Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.PEYGAMBERLER-ASHAB-I KİRAM-ALİMLER.::. > Peygamberler-Ashab-ı Kiram-Alimler > Alimler(Rh)

Konu Kimliği: Konu Sahibi KardelenGül,Açılış Tarihi:  09Haziran 2015 (17:54), Konuya Son Cevap : 26 Ekim 2018 (14:06). Konuya 16 Mesaj yazıldı

Beğeni Aldı1Kez Beğenildi
Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme: Değerlendirme: Toplam 1 oy almıştır,  ortalama Değerlendirmesi 5,00 puandır.
Alt 09Haziran 2015, 17:54   Mesaj No:1
Medineweb Sadık Üyesi
KardelenGül - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:KardelenGül isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 31327
Üyelik T.: 23 Eylül 2013
Arkadaşları:10
Cinsiyet:bayan
Memleket:sivas
Mesaj: 734
Konular: 144
Beğenildi:354
Beğendi:311
Takdirleri:227
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Değişmek İstemiyor muyuz?

Değişmek İstemiyor muyuz?


Mehmed Zâhid Kotku (Rh. A.) Hocaefendi’ye göre değişim ve farkındalık…
24 KASIM 2014 – TSİ 10:22

Yirminci yüzyılın mürşidi kâmillerinden Mehmed Zâhid Kotku (Rh. A.) Hocaefendi’yi, dünyayı teşriflerinin yıldönümünde saygı ve hürmetle yâd ediyoruz.

Bu programda bir değişim ve dönüşüm, aynı zamanda farkındalık ve feraset bilimi olan tasavvufun önde gelenlerinden ve son devrin önemli temsilcilerinden olan Mehmed Zâhid Kotku (ra) Hocaefendi’de değişim ve farkındalık fikrini incelemeye gayret edeceğiz.


Değişim; ister kemal, isterse zeval şeklinde olsun, varlıkların ve eşyanın tabiatında var olan bir unsurdur. Mevsimler değişir, gün döner, canlılar büyür, yetişir, ölür, taşlar bile selin rüzgârın marifeti ile yer değiştirir, netice olarak her şey değişme, ilahi kanununa tabi olarak değişir. İnsan ise bütün varlıklardan farklı bir durumdadır. Kendisine verilmiş olan akıl ve iradesi sayesinde, sahip olduğu değerler, inançlar, ülküler, kişilikler, alışkanlıklar, davranışlar, iç ve dış tesirlerle değişimlerin arkasında sürüklenen bir uydu değil, kendisini ve toplumu değiştirip yön verecek durumda ve sorumluluğundadır. Elbette bu netice, bireyin farkındalık seviyesi ve değişim isteğindeki oran nispetindedir.

İslam, değişimden yanadır, fıtrata uygun ve tevhit merkezli bir değişimi istemektedir. Bu sebebe binaen Allah kullarına kendilerini değiştirebilme kabiliyetlerini, aklı, iradeyi, düşünme ve tercih edebilme yetenek ve salahiyetini vermiştir.

Zâhid Kotku Rahmetullahi aleyhin “Bu dünyada insan muhayyerdir. İstersen cennet yoluna, istersen cehennem yoluna gidersin”1cümlesi ile özetlediği bu hürriyeti veren ise Allah’dır. Yani “sünnetullah” adı verilen, sürece yayılmış, tarihsel ve toplumsal değişmeye “Kuvvet ve kudreti ihsan eden, insanı günden güne tekâmüle ulaştıran ve bu gün fezalarda dolaştıran, aylara kadar götüren, o havasız semâ tabakalarını aştıran kudretin sahibi Allah-u Teâlâ’dır”2

İslam insanları irade sahibi kılmıştır ama başıboş bırakmamıştır. İslam dini ahlâka dair birçok emirler buyurmuş, yasaklar koymuştur. Sayısız dinî-ahlâkî sorumluluk ve vecîbeler emredilmiştir. İnananlar şüphesiz bunları görmezlikten gelemez, ihmal edemez, değiştiremez, reddedemez.3 Her türlü girişim, değişim, dönüşüm vs. bu çizilen çerçeveye uygun olmak mecburiyetindedir.

