Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Hadis-i Şerif (https://www.forum.medineweb.net/494-hadis-i-serif)
-   -   Lanet (https://www.forum.medineweb.net/hadis-i-serif/19152-lanet.html)

HakikaT 29 Nisan 2011 01:16

Lanet
 
Bu lânet -ister hayvana, ister nebata, ister insana olsun- kötüdür. Nitekim Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:

Ne Allah´ın lânetiyle, ne gazapla ve ne de cehennemle birbirinize lânet okumayınız.87(tirmizi ebu davud)
Huzeyfe b. Yeman şöyle demiştir: ´Birbirlerine lânet okuyan bir kavim, Allah´ın azabına müstehak olur!´
İmrân b. Husayn şöyle anlatıyor: ´Hz. Peygamber, bir seferde bulunuyordu. Devesinden âciz kalan Ensar´dan bir kadın, deveye lânet okudu. Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle dedi:

Devenin sırtında bulunan şeyleri alınız. Zira deve mel´undur.88(müslim)

Râvî der ki: ´Sanki ben şimdi deveyi görüyor gibiyim. Deve halkın arasında yürüyor} hiç kimse ona dokunup yaklaşmıyordu´.

Ebû Derdâ der ki: "Herhangi bir kimse, yere lânet okursa, yer ona: ´İkimizden hangisi Allah´a daha âsi ise, Allah ona lânet etsin!´ der".

Hz. Âişe şöyle anlatır: "Hz. Peygamber, Ebubekir Sıddîk´ın bir kölesine lânet okuduğunu duyunca dönüp Ebubekir´e baktı ve şöyle dedi:

Ey Ebubekir! Hem sıdk, hem lânet edicilik bir arada olur mu? Hayır! Kabe´nin rabbine yemin ederim ki olmaz!89(ibn ebi dünya)

Hz. Peygamber bu sözünü iki veya üç defa tekrar etti. Bunun üzerine Hz. Ebubekir o gün kölesini âzâd ederek Hz. Peygambere gelip ´Bir daha böyle yapmayacağım´ dedi". Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

Lânet edenler, kıyamet gününde ne bir kimseye şefaat edebilirler ve ne de şahid olurlar.90(müslim)

Enes şöyle anlatıyor: ´Adamın biri Hz. Peygamber ile beraber yürürken devesine lânet okudu. Bunun üzerine Hz. Peygamber kendisine şöyle dedi:

Ey Allah´ın kulu! Lânete uğramış bir devenin sırtında olduğun halde bizimle beraber yürüme!91(ibn ebi dünya)

Hz. Peygamber, bu sözünü adamın yaptığının hoşuna gitmediğini belirtmek için söyledi. Lânet, kovmak ve Allah´tan uzaklaştırmaktan ibarettir. Bu ise, ancak Allah´tan uzaklaştırılmayı hak eden bir kimse hakkında caizdir. Allah´tan uzaklaştırılmayı gerektiren sıfatlar da küfür ve zulümdür. Mesela şöyle demelidir: ´Allah´ın laneti zâlim ve kâfirlerin üzerine olsun!´ Böyle dediği zaman da Kur´ân ve hadîste vârid olan lâfızları kullanmak uygundur. Çünkü lânet okumakta tehlike vardır; zira lânet ´Allah mel´unu uzaklaştırmıştır´ şeklinde Allah adına hükmetmek demektir. Bu ise gaybdır. Allah´tan başka gaybı bilen yoktur. Hz. Peygamber (s.a) bile ancak Allah kendisini gayba muttali ederse bilir. Laneti gerektiren sıfatlar üçtür:
1.Küfür
2.Bid´at
3.Fısk

Bu sıfatların her birinde lanetin üç mertebesi vardır:

Birinci mertebe, umumî bir vasıftan dolayı lânet etmektir. ´Allah´ın laneti, kâfirlerin, bid´atçıların ve fâsıklarm üzerine olsun´ denmesi gibi...

İkinci mertebe, daha hususî vasıflarla lânet etmektir. ´Allah´ın laneti, yahudiler, hristiyanlar, mecusiler, kaderîler, hâriciler, râfıziler veya zinacılar, zâlimler ve ribacılar üzerine olsun´ denmesi gibi... Bütün bunlar caizdir. Fakat bid´atçıların vasıflarmdaki lanette tehlike vardır. Çünkü bid´atın bilinmesi gayet çapraşıktır. Onun hakkında peygamberden nakledilen bir lâfız vârid olmamıştır. Bu bakımdan bu kısım lanetten avamın çekinmesi uygun olur. Çünkü böyle bir lânet okuyuş, benzeri ile muâraze etmeyi teşvik eder. Böylece halk arasında münakaşa kopar, fesâd doğar!

Üçüncü mertebe, belli bir şahsa lânet okumaktır. Bu tür lânet okumada tehlike vardır. Mesela ´Allah´ın laneti Zeyd´in üzerine olsun! O kâfirdir veya fâsık veya bid´atçı dır´ demek gibi... Bu husustaki tafsilat şudur: Şer´an lânet etmenin caiz olduğu insana lânet okumak caizdir. ´Allah, Firavun´a ve Ebû Cehil´e lânet etsin´ demek gibi... Çünkü bu kimseler küfür üzerinde ölmüşler ve bu durum şer´an da bilinmektedir. Bizim zamanımızda belli bir şahsa lânet okumaya gelince -mesela ´Allah, Zeyd´e lânet etsin! O yahudidir´ demek gibi- bu sözde tehlike vardır. Çünkü Zeyd´in yahudilikten dönüp müslüman olma ve Allah nezdinde müslüman olarak ölme ihtimali vardır. O halde onun mel´un olduğuna nasıl hükmedilebilir?

Medineweb 29 Nisan 2011 19:09

Cevap: Lanet
 
ArO*

kamer34 29 Nisan 2011 19:28

Cevap: Lanet
 
Hakikat editörümüzün emeğine sağlık çok güzel ve önemli bir konu işlemiş.

İşte benim hep söylediğim şey bu,bizler selef alimlerimizin kuran ve sünnete dayalı ilimlerini okuyalım onların yoluna tabi olalım bütün söylemek istediğim hep bu.

Bizler hergün namazda derizki “İlet bizi yarabbim nimet verdiklerinin yoluna” kendilerine nimet verilenler Allahın kitabına göre kounuşanlar onun peygamberinin yolunda canlarını mallarını verenlerdir. Bunun dışındakilerle bizlerin işi olamaz olmaması lazım.

Gerek muhadis imamlarımız olsun gerek tefsir alimlerimiz olsun bizleri hep Allahın yoluna doğru götürürler. Nalamlarını bilmediğimiz yada anlam bakımından allahın kitabına ykırı olan sözlerden şiirlerden menkibelrden allah bizi uzat tutsun inşallah.

Bizim dinimiz net ve açıktır fakat batıl dinler çelişki dolu ve sapıklıkıtr. Rabbimiz islam dini üzere ayaklarımız sabit kılsın inşallah.

FECR 01 Mayıs 2011 12:06

Cevap: Lanet
 
Lanet konusunda öncelikle Kur'an'ın ne dediğine ve Allah'ın kimlere lanet ettine bir bakalım.(Eski bir çalışmamı burada sunayım)

ALLAH’IN LANET ETTİĞİ KİMSELER
1-Allah Cumartesi Yasağını Çiğneyen, Sözlerini Bozan ve “Allah’ın Eli Sıkıdır” Diyen Yahudileri Lanetlemiştir

Ey kendilerine kitap verilenler, gelin o beraberinizdekini doğrulamak üzere indirdiğimiz bu kitaba, biz bir takım yüzleri silip de enselerine çevirmeden veya onları Cumartesi yasağını çiğneyenleri lanetlediğimiz gibi, lanetlemeden önce iman edin! Yoksa Allah'ın emri daima yerine gelmiştir.
4/Nisa-47

Sözlerini bozmaları sebebiyle onları lânetledik ve kalplerini katılaştırdık. Onlar kelimelerin yerlerini değiştirirler (kitaplarını tahrif ederler). Kendilerine öğretilen ahkâmın (Tevrat'ın) önemli bir bölümünü de unuttular. İçlerinden pek azı hariç, onlardan daima bir hainlik görürsün. Yine de sen onları affet ve aldırış etme. Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever.
5/Maide-13

Yahudiler, «Allah'ın eli sıkıdır» dediler; dediklerinden ötürü elleri bağlandı, lanetlendiler. Hayır, O'nun iki eli de açıktır, nasıl dilerse sarfeder. And olsun ki, sana Rabbinden indirilen sözler onların çoğunun azgınlığını ve inkarını artıracaktır. Onların arasına kıyamete kadar sürecek düşmanlık ve kin saldık. Savaş ateşini ne zaman körükleseler Allah onu söndürmüştür. Yeryüzünde bozgunculuğa koşarlar. Allah bozguncuları sevmez.
5/Maide-64

2-Allah,Mümini Kasden Öldürene Lanet Eder

Kim bir mümini kasden öldürürse cezası, içinde ebediyen kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lânetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.
4/Nisa-93

3-Allah Şeytanı Lanetlemiştir

Allah onu (şeytanı) lânetlemiş; o da: «Yemin ederim ki, kullarından belli bir pay edineceğim» demiştir.
4/Nisa-118

