Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.KADIN AİLE ÇOCUK.::. > Kadın-Aile-Çocuk > Çocuk ve Aile Sağlığı

Konu Kimliği: Konu Sahibi İmamHüseyin,Açılış Tarihi:  13 Nisan 2009 (22:33), Konuya Son Cevap : 08 Mayıs 2009 (16:29). Konuya 1 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 13 Nisan 2009, 22:33   Mesaj No:1
Medineweb Usta Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:İmamHüseyin isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 7571
Üyelik T.: 20 Mart 2009
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 279
Konular: 242
Beğenildi:3
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Çocuklukta Korku

Çocuklukta Korku

Korku, herkeste az-çok bulunan genel bir Sıfattır. Korku, insanın korunması için bir ölçüde gereklidir. Başlı başına kötü bir sıfat değildir. Hiç korkusu olmayan biri normal bir insan değildir; aksine kusurludur. İnsanın tehlikeli olaylardan kaçması ve canını ölümden kurtarmasına sebep olan şey korkudur. Bundan dolayı korku, Allah'ın insanoğlunun vücudunda emanet bıraktığı büyük nimetlerdendir. Bu nimetin bir çok maslahat ve hikmetleri vardır. Ama bu nimet de öteki nimetler gibi doğru bir şekilde kullanıldığı takdirde faydalı olur. Kullanılması gerekmeyen yerde kullanıldığı takdirde faydalı olmayacağı gibi insan için kötü sonuçlar da doğurabilir.

Korkuyu iki kısma ayırabiliriz:

1- Hayali, yersiz ve mantıksız korku. 2- Mantıklı, doğru ve gerekli olan korku.

1- Mantık dışı korkular çok fazladır. Cinden, canavardan, karanlıktan, kedi, fare, hamamböceği ve kurbağa gibi zararsız hayvanlardan korkmak; hırsızdan, ölü ve mezarlıktan, doktor ve iğneden korkmak, tren ve yıldırım sesinden, yalnızlıktan, sınavdan, hastalıktan, ölümden vb. gibi şeylerden korkmak yersiz ve mantık dışı olan korkulardandır. Bu gibi korkuları gözardı etmek doğru değildir. Zira çocuğu azaplandıran ve zahmete düşüren korkular, bu gibi korkulardır. Bu korku nedeniyle çocuk rahat uyumaktan bile mahrum olur. Korkunç rüyalar görür, dehşetle uykudan uyanır. Yersiz korku ve heyecan ruhi bir hastalık olup çocuğun gelecekteki yaşantısında da kötü tesirler bırakır. Korkak bir kimse, önemli işlere atılma cüretini gösteremez. Daima ıstırap ve kaygı içinde olur. Utangaç, perişan ve solgundur. Toplumdan kaçar ve kendi içine kapanır. Ruhsal hastalıkların çoğu, bu yersiz korkulardan ileri gelmektedir.

Hz. Ali (a.s) "Korku, afetlerden biridir." buyuruyor.[135]

Öyleyse iyi bir eğitici, bu konuyu hafife alamaz. Her zaman, çocuğun yersiz yere korkmasına engel olur. Burada bir kaç nükteyi eğiticilere hatırlatmakta yarar var:

1- Korkunun meydana gelmesine engel olmak, meydana geldikten sonra terk ettirmekten daha kolaydır. Elinizden geldiği kadar korkuyu meydana getirebilecek etkenlerin oluşmaması için çaba sarfedin. Psikologlar, tren ve yıldırım sesi gibi şiddetli seslerin ve çocuğun başı üzerinde bağırmanın, ondaki ilk korkunun meydana gelmesine sebep olabileceği kanaatindeler. Elinizden geldiği kadar çocuklarınızın bu gibi olaylara maruz kalmamalarına özen gösterin. Çocuğun başı üzerinde, hatta yeni dünyaya geldiği zaman bile bağırmayın. Ona, öfkeli ve tehdit edici bir şekilde bakmayın.

2- Korku, bulaşıcı bir hastalık gibidir. Çocuk, zatı itibari ile korkak değildir. Çocuğun babası, annesi ve onunla ilgilenen kimseler korkak olurlarsa çocuk da korkak olur. Eğer çocuklarınızın korkak olmamasını istiyorsanız ilk önce kendi korkunuzu yenmeli, mantık dışı ve korkulmaması gereken olaylar karşısında kendinizi kontrol etmelisiniz.

