Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM DİNİ KONULAR.::. > Muhtelif Dini Konular > Sorularla Esmaül Hüsna

Konu Kimliği: Konu Sahibi Verda_Naz,Açılış Tarihi:  09 Nisan 2008 (20:57), Konuya Son Cevap : 28 Ocak 2023 (18:40). Konuya 71 Mesaj yazıldı

Beğeni Aldı3Kez Beğenildi
Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 31 Aralık 2008, 16:03   Mesaj No:61
Medineweb Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:seydanur isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 4172
Üyelik T.: 29 Eylül 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 74
Konular: 17
Beğenildi:1
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cvp: Esma-ül Hüsna

Esma-ül Hüsna


EL-ALİYY

"Kemâl derecelerinin en yücesinde bulunan."

“ALLAH bir insanla ancak bir vahy yoluyla ya da perde arkasından konuşur
veya bir elçi gönderir de izniyle ona dilediğini vahyeder.

Gerçekten O, Aliyy'dir, Hakîm'dir." [Şûra: 42/51.]

ALLAH'ın varlığı vaciptir. Yani varlığı zâtındandır, yokluğu muhaldir.Bu ulvî mertebe sadece Aliyy olan ALLAH'a mahsustur. O'ndan gayrı nevarsa, hepsi mümkindirler yani bunların olup olmamaları eşittir; hepsimahlukturlar, fanidirler, acizdirler. Bu varlıkların varlıkmertebeleri, Vacib'in âlî mertebesi yanında çok aşağı ve süflî kalır.

ALLAH'ın bütün sıfatları mutlaktır, kayıt altına alınamazlar. Ve yinebütün sıfatları sonsuzdur; onların tecellileri için bir sondüşünülemez.

İşte bu âlî mertebe de ALLAH'a mahsustur.

Mahlukatın ise, evvelleri olduğu gibi sonları da vardır. Öncesi vesonrası olan bu varlıkların sıfatları da sınırlı ve kayıtlıdır, işte busınırlı ve kayıtlı sıfatlar, sonsuz ve mutlak sıfatlar yanında çoksüfli ve çok aşağı kalırlar.

Aliyy ismi bize bu gibi dersleri verir; sonsuz ve mutlak kemâlin ancak ALLAH'a ait olduğunu bildirir.

"O'nun kürsisi, bütün gökleri ve yeri kuşatmıştır. Onların korunması O'na güç gelmez. O Aliyy'dir, Azîm'dir."
[Bakara: 2/255.]

Bir mü'min, ALLAH'ın sıfatlarının ulviyeti hakkındaki marifette nekadar inkişaf ederse, Aliyy isminden o kadar fazla feyiz alır.

Kul, böylece manen terakki etmekle ulvî dereceler kazanır ve bu isme daha parlak bir ayna olur.

Ve yine, bir kul süflî, bayağı ve aşağı şeylerden uzak kaldığı ölçüde yükselir ve bu isimden alacağı feyiz de o nisbette artar.


EL-KEBÎR


"Büyüklükte kendisinden daha üstünü düşünülemeyen."

"Celâli ve sânı pek yüce."

'O, gaybı da, müşahede edileni de bilendir, Kebîr'dir, Müteâl'dir." [Ra'd: 13/ 9.]

Kebîr ismi, "ALLAH'ın zâtının kemâline delalet eder" denilmiştir.Büyüklük, kemâl ile yakından ilgilidir. İlmi kemâle ermiş kimselere'büyük insan' deriz. Keza, irfan, ahlâk, takva ve salahatta üstün olaninsanlar da büyüktürler.

Bunlardan söz ederken, 'ilmi büyük' yahut 'irfanı büyük' demez, sadece'büyük' demekle yetiniriz. Böylece, büyüklüğü sıfatlara değil, doğrudanzâta vermiş oluruz.

ALLAH'ın bütün sıfatlarının, isimlerinin ve fiillerinin sonsuzluğu ALLAH'ın zâtının büyüklüğünü gösterirler.
[Prof. Dr. Alaaddin Başar, Esmâ-i Hüsna ALLAH'ın Güzel İsimleri, Zafer Yayınları, İstanbul, 2001: 100.]

Azîm, Kebîr Ve Aliyy İsimleri Arasındaki Fark:

Azîm, Kebîr ve Aliyy isimleri arasındaki ince farkı bir derece anlamakiçin bunların karşılığı olarak kullanılan 'yüce, büyük ve yüksek'kelimelerine bakmak gerekir. Bu kelimeler, o isimlerin mânâlarını tamifade etmeseler de, aralarındaki fark hususunda bize bir fikirverebilirler. Yani, bu üç kelime aynı mânâya gelmedikleri gibi, buisimler de aynı değildirler.

Bir de bu isimlerin zıtlarına baktığımızda, 'azîm' kelimesinin zıddıhakir, 'kebîr'in zıddı küçük, 'âlî'nin zıddı aşağı veya alçaktır.

Bilindiği gibi, Güneş'le Dünya arasındaki mesafe, yaklaşık yüz ellimilyon kilometredir ve ışık, bu uzun mesafeyi sekiz dakikada kat ettiğihalde, ışığı hâlâ dünyaya ulaşmamış yıldızlar vardır.

Bu bilginin ışığında, 'azamet, kibriya ve ulviyet' mefhumları arasındaki farka bir derece bakmaya çalışalım.

Semanın bu uçsuz bucaksız genişliğini ve yüksekliğini gözlerin ihatadanve akılların idrakten aciz kalması noktasında, sema azimdir.

Semanın büyüklüğü yanında yeryüzündeki bütün büyük cisimlerin küçük kalması yönüyle, sema kebîrdir.

Semanın yüksekliği yanında yeryüzündeki bütün yüksekliklerin süflî kalacağı cihetiyle de sema âlîdir.

Bu misal, maddeden münezzeh olan ALLAH'ın azamet, ulviyet vekibriyasını anlamakta, elbette tam bir ölçü olamaz. Zira, hiçbircihetle mahlukuna benzemeyen ALLAH'ın büyüklüğü, azameti ve ulviyeti dekendine hastır ve bunların bîr benzeri düşünülemez. Ancak, bu misal ilesözkonusu isimlerin aynı olmadıkları, bir derece anlaşılabilirse maksathasıl olmuş demektir.

Azamet, ulviyet ve kibriya, bütün sıfatlar için olduğu gibi bütün şuunât, fiiller ve isimler için de sözkonusudur.

Sadece bir misal olarak merhamet üzerinde duralım:

Nur Müellifi, "bütün validelerin şefkatleri rahmet-i ilâhiyenin bir lem'asıdır" buyurur.

