Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.KPSS (İHL-İLAHİYAT).::. > KPSS (İ.H.L-İlahiyat) > Coğrafya

Konu Kimliği: Konu Sahibi Medineweb,Açılış Tarihi:  05 Ağustos 2012 (22:18), Konuya Son Cevap : 05 Ağustos 2012 (22:29). Konuya 35 Mesaj yazıldı

Beğeni Aldı1Kez Beğenildi
Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme: Değerlendirme: Toplam 1 oy almıştır,  ortalama Değerlendirmesi 4,00 puandır.
Alt 05 Ağustos 2012, 22:21   Mesaj No:11
Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:339
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: KPSS Coğrafya Dersi Konu Özetleri

TÜRKİYE'DE GÖLLER VE OLUŞUMLAR!
Çeşitli tipte oluşmuş çanaklarda veya çukurlarda birikmiş sulara göl denir. Ülkemizdeki toplam göl alanları 10 bin km^ kadardır. Bunlar doğal göller ve baraj gölleridir. Doğal göllerimiz; yerli kaya üzerinde oluşmuş tektonik, karstik, volkanik ve buzul gölleri ile herhangi bir nedenle bir setin gerisinde oluşmuş set gölleri olmak üzere farklı gruplarda toplanırlar. Set göllerimizin kıyı set gölleri (lagün), volkan set gölleri, alüvyon set gölleri, heyelan set gölleri gibi birçok çeşidi vardır.
Yurdumuzdaki göller Akdeniz, Marmara, iç Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinde toplanmıştır. Ege, Karadeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri doğal göller bakımından oldukça fakirdir.
Göllerimizin seviyeleri birbirinden farklıdır. Bunların bir kısmı neredeyse deniz seviyesinde (Küçük Çekmece, Köyceğiz), bir kısmı da çok yüksek düzeylerde bulunur (Süphan dağı üzerinde Aygır Gölü).
Göllerimizin bir kısmı bir gideğenle dışarıya akışlıdır. Bu göllerimizin suları tatlıdır (Hazar gölü, Çıldır Gölü, Eğirdir Gölü, İznik Gölü, Kuş Gölü). Kapalı havza niteliğinde olup dışarıya akışı olmayan göllerimizden Tuz Gölü'nün suyu tuzlu, Van Gölü'nün ise sodalıdır.
Göllerimizin derinlikleri de değişiktir. Tuz Gölü 1-2 m ile en az derinliğe; Van Gölü ise 451 m ile en fazla derinliğe sahip olan gölümüzdür.
Ayrıca oluşumları itibariyle göllerimiz değişik genişliklerde bulunur. Örneğin; 1 km2den daha küçük alanlı birçok gölümüz olduğu gibi (İç Anadolu'daki obruk gölleri), en geniş ve en büyük gölümüz 3712 km2 alana sahip Van Gölü'dür.
Göllerimiz oluşumlarına göre şöyle sınıflandırılabilir:

1. DOĞAL GÖLLER
Bunlar; tektonik göller, karstik göller, volkanik göller, buzul gölleri ve set gölleridir. Bunlardan birkaçının özelliğini birden gösteren göllerimiz de vardır (Yeniçağa Gölü, Abant gölü, Eğirdir Gölü).

a. Tektonik Göller
Faylanmalar sonucunda tektonik kökenli çanaklarda gelişmiş göllerdir. Ülkemizin jeolojik yapısı gereği birçok gölümüzün oluşumu bu gruba dahil edilir. Büyük çoğunluğu fay hatlarına yerleşmişlerdir. Büyük göllerimiz daha çok tektonik yapıya sahiptir. Sapanca, İznik, Ulubat ve Kuş gölleri Güney Marmara Bölümü'ndeki çöküntü alanlarında bulunur. Suları tatlıdır. Ege Bölgesi'ndeki Simav Gölü de bir tektonik gölümüzdür. Akdeniz Bölge-si'nin kuzeybatısındaki Göller Yöresi'nde yer alan Beyşehir, Suğla, Eğirdir, Kovada, Burdur, Acıgöl tektonik çanaklarda bulunur. Burdur ve Acıgöl birer kapalı havza olup suları tuzludur. İç Anadolu Bölgesi'ndeki Tuz, Akşehir, Eber, Ilgın, Seyfe ve Tuzla gölleri tektonik karakterli, suları tuzlu olan kapalı havza gölleridir. Doğu Anadolu'da Dicle nehrine kaynak oluşturan Hazar Gölü tektonik bir gölümüzdür. Kuzey Anadolu'da yer alan Lâdik, Çağa Melen gölleri birer çöküntü alanında bulunan tektonik göllerimizdir.

b. Karstik Göller
Karstik göller, en çok kireç taşlı alanlarda görülür. Bu göller kireç taşlarının çözünmesi ve çökmesiyle oluşmuştur. Özellikle Akdeniz Bölgesi'nin Göller Yöresi'ndeki Salda ve Yarışlı gölleri tipik karstik göllerimizdir. Ayrıca bu yöredeki Eğirdir, Kovada, Beyşehir ve Suğla göllerinin oluşumunda tektonik ve karstik süreçler birlikte etkili olmuştur. Bunlardan başka İç Anadolu Bölgesi'nde Tuz Gö-lü'nün güneyindeki Obruk Platosu üzerinde içlerinde su da bulunan birçok obruk bulunur (Kızören Obruğu). Sivas'ın doğusundaki jipsti arazide ise birçok karstik göl vardır (Hafik Gölü).

c. Volkanik Göller
Türkiye'deki volkanik dağlar üzerinde görülen küçük çaptaki göllerdir. Bu göllerimiz volkanik etkinlikler sonucu Üçüncü Zaman (Mezozoik) ve Dördüncü Zaman (Kuaterner)da, volkan konilerinin ağızlarındaki kraterlerde oluşmuşlardır. Van Gölü batısındaki Nemrut volkan konisi üzerinde yer alan Nemrut Gölü, ayrıca Göller Yöresi'nde İsparta Akdağ üzerindeki Gölcük, volkan konisi ağzında oluşmuş krater gölleridir. Yine Doğu Anadolu'da Süphan dağının doğusundaki Aygır Gölü bir başka krater gölüdür.
İç Anadolu Bölgesi'nde iki maargölü bulunmaktadır. Bunlardan biri Nevşehir'deki Acıgöl ile Karapınar'ın doğusundaki patlama çukuruna yerleşmiş olan Meke Gölü (Tuzlagöl)'dür. Halka şeklindeki Meke Gölü'nün içinde birçok patlama konisi vardır. Bunların en büyük patlama konisinin ağzında da yağışlı zamanlarda göle dönüşen küçük bir krater gölü bulunur (Şekil 6).

Nevşehir'deki volkanik kökenli maar göllerinden Acıgöl ve geride Göldağı volkan konisi
ç. Buzul Gölleri
Doğu Anadolu Bölgesi'nde Buzul, Bingöl, Mercan dağları; Doğu Karadeniz Bölümü'nde Kaçkaı ve Üçdoruk dağları; Akdeniz Bölgesi'nde Bolkar ve Aladağlar gibi yüksek dağlarımız üzerinde buzu gölleri görülür. Bunlar, buzul aşındırması sonucun da oluşan ve sirk adı verilen çanaklara suların dol masıyla oluşmuş küçük göllerdir. Küçük Çaplı ol duklarından tam bir özellik taşımazlar.

d. Set Gölleri
Ülkemizde dalga, akıntı ve akarsuların işlevle riyle ya da kütle hareketleri ve volkanik etkinlikleı le oluşmuş birçok set gölü bulunur..

Kıyı set gölleri (lagünler): Koyların ve körfezlerin önünün dalga ve akıntılarla taşınan kum, çakıl gibi malzemelerle birikerek setlenmesiyle oluşmuş göllerdir. Kıyı set göllerine lagün de denilir. Delta kenarlarında oluşan göller de bu sınıflama içinde yer alır. Ülkemizdeki en tipik örnekleri Marmara Bölgesi'nin kuzeyinde oluşmuş Küçük Çekmece, Büyük Çekmece ve Durusu gölleridir. Çukurova deltasında oluşmuş Akyatan ve Akyayan gölleri ile Bafra deltasındaki Balık Gölü, Büyük Menderes deltasındaki Dil Gölü kıyının setlenmesiyle oluşmuş lagünlerdir.

Alüvyon seti gölleri (vadi kenarı gölleri):
Akarsu vadilerinde akarsuların getirdiği çakıl, kum gibi malzemeleri biriktirmesi ile oluşmuş göllerdir. Dalaman Çayı'nın batısındaki Köyceğiz Gölü, Büyük Menderes deltasının güneyindeki Bafa Gölü, Meriç deltası doğusundaki Gala Gölü, Gediz Vadi-si'ndeki Marmara Gölü, alüvyonların setlemesiyle oluşmuş vadi kenarı göllerine ülkemizde tipik örnekler oluştururlar.

Volkanik set gölleri: Volkanlardan çıkan lâvların bir vadinin veya bir çukurluğun önünü kapatması sonucunda oluşmuş göllerdir. Murat Nehri havzasının yukarı kesimini oluşturan alan, Nemrut Volkanı'nın püskürmesiyle çıkan lâvlarla setlene-rek Van Gölü oluşmuştur. Havzanın Muş Ovası ile de ilişkisi kesilmiştir. Dolayısıyla kapalı bir havza konumuna geçmiştir. Van Gölü, havzasındaki tektonik etkinliğe dayalı ve zaman zaman yağışlı dönemlerin de etkisiyle taşarak göl düzeyi alçalıp yükselmektedir. Göl çevresindeki kayaların volkanik kökenli olmasından dolayı suları sodalıdır. Van Gölü'nün doğusundaki Erçek Gölü, kuzeybatısındaki Nazik Gölü ve Bulanık Gölü; Büyük Ağrı Da-ğı'nın batısındaki Balık Gölü, Ardahan'ın doğusundaki Çıldır Gölü ülkemizdeki diğer volkanik set gölleridir.
Heyelan gölleri (heyelan set gölleri): Akarsu vadilerinin heyelan sonucu kapanması ile oluşmuş göllerdir. Erzurum kuzeyindeki Tortum Gölü, Trabzon'daki Sera ve Uzungöl, Reşadiye-Fatsa arasındaki Zinav Gölü, Bolu'daki Abant gölü ve Yedigöller, Adapazarı Akyazı'daki Sülüklü Göl, Ordu'daki Gaga Gölü, Amasya'nın kuzeydoğusundaki Bora-bay Gölü ülkemizdeki tipik heyelan gölleridir. Anadolu'nun kuzeyindeki dağlık alanlarda heyelan göllerinin oluşmasının birçok nedeni vardır. Buralarda yıllık yağış miktarının fazla olması, dik yamaçlı vadilerden yapılarına su alınca çabuk kayganlaşan ve yer kaymalarına neden olan volkanik kayalardan oluşmaları bu nedenlerin bazılarıdır (Şekil 7).