4-Allah İnkarlarından Dolayı Lanetlemiştir

«Kalplerimiz perdelidir» dediler, hayır, Allah inkarlarından dolayı onları lanetlemiştir. Onların pek azı inanırlar.
2/Bakara-88

Yahudilerden, sözleri yerlerinden değiştirip: «İşittik ve karşı geldik, kulak vermeyerek dinle» ve dillerini eğip bükerek ve dini yererek: «Bizi de dinle» diyenler vardır. Şayet: «İşittik ve itaat ettik, dinle ve bizi gözet» demiş olsalardı, onlar için daha iyi daha doğru olurdu. İşte Allah inkarları yüzünden onlara lanet etmiştir. Onların ancak pek azı inanır.
4/Nisa-46

5-Allah Tağuta ve Putlara İnananlara Lanet Eder

Kendilerine Kitap'tan bir pay verilenleri görmedin mi? Onlar cibt ve tağuta inanıyorlar ve inkâr edenlere: «Bunlar inananlardan daha doğru yoldadır» diyorlar. İşte, Allah'ın lanetledikleri onlardır. Allah'ın lanetlediği kişiye asla yardımcı bulamayacaksın.
4/Nisa-50-51

6-Allah Münafıklara Lanet Eder

Allah erkek münafıklara da kadın münafıklara da kâfirlere de içinde ebedî kalacakları cehennem ateşini vâdetti. O, onlara yeter. Allah onlara lânet etmiştir! Onlar için devamlı bir azap vardır.
9/Tevbe-68

7-Allah,Allah’ı ve Peygamberi İncitenlere Lanet Eder

Allah'ı ve Peygamber'ini incitenlere, Allah dünyada da ahirette de lanet eder; onlara alçaltıcı bir azap hazırlar.
33/Ahzab-57

8-Allah,Bozgunculuk Çıkaranlara Lanet Eder

Demek siz iş başına gelecek olursanız yeryüzünde bozgunculuk çıkaracaksınız ve akrabalık bağlarınızı koparacaksınız öyle mi?. İşte, Allah'ın lanetlediği, sağır kıldığı ve gözlerini kör ettiği bunlardır.
47/Muhammed-23

9-Allah Müşriklere Lanet Eder

Ve o Allah hakkında kötü zanda bulunan münâfık erkeklere ve münâfık kadınlara, Allah'a ortak koşan erkeklere ve ortak koşan kadınlara azap etmesi içindir. Kötülük onların başlarına gelmiştir. Allah onlara gazap etmiş, lânetlemiş ve cehennemi kendilerine hazırlamıştır. Orası ne kötü bir yerdir!.
48/Fetih-6

10-Allah Kafirlere Lanet Eder

Allah erkek münafıklara da kadın münafıklara da kâfirlere de içinde ebedî kalacakları cehennem ateşini vâdetti. O, onlara yeter. Allah onlara lânet etmiştir! Onlar için devamlı bir azap vardır.9/Tevbe-68
Şu muhakkak ki Allah kâfirleri lâ'netlemiş ve onlara bir çılgın ateş hazırlamıştır.
33/Ahzab-64

11-Allah,İsyan Eden Ve Aşırı Gidenlere Lanet Eder

İsrailoğullarından o küfredenler, hem Davud'un hem de Meryem'in oğlu İsa'nın dili ile lanetlendiler. Bu, onların isyan etmeleri ve hakkın sınırlarını aşmakta olmaları yüzündendi.
5/Maide-78

12-Allah,Kitabta Olanı Gizleyenlere Lanet Eder

İndirdiğimiz açık delilleri ve hidâyet yolunu -kitapta onu insanlara apaçık göstermemizden sonra- gizleyenler yok mu, işte onlara hem Allah hem de bütün lânet ediciler lânet eder.
2/Bakara-159

13-Allah;Akrabalık Bağını Kesenlere Lanet Eder

Demek siz iş başına gelecek olursanız yeryüzünde bozgunculuk çıkaracaksınız ve akrabalık bağlarınızı koparacaksınız öyle mi?. İşte, Allah'ın lanetlediği, sağır kıldığı ve gözlerini kör ettiği bunlardır.
47/Muhammed-23

14-Allah;Hakkında Kötü Zanda Bulunanlara Lanet Eder.

Ve o Allah hakkında kötü zanda bulunan münâfık erkeklere ve münâfık kadınlara, Allah'a ortak koşan erkeklere ve ortak koşan kadınlara azap etmesi içindir. Kötülük onların başlarına gelmiştir. Allah onlara gazap etmiş, lânetlemiş ve cehennemi kendilerine hazırlamıştır. Orası ne kötü bir yerdir!.
48/Fetih-6

15-Allah,Yanlış Yola Sevkeden Lider-Şeyhlere Lanet Eder

Ey Rabbimiz! Biz reislerimize ve büyüklerimize uyduk da onlar bizi yoldan saptırdılar, derler.
Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve onları büyük bir lânetle rahmetinden kov.33/Ahzap-67

16-Allah,İffetli Müslüman Kadına Zina İftirasında Bulunana Lanet Eder

İffetli ve mü'min kadınlara iftira atanlar; dünyada da ahirette de lanetlenmişlerdir. Ve onlar için büyük bir azab vardır.
24/Nur-23

17-Allah,Yalancılara Lanet Eder

Sana ilim geldikten sonra, bu hususta seninle kim tartışacak olursa, de ki: «Gelin, oğullarımızı, oğullarınızı, kadınlarımızı, kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım, sonra lanetleşelim de, Allah'ın lanetinin yalancılara olmasını dileyelim».
3/Ali İmran/61

18-Allah,İmandan Sonra Küfre Sapanlara-Mürtede Lanet Eder

İman etmelerinden, Resûl'ün hak olduğuna şehadet getirmelerinden ve kendilerine apaçık deliller gelmesinden sonra inkârcılığa sapan bir kavme Allah nasıl hidayet nasip eder? Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez. İşte bunların cezası, Allah'ın, meleklerin, insanların hepsinin lanetine uğramalarıdır.
3/Ali İmran/87

19-Allah Zalimlere Lanet Eder

Cennet ehli cehennem ehline: Biz Rabbimizin bize vadettiğini gerçek bulduk, siz de Rabbinizin size vadettiğini gerçek buldunuz mu? diye seslenir. «Evet!» derler. Ve aralarından bir çağrıcı, Allah'ın lâneti zalimlerin üzerine olsun! diye bağırır
7/Araf-44
Üstelik bir yalanı Allah'a iftira edenden daha zalim kim olabilir? Bunlar Rablerinin huzuruna arzolunacaklar, şahitler de şöyle diyecekler: «İşte bunlar Rablerine karşı yalan söyleyenlerdir». İyi bilin ki: Allah'ın laneti zalimlerin üzerinedir
11/Hud-18

20-Allah,Ahdini Bozanlara Lanet Eder

Allah'a verdikleri sözü, onu kesin olarak onayladıktan sonra bozanlar, Allah'ın ulaştırılmasını emrettiği şeyi kesip-koparanlar ve yeryüzünde bozgunculuk çıkaranlar; işte onlar, lanet onlar içindir ve yurdun kötü olanı da onlar içindir.
13/Rad-25

-----------------

Şimdi de Alllah Rasulu kime/kimlere lanet etmiştir ona bakalım:

1-İbni Abbas (r.a.) rivayet ediyor: Resûlullah (s.a.v.) muhanneslere lanet etti ve "Onları evlerinize sokmayınız" buyurdu.
(İbni Mâce, Nikâh: 22; Buhâri, Libas: 62, Megâzî: 56, Nikâh: 113; Müslim, Selâm: 32; Tirmizî, Edeb: 34; Ebû Dâvud, Libas: 27; Edeb: 61; Muvatta, Vasiyyet: 5. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 1/66. )


(Muhannes, kadınlaşan erkek demektir. Ahlâk, konuşma ve davranışında kadınlara özenen kimsedir.)

2-İbni Mes’ûd radıyallahu anh’den nakledildiğine göre kendisi, “Döğme yapan, yaptıran, yüzünün tüylerini yolan, güzel görünsün diye dişlerini seyrekleştiren, Allah’ın yarattığını bozan kadınlara Allah lânet etsin” demişti. Bir kadının İbni Mes’ûd’u aşırı gitmekle suçlaması üzerine bu defa; “Peygamberin lânet ettiği kimseye niçin lânet etmeyecek mişim? Peygamberi izlemek Allah’ın kitabında emredilmiştir. Allah Teâlâ;

“Peygamber size ne verirse onu alın, sizi nehyettiğinden de uzak durun!”[Haşr sûresi (59), 7] buyurdu, demiştir.

* Buhârî, Tefsîru sûre (59), 4; Libâs 82, 84, 85, 87; Müslim, Libâs 120. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tereccül 5; Tirmizî, Edeb 33; Nesâî, Zînet 24, 26, 71; İbni Mâce, Nikah 52

3-Üç kimeseye lanet olsun.Bunlar:Zalim emir,Açıktan günah işleyen fasık,Sünnetimi yıkan bid'at ehli.(DEYLEMİ)

4-Lutilik yapana Allah lanet etsin.(BEYHAKİ)

5-Anasına babasına lanet edene Allah lanet etsin.(Müslim)

6-Başkasının avret yerine bakan ve baktırana Allah lanet etsin.(Mişkat)

7-Resulullah'a bir kadın gelerek; Ey Allah'ın resulü, kızım, kızamık çıkardı, saçları döküldü. Onu evlendirdim, kendisine peruk takabilirmiyim?" dedi. Resulıllah "Peruk takanada taktıranada Allah lanet etsin.
((128 et- Terğib.:3/119)

Buna benzer hadisler de hadis kitaplarında mevcuttur.