Mehmed Zâhid Kotku Hocaefendi, Tasavvufi Ahlak eserinde şu tavsiyede bulunmaktadır:

“Vefakâr, dürüst, yardımsever, merhametli, şefkatli, cesur, âdil, anlayışlı, hassas, fedakâr, sabırlı, affedici, mütevazı, sebatkâr, çalışkan, hayırlı… vs. bir kimse olmak mecburiyetindeyiz. Bunlara aykırı bir sisteme uyamayız, değer hükümlerimizi tersyüz edemeyiz. Hakiki bir Müslüman olarak, İslâm dışı bir ahlâk anlayışına tâbi olmamız imkânsızdır; inancımıza zıttır.4
__________________
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi KardelenGül 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Ufka Yolculuk 5. Bilgi ve Kültür Yarışması Yarışmalar/ Bilgi Yarışmaları Mihrinaz 4 1888 24 Aralık 2016 20:19
Ramazan ve Kadir gecesi Oruç-Ramazan su damlası 3 1751 28Haziran 2016 10:51
Abdest ve namazın tıbbî faydaları Namaz-Abdest-Teyemmüm Esma_Nur 1 1524 27Haziran 2016 15:11
Neredesin ey nezaket Adap-Edep-Ahlak KardelenGül 0 1705 27Haziran 2016 15:09
Allah güzeldir, güzelliği sever Adap-Edep-Ahlak KardelenGül 0 1616 27Haziran 2016 15:08

Alt 09Haziran 2015, 17:56   Mesaj No:2
Medineweb Sadık Üyesi
KardelenGül - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:KardelenGül isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 31327
Üyelik T.: 23 Eylül 2013
Arkadaşları:10
Cinsiyet:bayan
Memleket:sivas
Mesaj: 734
Konular: 144
Beğenildi:354
Beğendi:311
Takdirleri:227
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Değişmek İstemiyor muyuz?

CEHD

Kişinin iman etmesiyle başlayan değişim süreci bununla sınırlı kalmaz, o her tevbe-i nasuh ile birlikte yeni bir değişim sürecine intikal eder. İslam tarihinin en çarpıcı değişim manzaraları asr-ı saadette bizzat ashab-ı kiramın hayatlarında gözlemlenebilmektedir. Nebevî davet ile ilk Müslümanlar her bakımdan değişmiş, yepyeni bir kimlik ve kişiliğe bürünmüştür. Bireylerin değişimi ile yeni mü’minlerden “örnek ve temiz toplum modeli” inşa edilmiş, toplum da değiştirilmiştir. Bütün bu değişim zaferi, şiddetli bir cehd, çalışma ve gayret neticesinde mümkün olabilmiştir. M. Zâhid Kotku Hazretlerine göre değişim, müsbettir yani terakki kelimesi ile tarif edilir. Terakki ise lütuf ile değil, kahır iledir5, ancak azim ve çalışma ile ele geçer ki insan buna kabiliyet sahidir:

“İnsanda olan melekiyyet ruhdan ibarettir. Terakkî ve tedenniye kâbiliyyetlidir. ….Bir kimse Hak yolunu bilse de ona sa’y etmese, şiddetli azâb ile muazzeb olur. O da firkat azabıdır.6 Mücâdele ve mücâhede de, aklımızın ermediği nice bin hikmetler vardır. En basîti, mücâhede olmasaydı, bugünkü gördüğümüz terakkiyatın hiç biri olmazdı. İnsanları bu çalışmalara sevkeden en büyük âmil, insandaki üstünlük arzusunun meydana getirdiği, mücâhede ve mücâdele gayretinin bir neticesi ve bir semeresidir.7 İbadette tekâmül ise o da yine mücâhede ve mücadeleye bağlıdır. Mücâhedelerde de dâimî bir sebat ister, yoksa ufak bir ihmal veya nefsin arzusuna muvâfakat, insanın çok yükseklerden bile düşmesine sebep olabilir.8

EMEL


Değişim olumlu ve olumsuz istikametleri takip edebilir. Ancak burada söz konusu edilen yukarıda da ifade edildiği üzere fıtrata ve tevhid inancına uygun, müsbet gelişme yani terakkidir. Terakki manası yüklendiğinde değişmenin ilk ihtiyacı ulaşılabilir, arzulanır bir hedef belirlemektir. M. Zâhid Kotku Hocaefendi de değişim ve ilerlemeyi emel sahibi olmaya bağlar ve Tasavvufi Ahlak eserinde bunu şöyle ifade eder:

“Emelsiz yaşamak imkânı yoktur. İster az, ister çok, insan herhalde bir emele muhtaçtır. O olmazsa hayat hiçbir veçhile terakki edemez; insanlar Âdem aleyhisselam devrini yaşamaktan kurtulamazlardı. Bugünkü medeniyet vasıtaları da hep emellerin mahsulüdür.” 9
__________________
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Alıntı ile Cevapla
Alt 09Haziran 2015, 17:57   Mesaj No:3
Medineweb Sadık Üyesi
KardelenGül - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:KardelenGül isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 31327
Üyelik T.: 23 Eylül 2013
Arkadaşları:10
Cinsiyet:bayan
Memleket:sivas
Mesaj: 734
Konular: 144
Beğenildi:354
Beğendi:311
Takdirleri:227
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Değişmek İstemiyor muyuz?