Şekil 7: Soğanlı Dağlan üzerinde oluşmuş bir heyelan sel gölü olan Uzungöl
2. BARAJ GÖLLERİ
Akarsu vadilerinin dar ve derin boğazlar oluşturduğu yerlerde, önlerinin (insanlar tarafından) yapay olarak kapatılması sonucunda oluşan göllerdir. Sulama ve elektrik enerjisi gereksinimi, sanayi suyu sağlama, taşkın kontrolü gibi amaçlarla baraj ve göletler yapılmıştır. Örneğin Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) kapsamında birçok baraj yapımı plânlanmıştır. Bir kısmının yapımı hâlen sürmektedir (Dicle nehri üzerinde Kralkızı ve Dicle barajları gibi).

Yurdumuzda Kızılırmak üzerinde Hirfanlı, Ke-sikköprü, Kapulukaya, Altınkaya; Yeşilırmak üzerinde Hasan Uğurlu, Suat Uğurlu ve Almus; Dicle üzerinde Devegeçidi; Fırat nehri üzerinde Atatürk, Karakaya, Keban, Sakarya nehri üzerinde Hasan Polatkan, Gökçekaya; Büyük Menderes üzerinde Adıgüzel ve Kemer; Gediz üzerinde Demirköprü; Seyhan üzerinde Seyhan; Ceyhan üzerinde Aslan-taş; Manavgat üzerinde Manavgat ve Oymapınar baraj gölleri yapılmıştır (Şekil 8).


Şekil 8 : Fırat nehri üzerindeki Atatürk Baraj Gölü'nden bir görünüm. Sonuç olarak baraj göllerimiz, ülkemizdeki içme ve sulama suyu sağlama, su ürünleri üretimi, elektrik üretimi, dinlenme ve spor rekreasyon, turizm ve ulaştırma bakımından çok büyük öneme sahiptirler. Ancak diğer alanlarda, örneğin akarsu-larımızda olduğu gibi, göllerimiz de çevre yerleşim birimleri ve sanayi tesislerimiz tarafından hızla kirletilmektedir. Bu nedenle, zaman kaybetmeden göllerimizin kirletilmesi önlenmelidir.


Alıntı ile Cevapla
Alt 05 Ağustos 2012, 22:22   Mesaj No:12
Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:339
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: KPSS Coğrafya Dersi Konu Özetleri

TÜRKİYE'NİN İKLİMİ
1. MATEMATİK KONUM

Türkiye, 36°-42° kuzey paralelleri ile 26°-45c doğu meridyenleri arasında yer alır. Ülkemizin kuzeyinde nemli-ılıman ve nemli-soğuk iklim bölgele ri; güneyinde sıcak (Akdeniz ya da suptropikal) ik lim kuşakları bulunur. Bu nedenle ülkemiz, mate matik konum bakımından soğuk ve sıcak iklim ku şaklarının geçiş alanı olup ılıman iklim özelliklerini sahiptir.

2. ÖZEL KONUM
Bir ülkenin iklimi üzerinde matematik konur kadar özel konum da etkilidir. Türkiye; Asya, Avru pa ve Afrika kıt'aları arasında kalan, yaklaşık 78 562 km2 gibi oldukça geniş bir alana sahip olan b ülkedir. Yurdumuz bu geniş alan içinde çok çeşil coğrafî farklılıklara sahiptir. Bu coğrafî farklılıklc yurdumuzda çeşitli iklimlerin görülmesine nede olmaktadır.
Ülkemiz deniz seviyesinden biraz yüksek bir ü ke olsaydı ve üzerinde engebelere neden ola dağlar, tepeler, vadiler, plato gibi yüzey şekilleri c masaydı, enlem etkisine bağlı olarak ülkemizde s caklık güneyden kuzeye doğru düzenli bir sekile azalacaktı. Örneğin; aynı enlem üzerinde olan Ç; nakkale, Erzurum gibi yerlerde iklim koşulları ay olacaktı. Oysa Çanakkale ile Erzurum arasında c dukça farklı iklim koşulları söz konusudur. Çana kale'de Akdeniz, Erzurum'da ise karasal iklim k şulları egemendir. Çanakkale'de yıllık sıcaklık c talaması 14.8°C, yıllık ortalama yağış miktarı 6 mm iken, Erzurum'da yıllık sıcaklık ortalame 5.9°C, yıllık ortalama yağış miktarı 447 mm'dir. A nı enlemde olmalarına rağmen iklim farklılığı Çanakkale'nin deniz etkisinde olması, yükseltisir az olması; buna karşılık Erzurum'un iç kesim yer alması ve çevresinde yüksek dağlar olmas dan dolayı deniz etkisinden yoksun kalması yükseltisinin fazla olması gibi coğrafî farklılıklar
kili olmuştur. İşte ülkenin böyle fazla engebeli olması ve coğrafî bakımdan çeşitlilik göstermesi nedeniyle çok kısa mesafelerde bile çeşitli iklim tipleri görülmektedir. İklim tiplerinin oluşmasına, ülkemizin çevresindeki denizler, karalar ve basınç merkezleri ile yeryüzü şekilleri etkili olmuştur.

a. Etrafındaki Denizlerin Etkisi
Ülkemizin üç tarafı Karadeniz, Akdeniz ve Ege denizleriyle çevrilidir. Bu denizler, ülke iklimi üzerinde oldukça etkilidir. Denizler üzerinden gelen nemli-serin hava kütleleri geçtikleri yerlere hem yağış bırakır hem de nemi artırarak sıcaklık değişikliğinin daha az olmasını sağlarlar. Ancak Akdeniz ve Karadeniz'de, dağların kıyıya paralel uzanması ve deniz etkilerinin karalar içine sokulama-ması nedeniyle nemli hava kütleleri, ülkemizin iç kesimlerine ulaşamaz. Bu nedenle denizler üzerinden gelen nemli hava kütleleri yalnızca kıyıda dağların denize bakan yamaçlarına yağış bırakır. Burada nemi arttırdıklarından bu yerlerde mevsimlik ve günlük sıcaklık farklarının iç kısımlara nazaran daha az olmasına neden olurlar. Kıyı bölgelerindeki yıllık yağış miktarı da iç kesimlere göre kıyaslanmayacak kadar fazladır.
Akdeniz iklimi, özellikle Akdeniz kıyıları ile Ege kıyıları üzerinde oldukça etkilidir. Bu iki kıyı bölgesi ile deniz arasında yazın günlük sıcaklık farkından dolayı karadan denize ve denizden karaya hava hareketleri olur. Ayrıca Akdeniz Bölgesi'nde kıyıya paralel uzanan Toros dağları Akdeniz üzerinden gelen serin-nemli hava kütlelerinin iç kesimlere geçmesini engeller. Toros dağlarına çarpan bu hava kütleleri yükselir ve kıyı bölgesine yağış bırakır. Ege Bölgesi'nde ise durum biraz farklıdır. Hava kütleleri hem kıyıda yağış bırakır hem de buradaki dağlar kıyıya dik olarak uzandığından graben alanlarını izleyerek denizin etkisini iç kesimlere kadar ulaştırır. Yazın ise bu kıyılarda kuraklık hâkim duruma geçer.
Karadeniz iklimi ise Karadeniz Bölgesi'nde kıyının hemen gerisinde kıyıya paralel uzanan Kuzey Anadolu Dağları'nın kuzeyinde kalan kıyı alanı ile Marmara Bölgesi'nin kuzey kesimlerini etkiler.
Karadeniz üzerinden gelen nemli ve serin hava kütleleri Karadeniz kıyılarını etkisi altına alır. Kıyının hemen gerisindeki Kuzey Anadolu Dağları ile karşılaşan kütleler, bu dağları geçemeyince yamaçlara doğru yükselerek kıyıya oldukça fazla yağış bırakırlar. Bu kütlelerden dolayı Karadeniz kıyı bölgesindeki sıcaklık iç kesimlere göre daha fazla olur. Sıcaklık değerleri fazla düşmez. Özellikle Karadeniz kıyılarında sıcaklığın 0°C'ın altına düştüğü çok nadir görülür. Dolayısıyla bu bölgede don olayı yok denecek kadar azdır.

