Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Hadis-i Şerif (https://www.forum.medineweb.net/494-hadis-i-serif)
-   -   sünnet neden gereklidir(bir bakış açısı) (https://www.forum.medineweb.net/hadis-i-serif/48-sunnet-neden-gereklidirbir-bakis-acisi.html)

neslihan 23Haziran 2007 22:10

Sünnetin önemi nedir izah eder misiniz?

--------------------------------------------------------------------------------

Müslim, sünnetin ehemmiyetini şu şekilde özetler: Resûlullah (a.s.m.) ne zaman ve ne durumda ne söylemiş veya yapmışsa, bir peygamber olarak yapmıştır. Yaptığı her iş ve attığı her adım; dalâlet ve kötülükten uzaktır. Bütün söz ve fiilleri, Cenâb-ı Hakk'ın çizdiği çizgi üzerinde olmuş, onun gösterdiği sınırlar içinde kalmıştır. Dolayısıyla, bütün insanlar Hazret-i Peygamber'in hayatının her anını kendilerine örnek almalıdırlar. O'nun (a.s.m.) hayatı, canlı bir Kur'an-ı Kerim ve İlâhî kurallar bütünüdür.

Kur'an ve hadis kitaplarında, sünnete uymanın, dinin vazgeçilmez bir esası olduğunu kesin olarak ifade eden âyet ve hadisler pek çoktur. Bunlardan bazıları şunlardır:

Ayetler,


"Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e ve sizden olan ulü'l-emre de itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz -Allah'a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız- onu Allah'a ve Resûl'e götürün. Bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir." Nisa, 59



Tefsir alimleri "onu Allah'a ve Resulüne götürün" emrini, "Kur'an'a ve sünnete müracaat edin", şeklinde tefsir etmişlerdir.

Ebu Dâvud, Irbâd b. Sâriye'den rivayet etmiştir:


Resûlullah (S.A.) bir gün bize namaz kıldırdı, sonra yüzünü bize çevirdi, öyle beliğ bir konuşma yaptı ki, kalpler ürperdi, gözler yaş döktü. Dinleyenlerden bir adam, "Ya Resûlallah! Sanki bu veda eden birisinin konuşmasıdır. O halde bize ne gibi şeyleri vasiyet edersin", dedi. Resûlallah, "Size Allah'ın azabından korkmayı, rahmetinden ümit-var olmayı, siyah bir köle de olsa büyüklerinizi dinleyip itaat etmeyi tavsiye ederim. Biliniz ki, aranızdan benden sonra yaşayacak olanlar pek çok ihtilaflar görecekler. O zaman benim sünnetime ve doğru yolda giden râşit halifelerimin sünnetine sarılınız. Sadece bunlara yapışınız. Sakın başka yollara sapmayınız. Dinde yeni işler yapmaktan şiddetle sakınınız. Çünkü dinde yapılacak her yenilik bid'at, her bid'at ise sapıklıktır. Sapıklığın her çeşidi insanı ateşe iter." buyurdular.



Müslim, Câbir (r.a.) den rivayet etmiştir:


Resûlullah (a.s.m.) konuştuğu zaman -sanki akşama sabaha düşmanın geleceğini ihtar eden bir kumandan gibi- gözleri kızarır, sesi yükselir, gazabı artardı. Bir defasında şehadet parmağı ile ortanca parmağını uzatarak şöyle dedi: "Kıyametle aramda şu iki parmak arasındaki kadar mesafe kaldığı bir sırada ben gönderildim. Şüphesiz sözlerin en hayırlısı Allah'ın kitabı, yolların en hayırlısı da Muhammed'in yoludur. İşlerin en kötüsü, dinde yapılan mesnetsiz yeniliklerdir. Dinde yapılan her yenilik bid'attır ve her bid'at da sapıklıktır."


Buhari ve Müslim, Enes (r.a.) den rivayet etmişlerdir:


Resûlullah (a.s.m.), "Sizden hiç biriniz -ben kendisine babasından, evladından ve bütün insanlardan daha sevgili oluncaya kadar- iman etmez." buyurmuştur.

