...?"
 
Müslüman kafir ve müşrik sayım memuru değildir,yalnız Allahın hükmüne göre şirk ameli olan kişiyede bunu hissettirmesi gerekir,

Allahın rasulleri bu yüzden rahmet peygamberleriydiler,Onlar insanların içine düştükleri şirklerini açıkça söylüyorlardı,halen bundan tevbe etmeyenleride müşrik kabul ediyorlardı ve hatta mekkeyi feth ettikten sonra müşrikleri buraya almayın ayeti gereği müşrikleri almıyorlardı..

örneğein geçen bi arakadaş,KIBLE EHLİ olan birinin şirk içinde olsada tekfir[müşrik olduğuna şahid olamak] temem,hatta mustafa islamoğlu 99 şirki olanın bi tane imanı belirten ameli olan KARDEŞİMDİR diye biliyor..

geçenlerde suriye başkanı esad camide cemaatle namazkılıyordu ve buda onun KIBLE EHLİ OLDUĞUNU gösteriyordu ve bu kişi KIBLE EHLİNİ ŞİRKİNE ,KÜFRÜNE rağmen tekfir etmem diyenlerin kardeşidir..Düşünün artık sonuç nereye varır,

Peki Alemmelrin rabbi olan rabbimiz ne diyor bu işe,,

MÜRSELAT SÜRESİ.4..HAKKI VE BATILI AP AÇIK AYIRD EDENE..

BAKARA 42..Hakkı batılla karıştırmayın,ve siz gerçeğide biliyorsunuz...

kamer34 abim,gerek tespitleriniz,gerek seyyidkutup hakkındaki yazınız takdire şayan elelrinize sağlık..

YASEMİN ATAMAN 21 Şubat 2012 12:27

Cevap: "Seyyid Kutub kimidir...?"
 
Yasemin bacım işte sizin akidenizde sıkıntı gördüğüm yer burası hakkınızı helal edin..
Daha evvel bir çok yazımdada belirtmiştim Kuran dini muamelat dinidir... İnsanları sınıflara ayırmış ve ona göre hukukunu belirlemiştir...Tevhid dinini tebliğ ederken,inanılmaz tepki alıyorsun,onlara Kuran’dan sünnettten deliller sunuyorsun onlar atalarının söyledikleri ile cevap vermeye yeltiniyorlar...

Bu yazdığınızda hiçbir şüphem yoktur. Kur'anı Kerim kafir, munafık, müşrik mümin ve takva sahıplerini belirlemiştir. Ama ben bu güne kadar hiçbir yazımda bir kişiye sen kafirsin sen muminsin demedim.Bana sorulmadıkçada demem .Ama insanların yorumları, gözümün önünde görüyor şahıt oluyorsam hal hareket amel inançlarına onun sınıfını düşünürüm. Şu var adam batıl olan inançlarla yazı atıyor yorumlarından ve dilinden yolu belli ise tabii ki sınıfını belli eder. ama yinede burda çıkıp yazısının altına sen müşriksın munafıksın demem.O na yol gösterir tercihi kendine bırakırım.

Evet dikkat ettinizse bu güne kadar hiçbir yazımda batıl olmadı olmayacak. Ve bazı insanlar bunu kabul edemiyor çünkü atalarının yolundan gıtmıyoruz. bu gözleminiz çok güzel. Onların ilahlarını pohpohlamıyoruz la kılıcıyla duruyor taviz vermiyoruz.

Rabbim müminlerin davalarında, düşüncelerinde ve eylemlerinde dik durmasını istiyor. Adaletli Hak'ı sevdiklerimizi ortaya koyarak savunmamızı istiyor.


Varsın beni sevmesinler, razı olmasınlar. Sizin dediğiniz gibi tepkiler alayım. hattakı kurulu düzenlerine tevhid gelince öfkesini başka yerlerden saldırarak çıkarıyor insanlar bunları biliyorum. Çünkü bu yolda çok çakıl taşı ayağımızı kanattı ve hala aynı.Onlar laf söz tuzaklar saldırılar, ithamlar, hakaretlerle uğraşırken biz yolumuza devam ediyoruz.