3- Polisiye ve cinayet filmlerini ve bazı televizyon programlarını izlemek, radyodan bazı öyküleri dinlemek, tahrik edici hikaye ve romanları okumak veya dinlemek, hatta gazete ve dergilerde yayınlanan bazı olayları okumak vb. çocuğun çok hassas ve zarif olan sinirlerinde tesir bırakır. Onda ıstırap, kaygı ve korku meydana getirir. Elinizden geldiği kadar çocuğunuzu bu gibi hadiselerden uzak tutmaya çalışın. Hiçbir zaman cin vb. şeylerden ona söz etmeyin. Eğer başkalarından bu konuda bir şeyler işitmişseler, onlara cinin insan gibi bir yaratık olduğunu, yaşadığını, insana hiçbir zararı olmadığını ve ondan korkmanın yersiz olduğunu anlatın.

4- Çocuğun terbiyesinde, kesinlikle tehdide başvurmayın. Çocukları dev, canavar vb. hayal gücünün oluşturduğu şeyler ile korkutmayın. Bu gibi korkuların çocukta geçici ve kısa bir müddet için tesir ettiği müşahede edilse bile, kesinlikle onun üzerinde kalıcı ve kötü etkiler bırakacak ve zararı yararından fazla olacaktır. Bu davranışınız ile çocuğun korkak olmasına sebep olursunuz. Çocukları, cezalandırmak için karanlık ve korkunç yerlere hapsetmeyin. Çocukları kedi ve köpekten korkutmayın. Bazı annelerin çok yanlış davranışlarından biri de çocuğu yatıştırmak için acayip sesler çıkararak, kapıya vurarak vb. hareketlerle onu korkutmalarıdır. Bu cahil anneler, bu yanlış hareketleriyle çocuğa karşı nasıl bir cinayet işlediklerinin ve onun geleceğini tehlikeye attıklarının farkında olmazlar.

... Hatıra defterinde şöyle yazıyor: Büyük annem yaramazlık yapmamamız için öteki odaya gider ve oradan: Ben devim! Sizi yiyeceğim! diye seslenirdi. Biz korkumuzdan kısılarak susuyorduk. Bu yüzden ben şahsen korkak biri oldum. Evde yalnız kalamıyordum. Şimdi büyüdüğüm halde geçmişteki o korku bende ıstırap ve heyecan halinde devam ediyor. Kalbim ıstırap ve kaygı ile dolu. Bu durum bana işkence veriyor.

... Mektubunun bir bölümünde şöyle yazıyor: Beş yaşlarında bir kızdım. Bir gün teyzemin kızı ile oynuyordum. Aniden kocaman başı, büyük gözleri, sivri dişleri ve siyah çizmeleri ile bahçenin ortasında korkunç bir yaratık gördük; acayip sesler çıkarıyor, bizi yemek istiyordu. Bağırarak zifiri karanlık olan salona kaçtık. Korkudan duvara o kadar elimi sürdüm ki parmaklarım yaralandı. Korkudan bayıldım ve artık bir şey anlayamadım. Duyduğuma göre beni doktora götürmüşler ve ölümden kurtarmışlar. Bu insan dışı hareket bana o kadar etki etmişti ki uzun bir müddet ora-bura saklanıyordum, en ufak bir ses duyduğumda korkarak bağırıyordum. Şimdi büyümüş olmama rağmen sinirlerimde rahatsızlık var, kalbim de ıstırapla dolu. Devamlı hüzünlüyüm, hedefsiz biri olduğumu hissediyorum. İş ve yaşamaya ilgim yok. İnsanlarla kaynaşma ve diyalog kurmaya eriniyorum. Daha sonraları anladım ki halamın kızı büyük kazanı başına koyarak kendisini korkunç bir yaratık haline getirmiş ve bu yolla bizi korkutmak istemiş. Benim bu hastalığımın sorumlusu odur.