Peygamberlerde insandır ancak onlar seçilmişlerdir. Peygamberler, diğer insanlardan farklıdır. ”Onlarda bir insandı“denilip geçilemez.Evet onlarda bir insandır,ama insanlar arasından seçilmiş,korunmuş daha üstün kimselerdir.Günah işlemekten uzaktırlar.
İnsanın sıfatı; Allah'u Teâlâ (c.c.)'ya kul olmasıdır. Peygamberler elçilik vazifeleriyle Allaha kulluk vazifelerini verine getirmişlerdir. insanlar gibi yaşamışlar ve ruhlarını teslim etmişlerdir. İnsan- ı kamil olmak için Allaha yakın bir kul olmak için onların yaşayışlarınızı örnek almamız gerekir. Elbet onlar gibi tamamen olamayız ancak Allaha yakın olmanın yolu onların izinden yürümekle sağlanır. Onlar Allahı bulma da ve yakın olmada bize rehberlerdir, örneklerdir.

Bizim için iki sıfatı da önemlidir zira bunlar ayrıştırılamaz. Onları düşünürken onları örnek alırken Onların Peygamber olduklarını da unutmamak gerekir çünkü Peygamberliklerinden ötürü bizden daha fazla ibadet etmişler etmekle yükümlü tutulmuşlardır. Onları sadece insan olarak değerlendirirsek bütün ibadetlerini gerçekleştirmemiz gerekir. Onlara farz olan bazı ibadetler bize farz değildir bunları da göz ardı etmemeliyiz. Amam bizim için ön planla olan insan olan sıfatlarıdır.

Ete aşık olunmaz, allah için Allah sevdiği yarattığı için bi şeyi sevmek gerekir. Peygamberler de sevilmeyecek insanlar değillerdir. Allah onları üstün vasıflarla süslediği için kendine yakın kıldığı için biz de onları severiz sevmeliyiz..

Sünnet çeşitleri nelerdir?

Sünnet ikiye ayrılır:
1- Sünnet-i hüda
2- Sünnet-i zevaid

1-Sünnet-i hüda:
Buna sünnet-i müekkede de denir. İslam dininin şiarıdır, başka dinlerde yoktur. Peygamber efendimiz bunları devamlı yapmış, nadiren terk etmiş ve terk edenlere de bir şey dememiştir. Ara sıra terk ettiği sünnetlere de (gayri müekkede) denir. Müekked sünneti, özürsüz [mazeretsiz] devamlı terk etmek mekruhtur, küçük günah olur. Namaz içindeki müekked sünnetleri terk etmek ise tahrimen mekruhtur. (Redd-ül Muhtar)

Dinimizin bütün hükümleri Kur'an-ı kerimden çıkmaktadır. Bu hükümler üç kısımdır:
a- Manaları açık olan ve ilim ehli tarafından bildirilen hükümlerdir. [Allah birdir gibi]

b- Müctehidler tarafından ictihadla çıkarılan hükümlerdir. [Abdestin farzının, Hanefi’de dört, Hanbeli’de on olması gibi.]

c- Bir kısmı ise çok gizlidir. Allahü teâlâ bildirmedikçe anlaşılamaz. Bunlar sadece Peygamber efendimize bildirilmiştir. Bu hükümler de Kur'an-ı kerimden çıkartılıyor ise de, Peygamber efendimiz tarafından açıklandığı için bunlara (Sünnet) denir. (Mektubat-ı Rabbani c.2, m. 55)

Ezan okumak, cemaatle namaz kılmak gibi sünnetler (Sünnet-i hüda)dır. (Hadika)

2-Sünnet-i zevaid:
Peygamber efendimizin, ibadet olarak değil de âdet olarak devamlı yaptığı şeylere denir. Zevaid sünnetleri terk etmek mekruh değildir. Peygamber efendimizin giyiniş şekli, iyi şeyleri yapmaya sağdan başlaması gibi şeyleri sünnet-i zevaiddir. (Redd-ül Muhtar)

