Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Ashab-Kiram(r.a) (https://www.forum.medineweb.net/217-ashab-kiramra)
-   -   Sevginin kantarı fedâkârlıktır (Abdullah Zü’l-Bicâdeyn)(Çifte çul sahibi Abdullah) (https://www.forum.medineweb.net/ashab-kiramra/23150-sevginin-kantari-fedakarliktir-abdullah-zu%92l-bicadeyncifte-cul-sahibi-abdullah.html)

enderhafızım 21 Ekim 2012 23:15

Sevginin kantarı fedâkârlıktır (Abdullah Zü’l-Bicâdeyn)(Çifte çul sahibi Abdullah)
 
SEVGİNİN KANTARI FEDÂKÂRLIKTIR


[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]


Fedâkârlık, kâmil mü’minlerin şiârıdır. Kulu Rabbine yaklaştıran en müstesnâ insanlık cevheridir. Sevginin en hassas ölçüsüdür. Diğer bir ifâdeyle, sevginin kantarı fedâkârlıktır.
Nitekim, hakkında Peygamber Efendimiz’in:
“O, Allâh’a ve Allâh’ın Rasûlü’ne hicret ederek çıkıp gelmiştir! O, evvâh’lardandır, yani Allâh’a çokça yalvaran ve Allah aşkıyla yanıp tutuşan biri-dir!” buyurarak iltifatta bulunduğu ve Tebük’te şehîden Rabbine kavuşmuş olan Abdullah el-Müzenî’ın hayatı, bir mü’minde fedâkârlık ufkunun nasıl olması ge-rektiğine dâir, çok ibretli bir misaldir.

