Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM GÜNCEL.::. > Üyelerimizin Tanışma Bölümü > Hafta'nın Konusu

Konu Kimliği: Konu Sahibi neslihan,Açılış Tarihi:  16Haziran 2007 (20:10), Konuya Son Cevap : 03 Mart 2012 (00:08). Konuya 66 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 24 Ocak 2009, 03:26   Mesaj No:21
Avatar Otomotik
Durumu:myfriendexport isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 6426
Üyelik T.: 23 Ocak 2009
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 2
Konular: 0
Beğenildi:0
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cvp: ALLAH RAZI OLSUN.

SN.EDİTÖR.

GÖNDERDİĞİNİZ YAZIYI ANCAK ŞİMDİ OKUYABİLDİM.
MUAZZAM TESPİTLER.
ALLAH GERÇEKTEN RAZI OLSUN.
İNŞAALLAH SİZLER GİBİ İNSANLAR ÇOĞALIR BU DÜNYADA DA BÖYLECE ZULÜM KALKAR YERYÜZÜNDEN.
SİZLER HİZMET ERBAPLARI.EVET SİZLERDEN ALLAH RAZI OLSUN.
Alıntı ile Cevapla
Alt 25 Şubat 2009, 21:40   Mesaj No:22
Medineweb Sadık Üyesi
Aysima - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Aysima isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 1390
Üyelik T.: 16 Nisan 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 685
Konular: 242
Beğenildi:20
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Nefsin kusurunu görmemek, tevbe istiğfar yolunu kapar

Şeytanın mühim bir desîsesi, insana kusurunu îtiraf ettirmemektir; tâ ki, istiğfar ve istiâze yolunu kapasın. Hem, nefs-i insâniyenin enâniyetini tahrik edip, tâ ki nefis kendini avukat gibi müdâfaa etsin, âdetâ taksirâttan takdîs etsin. Evet, şeytanı dinleyen bir nefis kusurunu görmek istemez; görse de, yüz tevil ile tevil ettirir.Nefsine nazar-ı rızâ ile baktığı için ayıbını görmez.

Ayıbını görmediği için îtiraf etmez, istiğfar etmez, istiâze etmez, şeytana maskara olur.

Nefsini ittiham eden, kusurunu görür. Kusurunu îtiraf eden, istiğfar eder. Istiğfar eden, istiâze eder. İstiâze eden, şeytanın şerrinden kurtulur. Kusurunu görmemek, o kusurdan daha büyük bir kusurdur. Ve kusurunu îtiraf etmemek, büyük bir noksanlıktır. Ve kusurunu görse, o kusur kusurluktan çıkar. Îtiraf etse, affa müstehak olur.



Lem'alar, s.83-84
__________________
''Gönlüm Sükût-u Ezber Eyledi...!''
Alıntı ile Cevapla
Alt 26 Şubat 2009, 18:01   Mesaj No:23
Medineweb Usta Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:nermin isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 1773
Üyelik T.: 09 Mayıs 2008
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:38
Mesaj: 253
Konular: 45
Beğenildi:5
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cvp: Nefsin kusurunu görmemek, tevbe istiğfar yolunu kapar

Allah razı olsun Aysima...

Rabbim bizi şeytanın şerrinden korusun inşAllah...

Alıntı ile Cevapla
Alt 08 Nisan 2009, 07:50   Mesaj No:24
Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:47
Mesaj: 4.081
Konular: 315
Beğenildi:48
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Standart Tevbe hakkında bütün konular

Tevbe; dönmek, pişman olmak demektir Yani, İslam dininin emir ve hükümleri dahilinde, haram ve yasak olan şeyleri terkedip, helâl ve mübah olan şeyleri yapmak demektirKulun işlediği günahlardan dönerek tevbe etmesi ve Allah-u Zülcelal tarafından af ve mağfiret edilmesi, dil ile kalbin birlikte pişmanlık duyarak tevbe etmesine bağlıdır
Sadece diliyle tevbe edip, kalbinde günahına devam etme yönünde bir meyil olursa bu tevbe yalancıların tevbesi olur ki Allah-u Zülcelal'in bu şekilde yapılan tevbeleri kabul etmesi mümkün değildir
Tevbe hem dil ile hem de kalp ile yapıldığı zaman ve bunun yanında daha önceden yapılmış günahlara düşmemeye azmedilmesi, tevbe eden kişinin tevbesinin kabul olunmasının en büyük alametlerindendir Çünkü Allah-u Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: "Ey iman edenler! Hepiniz toptan Allah'a tevbe ediniz, umulur ki kurtuluşa erersiniz" (Nur; 31)
Diğer bir ayet-i kerimede de şöyle buyrulmuştur: "O (Allah) kullarının tevbesini kabul eden, kötü hareketlerini bağışlayandır" (Şûra; 25)
Allah-u Zülcelal, günahkar kulunun tevbesini kabul etmekten öte bundan memnun olur, sevinç duyar Allah-u Zülcelal'in tevbe edenler için sevinmesi, çölde yiyeceğini ve bineğini kaybeden kimsenin onları bulmasından ötürü sevinmesinden daha büyüktür Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: "Allah-u Zülcelal gündüz günah işleyenlere tevbe etmeleri için gece kudret elini uzatır Gece günah işleyenlere, tevbe etmeleri için gündüz kudret elini uzatır Bu durum güneş batıdan doğuncaya kadar, devam eder"
Diğer bir hadis-i şerifte ise şöyle buyurmuştur; "Göklere kadar yükselen günah işleseniz de sonra pişman olsanız, Allah-u Zülcelal tevbenizi kabul eder" (Tirmizi: 3540)
Bütün bu zikrettiğimiz ayet ve hadislerden de anlaşılmaktadır ki tevbe farzdır Her ne olursa olsun, şüphesiz Allah-u Zülcelal tevbeleri kabul edendir Tevbesiz ölmek, imansız gitmeye sebep olabilir Hz Ali radıyallahu anh şöyle buyurmuştur: "Tevbe etmek farzdır Fakat tevbeyi gerektiren şeyleri terketmek ondan önce farzdır"
Şayet bir insan, bu ayet ve hadisleri nazar-ı itibara alırsa, hergün aldığı her nefese karşılık akıllıca bir şekilde tevbe etmelidir Bundan dolayı bütün hayırlı amellerin başında ve sonunda istiğfar etmek, amelin içinde bulunan gaflete keffarettir İşte Nakşibendi yolunun mensupları hem ibadet etmekte, hem de gafletle yapmış olduğu ibadetinin akabinde "Estağfirullah" diyerek keffaretini vermektedirler
Tevbe, saliklerin vuslata (Allah'a ulaşma) ermek için uğradıkları ilk kapıdır Taliplerin ulaştıkları ilk makamdır Tarikat çok temiz ve Allah-u Zülcelal'e vuslata mani olan şeylerden münezzeh olduğu için ancak bütün hata ve günahlarından tevbe edip, kötü fiilleri terkedenleri kabul eder Bunların dışında kalan türlü günahlara girip, isyankâr olmuş kişileri bünyesine doğrudan kabul edip barındırmaz
Seyyid Abdulkadir Geylani kuddise sırruh şöyle buyurmuştur: "Tevbe eden kimse, buluğ zamanından bu yana; kulağından, gözünden, dilinden, elinden, ayağından ve diğer bütün azalarından meydana gelen hatalarını düşünmelidir Sonra ömrünün her gününe, hatta her saatine göz atıp, kendi kendine günah defterini hatırlayarak, küçük ve büyük günahlarının hepsini mülahaza etmelidir O hatalarını işlerken yanında bulunan arkadaşlarının, hatasına yardımcı ve ortak olanları, o günahları işledikleri yerleri kendine göre başkalarının görmesinden sakladıkları; fakat:
"Kiramen kâtipleri yaptıklarınızı bilirler" (İnfitar; 11-12)
" İki melek (insanın) sağında ve solunda oturarak yaptıklarını yazmaktadırlar " (Kaf; 17)
"Allah-u Zülcelal'in insana müekkel melekleri vardır ki, önünden ve arkasından takip edip Allah-u Zülcelal'in izniyle onu hıfz ederler"
İşte bu şekilde düşünen kimse, Allah-u Zülcelal'e karşı haya edip utanır, korkar ve böylece kalbinde pişmanlık doğar Pişmanlık duyan kimse yaptıklarından dolayı acziyetini idrak eder ve hemen tevbe eder
Zinnûn-i Mısrî kuddise sırruh şöyle buyurmuştur: "Her bir âzânın tevbesi vardır Kalp ve gönlün tevbesi, şehveti terketmek için niyet etmektir Gözün tevbesi, harama bakmayıp, gözü haramdan sakındırmaktır Dilin tevbesi, kötü söz söylemekten, insanları çekiştirmekten, koğuculuk yapmaktan kaçınmaktır Kulağın tevbesi, kötü ve yaramaz sözleri dinlememesidir Ayağın tevbesi, yasak edilen kötü yerlere gitmemesidir Ağzın tevbesi, haram yemekten kendisini korumaktır Tenasül uzvunun tevbesi ise fuhuştan uzak durmaktır"
Günahları terketmek ve emirleri yerine getirmek için tevbe etmek farz; vacibleri yerine getirmek için tevbe etmek vacip, sünnetleri yerine getirmek için tevbe etmek sünnet, mekruh-u tenzihiden sakınmak için tevbe etmek mendup, vesvese ve kalbe gelen havatırdan tevbe etmek de sevap olmak üzere beş kısımdır
Tevbenin durumuna göre hükmü böyle olduğu halde, tevbeden kaçmak Allah-u Zülcelal'in af ve mağfiretinden kaçmak, rahat ve huzuru kabul etmemektir Bu da insanın kendine yapabileceği en büyük zulüm ve işkencedir
Allah-u Zülcelal bu kişiler hakkında şöyle buyurmuştur: "Kim günahına tevbe etmezse onlar zalimlerin tâ kendileridir" (Hucurat; 11) Tevbe ancak, sahibinin tevbenin ne demek olduğunu bilmesiyle sahih olur Bunun için de şu hususların bilinmesi lazımdır:
1- İnsan tevbe etmediği takdirde, günahların zulmetinden (kirinden) temizlenemeyeceğini bilmelidir
2- Tevbe etmeye muvaffak olduğu zaman sevinmelidir
3- Allah-u Zülcelal'in her an kendisinin durumunu bildiğini ve her an kalbine nazar ettiğini unutmamalıdır
Ebu Zer radıyallahu anh'ın rivayet etmiş olduğu bir hadis-i kudside şöyle buyrulmuştur: "Ey kullarım! Siz hepiniz gece ve gündüz hata işliyorsunuz Ben de bütün günahları yargılarım Şu halde günahların mağfiretini taleb edin ki günahlarınızı mağfiret edeyim" (Müslim, Bir:55)
Allah-u Zülcelal'in rububiyetini (Rablığını) ve kendi acziyetini ve ubudiyetini (kulluğunu) kabul ve idrak eden kişiler hakkında da Allah-u Zülcelal şöyle buyurmuştur: "Onlar; kötü bir iş işledikleri yahut nefislerine zulmettikleri zaman Allah'ı anıp hemen günahlarından tevbe ve istiğfar ederek mağfiret dileyenlerdir Zaten günahları, Allah'tan başka kim affedebilir? Bir de onlar işledikleri günahta, bile bile ısrar da etmezler" (Al-i İmran; 135) (Müslim,Tevbe:31) (Rad; 11) ayet-i kerimelerinde bildirildiği gibi, bir an bile uyumayan ve yorulmayan gözlerinden ve kendisini koruyan, hayır ve şerrini yazan işlerini, amellerini ve nefeslerini sayan mükerrem meleklerden, gizli ve aşikâre kalplerden geçenleri bilen Allah-u Zülcelal'den gafil bulunduğu yerlerin hepsini bir bir düşünmelidir"


Tevbe dönmek, pişman olmak demektir Yani, İslam dininin emir ve hükümleri dahilinde, haram ve yasak olan şeyleri terk edip, helâl ve mübah olan şeyleri yapmak demektir
Kulun işlediği günahlardan dönerek tevbe etmesi ve Allah-u Zülcelâl tarafından af ve mağfiret edilmesi, dil ile kalbin birlikte pişmanlık duyarak tevbe etmesine bağlıdır Sadece diliyle tevbe edip, kalbinde günahına devam etme yönünde bir meyil olursa bu tevbe yalancıların tövbesi olur ki; Allah-u Zülcelâl' in bu şekilde yapılan tevbeleri kabul etmesi mümkün değildir
Tevbenin hem dil hem de kalp ile yapılması ve bunun yanında geçmişteki günahlara düşmemeye azmedilmesi, tevbe eden kişinin tevbesinin kabul olunmasının en büyük alâmetlerindendir
Çünkü Allah-u Zülcelâl âyet-i kerimede şöyle buyurmuştur: "Ey iman edenler! Hepiniz toptan Allah'a tevbe ediniz, umulur ki kurtuluşa erersiniz" (Nur; 31) Diğer bir ayet-i kerimede de şöyle buyrulmuştur: “O (Allah) kullarının tevbesini kabul eden, kötü hareketlerini bağışlayandır” (Şûra; 25)
Allah-u Zülcelâl, günahkâr kulunun tevbesini kabul etmenin ötesinde bundan memnun olur, sevinç duyar Allah-u Zülcelâl' in tevbe edenler için sevinmesi, çölde yiyeceğini ve bineğini kaybeden kimsenin onları bulmasından dolayı sevinmesinden daha fazladır
Tevbe, bir sabun gibidir Sahibini günahların kirlerinden temizlemek suretiyle tertemiz yapar Allah-u Zülcelâl bir âyet-i kerimede: “ Tevbe eden, inanan ve yararlı iş yapan, sonra doğru yola giden kimseyi bağışlarım” ( Taha; 82) buyurmuştur
Bir kimse, günahların çirkinliğini ve sonunun ateş olduğunu bilir, Allah-u Zülcelâl'in azabına karşı kendi acizliğini hatırlarsa, günahlardan kendisini muhafaza etmeye gayret eder ve hemen tevbeye sarılır