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Farza bağlı olan ve olmayan sünnet vardır. Farzdaki sünnetin aslı Allah’ın kitabındadır. Bu sünneti, [sünnet-i hüda’yı] almak hidayet, terki ise dalalettir. Diğer sünneti [sünnet-i zaide’yi] almak fazilet, terki ise günah değildir.) [Taberani]

Peygamber efendimizin böyle âdet olarak yaptığı şeyleri yapmamak bid'at değildir. Bunları yapıp yapmamak, ülkelerin ve insanların âdetlerine bağlı olup, dini hükümler değildir. Her ülkenin âdeti başka başkadır. Hatta bir ülkenin âdeti zamanla değişir. Bununla beraber, âdete bağlı şeylerde de [Bir mazeret yoksa] Resulullaha tâbi olmak, dünya ve ahirette insana çok şey kazandırır ve çeşitli saadetlere yol açar. (Mektubat-ı Rabbani c.2, m.55)

Kitab ve Sünnet denilince, buradaki sünnet, hadis-i şerifler demektir. Farz ve Sünnet denince, buradaki sünnet, Peygamber efendimizin farz olmayarak yaptığı işler demektir. Sünnet, yalnız olarak kullanılınca (İslamiyet) demektir. Bu sünnete uyanlara (Ehl-i sünnet) denir. (Cevhere)

Şeyh-ul-islam İbni Kemal Paşazade hazretleri, (Şerh-ı hadis-i erbain) kitabında, (Sünnetimi terk edene şefaatim haram oldu) hadis-i şerifini açıklarken buyuruyor ki: Bu hadis-i şerifteki sünnet, İslamiyet demektir. Çünkü mümin, büyük günah işlese de şefaatten mahrum kalmaz. Nitekim hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ümmetimden, büyük günah işleyenlere şefaat edeceğim.) [Ebu Davud]
Görüldüğü gibi Ehl-i sünnetten ayrılanlar şefaate kavuşamayacaklardır. (Şir’a)

(Ümmetimin arasında fitne, fesat yayıldığı zaman, sünnetime sarılana yüz şehid sevabı vardır) hadis-i şerifi, fitne zamanında, ehl-i sünnet ve cemaat itikadında olup, beş vakit namazı cemaat ile kılana yüz şehid sevabı verileceğini bildirmektedir. (Rıyad-un-nasıhin)

Bunun için, önce ehl-i sünnete uygun iman etmek, sonra haramlardan sakınmak, sonra farzları yapmak, sonra mekruhlardan sakınmak, sonra müekked sünnetleri, daha sonra da müstehapları yapmak gerekir.
...................[hr]Sünnet kelimesi de yerine göre, farklı anlamlarda kullanılır:
1- Kitab ve sünnet ifadesindeki sünnet, hadis-i şerifler demektir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Allahın kitabına, Peygamberin sünnetine sarılırsanız hiç sapıtmazsınız.) [Hakim]
2- Farz ve sünnet ifadesindeki sünnet, Resulullahın emirleri demektir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Ümmetim bozulunca, sünnetime uyana şehit sevabı verilir.) [Hakim]
3- Sünnet, yalnız olarak kullanılınca, genelde İslâmiyet anlaşılır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Bir zaman gelecek ki, ortalık bozulduğu zaman sünnetime [İslamiyete] tutunmak avuçta ateş tutmak gibi olacaktır.) [Hâkim]
4- Sünnet, yol, çığır, gibi manalara da gelir. Mesela sünnet-i hasene iyi çığır, sünnet-i seyyie kötü çığır demektir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Bir kimse, sünnet-i hasene çıkarırsa, [iyi bir çığır açarsa] onun sevabı ve kıyamete kadar onunla amel edenlerin sevabı kadar sevab alır. Bir kimse de sünnet-i seyyie çıkarırsa, [kötü bir çığır açarsa] onun günahı ve kıyamete kadar onu işleyenlerin günahı kadar günah kazanır.) [Müslim]
Sünnet, yol demektir. (Sünnetullah), Allahın yolu demektir. (Sünnet-i Resulullah), Resulullahın yolu demektir. Sahabilerin de sünneti olur. (Hz. Ömer’in sünneti), (Hz. Ali’nin sünneti) gibi. Nitekim hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Sünnetime ve hulefa-i raşidinin sünnetine sımsıkı sarılın!) [Buharî]
Sünnet, âdet, kanun manalarına da gelir. Mesela, Allahın sünneti; Allahın kanunu demektir. Bu Kur’an-ı kerimde sünnetullah olarak geçmektedir. (Allah’ın sünnetinde [kanununda] asla bir değişiklik bulamazsın.) buyuruluyor. (Ahzab 62, Fetih 23, Fatır 43)
5- Ehl-i sünnet, kurtuluş fırkasının adıdır. İmam-ı Rabbanî hazretleri buyurdu ki: Tirmizî’nin bildirdiği hadis-i şerifte, (Ümmetim 73 fırkaya ayrılır, 72’si cehenneme gider, yalnız bir fırka kurtulur. Bu fırka, benim ve Eshabımın yolunda gidenlerdir) buyuruldu. Bu fırkaya (Ehl-i sünnet vel cemaat) denir. Sünnet, sünneti zevaid ve sünneti hüda diye ikiye ayrılır. Zevaid, adetlerle ilgili sünnetlerdir. Sünnet-i hüda ise, ezan ve cemaatle namaz kılmak gibi İslam dinine mahsustur. Ayrıca sünnetler, müekkede ve gayri müekkede diye de ikiye ayrılır.