Merhametli olmak bîr üstünlüktür ve bu sıfatın kemâli ancak Kebîr olan ALLAH'a mahsustur.

ALLAH'ın o azim rahmetinin genişliğini ve şümulünü akıllar idrak edemezler.

Ve ALLAH'ın mahlukatna ettiği merhamet, bütün merhametlerden çok daha âlîdir, yüksektir.


EL-HAFİZ

"Koruyan, muhafaza eden."

"Varlıkları, kaderle tayin edilmiş bir ecele kadar, zevale uğramaktan koruyan."

"...Hem Rabbim sizin yerinize başka bîr kavmi geçirir de siz O'nahiçbir şeyle zarar veremezsiniz. Doğrusu benim Rabbim, her şeyigözetleyip koruyandır, Hafîz'dir." [Hûd: 11/57.]

Hafiz: "Bütün varlık âleminin plan ve programını nur-u MUHAMMEDi'de saklayan."

"Bir ağacın bütün özelliklerini çekirdeğinde derceden." "Birçok canlıtürünün planlarını yumurtalarında, birçoklarını da spermalarındamuhafaza eden."

"İnsanın bütün amellerini onun hafızasında kaydeden." "Hafaza meleklerine insanın bütün iyi ve kötü işlerini kaydettiren."

"İnsan-ı ekber denilen kâinattaki her şeyi ve her hadiseyi levh-i mahfuzda yazan."

Bütün bu saydıklarımız, hafîziyetin yani hıfz edip korumanın en çok kullanılan mânâlarıdır.

Hıfzın diğer bir mânâsı da, "hayata düşman olan unsurları dizginleyip, belli bir ecele kadar yaşama fırsatı tanıyan" demektir.

Bu hıfz ve muhafaza olmasaydı, ormanlarda vahşi hayvanlardan başkasınınyaşamaması gerekirdi. Ama gerçek hiç de öyle değil. Aslanlara,parslara, kaplanlara rağmen, tavşanından tilkisine, ceylanındankeçisine kadar nice hayvan türleri aynı mekân içinde hayatlarınısürdürürler.

Bu hal bir hıfzedicinin varlığını, bütün akıllara net biçimde gösterir.

Bu isimden kulun alacağı en önemli ders, bir muhasebe gününe doğru hergün bir adım daha attığını düşünerek, günahlardan, haramlardan vehatalardan uzak kalmasıdır. Bedenini zararlı maddelerden koruduğu gibi,ruhunu, kalbini ve aklını da şeytanın ve şeytan vazifesi gören dessasinsanların şerrinden korumasıdır.
Alıntı ile Cevapla
Alt 31 Aralık 2008, 16:05   Mesaj No:62
Medineweb Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:seydanur isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 4172
Üyelik T.: 29 Eylül 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 74
Konular: 17
Beğenildi:1
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cvp: Esma-ül Hüsna




[B][FONT=Comic Sans MS][SIZE=2][COLOR=Black]Esma-ül Hüsna


EL-MUKİT

"Her şeyi lâyıkıyla bilip gözeten ve her şeye kudreti yeten.”

"Azıkları yaratıp bedenlere gönderen." [Gazâlî.]

Mukît, ilim ve kudrete birlikte delalet eden bir ilâhî isimdir. Hermuhtacın neye muhtaç olduğunu bilmek ilim ile olur. Bu ihtiyacı yerinegetirmek ise kudret gerektirir. Buna göre, bir mahlukun ihtiyacınıngözetilmesi ve yerine getirilmesiyle Mukît ismi tecelli eder.

İhtiyaçlar maddî olabileceği gibi manevî de olabilirler. Cahiliyedevrinde insanların en büyük ihtiyacı, 'tevhid inancıydı'. Bundanmahrumiyet, onları putlara tapacak kadar perişan etmişti. Cenâb-ı Hak,o kavme en son ve en büyük elçisini göndermek suretiyle, onların buihtiyacına en güzel şekilde cevap verdi.

Mukît'in bir başka mânâsı da, "Her muhtaca ihtiyacı kadar rızık veren"şeklindedir. Bu isim, kut ve gıda vermek demek olan 'ikâte' fiilindengelmektedir. Bir canlının yeme, içme, görme, işitme, yürüme gibi hertürlü ihtiyacı Rahman ve Rezzak olan ALLAH tarafından karşılanıyor.

Her canlıya, kendisine yetecek kadar rızık vermek 'ikâte' fiiliylegerçekleştiriliyor ve bu ilâhî ihsanda Mukît ismi tecelli ediyor.


EL-HASİB

"Kulların yaptıklarını muhasebeye tâbi tutan."

"Amellerin karşılığını verme hususunda kâfi olan."

“Onlar (peygamberler) ALLAH'ın gönderdiklerini tebliğ edenler, O'ndankorkanlar ve ALLAH'tan başka hiç kimseden korkmayanlardır. Hasîb olarakALLAH yeter." [Ahzâb: 33/39.]

Bu ism-i şerif 'Alîm, Habîr ve Hafız' isimleriyle yakından ilgilidir.İnsanı yaratan ALLAH, elbette onun her şeyini, her fikrini, herinancını, her niyetini yakînen bilir. ALLAH'ın bildiği, haberdar olduğuve hıfzettiği bu gibi hal ve hareketlerden, insanın cüz'î iradesinebırakılan ve hakkında emir ve yasak bulunanlar, ahirette Hasîb isminintecellisiyle, muhasebeye konu olacaklar ve insan, bütün bunlardanhesaba çekilecektir.

Hesap sormak, 'bilmekten, haberdar olmaktan ve hıfzetmekten' farklıdır.Bundan dolayı, Hasîb ismi, Alîm, Habîr ve Hafız isimlerinden ayrıdır vemüstakil bir isimdir.

Nur Külliyatından bir ikaz cümlesi:

"İnsan bu keramete, bu şerefe nail olduğu halde, kendisini başıboş vegayr-ı mes'ul zannetmesin.Onun da divan-ı muhasebatta pek karışıkhesabları vardır. Ondan kurtulduktan sonra, müstehak olduğu yeregidecektir." [Mesnevi-i Nuriye.]

Hasîb isminin bir başka mânâsı da 'kâfi gelen, yeten' şeklindedir.

"HasbiyALLAHu lâ ilahe illa hu," yani "ALLAH bana yeter, O'ndan başka ilâh yoktur." [Tövbe: 9/129.]

âyet-i kerimesi, Hasîb isminin insan kalbindeki kâmil tecellisini bizehaber vermektedir. "ALLAH bana yeter" cümlesi bir hükümdür, "O'ndanbaşka ilâh yoktur" cümlesi ise bu hükmün delilidir.