Hiç kimse nefsinin hilelerinden emin olup tevbeyi terk etmemelidir Çünkü Allah-u Zülcelâl bir âyet-i kerimede: “Fakat, insan ileriye doğru daima kötülük yapmak ister” (Kıyame; 5) buyurmuştur Onun için insan daima kendisini kontrol altında tutmalı, daima tevbe üzere bulunmalıdır
Peygamber Efendimiz (SAV)' de bir hâdis-i şeriflerinde: “Her kim, tevbe etmeye devam ederse, Allah da onun sıkıntısını neşeye çevirir, darlığına bir çıkış yolu bulur ve ummadığı bir yerden onu rızıklandırır”
Tevbe, bütün müminlere farzdır İnsan tevbe ettikten sonra kendisini bütün hata ve günahlardan uzak tutmaya gayret etmelidir Bu nedenle Hz Ali (RA) demiştir ki: “Tevbe etmek farzdır Fakat tevbe etmeyi gerektiren şeyleri terk etmek ondan önce farzdır” (Buhari, Tirmizi) buyurmuştur
Alıntı ile Cevapla
Alt 08 Nisan 2009, 07:51   Mesaj No:25
Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:47
Mesaj: 4.081
Konular: 315
Beğenildi:48
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Standart RE: Tevbe hakkında bütün konular

Tevbe Hakkında Ayet-i Kerime'ler

BAKARA SÛRESİ
(37) Derken, Adem (vahy yoluyla) Rabbinden birtakım kelimeler aldı, (onlarla amel edip Rabb'ine yalvardı O da) bunun üzerine tövbesini kabul etti Şüphesiz o, tövbeleri çok kabul edendir, çok bağışlayandır

BAKARA SÛRESİ
(54) Mûsâ kavmine dedi ki: "Ey kavmim! Sizler, buzağıyı ilah edinmekle kendinize yazık ettiniz Gelin yaratıcınıza tövbe edin de nefislerinizi öldürün (kendinizi düzeltin) Bu, Yaratıcınız katında sizin için daha iyidir Böylece Allah da onların tövbesini kabul etti Çünkü o, tövbeleri çok kabul edendir, çok merhametlidir"

BAKARA SÛRESİ
(128) "Rabbimiz! Bizi sana teslim olmuş kimseler kıl Soyumuzdan da sana teslim olmuş bir ümmet kıl Bize ibadet yerlerini ve ilkelerini göster tövbemizi kabul et Çünkü sen, tövbeleri çok kabul edensin, çok merhametli olansın"

BAKARA SÛRESİ
(160) Ancak tövbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar (lanetlenmekten) kurtulmuşlardır Çünkü ben onların tövbelerini kabul ederim Zira ben tövbeleri çok kabul edenim, çok merhamet edenim

BAKARA SÛRESİ
(187) Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı Onlar, size örtüdürler, siz de onlara örtüsünüz Allah (Ramazan gecelerinde hanımlarınıza yaklaşarak) kendinize zulmetmekte olduğunuzu bildi de tövbenizi kabul edip sizi affetti Artık eşlerinize yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazıp takdir etmiş olduğu şeyi arayın Şafağın aydınlığı gecenin karanlığından ayırt edilinceye (tan yeri ağarıncaya) kadar yiyin, için Sonra da akşama kadar orucu tam tutun Bununla birlikte siz mescitlerde itikafta iken eşlerinize yaklaşmayın Bunlar, Allah'ın koyduğu sınırlardır Bu sınırlara yaklaşmayın Allah, kendine karşı gelmekten sakınsınlar diye, âyetlerini insanlara böylece açıklar

BAKARA SÛRESİ
(222) Sana kadınların ay halini sorarlar De ki: "O bir ezadır (rahatsızlıktır) Ay halinde kadınlardan uzak durun Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın Temizlendikleri vakit, Allah'ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın Şüphesiz Allah çok tövbe edenleri sever, çok temizlenenleri sever"

BAKARA SÛRESİ
(279) Eğer böyle yapmazsanız, Allah ve Rasûlüyle savaşa girdiğinizi bilin Eğer tövbe edecek olursanız, ana paralarınız sizindir Böylece siz ne başkalarına haksızlık etmiş olursunuz, ne de başkaları size haksızlık etmiş olur

ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ
(89) Ancak bundan sonra tövbe edip kendilerini düzeltenler müstesnadır Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir

ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ
(90) Şüphesiz iman ettikten sonra inkar eden, sonra da inkarda ileri gidenlerin tövbeleri asla kabul edilmeyecektir İşte onlar sapıkların ta kendileridir

ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ
(128) Bu işte senin yapacağın bir şey yoktur Allah, ya tövbelerini kabul edip onları affeder, ya da zalim olduklarından dolayı onlara azap eder

NİSÂ SÛRESİ
(16) Sizlerden fuhuş (zina) yapanların her ikisini de incitip kınayın Eğer onlar tövbe edip ıslah olurlarsa onları incitip kınamaktan vazgeçin Çünkü Allah tövbeleri çok kabul edendir, çok merhamet edendir

NİSÂ SÛRESİ
(17) Allah katında (makbul) tövbe, ancak bilmeyerek günah işleyip sonra çok geçmeden tövbe edenlerin tövbesidir İşte Allah bunların tövbelerini kabul buyurur Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir

NİSÂ SÛRESİ
(18) Yoksa, (makbul) tövbe, kötülükleri (günahları) yapıp yapıp da kendisine ölüm gelip çatınca, "İşte ben şimdi tövbe ettim" diyen kimseler ile kâfir olarak ölenlerinki değildir Bunlar için ahirette elem dolu bir azap hazırlamışızdır

NİSÂ SÛRESİ
(26) Allah, size (hükümlerini) açıklamak, size, sizden öncekilerin yollarını göstermek ve tövbelerinizi kabul etmek istiyor Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir

NİSÂ SÛRESİ
(27) Allah, sizin tövbenizi kabul etmek istiyor Şehvetlerine uyanlar ise sizin büyük bir sapıklığa düşmenizi istiyorlar

NİSÂ SÛRESİ
(64) Biz her peygamberi sırf, Allah'ın izni ile itaat edilmek üzere gönderdik Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah'tan günahlarının bağışlamasını dileseler ve Peygamber de onlara bağışlama dileseydi, elbette Allah'ı tövbeleri çok kabul edici ve çok merhametli bulacaklardı

NİSÂ SÛRESİ
(92) Bir müminin bir mümini öldürmesi olacak şey değildir Ancak yanlışlıkla olması başka Kim bir mümini yanlışlıkla öldürürse bir mü'min köleyi azad etmesi ve bağışlamadıkları sürece ailesine diyet ödemesi gerekir (Öldürülen kimse) mü'min olur ve düşmanınız olan bir topluluktan bulunursa, mü'min bir köle azad etmek gerekir Eğer sizinle kendileri arasında antlaşma bulunan bir topluluktan ise ailesine verilecek bir diyet ve mü'min bir köle azad etmek gerekir Bunlara imkan bulamayanın, Allah tarafından tövbesinin kabulü için iki ay ardarda oruç tutması gerekir Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir

NİSÂ SÛRESİ
(146) Ancak tövbe edenler, durumlarını düzeltenler, Allah'ın kitabına sarılanlar ve dinlerini Allah'a has kılanlar müstesnadır Bunlar mü'minlerle beraberdirler Allah mü'minlere büyük bir mükafat verecektir

MÂİDE SÛRESİ
(34) Ancak onları ele geçirmenizden önce tövbe edenler bunun dışındadırlar Artık Allah'ın çok bağışlayıcı, çok merhamet edici olduğunu bilin

MÂİDE SÛRESİ
(39) Her kim de işlediği zulmünün arkasından tövbe edip durumunu düzeltirse kuşkusuz, Allah onun tövbesini kabul eder Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir

MÂİDE SÛRESİ
(71) (Bu yaptıklarında) bir bela olmayacağını sandılar da kör ve sağır kesildiler Sonra (tövbe ettiler), Allah da onların tövbesini kabul etti Sonra yine onlardan çoğu kör ve sağır kesildiler Allah onların yaptıklarını hakkıyla görendir

MÂİDE SÛRESİ
(74) Hâlâ mı Allah'a tövbe etmezler ve ondan bağışlanma istemezler? Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir

EN'ÂM SÛRESİ
(54) Âyetlerimize iman edenler sana geldikleri zaman de ki: "Selam olsun size! Rabbiniz kendi üzerine rahmeti (merhameti) yazdı Şöyle ki: Sizden kim cahillikle bir kabahat işler de sonra peşinden tövbe eder, kendini düzeltirse (bilmiş olun ki) O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir"

EN'ÂM SÛRESİ
(43) Hiç olmazsa onlara azabımız geldiği zaman yakarıp tövbe etselerdi ya Fakat (onu yapmadılar) kalpleri katılaştı Şeytan da yapmakta olduklarını zaten onlara süslü göstermişti

EN'ÂM SÛRESİ
(42) Andolsun, senden önce bir takım ümmetlere de peygamberler gönderdik (Peygamberlerini dinlemediler) Sonunda, yalvarsınlar da tövbe etsinler diye onları şiddetli yoksulluk ve darlıklarla yakaladık

A'RÂF SÛRESİ
(153) Kötülükleri işleyip de sonra ardından tövbe edenler ile iman (larında sebat) edenlere gelince şüphe yok ki, Rabbin ondan (tövbeden) sonra elbette çok bağışlayandır, çok merhamet edendir

A'RÂF SÛRESİ
(143) Mûsa, belirlediğimiz yere (Tûr’a) gelip Rabbi de ona konuşunca, “Rabbim! Bana (kendini) göster, sana bakayım” dedi Allah da, “Beni (dünyada) katiyen göremezsin Fakat (şu) dağa bak, eğer o yerinde durursa sen de beni görebilirsin” dedi Rabbi dağa tecelli edince onu darmadağın ediverdi Mûsâ da baygın düştü Ayılınca, “Seni eksikliklerden uzak tutarım Allah’ım! Sana tövbe ettim Ben inananların ilkiyim” dedi

TEVBE SÛRESİ
(3) Hacc-ı ekber gününde1, Allah ve Resûlünden bütün insanlara bir bildiridir: Allah ve Resûlü, Allah'a ortak koşanlardan uzaktır Eğer tövbe ederseniz, bu sizin için hayırlıdır Ama yüz çevirirseniz, şunu iyi bilin ki, siz Allah'ı âciz bırakabilecek değilsiniz İnkârcılara, elem dolu bir azabı müjdele!

TEVBE SÛRESİ
(5) Haram aylar çıkınca bu Allah'a ortak koşanları artık bulduğunuz yerde öldürün, onları yakalayıp hapsedin ve her gözetleme yerine oturup onları gözetleyin Eğer tövbe ederler, namazı kılıp zekâtı da verirlerse, kendilerini serbest bırakın Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir

TEVBE SÛRESİ
(11) Fakat tövbe edip, namazı kılar ve zekâtı verirlerse, artık onlar sizin din kardeşlerinizdir Bilen bir kavme âyetleri işte böyle ayrı ayrı açıklarız

TEVBE SÛRESİ
(15) Onlarla savaşın ki, Allah onlara sizin ellerinizle azap etsin, onları rezil etsin, onlara karşı size yardım etsin, mü'min topluluğun gönüllerini ferahlatsın ve onların kalplerindeki öfkeyi gidersin Allah dilediğinin tövbesini kabul eder Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir

TEVBE SÛRESİ
(27) Sonra Allah, bunun ardından yine dilediği kimsenin tövbesini kabul eder Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir

TEVBE SÛRESİ
(74) Bir şey söylemediklerine dair Allah'a yemin ediyorlar Halbuki o küfür sözünü söylediler ve (sözde) müslüman olduktan sonra inkar ettiler Ayrıca başaramadıkları şeye (peygamberi öldürmeye) de yeltendiler Sırf, Allah ve Resûlü kendi lütfu ile onları zengin kıldığı için intikam almaya kalktılar Eğer tövbe ederlerse kendileri için hayırlı olur Şayet yüz çevirirlerse Allah onları dünyada ve ahirette elem dolu bir azaba çarptıracaktır Artık onlar için yeryüzünde ne bir dost ne de bir yardımcı vardır

TEVBE SÛRESİ
(102) Diğer bir kısmı ise, günahlarını itiraf ettiler Bunlar salih amelle kötü ameli birbirine karıştırmışlardır Umulur ki Allah tövbelerini kabul eder Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir

TEVBE SÛRESİ
(104) Onlar, kullarının tövbesini kabul edenin ve sadakaları alanın Allah olduğunu; tövbeyi çok kabul edenin, çok merhametli olanın Allah olduğunu bilmediler mi?