Hanefi fukahasina göre; amel açisindan, sünnet iki çesittir. Birincisi: Uyulmasi hidayet, terki dalalet olan sünnet (Sünnet-i Hüda) Ikincisi: Uyulmasi güzel, terki mübah olan sünnettir. Buna sünnet-i zevaid denilir. Mesela: Bayram namazi, ezan, ve kamet gibi sünnetler; "Sünnet-i Hüda" olarak nitelendirilmistir. Sünnet-i Zevaid ise fer'i meseleleri içine alir. Mesela: Resul-i Ekrem (sav) savasa giderken deveye binmistir. Hayatinda hiç deveye binmeyen kimse, sünnete muhalefet etmis sayilmaz. Zira deve, o zamana ait bir ulasim vasitasidir. Diger sualinize gelince: Imam-i Serahsi; Resul-i Ekrem (sav)'in "-Benim ve rasid halifelerimin sünnetine sariliniz" hadisini zikretmis ve Rasid halifelerin tatbikatinin da delil oldugunu belirtmistir. Bahsin devaminda : "-Bize (hanefilere) göre sünnetten murad; Resul-i Ekrem (sav)'in ve ondan sonra gelen rasid halifelerin icraatidir. Imam-i Safii demistir ki; mutlak olarak sünnet denildigi zaman, sadece Resulullah (sav)'in sünneti anlasilir. Bize göre; sünnet lafzinin, sadece bununla sinirlandirilmasi sart degildir. Zira selef; Hz. Ebubekir (ra) ve Hz. Ömer'in (ra) tuttugu yola dahi sünnet diyorlardi" (1) diyerek, konuyu izah etmistir. Meselenin özü budur.

enes 23Haziran 2007 22:57

RE: sünnet neden gereklidir(bir bakış açısı)
 
doğrusu zaman kardeşimizin sorduğu soruyu bende merak ettim.neslihan kardeşim izah etmiş ama tatmin olmadım ben.düşünceli
benim bildiğim veya bilmek istediğim;peygamberimizin İNSAN OLAN,PEYGAMBER OLAN sünnetleri vardır.insan olan sünnetler bağlayıcı değil ama yapılması mustehap olan sünnetlerdir.ama diğer sünnet vahiyle bağlantılı olduğu için YAPILMASI GEREKEN sünnetlerdir.kesin bilgidir demiyorum yanılabilirim tabi ki..