Karasallık durumu: Karasallığı ortaya çıkaran en önemli faktör nemdir. Çünkü nem, sıcaklığı koruyucu bir görev taşır. Hava içindeki sıcaklığı dengeler, sıcaklığın atmosfere kaçmasını engeller, Güneş'ten gelen ışınların doğrudan yeryüzüne inmesini önler. Böylelikle yeryüzündeki sıcaklık da dengelenmiş olur.
Ülkemizde nemin fazla olduğu kıyı bölgelerinden, nemin az olduğu iç bölgelerimize gidildikçe karasallığın etkisi daha fazla hissedilir. İç bölgelerimizde de karasallığın etkisi doğuya doğru artar. Çünkü İç Anadolu Bölgesi'nden doğuya doğru gidildikçe yükseltinin artması, nemin iyice azalması dolayısıyla mevsimler arasındaki sıcaklık farkının artması doğuda karasallığın etkisinin daha fazla hissedilmesine neden olmaktadır.
Ülkemizin geneline baktığımızda en düşük karasallık derecesi Alanya'da, en yüksek karasallık derecesi ise Muş'ta belirlenmiştir. Görülüyor ki kıyılarda denizel etkiler hâkimken, iç bölgelerde karasal etkiler hâkim duruma geçer. Aynı zamanda kıyı kesimlerine göre, iç bölgelerde karasal etkilerin artması, tarımsal faaliyetlerin türünü de etkilemektedir, iç bölgelerde karasal koşulların etkili olmasından dolayı daha çok tahıl tarımı yapılmaktadır.

b. Etrafındaki Kara Kütlelerinin Etkisi
Türkiye; Avrupa, Asya ve Afrika kıt'alarmın birbirine yaklaştağı bir alanda yer alır. Zaman zaman bu kıt'alardan gelen hava kütlelerinin etkisi altında kalır. Yurdumuz kış mevsiminde, Asya kıt'asındaki Sibirya ile Avrupa kıt'asındaki Balkanlar üzerinden gelen soğuk hava kütlelerinin etkisi altındadır. Bu hava kütleleri ülkemizde kışların kar yağışlı, donlu ve çok soğuk geçmesine neden olur.
Yazın, Afrika kıt'ası ile Arabistan Yarımada-sı'ndan gelen sıcak ve kuru hava kütleleri ülkemiz üzerinde etkili olur. Bu hava kütleleri sıcaklığı arttırır. Sıcaklığın fazla olduğu dönemlerde ise kavurucu bir sıcaklığa yol açarak kuraklığın artmasına ve bitkilerin kurumasına neden olabilirler.

c. Etrafındaki Basınç Merkezlerinin Etkisi
Ülkemiz etrafındaki bazı basınç merkezleri de iklim üzerinde oldukça etkilidir. Ülkemizde etkili olan başlıca basınç merkezlerini şöyle sıralayabiliriz: Yüksek basınç alanları; Asor ve Sibirya antisiklonlarıdır. Alçak basınç alanları ise izlanda ve Basra Körfezi siklonlarıdır. Bu basınç alanlarının ülkemizde çeşitli mevsimlerde önemli etkileri olmaktadır.
Sonbahar ve kış mevsiminde, Sibirya ve Asor yüksek basınç alanları ve İzlanda basınç alanları ülkemiz üzerinde oldukça etkili olur. Özellikle Sibirya yüksek basınç alanı kuvvetli olduğu dönemlerde Türkiye üzerine yayılarak Türkiye'yi etkisi altına alır ve ülkemize kar yağışı ve soğuk getirir. Bazen Asor yüksek basıncı Sibirya yüksek basıncı ile birleşerek kışın daha soğuk geçmesine neden olur. Bu dönemde etkili olan İzlanda alçak basınç alanının getirdiği ılıman havanın etkisi bu sert havanın yanında yetersiz kalır, hissedilmez. Ancak Sibirya yüksek basınç alanının ülkemizde etkisinin hafif olduğu dönemlerde İzlanda siklonu etkisini hissettirir ve kış mevsiminin etkisini kısalttığı gibi ılıman ve yağışlı geçmesini sağlar.
İlkbahar ve yaz mevsiminde ise Türkiye, Atlas Okayusu üzerindeki Asor yüksek basınç alanı ile Basra Körfezi çevresindeki alçak basınç alanı etkisi altına girer. Asor yüksek basınç alanından gelen denizel-tropikal hava kütleleri, ülkemize kuzeybatıdan girerek güneydoğu yönünde hareket eder. Karadeniz kıyı kesimleri dışında, yağış getirmez. Ülkemizin güneydoğusundan sokulan Basra Körfezi alçak basınç alanı karasal-tropikal bir hava kütlesi olup çok kuru ve sıcaktır, yağış getirmez. Bu hava kütlelerinin etkisiyle ülkemizde yaz mevsimi kurak geçer. Etkili oldukları dönemde sıcaklık ve buharlaşmayı arttırırlar.

ç. Yeryüzü Şekillerinin Etkisi
Ülkemizde iklimin çeşitlenmesinde yükselti, bakı, eğim, dağların uzanışı gibi yeryüzü şekillerinin önemli rolü vardır.
Yükselti: Türkiye'nin ortalama yükseltisi 1132 m'dir. Genel olarak ülkemizde yükselti, batıdan doğuya ve kıyılardan iç kesimlere doğru artar. Bu durum ülkemizin iklim koşulları üzerinde de etkilidir. Yükseltinin artmasına bağlı olarak kıyı bölgelerinden iç kısımlara, batıdan doğuya doğru sıcaklıklar azalır.
Ülkemizin en yüksek bölgesi olan Doğu Anadolu Bölgesi'nin ortalama yükseltisi ise 2000 m kadardır. İç Anadolu ve Doğu Anadolu gibi iç bölge lerde yükseltinin fazla olduğu kesimlerde havanır sıcaklığı azalır, yağışlar daha çok kar şeklinde olu ve sıkça don olayları görülür. Kar örtüsünün yerde kalma süresi oldukça uzar. Kış mevsimi soğuk ve uzun, yaz mevsimi sıcak ve oldukça kısa geçer.
Yükseltinin az olduğu Marmara ve Ege bölgele rinde sıcaklıklar daha fazladır, kar yağışı ve doı olayları çok az görülür. Yağışlar daha çok yağmu şeklindedir. Kış mevsimi daha ılıman ve kısa, ya: mevsimi ise sıcak ve uzun sürer.
Yükselti aynı zamanda yağış ve nemliliği de el kiler. Ülkemizde yüksek dağlar ve platolar çok ya ğış alan yerlerdir. Buna karşılık dağların çevreled ği İç Anadolu Bölgesi'nde yağış değerlerinin dC şüklüğü dikkat çekicidir. Ayrıca yine yükseltiy bağlı olarak yağışın biçimi de değişir. Yükseltini az olduğu yerlerde yağışlar daha çok yağmur şeklinde olurken, yükseltinin fazla olduğu dağları yüksek kesimleri ile yüksek plâtoluk alanlarda g« nelde kar şeklindedir.
İklim üzerinde kısa mesafelerde oluşan yükse ti farkının da önemli etkisi vardır. Bir dağ ile heme yanında yer alan alçak ova veya geniş-derin vac ler arasında yükselti farkından dolayı yağış ve J caklık koşulları hızla değişir. Bu durum yan yar olan iki alanda farklı iklim koşullarının egemen olmasına yol açabilir. Örneğin; Aydın Dağları ı Bozdağlar ile aralarında yer alan Küçük Menden Ovası'nda bu farklılaşma net olarak görülür.

Dağların uzanışının etkisi: Ülkemizdeki dağların uzanış şekilleri, iklim üzerinde önemli rol oynar. Karadeniz kıyılarımıza paralel olarak uzanan Kuzey Anadolu Dağları ile Akdeniz'e paralel olarak uzanan Toros dağları, deniz etkisinin iç kısımlara girmesini engeller. Bu dağların yamaçları ile kıyı şeridi bol yağış alırken, iç bölgelerimizde yağış ve nem çok azalır. Nem çok az olduğu için de mevsimlik ve günlük sıcaklık farklılıkları artar. Yine bu dağlar, Anadolu'nun iç kesimlerindeki soğuk hava kütlelerinin kıyı kesimlerine sokulmasını da engeller. Karadeniz ve Akdeniz kıyıları ile iç bölgeler arasında iklim koşullarında oluşan büyük farklılığın nedeni, kıyıya paralel olarak uzanan dağların denizden gelen nemli-serin hava kütlelerini iç bölgelere, kışın iç bölgelerde oluşan soğuk hava kütlelerinin kıyılara yayılmasını engellemesidir.
Ege Bölgesi'nde ise kıyıya dik olarak uzanan dağların arasında yer alan geniş ve derin oluklar, rüzgârların hareketini de olumlu yönde etkiler. Bu dağların arasındaki Bakırçay, Gediz, Büyük Menderes ve Küçük Menderes çöküntü ovalarını izleyen nemli-serin hava kütleleri İç Batı Anadolu eşiğine kadar ulaşır.

Bakı ve eğimin etkisi: Ülkemiz, ekvatorun kuzeyinde, 36°-42° kuzey enlemleri arasında yer almaktadır. Bu nedenle ülkemizin güneye bakan eğimli yamaçları güneş ışınlarından doğrudan yararlanırken, kuzeye bakan eğimli yamaçlar ise güneş ışınlarından doğrudan yararlanamaz. Dolayısıyla kuzey yamaçlar daha serin ve nemli, güney yamaçlar ise güneş ışınlarından daha fazla yararlandıkları için sıcak olur. Ancak güneye bakan yamaçlarda güneşten yararlanma aynı şekilde olmaz. Yamaçların çeşitli kademelerinde değişik eğimler söz konusudur. Güneş ışınları bölgeye aynı açıyla gelse bile geliş açısı yamaçların eğimine göre değişir. Bu da aynı yamaç dahilinde bile değişik sıcaklık değerlerinin görülmesine neden olur.
Güneş ışınlarının geliş açısı tarım ürünlerinin yetişme sürelerini ve bitki örtüsünün gelişimini de etkiler. Güney yamaçlarda, doğrudan güneş ışığı isteyen bitkiler yetişirken, kuzey yamaçlarda nem ve serin hava isteyen bitkiler yetişir. Ayrıca güney yamaçlarda tarımsal ürünlerin daha çabuk olgunlaşması olgunlaşması nedeniyle tarımsal etkinlikler buralarda yoğunlaşmış, buna bağlı olarak yerleşmeler de yoğunluk kazanmıştır.


alıntı
Alıntı ile Cevapla
Alt 05 Ağustos 2012, 22:22   Mesaj No:13
Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:339
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: KPSS Coğrafya Dersi Konu Özetleri

TÜRKİYE'DE İKLİM ELEMANLARI
Ülkemizin iklim karakterini, sıcaklık, yağış, nem, buharlaşma, sis, bulutluluk gibi iklim elemanları şekillendirir. Bu elemanlar, çeşitli mevsimlere ve coğrafî özelliklere göre değişiklik gösterir.