TEVBE SÛRESİ
(106) (Sefere katılmayanlardan) diğer bir kısmı da, Allah'ın emrine bırakılmışlardır Bunlara ya azap eder ya da tövbelerini kabul eder Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir

TEVBE SÛRESİ
(112) Bunlar, tövbe edenler, ibâdet edenler, hamdedenler, oruç tutanlar, rükû' ve secde edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah'ın koyduğu sınırları hakkıyla koruyanlardır Mü'minleri müjdele

TEVBE SÛRESİ
(117) Andolsun Allah; Peygamber ile içlerinden bir kısmının kalpleri eğrilmeğe yüz tuttuktan sonra, sıkıntılı bir zamanda ona uyan muhacirlerle ensarın tövbelerini kabul etmiştir Evet, onların tövbelerini kabul etmiştir

TEVBE SÛRESİ
(118) Savaştan geri kalan üç kişinin de tövbelerini kabul etti Yeryüzü bütün genişliğine rağmen onlara dar gelmiş, vicdanları da kendilerini sıktıkça sıkmış, böylece Allah(ın azabın)dan yine ona sığınmaktan başka çare olmadığını anlamışlardı Sonra (eski hallerine) dönsünler diye, onların tövbelerini de kabul etti Şüphesiz Allah, tövbeyi çok kabul eden ve çok merhamet edendir

TEVBE SÛRESİ
(126) Görmüyorlar mı ki, onlar her yıl bir veya iki kere belaya çarptırılıp imtihan ediliyorlar Sonra ne tövbe ederler, ne de ibret alırlar

HÛD SÛRESİ
(3) Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra da O'na tövbe edin ki sizi belirlenmiş bir süreye (ömrünüzün sonuna) kadar güzel bir şekilde yararlandırsın ve her fazilet sahibine faziletinin karşılığını versin Eğer yüz çevirirseniz, ben sizin adınıza büyük bir günün azabından korkuyorum

HÛD SÛRESİ
(52) "Ey kavmim! Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra ona tövbe edin ki, üzerinize bol bol yağmur göndersin ve gücünüze güç katsın Günahkârlar olarak yüz çevirmeyin"

HÛD SÛRESİ
(61) Semûd kavmine de kardeşleri Salih'i peygamber gönderdik Dedi ki: "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin Sizin ondan başka hiçbir ilahınız yok O sizi yeryüzünden (topraktan) yarattı ve sizi oranın imarında görevli (ve buna donanımlı) kıldıÖyle ise ondan bağışlanma dileyin; sonra da ona tövbe edin Şüphesiz Rabbim yakındır ve dualara cevap verendir

HÛD SÛRESİ
(90) "Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra ona tövbe edin Şüphesiz Rabbim çok merhametlidir, çok sevendir"

HÛD SÛRESİ
(112) Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar Hak ve adalet ölçülerini aşmayın Şüphesiz O yaptıklarınızı hakkıyla görür

NAHL SÛRESİ
(119) Sonra, şüphesiz ki Rabbin; cahillik sebebiyle kötülük yapan, sonra bunun ardından tövbe eden ve durumunu düzeltenlerden yanadır Şüphesiz Rabbin bundan sonra da elbette çok bağışlayandır, çok merhamet edendir

İSRÂ SÛRESİ
(25) Rabbiniz içinizde olanı en iyi bilendir Eğer siz iyi kişiler olursanız, şunu bilin ki Allah tövbeye yönelenleri çok bağışlayandır

MERYEM SÛRESİ
(61) Ancak tövbe edip inanan ve salih amel işleyenler başka Onlar cennete, Rahmân'ın, kullarına gıyaben vaad ettiği "Adn" cennetlerine girecekler ve hiçbir haksızlığa uğratılmayacaklardır Şüphesiz onun va'di kesinlikle gerçekleşir

TÂ HÂ SÛRESİ
(82) "Şüphe yok ki ben, tövbe edip inanan ve salih ameller işleyen, sonra da doğru yol üzere devam eden kimse için son derece affediciyim"

TÂ HÂ SÛRESİ
(122) Sonra Rabbi onu seçti, tövbesini kabul etti ve ona doğru yolu gösterdi

NÛR SÛRESİ
(5) Ancak tövbe edip bundan sonra ıslah olanlar müstesna Çünkü Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir

NÛR SÛRESİ
(10) Allah'ın size lütfu ve merhameti olmasaydı ve Allah tövbeleri kabul eden, hüküm ve hikmet sahibi olmasaydı haliniz nice olurdu?

NÛR SÛRESİ
(31) Mü'min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zînet (yer)lerini göstermesinler Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar Zinetlerini, kocalarından, yahut babalarından, yahut, kocalarının babalarından yahut oğullarından, yahut üvey oğullarından, yahut erkek kardeşlerinden, yahut erkek kardeşlerinin oğullarından, yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut müslüman kadınlardan, yahut sahip oldukları kölelerden, yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden, yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler Gizledikleri zinetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar Ey mü'minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!

FURKÂN SÛRESİ
(70) Ancak tövbe edip de inanan ve salih amel işleyenler başka Allah işte onların kötülüklerini iyiliklere çevirir Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir

FURKÂN SÛRESİ
(71) Kim de tövbe eder ve salih amel işlerse işte o, Allah'a, tövbesi kabul edilmiş olarak döner

KASAS SÛRESİ
(67) Ama tövbe edip iman eden ve salih amel işleyen kimsenin kurtuluşa erenlerden olması umulur

AHZÂB SÛRESİ
(24) Bunun böyle olması Allah'ın, doğruları, doğrulukları sebebiyle mükafatlandırması, dilerse münafıklara azap etmesi yahut onların tövbesini kabul etmesi içindir Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir

AHZÂB SÛRESİ
(73) Allah, münafık erkeklere ve münafık kadınlara, Allah'a ortak koşan erkeklere ve Allah'a ortak koşan kadınlara azap etmek; mümin erkeklerin ve mümin kadınların da tövbelerini kabul etmek için insana emaneti yüklemiştir Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir

SÂD SÛRESİ
(34) Andolsun, biz Süleyman'ı imtihan ettik Tahtının üstüne bir ceset bıraktık Sonra tövbe edip bize yöneldi

MÜ'MİN SÛRESİ
(3) Bu kitabın indirilmesi, mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen, günahı bağışlayan, tövbeyi kabul eden, azabı ağır olan, lütuf sahibi Allah tarafındandır O'ndan başka ilah yoktur Dönüş ancak O'nadır


MÜ'MİN SÛRESİ
(7) Arş'ı taşıyanlar ve onun çevresinde bulunanlar (melekler) Rablerini hamd ederek tespih ederler, O'na inanırlar ve inananlar için (şöyle diyerek) bağışlanma dilerler: "Ey Rabbimiz! Senin rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır O halde tövbe eden ve senin yoluna uyanları bağışla ve onları cehennem azâbından koru"

ŞÛRÂ SÛRESİ
(25) O, kullarından tövbeyi kabul eden, kötülükleri bağışlayan ve yaptıklarınızı bilendir

HUCURÂT SÛRESİ
(11) Ey iman edenler! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın Belki onlar kendilerinden daha iyidirler Kadınlar da diğer kadınları alaya almasın Belki onlar kendilerinden daha iyidirler Birbirinizi karalamayın, birbirinizi (kötü) lakaplarla çağırmayın İmandan sonra fasıklık ne kötü bir namdır! Kim de tövbe etmezse, işte onlar zâlimlerin ta kendileridir

HUCURÂT SÛRESİ
(12) Ey iman edenler! Zannın bir çoğundan sakının Çünkü zannın bir kısmı günahtır Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın Birbirinizin gıybetini yapmayın Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah'a karşı gelmekten sakının Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir

KÂF SÛRESİ
(33) Onlara şöyle denir "İşte bu, size (dünyada) vaad edilmekte olan şeydir O, her tövbe eden, onun emrini gözeten için, görmediği halde sırf saygıdan dolayı Rahmân'dan korkan ve O'na yönelmiş bir kalp ile gelen kimseler içindir"

TAHRÎM SÛRESİ
(4) (Ey peygamber'in eşleri!) Eğer siz ikiniz Allah'a tövbe ederseniz, ne iyi Çünkü kalpleriniz kaydı Eğer Peygamber'e karşı birbirinize arka çıkarsanız bilin ki Allah onun yardımcısıdır, Cebrail de, salih mü'minler de Bunlardan sonra melekler de ona arka çıkarlar

TAHRÎM SÛRESİ
(5) Eğer o sizi boşarsa Rabbi ona, sizden daha hayırlı, müslüman, inanan, sebatla itaat eden, tövbe eden, ibadet eden, oruç tutan, dul ve bakire eşler verebilir

TAHRÎM SÛRESİ
(8) Ey iman edenler! Allah'a içtenlikle tövbe edin Belki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter ve peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar Onların nurları önlerinden ve sağlarından aydınlatır, gider "Ey Rabbimiz! nûrumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla; çünkü senin her şeye hakkıyla gücün yeter" derler

BÜRÛC SÛRESİ
(10) Şüphesiz mü'min erkeklerle mü'min kadınlara işkence edip, sonra da tövbe etmeyenlere; cehennem azabı ve yangın azabı vardır

NASR SÛRESİ
(3) Allah'ın yardımı ve fetih (Mekke fethi) geldiğinde ve insanların bölük bölük Allah'ın dinine girdiğini gördüğünde, Rabbine hamd ederek tespihte bulun ve O'ndan bağışlama dile Çünkü O tövbeleri çok kabul edendir


Tevbe Hakkında Hadis-i Şerifler

İbnu Ömer (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir adam Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a gelerek: "Ben büyük bir günah işledim, buna tevbe imkanım var mı?" dedi Hz Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Annen var mı?" diye sordu Adam: "Hayır yok" dedi "Peki teyzen de mi yok?" dedi Adam: "Hayır, var" deyince Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Öyle ise ona iyilik yap!" diye emretti" Tirmizî, Birr 6, (1905)

Yahya İbnu Ebî Râşidin İbnu Ömer'den naklettiğine göre, İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle söylediğini işitmiştir: "Kim şefaat ederek, Allah'ın haddlerinden birinin tatbik edilmesine mani olursa Aziz ve Celil olan Allah'a muhalefet etmiş olur Kim bilerek bâtı1 bir dâvayı kazanmaya çalışırsa ondan vazgeçinceye kadar Allah kendisine buğzeder Kim mü'mine onda olmayan bir kötülüğü nisbet ederse, bundan tevbe edinceye kadar cehennemliklerin vücudlarından çıkan irinlerden hâsıl olan çirkefin içine iskan eder Kim haksız bir dâvaya yardımcı olursa, Allaah'ın gazabını kazanmış olarak döner" Ebü Dâvud, Akdiye 14, (3597, 3598)

Hz Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Âdemoğlu için iki vâdi dolusu mal olsaydı, mutlaka bir üçüncüyü isterdi Âdemoğlunun iç boşluğunu ancak toprak doldurur Allah tevbe edenleri affeder" Buhârî, Rikâk 10; Müslim, Rikak 116, (1048); Tirmizî, Zühd 27, (2338) Hz Ebü Bekri's-Sıddik (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "İstiğfar eden kimse günde yetmiş kere de tevbesinden dönse günahta musır sayılmaz" Tirmizi, Daavât 119, (3554); Ebü Dâvud, Salât 361, (1514)
El-Eğarru'l-Müzeni (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Şurası muhakkak ki, bazan kalbime gaflet çöker Ancak ben Allah'a günde yüz sefer istiğfar eder (affımı dilerim)" Müslim, Zikr 41, (2702); Ebü Dâvud, Salât 361, (1515)
Yine Eğarru'l-Müzeni, Müslim'in bir rivâyetinde Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle dediğini nakletmiştir: "Ey insanlar! Rabbinize tevbe edin AIIah kasem olsun ben Rabbim Tebârek ve Teâlâ hazretlerine günde yüz kere tevbe ederim" Müslim, Zikr 42, (2702)
Buhâri ve Tirmizi'de gelen bir rivâyette HzEbü Hüreyre (radıyallâhu anh) diyor ki: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı işittim, demişti ki: "AIIah'a kasem olsun, ben günde Allah'a yetmiş kere istiğfar ediyorum tevbede bulunuyorum" Buhâri, Daavât 3; Tirmizi, Tefsir, Muhammed, (3255)
Hz Ebü Bekri's-Sıddik (radıyallâhu anh) bana şu hadisi rivâyet etti ve bu rivâyetinde Ebü Bekir doğru söyledi: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı dinledim, demişti ki: "Günah işleyip arkasından kalkıp abdest alarak iki rekat namaz kılan sonra da AIIah Teâla hazretlerine tevbe eden her insan mutlaka mağfiret olunur" Sonra da şu ayeti okudu (Meâlen): "Onlar fena bir şey yaptıklarında veya kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı zikrederler, günahlarının bağışlanmasını dilerler Günahları Allah'tan başka bağışlayan kim vardır? (Al-i İmrân 135) Tirmizi, Tefsir Al-i İmran, (3009); Ebü Dâvud, Salât 361, (1521) İbnu Mâce İkâmetu's-Salât 193, (1395)
İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Her sarhoş edici hamrdır Ve her sarhoş edici haramdır Kim dünyada hamr içer ve tevbe etmeden, onun tiryakisi olduğu halde, ölürse, ahirette şarab içemez"

Buhârî, Eşribe 1; Müslim, Eşribe 73, (2003); Muvatta, Eşribe 11, (2, 846); Ebü Dâvud, Eşribe 5, (3679); Tirmizî, Eşribe 1, (1862); Nesâi, Eşribe 22, 46, (8, 296, 297, 318)
Müslim'de Ebu Hüreyre'nin bir rivayeti şöyledir: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Nefsim kudret elinde olan Zât'a yemin ederim ki, eğer siz hiç günah işlemeseniz, Allah sizi toptan helak eder; günah işleyen, arkadan da istiğfar eden bir kavim yaratır ve onları mağfiret ederdi" Müslim, Tevbe 9, (2748)
Hz Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Allah Teâla Hazretleri diyor ki: "Ey Ademoğlu! Sen bana dua edip, (affımı) ümid ettikçe ben senden her ne sâdır olsa, aldırmam, ben seni affederim Ey Ademoğlu! Senin günahın semanın bulutları kadar bile olsa, sonra bana dönüp istiğfar etsen, çok oluşuna bakmam, seni affederim Ey ademoğlu! Bana arz dolusu hata ile gelsen, sonunda hiç bir şirk koşmaksızın bana kavuşursan, seni arz dolusu mağfiretimle karşılarım" Tirmizi, Da'avat 106, (3534)
Hz Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: ""Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm: "İmtina edenler hariç, bütün ümmetim cennete girecektir!" buyurmuşlardı
"İmtina edenler de kim?" dediler "Kim bana itaat ederse cennete girer, kim âsi olur (itaat etmezse) o imtina etmiş demektir!" buyurdular" Buhari, İ'tisam 2
Ebu Musa radıyallahu anh anlatıyor: ""Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Şu ümmetim rahmete mazhar olmuş bir ümmettir Ahirette azaba maruz kalmayacaktır Onun azabı dünyadadır: Fitneler, zelzeleler ve katl" Ebu Davud, Fiten, (4277)
Yine Ebu Musa radıyallahu anh anlatıyor: ""Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Allah Teâla Hazretleri (şu ayetle) ümmetim için bana iki eman indirdi:
1 Sen aralarında olduğun müddetçe Allah onlara (umumi bir) azab vermeyecektir