Bütün mü'minler, 'HasbünALLAH' yani 'ALLAH bize yeter' derler. ÇünküO'nu, "herşeyin dizgini elinde, herşeyin hazinesi yanında, herşeyinyanında nazır, her mekânda hazır, mekândan münezzeh, aczden müberra,kusurdan mukaddes, nakstan mualla bir Kadîr-i Zülcelâl, bir Rahîm-iZülcemâl, bir Hakîm-i Zülkemâl" (Nur Külliyatından, Sözler) olaraktanırlar ve böylece iman ederler.

Kulun bu isimden alacağı ders, ölümle birlikte hesap dönemininbaşlayacağını, kabir âleminde sorguya çekileceğini, kıyamet ve haşirsafhalarından sonra her amelinden en ince teferruatına kadar hesapvereceğini bilmesi ve ömrünü ona göre tanzim etmesidir. Bu kısa dünyadönemine aklanmaması, ana rahminde olduğu gibi kabir âleminde ve dahasonrasında kimseden bir yardım görmeyip, ancak ALLAH'a sığınacağınıbilerek, bu dünya hayatında da "ALLAH bana kâfidir" deyip, teslim vetevekkül dairesinde yaşamaya çalışmasıdır.



EL-CELİL

"Sıfatları sonsuz kemâlde bulunan."

“Mâlikiyet, hâkimiyet, kudret, azamet gibi bütün celâl sıfatlarına sahip olan."

"Heybeti, akılları dehşette bırakan."

"Celîl ismi, Azîm ismine yakın bir mânâ taşır. Aralarındaki ince farkı İmam Gazâlî Hazretleri şöyle ifade eder:

"Celîl ismi sıfatların kemâline delalet eder. Azîm ismi ise, hem zâtın hem de sıfatların kemâline birlikte delalet eder."

Nur Külliyatından bir hakikat dersi:

"İsm-i Celâl, alelekser nevilerde, külliyatta tecelli eder. İsm-i Cemâlise mevcudatın cüz'iyatına tecelli eder... Ve keza celâl, vâhidiyetintecellisinden, cemâl dahi ehadiyetin tecellisinden zahir olur."[Mesnevî-i Nuriye.]

Bir çiçeğe baktığımızda ondaki güzelliğe, ince sanata, renklerindekiahenge hayran kalırız. Bu güzellik ALLAH'ın Cemîl isminin birteceilisidir. Bütün çiçeklere birden nazar edebilsek, bu hayranlığımızhayrete dönüşür. Bu kadar çiçeği ayrı ayrı süslemek, aralarında hoş birahenk kurmak azim bir tasarruftur, harika bir icraattır. İşte buazamet, haşmet ve büyüklük mânâları, Celîl isminin tecellisiyledir.

Bîr kuşun, bulduğu bir taneyi zevkle ve heyecanla yemesinde, Rezzakisminin bîr tecellisini seyrederiz. Bir milyonu aşkın canlı türünün,rakamlara sığmayacak kadar çok fertlerinin birlikte rızıklanmalarınıdüşündüğümüzde, karşımızda bir celâl tablosunu buluruz. Ve o muhteşemziyafette Celîl isminin bir tecellisini okuruz.

Yıldızlar âlemini ve büyük denizleri seyrettiğimizde de nazarımızaöncelikle celâl tecellisi çarpar. Bu haşmetli tablolarda Celîl isminiokuruz. Ancak, bunların gözler kamaştıran bir güzellikleri de vardır.Her iki tabloda da celâl içinde bir cemâl tecellîsiyle karşılaşırız.Nur Müellifi bu hakikati, 'celâlin gözünde cemâl' şeklinde ifadebuyurur.

Kısacası, her biri sonsuz kemâlde bulunan ilâhi isimlerin, bütünmahrukatı kaplayan o muhteşem tasarruflarının her biri, vahidiyetintecellisiyledir ve Celîl ismini bir başka pencereden bize gösterirdururlar. Bir tecellide, ALLAH'ın 'celîl hâlikîyetini,' bir başkasında'celîl hâkimiyetini' bîr diğerinde ise 'celîl mâlikiyetini...' müşahedeederiz.

Hâlıkiyet, mâlikiyet ve hâkimiyetin, bütün varlık âlemini ihataetmeleri ve hükümleri altına almaları, vahidiyet tecellîleridir veCelîl ismini fikir ehline okutturur, ders verirler.

Kulun bu isimden alacağı ders:

İnsan, kendi varlığını sonsuz varlıklardan bir nokta, simasını sonsuzsimalardan bir sima, sofrasını sonsuz sofralardan bir sofra... olarakgörüp, ilâhî isimlerin o celîl tecellileri karşısında hayretle secdeetmeli, haddini bilmeli ve isyandan sakınmalıdır.
Alıntı ile Cevapla
Alt 31 Aralık 2008, 16:11   Mesaj No:63
Medineweb Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:seydanur isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 4172
Üyelik T.: 29 Eylül 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 74
Konular: 17
Beğenildi:1
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cvp: Esma-ül Hüsna

Esma-ül Hüsna



EL-KERİM

"Keremi ve bağışı bol olan."

"Cömertliği daimî olan."

“Bir karşılık gözetmeden inayetiyle ihsan eden”.

“Kim şükrederse, artık o kendisi için şükretmiştir, kim nankörlükederse, gerçekten benim Rabbim Gani'dir (hiçbir şeye ihtiyacıolmayandır), Kerîm'dir." [Nem: 27/40.]

ALLAH'ın bütün varlıklara, özellikle canlılara yaptığı sonsuz ihsan veikramlar herkesin malûmudur. Hava nimetinden, bütün canlılarıfaydalandıran ALLAH, bu yardımlarını ve bağışlarını karşılıksız olarakyapmakta, böylece sonsuz keremimin sayısız örneklerini sergilemektedir.

Bu isim, insanlar için kullanıldığında, 'şerefli, itibarlı, cömert'gibi mânâlara gelir. Şu var ki, insanlar çoğu zaman yardımlarınıkarşılıksız yapmaz, maddî veya manevî bir ücret beklerler.

Halbuki, kerîm olan zât, yaptığı yardıma, karşılık beklemez. Birfakirin karnını doyurduktan sonra, ondan iş talebinde bulunan insana'kerîm' denmez.

Bir ömür boyu, nefislerinin tatminiyle uğraşan ve şahsî menfaat peşindedurmadan koşan kimseler, Kerîm isminin feyzinden nasipsizdirler;insanlar arasında makbul sayılmadıkları gibi ALLAH katında dadeğersizdirler.

