Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Ashab-Kiram(r.a) (https://www.forum.medineweb.net/217-ashab-kiramra)
-   -   Ebu Bekir Olmasaydı (https://www.forum.medineweb.net/ashab-kiramra/4781-ebu-bekir-olmasaydi.html)

__-SENE-__ 28 Temmuz 2008 14:35

Ebu Bekir Olmasaydı
 
Ebu Bekir olmasaydı?

BÜTÜN GÜZEL isimler’ O’nun olan Hâlık-ı Zülcelâl’in yarattığı her bir nevde bir ismin galiben öne çıkması sırrı, fıtratındaki câmiiyet itibarıyla her biri bir ‘nev’ kıymetindeki insanlık âleminde de tezahür eder. Kimi insan, Allah’ın Cemîl isminin parlak bir aynası hükmündedir; kimisi de celâl vasfıyla öne çıkar. Kimisi güçlü fiziğiyle Kadîr ismini üzerinde tecelli ettirirken, kimisi hikmet yüklü duruşuyla Hakîm ismini cilvelendirir. Bir başkası, şefkatiyle Rahîm ismine; beriki, yardımseverliğiyle, Rahmân ismine âyine olur.

Bütünüyle insanlık için geçerli olan bu durum, insanlık âleminin yol göstericisi peygamberler için de geçerlidir. Musa’daki celâl, İsa’daki cemal, Muhammed Mustafa’daki kemal, bunun bir delilidir.
Keza, sahabiler arasında da, bir ismin veya diğerinin, bir özelliğin veya diğerinin galiban tecellisi sırrı ile karşılaşır insan. Sa’d b. Ubâde cömertliğiyle Rezzak isminin parlak bir aynası iken, Sa’d b. Muaz dikkati ve hikmetiyle öncelikle Hakîm ismini cilvelendirir üzerinde. Ali, Alîm isminin bayraktarı iken, Osman’da Halîm ismini apaçık okur insan. Ömer’de adalet vasfı öne çıkarken, sıdk Ebu Bekir’de zirveyi bulur.
Sıdk, her bir sahabide cilvelenen ancak Ebu Bekir’de zirvesini bulan bir özellik olmakla birlikte, bu özelliğe dair zaman içinde yaşanan bir algı kayması, Ebu Bekir’deki bu özelliğin değerini, dolayısıyla Ebu Bekir’in değerinin anlamamızda bir mania teşkil eder. Evet, Ebu Bekir hepimizce makbuldür, değerlidir, ‘faziletçi en üstün’ sahabi olarak anılacak kadar değerlidir; ama yine de, Ebu Bekir, algıladığımızdan da daha değerlidir. Zira ondaki sıdk, ‘sadakat’ deyince bizim algıladığımızdan daha ulvî bir özelliktir.
Bugünün dünyasında, sadakat, ‘doğruluk’tan ziyade ‘bağlılık’ anlamını çağrıştırır bize. Oysa sadakat, kök anlamıyla, ‘bağlılık’ mânâsını içermez; ‘doğruluk’ anlamını içerir. Bağlılık, gerçek bir ‘doğruluk’un tezahürü ve işlevidir.
Bunu en net biçimde, bir Kur’ân âyeti ile kavrar insan. Bakara sûresinin 111. âyeti, “Eğer sâdıklardan iseniz, delil getirin” diye seslenir müşriklere. Ve böylece, ‘sadakat’in asıl dayanağını ve temelini verir: delil. Yani, ‘sıdk,’ salt bir bağlanma haline işaret etmediği gibi, ‘körü körüne bağlanma’ asla değildir. Diğer bir deyişle, ‘körü körüne bağlanan’lar, kelimenin gerçek anlamıyla ‘sâdık’ insanlar değil. Sıdk hali, sadakat eylemi ve sâdık olma keyfiyeti, sadakat gösterdiğimiz dâvâ için delil getirip getiremediğimiz ölçüsüne göre şekillenmektedir. Dolayısıyla, ortada bir ‘sıdk’ ve ‘sadakat’ halinden söz edebilmek için, bağlanılan dâvâ için enfüste bir tasdikin varlığı; hakikî anlamda bir tasdik, yani ‘doğrulama’nın varlığı için ise bir bürhan gereklidir.
Bu bakımdan, Hz. Ebu Bekir (r.a.) ‘Sıddîk’ ünvanına lâyık görülmüşse, bu, onun Resûl-i Ekrem’e (a.s.m.), hâşâ, körü körüne bağlılığından dolayı değildir. Sırf Resûl-i Ekrem’e (a.s.m.) bağlılığından dolayı da değildir. Bilakis, ‘Sıddîk’ ünvanı, Hz. Ebu Bekir’in iç dünyasında tasdik olunmuş, bürhana ve delile dayanan bir bağlılığın nişanesidir.
Bir diğer deyişle, kelimenin gerçek anlamıyla sadakat, ancak ve ancak, delil ve bürhan getirilebilen iddialar için sözkonusu olabilmektedir. Bir dâvâ yahut iddiada bir bağlılık var, ama bu dâvâ veya iddianın doğruluğuna dair bürhan yok ise, bu bağlılığa gerçekten ‘sadakat’ adını vermek imkân haricindedir.