2 Onlar istiğfarda bulundukları müddetçe, Allah onlara azab vermeyecektir" (Enfal 33)

Ben aralarından ayrıldım mı, (Allah'ın azabını önleyecek ikinci eman olan) istiğfarı Kıyamete kadar aralarında bırakıyorum" Tirmizi, Tefsir, Enfal (3082)
Âmir İbnu Sa'd babası radıyallahu anh'tan naklen anlatıyor: ""Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Benî Muâviye Mescidine girdi Orada iki rek'at namaz kıldı, biz de onunla beraber kıldık Sonra Rabbine uzun uzun dua etti Sonra yanımıza döndü Dedi ki: "Rabbimden üç şey talep ettim İkisini verdi, birini geri çevirdi: Rabbimden ümmetimi umumi bir kıtlıkla helâk etmemesini talep ettim, bunu bana verdi Ümmetimi suda boğulma suretiyle helâk etmemesini diledim, bana bunu da verdi Ümmetimin kendi aralarında savaşmamalarını da talep etmiştim, bu geri çevrildi" Müslim, Fiten 20, (2890)

Sa'îd İbnu Cübeyr (radıyallahu anh) anlatıyor: "İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ)'a: "Bir mü'mini kasden öldürenin tevbesi makbul olur mu?" diye sordum da bana "Hayır!" diye cevap verdi Ben de kendisine, Furkân suresindeki: "Onlar ki Allah'ın yanında başka tanrı tutup ona yalvarmazlar, Allah'ın haram kıldığı cana kıymazlar Ancak tevbe eden, inanıp, yararlı iş işleyenlerin, işte Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir Allah bağışlar ve merhamet eder" (Furkan, 68-70) ayetini okudum Bana şu cevabı verdi "Senin okuduğun ayet Mekke'de nâzil olmuştur Onu Medine'de nazil olan: "Kim bir mü'mini kasden öldürürse, cezası, içinde ebedî kalacağı cehennemdir" (Nisa, 93) ayeti neshetmiştir" Buhari, Menâkıbu'l-Ensar 29, Tefsir, Nisa 16, Tefsir, Furkan 2, 3, 4; Müslim, Tefsir 16, (3023); Ebu Davud, Fiten 6, (4273, 4274, 4275); Nesâî, Tahrimü'd-Dem 2, (7, 85, 86)
Ebu Malik el-Eş'ari radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: Yas tutmak cahiliye işlerinden biridir Yas tutan kadın, tevbe etmeden ölürse, Allah Teala hazretleri, ona katrandan bir elbise, cehennem alevinden de bir gömlek biçer"
Ebu Musa radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Ben günde yetmiş kere Allah'a tevbe ve istiğfarda bulunurum"

Hz Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselam buyurdular ki: "Günahlarınız semaya ulaşacak kadar çok bile olsa, arkadan tevbe etmişseniz, günahınız mutlaka affedilir"

1) Hâris İbn Süveyd anlatıyor: "Abdullah İbn Mes'ud (ra) bize iki hadis rivayet etti Bunlardan biri Hz Peygamber (sav)'dendi, diğeri de kendisinden Dedi ki: "Mü'min günahını şöyle görür: "O, sanki üzerine her an düşme tehlikesi olan bir dağın dibinde oturmaktadır Dağ düşer mi diye korkar durur Fâcir ise, günahı burnunun üzerinden geçen bir sinek gibi görür"İbn Mes'ud bunu söyledikten sonra eliyle, Şöyle diyerek, burnundan sinek kovalar gibi yapmıştır Sonra dedi ki: "Ben Resûlullah'ın (sav) şöyle söylediğini duydum: "Allah, mü'min kulunun tevbesinden, tıpkı şu kimse gibi sevinir: "Bir adam hiç bitki bulunmayan, ıssız, tehlikeli bir çölde, beraberinde yiyeceğini ve içeceğini üzerine yüklemiş olduğu bineği ile birlikte seyahat etmektedir Bir ara (yorgunluktan) başını yere koyup uyur Uyandığı zaman görür ki, hayvanı başını alıp gitmiştir Her tarafta arar ve fakat bulamaz Sonunda aç, susuz, yorgun ve bitap düşüp: "Hayvanımın kaybolduğu yere dönüp orada ölünceye kadar uyuyayım" der Gelip ölüm uykusuna yatmak üzere kolunun üzerine başını koyup uzanır Derken bir ara uyanır Bir de ne görsün! Başı ucunda hayvanı durmaktadır, üzerinde de yiyecek ve içecekleri İşte Allah'ın, mü'min kulunun tevbesinden duyduğu sevinç, kaybolan bineğine azığıyla birlikte kavuşan bu adamın sevincinden fazladır "Müslim'in bir rivayetinde şu ziyâde var: " (Sonra adam sevincinin şiddetinden şaşırarak şöyle dedi: "Ey Allah'ım, sen benim kulumsun, ben de senin Rabbinim" (Buharî, Da'avât 4; Müslim Da'avat 3) 2) Zirrü'bnü Hubeyş anlatıyor: "Saffân İbn Assâl el-Murâdî (ra) bize, Resûlullah'ın (sav) şöyle söylediğ'ini rivayet etti: "Mağrib cihetinde bir kapı vardır Bu kapının genişliği -veya bunun genişliği binekli bir kimsenin yürüyüşüyle- kırk veya yetmiş senedir Allah o kapıyı arz ve semaları yarattığı gün yarattı İşte bu kapı, güneş batıdan doğuncaya kadar tevbe için açıktır " (Tirmizî, Da'avât 102)
3) Ebû Hureyre (ra) anlatıyor: "Resûlullah (sav) buyurdular ki: "Kim güneş batıdan doğmazdan evvel tevbe ederse Allah tevbesini kabul eder" (Müslim, Zikr 43)
4) İbn Ömer (ra) anlatıyor: "Resûlullah (sav) buyurdular ki: "Son nefesini vermedikçe Allah, kulun tevbesini kabul eder" (Tirmizî, Da'avât 103; İbn Mâce, Zühd 30)
5) Ebû Musa (ra) anlatıyor: Hz Peygamber (sav) buyurdular ki: "Aziz ve Celil olan Allah, gündüz günah işleyenlerin tevbesini kabul etmek için geceleyin elini açar Gece günah işleyenlerin tevbesini kabul etmek için de gündüz elini açar, bu hal, güneş batıdan doğuncaya kadar devam edecektir Burada " el", Allah'ın ihsan ve fazlından kinayedir (Müslim, Tevbe 32)
6) Ebu Said (ra) anlatıyor: "Resûlullah (sav) buyurdular ki: "Sizden önce yaşayanlar arasında doksan dokuz kişiyi öldüren bir adam vardı Bir ara yeryüzünün en bilgin kişisini sordu Kendisine bir râhib tarifedildi Ona kadar gidip, doksan dokuz kişi öldürdüğünü, kendisi için bir tevbe imkânının olup olmadığını sordu Râhib: "Hayır yoktur!" dedi Herif onu da öldürüp cinayetini yüze tamamladı Adamcağız, yeryüzünün en bilginini sormaya devam etti Kendisine âlim bir kişi tarif edildi Ona gelip, yüz kişi öldürdüğünü, kendisi için bir tevbe imkânı olup olmadığını sordu Âlim: "Evet, vardır, seninle tevben arasına kim perde olabilir?" dedi Ve ilâve etti: "Ancak, falan memlekete gitmelisin Zîra orada Allah'a ibadet eden kimseler var Sen de onlarla Allah ibadet edeceksin ve bir daha kendi memleketine dönmeyeceksin Zira orası kötü bir yer"Adam yola çıktı Giderken yarı yola varır varmaz ölüm meleği gelip ruhunu kabzetti Rahmet ve azab melekleri onun hakkında ihtilâfa düştüler Rahmet melekleri: "Bu adam tevbekâr olarak geldi Kalben Allah yönelmişti" dediler Azab melekleri de: "Bu adam hiçbir hayır işlemedi" dediler Onlar böyle çekişirken insan suretinde bir başka melek, yanlarına geldi Melekler onu aralarında hakem yaptılar Hakem onlara: "Onun çıktığı yerle, gitmekte olduğu yer arasını ölçün, hangi tarafa daha yakınsa ona teslim edin" dedi Ölçtüler, gördüler ki, gitmeyi arzu ettiği (iyiler diyarına) bir karış daha yakın Onu hemen rahmet melekleri aldılar"Bir rivayette şu ziyade var: "Bir miktar yol gidince, ölüm gelip çattı Adamcağız yönünü sâlih köye doğru çevirdi Böylece o köy ehlinden sayıldı" (Buharî, Enbiya 50; Müslim, Tevbe 46)
7) Bir diğer rivayette (aynı hikaye ile ilgili olarak) şöyle denmiştir: "Allah Teâla beriki köye adamdan uzaklaşmayı, öbür köye de yaklaşmayı vahyetti, sonra da: "Adamın geldiği ve gitmekte olduğu köylere uzaklıklarını ölçüp kıyaslayın" dedi" (Buharî, Enbiya 50; Müslim, Tevbe 46)
8) HzEnes (ra) anlatıyor: Resûlullah (sav) buyurdular ki: "İnsanoğlunun herbiri hatakârdır Ancak hatakârların en hayırlısı tevbekâr olanlarıdır" (Tirmizî, Kıyâmet 50; İbn Mâce, Zühd 30)
9) Hz Ebu Hureyre (ra) anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselam buyurdular ki: "Günahlarınız semaya ulaşacak kadar çok bile olsa, arkadan tevbe etmişseniz, günahınız mutlaka affedilir"
10) Ebu Sa'îd (ra) anlatıyor: "Resûlullah (sav) buyurdular ki: "Allah, kulunun tevbesine şu adamın sevinmesinden daha çok sevinir (yani razı olur): Adam yolculuk halindedir Bir susuz çölde bindiği devesini kaybetmiştir, onu aramaya koyulur Sonunda aramaları adamı cidden yorup aciz bırakınca (susuzluk ve sıcaktan olduğu yerde ölmek üzere, yere yatar), elbisesini başına çekip örtünür İşte kendisi o halde iken, devesini kaybettiği yerde hayvanın ayak seslerini duyar Yüzünden örtüyü kaldırır ve karşısında devesini görür"
11) Abdullah İbn Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Günahtan tevbe eden, bir günah işlememiş gibidir"
12) İbn Makıl anlatıyor: "Babamla birlikte Abdullah İbn Mes'ud'ın (ra) yanına girdim Bu ziyaret sırasında o: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın " pişmanlık tevbedir" dediğini nakletti Babam: "Aleyhissalâtu vesselâm'dan bunu bizzat işittin mi?' diye sordu Abdullah: "Evet!" dedi"
13) Abdullah İbn Amr (ra) arılatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Allah Teala hazretleri, kulun tevbesini, can boğaza gelmedikçe kabul eder"



926 - Hâris İbnu Süveyd anlatıyor: "Abdullah İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) bize iki hadis rivayet etti Bunlardan biri Hz Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)' dendi, diğeri de kendisinden Dedi ki: "Mü'min günahını şöyle görür: "O, sanki üzerine her an düşme tehlikesi olan bir dağın dibinde oturmaktadır Dağ düşer mi diye korkar durur Fâcir ise, günahı burnunun üzerinden geçen bir sinek gibi görür" İbnu Mes'ud bunu söyledikten sonra eliyle, Şöyle diyerek, burnundan sinek kovalar gibi yapmıştır

Sonra dedi ki: "Ben Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle söylediğini duydum: "Allah, mü'min kulunun tevbesinden, tıpkı şu kimse gibi sevinir: "Bir adam hiç bitki bulunmayan, ıssız, tehlikeli bir çölde, beraberinde yiyeceğini ve içeceğini üzerine yüklemiş olduğu bineği ile birlikte seyahat etmektedir Bir ara (yorgunluktan) başını yere koyup uyur Uyandığı zaman görür ki, hayvanı başını alıp gitmiştir Her tarafta arar ve fakat bulamaz Sonunda aç, susuz, yorgun ve bitap düşüp: "Hayvanımın kaybolduğu yere dönüp orada ölünceye kadar uyuyayım" der Gelip ölüm uykusuna yatmak üzere kolunun üzerine başını koyup uzanır Derken bir ara uyanır Bir de ne görsün! Başı ucunda hayvanı durmaktadır, üzerinde de yiyecek ve içecekleri İşte Allah'ın, mü'min kulunun tevbesinden duyduğu sevinç, kaybolan bineğine azığıyla birlikte kavuşan bu adamın sevincinden fazladır "

Müslim'in bir rivayetinde şu ziyâde var: "(Sonra adam sevincinin şiddetinden şaşırarak şöyle dedi: "Ey Allah'ım, sen benim kulumsun, ben de senin Rabbinim" Buharî, Da'avât 4; Müslim 3, (2744); Tirmizî, Kıyâmet 50, (2499, 2500)

927 - Zirrü'bnü Hubeyş anlatıyor: "Saffân İbnu Assâl el-Murâdî (radıyallahu anh) bize, Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle söylediğ'ini rivayet etti: "Mağrib cihetinde bir kapı vardır Bu kapının genişliği -veya bunun genişliği binekli bir kimsenin yürüyüşüyle- kırk veya yetmiş senedir Allah o kapıyı arz ve semaları yarattığı gün yarattı İşte bu kapı, güneş batıdan doğuncaya kadar tevbe için açıktır " Tirmizî, Da'avât 102, (3529)

928 - Ebü Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim güneş batıdan doğmazdan evvel tevbe ederse Allah tevbesini kabul eder" Müslim, Zikr 43, (2703)

929 - İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Son nefesini vermedikçe Allah, kulun tevbesini kabul eder " Tirmizî, Da'avât 103, (3531); İbnu Mâce, Zühd 30, (4253)

930 - Ebü Musa (radıyallahu anh) anlatıyor: Hz Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Aziz ve Celil olan Allah, gündüz günah işleyenlerin tevbesini kabul etmek için geceleyin elini açar Gece günah işleyenlerin tevbesini kabul etmek için de gündüz elini açar, bu hal, güneş batıdan doğuncaya kadar devam edecektir Burada "el", Allah'ın ihsan ve fazlından kinayedir Müslim, Tevbe 32, (2760)

931 - Ebu Said (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Sizden önce yaşayanlar arasında doksan dokuz kişiyi öldüren bir adam vardı Bir ara yeryüzünün en bilgin kişisini sordu Kendisine bir râhib tarifedildi Ona kadar gidip, doksan dokuz kişi öldürdüğünü, kendisi için bir tevbe imkânının olup olmadığını sordu Râhib: "Hayır yoktur!" dedi Herif onu da öldürüp cinayetini yüze tamamladı