5- Eğer ilgisizliğiniz sonucu veya başka sebeplerden dolayı çocuğunuz korkak biri olursa, meseleyi oldukça ciddi algılayın ve bu durumdan kurtarmak için gereken çabayı sarfedin. Onun ruhunu rahatlatmak için gerekli önlemleri alın. Elbette, çocuklar bazı olayların gerçek sebeplerini bilirlerse bu korkuların bazıları kendiliğinden yok olur. Ama çocuğun korkusunu tedavi etmenin yolu, onu kınamak, onunla alay etmek vb. ezici hareketler değildir. Bu gibi davranışların, çocuğun korkusunu tedavi etmede hiçbir faydası olmayacağı gibi onun hassas ruhunu rahatsız etmesi de mümkündür. Korktuğu için onun bir suçu yok. O korkmak istemezdi. Siz ya da başka nedenler onun korkmasına sebep olmuştur. Öyleyse neden onu suçluyorsunuz? Dikkat ve sabır ile onun korkmasına neden olan etkenleri bulup gerekli önlemleri alın.

Eğer cinden ve devden korkuyorsa gayet yumuşak bir şekilde devin, korkunç yaratığın vb. şeylerin yalan ve uydurma olduğunu, böyle yaratıkların kesinlikle olmadığını ve cinin ise insana hiçbir zararı olmadığını ona anlatın. Bir müddet çocuğun yanında bu gibi şeylerden bahsetmeyin ve böylelikle yavaş yavaş aklından çıkması için gereken çabayı gösterin.

Eğer zararsız hayvanlardan korkuyorsa, ona bu hayvanların hiçbir zararı olmadığını ameli olarak ispat edin. O hayvanlara yaklaşın ve dokunun veya elinize alarak çocuğun yavaş yavaş o hayvanlara karşı korkusunu gidermeye çalışın. Eğer karanlıktan korkuyorsa bir müddet onu az ışıklı yerlere alıştırın. Böylece zamanla karanlığa karşı olan hassasiyeti yok olur. Çocuğun yanında olduğunuz halde çok kısa bir müddet için lambayı söndürün. Daha sonra zamanla lambayı söndürme müddetini yavaş yavaş artırın.

Bir müddet geçtikten sonra bu işi, çocuktan biraz uzakta olduğunuz halde yapın. Sabır ve tahammül göstererek, çocuk korkusunu yenip artık karanlık bir yerde yalnız kalmaktan korkmayıncaya kadar bunu tekrarlayın. Ama her şeye rağmen onu tehdit etmekten, falakaya yatırmaktan ve kısacası şiddete başvurmaktan sakının. Çünkü, şiddet vasıtası ile ondaki korkuyu yok edemeyeceğiniz gibi durumunun daha kötü olmasına da sebep olabilirsiniz. Çocuğu korktuğu şeylerle karşı karşıya bırakmak, onun ıstırap ve korkusunu artıracağı gibi sinirlerine de çok tehlikeli darbeler indirebilir. Eğer doktor ve iğneden korkuyorsa ona yumuşak bir dille hasta olduğunu ve iyileşmesinin, ilaçlarını kullanmasına bağlı olduğunu anlatın. Ona, başkalarına da iğne yapıldığı halde bağırıp, çağırmadıklarını gösterin. Böylece, doktor ve iğneye karşı olan korkusunu yok etmek için çocuğu onlarla tanıştırın.

Zaruri olmadığı müddetçe onu zorla veya tehdit ederek iğne yaptırmaya mecbur etmeyin. Zira bunun çocuk üzerinde kötü sonuçları olabilir. Bazen çocuğun bir müddet hastanede kalması gerekebilir. Ama çoğu çocuklar hastaneye yatırılmaktan, baba ve anneden, aile ortamından uzak kalmaktan dehşete kapılırlar. Bu durumda baba ve anne için çok büyük zorluk meydana getirirler. Böyle bir durumda baba ve annenin sadece iki seçeneği vardır: Ya çocuğu zorla ve istemediği halde hastaneye yatırmalı veya onu hastaneye yatırmamalılar. Eğer onu zorla hastaneye yatıracak olurlarsa, bu onun hassas ruhunda kötü tesirler bırakabilir. Öte yandan eğer onu hastaneye yatırmaktan vazgeçecek olurlarsa, onun sağlığını tehlikeye atmış olurlar. Böyle bir zorlukla karşılaşmamak için bütün baba ve anneler, çocuklarını hastane ortamı ile tanıştırmak zorundadırlar. Bazı hastanelerdeki hastaların ziyaretine gittikleri zaman çocuklarını da yanlarında götürebilirler.