__-SENE-__ 28 Temmuz 2008 14:36

Cvp: Ebu Bekir Olmasaydı
 
Nitekim, Hz. Ebu Bekir, onun risaletini enfüsî ve âfâkî delillerle tanıyarak tasdik ettiği için, müşrikler ona akılalmaz bir hezeyan imiş gibi Miraca dair nebevî haberi getirdiklerinde, hiç tereddütsüz, “O söylüyorsa, doğrudur” diyebilmiştir. O söylüyorsa, doğrudur. Zira o nebîdir, nebî kendinden konuşmaz; onu nübüvvetle görevlendiren Zât-ı Zülcelâl ise, hem Kadîr-i Külli Şey’dir, herşeye gücü yeter; hem Alîm-i Külli Şeydir, Latîfun Habîr’dir, Semîu’l-Basîr’dir, kimi nebi seçeceğini bilir ve nebîsinin her hareketini görür, gözetir; hem de Azîzün Züntikâm’dır, hiçbir nebi O’nun adına yalan uydurmaya yeltenmediği gibi, yeltenemez de.
Dolayısıyla, Muhammed-i Arabî (a.s.m.) Miracı haber veriyorsa eğer, demek ki, Rabbinin dilemesiyle o Miracı gerçekten yaşamıştır.

Mirac haberi karşısında gösterdiği bu tereddütsüz tasdiktir Ebu Bekir’in ‘Sıddîk’ ünvanıyla anılmasına sebebiyet veren. Ve, hakikat-ı halde nasıl Mirac Hz. Peygamber’in elliüç yıllık hayatında sergilediği ubudiyetin teyidi ve tasdiki ise, Hz. Ebu Bekir’in (r.a.) Miracı tasdiki de hakikat-ı halde onun ellibir yıllık hayatına rengini veren kelimenin tam anlamıyla bir ‘sıdk’ halinin teyidi ve tasdikidir.
Onun nasıl bir sıddîkiyet üzere olduğu, zaman içinde başka nice olayla da anlaşılmakla birlikte, bu sıddîkiyetin zirveleştiği gün, herhalde, Hz. Peygamber’in vefat ettiği gündür.
O gün ki, sahabiler Hz. Peygamber’in vefat edip aralarından ayrılmasına bir türlü razı olamayışın etkisiyle, ‘aslında Hz. Peygamber’in vefat etmediği,’ ‘bunun bir imtihan olduğu ve Hz. Peygamber’in hayata döneceği’ gibi tezler geliştirmeye başlamış; Hz. Ömer gibi dirayeti ve metanetiyle meşhur bir sahabi bile o gün “Kim Muhammed öldü der ise boynunu vururum” diyerek dolaşmıştır.
İşte böyle bir günde, bütün bu ruh karmaşasını çözüp sükuna kavuşturan isim, Hz. Ebu Bekir’dir. O, o zor günde, zor olanı söyleyen kişidir: “Kim Muhammed’e tapıyor idiyse, bilsin ki Muhammed öldü. Kim Allah’a ibadet ediyorsa, bilsin ki Allah bâkidir.”
Bu söz, Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselam’ın risalet yılları öncesinde ve risalet yılları boyunca en yakın arkadaşı olmuş kişinin sözleridir; ve bu sözler, Hz. Ebu Bekir’in ona olan yakınlık ve sevgisinin ‘kişisel sevgi’den de öte onun getirdiği vahye olan muhabbet ve sadakatle beslendiğini göstermektedir. Hz. Ebu Bekir Muhammed-i Arabî aleyhissalâtu vesselamı o kadar sevmekte, ona o kadar değer vermektedir ki, onun getirdiği habere, onun elçisi olduğu vahye kulağını, aklını ve kalbini tam bir açıklıkla açmış; tam olarak kabul etmiş; ve bu kabule uygun bir düşünce ve duygu donanımıyla yaşamıştır.
Gelen vahiy “Yeryüzünde her ne varsa fanidir; Zülcelâli vel-ikram olan Rabbinin vechi müstesna” (Rahmân sûresi, âyet: 26-7) buyuruyor olduktan sonra, Ebu Bekir (r.a.) nasıl Hz. Peygamberi ölümsüzleştirebilir ki?
Keza, gelen vahiy “Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de nice peygamberler gelip geçti. O ölür veya öldürülürse, gerisin geri mi döneceksiniz?” (Âl-i İmran sûresi, âyet: 144) buyurduktan sonra, Ebu Bekir (r.a.) nasıl onun ölüm haberine dirensin ki?
Bilakis, bu ölüm haberine herkesin direndiği ve bu habere karşı ‘mistifikasyonlar’ üreterek Hz. Peygamberi ‘insanüstü’ ve fanilikten münezzeh bir konuma yerleştirme riskine duçar olduğu bir zamanda, o, bu âyeti hatırlatarak, Peygamberin şahsının vefatından dolayı ‘yoldan çıkma’ riskiyle yüzyüze kalmış ümmetin akıl, kalb ve ruhlarını Peygamberin getirdiği vahyin ışığında yeniden yola koymuştur.
Velhasıl, Hz. Ebu Bekir’in o vefat günü ortaya koyduğu sıddîkiyet, ümmetin 1400 küsur yılını istikamet üzere tutan muazzam bir sıddîkiyettir. Allah’ın habibi olan zât, bunca yıllık dostunuz, getirdiği mesajın ve dilinden dökülen sözlerin doğruluğundan asla şüpheye düşmediğiniz kişi vefat ettiğinde, onun vefatıyla yaşadığınız hüznü kalbinize gömüp, bu hüznü açığa vuran koca bir ümmetin kalbini onun getirdiği vahyi hatırlatarak, onun elçisi olduğu Zât-ı Zülcelâl’in baki olduğunu hatırlatarak derleyip topluyorsunuz.
Bu bakımdan, Hz. Ebu Bekir’in o vefat günü söylediği sözler ne zaman hatırıma düşse, ‘getirdiği vahye sadakat’ hatırına o gün Hz. Peygamber’in ‘gerçekten vefat ettiği’ gerçeğiyle ümmeti yüzleştiren o sözleri yüzleştiren Ebu Bekir (r.a.) için tekrar tekrar duacı olurum.
Ve şunu düşünürüm: Hz. Peygamber vefat ettiğinde, ümmetin içinde Hz. Ebu Bekir gibi bir isim var olabildiği içindir ki, bu ümmet, başka ümmetlerin düştükleri hataya düşmedi; peygamberini asla ilahlaştırmadı veya asla ölümsüzleştirmedi veya benzeri mistifikasyonlarla yoldan çıkmadı.
Meselâ, bir Hz. İsa zamanına ve ondan sonra Hıristiyanlığın aldığı seyre bakalım; bir de İslâm’ın temel esaslarının ilk günün tazeliğinde ve saflığında korunuyor olduğu gerçeğine...
Başka ümmetlerin yaşadığı akıbetin bir benzerine biz duçar olmadıysak, bunda Hz. Ebu Bekir’in ve hele o vefat günü ‘elçiliğine sadakat’ hatırına Hz. Peygamber’in fani şahsı için söylediklerinin bunda o kadar büyük bir rolü var ki... Allah ondan ebeden razı olsun.