Abdullah el-Müzenî’ın babası öldüğünde ona hiç mal bırakmamış, zengin bir müşrik olan amcası, onu yanına alarak büyütmüş ve varlık sahibi yapmıştı. Lâkin müslüman olduğunu ona bildirdiğinde amcasının yaptığı ilk iş, bütün mal varlığını, üzerindeki elbiselerine varıncaya kadar Abdullâh’ın elinden geri almak olmuştu.
Abdullah ise, kendisine yapılan bütün eziyet ve hakâretleri görmezden ge-lerek, yüreğindeki engin Peygamber muhabbetiyle bir gece yarısı, birini belinden aşağısına, birini de belinden yukarısına sardığı iki eski çul parçasıyla Medîne yol-larına düşmüştü.
Uzun bir yolculuğun ardından Medîne’ye ulaştığında ise eli-ayağı parça-lanmış, açlık ve susuzluktan tâkati kesilmiş, perişan bir hâlde idi.
Rahmet Peygamberi, sabah namazı sonrası o mübârek sahâbîyi şefkat ve muhabbetle bağrına bastı. İsminin Abdüluzza olduğunu öğrenince de:
“–Sen, Abdullah Zü’l-Bicâdeyn’sin! (Çifte çul/kilim sahibi Abdullah’sın.) Bana yakın yerde bulun! Sık sık yanıma gel!” buyurdu.
Abdullah artık Suffe’de kalıyor ve Kur’ân-ı Kerîm öğreniyordu. Bir müd-det sonra Kur’ân-ı Kerîm’den birçok sûreyi okuyup ezberledi.
Gönlündeki engin îman muhabbetiyle Allah Rasûlü Efendimiz’in etrâfında adetâ pervâne kesilen bu mübârek sahâbî, Tebük Seferi’ne çıkılırken kendisine şehâdet nasîb olması için Hazret-i Peygamber’den ısrarla duâ talep etti. Rasûlullah:
“Ey Allâh’ım! Onun kanını kâfirlere haram kıl!” diyerek duâ buyurunca Abdullah:
“–Yâ Rasûlâllah! Ben öyle istememiştim!” dedi. Bunun üzerine Rahmet Peygamberi:
“–Sen Allah yolunda harbe çıkar da hummâya tutularak ölürsen, şehîdsin! Hayvanın seni düşürüp boynunu kırarsa, sen yine şehîdsin! Gam çekme! Bunlar-dan hangisi olsa, şehîdlik için sana yeter!” buyur¬du.
Gerçekten onun şehâdeti, mûcizevî bir şekilde Allah Rasûlü’nün buyurdu-ğu sûrette tahakkuk etti; hummâya tutulup Hakk’ın rahmetine kavuştu.
Bu mübârek sahâbînin defin hizmetleriyle Allah Rasûlü bizzat alâkadar oldu ve onun hakkında:
“Yâ Rab! Ben ondan râzıyım, hep râzı olageldim, Sen de râzı ol…” niyâzında bulundu.
Bu manzaraya şâhid olan ve Efendimiz’in bu sahâbîsi için buyurduğu duâyı işiten Abdullah bin Mes’ûd da:
“Ne olurdu bu kabrin sâhibi ben olaydım! Keşke oraya bu iltifât-ı Peygamberî ile gömülen ben olsaydım!” diyerek ona gıpta etti. (Bkz. İbn-i Hişâm, IV, 183; Vâkıdî, III, 1013-1014; İbn-i Esîr, Üsdü’l-Gâbe, III, 227)
İşte Allah yolunda gösterilen muhteşem bir fedâkârlık ve bu fedâkârlığa karşı sergilenen nebevî iltifat, muhabbet ve vefâ…
Hiç şüphesiz her mü’min, Allah Rasûlü’in Abdullah Zü’l-Bicâdeyn’e gös-terdiği muhabbet ve alâkaya gıptayla bakar. Bu iltifâta lâyık olmanın yolu ise, Al-lah yolunda ihlâs ve samîmiyetle bâzı fedâkârlıklarda bulunabilmektir.
Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de, Allâh’ın rızâsına nâil olabilmemiz için ihlâs ve samîmiyetle fedâkârlıkta bulunmamız emredilmektedir. Gerçek bir sevginin büyüklüğü de, gerektiğinde sevilen uğrunda yapılan fedâkârlık ve girilen risk ile ölçülür. Çok seven biri, îcâbında canını verir de bir fedâkârlık yaptığı hissini bile taşımaz. Sanki borcunu ödüyormuş gibi tabiî bir hâlde bulunur.
Şu hâlde, İslâm’ın bizlere telkîn ettiği fedâkârlık ufkuna sahip bir mü’min;
Cömert, merhametli, mütevâzı, hizmet ehli ve ruhlara ebedî hayat aşısı ya-pan bir gönül doktorudur.
Yine o, îsar sahibidir, yani kendisi de muhtaç olduğu hâlde, mü’min kar-deşlerini kendisine tercih ederek elindeki imkânları onlara devretme fazîletini gös-terebilen kimsedir.