Yeri geldiğinde zalimlere,müstekbirlere rahmet okumak değil de la'net okumak bir elzemdir.

HakikaT 02 Mayıs 2011 19:52

Cevap: Lanet
 
Alıntı:

müslümanlardan Üyemizden Alıntı (Mesaj 130948)
bakara süresi...
159- Gerçekten, apaçık belgelerden indirdiklerimizi ve insanlar için kitapta açıkladığımız hidayeti gizlemekte olanlar; işte onlara, hem Allah lanet eder, hem de (bütün) lanet ediciler.

YUKARDA VERDİĞİNİZ BİLGİLERDE DEVE NEDEN MELUNDUR VE YÜKÜ NEDİR BUNU BİRAZ AÇAR MISINIZ HADİSİN VURUDU AÇIK DEĞİL....

Birde kıyamette ki şefaat SADECE ALLAH A aittir.KIYAMETTE Kİ ŞEFAATLE İLGİLİ AYETLERE BAKIN VE BİDE HAKİKAT ARKADAŞIM ŞEFAAT NEDİR..


BAKARA 159'u incelersek tekrar hatırlatıyorum
İndirdiğimiz apaçık ayetleri ve doğruyu, Biz onları insanlar için kitapta iyice açıkladıktan sonra gizleyenlere Allah da bütün lanet edebilenler de lanet eder.

Şimdi bu ayeti sadece YAHUDİLER için kabul etmek şüphesiz dalalet düşmektir

Bu ayet ataistler Yahudiler Hristiyanlar vs... gibi İslam dini dışındaki Dinlere de inananları içerir (Tahrif edilmiş tevrat ve incile inanan Hristiyan ve yahudilerden bahsediyorum)

Ama bu ayet kendine MÜSLÜMANIM DİYEN kişileri de içermektedir ki en tehlikeli grup budur ( Bunlara münafık denir ) şimdi alt kısıma Müslümanım diyenler için olan bölümü anlatmaya çalışacağım

lanet etmenin nedeni ayetde güzel bir şekilde açıklanmıştır
kitapta iyice açıkladıktan sonra gizleyenlere Burada kitapta iyice açıkladıktan sonra tabirinde gizli olarak Nebi Resul ve Mürsellerden söz edilmektedir Çünkü açıklayıcılar O zatı şeriflerdir Allah ile ünsiyeti olmayan bir kişinin kurandan öğrendiği sadece karnını cehennem ateşi ile doldurmaktır Burada açıklayıcılar Kuranı Kerim'in ifade ettiği GİZLİ VE AÇIK manaları tek tek Allah'ın izni ResulAllah'ın himmeti ile açıklarlar ve buna rağmen Bu HAKİKATLERİ kabul etmeyenleri SADECE ALLAH DEĞİL Bütün lanet edebilenler lanet de lanet eder şeklinde ifade etmiştir ayeti kerime

Burada lanet etmenin bazı esasları olduğu anlaşılır lanet etmenin çeşitli zahirden başlayıp batına kadar giden deruni manaları vardır ....

şimdi bunları anlatmaya çalışalım Allah'ın izni ile

Bütün lanet edebilenlerde lanet eder kelimesini iyice bir tefekkür etmeliyiz Burada bir lanet edebilme durumundan bahs edilmektedir Yani bir beceri , bir kuvveden bahsedilemtedir Kuranı Kerimde Peki bu durum ne olabilir Yani herkes lanet edebilir mi sorunun cevabı herkes lanet edemez Lanet edebilmek için bazı esaslar gereklidir

1- İlim ve Hikmet sahibi olmak gereklidir lanet edeceğiniz konuda Allah

ResulAllah veya Onlara bağlı diğer Resul Mürseller tarafından veya kalbi olarak bir ilim ve hikmete vasıl olmalısınız ki LANET EDEBİLİN
Bunun delili bu ayeti kerimedir ;
Ali İmran 61'deki Sana (gerekli) bilgi geldikten sonra artık kim bu konuda seninle tartışacak olursa" kısmıdır gerekli ilim ve hikmet geldikten sonra ResulAllah'ımıza izin gelmiştir Yani burada bu izin emanın verilmesi iledir yani ResulAllah zannı (Zaten O'nun zannı diye birşey olmaz daha iyi anlaşılsın diye yazdım ) ile değil HAKKAL YAKİN OLARAK erdiği ilim ile lanetleşmeye gitmiştir .

Burada gelen ilim ve hakikatin
İLMEL YAKİN DEĞİL AYNEL YAKİN DEĞİL
HAKKAL YAKİN makamında anlaşılması gereklidir
Bu makamda her kula nasip olmaz sadece seçkin kullara hediye edilen bir makamdır ....

2- Lanet etmenin bir manasıda kendisinden uzaklaştırma kovma manasındadır
Bu da şu manadadır Yine aynı cümleye dönecek olursak Bütün lanet edebilenlerde lanet eder

Allah'dan emir geliyor lanet edin emri yada lanetleşebilirsiniz emri (Zaten kul odur ki Hakk dışında bir iş yapmaması gerekir insani kamil budur )

Bu emri bir alanlar mevcuttur yani Nebi Resul Mürseller

Birde bu emri vasıta ile alanlar mevcuttur Yani Nebi'den Resul'den Mürsel'den öğrenen ve anlayanlar

Bunun delilide ayetin devamıdır

Ali imran 61'in devamı
Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım, sonra da lanetleşelim; Allah'ın lanetinin yalancılara olmasını dileyelim.

Bakınız burada oğullarımız, kadınlarımız tabiri ile bu kişiler kast edilmektedir ama diğer ayetlerden de anlaşılacağı gibi bu yakın çevredeki kişiler olduğu gibi tüm nas ve melekler de olmaktadır delilimiz

Bakara 161
"Ancak, ayetlerimizi inkar etmiş ve kafir olarak ölmüş olanlar işte, Allah'ın laneti, meleklerin laneti, insanların laneti hep onların üstüne olsun. "

Bu delilimizi de sunduktan sonra konumuza devam edelim
Bu emri vasıta ile alanlarda aynı şekilde lanet ederler
Bu lanet etme devamlılık arzeden bir olaydır yani ben bir kez lanet ettim bitti demek değildir

Bir kez lanetleşildi mi yada bir kez lanete uğranıldı mı bu artık en erken mizana kadar bazen de sonsuza kadar devam eden bir durum halini alır
Bu yüzden bu konunun şakası yoktur esaslarına uyulmadan yapılırsa kişinin mahvolmasına neden olur esaslarına uyularak yapılırsa da şad olunur
Bununla ilgili delillerimizi sunuyorum

Bakara 162
Onlar, sonsuza kadar o lanetin altında kalırlar, ne azapları hafifletilir, ne de kendilerine göz açtırılır.

Ali imran 88
Sonsuza kadar o lanetin içindedirler, azapları hafifletilmez ve kendilerine mühlet verilmez.

Hicr 35
yamet gününe kadar lanet senin üzerindedir.

Bu konudaki delilerimizi de ifade ettikten sonra
Sürekli olan bu lanet olayının sadece söz olamadığını da bilip anladıktan sonra nasıl yapılması gerektiğine gelelim

Allah'ın laneti kavramını konuşalım
Allah'ımız bir kuluna lanet ettiği zaman ne olur

1- O kişi Tevbe etmediği sürece asla ve asla hidayete eremez , doğru yolu bulamaz; hakikati göremez dolayısı ile Allah'ımızın da ifade ettiği gibi "pek azı müstesna iman etmezler" lafzı vuku bulmuş olur .
Delileri ; Muhammed 23, Nisa 46

2- Allah'ın lanetine uğramış olanlar Hakk'dan kendilerine bir yardımcı bulamazlar Yani onlara o kadar kör , okadar kalbi katılaşmış, o kadar dalaletin onları sanki bir boğa yılanı gibi sarmış kişilerdir ki o boğma sonucu artık insaniyet vasıfları
kaybolmuş ins şeytanı olmuşlardır Bu yüzden de Onlara hiç bir yardımcı şefeatci bulunamaz yoktur da ....
Delilleri Nisa 52 , Maide 13

İşte bu Allah'u Tealanın lanetidir Bu lanetin sonucu da pek tabiki Cehennem ve ebedi azabdır

Hakikatte ise En büyük azab bu kişilere bu yaratınlara Hakk'ın hiçbir zaman nazar etmeyeceği Hakk'ı tebliğ etmeyeceği etse bile anlayacak kuvvlerinin yok olması durumudur ki asıl hakiki lanet de budur..