Orada biraz fazla kalarak çocuklara, oranın güzel ve rahat bir yer olduğunu, iyi ve cana yakın doktorların bulunduğunu ve hastalarla ilgilendiklerini, tehlikeli hastalıkları atlatmak için orada yatmaktan başka çare olmadığını anlatabilirler. Kısacası o ortamı, çocuklara çok iyi bir şekilde anlatarak sevdirebilirler. Çocuk, hastane ile tanıştıktan sonra, gelecekte oraya yatırılmak zorunda kalırsa, hiçbir zorluk çıkarmaz.

Hastaneye yatırmadan önce ona hasta olduğunu, iyileşeceğini; ama, tedavi edilebilmesi için hastaneye yatırılması gerektiğini hatırlatın. "Orada senin iyileşmen için çaba gösteren şefkatli doktorlar ve hemşireler vardır. Biz de ara-sıra seni görmeye geleceğiz" söyleyin. Ama çocuğa yalan söylememeye dikkat edin. "Burada yat. Biz de senin yanında kalacağız, korkma, burada sana ne ilaç verecekler ve ne de iğne vuracaklar, hastanede günlerin çok iyi geçecek" vb. sözlerden kaçının; çünkü bunlar bir takım gerçek dışı sözler olduğu için çocuğun size karşı olan güvenini sarsar.

Ancak çocuğa, "sen hastasın ve tedavi edilip iyileşmen için hastaneye yatırılmaktan başka bir çare yoktur", söyleyin. Hastaneye yatırdıktan sonra ise elinizden geldiği kadar yanına gidin ve onunla birlikte olup hoşnut olması ve sıkıntısının giderilmesi için ortam hazırlayın.

2- Yerli ve mantıklı korkutmalardır:

Akıllı ve mantıklı korkutmalar konusuna gelince, çocuğun terbiye ve eğitimini üstlenmiş olan birisi mantıklı ve münasip bir metot izlemelidir.

Tehlikeli konuları çocuğa açıklayarak o tehlikelerin nasıl önlenebileceğini göstermeli ve bu konularda ihtiyatsızlık ve dikkatsizlik yaptığı taktirde karşısına çıkacak kötü neticeleri ona tembih etmeli ve onu uyarmalıdır.

Kibrit, gaz ve elektrik aletlerini doğru kullanma tarzını ona öğretmek gerekir. Ayrıca bu gibi aletlerin meydana getirebileceği tehlikeler de ona anlatılmalıdır. Caddede karşıdan karşıya nasıl geçilebileceği, arabalara dikkat edilmediği takdirde karşılaşılacak tehlikeler öğretilmelidir. Öte yandan, çocuğa, toplumsal kanunlara saygı göstermesinin gerekli olduğu da hatırlatılmalı.

Kısacası eğitici, yaşantısında karşılaşabileceği olayların getirebileceği tehlikeleri çocuğa açıklamalı ve olayları haddinden fazla büyütmemelidir. Çünkü, haddinden fazla büyüttüğünüz takdirde çocuğun korkak olması kaçınılmazdır. Çocukta, Allah'a tevekkül etme, işlerin sonucunu Allah'a bırakma ruhiyesini ihya etmek için gereken çabayı sarfedin.

Çoğularını korkutan şeylerden biri de ölümdür. Ölümden korkma derecesi, eğer normal haddini aşarsa, ruhsal bir hastalık olarak kendini gösterir. Bu hastalık, insanın sükunet ve huzurunu yok edip azmini kırar. Bundan dolayı çocuğun bu hastalığa yakalanmaması için gerekli önlem alınmalıdır.