Cömertlikle ilgili şu hadis-i şerif bu noktada çok ibretlidir:

"Cömert, ALLAH'a yakın. Cennete yakın, insanlara yakın. Cehennemden uzaktır."


ER-RAKÎB

“Kullarının her şeylerini gözeten, müşahedesi altında tutan”.

"Her şey, ilmi, nazarı ve murakabesi altında bulunan."

"Şüphesiz ALLAH, sizin üzerinizde Rakîb'dir." [Nisa: 4/1.]

Bu ilâhî isim, Alîm, Basîr ve Şehîd isimleriyle yakından ilgilidir. Herşeyi gören, bilen ve her hadisenin şahidi olan ALLAH, elbette bütünvarlıkları ve bilhassa insanları daimî bir murakabe altında bulundurur.Bilhassa insanları diyoruz, çünkü insan, kendisine cüz'î iradeverilmesi sebebiyle ihtiyarî fiillerde serbest bırakıldığından, bumurakabe en ileri mânâda onda merkezleşir.

Bu ismi düşünen bir kul, kendi nefsini daima gözetler, kontrol eder.Onu başıboş bırakmamaya, günah ve isyan sahasına sokmamaya çalışır.

Kendisini, ALLAH Resulünün (a.s.m.)ifadesiyle, bir çoban olarak bilirve güttüklerinden sorumlu olduğunu idrak ederek, nefsini, ailefertlerini ve sorumluluk sahasına giren herkesi ve her şeyi murakabealtında tutmaya çalışır.

Duygularını, haramdan ve şüpheli şeylerden korur.

Gözünü harama yönlendirmez, kulağına her şeyin girmesine izin vermez.

Aklını gereksiz ve zararlı şeylere yormaz.

Kalbini de murakabe altında tutar; imanına zarar verecek, itikadına ters düşecek düşünce ve meyillerden hassasiyetle sakınır.

Sevgi ve korkusunun sadece ALLAH için olmasına azami dikkat eder.


EL-MUCÎB

"Dua ve isteklere cevap veren."

"Rabbiniz buyurdu: Bana dua edin. Size cevap vereyim." [Mü'min: 40/60.]

Dua, 'istemek, talep etmek' demektir. Dua denilince, aklımıza,öncelikle, el açıp yalvarmak gelir. Bu, duanın sadece bir şeklidir ve'kavli dua' olarak adlandırılır.

Nur Külliyatında, "istidad lisanıyla bütün tohumlar tarafından veihtiyac-ı fıtrî lisanıyla bütün hayvanlar tarafından ve lisan-ıızdırari ile bütün muztarlar tarafından edilen dualarınmakbulîyeti"nden söz edilir.

Bu ifadeden, duanın diğer üç çeşidini de öğrenmiş bulunuyoruz: 'İstidatlisanıyla dua', 'fıtrî ihtiyaç lisanıyla dua' ve 'ızdırar lisanıyladua.'

Bütün çekirdekler, tohumlar, yumurtalar, nutfeler istidat lisanıyla duaederek, bu istidatlarının kuvveden fiile çıkmasını talep ederler.Yeryüzünde sergilenen bütün hayvan ve bitki türleri, bu dualara cevapverildiğini ilan eder ve Mucîb isminden birer tecelli taşırlar.

Fıtrî ihtiyaçlarla yapılan dualara iki misal:

Göz, görme fıtratındadır, yani yaratılışında görme vardır ve görmekiçin de ışığa muhtaçtır. Keza mide, hazmetme fıtratındadır ve rızkaihtiyacı vardır. İşte bu dualara da cevap verilmiş ve güneş bir ışıkkaynağı yapılırken, yeryüzü de azıklarla doldurulmuştur.

Izdırar lisanıyla yapılan dua ise çaresizlik içinde kıvranan, tutunacakhiçbir dalı kalmayan ruhların halis bir iltica ile ALLAH'tan medetdilemeleridir. Bunun en çarpıcı misali, Yunus aleyhisselâmın balığınkarnında yaptığı duadır ve bu dua hemen kabul edilmiştir.

İşte bütün bu dualara, ALLAH cevap verir. Hakiki Mucîb ancak O'dur.

Dil, kalbin tercümanıdır. Kalpteki bir istek, henüz kelimeleredökülmeden, bir arzu, bir iştiyak yahut bir ızdırap halinde ikenALLAH'ın malûmudur

Nur Külliyatında duaya cevap vermekle, duanın kabulünün farklı şeyler olduğu enfes bir misalle şöyle açıklanır:

"Cevab vermek ayrıdır, kabul etmek ayrıdır. Her dua için cevab vermekvar; fakat kabul etmek, hem ayn-ı matlubu vermek Cenâb-ı Hakk'ınhikmetine tâbidir. Meselâ: Hasta bir çocuk çağırır: 'Ya Hekim! Banabak.' Hekim: 'Lebbeyk' der.. 'Ne istersin?' cevab verir. Çocuk: 'Şuilâcı ver bana' der. Hekim ise; ya aynen istediğini verir, yahut onunmaslahatına binaen ondan daha iyisini verir, yahut hastalığına zararolduğunu bilir, hiç vermez. İşte Cenâb-ı Hak, Hakîm-i Mutlak hâzır,nazır olduğu için, abdin duasına cevab verir. Vahşet ve kimsesizlikdehşetini, huzuruyla ve cevabıyla ünsiyete çevirir. Fakat insanınhevaperestane ve heveskârane tahakkümüyle değil, belki hikmet-iRabbaniyenin iktizasıyla ya matlubunu veya daha evlâsını verir veya hiçvermez." [Sözler.]

Bu isimden kulun alacağı ders, herşey için ve daima ALLAH'a muhtaçolduğunu hatırdan çıkarmayarak, ihtiyaçları için ancak O'nun kapısınıçalmak, O'ndan medet dilemektir.

Ayrıca, "veren el, alan elden hayırlıdır" hadis-i şerifini de düşünüp, kendisinden isteyenlere vermeye çalışmaktır.
Alıntı ile Cevapla
Alt 31 Aralık 2008, 16:15   Mesaj No:64
Medineweb Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:seydanur isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 4172
Üyelik T.: 29 Eylül 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 74
Konular: 17
Beğenildi:1
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cvp: Esma-ül Hüsna

Esma-ül Hüsna



EL-VÂSİ'

"Bütün sıfatları sonsuz ve sınırsız olan."

"Geniş rahmetiyle bütün varlıkları kuşatan."

“Sınırsız ilmi, olmuş ve olacak her şeyi içine alan."

“Bu, ALLAH'ın bir fazlıdır, onu dilediğine verir. ALLAH, Vasi'dir, Alîm'dır." [Mâide: 5/54.]