Gelelim Nebi ve Resullerin lanetine
Bu zatı şerifler Hakk'ın alemi şehadetteki yansımaları aynlarıdır
Allah'u Tealamızın arzda bir halife yaratacağım ifadesinin hakiki örnekleridir delilidir Yani Onlar gerçek Halifedir

Bu girişden sonra O'nların laneti Allah'ın lanetidir zaten Allah'dan aldıkları izin ile sadece lanet ederler

O'nların laneti Allah'ın lanetidir dedik peki zahiri olarak bunun esasları nelerdir dersek

1- Lanet edilmiş kişilerle artık konuşulmaz (selam denir geçilir )
2- Onlara iyiliğe teşvik kötülüğe men yapılmaz
3- Hiç bir idari yada askeri yada herhangi bir yönetim işi vs.. verilmez
Nasıl vücut mikropları bazen öldüremezde abseleştirir yani abse ile vücüt aslında
mikroplarla kendi arasında bir perde çeker
4- Onlar (lanet edilmişler) geberince onların cenaze salatı kılınmaz, dini hükümler
gerçekleştirilmez
5- Onlar cemeat içine de alınmazlar

Gelelim biz Nebi Resul ve Mürsellere uyanların yapmaları gereken esaslara Yani bizzat lanet etmemiş yada lanete katılmamış ama böyle bir olaydan haberi olanların yapması gerekenlere

1- Onların söyledikleri her batıl söz karşılığı Hakk söz söylenir görülen yerde
yanlışları yüzlerine vurulur lanetleşme konusu ve Batıl oldukları konuları onların
yüzüne vurma dışında Onlarla herhangi bir konuda konuşulmaz görüşülmez
2- Onlarla hiçbir ticari çıkar ilişkisine girilmez aile ilişkisine girilmez
3- Hiçbir cemeatde ve müslümanların bulunduğu hiçbir alanda onlara söz hakkı
tanınmaz hiç bir görev verilmez; tamamen dışlanırlar
4- Onlar (lanet edilmişler) geberince onların cenaze salatı kılınmaz dini hükümler
gerçekleştirilmez

Bu durum Ya Onlar Tevbe edinceye yada Onlar geberinceye kadar devam eder
Geberdikden sonra dahi bu konular konuşularak sürekli gündemde tutulur , tutulur ki yeni gelen nesiller aynı hatayı yapıpda Ahiretlerini dünyalarına satmasınlar

Bakınız bu lanet konusu çok önemli bir konudur
En zahiri anlamda bir başka örnek ile açıklayacağım inşaAllah

İblis Allah tarafından lanetlenmiş bir yaratıkdır
Yani Allah'ın huzurundan kovulmuştur ve mekanı sadece dünya yani şehadet alemidir ve berzah alemidir onun dışındaki daha latif alemlerde onun bir kuvvesi gücü yoktur
İblisi lainin en önemli insanları yoldan çıkarma aracı VESVESELERİDİR
Peki bu vesveselerden korunmanın yöntemi nedir
Nasıl Allah'ımız iblisi lanetleyip huzurundan kovduysa bizlerinde aynı şekilde onu lanetleyerek onu huzurumuzdan kovmamız gerekir Onu lanetlemeliyiz ki onu kovabilelim onu lanetlemeden onu kovmak mümkün değildir
Bunun için öncelikle gelen vesvesenin şeytandan gelidiğini anlamamız gerekir Çünkü hiçbir zaman şeytan ben şeytanım diye gelmez ben Hakkım sana hakkı telkin ediyorum diyerek gelir

Demek ki burada da lanet edebilmenin birinci esası
Lanet edileni tanımaktır Lanet edilenin alnında lanet edildi yazmaz sıfatında yazar; konuşmalarında yazar icraatlarında yazar ; Aynı deccalin alnında kefere yazacağı gibiAynı ResulAllah'ın münafıkları bir sahabesine bildirdiği gibi ; ResulAllah'a bildirildiği gibi


Münafıklıkla lanetlenmek çok paralel kavramlardır bu konulara detaylı başka bir konuda girerim inşaAllah ; yada sizler yazarsınız ben Allah razı olsun derim....

Gelelim ikinci esasa şeytanın şeytan olduğunu tanıyacak kalbi ilimi ve hikmeti olgunluğa erdik diyelim bu yeterli mi?

Değil çünkü buna ermiş olmak şeytanın bizden ayrılmasına bize vesvese verememesine bir engel değildir amacımız daha da yükselmekdir Şeytan size vesvese vereceğine siz şeytana Hakk'ı tavisye edin Siz O'na Hakk'ı tavsiye ettikçe O bundan sıkılacak ve gittikçe daha az ziyaret edecektir sizi yeterki siz Hakk'ı tebliğde sebatkar olun

En az şeytan kadar bu işe azim etmedikçe Hakk'ı bulamassınız Siz Hakk'dan ayrıldığınız anda şeytan yine size gelecektir O sizi saptırma umudunu asla kaybetmez Siz Allah'ın katına yükselmedikçe O'nun kovulduğu yere çıktığınız vakit O'nun şerrinden tam olarak korunduğunuz vakitdir


Konuyu birazda bu vecheden açıkladıktan sonra Dİinimizde lanetleşme yoktur diyenlere ŞERİATİ BAZDA lanetleşmenin de bir kural olduğunu ifade ederek yazımı sonlandıracağım

Delil olan ayetlerimiz

NUR 6-7
Eşlerine zina isnat edip de kendilerinden başka şahitleri olmayanlara gelince, onların her birinin şahitliği; kendisinin doğru söyleyenlerden olduğuna dair, Allah adına dört defa yemin ederek şahitlik etmesi, beşinci defada da eğer yalancılardan ise, Allah’ın lânetinin kendi üzerine olmasını ifade etmesiyle yerine gelir.

Bu da şeriati olarak lanetleşmenin uygunlanması gereken durumdur diyor

Buna rağmen Hala lanet dinimizde yoktur diyenlere Allah'ın lanetine uğramadan TEVBE edin diyorum ...

Şüphesiz en doğrusunu Allah, ResulAllah ve birde O'nların bildirdikleri bilir ....

HakikaT 02 Mayıs 2011 20:23

Cevap: Lanet
 
Alıntı:

müslümanlardan Üyemizden Alıntı (Mesaj 130948)

Birde kıyamette ki şefaat SADECE ALLAH A aittir.KIYAMETTE Kİ ŞEFAATLE İLGİLİ AYETLERE BAKIN VE BİDE HAKİKAT ARKADAŞIM ŞEFAAT NEDİR..


Zuhruf Suresi 86. ayet

O’nu bırakıp da (kendisine) yalvarageldikleri şeyler, şefâate sâhib değillerdir; ancak(yakinen) bilerek (ve îmân ederek) hakka şâhidlik edenler müstesnâ.(2)


Mü’min Suresi 18. ayet


Yaklaşan gün hususunda onları uyar! Çünkü o onda dehşet içinde yutkunurken yürekleri ağızlarına gelmiştir. Zalimlerin ne dostu ne de sözü dinlenir şefaatçısı vardır...

Sebe’ Suresi 23. ayet


Allah'ın huzurunda, kendisinin izin verdiği kimselerden başkasının şefaati fayda vermez. Nihayet onların yüreklerinden korku giderilince: Rabbiniz ne buyurdu? derler. Onlar da: Hak olanı buyurdu, derler. O, yücedir, büyüktür.

Bismillâhirrahmânirrahîm


Âyet-i kerimeye göre; Allah'ın huzurundaki şefaat, devrin imamının şefaatidir. Şefaat, günahların sevaba çevrilmesidir. Nisa Suresinin 64. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ, bu şefaati, Allah'ın mağfireti olarak anlatıyor:

4 / NİSÂ - 64: Ve mâ erselnâ min resûlin illâ li yutâa bi iznillâh(iznillâhi). Ve lev ennehum iz zalemû enfusehum câûke festagferûllâhe vestagfera lehumur resûlu le vecedûllâhe tevvâben rahîmâ(rahîmen).

Ve Biz, (hiç) bir resûlü, Allah'ın izniyle kendilerine itaat edilmesinden başka birşey için göndermedik. Ve onlar nefslerine zulmettikleri zaman, eğer sana gelselerdi, böylece Allah'tan mağfiret dileselerdi ve Resûl de onlar için mağfiret dileseydi, mutlaka Allah'ı, (iki tarafın da) tövbelerini (onların tövbesini ve Resûl'ün mağfiret talebini) kabul eden ve rahmet edici olarak bulurlardı.

Allahû Tealâ, Allah'a ulaşmayı diledikleri zaman sahâbenin günahlarını örtmüştür. Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in talebi üzerine de bu âyet-i kerimeye göre sevaba çevirmiştir. Ama kişiler tâbî olmasalardı, kendi kendilerine günahlarının affedilmesi için talepte bulunsalardı bir kısım günahlarını Allah belki affederdi, belki etmezdi.

Allah'ın huzurunda, sadece kendisine izin verilen kişinin yani Devrin İmamı'nın şefaati söz konusudur. O da ancak kişinin irşad makamına ulaşıp önünde tövbe etmesiyle mümkündür. O zaman Devrin İmamı'nın ruhu kişinin başının üzerine gelerek Allah'a ulaşma gününün geldiğini tebliğ eder. Arşın sahibi olan Allah, günahları sevaba çevirir ve dereceleri yükseltilir:

40 / MU'MİN - 15: Refîud derecâti zul arş(arşi), yulkır rûha min emrihî alâ men yeşâu min ıbâdihî li yunzire yevmet telâk(telâkı).