ULEMA

“Ulemasını sevmeyenin peygamberini sevmesi mümkün değildir”13 diyen M. Zâhid Kotku Hazretleri toplumun hayra doğru yönelmesinde ikinci adım olarak ulemayı görmüştür. Tasavvufi Ahlak isimli eserinde âlimlerin vasıflarına binaen rivayet ettiği “Ulemâ ümmetin emniyet kaynağıdır” hadisi bu noktaya işarettir. Emniyeti sağlamak korumak demektir ki âlimler can ve maldan çok daha aziz bir emaneti korurlar: Kulluk bilgisi ve şuuru. Eğitimle geliştirip, ıslah edecekleri insanın ömrü bilinçle ve uyanıklıkla geçecektir.

Mukaddes kitabımız Kur’an, din adamlarının toplumu etkilediği ve dönüştürdüğü konusunda misaller vermektedir. Samiri adındaki din adamının Hz. Musa’nın yokluğunda İsrailoğulları toplumunu nasıl etkilediği en çarpıcı örneklerdendir. Din adına aldatanlardan korunulması için mü’minler “Sizleri Allah ile aldatmasınlar”14 ibaresi ile uyarılmışlardır. İsra suresi 16. ayet-i kerimede ise lider ve önder sayılanların bu durumu açıkça ifade edilmiştir:

“Biz, bir memleketi helak etmek istediğimiz zaman, onun refahtan şımarmış (kendini yeterli görüp Allah’a ihtiyaç duymayan) elebaşılarına (tebliğcilerle ibadet ve itaati) emrederiz, onlar da fâsıklığa saparlar/dînî kuralları çiğnerler. Artık o (ülke)nin üzerine azap sözü hak olur. Derken biz de onu yerle bir ederiz.”

Zâhid Kotku Hocaefendi toplumun müsbet değişimine engel olup, menfiye sevk eden bu kimselerin önce kendilerinin ifsad olduğunu ifade etmektedir:

“Bu fitnelerin en çoğu avam halktan ziyâde, ulemada görülür ki, bunlar dünya âlimleridirler. Çünkü bunların ilimlerini neşirde, kendilerinin üstünlük lezzeti vardır ki, kendi rahle-i tedrislerinde oturanların çokluğuyla veya da*ha münevver tabakaya hitabından naşi hem gurura ve hem de izzet ve şereflerine ve halk tarafından kendilerine gös*terilen teveccühe aldanarak ve bilerek veya bilmeyerek şeytan aleyhillânenin tuzağına düşerler.1
__________________
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Alıntı ile Cevapla
Alt 09Haziran 2015, 17:58   Mesaj No:4
Medineweb Sadık Üyesi
KardelenGül - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:KardelenGül isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 31327
Üyelik T.: 23 Eylül 2013
Arkadaşları:10
Cinsiyet:bayan
Memleket:sivas
Mesaj: 734
Konular: 144
Beğenildi:354
Beğendi:311
Takdirleri:227
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Değişmek İstemiyor muyuz?

MÜRŞİD ELİNDE DEĞİŞİM

Değişim, devamlı ve zorunludur. Tasavvuf ilminin önde gelenlerinden Feridüddin Attar Hazretleri “Mü’min bir anda yetmiş kere değişir. Münafığın kalbi ise 70 sene tek bir hal üzere kalır”16 sözleri ile değişimin mü’minin hayatındaki muazzam yerine işaret etmektedir. “Kalb daima inkılab halinde olup, sükûtu ve istirahatı yoktur, bu sebeple âfetler ona çok çabuk gelir. Çünkü kalbin inkılâbı, kaynayan tencereden daha sür’atlidir.”17 diyen Mehmed Zâhid Kotku Hazretleri, Feridüddin Attar Hazretlerinin sözünü şöyle şerh etmiştir:

“Derviş, cezbe ile sülük halinde vâki olan tecellilerin değişik hallerinde sebat ve ubûdiyetin müstakim olmasından nâşî, kendisini mârifet-i ilâhiyeye uyduran ve ona göre hareket eden kimsedir. Bundan dolayı günde yetmiş renge girer. Vâki olan tecellilere uyar. Münafık ise bu istidâd kendisinde olmadığından, yetmiş sene dahi olsa, aynı hal üzere kalır, değişme bilmez, inadı inattır. Çünkü tecellileri mahcuptur, hicablıdır, mânidir, tecelli kabul etmez. Bu tecellilerden haberleri olmayan zavallı kimseler de, bunları bilmedikleri ve görmedikleri için noksanlık addederler. Hâlbuki ne kadar yanılmaktadırlar. ‘Her gün o yeni bir icaddadır’ âyet-i kerimesinden, Cenâb-ı Hakk’ın her an için tecellisinin ayrı olduğunu bilmek gerektir.”18

Değişme kişinin hususiyetleri ve farklılıkları sebebiyle kişiye mahsus bir gelişim gösterir. Toplumlar da böyledir. Değişirler fakat aynı biçimde değil, benzer şekillerde… Tasavvufun fertten başlayıp toplumu dönüştüren üslubunda “karizmatik” özelliğe sâhip mürşidin çok önemli bir yeri vardır. Selçuklu ve Osmanlı toplumlarını inşa eden, tesirleri zayıflasa da günümüz Türkiye toplumuna da ulaşmış olan tasavvufi etki mürşid-i kâmillerin gayretleri ile gerçekleşmiş, sâlik, hedeflenen toplum yapısının vücud bulabilmesi için donatılmıştır. Öyle ki ülkemiz insanının civarındaki menfi gelişmelere verdiği olgun tepkilerin, mutasavvıflar eliyle Müslüman olmalarının bir neticesi olduğu fikri öne sürülmektedir. Bu olgunluğa Zâhid Kotku Hocaefendi şu sözleri ile dikkat çeker:

“Ne kadar zâhid, ehl-i takvâ ve mutasavvıfînden ve ulemâ-yı zevi’l-ihtirâmdan olsalar bile, bundan ileriye kendi başlarına terakki mümkün değildir. Ancak, üstâd-ı kâmillerinin hizmetine ve onlara teslimiyete vâbestedir. Hizmeti ve teslimiyeti nispetinde nefs-i mutmainneye ayak basmaları ve erişmeleri mümkündür.” 19

“Görmez misin ki bir demir parçası bile, hem soğuk hem de sert bir madde iken, ateşin içine konduğu zaman nasıl onun gibi kıpkırmızı bir ateş oluyor, hem de huyunu değişip yumuşuyor. O hâlinde artık demirci onu istediği kılığa sokabiliyor. Şüphesiz ki bir insan hiçbir vakit bir demirle kıyâs olunamaz. O, demir iken işe yarar hale gelsin de, insan iyi bir terbiyecinin elinde neden terbiyecisinin hâlini kazanmasın?”20

Zâhid Kotku Hazretleri, dervişliğe kabulün ancak iştiyak ile mümkün olabileceğini çeşitli misaller vererek anlatır. Kastedilen, kişinin tövbeye, gittiği yoldan dönmeye yani değişmeye duyduğu iştiyaktır ki o da sınanacaktır:

“Evvelki devirlerde dergâha talip olanlar, yâni derviş olmak isteyenler birçok hizmetlerden ve tecrübelerden geçtikten sonra alınırmış. Meselâ, paraları sevenler için paralarını getir derler ve onu bir keseye koyup denize atmasını tavsiye ederlermiş. Bunu yaparsa dergâha kabul olunur, yapmadığı takdirde huzura alınmazmış…21
devamı var inşaallah
__________________
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Alıntı ile Cevapla
Alt 10Haziran 2015, 15:03   Mesaj No:5
Medineweb Sadık Üyesi
KardelenGül - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:KardelenGül isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 31327
Üyelik T.: 23 Eylül 2013
Arkadaşları:10
Cinsiyet:bayan
Memleket:sivas
Mesaj: 734
Konular: 144
Beğenildi:354
Beğendi:311
Takdirleri:227
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Değişmek İstemiyor muyuz?