Tebliğci insan kararlı olunca yapılanlara atılanlara güler geçer üzülür belki ama davasına sarılır.
Onlar kulaktan dolma atalarının anlattıkları, bu dini menfaat için kullananların , makamlarını korumak için saldırsınlar. Kendileri uçuruma gıderken farkında olmadan ekmeğine yağ bal olanlarda gıdıyor hemde kör olarak.

Beni burda veya hayatta birileri sevsin diye kalem değişmem. çizgim hedefim amacım bellidir.yazımda batılı gören kardeşim varsa kopyalasın açıkça sorsun.

Görüştüğüm bir arkadaşım bana bir gün şunu sordu,
yasemin ben mümin mıyım?
Şaşırmış afallamıştım. hemen ben seni insan olarak seviyorum ama sen Kur'ana göre mümin değilsin dedim.. kız günlerce düşünmüş. Ben konuşmamda açıkladım sebebini ve beni arayıp teşekkür etti. Yalnışını atadan dolma namaz kıl oruç tut evinde otur cennet senin sözlerini çöpe attı.
Ama bu kardeşimiz kadar yürekli, Allah için yol almak isteyen yanlışını hayatından çıkarmak isteyen tut elimi deyıp bildiklerini ve bildiklerimizi masaya alıp sevgi merhamet saygı ile Kur ana gönlünü açarak soran yol arayan ve yanaşan varsa tabiki dostça kardeşçe anlatırız.
Ben bu konuda çelişki yaşamıyorum. Düşüncem, çizgim yolum hedefim bellidir bundanda kimseye taviz vermem. En sevdiğim insanlara bile sed koyup tavrımla durdum duracağım.
Kimseyi pohpohlayarak veya inançlarına tebessüm edip olabilir deyıp Allah ı kıramam.


Kardeşim biz çizgimizi koymazsak Allah bizden razı olur mu? Neden her paylaşıma veya yazıya koşmuyoruz düşündünüz mu?Bir laf vardır Ankara da........ çalar.... oynar derler.Bizim yanaşacağımız limanlar belli.


( kamer beyden alıntı,
bunları terk etmek istemeyen,daha doğrusu terk etmek için en ufak bir çaba sarf etmeyen ,hatta saldırgan,acımasızca eleştiri,yaftalamalar,asılsız ithamlarla islam olan akidemize karşı saldırgan toplumlara müslüman maamelesi yapıyoruz..)

Ben tevhidi anladığım hayatıma aldığım anda müslüman veya mümin olmayan insanlara tavrımı koydum. Ailem akrabalarım çevremle sadece gereken ölçülere göre görüşüyorum. Kur'an ve sünnet hadisten uzak insanlara anlattım anlamayan yanaşmayana iman kardeşlik bağını kestim. Öz sevdiklerime de ama dualarıma aldıklarım var. İnsanlar bende sınıfı bellidir ama sanalda tanımadığım bir insana ancak Allah ın ayetini inkar eder kesinlikle tanımaz sa müşrik kafir derim yazı olarak...
Bir yazım vardı bu konuya yakın çok tepkı aldım. hatta bir bayan cehennem yok sizin uydurmanız demişti. dediğiniz gibi müslüman olanlar çok tepkı vermış hatta buyuk tartışömalar çıkmıştı ama mümin olanlar tşk etmişti. İnsanlar inandıkları imanlarına laf dedirtmıyor.

Biliyorsunuz inkarda bir imandır.

kardeşim ben kımseyi yorumumda sınıflara almadım. Ama sizde şahıtsınız ki itham saldırı aldım. Hemde Kur'anı bilen ve duyduğuma göre yaşayan insanlardan acaba o hakaretlere veya onu tutanlara haddını bildiremıyecek kadar aciz mıyım? Veya onları okuyan müslümanım dıyenler ne bu laflar sözler dıyebildi mi?

Sadece açıkça Hak için siz dediniz.
Mümin olmak din kardeşinin hakkını Allah için savunmak adaletli olmak değil mi? İnsanlarımız bu davanın ana taşları ile bina yapmak istiyor fakat bilmiyor ki salih amellerimiz kardeşliğimiz ara taşlar ve ADALET köşe taşı tüm taşlar olmadan ana taşın önemi zayıf ve güçsüz ..

Ben kimseye müslüman mümin kafir muamelesi yapmam bu sitede kimin ne düşündüğü zaten yorumlardan , çok açık belli.