su damlası 14 Eylül 2014 21:35

Cevap: Ebu Bekir Olmasaydı
 
ArO*

nurşen35 15 Eylül 2014 02:17

Cevap: Ebu Bekir Olmasaydı
 
Bir vahiy esnasında, İçeriye giren Hz. Ebubekir'i gören Cebrail (as) hürmetle iki adım geri çekilir. Bu durumu farkeden Hz. Peygamberimiz (sav) bir anlam veremez. Çünkü; daha önce hiç bir sahabesine böyle hürmet ve saygı göstermemiştir.

Peygamber Efendimiz (sav) , Cebrail as.'dan bu hareketinin nedenini öğrenmek ister.

- Ya Cebrail, bu hürmetin nedeni nedir ?
- Ya Muhammed (sav) o benim hocamdır.
Cebrail Alehisselam anlatmaya başlar ;

'' Ruhlar yaratılmış ve ilk insanın bedenine ruh üfürülmüştü. Hz. Allah (cc) bütün meleklerine secde edin diye emretti. İblis itaat etmedi , kendisinin ondan daha üstün olduğunu savunuyordu. O anda benimde içimden geçen de itaat etmemekti. Fakat ruhlar aleminin kapıları açıldı ve en güzel köşkte olan bir ruh yanıma gelerek üç kere omuzuma dokunarak
'' secde et '' diye beni uyardı. Hemen secdeye kapandım. ''

İşte Hz. Ebubekir'in ruhu ilk yaratılan ruhlardan . Eğer gelip beni uyarmasaydı, ben de şeytan gibi zelildeydim. Hz. Ebubekir benim her iki alemde de hocamdır.


Bu olayı ilk okuduğumda çok etkilenmiştim. Allah'ü Teala yarattığı insanoğluna o kadar değer veriyor ki! Günahsız ve nefsi olmayan en büyük meleğini dahi yarattığı ruhla imtihan ediyordu..

nurşen35 02 Ekim 2014 16:26

Cevap: Ebu Bekir Olmasaydı
 
Olgun insan affetmeyi borç,

İyilik etmeyi farz bilir...




Hz. Ebubekir...


SAAT: 18:38

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306