1. SICAKLIK
a. Yıllık Ortalama Sıcaklık Dağılışı
Ülkemizdeki yıllık ortalama sıcaklık, coğrafî koşullara bağlıdır. Bu etmenlerin etkisi altında genel olarak ülkemize baktığımızda güneyden kuzeye doğru sıcaklığın azaldığı görülür. Bunda enlemin önemli bir rolü vardır. Ayrıca karasallığın etkisiyle batıdan doğuya doğru da sıcaklık azalır, bunda da genel olarak yükseltinin batıdan doğuya doğru artmasının önemli rolü olmuştur.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi ile Akdeniz kıyıları, Türkiye'nin en yüksek yıllık ortalama sıcaklık değerlerine sahiptir. Buralarda yıllık ortalama sıcaklık 18°C-20°C arasındadır. Ege, Marmara ve Doğu Karadeniz kıyılarımızda yıllık ortalama sıcaklık değerleri 12°C-18°C'tır. Deniz etkilerinden uzak olan İç Anadolu Bölgesi'nde ise yıllık ortalama sıcaklık değerleri 8°C-12°C'a düşer. Doğu Anadolu Bölgesi'nde yükseltinin artmasına bağlı olarak ortalama sıcaklık değerleri daha da düşer, bu bölgenin ortalama sıcaklık değeri 4°C'ın altına iner.

b. Ocak Ayındaki Ortalama Sıcaklık Dağılışı
Bu ayda en yüksek sıcaklık değerlerine Akdeniz kıyılarımızda ulaşılır. Burada ocak ayı ortalama sıcaklık değerleri 9°C'ın üzerindedir. Çünkü bu dönemde, tropikal hava kütleleri ile denizin etkisi burada oldukça fazladır.
Ege kıyılarımızda 8°C-10°C, Karadeniz kıyılarımızda 4°C-8°C, Marmara kıyıları ve İç Batı Anadolu'da 0°C-4°C sıcaklık görülür. Bu sıcaklık değerlerinin iç kısımlara göre daha yüksek olmasında kıyı bölgelerindeki deniz etkisinin önemli rölü vardır.
Deniz etkisinden uzakta kalan Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde ocak ayı ortalama sıcaklık 2°C-5°C arasıdır. İç Anadolu Bölgesi'nde ise 0°C ile -5°C arasındadır. İç Anadolu Bölgesi deniz etkisinden uzak kalmasının yanı sıra uzun süre nemli ve soğuk hava kütleleri etkisinde kaldığı için bölgede sıcaklık iyice azalır. Doğu Anadolu Bölgesi'ni de etkileyen bu kütleler yükseltinin de etkisiyle ocak ayı ortalama sıcaklık değerlerini -5°C'ın altına düşürür. Bu bölgenin kuzey kesimindeki yüksek platolarda bu değerler -12°C'a kadar düşmektedir..
Ülkemizdeki belli başlı yerlerin ocak ayı ortalama sıcaklık değerlerine baktığımızda Antalya 9.9°C, İzmir 8.6°C, Rize 3.7°C, Konya -0.2°C, Kars -11.5°C, Kayseri -2.1 °C, Diyarbakır 1.6°C, Sivas -3.9°C'tır. Bu değerler ocak ayında önemli sıcaklık farklarının oluştuğunu göstermektedir.

c. Temmuz Ayındaki Ortalama Sıcaklık Dağılışı
Temmuz ayında özellikle karasallığın etki derecesi ve yükselti etmenleri sıcaklığın dağılışında en belirleyici unsurlar olarak dikkat çeker. Örneğin, yükseltinin fazla olduğu Kuzeydoğu Anadolu'da temmuz ayı ortalama sıcaklığı 15°C-18°C arasında olup burası en düşük sıcaklıkların görüldüğü yerlerdir. Doğu Anadolu'nun genelinde de bu ayda diğer bölgelere göre düşük sıcaklıklar görülür. Buralarda ortalama sıcaklık 18°C-23°C arasında değişir.
İç Anadolu Bölgesi ile kıyı bölgelerimizdeki bu ayda görülen sıcaklık ortalamaları 20°C-27°C arasındadır. Ancak kuzey kıyılarımıza doğru sıcaklık değerleri birkaç derece düşer. Bunda da enlem etkisi rol oynar. İç Anadolu'da sıcaklıkların fazla olmasının nedeni ise burada da karasallığın önemli bir etken olmasıdır.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi, yükseltisinin azlığı, karasallığın şiddetinin fazla olması ve güneyden gelen sıcak rüzgarlar nedeniyle bu dönemde en yüksek sıcaklık değerine sahip olan bölgemiz-dir. Temmuz ayı ortalama sıcaklığının 30°C-32°C olduğu bu bölgede sıcaklıkların bazen 40°C'a kadar çıktığı görülür.

Türkiye'de Don Olayı ve Önemi
Hava sıcaklığının 0°C'tan aşağı düşmesiyle suların buz tutması olayına don denir. Türkiye'nin her yerinde süresi ve şiddeti ayrı olmak kaydıyla don olayına rastlanır. Buna bağlı olarak da donlu günlerin sayısı değişir. Ülkemizde don olayları öncelikle karasal etkilerin ve yükseltinin fazla olduğu Kuzeydoğu Anadolu'da eylül ayında görülür. Doğu Anadolu'nun ve İç Anadolu'nun büyük bir kısmında don olayları ekim ayında etkili olur. Buralarda, kış ve ilkbaharda don olayları sürer. Ancak İç Anadolu'da don olayı mayıs ayından sonra etkisini kaybeder. Kuzeydoğu Anadolu'da ise don olayları haziran ortalarına kadar etkisini sürdürür.
Don olayları, kıyı bölgelerimizde genellikle kış aylarında görülür. Bu nedenle bu bölgelerimizde don olayları geç başlar ve kısa sürede biter. Kıyılarımızda yıllık ortalama 10 gün don olayına rastlanır (Antalya 1,5 gün, İzmir 8 gün, İstanbul 21 gün, Samsun 13 gün, Rize, 12 gün). Akdeniz ikliminin etkili olduğu ve birkaç gün don olayının görüldüğü Akdeniz kıyılarımızda bazı yıllar don olayına rastlanmaz.
Kuzey Anadolu'da yıl içinde 9-10 ay don olayı görülürken; Akdeniz kıyılarımızda ise birkaç yıl hiç don olayı görülmez.


alıntı
Alıntı ile Cevapla
Alt 05 Ağustos 2012, 22:22   Mesaj No:14
Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:339
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: KPSS Coğrafya Dersi Konu Özetleri

TÜRKİYE'DE BASINÇ VE RÜZGÂRLAR
Ülkemizdeki iklim olaylarının gelişimini etkileyen önemli unsurlardan biri de basınç merkezleri ve bunların hareketlerinden doğan rüzgârlardır.
Ülkemiz ikliminde etkili olan yüksek basınç alanları; Asor ile Sibirya antisiklonlarıdır. Alçak basınç alanları ise; İzlanda ve Basra Körfezi siklonlarıdır. Bu basınç alanlarının ülkemizde çeşitli mevsimlerde önemli etkileri olmaktadır.
Basınç alanlarının hareketine bağlı olarak olu şan rüzgârlar da ülkemiz iklimi üzerinde önemli ro oynar. Genel olarak baktığımızda enlemin etkisin* bağlı olarak kuzeyden esen rüzgârların sıcaklığ azalttığı, buna karşılık güneyden esen rüzgârlarır ise sıcaklığı artırdığı görülür. Rüzgârları genel ola rak inceleyecek olursak başlıca iki grupta ele ala biliriz:

a. Günlük Rüzgârlar
Gün içerisinde esen rüzgârlara günlük rüzgâr adı verilir. Bu rüzgârları, kara ve deniz meltemleri ile dağ ve vadi meltemleri olmak üzere iki grupta inceleyebiliriz. Meltemler, günlük sıcaklık değişikliğinden doğan serin ve hafif esen rüzgârlardır.
Deniz ve kara meltemleri: Ülkemizde özellikle yaz mevsiminde Akdeniz ve Ege kıyılarında görülen günlük rüzgârlardır. Kara ve denizlerin farklı ısınıp soğumasından doğan basınç farkı sonucu oluşurlar. Geceleri kara, denizden daha soğuk olduğu için rüzgâr karadan denize doğru eser. Buna kara meltemi denir. Gündüzleri ise bunun tam tersi olur. Serin olan denizlerden, sıcak olan karaya doğru denizin de nemini içinde bulunduran serin bir rüzgâr hareketi olur. Buna da deniz meltemi denir. Bu rüzgâra Ege kıyılarımızda imbat adı verilir.
Dağ ve vadi meltemi: Ülkemizde özellikle iç bölgelerimizde görülen bu meltemler, dağlar ile vadiler arasında esen günlük rüzgârlardır. Yaz mevsiminde gündüzleri dağlar, vadi ve ovalara göre daha sıcak olur. Bu yüzden ova ve vadilerden dağın zirvelerine doğru bir rüzgâr esmeye başlar. Buna vadi meltemi denir. Geceleri ise dağlar, vadi ve ovalara göre daha soğuk olur. Bu nedenle dağların zirvelerinden vadi ve ovalara doğru bir rüzgâr eser. Buna da dağ meltemi adı verilir.

b. Yerel (Mevziî) Rüzgârlar
Bu rüzgârlar, basınç farklarından oluşan ve geniş alanları etkileyen, uzun süreli rüzgârlardır. Poyraz, lodos, karayel ülkemizde en çok etkili olan rüzgârlardan bazılarıdır.
Poyraz, yıldız, karayel gibi kuzeyden esen rüzgârlar ülkemizde sıcaklığı azaltır. Nitekim poyraz, ülkemizin kuzeydoğusundan eser; yağmur ve kar yağışlarına neden olur. Soğuk ve sert bir rüzgâr olup genelde fırtına şeklinde eser. Özellikle Karadeniz ve Marmara bölgeleri üzerinde çok etkilidir.
Kuzeyden esen yıldız, soğuk ve şiddetli olup özellikle Karadeniz ve Marmara bölgelerinde oldukça etkilidir. Karayel ise ülkemizin kuzeybatısından genelde fırtına şeklinde eser; bazen de yağmur ve kar yağışlarına neden olur. Özellikle Marmara denizi ve çevresi ile Karadeniz üzerinde çok etkili olan bir rüzgârdır.
Kıble, Lodos ve samyeli rüzgârları ise güneyden esen ve sıcaklığı artıran rüzgârlardır. Lodos rüzgârları, ülkemizin güneybatısından sıcak veya ılık olarak eserek ardından yağmur getirir. Özellikle Batı Anadolu'da ve Marmara denizinde etkili olur. Kışın sıcaklığı artırarak karların erimesini kolaylaştırır. Kıble ise güneyden eser ve güney bölgelerimizde sıcaklığı artırarak, buharlaşmaya neden olur.