Çocuk, uzun bir müddet ölmenin ne demek olduğunu bilmez. Ama bazen tanıdığı kimselerden birinin ölümüyle, ölüme teveccüh eder ve ölüm hakkında sorular sormaya başlar. Eğer çocuk iyi ile kötüyü ayırtetme seviyesine ulaşmış ise baba ve anne olayın gerçek yüzünü ona anlatabilirler. Mesela, ona şöyle söyleyebilirler: Ölüm korkulacak bir şey değildir. İnsan, ölüm vasıtası ile bu dünyadan, ismi ahiret olan başka bir dünyaya göçer. O dünyada iyi ve kötü amellerinin karşılığını görecektir. Allah Teâla Kur-an'da, herkesin öleceğini bildirmektedir. Ölüm o kadar önemli değildir. Önemli olan insanın, kötü amelleri terket-mesi ve ahirette rahat olabilmesi için iyi işler yapmasıdır. Ölümü hatırlatmak, normal haddini aşmamak şartı ile hiç zararı olmadığı gibi, bazen çocuğu eğitme ve terbiye etmede yararlı olabilir.

İnsanların bazıları Allah'tan veya kıyametten korkarlar. Bu korku, eğer ruhi bir hastalık niteliğini taşıyacak kadar fazla olmazsa, kötü bir şey olmamakla birlikte, insanın dünya ve ahiret saadetine nail olmasına sebep olur. İnsanı iyi işlere iten ve kötü amellerden alıkoyan, ondaki Allah korkusudur. Onun için yüce Allah Kur'an-ı Kerim'de buyuruyor ki: "Eğer imanınız var ise başkalarından değil, benden korkun."[136]

Ayrıca, Kur'an-ı Kerim birçok ayette kıyamet günündeki azap ve zorlukları beyan etmektedir. Bundan dolayı akıllı ve tecrübe sahibi bir eğitici, Allah'tan, günah işlemekten ve kıyametten korkma tohumunu küçük yaşta çocuğun çok hassas ve zarif ruhuna ekmek için gerekli olan çabayı sarfeder. Bu tohum zamanla gelişir, ilerler ve çocuk büyüdüğü zaman olumlu etkileri ortaya çıkar.

Ama şu nükteyi hatırlatmakta yarar var: İyi bir eğitici devamlı olarak çocuğa cehennem ve cehennem azaplarından bahsetmemelidir. Çünkü, bu davranış sonucu çocuk, Allah Teâla'yı diktatör ve merhametsiz biri olarak tanır. En iyi yöntem, Allah Teâla'nın rahmet, bağışlama ve esirgeme sıfatlarını da çocuğa anlatmaktır. Böylece Allah Teâla, çocuğa sevdirilmiş olur. İyi bir eğitici, çocuğun daima ümit ile korku arasında olan bir şahsiyete sahip olması için gerekli yolu izler.
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi İmamHüseyin 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
MUHAMMED MUSTAFÂ'SIN Şiirler ve Şairler AŞK'ÜL İSLAM 1 2198 09 Mayıs 2009 13:06
Rahmetli İmam Humeyni’den bir şiir Şiirler ve Şairler İmamHüseyin 0 2604 09 Mayıs 2009 13:04
MÜSLÜMAN COĞRAFYASINA AĞIT Şiirler ve Şairler namzet davadar 1 1970 09 Mayıs 2009 13:03
MÜSLÜMANLAR KARDEŞTİR Şiirler ve Şairler Yitiksevda 3 2468 09 Mayıs 2009 13:01
MÜSLÜMANLIK NEREDE! Şiirler ve Şairler Mahru 3 2196 28 Nisan 2009 22:39

Alt 08 Mayıs 2009, 16:29   Mesaj No:2

NUR

Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:NUR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 127
Üyelik T.: 10 Eylül 2007
Arkadaşları:4
Cinsiyet:
Memleket:ankara
Yaş:31
Mesaj: 1.805
Konular: 527
Beğenildi:30
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart RE: Çocuklukta Korku

Çocuk yaşta ortaya çıkan korkuları düşündüğümüz zaman, genellikle hepimizin kafasında başka şeyler oluşur. İlk aklımıza gelenler arasında okul korkusu, karanlık korkusu, yalnız kalma korkusu, anneden ayrılma korkusu, yabancı korkusu bulunur. Bu listeyi tabii ki daha da uzatmak mümkündür.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, korku normal gelişimin bir parçasıdır ve kişinin kendini tehlikelerden sakınmasını sağlar. Korku, bebeklikten ergenlik dönemine kadar, sıkça rastlanan bir durumdur, öyle ki araştırmalar, çocukların yüzde 90’ında gelişimlerinin bir döneminde herhangi bir şeyden korktuklarını göstermektedir. Bu nedenle çocuklardan kayıtsız, şartsız korkusuz olmalarını beklemek çok gerçekçi olmaz.