Yine fedâkâr bir mü’min, Allah yolundaki her hizmeti muhabbet ve şefkat-le îfâ eden bir ümit ve îman menbaıdır. O, ruhlara huzur bahşeden her gayretin en ön safında yer alır. Yine o, sözleri, davranışları ve örnek ahlâkı ile dâimâ Allâh’ın rızâsını talep hâlindedir. O, dertlinin, muzdaribin yanında, kimsesizlerin ve ümit-sizlerin başucundadır.
Velhâsıl bütün güzel sıfatlar, fedâkâr bir mü’minde cem olmuş hâldedir.
Bize örnek nesil olarak takdim edilen ashâb-ı kirâm da, yaşlısı ve genciyle Allah ve Rasûlü’nün muhabbetini kalplerine yerleştirmiş ve bu uğurda büyük fedâkârlık numûneleri sergilemiş fazîlet yıldızlarıdır. Bizler de onların fedâkârâne hayatlarından hisseler almalı ve ömrümüzü o fedâkârlık örnekleriyle tezyin etmeye çalışmalıyız. Çünkü onlar; yeri geldiğinde mallarını, yeri geldiğinde de canlarını hiçe saymakta bir an bile tereddüt göstermemişlerdir. Meselâ Bedir Harbi’nde Hazret-i Ebû Bekir, oğlu ile; Ebû Ubeyde bin Cerrah, babası ile; Hazret-i Hamza, kardeşi ile kılıç kılıca gelmiştir. Zira Allah muhabbeti, bütün fânî muhabbetleri bertaraf edecek derecede gönüllerine nakşolmuştur. Bu aşk ve heyecan iklîminde de, hiçbir dünyevî kayıp, onların îman muhabbetini sarsamamıştır.
Yine Uhud günü, Ensâr’dan Sümeyrâ Hâtun’a iki oğlu, babası, kocası ve kardeşinin şehîd olduğu haberi verildiği zaman, o mübârek hanım, bunlara hiç al-dırış etmemiş, dâimâ Allah Rasûlü’in ne hâlde olduğunu merak etmiş ve ancak gönlü, Efendimiz’i gördüğünde huzûra ermiştir.
İşte o fazîlet kervanından, fedâkârlığın hayatımıza nasıl aksettirilmesi ge-rektiğini gösteren zirve bir misal daha:
Zorlu Tebük seferinin hazırlıklarının yapıldığı esnâda Medîne’de büyük bir kıtlık hüküm sürüyordu. Hâl böyleyken, Peygamberimiz’den bir an bile ayrı kalmaya dayanamayan ve Efendimiz’in; “Eğer Rabbimden başka, insanlardan bir dost edinmiş olsaydım, muhakkak ki Ebû Bekr’i dost edinirdim...” (Buhârî, Salât, 80; İbn-i Sa’d, II, 227) beyânının muhâtabı olan Hazret-i Sıddîk bütün malını getirip Efendi-miz’e hürmetle takdîm etti.
Bu fedâkârlık karşısında Hazret-i Peygamber:
“–Ebû Bekr’in malından istifâde ettiğim kadar başka hiç kimsenin malın-dan fayda¬lanmadım...” buyurdu. Bu nebevî iltifat karşısında Hazret-i Ebû Bekir gözyaşlarına hâkim olamadı. Âlemler Sultânı’na hitâben, O’na olan engin muhab-betinin gerektirdiği fedâkârlığı şu sözleriyle ifâde etti:
“–Ben ve malım, yalnızca Sen’in için değil miyiz yâ Rasûlâllah?!” (İbn-i Mâce, Mukaddime, 11)
Bunun üzerine Allah Rasûlü:
“–Çoluk çocuğuna ne bıraktın yâ Ebâ Bekir?” diye suâl edince de büyük bir îman vecdiyle:
“–Allah ve Rasûlü’nü (bıraktım yâ Rasûlâllah)!..” cevâbını verdi. (Tirmizî, Menâkıb, 16/3675)
İşte fedâkârlık… İşte aşk ve muhabbet…
Ashâb-ı kirâm, Hazret-i Peygamber’in etrâfında hizmet için âdeta pervâne kesilmiş, Allah yolunda bütün imkânlarıyla gösterdikleri fedâkârlıklarını; “Anam, babam, canım Sana fedâ olsun yâ Rasûlâllah!” sözleriyle perçinlemişlerdir.
Bütün bu misaller ışığında bizler de, Allah ve Rasûlü uğrunda ne kadar fedâkârlık yapabildiğimizi derin derin muhâsebe etmek durumundayız. Çünkü İs-lâm nîmeti bizlere, bugüne kadar yapılan pek çok fedâkârlık sâyesinde gelmiştir. Bize düşen de, Cenâb-ı Hakk’ın bize ihsân ettiği istîdat ve imkânları son haddine kadar O’nun rızâsı yolunda aşk ve şevkle kullanabilmektir.
Rabbimiz; rızâsına muvâfık, fedâkârâne bir hizmet ömrü yaşayıp huzûruna yüz akıyla çıkabilmeyi cümlemize nasîb eylesin...
Âmîn…


[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Bu yazı tüm metniyle Genç Dergiden Alıntıdır.

su damlası 04 Eylül 2014 17:59

Cevap: Sevginin kantarı fedâkârlıktır (Abdullah Zü’l-Bicâdeyn)(Çifte çul sahibi Abdul
 
ArO*


SAAT: 04:12

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306