AHLAKLARIN DEĞİŞMESİ

Kudretli bir içtimaî müessese olan din ve iman, ahlâk ile müttefik ve iç içe kaynaşmış durumdadır.22Tasavvuf da bu ahlaki mefkûreye hayat vermek içindir. Ancak der M. Zâhid Kotku Hazretleri “İnsanoğlu alıştığı ve edindiği huylardan pek kolay vaz geçemez. Fakat ahlâkların, bilhassa kökleşmiş huyların değişmesi mümkündür derlerse pek inanma; çünkü bu nadirattandır.” 23 Bu neredeyse imkânsız değişim zorlu çalışmalar, tezkiye ve terbiye ile mümkün olacaktır. Aynı zamanda Peygamberimizin “salihlerle birlikte olmak” tavsiyesinin bereketi ile iyi ahlâklı, edepli, terbiyeli, hayâlı kimselerle arkadaşlık etmek, ilim ve fazilet sahihlerini bulup onlarla hemhal olmak, böylelerini bulmak, bulacağı yerlere kadar gitmek ve bu uğurda her türlü zahmete katlanmak, kişinin kendi saadeti icabıdır.24

Rasûl-i Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz buyurmuşlar; “Yâ Hamza, bir nefsi ihya etmek mi yoksa öldürmek mi daha sevgilidir?” Hz. Hamza cevaben “Elbette ihyâsı daha sevgilidir” deyince,“Öyle ise nefsinin kemâle ulaşmasına bak, âdâb-ı şerîata riayetle sâlih ameller işle”buyurmuşlardır.25

Nefs tasavvufta binek olarak adlandırılmıştır. Bu sebeple onun fenası değil ıslahı murad edilir. Bir ömür insanı üzerinde taşıyacak olan bineğinin asi, söz dinlemez, yulara gelmez, her istediğini yer-içer, her istediği istikamete gider bir huyda olması süvarisini yolundan alıkoyar, yanlış istikametlere sevk eder. Onun niteliklerinin iyileri ile değiştirilmesi icap eder. Misaller veriyor bir sohbetinde M. Zâhid Kotku Hazretleri, şöyle ki:

“Şimdi insan gadaplı… Ateş gibi adam; ne söylersen kızıyor, bağırıyor, çağırıyor, vuruyor… Gadabın icabı… Bu insanlıkla yaşamaz, insanlık bununla yaşayamaz. Bunu tebdil etmek lâzım! Neye?.. Şecaate!.. … Şehvetten doğan şey dünya sevgisi, yaşama hevesleri insanda… Gayeler; güzel giyinme, güzel ev sahibi olma, güzel hanım sahibi olma… Hâlbuki biz bunun için değil; bizi yaratanı sevmek, bilmek ve onun emrini tutmak için dünyaya gelmişiz. Bu güzel sevgisinden Yaradanı sevme kabiliyeti ortaya çıkmalı. Bu dünya sevgisini, muhabbet-i ilâhiyyeye çevirebilmek hüneri var insanda. Onun için en büyük hüner nefsi ıslahta… “26
__________________
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Alıntı ile Cevapla
Alt 10Haziran 2015, 15:06   Mesaj No:6
Medineweb Sadık Üyesi
KardelenGül - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:KardelenGül isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 31327
Üyelik T.: 23 Eylül 2013
Arkadaşları:10
Cinsiyet:bayan
Memleket:sivas
Mesaj: 734
Konular: 144
Beğenildi:354
Beğendi:311
Takdirleri:227
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Değişmek İstemiyor muyuz?


SEFER DER VATAN


Peygamber Efendimizin hicreti, her anlamda değişime misal teşkil etmesi bakımından çok önemlidir. Çok sevilen, fakat inancın yaşanmasına engel olduğu zaman vatanın, milletin, ailenin, sosyal sınıfın, makam ve mevkiinin Allah’ın dinine hizmet etmek için terk edilebileceğini göstermektedir. Tasavvufi bakımdan Hicret, her türlü gayri İslami anlayış ve duygulardan arınmak, amellere yerleşen gayri İslami davranış ve alışkanlıkları terk etmektir. Bu da ruhta ve manevi anlamda bir seferi başlatan tevbe ile başlar. “Tevbe ile murâd istiğfar değildir. Belki tedenniyi mûcib olan şeyi terk edip terakkiyi mûcib olanı işlemektir.27” diyen M. Zâhid Kotku Hazretleri, Nakşibendiliğin “Sefer der Vatan” ilkesine atıfta bulunarak hakiki muhacirin, memleket değiştiren, düşmandan kaçıp yer değiştiren kimse değil, “Asıl hakiki muhacir kötülükleri, fenalıkları, günahları, yaramaz huyları terk eden kimsedir” diye bildirmektedir. O şöyle der:

“Çünkü insan, ne kadar yer değiştirirse değiştirsin, ahlâkı, huyu ne ise yine odur. Onun için mühim olan olduğu yerde, bütün fenalıkları, mezmum huyları terk edebilmek, hakiki muhacirliktir.28

devamı gelecek inşaallah
__________________
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Alıntı ile Cevapla
Alt 11 Ağustos 2015, 13:04   Mesaj No:7
Medineweb Sadık Üyesi
KardelenGül - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:KardelenGül isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 31327
Üyelik T.: 23 Eylül 2013
Arkadaşları:10
Cinsiyet:bayan
Memleket:sivas
Mesaj: 734
Konular: 144
Beğenildi:354
Beğendi:311
Takdirleri:227
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Değişmek İstemiyor muyuz?