Fobiler: Öncelikle korku ve fobileri ayırmakta yarar vardır. Bir korkunun fobi olarak adlandırılabilmesi için şu ölçütlere uyması gerekir:
· Çocuğun yaşadığı korkunun, durumun verileriyle orantısız şekilde büyük olması, örneğin parkta bir kez bir çocuğun salıncaktan düştüğünü gördüğü için hiç salıncağa binememek gibi.
· Çocuğun açıklamalarla ikna olmaması
· Çocuğun isteminin dışında aşırı derecede korkması
· Korkulan durumdan bilinçli olarak sakınması
Fobi uzunca bir süre devam eder ve herhangi bir yaş dönemine özgü değildir. Fobilerin bazılarında, bu duruma neden olan bir olay saptanabilirken, bir çoğunda böyle bir olayı saptamak mümkün değildir.

Korkular: Bazı korkular, belli yaş dönemleri için normal sayılır. Örneğin, bebeklik döneminde yüksek sesten ve fiziksel desteğin aniden yitirilmesinden korkulması doğaldır. Bebeğin yaklaşık 8. ayda geliştirdiği ve bir – bir buçuk yıl kadar sürebilen yabancı korkusu da normal kabul edilir. Çocuğun beş yaş civarında geliştirdiği; örneğin, cadı, canavar gibi birtakım hayali figürlerden korkması da ruhsal gelişimi için beklenebilir bir durumdur. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, bazı korkuların belli yaş dönemlerinde ortaya çıkabilecekleri, ancak bu korkuların bir süre sonra ortadan kaybolmalarının da gerekli olduğudur. Örneğin, 6 yaşındaki bir çocuk hala yabancılardan korkuyorsa, bu üstünde durulması gereken bir durumdur.

Korku tepkisi nasıl gelişir?
Bebeğin anneye bağlanmasının en önemli nedenlerinden birisi, annenin bebekteki korkuyu azaltma kapasitesidir. Bebeklik ve erken çocukluk döneminde, yeni bir durumla karşı karşıya kalındığı zaman, çocuğun göstereceği tepkide annenin tepkisi çok belirleyicidir. Çocuk, örneğin ilk kez bisiklete binmeyi öğrenecekken annenin yüzündeki ifadeyi ve davranışlarını inceler. Eğer anne, çocuğa destek veriyorsa ve onun gittikçe kendine güven kazanmasını ve bağımsız olmasını sağlıyorsa, çocuk bisiklete binmeyi zevkli bir durum olarak algılayacak ve bütün dikkatini bu etkinliğe yöneltecektir. Öte yandan, anne ya da çocukla ilgilenen diğer bir kişi, çocuk bu öğrenme sürecini yaşarken sürekli endişeli bir yüz ifadesiyle onu izler ve uyarılarda bulunursa veya onu azarlarsa, çocuk dikkatini vermesi gereken etkinlikten ziyade, hayatında kendisi için çok önemli olan kişiyle ilgilenecek ve o durumla bağlantılı olarak ortaya çıkan endişesi giderek yükselecektir. Bu da çocuğun o durumdan kaçınmasına ve bir daha karşılaşmak istememesine neden olacaktır. Bu kaçınma davranışına biz “korku” diyoruz.

Korku bir kaçınma davranışı olarak ortaya çıkabileceği gibi, bir şartlanma olarak da ortaya çıkabilir. Bebeklik döneminde yüksek sesten korkmanın normal olduğundan bahsetmiştik. Bu dönemde, bebek tam banyosunu yaparken, dışarda çok büyük bir gürültü meydana geldiğini varsayalım. Bu talihsiz durum, bebeğin bir su veya banyo fobisi geliştirmesine neden olabilir.