Bu ilâhî isim, mânâca, Muhît ismine yakın görünürse de, Vâsi' ismiçoğunlukla ALLAH'ın zâtı ve sıfatları için, Muhît ismi ise fiilleriiçin kullanılır. Meselâ, "ALLAH, o Vâsi' merhametiyle bütün mahlukatıMuhit'tir (kuşatmış, ihata etmiştir)" dediğimizde her iki ismi birliktekullanmış oluruz. Ve aralarındaki farkı bir derece hissederiz.

ALLAH'ın merhameti vâsi'dir. Mahlukat yaratılmadan önce de bu böyleidi, yine böyledir. Mahlukatı yarattığında O'nun o vâsi' merhameti hermuhtacı kuşatmış, içine almıştır.

İlâhî ilim, kudret ve sair sıfatlar için de benzer şeyler söylenebilir.

Buna göre, Muhît ismi, fiilî bir isimdir, ihata etme fiiline dayanır. Vasi' ise ALLAH'ın zâtına ve sıfatlarına bakar.

Bütün sema tabakalarını ve arzı kaplayan Kürsî, ALLAH'ın Vâsi' isminin en büyük bir tecelligahıdır.

"O'nun Kürsi si, bütün gökleri ve yeri kuşatmıştır."


EL-HAKÎM

"Hüküm ve hikmet sahibi."

"Her şeyi olduğu gibi bilen."

"Gerekeni en güzel ve en faydalı şekilde yapan."

“En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Azîz'dir, Hakîm'dir."
[Haşr: 59/24.]

Şu görünen varlık âlemine, kitab-ı âlem denildiği gibi, ilâhî fermanınbir ismi de Kur'ân-ı Hakîm'dir. Kur'ân'ın bütün emir ve yasaklarınıninsanın faydasına olduğunun en açık bir delili, şu kâinat kitabınınilim ve hikmetle âdeta kaynaşmasıdır.

Herbir fen, bu âlem kitabındaki sonsuz hikmetlerin sadece bir yönünüaçıklamaya çalışır. Bitkilerden, hayvanlardan, denizlere, yer altına veyıldızlara kadar her âlem, ayrı bir ilim dalının konusu olmuş ve herbiri hakkında yüzlerce, binlerce kitap yazılmıştır. Âlemin bir küçükmisali olan insanın derisi, iç organları, kalbi, gözü, kulağı ayrıbirer ilim dalının inceleme konusudur.

Şu âlemde, her şeyin nice hikmetlerle dolu olduğunu gören insanoğlu,kendisini gayesiz, faydasız kabul edemez. Boş şeylerle uğraşıp ömrünüzayi edemez.

Ruhun hanesi olan beden, bu kadar hikmetli yapıldığına göre, o hanede tasarruf eden ruh nasıl hikmetsiz olabilir!?..

İnsan ruhunun ve kalbinin de hikmetli bir yol tutmaları, ancak Kur'ân-ı Hakîm'e uymalarıyla mümkündür.

Hakîm isminden gerekli dersi alan bir mü'min, her şeyi hikmetle yapanve insanın ruhunda ve bedeninde nice hikmet cilveleri sergileyenRabbinin hikmetine uygun hareket etmeye gayret gösterecek, faydalıişler yapacak, boş ve zararlı şeylerden sakınarak ahireti için azamîderecede sevap kazanmaya çalışacaktır.

Eşyada gizli ilâhî sırları ve gayeleri keşfetmek için çaba gösterecek,hikmetin 'faydalı ilim ve salih amel' tarifine uygun olarak, sadecegerçeği öğrenmekle kalmayacak, ilmini amelle destekleyerek Hakîm isminemazhariyetten nasibini alacaktır.

Böylece, "(ALLAH) hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse, şüphesiz ona pek çok hayır verilmiştir"
[Bakara: 2/269.] âyet-i kerimesindeki müjdeden nasiplenmeye çalışacaktır.
Alıntı ile Cevapla
Alt 31 Ocak 2011, 00:18   Mesaj No:65
Medineweb EDİTÖRÜ
su damlası - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu: su damlası isimli Üye şuanda  online konumundadır
Medine No : 13055
Üyelik T.: 18 Aralık 2010
Arkadaşları:18
Cinsiyet:-
Memleket:sivas
Mesaj: 10.549
Konular: 695
Beğenildi:8128
Beğendi:9306
Takdirleri:25516
Takdir Et:
Standart Münacaat-ı esmaül hüsna