alıntı
Alıntı ile Cevapla
Alt 05 Ağustos 2012, 22:22   Mesaj No:15
Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:339
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: KPSS Coğrafya Dersi Konu Özetleri

TÜRKİYE'DE NEMLİLİK VE YAĞIŞ
Ülkemizin her yerinde nem ve yağış oranları aynı değildir. Bunda ülkemizin coğrafî özellikleri yani denize uzaklık, yükseklik gibi birtakım etmenlerle ülkemizi etkileyen hava kütleleri de önemli rol oynar.

a. Oluşumlarına Göre Yağış Tipleri Konveksiyonel Yağışlar (Yükselim Yağışları): Bu tür yağışlar, iç bölgelerimizde daha çok etrafı dağlarla çevrili ova ve havzalarda görülür. Kapalı alanlarda yazın sıcaklıkların artmasına bağlı olarak büyük ölçüde buharlaşmalar olur, aynı zaman diliminde arazinin üzerinde bulunan hava kütleleri de ısınır. Isınan hava kütleleri içlerine su buharını alarak yukarıya doğru yükselmeye başlar. Bu hava kütleleri, yükselmeye bağlı olarak genişler ve soğur. Soğuyan hava kütlelerinin içindeki su buharı yoğunlaşarak bulutları oluşturur ve ardından yağmur başlar. Ülkemizde özellikle ilkbahar sonu ile yaz aylarında görülen bu yağmurlar; çok kısa süreli olup gök gürültüsü, şimşek ve yıldırımlarla sağanak şeklinde yağar. Genellikle öğleden sonra yağan bu yağmurlara halk dilinde "kırkikindi yağışları" adı verilir.

Cephe Yağışlar (Depresyon Yağışları): Alçak basınç sistemine bağlı olan cephelerin oluşturdukları yağışlardır. Özellikle kuzeybatı ve kuzeyden gelen soğuk hava ile güneyden gelen sıcak hava karşılaşarak birbirlerine çarpmaları sonucunda yoğunluğu az olan sıcak hava kütlesi soğuk hava kütlesinin üzerinde yükselmeye başlar. Yükselen kütlede soğuma ve yoğunlaşmanın artmasına paralel olarak bir süre sonra yağışlar oluşur. Bu yağışlar, öteki yağış türlerine göre ülkemizde hem
yaygın görülen hem de daha geniş alanlarda etkili olan yağışlardır. Örneğin; bu tür cepheler, Balkanlardan gelip Marmara ve Karadeniz bölgelerini etkisi altına alarak bol yağış bırakır. Akdeniz üzerinde oluşan cepheler, ilk önce Ege ve Akdeniz bölgelerini daha sonra İç, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizi etkileyerek yağışlara neden olurlar.

Orografik Yağışlar (Yamaç Yağışları): Ülkemizde yeryüzü şekillerinin fazla engebeli olması, dağlar gibi yükseltilerin önemli yer tutması nedeniyle orografik yağışlar, cephe yağışları kadar olmasa da oldukça yaygındır. Özellikle Akdeniz ve Karadeniz bölgelerinin kıyı kesimlerinde bu tür yağışlar çok fazla yer tutar. Örneğin; Karadeniz üzerinde yer alan serin ve nemli hava kütleleri güneye doğru hareket eder. Bu kütleler, Karadeniz Bölge-si'nde kıyıya paralel uzanan Kuzey Anadolu Dağlarına çarpar ve bu etkiyle yukarı doğru yükselir. Yükselmeye bağlı olarak bu kütleler soğur, yoğunlukları artar ve bu yamaçlara yağış bırakır. Akdeniz Bölgesi'nde Toros dağlarının güney yamaçlarında da benzer yağışlar oluşur. Yazın, Aladağ ve Bolkar dağlarının güney yamaçlarında görülen yağışlar, nemli hava kütlelerinin bir dağ yamacı boyunca soğuması sonucu oluşur (Şekil 9).


Şekil 9 : Yağış tipleri b. Türkiye'de Yağış Çeşitleri ve Önemi
Ülkemizde gerek sıcaklık değerlerindeki gerekse nem oranlarındaki değişiklikler yağış türlerinin çeşitlilik göstermesine neden olmuştur. Yağmur, kar, dolu, kırç, çiy, kırağı ülkemizde görülen başlıca yağış çeşitleridir.

c. Türkiye'de Yağışın Dağılışı
Türkiye'de yağışın dağılışını; dağların uzanıç doğrultuları, denizler, bakı özellikleri, mevsimlere göre farklılık gösteren basınç rejimi gibi birçol coğrafî etmen etkiler. Ayrıca ülkemizin orta kuşal iklimi ile yazları kurak geçen subtropikal iklimin bi çeşidi olan Akdeniz ikliminin etkisinde olması ne deniyle dağların denize bakan kesimleri ile iç ke simler arasında yağış miktarı açısından önemi fark vardır.
Doğu ve Batı Karadeniz kıyılarımızın kuzeyi bakan dağlık kesimleri, Akdeniz kıyılarımızın gü neye bakan dağlık kesimleri, Güneydoğu Torosla rın yüksek kesimleri ile Ege Bölgesi'ndeki dağlıl alanlar ülkemizin en çok yağış alan yerleridir. Bu ralarda yıllık ortalama 1500-2000 mm yağış düşeı Bu yağış miktarı Doğu Karadeniz kıyılarımızd; 2500 mm'ye kadar ulaşır.
Ege Bölgesi'nin batısı, Trakya ve Kuzey Anadc lu Dağları'nın güneye bakan etekleri, Toros dağları nın kuzeye bakan etekleri, Çukurova ve çevres Doğu Anadolu'nun yüksek yaylaları ile Güneydoğ Anadolu'nun kuzeyindeki dağlık bölgelere geçi alanlarında yıllık ortalama yağış miktarı 500-100 mm arasındadır. Buralar aynı zamanda yağış alanlardan kurak alanlara geçiş yerleridir.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi (özellikle Şanlı Urf ve çevresi), Doğu Anadolu Bölgesi'nin çukurda ka lan havzaları ile İç Anadolu Bölgesi ülkemizin en a yağış alan yerleridir. Buralarda yıllık ortalama yağı miktarı 300-500 mm arasında değişir. Bu miktar i Anadolu'daki Tuz Gölü ve çevresinde 300 mm'ni altına düşer. Az yağış alan bu alanlar ülkemizde arazilerin hemen hemen yarısını oluşturur. Bu dı rum ülkemizin yarıya yakın bir bölümünün kurs alanlardan oluştuğunu gösterir.

ç. Türkiye'de Sis ve önemi
Sis, yeryüzüne çok yakın hava tabakasının içi risindeki su damlacıklarının soğuyarak damlacıkl; şekline dönüşmesidir. Görüş mesafesinin 1 km'n altına düştüğü günler sisli gün olarak nitelendiril Ülkemizde sislerin oluşumu, süresi ve yoğunluç bölgeden bölgeye farklılık gösterir. Sonbahar ayl rından başlayarak sisli gün sayısında artış olur kış mevsiminde en yüksek seviyesine ulaşır. İlkbahar mevsimiyle birlikte sisli gün sayısında genel olarak bir azalış dikkat çeker. Bu dönemde yalnızca Karadeniz kıyılarında sisli gün sayısı diğer bölgelere göre daha fazladır.
Ülkemizde en çok sisin görüldüğü yerler Marmara Bölgesi özellikle Trakya'nın iç kesimleridir (Edirne 30 gün). Bunu Doğu Anadolu'nun doğu kesimleri ve İç Anadolu Bölgesi izler (Konya 19, Erzurum 16, Sivas 21 gün), ancak buralarda yıllık sisli gün sayısı 20-25 günü pek geçmemektedir.
Sisin en az görüldüğü yerler ise Ege ve Akdeniz kıyıları olup buralarda yıllık ortalama birkaç gün sis görülebilir. Bazı yerlerinde hiç sis görülmediği de olur. Ancak bu bölgelerde dağların gerisinde kalan iç kesimlerde sis yoğunluğu artar. Çünkü denizler üzerinde yoğuşup gelen nemli ve soğuk hava kütleleri, dağların arasından geçerek iç kesimlere ulaşır ve oralarda daha soğuk kara yüzeyine temas edince sisler oluşur (İzmir 1, Antalya 2, Adana 4, Manisa 20, Kütahya 22, Kahraman Maraş 25 gün). Bunların dışındaki bölgelerimizde yıllık sisli gün sayısı 10-20 gün arasındadır.

d. Türkiye'de Kuraklık ve Kurak Bölgeler
Yağış yetersizliği ya da su azlığı kuraklık, yağışların buharlaşmadan az olduğu alanlar ise kurak bölgeler olarak nitelendirilir. Ülkemizin yarısına yakın kısmını kurak bölgeler kaplar. Bu nedenle kuraklık önemli bir sorundur. Ülkemizde kuraklığın ilk etkisini gösterdiği ay mayıs ayıdır. Bu dönemde özellikle Ege ve Akdeniz bölgelerimizde havanın erken ısınmaya başlaması ile yağışın yetersiz olduğu zamanlarda kendini hissettirir. Mayıs ayından sonra kuraklık Ege ve Akdeniz'de daha geniş alanlara yayılmaya başlar, Trakya'yı etkisi altına alır, Marmara ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde hissedilmeye başlanır. Bu aydan sonra temmuz, ağustos, eylül aylarında ülkemizin büyük bölümü (Karadeniz kıyı bölgesi hariç) kurak geçer. Ekim ayından sonra yağışların başlamasıyla kuraklık yavaş yavaş etkisini kaybetmeye başlar.
İç Anadolu, Güneydoğu Anadolu, Ege Bölge-si'nin İç Batı Anadolu Bölümü, Trakya'nın orta kesimleri, Doğu Anadolu'nun bazı kesimleri kurakbölgelerimizi oluşturur. Ancak bu bölgelerdeki kuraklık dereceleri aynı ölçüde değildir.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde kuraklık 5-6 ay sürmekle birlikte, bazı kesimlerinde 6 ayı bile geçer. İç Anadolu Bölgesi'nde bu süre 3-4 aydır. Tuz Gölü çevresinde 5 aya yaklaşır. Trakya'nın iç kesimlerinde bu süre 2-3 ay kadardır.