Dereceleri yükselten ve arşın sahibi olan Allah, kullarından (Kendisine ulaştırmayı) dilediği kişinin (Allah'a ulaşmayı dilediği için Allah'ın da Kendisine ulaştırmayı dilediği kişinin) üzerine (başının üzerine) Allah'a ulaşma gününün geldiğini (o kişinin ruhuna) ihtar etmek için, emrinden (Allah'ın emrini tebliğ edecek) bir ruh (devrin imamının ruhunu) ulaştırır.

Enbiyâ Suresi 28. ayet

Allah, onların önlerindekini de, arkalarındakini de (yaptıklarını da, yapacaklarını da) bilir. Allah rızasına ulaşmış olanlardan başkasına şefaat etmezler. Onlar, Allah korkusundan titrerler!

Bismillâhirrahmânirrahîm

Burada şefaat edenlerin muhtevası verilmektedir. Allahû Tealâ onların geçmişini de geleceğini de bilir. Şefaat edenler devrin imamlarıdır. Onlar, Allah'ın kendilerine keramet verdiği (ikramda bulunduğu) kişilerdir. Ayrıca Devrin İmamları iseler onların önlerini de arkalarını da kaplayan muhafız melekleri de görür. Şefaat eden sadece devrin imamı değildir, arşı tutan melekler de şefaat ederler, Allahû Tealâ'ya. Mü'min-7'de, mürşide tâbî olma rızasına ulaşanlara şefaat söz konusudur.

40 / MU'MİN - 7: Ellezîne yahmilûnel arşa ve men havlehu yusebbihûne bi hamdi rabbihim ve yu’minûne bihî ve yestagfirûne lillezîne âmenû, rabbenâ vesi’te kulle şey’in rahmeten ve ilmen fagfir lillezîne tâbû vettebeû sebîleke vekıhim azâbel cahîm(cahîmi).

Arşı tutan melekler ve onun etrafındaki kişi (devrin imamı), Rab'lerini hamd ile tesbih ederler ve O'na îmân ederler. Ve âmenû olanlar için (Allah'tan) mağfiret dilerler: "Rabbimiz, Sen herşeyi rahmetle (rahmetinle) ve ilimle (ilminle) kuşattın. Böylece (mürşidin önünde) tövbe edenleri ve senin yoluna (Sıratı Mustakîm'e) tâbî olanları mağfiret et (günahlarını sevaba çevir). Onları cehennem azabından koru!”

Tâ-Hâ Suresi 109. ayet


O gün, Rahman'ın izin verdiği ve sözünden hoşlandığından başkasının şefaati fayda vermez.


Bismillâhirrahmânirrahîm
İzin günü Rahmân'ın kendisine izin verdiği ve kendisinden tasarruf rızasıyla razı olduğu kişi, her kavimdeki resûldür aynı zamanda devrin imamıdır. Sadece onun ruhu kişinin başının üzerine gelir.

Sahâbenin talebi üzerine, Allahû Tealâ sahâbenin günahlarını affedecekti. Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in (burada kendisine izin verilen ve sözünden razı olunan kişi), talebi üzerine Allah sahâbenin günahlarını bir defa daha affedecek ve böylece günahlar sevaba çevrilmiş olacaktır.

Sadece Allah'ın kendisine izin verdiği kişi ve sadece izin günü (tâbiiyet günü) şefaat edebilir. Allah'ın sözünden razı olduğu kişinin şefaati, şefaat olarak geçerlidir: 72 / CİNN - 26: Âlimul gaybi fe lâ yuzhiru alâ gaybihî ehadâ(ehaden).
O (Allah), gaybı bilendir. Fakat O, gaybını hiç kimseye izhar etmez (açıklamaz).

72 / CİNN - 27: İllâ menirtedâ min resûlin fe innehu yesluku min beyni yedeyhi ve min halfihî rasadâ(rasaden).
Resûllerden razı oldukları (tasarruf rızasına ulaşmış olanları) hariç! O taktirde, muhakkak ki O (Allah), onların önünden ve arkasından gözetenler sevkeder ki,

Tasarruf Rızası'nın sahibi olan Devrin İmamı'nın önünde, sağında, solunda ve ardında muhafız melekler daima onunla beraberdirler. İzin günü Allah'a ulaşmayı dileyen kişinin mürşidine ulaşıp tâbî olduğu gündür. Mürşid ile mürid arasındaki tövbe merasiminde aynı anda kişi 12 ihsanla ulaşmışsa mürşidine, devrin imamı derhal harekete geçer. O kişinin başının üzerine, tövbe biter bitmez yerleşir ve böylece kişinin başının üzerinde artık bir muhafız oluşur. Yani kişi hafîz olur:

50 / KAF - 31: Ve uzlifetil cennetu lil muttekîne gayre baîdin.
Ve cennet, takva sahipleri için uzak olmayarak yaklaştırıldı.

50 / KAF - 32: Hâzâ mâ tûadûne li kulli evvâbin hafîz(hafîzin).
İşte size vaadolunan şey budur (cennettir). Bütün evvab (ruhu Allah'a ulaşarak sığınmış), ve hafîz olanlar (başlarının üzerine devrin imamının ruhu ulaşmış olanlar) için.

İşte o vaadin burada kendisinden razı olduğu kişi devrin imamıdır. Şefaat edebilecek özellikte sadece o vardır. Başka bir şefaatçi hiç kimseye fayda vermez. Taha Suresinin 108 ve 109. âyetleri bize bir büyük hakikati çok net bir şekilde ispat ediyor ki, şefaat kıyâmet günü yapılmaz, izin günü yapılır ve izin günü; davetçiye tâbî olunan gündür. Mürşid da-vetçidir. Davetçiye tâbî olunduğu gün ve onların başının üzerinde devrin imamının ruhunun varolacağı gün, izin günüdür.

Kıyâmet günü de cehennemden çıkılarak cennete girilmesine izin verildiği için izin günüdür. Fakat o gün hiç kimse kimseye şefaat edemez.

Yûnus Suresi 3. ayet

Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra da işleri yerli yerince idare ederek arşa istiva eden Allah'dır. Onun izni olmadan hiç kimse şefaatçı olamaz. İşte O Rabbiniz Allah'tır. O halde O'na kulluk edin. Hala düşünmüyor musunuz!

Bismillâhirrahmânirrahîm

İnsanların Allah'a kul olmaları, kulluk etmeleri Allahû Tealâ tarafından emredilmiştir. Allahû Tealâ "kul" kelimesiyle, "ibadet eden" kelimesini, birbirinden ayırmıştır. İkisi de aynı kökten gelmektedir. Abd; Allah'ın kulu, abid; Allah'a ibadet eden demektir.

Allahû Tealâ bütün insanları, Allah'a ibadet etsinler diye değil, Allah'a kul olsunlar diye yaratmıştır. İbadet etmek, Allah'a kul olmanın sadece bir bölümüdür.

Kulluğun kuvveden fiile çıkmadan evvelki safhası, Allah'a ulaşmayı dilemektir.

Allah'a ulaşmayı dilemek, Allah'a kul olmanın başlangıcıdır.

Mürşide ulaşmak, kulluğun ikinci safhasıdır.

Ruhu Allah'a ulaşmak, "evvab kul" olmaktır.

Fizik vücudu Allah'a teslim etmek, "muhsin kul" luktur.

Nefsi Allah'a teslim etmek, "muhlis kul" olmaktır.

İrşada ulaşmak, "azîm kul" olmaktır.

Hakka tukâtihi takvanın sahibi olmak, "bihakkın kul" (Hakk'ul yakîn seviyesinde kul) olmaktır.

Kulluk etmeyi sadece ibadete bağlamak, yeterli bir ifade değildir. Allahû Tealâ, aslında abd kelimesini kul olan, abid kelimesini ise "O'na kulluk eden" istikametinde kullanmaktadır. Fakat Kur'ân-ı Kerim mealcileri, Allahû Tealâ hangisini kullanırsa kullansın, hep "Allah'a kulluk eden" diye Türkçeleştirmişlerdir.

"Kul olmak", bir kademe atlamasıdır, bir yükselmedir, bir yücelmedir. Sadece "ibadet etmek", hiç kimseyi Allah'a ulaştıramaz. Allah'ın bizi yaratmaktan muradı, Allah'a ulaşmayı diledikten sonraki ibadetlerle Allah'a kul olmak, yani ruhu, vechi, nefsi, iradeyi Allah'a teslim etmektir, O'na kul olmaktır. Bu da sadece ibadetlere bağlı bir sonuç değildir.



kamer34 03 Mayıs 2011 03:40

Cevap: Lanet
 
Selamun aleykum
Öncelikle bu güzel çalışmalar için katılım sağlayan arkadaşlarımıza teşekkürlerimi sunuyorum.

Özelikle “lanet” mavzusu son derece güzel işlenmiş ve delillendirilmiştir. Benim dikkatimi çeken nisa/64. Ayetin yorumlanması oldu acizane o konu ile ilgili görüşelerimi aktarayım inşallah. Önce ayete bakalım.

Ve mâ erselnâ min resûlin illâ li yutâa bi iznillâh(iznillâhi). Ve lev ennehum iz zalemû enfusehum câûke festagferûllâhe vestagfera lehumur resûlu le vecedûllâhe tevvâben rahîmâ(rahîmen).