Ey hiçbir şeye muhtaç olmayan, kullarının tüm ihtiyaçlarını gideren SAMED!
Sen varlığın tümünden müstağnisin. İhtiyacın yok, ne bize ne kulluğumuza. Biz ise muhtacız Sana. Dinine, yoluna, emirlerine.
Ey her şeye gücü yeten KADİR!
Gücünün yetmediği, galip gelemediğin hiçbir şey yoktur. Zerreden kürreyi, damladan denizi yaratansın. Birden bütünü, bütünden biri oluşturansın. Ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkaran Sensin. Geceyi gündüze, gündüzü geceye katansın. Küçücük tohumlardan koskoca ağaçları, bir damla sudan insanı meydana getirensin. Kudret ve azametine sığındık. Bizi zulme karşı destekle. Küfre ve zalimlere karşı elimizden tut. Kudretinin büyüklüğünü tüm insanlığa göster. Bizi gücüne bağla.
Ey tüm güç ve iktidar sahiplerine galebe çalan MUKTEDİR!
Yeryüzüne yeniden dininin iktidarını getir. Şeriatının kudsiyetiyle bizi serfiraz eyle. Şeriatının hükümlerine karşı mücadele eden müstekbirleri zelil et. Ellerindeki güç ve iktidarı erit. Yeniden yeryüzüne mustazafları iktidar kıl. Şüphesiz buna gücü yetensin.
Ey Muktedir! Kimse Sana boyun eğmese de, hiç kimse dinine gelmese de iktidarın caridir. Gücünde ve iktidarında yarattığına muhtaç olmaktan münezzehsin. Dilediğin anda bütün varlık Senin hükmüne ramdır.
Ey dilediğini öne alıp, ileri geçiren MUKADDİM!
Bizleri sabikun eyle. İman edenlerin öncüleri kıl. Hayır ve iyilikte öne geçir. Dinine hizmette en ön safta olanlardan eyle. Hayırda asla bizi gerilerde bırakma. Mahşer gününde nimet cennetlerine en önde girenlerden kıl bizleri.
Ey dilediğini geri bırakıp sona atan, mücrimleri geri bırakmakla cezalandıran MUAHHİR!
Bizi şer ve kötülükte en geride olanlardan eyle. Hiçbir zaman günah ve kötülüğe yaklaştırma. Dünyada Senin dininden geri duran mücrimleri, ahirette de geride kalmak ile cezalandır.
Ey her şeyden önce var olan EVVEL!
Her şeyin ilki Sensin. Varlığının hakikatine bizi muttali kıl. Seni sıfatların ile tanımamızı sağla. O sıfatlarının gereği olan kulluğu yerine getirmemizi sağla.
Ey her şeyden sonra var olmaya devam edecek AHİR!
Her şey fena bulurken Sen baki kalansın. Başlangıcın olmadığı gibi sonun da yok. Bizim havsalamızın alamayacağı kadar yücesin. Biz Seni ancak kendini bize tanıttığın şekilde tanıyabiliriz.
Ey sonu olmayan Ahir! Sonumuzu iman ve İslam üzere kıl. Son nefesimizi şehadet üzere vermemizi sağla.
Ey her şeyde aşikâr olan ZAHİR!
Bütün varlıkta görünen Sensin. Kâinat sadece Senin ayinendir. Üzerimizde ayetlerini izhar et. Bizleri esmanın ayineleri kıl. Varlığımızı varlığının delili kıldığın gibi davranışlarımızda ahlakının, varlığının delilleri kıl.
Ey varlığın özünde olan BATIN!
Her şeyin özündesin. Baktığımız her şeyde Seni görmemizi sağla. Düşüncelerimizi bir an bile kendinden alma.
Ey kâinatta her an olup biteni tedbir ve idare eden VALİ!
Kâinatın yöneticisi yalnız Sensin. Bu işte ne bir ortağın, ne de bir yardımcın vardır. Senin emrin olmadan ne bir yaprak dalından düşebilir, ne bir yavru dünyaya gelebilir, ne de bir rüzgâr esebilir. Kullarına veren de Sensin, alan da Sen. Yücelten de Sensin, alçaltan da. Yer de Senin emrinle hareket eder, gök de. İnsanları yaratan, onları topluluklar haline getiren, içlerinden dilediğini onlara yönetici kılan ve tüm işlerini hikmetine binaen idare eden Sensin.
Ey âlemlerin Valisi! Üzerimizdeki hükmü Kur’an-ı Mubinin hükümleri kıl. Bize içerisinde Sana boyun eğilen, Senin rızan için mücadele eden iktidarlar altında yaşamayı nasib et. Yöneticilerimizi salihler zümresinden kıl. Onları Sana hesap şuuru ile hareket edenlerden eyle. Şeriat-ı Ğarranın parlak hükümleri ile bizlere hayat ver.
Amin!
Alıntı ile Cevapla
Alt 17 Mart 2011, 21:33   Mesaj No:66
Medineweb Emekdarı
Esma_Nur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu: Esma_Nur isimli Üye şuanda  online konumundadır
Medine No : 4458
Üyelik T.: 19 Ekim 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:kadın
Memleket:sivas/istanbul/
Mesaj: 5.421
Konular: 575
Beğenildi:4495
Beğendi:6075
Takdirleri:23787
Takdir Et:
Standart Cevap: Esmaül Hüsna Ve Sırları

her biri ayrı bir hazine her sbh nmzından sonra alışkanlık haline getirin bakın işleriniz nasıl kolaylaşıyor
__________________
Birbirimize Fikirlerimiz uyuşmasa bile İNSAN olduğumuz için SAYGI duymamız lazım...

Ne MUTLU MÜSLÜMANIM DİYENE....
Alıntı ile Cevapla
Alt 07Haziran 2011, 14:03   Mesaj No:67
Medineweb Emekdarı
YaŞuHa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:YaŞuHa isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13867
Üyelik T.: 24 Mayıs 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:
Yaş:31
Mesaj: 1.005
Konular: 399
Beğenildi:29
Beğendi:5
Takdirleri:53
Takdir Et:
Esma-ül hüsna - 1 / m. Aliyê xerzî

Esma-ül hüsna - 1 / m. Aliyê xerzî
ALLAH’I (CC) HAKKIYLA TANIMAK
Bismihi Teala
Hamd, alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam, O’nun sevgili Rasulüne, pak ehli beytine ve kıyamete kadar yolunu sürdürenlerin üzerine olsun.
Alemlerin Rabbi olan Allah’ı (cc) tanımak, her şeyden önce gelir. Bu hayat sınavında O’na iman


etmek ve O’nun emrettiklerini yerine getirmekle mükellef olan insan, Rabbini ne kadar iyi tanırsa, O’na olan imanı da o oranda bilinçli ve sağlam, ibadeti de o derece yakini ve güzel olur. Ve insan Rabbini tanımaktan ne kadar uzaksa, hayatın hakikatlerinden ve insanın varlık alemindeki rolünden de o derece uzak olur. Kul Rabbini tanıdıkça, O’nun vasıflarını bilip öğrendikçe, nasıl bir Rabbe iman ettiğini ve nasıl bir Rabbe ibadet ettiğini daha iyi kavrayacak, kendisiyle Rabbi arasındaki Rab-kul ilişkisini daha iyi konumlandıracaktır. Bu nedenle, her biri bir özelliği ifade eden Esma-ül Hüsna’yı (Allah’ın (cc) güzel isimlerini) öğrenmek ve manalarını bilmek, Müslüman kul için son derece önemlidir.



Gerek Kur’an’ı Kerim’de ve gerekse hadis-i şeriflerde geçen isimlere baktığımızda, bunların iki grup oluşturduğunu görürüz.




Birincisinde; Alemlerin Rabbinin zatına mahsus ve özel isim olan Allah lafzı. Bu lafız, O’nun bizzat zatına işaret edip hiçbir varlık hakkında kullanılmaz.




İkincisinde; Allah’ın (cc) sahip olduğu sıfatlara işaret eden isimler. Bu isimler, Allah’ın sıfatlarından alınmış olup her biri O’nun bir sıfatını ifade etmektedir.




Bu nedenle, Esma-ül Hüsna’ya geçmeden önce ALLAH lafzı ve Allah’ın (cc) sıfatları üzerinde durmak ve bunlarla ilgili bazı hususlara işaret etmek istiyorum.




Allah ismi celilesi; özel isimdir, cins isim değildir, dolayısıyla bunun çoğulu da yoktur. Alemlerin yaratıcısının bizatihi kendisine işaret eder, bir ve benzersiz olduğuna, bütün varlıkların yaratıcısı, idare edicisi ve yegane mabud olduğuna işaret eden has isimdir.