Medine-web 23Haziran 2007 23:07

RE: sünnet neden gereklidir(bir bakış açısı)
 
(Farza bağlı olan ve olmayan sünnet vardır.
Farzdaki sünnetin aslı Allahın kitabındadır.
Bu sünneti, [sünnet-i hüdayı] almak hidayet, terki ise dalalettir.
Diğer sünneti [sünnet-i zaideyi] almak fazilet, terki ise günah değildir.) [Taberani]
Bunun için, önce ehl-i sünnete uygun iman etmek, sonra haramlardan sakınmak, sonra farzları yapmak, sonra mekruhlardan sakınmak, sonra müekked sünnetleri, daha sonra da müstehapları yapmak gerekir.
burada bağlayıcı olan sünneti hudayıdır yani müekkeddir.bu vahy ile bağlantılı olduğundan,asıl sünnet budur.arkadaşların peygamberi olan taraf dedikleri budur.
zaide olan sünnet ise,daha çok insani olan sünnetlerdir.giyim kuşam yemekler zevkler vs..
neslihan kardeşimizin dile getirdiği gibi doğrusu her ikiside bize örnektir.bize yakışan uymaktır.çünkü hz resul vahy terbiye ve kontrolunde yetişmiştir.
zaideyı terk günah olmamakla birlikte,terkinde burukluk vardır.

Medine-web 23Haziran 2007 23:24

RE: sünnet neden gereklidir(bir bakış açısı)
 
2-Sünnet-i zevaid:
Peygamber efendimizin, ibadet olarak değil de âdet olarak devamlı yaptığı şeylere denir. Zevaid sünnetleri terk etmek mekruh değildir. Peygamber efendimizin giyiniş şekli, iyi şeyleri yapmaya sağdan başlaması gibi şeyleri sünnet-i zevaiddir. (Redd-ül Muhtar)
evet aynen.

neslihan 23Haziran 2007 23:42

RE: sünnet neden gereklidir(bir bakış açısı)
 
yok daha olmadı yeni başladım:) Eksiklerimi gideriyorum Allah razı olsun...
........................
Sünnet: Resulü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimizin farz olmayarak yaptığı işlerdir. Müekked sünnet ve gayr-i müekked sünnet kısımlarına ayrılır. .Sünnetin çoğulu "Sünen"dir.
Sünnet-i Müekkede (Müekket, kuvvetli sünnet): Peygamber Efendimizin devam edip de pek az yapmadıkları ibadetlerdir. Sabah, öğle ve akşam namazlarının sünnetleri gibi...
İslam dininde önemle benimsenen ezan, ikamet ve cemaate devam gibi sünnetlere "Sünen-i Hüda" denir. Bunlar da birer müekked sünnettir.
Gayr-i Müekked Sünnet: Peygamber Efendimizin ibadet maksadı ile bazan yapmış oldukları şeylerdir. Yatsı ve ikindi namazlannın ilk sünnetleri gibi...
Peygamber Efendimizin yiyip içmeleri, giyinip kuşanmaları, oturup kalkmaları gibi, kendi öz hallerine ait işlere de, "Sünen-i Zevaid" adı verilmiştir. Bunlar da birer gayr-i müekked sünnet demektir.
Müekked sünnetlerle "Sünnet-i Hüda" adı verilen sünnetlerin yapılmasında sevab vardır. Kasden terk edilmelerinde azab yoksa da, ayıplama vardır. Gayr-i müekked ile "Zevaid" sünnetlerin yapılması çok güzeldir. Sevgili peygamberimize uymanın bir nişanı olduğundan, bunları yapmak sevaba ve Peygamberimizin şefaatına kavuşmaya bir yoldur. Bunların yapılmaması azarlanmayı gerektirmez. İşte bunlar sünnetlerin hükümleridir.
Ashab-ı Kiram'ın hal ve tutumlarına, onların izledikleri zühd ve takva yollarına da, biz Hanefîlerce sünnet denir.

neslihan 23Haziran 2007 23:55

RE: sünnet neden gereklidir(bir bakış açısı)
 
