Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Alimler(Rh) (https://www.forum.medineweb.net/218-alimlerrh)
-   -   Düşünce Zindanları! (https://www.forum.medineweb.net/alimlerrh/23969-dusunce-zindanlari.html)

enderhafızım 24 Aralık 2012 11:26

Düşünce Zindanları!
 

"Araştırıp bakınız; göklerde ve yeryüzünde neler var! Fakat inanmayan toplumlar belge ve uyarıcı*lardan ne anlar!" (Yunus, 101)

Bilgi, deney ve bilim; bunlar, insanın ilk fıtratı ve karakteristik kimliğidirler. ALLAH Teâlâ, Âdem (a.s)'ı yarattığı ilahi günde, doğa bi*limlerinin bütün yasa ve formüllerini ona kavrattı. Bu özelli*ği sayesinde insan, meleklerden daha üstün oldu ve ALLAH Te*âlâ, özellikle insana verdiği böyle bir ilmin değerini simgele*mek için meleklerin Âdem'e secde etmelerini emir buyurdu:

"ALLAH şöyle dedi: 'Ey Âdem, (doğa bilimlerinin) isimle*rini (formüllerini) onlara tanıt.' Onların isimlerini (for*müllerini) Âdem tanıtınca ALLAH dedi ki: Ben size deme*dim mi ki ben göklerin ve yeryüzünün gayb âlemini iyi bilenim. Dolayısiyle sizin (duyu organlarınızla) açıktan yaptıklarınızı ve (iç duygularınızla) gizliden yaptıkları*nı da en iyi bilenim." (Bakara, 33)

ALLAH Teâlâ insana böyle bir öğrenme ve öğretme yeteneğini bahşettiğini Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle buyuruyor:

“ Yaratan Rabbinin adıyla oku. Başka bir deyimle, insa*nı (vapışkan) sakız (dönemin) den yaratan Rabbinin adıy*la oku! Zira Rabbin, insana bilmediklerini öğreten, hem de kalemle öğreten Yüceler Yücesidir.” (Alak, 1-5)

Yine şöyle buyuruyor:

"O Rahman! Kur'ân'ı öğretti, (anlaşılır kıldı) ve insanı yarattı. Böylece o insana açıklamak (yeteneği) ni öğret*ti." (Rahman, 1-4)

O insana, bilimin araç ve gereçleriyle kendi bilgisini uzat*tı. Öte yandan anlaması için işitme duygusu, görme duygusu ve gönül merkezini verirken o insanoğlunu akıl, düşünme, yönelebilme ve vicdan yetenekleriyle donattı ve yüce ruhunun engin boyutlarını rabbani hidayetin ve imanın ışığıyla aydın*lattı. Ta ilk yaradılışından beri ona gerçeği ve marifetullahı özlemeye sırılsıklam aşık olma duygusunu, nihayet birçok ka*ranlık perdelerin engellediği Mele-i A'lâ bahçelerine tutku*dan iki gözü iki çeşme olup ağlama hissini verdi:

"ALLAH, sizleri analarınızın karnından çıkartırken hiçbir şeyi bilmiyordunuz. Sizlere işitme duyguları ve görme duygularıyla gönüller (âşık olma duyusu) verdi. Bu yol*la şâkir kul olabilirsiniz." (Nahl, 78)

Bütün bunlardan sonra insana araştırma ve gözlemleme*sini emretti. Etüdler yapıp, üzerinde düşünce geliştirme em*rini verdi. ALLAH Teâlâ'nın kendisine kendi hediyesi olarak ver*diği yetenekleri çalışamaz duruma getirmemesinin zorunlu ol*duğunu bildirdi. Buna göre değerlendirme ve düşünce üret*me içgüdüleri, insanın ilâhi sekreterliğe aday olmasının sırrı ve yükümlü olmasının odak noktasıdır. İnsanoğlu arasında daha üstün ahlâk sahibi olma yarışını görüntüleme yeridir. Dolayısıyla bu yeteneklerin vurgulanması ve işaret edilmesi Kur'ân-ı Kerîm'de kırktan fazla yerde tekrarlanmıştır:

"Hiç kuşku yok ki göklerin ve yeryüzünün yaratılma*sında, gece ile gündüzün değişik tarzda gelmesinde, in*sanlara yararlı olması nedeniyle denizde seyreden gemilerde, ALLAH'ın gökten indirip ölü olan toprağı hemen canlandırdığı suda, böylece yeryüzünde bütün organiz*mayı yaymasında, rüzgârları ve dolayısıyla yer ile gök arasında emre âmâde bekleyen bulutları dilediği gibi yö*neltmesinde elbette düşünen bir topluluk için pek çok deliller vardır." (Bakara, 164)