Bundan dolayı Allah ismi celilesi, diğer tüm isim ve sıfatları kendisinde toplayan ve Cenab-ı Hakk’tan başkasına verilmeyen bir isimdir. Allah ismi sadece Cenab-ı Hakk’a mahsustur ve bu ismin yerini başka hiçbir isim tutamaz.




ALLAH’IN (CC) SIFATLARI
Allah’a (cc) hakkıyla iman etmek, O’nu hakkıyla tanımaktan geçer. Onu hakkıyla tanımak ise; sadece var olduğunu ve bütün kainatı yarattığını bilmek olmayıp, O’nun zatıyla ilgili vacip ve caiz olan sıfatlar ile zatı hakkında mümkün olmayan sıfatları tafsilatlı olarak öğrenmek ve bilmek demektir. Bunlar, aynı zamanda imanın ilk ve en önemli şartıdır. Çünkü Allah’a (cc) hakkıyla iman etmek, O’nda bulunması ve bulunmaması gereken sıfatlara toptan ve tafsilatlı olarak inanmak demektir.




Allah’ın (cc) sıfatları iki kısımdır. Bunlardan birinci kısmı O’nun zatı ile ilgili ve zatına has olan sıfatlardır ki bunlara ZATİ SIFATLAR denir. İkinci kısmı ise; zatında sübut eden sıfatlardır ki bunlara da SÜBUTİ SIFATLAR denir.

Bu sıfatlar şunlardır:




ZATİ SIFATLAR

Allah’ın zati sıfatları 6 tanedir. Bunlar;




1- VÜCUT: Var olmak demektir. Bu sıfat, Allah’ın var olduğunu ifade etmektedir. Bu sıfatın zıddı olan yokluk, Allah için mümkün değildir. Yokluk, Allah’ın zatı için mümkün olmayan ve düşünülmesi haram olan noksan sıfatların başında gelir.




Allah’ın varlığı; dokunduğumuz, gördüğümüz ve hissettiğimiz bütün varlıklardan daha belirgindir. Çünkü bütün bunlar, O’nun varlığının birer eseri ve O’nun varlığına delalet etmektedirler.




Allah’ın (cc) varlığının delilleri sonsuzdur. Bunlar; akli deliller ve nakli deliller olmak üzere iki kısma ayrılır. Bunlardan birkaç tanesine işaret edeceğiz.




AKLİ DELİLLER:

Etrafımızdaki eşyaya ve maddi aleme baktığımızda her şeyin bir düzen ve uyum içinde olduğunu ve hayatın devamı için her şeyin, icra edeceği fonksiyona göre dizayn edildiğini görürüz. Bunların tümü akıl, kabiliyet ve kudret gerektiren şeylerdir. Ancak maddi alem ve içindeki eşya, bunları meydana getirebilecek akıl, kabiliyet ve kudretten yoksundur. Bir müessir olmadan kendiliğinden bu şekilde mükemmel bir düzeni oluşturamaz. O halde bütün bunları bilen ve aynı zamanda hükmedip düzene koyabilen akıl, ilim ve kudret sahibi bir yaratıcı vardır.




Yine etrafımızdaki eşyaya ve maddi aleme baktığımızda, her şeyin bir hareket halinde olduğunu ve eskidiğini görürüz. Dolayısıyla bir başlangıcı vardır ve sonradan var olmuştur. Sonradan var olan bu maddi alem, mutlaka bir var edene muhtaçtır, kendiliğinden var olma ve hareket etme özelliğine sahip değildir.




Sonradan var olan maddi alem, yoktan var edilmiştir. Yoktan var olan her şey, bir var edene muhtaçtır.



Maddi alem, parçalardan meydana gelmiştir. Her cisim, kendisini oluşturan parçacıklardan oluşmuş, yani parçacıklar bir bütün oluşturarak onu meydana getirmiştir. Halbuki parçalar, oluşturdukları bütünden ayrıdırlar. Dolayısıyla bütün, kendisini oluşturan parçalardan sonra meydana gelmiştir. Bu da, mutlaka bir var edene muhtaçtır. Çünkü parçalar, birleşerek düzenli bir madde meydana getirme akıl ve kabiliyetinden tamamen yoksundurlar.




Maddi alem, hakikatte vardır ve biz de bunun bir parçasıyız, görüyoruz, dokunuyoruz, hissediyoruz ve yaşıyoruz. O halde bunun varlığı ya kendiliğindendir veya kendisini yaratan bir yaratıcıdandır. Maddi alemin akıl ve kabiliyetten yoksun olduğu malum olduğuna göre, varlığı kendinden değildir. Bir yaratıcısı vardır. Yaratılan, yaratma kabiliyetine sahip olmadığına göre, bu alemi yaratan zat, bir başka yaratıcıya muhtaç değildir, varlığı kendindendir ve o mutlak yaratandır. O da Allah’tır.





NAKLİ DELİLLER
Her şey çiftler halinde yaratılmıştır.




“Ve her şeyi çift yarattık. Umulur ki öğüt alıp düşünürsünüz.” (Zariyat 49)



“Yerin bitirdiklerinden, insanların kendilerinden ve henüz mahiyetini bilmedikleri şeylerden bütün çiftleri yaratan Allah (her türlü eksiklikten) münezzehtir” (Yasin 36)



Bu ayetler, her şeyin çiftler halinde, yani erkek-dişi, pozitif-negatif şeklinde yaratıldığını açıkça beyan etmektedir. Kur’an’ı Kerim’in nüzulüne kadar insanların ve hayvanların erkek ve dişi şeklinde var oldukları bilinen bir şeydi. Ancak bitkilerin de böyle olduğu çok sonradan anlaşılmıştır. Maddi eşyanın pozitif ve negatif şeklinde olduğunun keşfedilmesi ise çok yenidir.



Güneş, dünya ve ay hareket halindedir.




“Geceyi ve gündüzü, güneşi ve ayı yaratan O'dur. Her biri bir yörüngede yüzmektedirler” (Enbiya 33)




“Güneş de yörüngesinde akıp gitmektedir. Bu, aziz ve alim olan Allah'ın kanunudur” (Yasin 38)



“Ay için de birtakım menziller (yörüngeler) tayin ettik” (Yasin 39)



“Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzerler” (Yasin 40)



Bu ayetler; güneş, dünya ve ayın hareket halinde olduğunu ve her birisinin bir yörüngesinin bulunduğunu açıkça ifade etmektedir.

Dünya kendi etrafında dönmektedir.