Zaten benım insanları sınıfa koyma gibi bi derdim de yok. Sadece bana durumunu soran kardeşim varsa, ayetleri alır karşı karşıya oturur halimizi ortaya koyarız. İnsanlar ileriye gitmek için kendini sorgulamalı. Ama derken Allah için sana bunu ayet dıyor derim. Ve bana da biri bunu derken ayetle gelmesini isterim.

yoksa sen falan yerden el almadın günahkarsın müşriksin feyzin ilmin geçmez , himmetsiz cennete gıdemezsin. .... gibi geçersiz sözlerle gelmesini istemiyorum.



Sitenizden incesızı buna şahıttır.

Tağutun düşüncelerini onaylamam alkış tutmam. Korkmadan Allah için doğruyu derim. Kuldan korkmam .

Tağuta iman etmem .


Bilmem anlatabildim mi kamer abi..




mahsun 21 Şubat 2012 13:57

Cevap: "Seyyid Kutub kimidir...?"
 
Kamer abi yazınız güzel fakat şu var yazar hanımın dediğine katılıyorum burda sen müşriksin o kafır bu münafık diye kişilere direk sanalda itham olmaz ynlaış olur. Ama yine bacımızın dediği gibi ayeti inkar ediyorsa yoruma sen ayeti inkar ediyorsun Allah ayetinde seni şöyle şöyle sınıflandırıyor ikazı edilebilir. Ama sizde gördüğünüz gibi farklı cemaat tarıkat düşüncenın yer aldığı bir yer burası. Yani kıran kırana benim düşüncemi kabul etmelisin dıye dayatmada olmaz.


Ben bacımın yazılarından çok memnunum ve duruşu bulunduğu yol tavrı çok güzel. Tabii kamer abi dediğiniz gibi bu kardeşimizin yolunu beğenmeyen düzeni bozulanlar doğal olarak saldıracak kolay mı o kadar emek edip ata dinini yaşatmaya bundan ün yapmaya öğrenci toplamaya sözde dini anlataıyor görünüp şirke davet edenler rahatsız olacak.

şimdi bu bacım acaba hangi şirk olan yazıya tşk atmıştır. Veya ayetleri göremeyen arkasına alıp kendi ata görüşü olan yazıya teşekkür atmıştır.
Bence bacımda sizde bizlerde yazılan yazılardan düşünce ve yaşamı anlıyoruz.
Dikkat ettiniz mi tevhidi yazıya gelenleri...

Aslında atılan her adım, açılan her paylaşım, insanların düşüncesini çizgisini duruşunu ve mücadelesini bizlere anlatıyor. Bunu görmek için bakarsak çok şey anlatıyor.

Dikkat ettiniz mi bir kardeşimiz okumak için ibadetimi aksatıyorum yazısını... bir uyemiz ilim almak ibadettir şeklınde açıklama yapmış. acaba bu nasıl bir akide?

ama bacımız açıkça yorumu yazmış. yanı insanlara sitede sınıfa ayırmaktansa bir ayet bir açıklama veya bacımız gibi bir resimle çok şey anlatırsınız. Aklı olan anlar. Hakkın karşısında batıl zaten duramaz kaçar ve oylede oluyor.


batıla doğru kıyafeti biçip örtmeyen bu yürekli kardeşimizden Allah razı olsun. Gerek sitemizde gerekse neşe hanımdan duyduğuma göre yaşantısında davasına sarılan ilime hevesli ve dökümanlı biri.


Biz insanları sadece yazılarımızla ayetlerle uyaralım. Bir ortamda yüzyüze yine ayetle sınıfı sorulursa denir veya sınıfına göre biz tavır koyarız.



Bu ortamda hakaret edene erdemlilik verilirken veya savunması yapılırken adalet ruhlarımıza işlememiş yalnışları görselerde örtmek için , haklı çıkarmak için uğraşanlar varken ve bayrak sallıyorlarsa sizce ne kadar ayet yolu tanınıyor?

atadini, tevhid ayet Allah için yazılıp herkes kendini yerini düşünsün..
Atadini üzerinde olanlarda çok ıyı biliyor yollarının sonunu vicdanları rahat değil..