1- İnsandaki değerlendirme duygusu varolduğu andan be*ri zorunlu zindanlara düşmekle sınavdan geçmektedir. Bu zin*danlar bilgi ışığının önüne engeller koymuş, bu zindanlara düşme sınavı insanın algılayabilme ve ortaya çıkarabilme ye*teneklerine engel olmuştur. O bağların en başta geleni, üze*rine tapu edilmiş mal gibi demode olmuş hurafeler ve kısır döngü içindeki akidelerdir ki, kişinin aklı ile bu gerçekleri do*ğal yapılarında algılayıp daha sonra gelen varislerine o algı*lanmış gerçek halinde teslim etmenin arasına sıkışmış kalmış*lardır:

"Senden önce de hangi memlekete uyarıcı göndermiş-sek mutlaka o yörenin varlıklı kişileri: 'Biz babalarımızı bir kültür birikimi üzerine bulduk, biz de onların izin*den ayrılmayız' demişlerdi. 'Ben size babalarınızı üze*rinde bulduğunuz birikimlerden daha tutarlısını getirmişsem de mi?' deyince onlar: 'Doğrusu biz sizin gönderil*diğiniz şeye temelinden inanmıyoruz,' demişlerdir. Biz de onlardan intikam aldık. Şimdi gözlerinle gör; yalanlayanların sonu nicedir!" (Zuhruf, 23-24)

Aynı şekilde, kısır döngü içindeki bir çevre, demode ol*muş gelenekler, dost ve kardeşlerin şeytanca tutumları ve biz*zat şeytanın verdiği vesveseler düşünce zindanlarını hazırla*yan öteki ahtapotlardırlar; kişinin aklıyla hidayet bulmanın arasına sıkışır kalırlar. Bu nedenle sapıklığın ve azgınlığın tarafına kayarlar. Aklı geleneklerin kulu, toplum alışkanlık*ların tutsağı yaparlar. Ama bu ahtapotlar aklı dünyada idam sehpasına, ahirette de sürekli işkence ve dayanılmaz acılara çekip götürse de yine sonucu etkilemez:

"Dünyadayken zalim olan kişiler o gün ellerini ısırıp şöy*le der: Keşke o (gündeki) Resulün (önder şahsiyetin) eş*liğinde (cemaatı arasında) yol edineydim! Bana vahlar olsun! Keşke filanca (önder şahsiyeti) dost (lider) ediney*dim. VALLAHi hazır yanımdayken Zikr (yaşanan Kur'-an)'dan beni bu (ahtapotlar) kopardı (gurubuna aldı). Zaten bu şeytanlar insanı yapayalnız ve kendi haline terkederler." (Furkan, 27—29)
Yine ALLAH Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Şöyle dedi: Siz, sırf aranızdaki dünya hayatına özgü bir muhabbet olsun diye ALLAH'ı bırakıp bir takım putlar edindiniz Sonra kıyamet gününde ise (aynı gurubun ele*manları) birbirinizi tanımayacak ve birbirinizi lanetle*yecektir. Varacağınız yer cehennemdir. Hiçbir yardımcı*nız da yoktur." (Ankebut, 25)

Kişinin kendi nefsini, bu gibi düşünce zindanlarına hap*setmesinde göstereceği bir mazereti yoktur. Bu cezaevlerinde esir olarak hayatlarını sürdürmelerine mazeret gösteremezler. Tersine insanın; kurtuluş yollarını arama konusunda savaş ver*mesi, ayrıca cennetin ışıkları yolunu aydınlattığı, önder kişi*ler halindeki açık belgelerle o ışınların belirtileri gözüktüğü ölçüde o gerçeğe uyması zorunlu görevidir.

2- Bunlardan daha beteri ve acayibi, serbest iradeyle içi*ne girilen zindanlardır. Kişinin kendi isteğiyle içine girdiği cezaevleridir. Onun perçinleşmiş bukağılarını, kendi isteğiyle el, ayak ve boynuna vurur. Bu kişiler dünya ve ahiret mutlu*luklarını hep bu tutukluluk içinde görürler.

Buna göre insanın düşünebilme yeteneğini, bir yönden ALLAH Teâlâ'nın hiçbir yetki tanımadığı inanç şekilleriyle, öte yandan hakkında hiçbir tutarlılık ve açık belge bulunmayan, hiçbir ilâhi kitapta geçmeyen ve ALLAH tarafından gönderilen hiçbir habercinin dilinden aktarılmayan hurafelerle sık boğaz eden bazı hizip liderleri vardır. Fakat kendi hayalleri ürünü fısıltılardan keramet olarak söz ederler. Oysaki onları kendi sapıklıklarının kuruntularından üretirler. Sonra da sempati*zanlarını dar kalıplar içinde palangaya vurarak hapsederler. Kendi tekkesinin revakları sınırları içinde tutuklu işlemi ya*parlar. Dış çevre ile bütün bağlarını keserler. Kendilerinin dışındakilerle ilişkilerine engeller koyarlar. O sempatizanlarla bilim elde etme ve yeni şeyler öğrenme yolları arasında tam*pon bölge oluştururlar.