alıntı
Alıntı ile Cevapla
Alt 05 Ağustos 2012, 22:23   Mesaj No:16
Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:339
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: KPSS Coğrafya Dersi Konu Özetleri

TÜRKİYE'DE HAVA TAHMİNLERİ VE BELİRTİLMESİ
Günlük, birkaç günlük, haftalık gibi kısa süreli havanın nasıl olacağını önceden belirlemeye hava tahmini denir. Hava tahminleri ülkemizde Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yapılır. Bu tahminleri yapmak için modern aletler kullanılır. Çeşitli modern araçlarla özellikle uydudan alınan veriler yardımıyla çevredeki basınç alanları ve cepheler izlenir. Bunlara bakarak sinoptik (geçici hava durumu) haritaları hazırlanır ve bunlar üzerinde ülkemizle ilgili birkaç saat veya günlük hava raporları hazırlanır. Örneğin; cepheler, basınç durumu ve rüzgâr yönleri, bu yollar takip edilerek Balkanlardan ülkemize gelen soğuk bir cephenin ilk önce hızı saptanır. Hareketlerine göre ne zaman ülkemize gireceği, hangi bölgelerimizi etkileyeceği ve ülkemizi kaç gün etkisi altına alacağı belirlenir. Bu soğuk cephenin sıcaklığı düşüreceği, yüksek kesimlere kar, alçak kesimlere yağmur bırakacağı tahminleri yapılır. Ayrıca bu verilere dayanarak günlük, birkaç günlük ve haftalık hava tahmin raporları oluşturulur.


Sinoptik haritalarda sıcaklıkları birbirinden farklı iki hava kütlesinin karşılaştıkları yere cephe adı verilir. Bunlar, sinoptik haritalar üzerinde eğer soğuk bir cephe ise mavi renkte ve üçgenlerle, sıcak bir cephe ise kırmızı renkte ve yarım dairelerle gösterilir. Üçgenlerin görüldüğü soğuk cephenin etkisindeki yerlerde havanın soğuyacağı, yarım dairelerin görüldüğü sıcak cephenin etkisindeki yerlerde havanın ısınacağı söylenebilir. Yine bu haritalar üzerinde basınç dağılımını gösteren izobar adı verilen "eş basınç çizgileri" yer alır. Eğer bunlar birbirine yakın yani sıkışık duruyorlarsa rüzgârların şiddetinin fazla ve havanın fırtınalı olacağı, bu çizgilerin aralarında boşluklar fazla ise rüzgârların şiddetinin az olacağı tahmin edilir.
Hava tahminleri, günlük doğrudan gözlemlerle de yapılabilir. Havanın bulutlu olduğu günlerde havanın sıcaklığının pek değişmeyeceği söylenebilir. Çünkü bulutlar, bir tür örtü görevi görür ve Güneş'ten gelen ışınların yeryüzüne ulaşmasını engeller. Aynı şekilde yerden yansıyan ışınları da büyük ölçüde yere geri yansıtırlar. Böylelikle bulutlarla yer yüzeyi arasında anî sıcaklık değişimleri olmaz.
Alıntı ile Cevapla
Alt 05 Ağustos 2012, 22:23   Mesaj No:17
Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:339
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: KPSS Coğrafya Dersi Konu Özetleri

TÜRKİYE'DE İKLİM ÇEŞİTLERİ
Türkiye gerek konumu, gerekse kapladığı geniş alan içinde gösterdiği ayrı coğrafî özellikleri nedeniyle birden fazla iklimin görüldüğü bir ülkedir. Bu kapsamda ülkemizde görülen iklim tipleri üç bölümde incelenir.


1. KARADENİZ İKLİMİ
Her mevsimi yağışlı olan genelde ılıman bir iklim tipidir. Cephe ve orografîk yağışlar hâkimdir. Bölgede kıyıya paralel yüksek dağların bulunması yağışların fazlalaşmasına ortam hazırlamıştır. Bölgede yağış miktarları arasında olmasa da en fazla yağış sonbaharda en az yağış ise ilkbaharda görülür. Bölge nemlilik açısından da ülkemizin en nemli bölgesidir. Bu nedenle bölgede yıllık ve günlük sıcaklık farkı fazla değildir. Aynı zamanda bölgede kış çok soğuk olmaz, ancak yağışlı geçer. Yağışlar daha çok yağmur şeklinde olup kar yağışı, don olayları görülebildiği gibi sık sık sis de görülür. Bölgede yaz ayları da ılıman geçer. En sıcak ayın ortalaması 22°C-24°C'ı geçmez. En soğuk ayın ortalama sıcaklığı ise her zaman 0°C'ın üzerindedir. Zaman zaman kuzeybatıdan gelen soğuk hava kütleleri bölgeyi etkilese de, bu etki bölgenin doğusuna gidildikçe kaybolur.


Bölge coğrafî özelliklerine göre, sıcaklık ve yağış bakımından değişiklikler göstermektedir. Karadeniz üzerinden gelen serin ve nemli havanın Kuzey Anadolu Dağları boyunca yükselmesi ile yağışlar meydana gelir. Doğu Karadeniz Bölümü'nde yüksekliğin fazla olması nedeniyle en fazla yağış bu bölümde görülür. Yıllık yağış miktarı ortalama 2000 mm'dir (Rize 2300 mm). Kuzey Anadolu Dağlarının güney kesiminde ise bu değer, 300 mm'ye kadar düşer. Orta Karadeniz Bölümü ise, yüksekliğin azalması nedeniyle bölgenin en az yağış alan bölümüdür. Burada yıllık yağış miktarı ortalama 700 mm kadardır. Batı Karadeniz Bölümü'nde ise yükseltinin Doğu Karadeniz Bölümü'ne göre daha az olmasına paralel olarak bu bölümde yağışlar Doğu Karadeniz Bölümü'ne göre daha azdır. Yıllık yağış miktarı ortalama 1200 mm civarındadır. Bölge genelinde yıllık yağış miktarı özellikle Doğu Karadeniz Bölümü'nde 2000 mm'nin üzerine çıkabildiği gibi Orta Karadeniz Bölümü'nde 600 mm'ye kadar düşebilmektedir.


2. AKDENİZ İKLİMİ
Yazların sıcak ve kurak, kışların ise ılıman ve yağışlı geçtiği iklim tipidir. Ülkemizde Akdeniz ve Ege bölgeleri ile Güney Marmara Bölümü kıyılarında etkilidir. Bu iklim tipinde yaz mevsimi oldukça kurak geçer. Yağışlar en fazla kış mevsiminde görülür. Yıllık ortalama sıcaklık 18°C'tır. Yıllık ortalama yağış ise 600-1200 mm arasındadır. Ancak bu iklim, görüldüğü alanlara göre farklı özellikler gösterir.
Akdeniz Bölgesi kıyılarımızda, kıyıya paralel uzanan dağlara bağlı olarak yağışlar daha fazladır. Yıllık yağış miktarı 1000-1200 mm arasındadır. Yağışlar genelde yağmur şeklindedir. Kar yağışı ve don olayı pek görülmemekle birlikte, Torosların yüksek kesimlerinde kendilerini az da olsa hissettirir. En soğuk ayın ortalama sıcaklığı 9°C, en sıcak ayın ortalaması ise 28°C'tır.
Ege ve Güney Marmara kıyılarında ise yıllık yağış miktarı 600-800 mm arasında değişir. En soğuk ayın ortalama sıcaklığı 5°C-8°C arasındadır. Kışın kısa süreli don olayları ve kar yağışları görülür. Kar yerde uzun süreli kalmaz, birkaç gün içinde ortadan kalkar. Kıyıya yakın dağların yüksek kesimlerinde kar yağışı fazlaca görülür.


3. KARASAL İKLİM
Ülkemizde çok geniş alanlarda görülen bu iklim; iç, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri ile
Marmara Bölgesi'nde Trakya'nın iç kesimlerinde görülür. Bu bölgelerde genel karakteri aynı olsa da bazı değişiklikler gösterir. Genel olarak bu bölgelerimizin etrafı dağlarla çevrili, deniz etkisinden uzak kalmışlardır. Dolayısıyla denizlerden gelen bol yağışlı kütlelerden yararlanamamışlardır. Bu nedenle bu alanlarda, karasal dediğimiz yarı kurak bir iklim egemendir. Alanın nem açısından da fakir olması, diğer iklim alanlarına göre gerek yıllık, gerekse günlük sıcaklık farklılıklarının fazla olmasına neden olmuştur. Genel olarak kışlar; uzun, soğuk ve yağışlı, yazlar ise kısa, sıcak ve kurak geçmektedir. Yağışlar genellikle kar şeklinde olup karlar uzun süre yerde kalmaktadır. Don olayları oldukça fazla görülür. Yazın ise sıcaklığa bağlı olarak buharlaşma oldukça fazladır. Bu mevsimde yağış hemen hemen hiç görülmez. Az olan yağışlar da hemen sıcaklığın etkisiyle buharlaşır. Bu bölgelerde yağışın az, buharlaşmanın fazla olması yarı kurak iklim koşullarının oluşmasını sağlamıştır.