Adamcağız, yeryüzünün en bilginini sormaya devam etti Kendisine âlim bir kişi tarif edildi Ona gelip, yüz kişi öldürdüğünü, kendisi için bir tevbe imkânı olup olmadığını sordu Âlim: "Evet, vardır, seninle tevben arasına kim perde olabilir?" dedi Ve ilâve etti: " Ancak, falan memlekete gitmelisin Zîra orada Allah'a ibadet eden kimseler var Sen de onlarla Allah ibadet edeceksin ve bir daha kendi memleketine dönmeyeceksin Zira orası kötü bir yer "

Adam yola çıktı Giderken yarı yola varır varmaz ölüm meleği gelip ruhunu kabzetti Rahmet ve azab melekleri onun hakkında ihtilâfa düştüler Rahmet melekleri: "Bu adam tevbekâr olarak geldi Kalben Allah yönelmişti" dediler Azab melekleri de: "Bu adam hiçbir hayır işlemedi" dediler

Onlar böyle çekişirken insan suretinde bir başka melek, yanlarına geldi Melekler onu aralarında hakem yaptılar Hakem onlara: "Onun çıktığı yerle, gitmekte olduğu yer arasını ölçün, hangi tarafa daha yakınsa ona teslim edin" dedi Ölçtüler, gördüler ki, gitmeyi arzu ettiği (iyiler diyarına) bir karış daha yakın Onu hemen rahmet melekleri aldılar"

Bir rivayette şu ziyade var: "Bir miktar yol gidince, ölüm gelip çattı Adamcağız yönünü sâlih köye doğru çevirdi Böylece o köy ehlinden sayıldı" Buharî, Enbiya 50; Müslim, Tevbe 46, (2766); İbnu Mâce, Diyât 2, (2621)

932 - Bir diğer rivayette (aynı hikaye ile ilgili olarak) şöyle denmiştir: "Allah Teâla beriki köye adamdan uzaklaşmayı, öbür köye de yaklaşmayı vahyetti, sonra da: "Adamın geldiği ve gitmekte olduğu köylere uzaklıklarını ölçüp kıyaslayın" dedi" Buharî, aynı bab

933 - HzEnes (radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "İnsanoğlunun herbiri hatakârdır Ancak hatakârların en hayırlısı tevbekâr olanlarıdır" Tirmizî, Kıyâmet 50, (2501); İbnu Mâce, Zühd 30, (4251)

7270 - Hz Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselam buyurdular ki: "Günahlarınız semaya ulaşacak kadar çok bile olsa, arkadan tevbe etmişseniz, günahınız mutlaka affedilir"

7271 - Ebu Sa'îd radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalatu vesselâm buyurdular ki: "Allah, kulunun tevbesine şu adamın sevinmesinden daha çok sevinir (yani razı olur): Adam yolculuk halindedir Bir susuz çölde bindiği devesini kaybetmiştir, onu aramaya koyulur Sonunda aramaları adamı cidden yorup aciz bırakınca (susuzluk ve sıcaktan olduğu yerde ölmek üzere, yere yatar), elbisesini başına çekip örtünür İşte kendisi o halde iken, devesini kaybettiği yerde hayvanın ayak seslerini duyar Yüzünden örtüyü kaldırır ve karşısında devesini görür"

7272 - Abdullah İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Günahtan tevbe eden, bir günah işlememiş gibidir"

7273 - İbnu Makıl anlatıyor: "Babamla birlikte Abdullah İbnu Mes'ud radıyallahu anh'ın yanına girdim Bu ziyaret sırasında o: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın "pişmanlık tevbedir" dediğini nakletti Babam: "Aleyhissalâtu vesselâm'dan bunu bizzat işittin mi?' diye sordu Abdullah: "Evet!" dedi"

7274 - Abdullah İbnu Amr radıyallahu anh arılatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Allah Teala hazretleri, kulun tevbesini, can boğaza gelmedikçe kabul eder"



KÜTÜB-İ SİTTE den Alıntıdır
Alıntı ile Cevapla
Alt 08 Nisan 2009, 07:52   Mesaj No:26
Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:47
Mesaj: 4.081
Konular: 315
Beğenildi:48
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Standart RE: Tevbe hakkında bütün konular

Tevbede Acele Etmek Lazımdır

Allah-u Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyuruyor: "Ey İman edenler! Allah-u Zülcelal'e nasuh bir tevbe ile tevbe edin" (Tahrim; 8) Hz Ömer radıyallahu anh diyor ki: "Nasuh tevbe: Kişi bir günah işler, sonra tevbe eder ve bir daha o günahı yapmamak için gayret gösterir ve o günaha dönmeyi istememesidir"
Bir çok haberlerde ve eserlerde; Allah-u Zülcelal'in rahmetinin ve azabının şiddeti geçmektedir Eğer mü’min Allah'ın yanındaki azabın ne kadar şiddetli olduğunu bilseydi, hiç bir kişi onun cennetini ümit etmeyecekti Kafir de Allah'ın yanında rahmetinin ne kadar çok olduğunu bilseydi Onlardan hiç kimse de cennetten umutsuz olmayacaktı
Ayet-i kerimede Allah-u Zülcelal şöyle buyuruyor: "Deki: Eğer siz Allah'ı seviyorsanız bana tabi olun ki, Allah da sizi sevsin, günahlarınızı mağfiret etsin Allah mağfiret ve rahmet edicidir " (Âl-i İmran; 31)
Abdullah bin Büsr radıyallahu anh'dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte şöyle buyuruluyor: "İki tane arabi Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in yanına geldiler ve Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem'e soru sordular; onlardan bir tanesi: “(Ya Resulallah!) İnsanların en hayırlısı kimdir?” diye sordu Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem dedi ki: "İnsanların en hayırlısı; ömrü uzun olup da ameli güzel olandır” Diğeri: “Ya Resulallah! İslâm'ın şeriatları benim üzerimde çok oldu, bana bir şey söyle ki ben onunla amel edeyim” Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Dilin daima Allah-u Zülcelal'in zikriyle yaş olsun” (Tirmizi: 3375)
Bir kimse tevbe ettikten sonra, nefsini terbiye etmek için çok çalışmalıdır Tekrar günaha dönmek korkusuyla, her an tevbe üzere olmalıdır Kötü arkadaşlarını terkederek yiyeceğini, içeceğini, giyeceğini helâl yönden temin etmeye gayret göstermelidir
Bir kimse günde yetmiş defa günah işlese ve akabinde de tevbe etse, bu kimse için günahında ısrar ettiği söylenemez Nitekim Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "İstiğfar eden kimse (günahında) ısrar etmemiştir Günde yetmiş defa tevbesini bozsa da" (Ebu davud:1534, Tirmizi: 3559)
Ancak, yine de yapmış olduğu tevbede gevşek davranmamalıdır Nasıl olsa tekrar tevbe ederim diyerek, günaha meyletmemelidir Dikkat edilmesi gereken en önemli konulardan birisi de tekrar günah işlerim korkusuyla tevbeyi terkedip geciktirmemektir Tevbeyi geciktirmenin kötülüklerini İmam-ı Gazali kuddise sırruh şöyle izah etmiştir:
1- Günahlardan dolayı oluşan zulmet kiri kalpte toplanır Böylece silinmeyecek bir durum alır
2- Hastalık veya ölüm aniden gelebilir O zaman tevbe etmeye vakit de bulamaz Ölümü çok anan kimse, şu üç şeyle şereflenir Günahına hemen tevbe eder
Nefsi kanaat sahibi olur Yaptığı ibadetten neşe ve sürur duyar Ölüm her an gelebilir Yarına salim olarak çıkacağını zanneden kimse, ölüm için hazırlıklı değildir Taat ve ibadetler ölümü hatırlamanın semeresi olduğu gibi günahlar da ölümü unutmaktan meydana gelir
İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretleri oğluna şöyle vasiyet etmiştir
"Seyyidü’l istiğfarı her namazdan sonra bir, üç veya beş kere oku Bu, ölüm anında mutlaka tevbe ile gitmeye vesiledir" Seyyidü’l istiğfar duası şöyledir: "Allah'ım! Sen Rabbimsin Senden başka hiçbir ilah yoktur Beni Sen yarattın Ben Sen'in kulunum Gücüm yettiğince ezelden sana verdiğim söz ve vaadime bağlıyım Yaptıklarımın şerrinden sana sığınırım Üzerimdeki nimetini ve günahlarımı Sana ikrar (itiraf) ediyorum Beni mağfiret buyur Çünkü günahları ancak sen bağışlarsın" (Buhari, Deavat:2/16)
İmam Ebu Hanife: "Bu istiğfarlar gündüzde gecenin günahını, gecede gündüzün günahını affettirdiği gibi ölümden sonra cennete girmeye de vesile olur" diye tasrif etmiştir
İnsan tevbeyi kesinlikle ertelememelidir İbn Abbas radıyallahu anh, Kıyamet Suresinin beşinci ayetinin tefsirinde şöyle buyurmuştur: "Fakat insan önünde (ileride) günah işlemek ister" (Kıyamet; 5)
Ademoğlu, günahını takdim (öne alır) tevbesini tehir eder Bir gün gelir de insan kötü bir hareket üzere iken, tevbe etmeden ölür gider Öyle ise insanın ne zaman öleceği belli olmadığı için yaptığı kötü hareketlerinden bir an önce tevbe etmelidir Tevbe etmeden ölmekten Allah-u Zülcelal'e sığınınız Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "Sizin için en çok korktuğum iki huy, nefsin kötü arzularına uymak ve uzun emeldir" (Keşfu’l-Hafa:1/60)
Diğer bir hadis-i şerifte de şöyle buyurmuştur: "İnsanların en akıllısı ölümü çok hatırlayandır, ona en iyi bir şekilde hazırlananlardır" (Tirmizi:2459)
Şu halde, aklımızı kullanıp tevbe etmeliyiz ki, Allah-u Zülcelal tevbemizi kabul etsin, rahmet ve bereketini üzerimize indirsin Tevbenin İslâm Dini’nde çok önemli bir yeri vardır İnsanın acele olarak tevbe kapısına, tevbe etmek için Allah-u Zülcelal'e yönelmesi gerekir
Çünkü Allah-u Zülcelal'in gazabından, cehennem azabından kurtulmak ve Allah'ın rızasını kazanıp cennet nimetlerine kavuşmak ancak bu yolla mümkündür

Seyda Muhammed Koneyvi (KS)

Tevbe Hakkında Ashâbın ve Âlimlerin Sözleri

Said b Müseyyeb şöyle demiştir: ´Elbette Allah kendine dönüp tevbe edenleri bağışlayıcıdır´ (İsra/25) ayeti günah işleyip sonra tevbe eden, yine günah işleyip sonra tevbe eden, yine günah işleyip sonra tevbe eden bir kimse hakkında nâzil oldu

Fudayl b Iyaz dedi ki: Allah Teâlâ bir rivayette şöyle buyurmuştur ´Günahkârlara, "eğer tevbe ederlerse tevbelerini kabul edeceğim müjdesini ver! Sıddîklarm dikkatini çek ki eğer ben onların üzerine adaletimi koymuş olursam, onları azaba dûçar ederim

Talk b Habîb16 şöyle demiştir: ´Allah Teâlâ´nın hukuk-ı ilâhîsi, kulun o hukukları yerine getirmesinden daha büyüktür Fakat onlar tevbe ettikleri halde sabah ve akşamladılar

Abdullah b Ömer şöyle demiştir: ´Kim işlediği bir günahı hatırlar, ondan dolayı kalbi acı duyarsa, Ümm´ul-Kitab´da (Levh-i Mahfûz) o günah silinmiş olur´

Rivayet ediliyor ki İsrailoğulları´nın peygamberlerinden biri bir günah işledi Allah Teâlâ ona vahiy göndererek: ´İzzetime yemin ederim! Eğer ikinci bir defa bu günahı işlersen sana azap edeceğim dedi O da şöyle dedi: "Yârab! Sen sensin, ben de benim Senin izzetine yemin ederim, eğer beni korumazsan muhakkak o günaha ikinci defa dönerim!" Buna binaen Allah Teâlâ onu masum kıldı

Biri şöyle demiştir: ´Kul bir günah işler, cennete girinceye kadar o günahtan pişmanlık duyar! Bunun üzerine iblis der ki: Keşke ben onu bu günaha sokmasaydım

Habib b Ebî Sabit17 dedi ki: ´Kıyamet gününde kişiye günahları arzolunur Günahın yanından geçer ve şöyle der: ´Muhakkak ben (dünyada) günahtan korkardım!´ Râvî der ki: ´Dünyadaki korkusundan dolayı günahı bağışlanır*

Rivayet ediliyor ki bir kişi İbn Mes´ud´a başından geçen bir günahı için ´Acaba onun tevbesi var mıdır?´ diye sordu İbn Mes´ud ondan yüzünü çevirdi Sonra ona dönüp baktı İki gözünden yaşlar aktığını gördü ve dedi ki: ´Cennetin sekiz kapısı vardır Hepsi açılır ve kilitlenir Ancak tevbe kapısı hariç! O kapının yanında sadece o kapıya bakan bir melek vardır O melek o kapıyı kapatmaz Bu bakımdan ümitsiz olma, amel yap!´

Abdurrahman b Ebi Kasım der ki: ´Abdurrahim18 ile beraber kâfirin tevbesini ve şu ayeti müzakere ettik:
O küfredenlere de ki: Eğer peygambere düşmanlıktan vazgeçerlerse geçmişteki günahları bağışlanır!(Enfâl/38)

Abdurrahim dedi ki: ´Ben müslümanın Allah katında daha güzel halli olacağını ümit ediyorum Çünkü kulağıma "Müslümanın tevbesi, müslüman olduktan sonra ikinci bir defa müslüman olmak gibidir; yani müslümanlığını perçinleştirir" diye gelmiştir´

Abdullah b Selâm şöyle demiştir: ´Size ancak Allah tarafından gönderilmiş peygamberden veya Allah tarafından indirilmiş kitaptan konuşacağım: Kul bir günah işledikten sonra bir göz kapaması kadar o günahtan pişman olduğu zaman, o günah ondan göz kapamasından daha süratle düşmüş olur´