Kaçınma ve şartlanmanın yanısıra, korkuya neden olan bir diğer faktör de endişelerdir. Endişenin yarattığı korkuya en çok karanlıkta ve uykuya dalarken yalnız kalındığında rastlanır. Çocuk, yaklaşık 3 yaşından itibaren toplumun kurallarıyla annesi ve babası aracılığıyla daha çok tanışmaya başlar. Artık istediğini yapmada eskisi kadar özgür değildir. Bunun sonucunda, çocuk kendini bu sıkıntılı duruma sokan anne ve babasına karşı bir öfke duymaya başlar, ancak bu duygusunu onlara yansıtmaya çekinir. Yine de böyle bir duyguya sahip olduğu için suçluluk hisseder. Ona rahatsızlık veren bu durumla başedebilmek için, anne ve babasını ya da genel olarak toplumu ve kuralları temsil eden birtakım korkutucu figürler bularak, korku ve suçluluk duygularını onlara yansıtır; bunlar bir cadı, hayalet ya da ejderha olabilir. Uykuya dalmadan önce çocuk bilinçle bilinçdışı arasındadır. İçinde biriktirdiği öfkelerin farkına varır, bunları bastıracak gücü kendinde bulmakta zorlanır. O zaman da, aslında bu duyguların yaşanmasına neden olan, ama aynı zamanda da ona destek olan ve güven veren annesini ya da babasını yanında ister. Onlar yanında olduğu zaman onların varlığından ve sevgisinden emin olur ve uykuya dalabilir. Karanlıkta, çocuğun kendini yine kontrolünü kaybetmiş olarak hissettiği bir andır ve endişe vericidir. Bu endişeyle başetmek için de yine bir dış desteğe ihtiyaç duyabilir.

Korkunun bir diğer kaynağı da, çocuğun başkalarını korktukları durumlar içinde izlemesidir, yani korkuyu görerek öğrenmesidir. Örneğin, çocuk annesini uçağın içinde bembeyaz olmuş bir yüzle görür ve annenin panik içinde olduğunu anlarsa, o da uçaktan korkmaya başlayabilir.

Ayrılma korkusunda, korkunun nedeni genillikle çocuk değil, annedir. Anne, çocuğun kendisinden ayrılıp, örneğin okula başlamasını istemez ve bunu çok dolaylı ve ince mesajlarla çocuğa aktarır. Anne, çocuğa o okula başladığında kendisinin bütün gün onu bekleyeceğini, bunu yaparken onu çok özleyeceğini, birlikte ne kadar güzel zaman geçirdiklerini anlatmaya başladığında ve bunu uzunca bir zaman sürdürdüğünde, çocuk okula başlamayı adeta annesine ihanet etmekle eşanlamlı tutmaya başlar ve okula gitmek istemeyebilir. Bu da okul fobisi veya ayrılma endişesi olarak tanımlanabilir.

Sonuç olarak çocukluk döneminde çok çeşitli nedenlerden kaynaklanabilen, çok çeşitli tiplerde korkular olabileceğini gördük. Çocukta korkuyla başederken, korkunun bir yaş döneminin özelliği mi olduğu, korkuya neden olan belli bir olayın olup olmadığı iyice araştırılmalıdır. Anne ve babalar, çocukla kurdukları ilişkiyi gözden geçirmeliler, çocukla birlikte bu konuyu ele almalılardır. Bütün bunlara rağmen çocuğun korkusunda bir azalma olmuyorsa, bu konuyla ilgili profesyonel bir yardım aramakta yarar vardır.

Şeniz Pamuk
Klinik Psikolog
__________________
EN GÜZEL AŞK: ALLAH!
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Kuran'da Korku FECR Muhtelif Konular 0 07Haziran 2019 20:41
Çocuk ve Korku sessiz23 Çocuk ve Aile Sağlığı 0 21 Nisan 2009 16:49
Çocuklukta Oyun İmamHüseyin Çocuk ve Aile Sağlığı 0 13 Nisan 2009 22:35
Savaşta Korku Namazı NUR Namaz-Abdest-Teyemmüm 0 10 Nisan 2009 23:19
Korku Hakkında EcelBekcisi Hadis-i Şerif 0 24 Kasım 2008 12:50

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.