GAYR-İ MÜSLİMLERİN DİN DEĞİŞTİRMESİ

Zâhid Kotku Hocaefendi, Abdülkadir Geylani Hazretlerinden nakille der ki:

“Terakkîde kerem esastır; tevazu’ ise sâlikin terakkisine sebeptir. Bu iki şey tamam olunca sâlikin sadrı alâkalardan salim olur.”

Hocaefendiye göre değişime-terakkiye vesile olan tevazu yumuşak sözle, kerem ise yemek yedirmekle elde edilebilir niteliklerdir.29

Müslümanların sahip oldukları bu vasıflar sadece kendilerine fıtrata ve tevhide uygun değişim kapılarını açmakla kalmamış, onlarda vücut bulan değişim nitelikleri gayr-i Müslimlere de tesir etmiş hayati değişimi gerçekleştirerek Müslüman olmalarını sağlamıştır. Model insanlar olan Müslümanların yol açtığı bu değişimin sebebini Hocaefendi şu cümle ile izah ediyor:

“O, ahlâkî vecibeleri zorba tedbirlerle ve sert cezalarla değil, imana ve gönle hitap ederek, güzellikle teşvik edip sevdirerek yaptırma yolunu kullanmış, bunun için gerekli mânevî mekanizmayı mükemmel bir şekilde kurmuş ve asırlar boyu da başarıyla işletmiştir.”30

“Bakınız, bugünkü o koca Çin’deki Müslümanlar, ancak oraya ticaret maksadıyla giden iki örnek Müslümandan ders ve ibret alarak, onların dürüstlüğüne hayran kalarak Müslüman olmuşlardır. Kafkasya ve Türkistan da ilim sayesinde Müslümanlığı kabul etmişlerdir. Endonezya adalarına hangi ordular gidip oradakileri Müslüman yaptı? Bugün birkaç yüz milyon Müslüman var orada; hem de pek nazik ve pek de kibar Müslümanlar. “31
__________________
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Alıntı ile Cevapla
Alt 11 Ağustos 2015, 13:06   Mesaj No:8
Medineweb Sadık Üyesi
KardelenGül - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:KardelenGül isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 31327
Üyelik T.: 23 Eylül 2013
Arkadaşları:10
Cinsiyet:bayan
Memleket:sivas
Mesaj: 734
Konular: 144
Beğenildi:354
Beğendi:311
Takdirleri:227
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Değişmek İstemiyor muyuz?

KÜLTÜR DEĞİŞİMİ

Her millet, kendi kültür müesseseleriyle yaşar, ayakta durur. Kültür unsurları, başka bir milletten alınıp bir millete aşılanmak istenirse büyük buhranlar, karışıklıklar ve çözülmeler ortaya çıkar. Nispeten maddî olan teknolojinin bile tam manasıyla ve birdenbire bir başka millete nakli mümkün değildir. M. Zâhid Kotku Hazretleri bir milletin kendi ahlâkını bırakıp yabancı bir ahlâkı alması ve sindirmesinin uzun asırları gerektirdiğini sonunda yine de tam bir netice alınmayacağını eskinin izlerinin silinemeyeceğini ifade etmektedir. Hele hele bırakılmak istenen, alınmak üzere zorlanandan çok daha mükemmel ise o zaman millet vicdanında büyük yaralar açılır; buhranlar, çatışmalar, çekişmeler, iç mücadeleler baş gösterir; millî bünye, birlik ve beraberlik zedelenir…32 Tasavvufi Ahlak eserinde şu ifadeler yer alır:

“Avrupa bu kültür nakli muamelesinin problemlerini çok iyi bilir, ilmî bakımdan güzel etüt etmiştir. Fakat bizim yarım münevverlerimiz hem bu sosyolojik gerçekleri bilmez, hem de kendi değerlerini, milletini tanımaz. Halkının ızdıraplarını anlamaz. Cemiyetimizdeki geri kalmışlık, buhranlar ve anarşi Tanzimat’tan beri bu gerçeğin görülmemesinden (veya Avrupa’ya alet ve ajan olanların millete mânen hıyanet etmesinden) doğmuş, Islahat fermanlarından beri daima kendi kendimize ters düşmemizden, garbı körü körüne taklitten çıkmıştır. Kendi öz ve mükemmel ahlâkımıza sadık kalsaydık, münevver ve halk arasındaki çekişme olmayacak, kuvvetler zaafa uğramayacak, düşmanlarımızın tahribatını daha çabuk izâle ve telâfi edebilecek idik. Bu bakımdan şimdi de en salim ve verimli çözüm, kendi öz değerlerimize dönmek, tarihimize, kültürümüze, zevkimize ve onurumuza uygun olarak, dinî ve ahlâkî nizamımıza sımsıkı sarılmayı sağlamaktır.33

Kültür toplum içinde ortaya çıkar, aile ve okullar onu yaşatan ve aktaran, yeniden üreten ve nakleden birimler olarak önem arz eder. Çözülme buralardan başladığı gibi inşa ve ihyanın da kaynağıdırlar. Toplumsal bir değişme isteniliyorsa önce bu kurumlardan başlanmalıdır. M. Zâhid Kotku Hazretleri bir zamanlar ülkemizin çok önemli bir sorununun kaynak tespitini okul-aile ikilisine bakarak belirlemiştir:

“Anarşist diye anılan o zavallı çocukların hiçbir kabahati yok diyeceği geliyor insanın. Asıl kabahat onların ana ve babalarıyla birlikte, onlara bu telkinleri yapan bazı dinsiz öğretmenlerdedir. Yine o ana ve babalar ne yazık ki, birçok emeklerle yetiştirdikleri evlâtlarını, istikballerini temin etsinler diye bu dinsiz öğretmenlere teslim ederler ve çocuklarının dinsizliğe doğru kaydıklarını gördükleri halde bir çâre bile aramazlar.”34
__________________
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Alıntı ile Cevapla
Alt 11 Ağustos 2015, 13:09   Mesaj No:9
Medineweb Sadık Üyesi
KardelenGül - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:KardelenGül isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 31327
Üyelik T.: 23 Eylül 2013
Arkadaşları:10
Cinsiyet:bayan
Memleket:sivas
Mesaj: 734
Konular: 144
Beğenildi:354
Beğendi:311
Takdirleri:227
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Değişmek İstemiyor muyuz?

ÇAĞA UYMAK

Milli ve dini gayretlerle dünyevi değişikliği istediğini ifade eden M. Zâhid Kotku Hocaefendi, “Dünya, daima değişen ve aynı hal üzere olmayan bir yerdir. O seninle kalsa da, sen onunla kalamazsın”35diyerek insanın değişimi takip etmesi gerektiğine vurgu yapar. Ona göre bu takibin terki ancak kişinin bundan vazgeçmesi yani ölümü ile mümkündür. Şöyle der:

“Gözünü aç, kainata bak!.. Bunun sahibini anlamıyorsan, bulamıyorsan; bu gözü değiştir. Bu göz hayvanda da var. Hayvanın gözüyle insan gözünün arasında büyük bir fark olacak. Nedir? Bu gözle baktığı zaman kâinatın sahibini arayacak. Sahibi başka yerde değil ki. ‘Seninleyim!’ diyor. ‘Senden de sana daha yakınım!’ diyor.”36

Günden güne değişen dünyada sıra Müslümanların değişmesine gelmiştir. Artık gafleti bırakıp, elbirliği yapmanın ve böylelikle her sahada geniş atılımlar yapmanın zamanı gelmiştir. M. Zâhid Kotku Hazretleri bu girişimin Müslümanların el birliği ile olması gerektiğine dikkat çekmektedir, “Allah, kendi yolunda (birbirine) kurşunla kenetlenip kaynaşmış bir yapı gibi saf halinde (kendi yolunda) savaşanları sever” ayetinde belirtildiği üzere…37

Tasavvufta cihâd kavramı sâdece harb ve kıtal anlamında değildir. Aksine tasavvufta cihâd, her türlü gayret, mücadele, çaba ve çalışmayı içine alır. Büyük ve küçük olmak üzere ikiye ayrılır ve büyük cihâd, nefs ile cihâd olarak anılır. Daimi bir cihâd türü olan büyük cihad, sürekliliği sâyesinde kişisel dönüşüm ve değişimle sosyal değişimin ana kuvvetlerindendir. Topluca girişilen bu değişim süreci sayesinde önünde durulamaz bir kuvvet ortaya çıkacaktır:

“Sen kendi vatanında, kendinin ve çocuklarının rahat ve emin olarak yaşamasını istiyorsan, behemehâl bir bina halinde, birbirimizle adeta kaynaşıp birleşmemiz lâzımdır. Yoksa başka türlü varlığımızı sürdürmeye imkân bulamayız. Müslümanlık namına hepimizin utanıp, ibret almamız lâzımdır. Artık mürailik devri çoktan geçmiştir. Şimdi elbirliğiyle başbaşa verip, canla başla çalışmak gerektir.”38

devamı var inşaallah
__________________
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Alıntı ile Cevapla
Alt 17 Mart 2016, 10:49   Mesaj No:10
Medineweb Sadık Üyesi
KardelenGül - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:KardelenGül isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 31327
Üyelik T.: 23 Eylül 2013
Arkadaşları:10
Cinsiyet:bayan
Memleket:sivas
Mesaj: 734
Konular: 144
Beğenildi:354
Beğendi:311
Takdirleri:227
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Değişmek İstemiyor muyuz?

GELENEK VE ALIŞKANLIKLAR

Asr-ı Saadet Kur’an ve Sünnete dayalı İslam’ın adaletin ve eşitliğin, barış ve kardeşliğin, İslami zihniyet ve yaşantının hüküm sürdüğü bir dönemdir. Müslümanlar emr-i bi’l-mar’ruf ve’n-nehyu ani’l-münk’ri yerine getirmeyi, Allah yolunda cihad etmeyi, ibadetleri ve salih amelleri eksiksiz yerine getirmeyi inançlarının gereği saymışlar, inanç, ibadet ve ahlak anlayışları ile temayüz etmişlerdir. Ancak geleneklerinin yıkılması endişesi ile insanlar “Yalnız Allah’a kulluk etmemiz ve babalarımızın tapmakta olduklarını bırakmamız için mi bize geldin?”39 diyerek Peygamber Efendimize karşı çıkmışlardır. Tıpkı kötü huylar gibi alışkanlık ve uygunsuz geleneklerin terki de zordur. Gelenek, adet ve alışkanlıklar yaşamı kolaylaştırıcı bir etkiye sahip olsa da davranışlara meşruiyet kazandırmak, bireyleri baskı altında tutmak gibi bir etkiye de sahiptir. Tasavvuf, terk-i âdettir40, zâlimlerin, dinsiz ve kâfirlerin bütün hareketlerinden, yeme, içme, giyme ve saire gibi âdet ve hareketlerine benzememeye çalışmak ve kaçınmak, halka ait ancak günahı mûcib kötü âdet ve ananelerden uzak durmanın ehemmiyetini ifade eden M. Zâhid Kotku şöyle der:

“Alışkanlık çok kötü bir âdettir; terki de o nispette zordur.” 41

“Kötü âdet ve arkadaşların verdiği zarar, o ticaret veya işi ile meşgul olup ibadet, taat bilmeyenlerden daha çok acı ve zararlı olduğu inkâr olunmaz bir felakettir.”42

“Bazı bedbahtlar istedikleri ve çırpındıkları halde bir türlü kötü huylarından kurtulamazlar. Bunun başlıca sebeplerinden biri de kötü alışkanlıkların küçükten beri köklü âdetler hâline gelmesidir. Herkesin sevip bayıldığı; Hakk’ın da, halkın da istediği o güzel ahlâk ve huylar, bu kötü, çirkin ve hiç kimsenin de istemediği kötü huylardan, kötü ahlâk ve âdetlerden kurtulmadıkça mümkün olamayacaktır.43
__________________
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 2 Kişi okuyor. (0 Üye ve 2 Misafir)
 
Seçenekler
Konuyu değerlendir
Konuyu değerlendir:

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Yaradana Teslim Olmayı Biliyor muyuz ? KardelenGül Kişisel Gelişim ve Psikoloji 2 15 Ağustos 2018 23:53
Namazı sevebiliyor muyuz..? Medine-web Serbest Kürsü 3 26 Eylül 2012 09:33
Farkında Olup da Bir şey yapıyor muyuz??? TÜRKcan Şiirler ve Şairler 1 09 Ağustos 2008 10:32
Başkalarını Düşünüyor Muyuz? Huzurİslam Hadis-i Şerif 0 26Haziran 2008 01:37
GÜZEL NAMAZ KILABiLiYOR MUYUZ? Medine-web Namaz-Abdest-Teyemmüm 1 05 Eylül 2007 21:12

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.