Hz Ömer şöyle demiştir: ´Tevbe edenlerle beraber oturun! Çünkü onların kalbi daha incedir

Biri şöyle demiştir: ´Allah´ın beni ne zaman bağışlayacağını biliyorum´ Ona ´Ne zaman affedecektir?´ diye sorulunca ´Tevbemi kabul ettiği zaman´ demiştir

Bir başkası da şöyle demiştir: ´Ben affedilmekten mahrum olmaktan çok tevbeden mahrum olmaktan korkuyorum´

Şöyle rivayet ediliyor: İsrailoğulları´ndan bir genç vardı Yirmi sene Allah´a ibâdet etti Sonra yirmi sene Allah´a isyan etti Sonra aynaya baktı Sakalında beyazlık gördü Bu manzara hoşuna gitmedi ve şöyle dedi: ´Ya ilâhî! Sana yirmi sene itaat ettim Sonra
yirmi sene isyan ettim Acaba sana tevbe edersem beni kabul eder misin?´ Bunun üzerine görmediği ancak sözünü işittiği biri ona şöyle dedi: ´Bizi sevdin Biz de seni şeydik Bizi terkettin, biz de seni terkettik Bize isyan ettin, sana mühlet verdik Eğer bize dönersen seni kabul ederiz´

Zünnun-i Mısrî şöyle demiştir: ´Allah´ın bir kısım kulları vardır: Günahların ağaçlarını kalplerinin göreceği bir yere diktiler Onu tevbe suyu ile suladılar O pişmanlık ve üzüntü meyvesini verdi Delilik olmaksızın onlar delirdiler Dil kekelemesi olmaksızın onlar dilsiz oldular Oysa fasih ve beliğlerin, Allah ve Hz Peygamberi bilenlerin ta kendileriydiler Sonra safa kadehiyle (hayat suyunu) içtiler Uzun belâya karşı sabrı, geçmişlerinden devraldılar Sonra kalpleri melekût âlemine hayran kaldı Fikirleri ceberrûtun perdeleri arasında gezdi Pişmanlık revakının altında gölgelendiler Hataların sahifesini okudular Nefislerine korkuyu yerleştirdiler ve takvanın merdivenleriyle zühdün yüceliğine vâsıl oldular Dünyayı terketmenin acısını tatlı gördüler Yatacakları yerin sertliğini yumuşak kabul ettiler Sonunda selâmet kulpunu elde ettiler Ruhları yücelerde gezindi ve cennetin bahçesinde çadır kurdular Hayat denizine daldılar Üzüntünün hendeklerini kapattılar Hevanm köprülerinden geçip ilmin sahasına indiler Hikmetin gölünden içtiler Zeka gemisine bindiler Kurtuluş rüzgârıyla deniz selâmetinde yelken açtılar ve rahatlık bahçesine, izzet ve keremin kaynağına vardılar´
İşte her sahih tevbe´nin muhakkak makbul olacağı hakkında bu kadar söz kâfidir

Soru: ´Sen de Mutezilenin dediği gibi ´tevbeyi kabul etmek Allah için vâcibdir´ fikrindemisin?´

Cevap: Ben Tevbe´nin kabul edilmesi Allah´a vâcibdir´ sözünden ´Elbette elbise sabunla yıkandığı zaman kirin gitmesi vâcibdir Elbette susuz bir kimse su içtiği zaman susuzluğunun giderilmesi vâcibdir Su bir müddet kendisine verilmediği zaman susaması vâcibdir Susuzluk devam ederse, ölmek vâcib olur´ gibi sözlerden kasdedilen mânâda kastediyorum Bu sözlerde Mutezilenin ´Allah´a tevbeyi kabul etmek vâcibdir´ sözlerinden kastettikleri mânâ yoktur Ben derim ki: ´Allah suyu, susuzluğu giderici olarak yarattığı gibi, ibadeti günaha keffâret olucu, sevabı hatayı silici olarak yaratmıştır
Eğer Allah´ın meşiyeti bunun hilâfına sebkat etmiş ise, Allah´ın kudreti o hilâfî da kapsayacak genişliktedir Bu bakımdan üzerinde yapılması vâcib olan bir vazife bulunmamaktadır Fakat onun ezelî iradesi neyin olacağına karar vermiş ise, şüphesiz ki onun olması vâcibdir îtiraz: Tevbesinin kabul edilip edilmediğinden emin olan hiç kimse yoktur Oysa suyu içen susuzluğunun gideceğinden şüphe etmez

Cevap: Kişinin tevbesinin kabul oluşunda şüphesi, sıhhatin şartlarının varlığından şüphe etmesi gibidir Çünkü ileride geleceği gibi, tevbefnin ince rükün ve şartları vardır Bütün şartlarının varlığı kolayca tahakkuk etmez Tıpkı ishal için bir ilacı içip de ishal eder mi veya etmez mi diye şüphe eden,bir kimse gibi Bu kimsenin şüphesi, o ilaçtaki ishal ediciliğin şartlarının meydana gelmesinden şüphe etmektir Halin, vaktin, ilacın karışımı, şişelerin güzelce yapılması ve tesiri itibariyle bu şüphe ortaya çıkar Bu ve benzerler tevbeden sonra korkmayı ve şüphesiz tevbe´nin kabulünde de şüphe etmeyi gerektirir Nitekim tevbe´nin şartları bahsinde, eğer Allah dilerse bu durumun izahı gelecektir

16) Künyesi el-Anzî el-Basrî´dir Âbid bir kimseydi Birkaç kişiyle birlikte
Haccac´tan kaçarak Kabe´ye sığınmış, fakat Haccac onları tutup öl
dürmüştür

17) Künyesi Ebû Ya´lâ el-KûfTdir Değerli bir fakihtir H 119 da vefat
etmiştir
18) Abdurrahim b Yahya ed-Dimeşkî el-Esved diye tanınır
Tevbenin alametleri (işaretleri) sekiz tanedir:
Geçmiş günahlardan pişmanlık
Terkedilmiş farz ibadetleri kaza etmek
Bir daha günaha dönmemek
Üzerinde kul hakkı varsa ödemek
Hasımlarla helalleşmek
Günah işlemekte nefsini isyana alıştırdığı gibi, taatlerin de acılığını tattırmak
Nefsi zevklerin yolunda semizleştirdiği gibi hak yolunda zayıflatmak
Günahlara buğz etmek, hatırlayınca istiğfar etmek ve kimseye söylememektir
Şu bir gerçektir ki, Allah-u Zülcelal' in rızasına vasıl olmak, nasuh bir tevbe yapmak ve bu tevbenin gereklerini yerine getirmekle mümkündür
Peygamber Efendimiz (SAV) şöyle buyurmuştur:
"Nefsim elinde olan Allah' a yemin ederim ki; siz günah işlememiş olsaydınız, Allah sizi helâk eder, yerinize günahkâr bir kavmi getirirdi Onlar günah işleyip affolunmak dilerlerdi" (Müslim, Tevbe: 11)


Tevbe Kalbin Manevi Uyanışıdır

Tevbe, Allah-u Zülcelal’ in çok büyük bir merhamet kapısıdır Allah-u Zülcelal kullarına iman nimetinden sonra büyük bir nimet olan tevbe nimetini nasip etmiştir Tevbe, günahlar ve kötü alışkanlıklar üzerinden ayrılıp pişman olmuş bir kalple bir daha günah işlememeye niyet etmektir
Çünkü Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: “Ey iman edenler! Kalpten samimi bir şekilde tevbe ederek Allah’a dönün” (Tahrim; 8)
İnsan, şeytanın sermayesi olan günahları terkederek Allah-u Zülcelal’ e dönmelidir Çünkü kurtuluşun bundan başka çaresi yoktur Niketim Allah-u Zülcelal başka bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: “Ey Mü’minler! Hepiniz Allah’a tevbe ediniz ki, kurtuluşa erebilesiniz” (Nur; 31)
İnsanın tevbe etmesi, kalbinin manevi olarak uyanmasının alametidir Manevi olarak uyanmaya başlayan kimse de:
Nefsinin acizliğini hatırlayınca boynunu büker
Günahlarını hatırlayınca, hemen tevbe eder
Dünyayı hatırlayınca, düşünüp ibret alır
Ahireti hatırlayınca sevinir
Allah-u Zülcelal’ in kudret ve azametini hatırlayınca da ürperir

Tevbe-i Nasuh (Hakiki Tevbe)

Tevbe-i nasuh, insanın hem zâhirî, hem de bâtınî olarak tevbe etmesidir Gizli ve aşikâr, sahibi üzerinde günahların iz ve tesirlerinden bir iz ve leke kalmamasıdır Tevbe-i nasuh yapmak kime nasip olursa dünya ve ahirette bahtiyar olur Allah-u Zülcelâl tevbe-i nasuh hakkında şöyle buyurmuştur:
"Ey iman edenler! Tam doğru ve temiz (bir) kalple sahih bir tevbe ile (bir daha günaha dönmemek şartıyla) Allah'a tevbe edin Böyle yaptığınız takdirde olur ki, Rabb'iniz günahlarınızı örter Sizi, altından ırmaklar akan cennetlerine kor" (Tahrim; 8)
İşte bu öyle bir tevbedir ki, insanı günahına rağmen cennete sevkeder Nasuh tevbesi ile tevbekâr olan kimsede ne açık, ne de gizli günahtan eser kalmaz Samimi bir şekilde tevbe eden hep Hakk ile meşgul olduğu için nasıl akşamladığına ve sabahladığına aldırış etmez
Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerimede:
“ Tevbe eden, inanan ve yararlı iş yapan, sonra doğru yola giden kimseyi bağışlarım” (Taha; 82) buyurmuştur

Muhammed Konyevi

Tevbe Merhamet Kapısıdır

Tevbe, Allah-u Zülcelal' in kullarına açmış olduğu çok büyük bir merhamet kapısıdır İnsanın pişmanlık duyarak samimi bir şekilde yaptığı bir tevbe, kendisi için kurtuluştur Onun için Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerimede: “Ey Müminler! Hep birlikte Allah'a tevbe edin ki, kurtuluşa eresiniz” (Nur; 31) buyurmuştur
İnsan ne kadar ibadet yaparsa yapsın, Allah-u Zülcelal' in hakkını yerine getiremez Çünkü yapılan taat ve ibadetler dahi insan için sanki bir hata gibidir Cüneydi Bağdadi (KS): “Allah-u Zülcelal' e karşı hata olarak secdelerim yeter” demiştir
Onun için başında ve içinde tevbe olmayan ibadetin bir değeri yoktur Akıllı olan her insan, tevbe ile kendisini Allah-u Zülcelal' e sevdirmelidir Çünkü tevbe, Allah-u Zülcelal' in yanında çok kıymetlidir Hz Ali (RA) demiştir ki; “Allah-u Zülcelal' e en sevimli gelen ses:
“Ya Rabbi!" diyerek günahlarından tövbe etmek için seslenen kulun sesidir”
İnsan, tevbe ederek, yüzünü Rabbine dönmüş ve O' nu hoşnut etmiş olur Onun için Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerimede: “Ey iman edenler! Samimi bir tevbe ile Allah' a dönün” (Tahrim 8) buyurmuştur
Peygamber Efendimiz (SAV), 'de bir hadis-i şeriflerinde; “Ey insanlar! Allah'a tevbe edin ve O' ndan bağışlanma dileyin Doğrusu ben, günde yüz defa tevbe ediyorum” (Müslim) buyurmuştur
İnsan tevbe etmekle, Allah-u Zülcelal' i ferahlandırdığı gibi, en büyük düşmanı olan şeytanın da belini kırmaktadır Rivayet edildiğine göre, şeytan demiştir ki; “Ben günah yaptırmak suretiyle ademoğlunu helak ettim, oda bu günahlardan tevbe etmekle beni helak etti”
Buradan da anlaşıldığı gibi, kişi tevbe ederek şeytanın yanından ayrılıp, Rabbine dönerek, hem düşmanını kahretmiş olur, hem de Allah-u Zülcelal' i ferahlandırmış olur
Peygamber Efendimiz (SAV) bir hadis-i şeriflerinde; “Kulunun tevbesi ile Allah' ın hoşnut olması (ve ferahlanması), bir kişinin yiyecek ve içeceği devesi üzerinde olduğu halde, ıssız bir çölde giderken onu elinden kaçırması ve bulmaktan umudunu kesip üzüntülü bir şekilde bir ağacın altına gelerek yan üstü yatarken, işte tam bu esnada devesini yanıbaşında görmesi üzerine, hayvanın yularından yapışarak ve aşırı sevincinden şaşırarak duyduğu sevinçten daha fazladır” (Buhari, Müslim) buyurmuştur
İşte tevbe insan için böyle kıymetli ve kurtarıcı bir ameldir Bu kıymetli olan ameli terkedip, “Ben ne yaptım ki, tevbe edeyim” demek, çok yanlıştır Bizim Peygamberimiz (SAV), günahtan masum olduğu halde günde yüz sefer (bir rivayete göre de, yetmiş sefer) tevbe ediyordu da, biz ondan daha mı iyi bir haldeyiz?
Onun için, kendimizi bu kıymetli amelden mahrum etmememiz ve şeytanı kahredip, Allah-u Zülcelal' i sevindirmemiz lazımdır
Alıntı ile Cevapla
Alt 08 Nisan 2009, 10:29   Mesaj No:27
Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:47
Mesaj: 4.081
Konular: 315
Beğenildi:48
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Standart Tevbe edersek günahlarımız silinir mi

Değerli Kardeşimiz;

İnsan hem iyilik hem de kötülük yapmaya uygun yaratılmıştır Onun için zaman zaman isteyerek veya istemeyerek günahlara girebiliyor Bu konuda Kur’anı Kerim de, “Allah, kendisine şirk koşulmasının dışındaki istediği kimselerin bütün günahlarını bağışlar(Nisa Süresi,48;116)” buyurarak hangi günah olursa olsun affedebileceğini bildirmektedir