Allah yar ve yardımcınız olsun. Bacım Allah samımıyetinizi artırsın, davanızda size güç versin, kör olanlar görmez hakkı üzülmeyin anlatın geçin.



kamer abi yazılarınız çok güzel sizde listemdeki hocalardansınız.





bilinmez 21 Şubat 2012 15:00

Cevap: "Seyyid Kutub kimidir...?"
 
Aslında kamer34 abim,cevabı vermeden önce ,gerek yasemin ablanın gerek mahsun hocanın kaçırdığı ayrıntıyı vermeye çalışacam kamer34 hoca daha sonra detaylı anlatır zaten inşaallah...

Yasemin hoca ve mahsun hoca,sizlerin verdiğiniz tevhidi yazıların içerisnde şirk olan unsurları şirk görmeyip bunlar şirk değildir diyen kişiler bu çıkışlarından dolayı hakkı kabul etmediklerinden ŞİRKE bulaşmış ve bundan tevbe edip dönmedikleri halinde müşrik olmazlar mı... soruma evet diyorsanız...

Bu tür davranan insanlara,siz Allah razı olsun,Allah rahmet etsin gibi dualarda,dileklerde bulunamassınız delilide,tevbe 113,114,115..tir...AYRICA ALLAH HUCURAT 10 müminler ancak kardeştir demesine rağmen verdiğiniz delilleri takmayanlarla KARDEŞİM demekte,hakkı batılla karıştırmak olmaz mı...BAKARA 42.Hakkı ve batı birbirine karıştırmayın ve siz gerçeğide biliyorsunuz..

Allah, rasulullaha,hakı ve batılı apaçık söyle ve müşriklerden yüz çevir[hicr 94 ve davemındaki ayetlere bakın dehşete düşeceksiniz]...

Ayrıca şirk ameliyle ölen kişiler kendini müslüman olarak tanımlasalar bile ,onların cenaze namazına bile katılım yasaklanmıştır....

kamer hocanın bahsettiği şekilde davranmassak bu AYETLER HEP UYGULAMADAN UZAK HAVADA KALMAZ MI...

NOT. ben konuyu açım dedim kamer hoca daha detaylı açıklar inşaallah...yani siz bu ayetleri[müşrikler le olan ilişkiler hakkındaki ayetleri nasıl anlıyorsunuz] sorun burda işte...amacım kimseyi kırmak değil hakkı ve batılın ortaya çıkmasında bi nebze olsun faydamın olmasıdır.

FECR 21 Şubat 2012 15:03

Cevap: "Seyyid Kutub kimidir...?"
 
Kamer kardeşim bir çok konuda hem fikiriz. Ama insanların şahıslarıyla ilgi direkt tekfir konusunda çekincelerim var. Biz insanları TEKFİR ile mükellef değil, TEBLİĞ ile mükellefiz. Bugün küfür içerisinde yüzen insanlardan bir kısmı bizim tebliğlerimiz sayesinde küfürlerini belki de bırakacaklardır. Onlara doğru bir üslup ve metodla tebliğ yapılmazsa tebliğ amacına ulaşmaz ve insanları dine yaklaştıracağız derken uzaklaştırmaya vesile oluruz da fark edemeyiz.İnsanların imansızlığının suçunu başkalarında arar dururuz. Bir olay anlatıyım size:
Ebu Zer bir gün Bilali Habeşi'ye " Ey Zencinin oğlu" diye hitap eder. Bunu duyan Allah Rasulu: Ey Ebu Zer,sen de cahiliyye/şirk alameti görüyorum." Bunun üzerine Ebu Zer hatasını anlıyor ve özür diliyor.
Ebu Zer bir hata işliyor, ırkçılık kırıntıları bir an üzerinde görünüyor. Bu durum şimdi oluyormuş gibi düşünelim. Ebu Zer'in bu hatasına karşısında onun ne müslümanlığını bırakırdık, ne tevhidini. Adamı müşrik konumuna koyuverirdik. Ama Allah Rasulunun üslubuna bakalım: Sende cahiliyye alameti görüyorum diyor. Dikkat et diyor. Yani güzel bir üslupla muhatabına davranıyor.
Şirk bildiğimiz gibi açık ve gizli şirk olarak iki kısımdır. Allah Rasulu duasında şöyle diyordu:
" Ey Rabbım bile bile şirk koşmaktan sana sığınırım, bilmediklerimden senden mağfiret dilerim"