“Dağları görürsün de onları sabit-hareketsiz sanırsın. Oysa onlar bulutların yürüdüğü gibi yürümektedirler. Bu, her şeyi sapasağlam yaratmış olan Allah'ın sanatıdır…” (Neml 88)



“Yeryüzünde, insanlar sarsılmasın diye sabit dağlar yarattık..” (Enbiya 31)



“Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde akıl sahipleri için şüphesiz deliller vardır” (Bakara 190)


“Allah, gökleri ve yeri hakk ile yarattı, geceyi gündüzün üstüne sarıyor-doluyor, gündüzü de gecenin üstüne sarıyor-doluyor…” (Zümer 5)



Burada kullanılan “Tekvir” kelimesi, çok açık bir şekilde döngüyü ifade ediyor ki, bir ipin makaraya sarılması gibi gece ve gündüzün birbirleri üzerine dolanmasını ifade etmekte, bu da dünyanın döndüğünü anlatmaktadır. Yani gece ve gündüz, birbirlerini kovalayan ama Yasin suresi 40. ayette geçtiği üzere birbirlerini geçemeyen bir pozisyondadırlar.




Kainatın genişlemesine işaret eden ayet.




“Göğü biz bina ettik ve şüphesiz biz onu genişleticiyiz” (Zariyat 47)


Bu ayette; galaksilerin ve bir galakside bulunan yıldızların devamlı birbirlerinden uzaklaşmasını ifade eden “genişleme teorisi”ne işaret vardır.

Atmosfer tabakasına işaret eden ayet.




“Gökyüzünü korunmuş bir tavan yaptık…” (Enbiya 32)



Bu ayette, dünyayı saran atmosfer tabakasına işaret vardır ki, meyveyi saran kabuğun onu koruması gibi, atmosfer tabakası da bir koruyucu tavan görevi görerek yeryüzünü güneşin zararlı ışınlarından korumakta, oksijenin ve suların buharlaşıp yeryüzünü terk etmesine engel olmaktadır.




Hz. Muhammed’in (sav) okuma ve yazma bilmeyen ümmi biri olduğu sabittir. Kur’an’ı Kerim’in nazil olduğu zamanda, yukarıda geçen ayetlerin işaret ettiği hakikatler konusunda insanların bilgi sahibi olmadıkları ve bu bilgileri elde etmek için gerekli donanıma sahip olmadıkları da bilinen bir gerçektir.




Dolayısıyla bu ayetler; kainatı bilen, haberdar olan ve idare eden yaratıcıya delalet etmekte ve Kur’an’ı Kerim’in de bu yaratıcının kelamı olduğunu göstermektedir ki, bu da ancak Alemlerin Rabbi olan Allah’tır (cc).

Allah’a emanet olun.
M. ALİYÊ XERZÎ
Alıntı ile Cevapla
Alt 01 Mayıs 2014, 20:56   Mesaj No:68
Medineweb Emekdarı
İslaminesil - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:İslaminesil isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 40187
Üyelik T.: 20 Mart 2014
Arkadaşları:0
Cinsiyet:Erkek
Memleket:Wan
Yaş:42
Mesaj: 2.709
Konular: 316
Beğenildi:1404
Beğendi:590
Takdirleri:533
Takdir Et:
Standart Cevap: Esma-ül Hüsna

ezber yapan kardeşim varmı acaba
__________________
Ben sizi Allah’ın kitabına ve Resulü’nün sünnetine çağırıyorum: Gerçekten sünnet öldürülmüş ve bidat diriltilmiştir.Hz.Huseyin
Alıntı ile Cevapla
Alt 05Haziran 2015, 20:11   Mesaj No:69
Medineweb Baş Editörü
Mihrinaz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu: Mihrinaz isimli Üye şuanda  online konumundadır
Medine No : 14593
Üyelik T.: 15 Kasım 2011
Arkadaşları:68
Cinsiyet:Anne
Memleket:MEDİNEWEB
Yaş:43
Mesaj: 12.365
Konular: 1263
Beğenildi:11776
Beğendi:8957
Takdirleri:26191
Takdir Et:
Standart Cevap: Esma-ül Hüsna

Alıntı:
İslaminesil Üyemizden Alıntı Mesajı göster
ezber yapan kardeşim varmı acaba
ezber yaptık yapmasınada... hıfzettinizmi diye sorarsan,manasına vakıf olabildinizmi diye soracak olursan ,bende bu soruyu sormak isterim..manasına vakıf olarak ezberleyen varmı acaba..
Esma_Nur ve fedra beğendiler.
__________________

~~~ Bilmediklerimi Ayaklarımın Altına Alsam Başım Göğe Ererdi ✒~




Alıntı ile Cevapla
Alt 04 Nisan 2016, 18:20   Mesaj No:70
Medineweb Emekdarı
Esma_Nur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu: Esma_Nur isimli Üye şuanda  online konumundadır
Medine No : 4458
Üyelik T.: 19 Ekim 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:kadın
Memleket:sivas/istanbul/
Mesaj: 5.421
Konular: 575
Beğenildi:4495
Beğendi:6075
Takdirleri:23787
Takdir Et:
Standart Cevap: Esma-ül Hüsna

وَلِلّهِ الأَسْمَاء الْحُسْنَى فَادْعُوهُ بِهَا وَذَرُواْ الَّذِينَ يُلْحِدُونَ فِي أَسْمَآئِهِ سَيُجْزَوْنَ مَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ



En güzel nitelikler ve tüm mükemmelikler Allah'a mahsustur. Artık O'na yalvarıp yakarın ve O'nun yüceltilmesinde haktan sapan kimselerden uzak durun! Onlar, zamanı gelince yaptıklarından dolayı cezalandırılacaktır. Araf suresi 180. ayet


Şİfa için bereket için sevap kazanmak için isimlerle sürekli zikirde bulunmamız bizim içindir...
__________________
Birbirimize Fikirlerimiz uyuşmasa bile İNSAN olduğumuz için SAYGI duymamız lazım...

Ne MUTLU MÜSLÜMANIM DİYENE....
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 5 Kişi okuyor. (0 Üye ve 5 Misafir)
 
Seçenekler
Konuyu değerlendir
Konuyu değerlendir:

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Esma-ül Hüsna oyunu Medineweb Forum Oyunları 95 31 Ocak 2019 20:43
Esma el-Hüsna, Allah’ın 99 Güzel İsmi/Muhsin İyi-Medineweb muhsin iyi Makale ve Köşe Yazıları 2 18 Ekim 2017 17:49
Rusya'da esma-i hüsna sergisi EyMeN&TaLhA Allah(c.c) 0 01 Mart 2013 22:31
Esma-ül Hüsna ile Dua ve Zikir TufeyL Dua Bölümü 3 23 Nisan 2012 12:05
İsm-i Azam Ve Esma-i Hüsna Duaları Verda_Naz Hadis-i Şerif 0 26 Kasım 2008 04:02

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.