Kitaplarımız da canı gönülden yapılan tövbenin Allah tarafından kabul edileceği ifade edilir Nitekim Allah’u Teala, “Ey iman edenler, nasuh tövbe ile tövbe edin ki Allah da sizin kabahatlerinizi affetsin ve altlarından ırmaklar akan cennetlerine koysun” (Tahrim Suresi, 8) buyurarak yapılan tövbelerin kabul edileceğini beyan eder Ayette geçen nasuh tövbe ise şöyledir:

1-Allah’a karşı günah işlediğini bilerek, bu günahtan dolayı Allah’a sığınmak ve pişman olmak

2-Bu suçu işlediği için üzülmek, Yaratıcıya karşı böyle bir günah işlediğinden dolayı vicdanen rahatsız olmak

3-Bir daha böyle bir suça dönmeyeceğine dair bir karar içerisinde olmak

4-Kul hakkını ilgilendiriyorsa onunla helalleşmek

Bir hadiste Peygamberimiz şöyle buyurmuş Nasuh tövbe şudur:

-Günahlara pişmanlık

-Farz ibadetleri yapmak

-Zulüm ve düşmanlık yapmamak

-Kırgın ve küskünlerle barışmak

-Bir daha o günaha dönmemek üzere karar vermek

İnşallah bu şartları yerine getirirsek Allah’ın tövbelerimizi kabul edeceğinden ümitli oluruz Ancak insan her zaman korku ve ümit içerisinde olmalı Ne ibadetlerimize güvenip övünebiliriz Ne de günahlarımızdan ümitsizliğe düşebiliriz Ben çok iyiyim, bu işi hallettim demek ne kadar yanlışsa; ben bittim, beni Allah kabul etmez demek de o kadar yanlıştır Ayrıca, suçunu anlayıp tövbe edip, Allah’a sığınmak da büyük bir ibadettir Günah işleyipte daha sonra tevbe ederim gibi bir düşünce de yanlıştır

Manevî Kirlerden Arınma Yolu: Tövbe

Sözlükte “Allah’a dönüş ve yöneliş” anlamına gelen tövbe, dini terim olarak “günahtan Allah’a dönme” anlamıyla meşhur olmuştur1

İmam Gazalî, İbn Arabi, İbn Hacer gibi İslâm âlimleri tövbeyi farklı şekillerde tarif etmişlerdir2

Biz burada tövbeyi açık ve anlaşılır bir tarzda tarif edecek olursak şöyle diyebiliriz: Tövbe; yapılan kötülüğü, işlenen günahı veya kabahati günah olduğunu bilip, onu bırakıp terk ederek Allah’a dönmek, O’ndan affetmesini, bağış lamasını dilemek, yaptıklarından pişman olduğunu da belirterek yalnız Allah’a yal varmak demektir

1 Tövbenin Önemi:

Sevgili Peygamberimiz (sas) bir hadis-i şeriflerinde: “Bütün Âdemoğulları günahkârdır, günahkârların en hayırlıları ise tövbe edenlerdir” (İbn Mâce, Zühd, 30) buyurmaktadır Başka bir hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz: “Eğer siz günah işlemeseydiniz, Allah sizi helak eder ve yerinize, günah işleyip, peşinden tövbe eden kullar yaratırdı” (Müslim, Tevbe, 9, 10, 11) buyurmuştur

Bu zikrettiğimiz hadislerden de anlaşıldığı üzere, insan, günah ve sevap işleme özelliğinde yaratılmış bir varlıktır Günah işlemek, insanı meleklerden ayıran bir özelliktir Bilindiği gibi melekler nurdan yaratılmış olup, asla Allah’a karşı gelmeyen, günah işle me yen varlıklardır

İslâm fıtrat dinidir İslâm’da insanın günah işleyebileceği kabul edilmiş ve bundan korunma ve kurtulma yolları insana öğretilmiştir İşte yapılan kötülükten, işlenen günah ve kabahatten kurtulup manevi kirlerden temizlenme yolu tövbedir Tövbe ile insan, yapmış olduğu günah ve kusurlar dan kurtulup o günah ve hataları hiç yapmamış gibi tertemiz olur Nitekim bu hususta Peygamber Efendimiz, “Günahtan tam dönen ve tövbe eden, o günahı hiç işlememiş gi bidir” (İbn Mace, Zühd 30) buyurur

Yüce Allah kullarını tövbeye çağırmakta ve şöyle buyurmaktadır: “Ey müminler! Hepiniz toptan Allah’a tövbe ediniz ki, felaha edesiniz” (Nur, 24/31) Başka bir ayette ise Yüce Al lah, Peygamberine şöyle buyurur: “De ki: “Ey çok günah işleyerek kendi öz canlarına kötülük etmede ileri giden kullarım! Al lah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz Allah dilerse bütün günahları mağfiret eder Çünkü O, çok affedicidir, merhamet ve ihsanı fazladır” (Zümer, 39/53)

Bu ayette Yüce Allah, Peygamberine, günahkâr kullara, Allah’ın rah metinden umut kesmemelerini söylemesini emrediyor Çünkü çok bağışlayan, çok acıyan Allah, dilerse bütün günahları bağışlar Bundan dolayı kullar, Allah’ın azabı gelmezden önce Allah’a yönelmeli, O’na teslim olmalı, şirki ve bütün günahları bırakmalıdırlar

Bir rivayete göre, çok günah işlemiş olan bazı müşrikler, Müslüman oldukları takdirde günahlarının affedilip edilmeyeceğini Hz Peygambere sormuşlar ve bunun üzerine bu ayet inmiştir3 Bu ayet, bütün insanları tövbeye ve İslâm’a yöneltmekte, Müslüman oldukları takdirde Allah’ın, onların bütün günahlarını affedeceğini bildirmekte, günahkârlara umut kapılarını ardına kadar açmaktadır

Kullar ne kadar günah işlemiş olurlarsa olsunlar, umutsuzluğa kapılmadan Allah’a yönelip tövbe ederlerse Allah onları affeder Bu ayetler yanında kulları umutsuzluktan kurtarıp tövbeye yönelten çok hadis vardır (Bkz: Buhârî, Enbiyâ 54; Müslim, Tevbe 46, 47)

Günah ruhun kiri, tövbe ise cilasıdır Günahta ısrar, kulun ruhunu iyice bozar Onun için Mevlânâ Celâleddin Rûmî de her insanı, her ne durumda olursa olsun mutlaka günah bataklığından tövbenin aydın düzlüğüne şöyle çağırmaktadır:

Gel, gel, ne olursan ol, yine gel! Kâfir, Mecusî, putperest de olsan gel! Bizim bu dergâhımız umutsuzluk dergâhı değildir Yüz bin kere tövbeyi bozmuş olsan da yine gel!

Yüce Allah, Tahrim suresi 8 ayette: “Ey inananlar, tövbe- i nasûh ile Allah’a tövbe ediniz Umulur ki Rabbiniz, kötülüklerinizi örtüp temizler ve sizi içinden ırmaklar akan Cennetlere yerleştirir” buyurmaktadır Bu ayette kastedilen nasûh tövbesi nedir?
Alıntı ile Cevapla
Alt 08 Nisan 2009, 10:44   Mesaj No:28
Medineweb Emekdarı
KuM TaNeSi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:KuM TaNeSi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5998
Üyelik T.: 02 Ocak 2009
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Yaş:40
Mesaj: 1.956
Konular: 886
Beğenildi:21
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Günaha Karşı Tevbe

İNSAN GÜNAH işleyebilen bir varlık “Benim günah işlemem mümkün değil” diyebilen hiç kimse bulunmuyor Her insan, şu veya bu şekilde, az veya çok, günah çukuruna yaklaşıyor, bazen de içine düşüyor

Bizler, akıl ve kalb dengesi içinde hayatımızı sürdürüyoruz Fakat, insan sadece akıl ve kalbden ibaret olmadığı için, başta nefis olmak üzere baskın duygular, söz dinlemez hisler, önü alınmaz hevesler ve karşı konulmaz vehimler altında, bazen farkında olarak veya olmayarak irademize söz geçiremiyor ve günah işliyoruz
İşin aslına bakılırsa, Yüce Allah bizi kendisine yaklaştırmak, bizi kendisine muhtaç etmek, bizi kendisine çekmek için birbirinden farklı, değişik vesileler yaratmış Meselâ, acıkma gibi bir duygu verip, bizi rızka muhtaç etmiş, Rezzak olduğunu göstermiş ve bizi bu yolla Kendisine bağlamış Biz de kul olarak bütün ihtiyaçlarımızı O’ndan istemiş, O’nu Rezzak olarak bilmiş, gerçek anlamda rızık verici olarak O’nu tanımışız Demek ki, Rezzak ismi, acıkmamızı gerektiriyor

Aynı şekilde, biz günahkârız, Allah bağışlayandır Biz hata işliyoruz, Allah affedendir Biz isyana kapılıyoruz, Allah mağfiret edendir Biz tevbe ediyoruz, Allah tevbemizi kabul edendir Allah Gafûr’dur, Afuvv’dur, Gaffâr’dır, Tevvâb’dır İşlediğimiz günahlar bizi Allah’ın bu isimlerine götürüyor, bizi O’na yöneltiyor Böylece Allah’ı Gafûr ve Gaffâr isimleriyle tanımış oluyoruz Bediüzzaman’ın dediği üzere, ‘Gaffâr ismi günahların vücudunu ve Settâr ismi kusurların bulunmasını iktiza ediyor’ Açıkçası, günah işlensin ki Allah’ın Gaffâr ismi tecelli etsin; kusur edilsin, hata yapılsın ki, Allah da kulunun kusurunu yüzüne vurmayıp örterek Settâr olduğunu göstersin
Bir hadisinde, sevgili Peygamberimiz bu tatlı gerçeği ne de güzel dile getiriyor:

“Nefsim kudret elinde olan Zât’a yemin ederim ki, eğer siz hiç günah işlemeseniz, Allah sizi toptan helâk eder; sonra günah işleyen, arkadan da istiğfar eden bir kavim yaratır ve onları mağfiret ederdi”1
Ne kadar günah, o kadar tevbe
İnsan nefsine aldanır, şeytana kanar, hislerine hâkim olamaz, iradesine söz geçiremez de, sonunda bir günah işler, ardında da yaptığına, yapacağına bin pişman olur ve tevbe üstüne tevbe eder İşte, kulun günah işlemiş de olsa tevbe ile Rabbine rücu ettiği bu hal, hadislerden öğrendiğimize göre, Cenâb-ı Hakk’ı hoşnut etmektedir

Ebû Hureyre radıyallahu anh anlatıyor:
“Resûlullah aleyhissalâtü vesselâm Rabbinden naklen buyurdular ki:
Bir kul günah işledi ve ‘Yâ Rabbi, günahımı affet!’ dedi
Hak Teâlâ da, ‘Kulum bir günah işledi; arkadan bildi ki günahları affeden veya günah sebebiyle cezalandıran bir Rabbi vardır’ buyurdu
Sonra kul dönüp tekrar günah işledi ve ‘Ey Rabbim, günahımı affet!’ dedi
Allahu Teâlâ da, ‘Kulum bir günah işledi ve bildi ki, günahı affeden veya günah sebebiyle cezalandıran bir Rabbi vardır’ buyurdu
Sonra kul dönüp tekrar günah işledi ve ‘Ey Rabbim, beni affeyle!’ dedi
Allahu Teâlâ da, ‘Kulum günah işledi ve bildi ki, günahı affeden veya günah sebebiyle cezalandıran bir Rabbi olduğunu bildi Ey kulum, dilediğini yap, ben seni affettim’ buyurdu”2

Büyük hadis âlimi İmam Nevevî, bu hadisten şu hükmü çıkarır:
“Günahlar yüz kere, hatta bin ve daha çok kere tekrar edilse de kişi her seferinde tevbe etse, tevbesi makbuldür Veya bütün günahlar için bir tek tevbe etse bile, yine tevbesi sahihtir”

Bir hadiste de, istiğfar eden kimsenin günde yetmiş defa günahını tekrar etse bile, ‘günahında ısrar etmiş’ sayılmayacağı belirtilir3
Hz Ali’nin bu konuya getirdiği açıklama daha ilginçtir:
“Beraberinde kurtuluş reçetesi olduğu halde helâk olan kimsenin durumuna hayret ediyorum O reçete de istiğfardır”
Zaten Gaffâr ve Tevvâb isimleri, ‘çok çok bağışlayan, tevbeleri çok çok kabul eden, her günah işleyişte istiğfar edeni affeden, her tevbe edişte tevbe edenin tevbesini kabul eden’ anlamına geliyor Şayet Cenâb-ı Hak kulunu hayatı boyu sadece bir sefere mahsus olmak üzere affedecek olsaydı, ondan sonra insana günah işleme imkânı ve fırsatı vermemesi gerekirdi Yani, Allah affetmek istemeseydi, bize af isteme duygusunu vermezdi

Diğer taraftan, Cenâb-ı Hakk’ın günahları bağışlaması O’nun fazlı, lütfu ve ikramıdır Hadiste de ifade edildiği gibi, günahı sebebiyle cezalandırması ise adaletinin tecellisidir Said Nursî’nin belirttiği üzere, “Cenâb-ı Hakk’ın günahkârları affetmesi fazldır, tâzib etmesi [azap ile cezalandırması] adldir”

Efendimizin(asm) dizi dibinde yetişen sahabe nesli bu ince noktayı çok iyi kavramıştı Allah’ın yüce isimlerini mükemmel mânâda hem çok iyi anlamışlar, hem de hayatlarına yansıtmışlardı Rivayet ettikleri hadislere bakınca, bu eğitimin seviyesini ve anlayışlarının kapasitesini farketmek hiç de zor değildir

Meselâ, kulun günahı ne kadar çok olursa olsun ve kul ne kadar af dilerse dilesin, hiçbir zaman isteğinin karşılıksız kalmayacağını, Hz Enes haber veriyor
Enes radıyallahu anh, “Ben Resûlullah sallallâhu aleyhi vesellemi şöyle buyururken dinledim” diyor