Allahû Teâla'nın (cc) en güzel misal (usvetûn hasenetûn) olarak vasıflanırdığı Resûl-i Ekrem'e (sav) itaat etmek farz, muhalefet ise haramdır.. İmam-ı Gazali "Küfrü" şöyle tarif etmiştir: "Resûl-i Ekrem (sav)'in getirdiği haberlere inanmamak, onları yalanlamak küfürdür"(48). Bu tarifte hem Kur'an-ı Kerim, hem de sünnet birlikte zikredilmiştir. Mütevatir sünnet'in inkârının "Küfür" olduğu hususunda; ehl-i sünnet ulemâsının ittifak ettiği malûmdur.(49)

Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Şüphesiz ki bana bir kitap ve onunla birlikte bir benzeri verildi"(50) Hadis-i Şerifini esas alan İslâm ulemâsı; "Cebrail Kur'an-ı Kerim'i getirdiği gibi, sünneti de Resûl-i Ekrem (sav)'e ta'lim ettirmiştir"(51) hükmünü beyan etmiştir. Kur'an-ı Kerim'de "Kitap ve hikmet" bir arada zikredildiği sabittir. .(52)

İmam-ı Şafii (rha) kitap ve hikmet'in bir arada beyan edildiği ayet-i kerimeleri zikrettikten sonra şunları kaydediyor. [/color]
Hanefi fûkahası; adil, sikâ ve hadis rivayeti ile meşhur olan fakih bir ravi'nin, haber-i vahid durumunda olan (Yani sadece bir kimse tarafından rivayet edilen) hadisin de, kat'i bir hüccet olduğu hususunda ittifak etmiştir.(54) Fakih olan ashabın,tabiûnunu ve etba-ı tabiûnun; kimden aldığını belirtmeden yaptığı rivayetlerle (Mürsel hadislerle) amel edilir.

Kur'an-ı Kerim'de:
Meselâ: Kur'an-ı Kerim'de "Zekât" farz kılınmıştır. Ancak hangi mal'dan, hangi süre içerisinde ve ne miktarda verileceği zikredilmemiştir. Resûl-i Ekrem (sav) Zekâtla ilgili bütün hükümleri izah etmiştir. Yine "Hacc" ibadeti; Kur'an-ı Kerim'de mücmel bir ayet-i kerime ile farz kılınmıştır. Bu ibadetin bütün farzları, vacipleri ve nasıl edâ edileceği Resûl-i Ekrem (sav) tarafından izah edilmiştir. Yine "Cum'a Namazı" Kur'an-ı Kerim'de mücmel bir ayet-i kerime ile farz kılınmış; hangi şartlarda ve ne şekilde edâ edileceğini Resûl-i Ekrem (sav) öğretmiştir. Misalleri daha da çoğaltmak mümkündür.

Resûl-i Ekrem (sav) döneminde bir gurup kimse;
. Bunun üzerine Peygamberimiz (sav):[color=purple]
Esasen Allahû Teâla (cc)'nın: "Bir de peygamber size ne verdiyse (her ne emir verirse) onu tutun, nehyettiğinden de sakının"(57) emrini verdiği malûmdur. İbn-i Huzeyme (rha) "Din hususunda Resûl-i Ekrem (sav)'e itaat etmenin farz , şahsi reyle karşı çıkmanın haram olduğunu" El Ahzab Sûresi'nin 36.ncı ayet-i kerimesini zikrederek beyan etmekteir..(58)

[/color]:
[hr] İmam-ı Şafii (rha) kitap ve hikmet'in bir arada beyan edildiği ayet-i kerimeleri zikrettikten sonra şunları kaydediyor: "Bu ayet-i kerime'lerde Allahû Teâla (cc) "Kitap ve Hikmet'i" zikretmektedir. Kitap'tan maksad Kur'an-ı Kerim'dir. Kur'an ilmine vakıf, itimad ettiğim alimlere göre hikmet ise Resûl-i Ekrem (sav)'in sünnetidir. Zira Kur'an-ı Kerim bir zikirdir. Hikmet ise ona tabi kılınmıştır. Allahû Teâla (cc) kitabı ve hikmeti öğretmekle kullarına verdiği nimeti hatırlatmaktadır. Bu husus dikkate alınırsa hikmetin Resûl-i Ekrem (sav)'in sünnetinden başka birşey olduğunu söylemek doğru değildir."(
[hr]Sünnet-i Müekkede (Müekked, kuvvetli sünnet)

Peygamber Efendimizin devam edip de pek az yapmadıkları ibadetlerdir. Sabah, öğle ve akşam namazlarının sünnetleri gibi...