Bu gibi hizip liderleri sadece kendi şahsi tutku ve çıkarları için psikolojik cezaevleri kurarlar. İn*sanların kendileri seve seve bu kapalı düşünce zindanlarına kapanmaları şaşılacak şeydir. Kendilerini, kendi istekleriyle bu yerlere kapamaları delilikten başka ne olabilir?

Bu gibi liderler, cemaatlar arasında yaşanan güvenirlik, saygı gösterme, saygı duyma, insana değer verme duyguları*nı sömüren bezirganlardır. Görüş açıklamalarına ve düşünce alanlarında gezintiye çıkmalarına asla izin vermezler. Onla*rın danışmanlığını ve öğüt vermelerini asla kabule şayan gör*mezler. Bilakis onlar, kendisini bu gibi etkinliklerle güncelleştiren kişileri, liderliğin etki alanının dışına çıkmış, imam*lığın yetkilerini çiğnemiş, kendisine boykot edilmesi zorunlu olmuş ve kirli çamaşırları araştırılacak kadar günahkâr olmuş kişi olarak nitelerler. Akla gelmeyecek musibetleri başı*na yağdırırlar.

Aynı liderler, cezaevi savcılarıdırlar; sempati*zanlarına, palyaçoların ve şarlatanların ördüğü ve sıvadığı kuruntulardan oluşan cezaevinde tutuklu kalmalarına karar verir. Bu cezaevinin finansmanının sömürgecilik ve saptırıcılıkla uğraşanlar sağlar.

Ne tuhaftır ki insanlar severek ve koşarak bu cezaevleri*ne girer, sıcak ilişki içinde ve gayet güzel geçinerek birbirle*riyle hoşça vakit geçirirler.

"Kapalı cemaatlar azı dişleridir, ısırırlar, yükselenler,

Yüksek kaldırımlara çıkıp köprüden geçenleri."

3- Ayrıca yönetici rolündeki bezirgan devlet adamları yö*nettiği halk topluluklarını baskı kullanarak yönetirler, hal*kının özgürlüklerini ****zori kullanarak sıkboğaz ederler. Öz*gürlük ışığı yansımalarının; ümmetlere, o ülke insanlarına ve yönetilen halk kitlesine varmasından çekinirler. Yahut ilim ve kültür ışınlarının evlerine, kasabalarına ve köylerine sızma*sından da ürkerler.

Bu gibiler de bir tür cezaevi sahibidirler. Bu insanlara müebbed hapis cezası vermişlerdir. Her ne kadar onların cad*deleri ve yolları geniş imkânlı ise de, çıkarlarını ve ihtiyaçla*rını giderirken sabah-akşam mesâilerine gidip gelebiliyorlarsa da ilim ışığından yoksun bırakıldığı ve kültürün tadından mahrum edildikleri için yine cezaevindedirler.

Çok tuhaftır ki vatandaşlar, özgürlük kısıntıları üzerine kurulan devleti yaşatıyor veya cemaatlar bu pejmürdeliğe da*yanabiliyor! Artık insanlar için insan denecek neresi kalmış*tır! En kutsal yetkileri ellerinden alındıktan sonra...?!

Ey insanlar;

Kuşkusuz Kur'an-ı Kerim yalnız insanları bu tür cezaev*lerinin karanlık dünyalarından çıkarmak, bu gibi bağları ve zincirleri kırıp dağıtmak için gelmiştir. Böylece o yönetilen halk tabakası özgürlüğün, dinamikliğin, düşünebilmenin hoş kokularıyla, ilâhi ve rabbani, sonsuz marifetin gölgesinde öz*gürce yaşayabilsinler.

Bu kırma ve dağıtma eylemine bilimle ve pratikte uygu*lama biçimleriyle katılınız. Baskıcı rejim uygulayan zâlimle*re kapıları kapatınız. Bu özgür dünyanın içine girdiğinizde sizler en üstün insanlar olacaksınız.

"Yalnız ALLAH'a tevekkül ediniz; eğer gerçek inanmışsanız." (Mâide, 23)


Hasan El Benna

su damlası 07 Temmuz 2014 18:44

Cevap: Düşünce Zindanları!
 
Emeğine sağlık enderhafızım..
Allah razı olsun...


SAAT: 00:42

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306