İç Anadolu'da, yaz mevsimi oldukça sıcaktır. Kış mevsimi çok soğuk değildir. En soğuk ayın ortalaması 0°C ile -3°C arasındadır. Yaz sıcaklıkları ortalaması ise 20°C-23°C arasındadır. Yıllık sıcaklık farkı fazladır. En fazla yağış ilkbaharda, en az yağış ise yaz mevsiminde görülür. Yaz genellikle kurak geçer. Yıllık yağış miktarı 300-500 mm arasında değişir.
Doğu Anadolu'da, kış mevsimi soğuk ve uzundur. Kar yağışı fazladır ve don olayı yılın 3-5 ayında görülür. En soğuk ayın sıcaklık ortalaması -8°C ile -10°C arasında değişir. Kışın 3-4 ay ortalama sıcaklık 0°C'ın üstüne çıkmaz. En sıcak ay ortalaması ise 20°C'ı pek geçmemekle birlikte 18°C civarındadır. Yıllık sıcaklık farkı fazladır. Yıllık ortalama yağış miktarı 500-600 mm arasında olup bazı yüksek kesimlerde yağış miktarı 1000 mm'yi bulur. En fazla yağış ilkbahar mevsimi sonları ile yaz mevsimi başlarında görülür. Yağışlar genellikle kar şeklindedir. Buharlaşma şiddeti İç Anadolu Bölge-si'ne nazaran daha azdır.
Güneydoğu Anadolu'da, yaz mevsimi çok sıcak ve kurak, kış mevsimi ılıman ve yağışlı geçer. Yağışın çoğunluğu kış ve ilkbaharda görülür. En soğuk ayın sıcaklık ortalaması 2°C ile -4°C arasındadır. En sıcak ayın ortalaması ise 30°C-32°C arasındadır.
Yıllık yağış miktarı 500 mm'den az olup karla örtülü gün sayısı fazla değildir. Ülkemizde buharlaşmanın en fazla ve etkili olduğu bölgemizdir.


alıntı
Alıntı ile Cevapla
Alt 05 Ağustos 2012, 22:23   Mesaj No:18
Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:339
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: KPSS Coğrafya Dersi Konu Özetleri

TÜRKİYE'NİN BİTKİ ÖRTÜSÜ
Orta kuşakta yer alan ülkemiz ağaç, ağaççık, ot, yosun gibi çeşitli cinslerde 12.000'in üzerinde bitki türünü bünyesinde barındırır. Dolayısıyla orman, çalı ve otlardan oluşan bitki örtüsü yönünden fakir, ancak bitki türü bakımından oldukça zengin bir ülkedir.
Hatta jeolojik çağlardan kalma günümüz iklim koşullarının eseri olmayan kalıntı (relikt) bitkiler, bugün de ülkemizde yaşama ortamı bulabilmektedirler. Örneğin soğuk iklimlerin bitkileri yüksek dağlarımızın kuzeye bakan yamaçlarında yaşamlarını sürdürebilmektedirler. Bunun yanında sıcak iklimlerin bitkileri ise, güneye bakan yamaçların alçak kuytu alanlarında ve vadi içlerinde yetişebilmektedir. Bu kalıntı bitkiler, ülkemizdeki bitkilerin üçte birini oluşturur. Benzer sayılarda, yine dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen, ancak ülkemiz iklim koşullarında yetişebilen endemik bitkiler de bulunur. Bunların yanında, bitki örtüsündeki tahribatın artması ve yerine yenilerinin dikelememesi nedeniyle, doğal olarak ormanlık olan ülkemizde İç Anadolu ve Trakya, bozkır hâline dönüşmüştür. Bu otsu formasyonların görüldüğü bozkırlara antro-pojenik bozkır denir. Ülkemizde bu kadar çeşitli bitki topluluğunun bulunmasının nedenlerinden biri de Akdeniz Bölgesi'nde subtropikal, Karadeniz Bölgesi'nde okyanusal, iç bölgelerimizde karasal iklim koşullarının varlığındandır. Bu iklim bölgelerinde ayrı özellikteki orman, maki, bozkır, Alpin çayırlar gibi bitki toplulukları bulunur.

Ülkemizde iklim, toprak, yeryüzü şekilleri ve insan ayrı bitki topluluklarının gelişmesine etki eden etmenlerdir. İklim, bitkilerin ülkemizde çeşitlenmesini sağlamıştır. Özellikle iklim elemanlarından sıcaklık, nem ve yağışın azlığı ya da fazlalığı bitki örtüsünün gür veya seyrek olmasına neden olmuştur. Toprak, diğer alanlarda olduğu gibi, ülkemizdeki bitkilerin de besin kaynağını oluşturur-. Yeryüzü şekilleri, ülkemiz bitki topluluklarının değişik olmasına neden olan bir diğer etmendir.
Bundan dolayı, bitki örtüsünün yetişmesinde yükseklik ve bakı özelliklen önemli etkiler oluşturur. Bakı, bir alanın güneşe göre durumunu belirler. Bu nedenle güneye bakan yamaçlar bol güneş alırken, kuzeye bakan yamaçlar daha az güneş alır. Bakı durumu, Doğu Karadeniz Dağları'nda net olarak gözlemlenir. Bu dağların kuzeye bakan yamaçlarında gür ormanlar bulunurken, güneye bakan yamaçlarında orman azalır ve seyrekleşir, daha çok kurakçıl bitkiler yetişir. Ülkemizde bitki örtüsü üzerinde hem olumlu hem olumsuz olarak insan etmeni de yer alır. İnsanın aşırı hayvan otlatması çayırları bozkıra dönüştürebilir. Bunun yanında, ormanlarda aşırı ağaç kesilmesi, tarla açma, yangınlarla orman tahribatı söz konusu olmaktadır.

alıntı
Alıntı ile Cevapla
Alt 05 Ağustos 2012, 22:23   Mesaj No:19
Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:339
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: KPSS Coğrafya Dersi Konu Özetleri

ORMANLAR
Farklı büyüklükte ve çeşitli özellikteki ağaçlardan oluşan, geniş alanları kaplayan bitki örtüsüne orman denir.

Ormanların oluşumu bulunulan yerin iklimi ve toprak özellikleri ile doğrudan ilişkilidir. Ormanlar, yıllık yağışın 400 mm'nin üzerinde, en sıcak ayların ortalamasının 10°C'nin üstünde ve toprak yapısının uygun olduğu yerlerde oluşabilir. Sıcaklık değerleri, su miktarı ve toprak yapısındaki değişiklikler ağaçların özelliklerini etkileyerek ormanların çeşitlilik göstermesine neden olur. Bu bakımdan ormanları;
Geniş yapraklı ormanlar, İğne yapraklı ormanlar olarak ikiye ayırabiliriz.
Geniş yapraklılarda, ağaçların yaprakları geniş ve yayık bir görüntüye sahiptir. Bu ağaçlar toprak sıcaklığı 6°C'nin altına indiği zamanlarda su ve besin sağlayamaz. Dolayısıyla sonbahardan başlayarak toprak sıcaklığının bu seviyenin altına düşmesiyle yapraklarını tamamıyla dökerler. İlkbaharda toprak sıcaklığı artmaya başlayınca yeniden yeşermeye başlarlar. Meşe, kayın, gürgen, ıhlamur, akağaç, kızılağaç ve kavak bu ormanları oluşturan ağaç topluluklarıdır.
İğne yapraklılarda ise ağaçların yaprakları dar ve iğnemsi bir görünüme sahip olmakla birlikte iğne yapraklı ağaçlar kozalak denen bir üreme organına sahiptirler. Buağaçlardaki yapraklar kolay kolay canlılıklarını yitirmez, uzun zaman dayanırlar. Canlılıklarını yitirince dökülerek kendilerini yenilerler. Bu ağaçlara çam, ladin, köknar, sedir, ardıç, porsuk ve servi örnek verilebilir.
Dünyanın yaklaşık dörtte biri ormanlarla kaplı olup, içlerinde 20 000'den fazla çeşitli ağaç türünü barındırmaktadırlar. Türkiye'nin %26'si ormanlarla kaplı olup, çoğu Karadeniz Bölgesi'nde yer almaktadır. Bununla birlikte, orman varlığının en az olduğu bölge Güneydoğu Anadolu Bölgesi'dir.
Çeşitli iklim tiplerinin görüldüğü ülkemizdeki ormanların coğrafî bölgelere göre dağılımı şöyledir:

1. Karadeniz Ormanları
Ülkemizdeki ormanların %27'sini Karadeniz Bölgesi'ndeki ormanlar oluşturur. Buradaki ormanlar oldukça gür, sık ve çeşitlidir. Bölgede gerek iğne yapraklı, gerekse geniş yapraklı ormanlar oldukça yaygındır.
Genel olarak bakıldığında kayın, meşe, gürgen, kızılağaç, ıhlamur, dişbudak, sarıçam, gök-nar, ladin ormanları bölgede ilk dikkat çeken ormanlardır. Bu ormanlar yer yer saf halde bulunabildikleri gibi karışık hâlde de bulunabilirler. Bölgenin iklimine bağlı olarak genel hatlarıyla 0-1000 metreler arasında geniş yapraklı ormanlar (kayın, meşe, kestane, ıhlamur, gürgen, kızılağaç, dişbudak ve akağaç) 1000-1500 metreler arasında karışık ormanlar (geniş yapraklılar kayın, meşe, kızılağaç akağaç; iğne yapraklılar göknar, sarıçam, ladin] 1500-2000 metreler arasında iğne yapraklı orman ların (sarıçam, karaçam, göknar, ladin, kızılcam dağılış gösterdiği gözlenmektedir. Bazen özel ko numa bağlı olarak bu metrelerde oynama olabilir Örneğin, geniş yapraklı ormanların saf olarak ye alması gereken yükseltilerde iğne yapraklılar? rastlanabilir. Bir iğne yapraklı ağaç türü olan "doğı ladini", Doğu Karadeniz Bölümü'nde 1000 m'der sonra nadiren geniş yapraklılarla birlikte görülme ye başlar. 1500 metreden sonra genelde saf ola rak bulunur. Ancak bu bölgede doğu ladini Ordu Giresun gerisindeki 500-700 metre yüksekteh dağlık kesimlerde rastlandığı gibi, Of-Sürmem arasında deniz kıyısına kadar indiği de görülür.