“Ve Biz, (hiç) bir resûlü, Allah'ın izniyle kendilerine itaat edilmesinden başka birşey için göndermedik. Ve onlar nefslerine zulmettikleri zaman, eğer sana gelselerdi, böylece Allah'tan mağfiret dileselerdi ve Resûl de onlar için mağfiret dileseydi, mutlaka Allah'ı, (iki tarafın da) tövbelerini (onların tövbesini ve Resûl'ün mağfiret talebini) kabul eden ve rahmet edici olarak bulurlardı.”Nisa/64

Bu ayeti bazı kişiler delil göstererek peygamberin ruhaniyetinden şefaat (aracı) kılınabileciğini söylemişlerdir. Halbuki ayetin içerikliği bu mantaliteyi çürütmeye yeterlidir.

Ayet gelecek yada geçmiş zamanı değil peygamberin yaşamış olduğu anı tam olarak yansımaktadır. Ve onlar nefslerine zulmettikleri zaman, eğer sana gelselerdi biz daha evvelki yazılarmızda hep şunu söyledik müminler müminler için dua ederler sağlıklarındada dua ederler vefat ettiklerindede dua ederler. Örneğin bizler ölmüş müslüman kişilere “Allah rahmet eylesin deriz.”Bu ayet bunun gibidir. Bu ayetten yola çıkarak şefaat ya rasulullah demek anlamına gelmez.

Bir kere şunu iyi anlamak gerekmektedir eğer kurani kavramları tam yerinde kullanmayı öğrenemzsek heran şirk yada küfür bir söz yada amel işleyebiliriz. Örneğin namaz kılmanın bir şekli insanı müşrik yapar/maun/12 Namaz kılmanın bir şekli insanı mümin yapar. Başka bir örnek verecek olursak örneğin kanun yapmanın bir şekli insanı müşrik yapar/furkan/43 kanun yapmanın bir şekli insanı ilimde derinleştirir. Bu örneklerden sonra şefaat meslesine gelelim.

Şefaat şüphesiz hak ve gerçektir. Fakat şefaatin tamamı Allah’ındır. O halde Allah’ın hakkı olan bir meselede bu hakkı beşere tanımak “ŞİRK”tir. Örneğin “Er Rezzak” Allah’tır rızık verici olarak kulları bilmek bu hakkı onlara tanımak “ŞİRK”tir.

Şefaat Allah’ındır ayetler açıktır o halde kullardan şefaat dilemek “ŞİRK”tir. Şunu unutmayalım hiç bir ayette insanlara şefaat hakkı verildiği belirtilmemiştir. Ancak Allah’ın izin verdikleri onun katında şefaat edebilceklerdir denilmektedir.
Kul nasıl tevbeyi rabbisine yapıyorsa şefaatide aynı şekilde rabbisinden isteyecektir.Bazı alimler şunu demişlerdir normal insanlardan şefaat dilemek şirktir fakat peygamber efendimizden şefaat istemek şirk değil fakat şirke götüren bir ameldir demişlerdir.

Bu anlayış çelişkilidir Allah’ın zatında sıfatlarında ve fiillerinde ortağı yoktur. Ne peygamber nede melekler allahın ortakları değil onun kullarıdırlar. Bu ayetleri böyle yorumlayan ve böyle anlaşılmasını sağlamaya çalışan bazı sapık ve sapkın fikirler her tarafa haber salarak buyrun gelin ben sizin tevbenizi alayım tevbeleri kabul günümdür derler.

Ve şunuda derler bizler sizler için Allah’ın katında şefaatçi olcağız sizlere cennetin en güzel yerlerinde parsllediğimiz arsalar üzerinde villalar inşa ettik çünkü bizler allahın sevgili kullarıyız.

Bizim kalp ve aşk gözümüz açılmıştır. Fakat sizin ne kalp nede aşk gözünüz açık değildir diyerek bizleri avam kendilerini güyya seyyid güyya evliya ilan ederler. “hamili yakinimdir geçebilir anlayışıyla” kendilerini peygamberlerin yerine koyarlar.

Fakat cahil hemde zır cahil olan bazı insanlar şunu düşünemiyorlar eğerki böyle bir şefaat yada ruhlardan yardım istemek varise (caizse) peygamberler dururken daha af edersiniz tuvalete gitmesini bilmeyen bu güyya evlyaları niçin gidelimki. Ama yok bilinç altımıza öylesine kendilerini kudsamışlardırki bizim peygamberi düşünecek ne beynimiz nede mecalımız kalmıştır.

Neyse iki satır birşey yazayım dedim yine kendimi kaptırdım yazı yine uzun oldu.
Aklını Allah’ın kitabına peygamberin sünnetine en doğru şekilde patlatırcasına çalıştıran tüm müslümanlara allah yardım etsin ayaklarını sabit islam dini üzere sebat eylesin diyorum.

Allaha emanet olunuz

HakikaT 04 Mayıs 2011 13:43

Cevap: Lanet
 
ŞEFAAT

Bir kimsenin bağışlanmasını istemek; bir kimseden, başka bir kimse için iyilik yapmasını ve zarardan vazgeçmesini rica etmek; yardım etmek; başkası hesabına yalvarmak, rica etmek; birinin önüne düşüp işinin görülmesi için dua ve niyazda bulunmak. Şefâat edene eş-şâfi', eş-şefi (başkası lehine taleb eden) denilir.

Bu ayette şefâat; aracı olmak, yardım etmek ve öncülük etmek anlamlarına gelir: "Kim güzel bir şefâatla (hayır ve iyiliklere aracı, vasıta olmakla) şefâat ederse, bundan kendisine bir sevab (hisse) vardır. Kim de kötü bir şefâatle (kötülüğe delil olmak ve yardım etmekle veya kötülük çığırını açmakla) şefâatde bulunursa, ondan kendisine bir günah payı vardır. Allah her şeye kadirdir" (en-Nisâ, 4/85) .

Şefâat-ı hasene, iman edip Allah'ın ve kullarının haklarına riayetle beraber, mü'minlerin iyiliği için uğraşmak, onları kötülüklerden ve zararlardan korumaya çalışmaktır. Şefaat-ı seyyie, mü'minlerin ve insanların zarara uğramaları ve kötülüklere düşmeleri için çalışmak ve kötülük çığırları açmaktır. Hangi hususta olursa olsun, bir insan, menfaat sağlayıp zarara uğramasını engelleme yolunda sırf Allah rızası için şefâatta bulunana dünyada ve ahirette bundan nasib ve ecir vardır. Kötülüğe ve zararlara sebeb olanın da bu şefâat-ı seyyienin vebal ve günahından nasibi vardır.

Ahiretteki şefâate gelince, dünyada işlenen bazı günahların âhirette cezalandırılmasından vazgeçilmesi için talebte bulunmak, aracı olmak ve bunun için dua etmektir. Şu halde şefâat, bir mü'minin günahlarının bağışlanması için Allah'a dua edip yalvarmaktır. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.), "Her Peygamberin bir duası vardır. Ben ise, inşaallah duamı kıyamet gününde ümmetime şefâat etmek için saklamak istiyorum" buyurmuştur (Buhârî, Daavât, I; Tevhid, 31; Müslim, Nşr. M. Fuâd Abdulbaki, İman, 86).

Ahirette, kendilerine şefâat izni verilen her şefi'in şefâatının sınırı, Allah katındaki yakınlığı ve derecesi nisbetinde nail olacağı izin ve imkânın şâmil olduğu günahkâr mü'minler ile mütenasibtir. Şefâat olunacak mü'minlerin de şefâat edilmeye lâyık olmaları şarttır.

Allah'ın, kullarından faziletli birisinin diğer bir mü'min için hayır isteğine icabet ederek bundan bir zararı gidermesi, yahut onun günahlarını affetmesi, insanlara sonsuz nimet ve lütuflarının bir kısmıdır. Mü'minin, mü'min kardeşinin günahlarının affı için duası Allah katında ona şefâatı türündendir. Allah katında hayırlı bir kulun bu duası ister dünyada iken sağ olan mü'min için olsun, ister ölmüş mü'min için olsun yahud âhirette meydana gelsin aynıdır. Dünyada iken Hz. Peygamber (s.a.s.)'in mü'minlere duası, onlara bir çeşit şefâatidir. O daha bu dünyada hayatta iken mü'minlere dua ederek şefâatta bulunmuştur. Nitekim Hz. Âişe (r.an)'nın naklettiğine göre, Rasûlüllah (s.a.s.) çok defa geceleri yatağından kalkar, mü'min ölülere Allah'tan mağfiret istemek için "Bakîu'l-Ğarkad" mezarlığına giderdi (Müslim, Cenaiz, 35).

Yüce Allah'ın kendi yanında mukarreb ve derecesi yüksek bir kulunun diğeri hakkında şefâatını -birine kendi katında itibarı olduğunu göstererek ikram için, ötekine zayıf ve muhtaç olduğundan rahmet olarak- kabul etmesine aklen hiçbir engel yoktur. Allah'ın âhirette, peygamberlerine ve râzı olduğu bir takım zatlara şefâat etmeleri için müsaade etmesi, kendisinin bileceği adalet ve lütuf kanununa dahil olan hikmetindendir. Uhdesinde kul hakları bulunanlar hariç, günahkâr mü'minleri Allah Teâlâ'nın, Lütuf ve fazlıyla affetmesi caiz olunca, peygamberler, mukareb ve iyi kimselerden birinin şefâatına mazhariyetleri halinde bunların Allah'ın mağfiretine nail olmaları da mümkündür.