Bilinçli bir şekilde gerek açık gerekse gizli şirk işleyen kimselere hele ki kendinin müslüman olduğunu söyleyen kimselere karşı direk "sen müşriksin" demek ,tebliğ ilişkisini ınkıtaya uğratmak demektir. Yapılması gereken şey, şirk hareketleri şunlar şunlardır gibi o kimseye anlatmaktır ki o kişi o özellikleri kendinde olduğunu hissine sahip olsun ve şirk amellerinden kaçınsın. Hareketleri,amelleri değil de kişileri tekfir edici hareketler başarıya ulaşması mümkün değildir. Kişilerle uğraşmanın sonu yoktur. O kişiyi hallettin sonrası ne olacak, başka kişiler çıkacak.Eforumuz kişilere dönük olmasın, hareketlere doğru olsun yeter.

YASEMİN ATAMAN 21 Şubat 2012 15:07

Cevap: "Seyyid Kutub kimidir...?"
 
la diyebilme kardeşim adam iman etmemişse Allah rahmet eylesin niye diyeceksiniz ki?

inkar eden veya iman etmeyen insan için Allahtan rahmet istemek? Allah ın rahmetini kımlere nasıp olacağı ortada. Bunu görüyor ve biliyorsanız bunu demek doğru mu?

Allaha inancı olmayan insana bu şekilde yaklaşmayı onaylamıyorum ki?
Sorun nerde yanı sizi bu sözü yazdıracak yazım sözüm mu oldu?

tağutu onaylayan, veya batılı anlatana destek verdiğimi mi gördünüz?

Biz kardeşimizi biliyoruz Elhamdülillah. Ama bazı müminiz diyenler kardeşliği bilmiyor.

İkinci konu la diyebilmek kardeşim benim şirk yazılarından sitede uzak durduğumu yorum bile atmadığımın farkındasınız. İnsanlar şirkten çıkmak istemıyorsa silah dayıyamazsınız ama açtığımız konularla anlamaya davet edebiliriz.

Ben inkarcıya inkar ediyorsun derim. ama usulunce ayetlerle delilli. Ve iman kardeşliğinede sadece mümin olanı alırım.


bilinmez 21 Şubat 2012 15:09

Cevap: "Seyyid Kutub kimidir...?"
 
FECR HOCAM bizde diyoruz ki bir kişide cahiliye şirk varsa ona sende şirk kalıntısı var diyelim,ona hisseddirelim,yoksa müşrik sayım memurluğu tabiki uslup değil ama gizlemek hiçte islama uymaz..

Yalnız fecr hocam size sorum,ya bende ne cahiliye kalıntısı ,malıntısı yok benim yaptığım haktır dese ne olur,halen ebuzerin ayağı kaymış olmaz mıydı...

bilinmez 21 Şubat 2012 15:14

Cevap: "Seyyid Kutub kimidir...?"
 
Alıntı:

YASEMİN ATAMAN Üyemizden Alıntı (Mesaj 160447)
la diyebilme kardeşim adam iman etmemişse Allah rahmet eylesin niye diyeceksiniz ki?

inkar eden veya iman etmeyen insan için Allahtan rahmet istemek? Allah ın rahmetini kımlere nasıp olacağı ortada. Bunu görüyor ve biliyorsanız bunu demek doğru mu?

Allaha inancı olmayan insana bu şekilde yaklaşmayı onaylamıyorum ki?
Sorun nerde yanı sizi bu sözü yazdıracak yazım sözüm mu oldu?

abla,gavs,kutub,şeyh,leri olanlar,ve bu efsanelere inanların şirklerini yazdık çizdik,ve şuan toplumsal bi şirk olan Allahın hükmüyle hükmetmeyenlere velayet vermek şirkine toplumun yüzde 85 i bulaşmış.Bunların Allah inancı doğru bi inanç mı..Ayrıca Allah bu toplumda yaratıcı olarak var,uluhiyyet ve hakimiyet olarak şirkli sayın ablam,bunlar ile olan ilişkilereden bahsediyoruz..


SAAT: 00:05

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306