İslâm dininde önemle benimsenen ezan, ikamet ve cemaate devam gibi sünnetlere "Sünen-i Hüda" denir. Bunlar da birer müekked sünnettir.


Gayr-i Müekked Sünnet

Peygamber Efendimizin ibadet maksadı ile bazan yapmış oldukları şeylerdir: Yatsı ve İkindi namazlarının ilk sünnetleri gibi...

Peygamber Efendimizin yiyip içmeleri, giyinip kuşanmaları, oturup kalkmaları gibi, kendi öz hallerine ait işlere de, "Sünen-i Zevaid" adı verilmiştir. Bunlar da birer gayr-i müekked sünnet demektir.

Müekked sünnetlerle "Sünnet-i Hüda" adı verilen sünnetlerin yapılmaşında sevab vardır. Kasden terk edilmelerinde azab yoksa da, ayıplama vardır. Gayr-i müekked ile "Zevaid" sünnetlerin yapılması çok güzeldir. Sevgili peygamberimize uymanın bir nişanı olduğundan, bunları yapmak sevaba ve Peygamberimizin şefaatına kavuşmaya bir yoldur. Bunların yapılmaması azarlanmayı gerektirmez. İşte bunlar sünnetlerin hükümleridir.

Ashab-ı Kiram´ın hal ve tutumlarına, onların izledikleri zühd ve takva yollarına da, biz Hanefilerce sünnet denir.
[hr] Peygamber efendimiz bu yaptıklarını ya ibadet olarak veya âdet olarak yapardı. Âdet olarak yaptıklarına sünnet-i zevaid denir. Uzun entari giymesi, saçlarını uzatması veya kısaltması, sakal bırakması gibi. Bir kimse, (Peygamberimiz, kadınlar gibi entari, uzun gömlek giyermiş) diyerek alay etse, imanı gider. Yahut sakalı beğenmeyen veya sünnete uygun sakalı olana çember sakallı, top sakallı diye hakaret eden kâfir olur. Çünkü Peygamber efendimizin yaptığı işleri yani sünnetini, beğenmemiş olur. Halbuki Allahü teâlânın bütün insanların en üstünü olarak yarattığı ve âlemlere rahmet olarak gönderdiği Peygamberini beğenmemek, Allah'ı beğenmemek olur. (Niye böyle Peygamber gönderdin) demek olur. Allah'ı beğenmeyenin de kâfir olacağı pek açıktır. Kur'an-ı kerimde, Peygamber efendimizin emrettiğini yapmak, yasakladığından kaçmak gerektiği bildiriliyor. (Haşr 7)

İbadete ait hükümler zamanla değişmez. İbadetleri değiştirmek, dini değiştirmek olur, dinsizlik olur. Bir kâfir, bir söz ile [kelime-i şehadet getirerek] müslüman olur. Bir müslüman da küfre düşürücü bir söz ile kâfir olur. Dinimizin herhangi bir hükmünü beğenmeyen, mesela, (tesettür lüzumsuzdur) diyenin imanı gider. Resulullah efendimize uymanın önemi büyüktür. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Resule itaat eden, Allah'a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]

Peygamber efendimiz de aynı mealde buyuruyor ki:
(Bana itaat eden, Allah'a itaat etmiş olur, bana isyan eden de Allah'a isyan etmiş olur.) [Buhari]

Kur'an-ı kerimde, Resulullaha itaatin Allah'a itaat olduğu, Ona isyan edenin Allah'a isyan etmiş olduğu bildirilmekte, (Allah'a ve Resulüne itaat), (Allah ve Resulüne isyan) ifadeleri çok yerde geçmektedir. (Nisa 13-14)

........

Herkese hayırlı geceler, baya yazı okudum soru sayesinde...


SAAT: 09:05

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306