Ahirette şefâatın olacağı Kitab ve sünnetle sabittir:

Peygamber, velî, şehid ve bildikleri ile amel eden imanlı âlimler ve kâmil mü'minler gibi Allah'ın müsaade ettiği, rızasına mazhar olmuş, nezdinde bir değer ve yakınlığa erişmiş kimselere şefâat etme izni verilebilecektir (el-Bakara, 2/255; Yûnus, 10/3; Meryem, 19/87; Tâhâ, 20/109; ez-Zuhruf, 43/86).

Peygamberler ve diğer şefâatçıların şefâatları, Allah'ın râzı olacağı ve haklarında şefâat edilmeğe izin verdiği kimseler hakkında olacaktır (el-Enbiyâ, 21/27-28; ed-Duhân, 44/41-42; Buharî, Cihad, 189; Müslim, İmare, 6).

Kâfirler için şefâat kapıları kapalıdır (el-Bakara, 2/48, 123, 254; en-Nisâ, 4/116; el-A'râf, 7/53; el-Mü'min, 40/18; es-Secde, 32/4; ez-Zümer, 39/44; el-Müddessir, 74/48; el-İnfitâr, 82/19). Peygamberler bile kâfirlere şefâat edemeyeceklerdir. Kâfirler layık oldukları cezâlarını çekeceklerdir. Hz. İbrahim'in -âhirette babası ile karşılaştığında- onun için hiçbir şefâatta bulunamaması, Allah'tan "Kâfirlere ben cenneti haram kıldım " cevabını alması da buna delâlet eder (Buharî, Tefsir, Sûre 26). Bu konuyla ilgili olarak (bkz. Buharî, Enbiya, 8; Tefsir, Sûre 6; Rikak, 45, 53; Müslim, Fadail, 9). Yalnız Hz. Peygamber (s.a.s.) bir hadisinde, şefâatı sebebiyle amcası Ebû Talib'in ateş çukurunun topuğuna kadar gelen yerinde bulunacağını söylemiştir (Buharî, Meğazi, 73; Müslim, İman, 90). Bu da sadece Rasûlüllah'a tanınan bir şefâat hakkı olsa gerektir. Çünkü Ebû Talib, Rasûlüllah'a pek çok yardım ve iyiliklerde bulunmuştur.

Peygamberlerin şefâatı: Âhirette peygamberlerin hepsine mü'minlere şefâat etme hakkı tanınmıştır (Buhârî, Rikak, 45; Tevhid, 33; Müslim, İman, 81;Ebû Dâvûd, Cihâd, 26;Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 94 vd. 325, V, 43; Tirmizî, II, 66).

Her peygamber kendi ümmetine şefâat edecektir (Buhârî, Tefsir Sûre 18). İnsanlar muhakeme olunmak için mahşerde toplandıklarında, peygamberler, "Allah'ım selâmet ver, Allah'ım selâmet ver" diye duâ edeceklerdir (Buhârî, Rikak, 52; Müslim, İman, 81). Peygamberlerin ve Hz. Peygamberin şefâatı "Şübpesiz ki Allah, kendisine eş tanınmasının (şirk kosulmasının) günahını yargılamaz. Ondan başka dileyeceği kimsenin günahını mağfiret eder" (en-Nisâ, 4/116) âyetinin hükmünce, Allah'ın izniyle mü'minlere olabilecektir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.) hadislerinde büyük günah işleyenler de dahil, mü'minlerin şefâatına nail olacaklarını söylemiştir (Buhârî, Rikak, 51; Ebû Dâvûd, es-Sünne, 20; Tirmizi, II, 66).

Peygamberler içinde ilk defa şefâat edecek ve şefâatı kabul olunacak peygamber, Hz. Muhammed (s.a.s.)'dir. (Müslim, Fadâil, 2). Âhirette Hz. Muhammed (s.a.s.)'in bu ilk şefâatı, mahşer halkının muhakemeye başlanılması hakkındaki umûmî ve büyük şefâattır. Hz. Peygamber (s.a.s.)'in bir çok hadis kitaplarında zikredilen bu büyük şefâatının (eş-Şefâ'atü'l'uzmâ) ana hatları şöyledir: Allah, insanların hepsini düz ve geniş bir sahâda hüküm ve hesab için toplayacaktır. Orada insanların meşakkat ve gamı dayanılmayacak bir dereceye varacaktır. Bu sırada insanların bir kısmı, diğer bir kısmına, "Size erişen şu fâciayı görmüyor musunuz? Rabbinize size şefâat edecek birisine gidiniz" derler. Sırasıyla Âdem (a.s.), Nûh (a.s.), İbrahim (a.s.), Mûsâ (a.s.) ve İsâ (a.s.) peygamberlere gelirler. Bu peygamberlerden her biri onları diğerine gönderir. Nihayet Hz. İsâ, onları Hz. Muhammed (s.a.s.)'e gönderir. O vakit Hz. Peygamber (s.a.s.) Arş'ın altında secdeye kapanır. Allah ona secdesinde yapılacak hamdlerin en güzelini ilham eder. O Allah'a hamdettiği sırada "Başını kaldır, işte, verilir. Şefâat eyle şefâatın kabul olunur" cevabını alır. Muhakemeye başlanır. Bundan sonra Hz. Peygamber'in şefâatıyla imanlılardan bir miktar cehennemden çıkarılır. Rasûlüllah, bir kaç defa daha secdeye kapanarak Allah'a hamd ve dua eder. En nihayet onun şefâatıyla, Allah'ın izin ve takdiri dahilinde mü'minlerden büyük bir çoğunluk cehennemden çıkarılacaktır. İşte Hz. Peygamber (s.a.s.)'in haiz olduğu bu şefâat makamı "Makâm-ı Mahmûd"dur (el-İsrâ', 17/79; Buhârî, Tevhid, 24; Müslim, İman, 84).

Hz. Peygamber'in şefâatıyla hesaba ve sorguya çekilmeden Cennet'e girecekler de olacaktır (Buhârî, Tefsir, Sûre 18; Müslim, İman, 84).

Cennet'te derecelerin artırılması için ilk şefâat edecek peygamber Hz. Muhammed (s.a.s.)'dir. Bundan dolayı Hz. Peygamber bir hadisinde, "Cennet'te insanların ilk önce şefâatte bulunanı benim" buyurmuştur (Müslim, İman, 85).

Mu'tezile, Cennet'te derecelerin artırılması için yapılacak şefâattan başka şefâatları kabul etmez.

kamer34 04 Mayıs 2011 20:30

Cevap: Lanet
 
Arkadaşlar bazı konular çok hassas ve ince çizgilerle birbirlerinden ayrılmıştır. Eğer bu çizgilerin hatlarını birbirlerine karıştırmazsak konu daha güzel anlaşılmış olur.

Gelenekçi islam anlayışında şefaat demek demek peygamberin özellikle Hz. Muhammed (sav) in ve sözde bazı eyliyaların Allah’ın katında yani mahşerde günahkar olarak ölen kişilerin cehennemde daha az yanmalarını ve cehennnenmde daha az süre kalmalarını bertaraf etmek için kul ile Allah arasında aracılık yapmak. Bu sebeple şefaat ya rasulullah yada şefaat ya filan evliya.

İşte bu anlayış Kur’an tarafından paramparça edilmektedir. Bu anlayışın mekke putperestelerinin inancı olduğunu bize bildiren kurandır. Çünkü mekke putperestleri melekler haşa Allah’ın kızlarıdırlar derlerdi kendi putlarına ilahi vasıflar takıp bunlar Allah katında şefaatçilerimizdir derlerdi. Günümüz insanlarına baktığımızda şefaat ya şeyh Abdulkadir geylani yada şefaat ya gaws yada ya şefaat Rasulullah bu yakarışların hepsi aynıdır . Kuranın tanımına göre ŞİRKtir.

Daha önce ayetlerle açıkladık bunu. Peki sahih şefaat inancı nasıl olmalıdır.

Şefatt şüphesiz haktır.
Şefaat tümü ile Allahın tekelindedir.
Şefaat ancak Allahın izni ile olacaktır.
Şefaat ancak müslüman olupta günahkar kullar içindir.
Şefaat kafir olarak ölenlere hiçbir şekilde fayda vermeyecektir.
Şefaat edebilecek olanlar kuranda sadece melekler olarak zikir edilmiştir.
İşte sahih inanç budur. Peygamber efendimizin şefaat edebilceiği ile ilgili pek çok hadis vardır. Eğer cenabbi Allah insanlardan bazılarına şefaat etme yetkisi verecekse şüphemiz yokturki buda hz. Muhammed (sav)dir. Fakat biz insanlar kullardan şefaat isteyemeyiz. Olay bu. Bu anlayışın delilleri kuranda açıktır eğer anlamayan olursa inşallah bu düşüncemizi delillendiriz.