2. Batı Ormanları
Marmara Bölgesi'nin Karadeniz'e bakmayan kesimleri ile Ege Bölgesi'nin ormanlarıdır. Marmara denizi çevresinde meşe, kayın, çam ormanları dikkat çekmektedir. Ege Bölgesi'nde ise meşe, kızılcam, karaçam, kayın ormanları yaygındır. Ancak Ege Bölgesi'ndeki ormanların çoğu dağlık kesimlerde yer alır. Bu dağların Akdeniz'den gelen nemli havayı engelleyememesi ve yağışların az olması nedeniyle ormanlar, Marmara'dakiler gibi gelişmemişlerdir. Batı Anadolu ormanlarını genel olarak iğne yapraklı ve yayvan yapraklı ormanlar diye iki grupta ele alınabilir.
Batı Anadolu'da 2000 metre yükseltiye kadar olan sahada yaygın olarak bulunan iğne yapraklılar arasında en dikkati çekenler 900 metre yükseltilere kadar kızılcam ve 900-2000 metreler arasında karaçam ormanları yaygındır. Kızılcam ormanlarının yayıldığı alanlarda Akdeniz ikliminin doğal bitki örtüsü maki de yaygın olarak bulunmaktadır. Bununla birlikte, kızılçamların aşağı kesimlerinde Güney Marmara Bölümü'nde olduğu gibi zeytinlikler de görülür.
Sahada yayvan yapraklılar arasında meşe ve kayın ormanları dikkat çeker. Meşe ormanları bölgede plato sahalarında ve dağların alt kesimlerinde görülmektedir.

3. Akdeniz Ormanları
Bu orman sahası Dalaman Çayı'ndan başlayıp iskenderun'un doğusuna kadar uzanır ve ülkemiz ormanlarının yaklaşık %24'ünü oluşturur. Akdeniz ikliminin tesirinde 0-1200 m arasında, yıllık ortalama sıcaklığın 12-18°C arasında seyrettiği, yıllık ortalama yağışın 600 mm'nin üzerinde olduğu yerlerde gelişen kızılcam, karaçam, göknar, ardıç ve selvi gibi iğne yapraklı ormanlar bu sahada yaygındır. Maki bitki topluluğunun hemen üst kesiminde toprağın ve nem oranının elverişli olduğu yerlerle meşe, kayın, gürgen gibi geniş yapraklı ormanlar, iğne yapraklılar kadar olmasa da görülür.
Bölgede yine 900-2400 m'ler arasında kerestesi çok değerli olan sedir ağaçları yer alır. Bunlarda genel olarak Toros dağlarında yayılmışlardır. Lokal olarak Elmalı ve Akseki güneyinde yüksek dağlık alanlar ile Anamur ve Göksün kuzeyindeki dağlık sahalarda yoğun olarak görülür.

4. Doğu ve İç Anadolu Ormanları
Türkiye ormanlarının %10'u Doğu Anadolu, %8'i ise İç Anadolu Bölgesi'ndedir. Doğu Anadolu Bölgesi karasal iklimin hüküm sürdüğü yağışları yetersiz, kışların uzun sürdüğü, büyüme devresinin kısalığına bağlı olarak ormanların yetişmesi için pek elverişli bir ortam değildir. Bölgede bu nedenle orman pek yoktur. Olanlar da genelde bu soğuğa dayanabilen meşe ve bazı çam türleridir. Meşe, bölgede en yaygın olan orman türüdür. Ormanlar bölgenin genel olarak güney ve batısındaki engebeli yerlerde gözlenirler.
İç Anadolu Bölgesi'nde ise uzun süren yaz kuraklığı, yağışların yetersiz olması, etrafındaki yüksek dağlar yüzünden deniz etkisinin buraya soku-lamamasından dolayı bölge orman oluşumu için elverişli değildir. Burada çam ve meşe ormanı dikkat çeker. Bölgede nadir olan ormanlarda, genelde yükseklikleri kıyıdaki kenar dağlardan fazla veya aynı olan kıyı bölgelerine yakın olan dağlarda görülür. Örneğin; Yozgat ile Sivas arasında Akdağ'da görülen çam ormanlarında az da olsa ardıç ve meşe dikkati çeker.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi, orman alanlarının en az olduğu bölgedir. Gazi Antep ile Adıyaman arasında Karacadağ'ın eteklerinde, Mardin ile Dicle vadisi arasında meşe, Siirt çevresinde ise çam ormanları dikkati çeker.
Alıntı ile Cevapla
Alt 05 Ağustos 2012, 22:23   Mesaj No:20
Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:339
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: KPSS Coğrafya Dersi Konu Özetleri

MAKİ
Zeytin, mersin, defne, sakız ağacı, demirhindi, mazı, kocayemiş, zakkum, akçakesme, hayıt, pırnal meşesi, katırtırnağı, bodur ardıç, erguvan, süpürge çalısı, taş meşesi gibi bitkilerin yer aldığı çalı topluluğuna maki denir. Bu bitkiler bazen tek, bazen de birkaçı karışık hâlde bir arada görülürler. Maki kışları ılık, yazları sıcak ve kurak yerlerde görülür. Makiler için en tehlikeli mevsim uzun süren yazlardır. Bu mevsimde kuraklıktan korunmak, su ihtiyacını karşılamak için kökler çok derine iner ve yayılır. Buharlaşmayı engellemek için ağaçlar bodur, yapraklar küçük, sert, cilalı, yağlı ve tüylüdür.

Ülkemizde Akdeniz bitki topluluğu olarak bilinen maki Akdeniz ikliminin hissedildiği her yerde yayılış gösterir. Bu nedenle kıyıdan fazla uzaklaşmazlar ve en gür 0-500 m arasında yer alırlar. Akdeniz Bölgesi'nde kıyı alanlarında yaygın olmakla birlikte, kızılcam ormanlarının tahrip edildiği sahalara yayılırlar. Makiler serbest kaldıklarında hızlıca yayılma özelliğine sahiptir. Akdeniz ikliminin etkili olduğu Akdeniz ve Ege bölgesi kıyıları ile Marmara Bölgesi'nin güney kesiminde yaygın olarak bulunurlar. Bazen kıyı kesiminden iç kesimlerine doğru Seyhan, Ceyhan, Göksu, Aksu gibi vadiler boyunca içerilere sokulabilirler.
Ülkemizde bir de ormanların tahrip edildiği kesimlerde oluşan ve yayılan, psödomaki (yalancı çalı) türleri vardır. Bunlar özellikle Karadeniz Bölgesi'nde yayılış göstermektedir. Ancak bu Karadeniz Bölgesi'nde görülen psodömakiler ılıman bir havası olan Karadeniz ikliminin etkisi ile makilerden farklılık gösterirler. Bünyelerinde yağ bağlanma ve yapraklarını sertleştirmeye gereksinim duymadıkları gibi yapraklarını rahatça yayarlar, kışın çoğu yapraklarını dökerler ve ortalama 1000 m yükseklere kadar çıkabilirler. Defne, yabanî fındık, kestane, ıhlamur, kocayemiş, yabani çilek, ayı üzümü, sandal, menengiç, akçakesme Karadeniz Bölgesi'nde görülen başlıca yalancı çalı türleridir









BOZKIR
Ağaçların yetişmesine imkân vermeyecek kadar kurak iklim bölgelerinde, yağışın yetersiz olduğu bitkilerin ancak gereksinimlerini karşılayacak kadar su içeren, içindeki suyu kaybetmemek için keçe gibi tüylü, dikenli, az yapraklı, yumrulu ot topluluklarına bozkır (step) denir. Bozkırları oluşturan başlıca otlar kekik, kılıç otu, gelincik, çakır dikeni, geven, çoban yastığı sayılabilir.
Bozkırlar ilkbahar mevsiminde, ülkemizde özellikle nisan, mayıs aylarında yağmur sularıyla yeşe-rir. Otluklar, çayırlar çiçek bahçesi görünümü alır. Bu görünüm birkaç hafta olabileceği gibi, 1-2 ay devam edebilir. Yaz mevsiminin gelmesiyle havaların ısınmasına ve yağışın azalmasına paralel topraktaki nem azalır, dolayısıyla otlar sararır, çiçekler kurur, bozlaşır
Ülkemizde en geniş bozkırlar karasal iklimin, kuraklığın hakim olduğu İç Anadolu Bölgesi'nde görülür. İç Anadolu'nun etrafı dağlarla çevrili olduğundan iç kısımlar deniz etkisinden uzaktır. Buralarda yıllık ortalama yağış 250 mm civarında olduğu için bitki örtüsü olarak bozkır yaygındır. Ayrıca denizin nemli etkisini alan iç kesimlerde, yıllık ortalama yağış 400-500 mm arasında değişmesi bozkırların içine ağaçların sokulmasını sağlamıştır.



alıntı




YÜKSEK DAĞ ÇAYIRLARI (Alpinler)
Bu çayırlar, ülkemizde genellikle 1800 m yükseltiden sonra özellikle Kuzey Anadolu Plâtoları'n-da ve Doğu Karadeniz Dağları'ndaki yüksek kesimlerde görülür.
Bu yükseltilerde, sıcaklığın az olduğu yazları kısa, kışların uzun sürdüğü, karla kaplı gün sayısın fazla olduğu iklim koşullarında oldukça yaygın şekilde çayır alanları oluşur. Bu çayırlarda genellikle hayvanlar otlatılır. Ancak yazların kısa sürmesi hay vancılık etkinliklerinin kısa olmasına neden olur Haziran ayında karların erimeye başlamasıyla, bı yükseltilerdeki yaylaklarda bulunan geçici iskanları na hayvanları ile birlikte insanlar gelir. Buna yayla cılık adı verilir. Karadeniz Bölgesi'nde yaylacılık et kindir. Buralarda hayvanlar otlatılır ve otlatılan hay vanların et ve sütlerinden yararlanılır. Sonbahard; karların başlamasıyla insanlar buradan ayrılırlar v< kışı geçirecekleri kışlaklarına geri dönerler.

puzullar - kalıcı karlar
çayır
iğne yapraklı orman
karma orman
geniş yapraklı orman
Deniz


alıntı


Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
KPSS Vatandaşlık Dersi Konu Özetleri Medineweb Vatandaşlık 12 30 Ekim 2018 08:55
DGS Türkçe Dersi Konu Özetleri Medineweb DGS (Dikey Geçiş Sınavı) 8 21 Mayıs 2017 22:13
DGS Matematik Dersi Konu Özetleri-MEDİNEWEB Medineweb DGS (Dikey Geçiş Sınavı) 41 12 Nisan 2014 13:56
kelama giriş dersi konu özetleri makbergülü Kelama Giriş 0 17 Şubat 2013 16:01
DGS Geometri Dersi Konu Özetleri Medineweb DGS (Dikey Geçiş Sınavı) 9 03 Ağustos 2012 22:07

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.