HAKİKAT editörüm Nisa/85. Ayeti vermişsiniz ya O ayet ve benzeri ayetler insanın sağlığında kötü işlere yada iyi işlere ön ayak olmaktır yani aracı olmaktır. Örneğin diyelimki kişi infak etmek istiyor fakat infak edebileceği maddi imkanları yoktur başka bir msülümana gidip bir fakirin durumunu ona izah edip zengin olan müslümanın fakir olan msülümana yardım etmesine aracılık yapıyor buna benzer filler. Yoksa ölmüş insanların ruhaniyetlerinde yardım talep istemek onlardan aracı olmak şartıyla mal çocuk hastalık yada herhangi bir sıkıntılarını savmak için Allah’a aracı kılmak kişiye şirk işlemeye kadar götürür.

GÜZEL ARKADAŞIMMÜSLÜMAN OLARAK ÖLEN İNSANLAR günahsız olarak ölürler,çünkü TÖVBE İLEİLGİLİ AYETLERDE SON NEFESTE TÖVBENİN KABUL OLUNMAYACAĞINI ve ayrıca TÖVBE EDENİNGÜNAHLARININ AF OLUNUP YERİNE Bİ O KADAR SEVAP YAZILACAĞI BEYANLARIDA VAR ayrıca düünyadakabul olunmayan TÖVBE AHİRETTE HİÇKABUL OLUNMAZ..Bundanda anşlaşılıyor ki müslüman olarak ölenler GÜNAHSIZ ÖLÜRLER.Yani halk arasında YAHUDİ VE HIRISTIYANLARDAN SİRAYET ETMİŞOLAN biraz cehennemden yandıktan sonra çıkılacağı GÖRÜŞÜ TAMAMEN ASILSIZ VE RABBİMİZ TARAFINDANDA İKAZ EDİL MİŞTİR ...ŞU AYETTE...
MÜSLÜMANLRDAN ALINTI.

Bak güzel abim diyelimki müslümanlardan biri zina işledi ve gizli tuttu yada müslümanlrdan biri adam öldürdü ve bunu gizli tuttu bu günahların karşılığı islam hukukunda karşılığı had cezalarıdır. Bu kişi bunları saklı tuttuğu için islam devletinin haberi olmadı ve had cezası uygulanmadı bu kişinin yaptığı yanına kar mı kalacak. Elbetteki hayır bu kişi eğer suçu bu dünyada ortaya çıkarsa had cezası alacak hemde tevbe edecek. Sadece tevbe etmesi bu kişinin üzerindeki had cezasını kaldırmaz.

İşte bu kişilerin durumu birçok ayette belirtildiği gibi umulurki Allah af eder fakat bunu nasıl af edeceğini yada ahirette nasıl bir imtihana tabi tutulacağını biz bilemeyiz. Umulurki cenabbi Allah şefaat edebilceklerin şefaatini bu kullar için kabul eder.

Ahirette şefâatın olacağı Kitab ve sünnetle sabittir:

Peygamber, velî, şehid ve bildikleri ile amel eden imanlı âlimler ve kâmil mü'minler gibi Allah'ın müsaade ettiği, rızasına mazhar olmuş, nezdinde bir değer ve yakınlığa erişmiş kimselere şefâat etme izni verilebilecektir (el-Bakara, 2/255; Yûnus, 10/3; Meryem, 19/87; Tâhâ, 20/109; ez-Zuhruf, 43/86).

Peygamberler ve diğer şefâatçıların şefâatları, Allah'ın râzı olacağı ve haklarında şefâat edilmeğe izin verdiği kimseler hakkında olacaktır (el-Enbiyâ, 21/27-28; ed-Duhân, 44/41-42; Buharî, Cihad, 189; Müslim, İmare, 6).
Hakikat editörden alıntı.

2/255- Allah, O'ndan başka ilâh olmayan, diri, yarattıklarını gözetip yöneten, kendisini uyuklama ve uyku tutmayandır. Göklerde ve yeryüzünde ne varsa O'nundur. İzni olmadıkça O'nun katında kim şefaatçi olabilir?
21/27- Onlar Allah'dan önce söz söylemezler ve ne yaparlarsa sırf O'nun emri ile yaparlar.

21/28- Allah, onların önlerindekini ve arkalarında bıraktıklarını (yapacaklarını ve yaptıklarını) bilir. Onlar sadece Allah'ın hoşnut olduğu kimselere şefaat ederler ve Allah'ın korkusundan titrerler.

Şimdi hakikat editörüm bu sizn numaralarını verdiğiniz bazı ayetler bu ayetlerin hepsini benim yukarıda belirtmiş olduğum görüşü desteklerler. Ancak necm suerini incelersiniz konuyu çok daha analiz edebilceksiniz. Sizin yukarıdaki vermiş olduğunuz yazıda birçok kişye şefaat izni verildiği kesin bir dille zikir edilmekte ve ayet dipnotları ile bu görüşü desteklemeye çalışılmaktadır halbuki ayetleri yukarıyaz yazdım. O dipnotlarını vermiş olduğunuz ayetlerde evliyalar peygamberler salih kişiler şefaat edecektir diye herhangi bir ibare o ayetlerde yoktur.

19- Lât ve Uzza hakkındaki görüşünüz nedir?
20- Ya bunların öbürü, üçüncüsü olan Menat hakkında ne düşünüyorsunuz?
21- Demek erkekler sizin, dişiler Allah'ın, öyle mi?
22- Öyleyse bu haksız bir bölüştürmedir.

Necm/26- “Göklerde nice melek var ki, Allah'ın dilediklerine ve hoşlandıklarına ilişkin izni olmadıkça, şefaatleri hiç bir yarar sağlamaz.”

İşte müşriklerin düşüncelri böyle idi. Necm/26 ayette meleklerin şefaat edebileği bununda şarta bağlandığını görmekteyiz.
1- Şefaat Allah’ın iznine bağlanmıştır
2- Şefaat ancak Allah’ın dilediği kimselere yapılacağı

HAKİKAT editörüm yazınızın bir yerinde peygamberin getirdiklerine iman dil ile ikrar kalp ile tasdiktir demiştiniz fakat o yazınızı okduğum halde bulamadım buraya alınıtı yapayım. Bak güzel abim bu anlayış islam dinini katl eden bir anlayış olmuştur. İnsanların bugün içinde bulundukları şirk ve küfür amellerin bir çoğunu doğuran anlayış budur.

İman şöyledir dil ile ikrar kalp ile tasdik amel ile tansifidir. Ancak ozaman sahih iman ortaya çıkmış olur. Bakın ben haluk beyle tartıştığım zaman bu cümleyi aynı o kullanmıştı. İmandan ameli çıkardığımız zaman işte o zaman laik bir anlayış ortaya çıkar. İman salt dil ikrar kalp ile tasdik olunca iki tane ilah anlayışı ortaya çıkmış olur.

Amel yani muamelat yani şeriat sahibi ayrı inanç sahibi ayrı gibi iki olgunun oluşmasına yol açar. O halde namaz oruç zekat hac gibi benzeri ameller ile ifade edilen ibadetlerin sunulduğu ilah kim o zaman. Nefsini ilahlaştıranı gördünmü mealindeki ayetler kişinin nefsinin kendisi için bir amel yani şeriat yani muamelat tayin edilişinin ifadesidir. Kuranda nerde allah iman geçmişse hemen devamında amel vurgusu yapılmıştır.

“And olsunki insanlar hüsrandadır ancak iman edip salih amel işleyenler birbirlerine hakkı sabrı tavsiye edenler” mealindeki bu ayettede bet olarak amelsiz imanın hiçbir değerinin olmadığının kanıtdır.
Allaha emanet olunuz

kamer34 04 Mayıs 2011 20:55

Cevap: Lanet
 
GÜZEL KARDEŞİM tabiki hadleri islam devleti uygular bunun aksini söylemdim. Sadece islam dininin bu konuyla ilgili hukukunu hatırlattım. Şunu karıştırmamak lazım tevbe tmek ayrı birşey yapılan suçun cezasını çekmek ayrı birşey olay.

Eğer kişi tevbe edip kafirlikten müslümanlaığa adım atmış ise bu kişinin geçmiş tüm günahları af olunur. Bizim anlatmak istediğimiz mevzu kişinin msülüman olduktan sonraki hali. Yani bir anlık nefsine yenilerek işlemiş olduğu haramlar ve günahlardır. Bunlarda insanın hayatında kuşatıcılık arz etmez.

Yani dini ibadetler daimi günahlar anlıktır. Daimi değildir günahlar daimi olduğunda sahibini dinden çıkarır. Gerekli delilleri siz zaten vermişsiniz. Günümüzde insanlar namaz oruç zekat gibi ibadetleri yerine getirmedikleri gibi haramlarıda her akşam rakı içmek zina etmek haram olan yiyecekler ve içecekler ile hemhal olmuş insanlar sırf “lailaheillallah” deikleri için msülüman kabul edilirler.

Bu koskoca bir yalan ve aldatmacıdır.
Bu lakayıtlıktır.
Bu haramzadeliktir
Bu allah ve rasulunu kaale almamaktır.

Bugün kadıköye gittim bayanların haline bir bakta gör etlerini hayvan leşleri gibi sergilemktedirler. Fakat diyenete göre yada bizim bazı ilmi olan arkadaşlarımıza göre kişi türkiyede yaşıyorsa kimliğinde islam yazıyorsa o müslümandır. Gitsinler hem kendilerini hemde cahilleri kandırsınlar. Bizim böyle anlayışlara karnımız tok ” elhemdullilah”


SAAT: 14:54

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306