“Allahu Teâlâ [buyurdu ki]: Ey Âdemoğlu! Sen bana dua ettiğin ve benden af umduğun sürece, işlediğin günahlar ne kadar çok olursa olsun, onların büyüklüğüne bakmadan seni bağışlarım Ey Âdemoğlu! Günahların gökleri dolduracak kadar olsa, sen Benden bağışlanmanı dilersen, günahlarını affederim Ey Âdemoğlu! Sen yeryüzünü dolduracak kadar günahla huzuruma gelsen, fakat Bana hiçbir şeyi ortak koşmamış, şirke bulaşmamış olsan, Ben de seni yeryüzü dolusu mağfiretle karşılarım”4
Peygamber Efendimiz de, bir hadisinde, kulun işlediği günahtan dolayı tevbe edip Rabbine dönmesini çöl ikliminde yaşayan, çöle çıkınca varı yoğu devesi olan bir insanın üzüntüsünü ve sevincini dile getirerek bize şöyle anlatır:

“Öyle bir kimse ki, çorak, boş ve tehlikeli bir arazide bulunuyor Beraberinde devesi vardır Devesinin üzerine de yiyecek ve içeceğini yüklemiş Derken uyur Uyandığında bir de bakar ki, devesi gitmiş Devesini aramaya koyulur Bir türlü bulamaz Açlıktan ve susuzluktan perişan bir vaziyette iken kendi kendine şöyle der: ‘Artık ilk bulunduğum yere gideyim de, ölünceye kadar orada uyuyayım’ Gider, ölmek üzere başını kolunun üzerine koyar Bir ara uyanır Bakar ki, devesi yanıbaşında duruyor Bütün azığı, yiyeceği ve içeceği de devesinin üzerindedir İşte Allah mü’min kulunun tevbe ve istiğfarı ile, böyle bir durumda olan kimsenin sevincinden daha fazla sevinç ve lezzet alır”5
Anne çocuğunu ateşe atar mı?
Cenâb-ı Hakk’ın rahmeti, şefkati ve merhameti sonsuzdur Bütün kullara yeter, bütün bir âleme kâfi gelir Kendini tanıyan, fakat günahtan elini çekemeyen, nefsinin eline esir düşmüş kullarını kendi hâline bırakmaz Bir başka deyişle, Cenâb-ı Hak kendisine yönelen kulunu çeşitli vesileler yaratarak onu rahmet iklimine çeker Yani, Allah kulunu cezalandırmak için yaratmamış, bir fırsatını yakalayıp da onu Cehenneme atmak için dünyaya göndermemiş İnsan nasıl kendi çocuğunu hatasından dolayı ateşe atmazsa, Yüce Allah da kendisini Rab olarak tanıyan kullarından sonsuz merhametini esirgemez, onları Cehenneme atmaz

Hazret-i Ömer Saadet Asrında şahit olduğu bir olayı anlatırken, bu hususta Efendimizin müjdesini bize de ulaştırıyor
Bir savaş sonrasıydı Esirler arasında çocuğundan ayrı düşmüş bir kadın da vardı Kadıncağız çocuğuna olan özlemini gidermek için gördüğü her çocuğu kucaklıyor, bağrına basıyor ve emziriyordu Resûlullah sallallâhu aleyhi vesellem çevresindekilere:
“Bu kadının kendi çocuğunu ateşe atacağına ihtimal veriyor musunuz?” diye sordu
“Asla, atmaz” dediler
Bunun üzerine Resûlullah sallallâhu aleyhi vesellem, ”İşte Allahu Teâlâ kullarına bu kadının yavrusuna olan şefkatinden daha merhametlidir” buyurdu6
Hadis-i şerifler Cenâb-ı Hakk’ın sonsuz mağfiretini ve rahmetini anlatıyor Aynı şekilde, şaşmaz bir prensip olarak âyet-i kerimeler, genel ölçüleri verdikten sonra önemli bir noktayı hatırlatıyor O da, kulluk şuurunu zedelememek, kulun Rabbine olan saygı sınırını taşmamaktır Tevbe, istiğfar ettikten sonra, nasıl olsa Allah affeder deyip suç işlemeyi sürdürmemeli ki, kulluk sırrı kaybolmasın Kur’ân bu gerçeğe şöyle işaret eder:
“Onlar çirkin bir günah işledikleri veya herhangi bir günaha girerek kendilerine zulmettikleri zaman Allah’ı hatırlarlar ve günahlarını bağışlaması için O’na niyazda bulunurlar Günahları ise Allah’tan başka affedecek kim vardır? Ve onlar işledikleri günahta bile bile ısrar etmezler”7
Günahla manevî yükseliş
Kul işlediği günahtan dolayı Allah’a daha ciddi olarak sığındığı ve daha ihlaslı bir şekilde yöneldiği takdirde, manevî bir yükselişe de geçebilmektedir Kur’ân bu gerçeği ‘günahların sevaba dönüştürülmesi’ şeklinde anlatmaktadır

“Ancak tevbe eden ve güzel işler yapanlar bundan müstesnadır Allah onların günahlarını silip yerlerine iyilikler verir Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir”8
Cenâb-ı Hak, suç ve günahlarını itiraf eden, pişmanlık duyan kimselerin hem günahlarını bağışlıyor, hem de günahların yerini sevapla dolduruyor, böylece günah yerini sevaba bırakıyor, günah sevapla yer değiştiriyor Bu sırdandır ki, bazı hadis âlimleri, “Birtakım günahlar vardır ki, mü’min için birçok ibadetten daha faydalıdır” derler
Herkes hata işleyebilir, hatta herkes mutlaka hata eder, günaha girer Fakat günahkârların da hayırlısı vardır Bu hayrı Efendimiz şöyle ifade eder:
“Her insan hata işler; ama hata işleyenlerin en hayırlısı, çok tevbe edenlerdir”9

Hata işleyenlerin tevbeleri ile hayırlı bir insan olmalarının ötesinde, bir de Allah’ın sevdiği bir kul olma mertebesine yükselmeleri sözkonusudur Kur’ân’ın gösterdiği bu müjde, İslâm’ın insana sunduğu en tatlı müjdelerden biridir:
“Muhakkak ki, Allah çok çok tevbe edenleri ve temizlenenleri sever”10
Peygamber Efendimiz, bu âyeti şöyle tefsir ederler:
“Şüphesiz Allah, tekrar tekrar günah işlediği halde üst üste tevbe eden kulunu sever”11
Bu sevginin gerçek şuurunda olan Peygamberimiz, hiçbir günahı olmadığı, günahlara karşı korunduğu halde, günde yetmiş kere, bazı zamanlar yüz kere tevbe ve istiğfar ederdi Çünkü, istiğfarın içinde ‘mahbubiyet’ mertebesi ve sevinci vardır

Ancak, bu müjdeyi yanlış bir tarafa çekerek, “Madem günahlar sevaba dönüşebiliyor, önce günah işleyip sonra da tevbe etsek olmaz mı?” gibi cerbezelerle meseleyi istismar etmemek de gerekir

Böyle bir yaklaşım, herşeyden önce, kulluk edebine aykırıdır Bu durum, hâşa, Allah’ı imtihan etmek, dinî hükümleri ciddiye almamak sayılır ki, işin sırrını kavramamak olur Böyle bir istismara karşı, birçok âyette af yetkisinin Allah’a ait olduğu, Allah’ın istediğini bağışlayacağı, istediğini azaba çarptıracağı bildirilerek, havf-reca muvazenesine, ümit-korku dengesine dikkat çekilir

Kaldı ki, “Nasıl olsa tevbe ederim” düşüncesiyle günaha dalan kimse tevbe etme fırsatı bulabilecek midir, buna ömrü yetecek midir, bir garantisi var mıdır? Veya en önemlisi, davranışları Allah’ın gazabını çektiği halde, Allah kendisine tevbeye dönüş fırsatı verecek midir? Bütün bunların da gözönünde tutulması gerekir
“Farzları yapan, kebireleri işlemeyen kurtulur”
Bütün bunlarla birlikte, özellikle her gün yüzlerce günahın hücumuna maruz kalan mü’minin en mühim meselesi, günahtan kaçınmaya çalışması, günahlı ortamdan uzak durması, günah işlemeye açık olan kapılara yanaşmamasıdır Bir bakıma, ‘def’i şer’ yapması, şerli işlerden uzak kalmasıdır Bu husus bu zamanda çok büyük önem kazanmaktadır Takva sırrına da ancak bu yolla erişilebilir Çünkü bir haramı, bir büyük günahı terk etmek farzdır Bir vacibi işlemek birçok sünnetten daha sevaplıdır Takvanın esas alınmasıyla binlerce günahın hücumuna karşılık bir kerelik yüz çevirme ile, yüzlerce günah terk edilmiş, dolayısıyla yüzlerce farz ve vacip işlenmiş olur Böylece, takva niyetiyle, günahtan kaçınmak maksadıyla çok sayıda salih amele yol açılır Çünkü bu zamanda “Farzları yapan, kebireleri işlemeyen kurtulur”12
Bu kurtuluşu, yani büyük günahlardan kaçınanların nimete, ikrama ve Cennet saadetine ereceklerini Kur’ân haber veriyor:

“Eğer size yasaklanmış günahların büyüklerinden kaçınırsanız, geri kalan günahlarınızı örter ve sizi nimet ve ikramlarımızla dolu olan Cennete koyarız”13
Madem öyledir, “Hayatınızı imanla hayatlandırınız ve ferâizle zinetlendiriniz ve günahlardan çekinmekle muhafaza ediniz”14
1 Müslim, Tevbe 9
2 Buhârî, Tevhid 35; Müslim, Tevbe 29
3 Müsned, 5:130
4 Tirmizî, Daavât 98
5 Müslim, Tevbe 3
6 Buhari, Edeb 19, Müslim, Tevbe 22
7 Âl-i İmran sûresi, 3:135
8 Furkan sûresi, 25:70
9 Tirmizî, Kıyâme 49
10 Bakara sûresi, 2:222
11 Müsned, 1:80
12 Risale-i Nur Külliyatı, 2:1632
13 Nisa sûresi, 4:31
14 Risale-i Nur Külliyatı, 1:5

Mehmet Paksu
__________________
Söz işlemez yüreklere sükûtum dağlar gibi...
Alıntı ile Cevapla
Alt 09 Nisan 2009, 16:52   Mesaj No:29
Medineweb Emekdarı
KuM TaNeSi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:KuM TaNeSi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5998
Üyelik T.: 02 Ocak 2009
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Yaş:40
Mesaj: 1.956
Konular: 886
Beğenildi:21
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Tevbe istiğfar nasıl yapılır

Tevbe istiğfar nasıl yapılırSual: İstiğfar nedir?
CEVAP
İstiğfar etmek, (estağfirullah) demektir Tevbe, haram işledikten sonra, pişman olup, Allahü teâlâdankorkmak, bir daha yapmamaya azmetmek, karar vermektir Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Tevbe, günahtan sonra o günahı bir daha yapmamaktır) [İAhmed]

Günahtan hemen sonra tevbe etmek farzdır Tevbeyi geciktirmek de büyük günahtır Bunun için de, ayrıca tevbe etmek gerekir Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allah’a tevbe edin!) [Nur 31]

(Allahü teâlâ, tevbe edenleri sever) [Bekara 222]

(Allah’a tevbe-i nasuh yapınız!) [Tahrim 8]

Nasuh kelimesine 23 mana verilmiştir Bunlardan en meşhuru günahlara pişman olup, istiğfar etmek ve bir daha işlememeye karar vermektir Nasuh tevbesinin ne olduğunu soran zata Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Tevbe-i nasuh, günahkârın işlediği günahtan pişman olması, Allahü teâlâdan mağfiret dilemesi, bir daha böyle bir günah işlememesi demektir) [Beyheki]

İstiğfarın fazileti çok fazladır Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(İstiğfar okuyun, imdadınıza yetişirim) [Hud 52]

Pişman olan affedilir
Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, günah işleyip pişman olanı, istiğfar etmeden önce affeder) [Taberani]

(Küçük günahlarda ısrar edilirse küçük kalmaz Büyük günahlara istiğfar edilirse büyük kalmaz) [Deylemi]

(İstiğfar eden, günde 70 defa aynı günahı işlese ısrar etmiş sayılmaz) [Tirmizi]

(Günde 70 defa istiğfar edenin, 700 günahı affolur) [Beyheki]

(İstiğfara devam edeni, Allahü teâlâ, dertlerden, sıkıntılardan kurtarır Ummadığı yerden rızıklandırır) [Nesai]

(Bir mümin günah işleyince, melek üç saat bekler, eğer o kimse istiğfar ederse, o günahı yazmaz) [Hakim]

(Günahınız çok olup göklere kadar ulaşsa, pişman olunca, Allahü teâlâ, tevbenizi kabul eder) [İbni Mace]

(Günahlar kalbi paslandırır, karartır Kalblerin cilası ise istiğfardır) [Beyheki]

(Derdinizi ve devasını bildireyim Derdiniz, günahlar, devası da istiğfardır) [Hakim]

(Bir günahkâr, istiğfar eder, sonra bu günahı tekrar yapar, sonra istiğfar eder Üçüncüde yine yapar, yine tevbe ve istiğfar ederse, dördüncü defa yapınca, büyük günah yazılır) [Deylemi]

(Tevbe eden günah işlememiş gibi olur) [İbni Mace]

(Günaha devam edip, dili ile istiğfar eden, Rabbi ile alay etmiş sayılır) [Beyheki]

(Herkes günah işler Fakat günahkârların en iyisi tevbe edendir) [Hakim]

(Günahına pişman olup abdest alıp, namaz kılanı ve günahı için istiğfar edeni, Allahü teâlâ affeder) [Nesai]

(Kıyamette, amel defterinde çok istiğfar bulunana müjdeler olsun!) [Beyheki]

(Elinizden geldiği kadar çok istiğfar edin Çünkü Allah katında kurtuluşunuza bundan daha iyi vesile olacak ve Allahü teâlânın bundan daha çok sevdiği bir şey yoktur) [Hakim]
Tevbe edebilmek, Hak teâlânın büyük nimetlerinden biridir Günah işleme korkusu ile tevbeyi asla geciktirmemelidir! Çünkü, hadis-i şerifte (Sonra yaparım diyenler helak oldu) buyuruldu Yani tevbeyi ve diğer iyi işleri geciktirenler, bu günün işini yarına bırakanlar, aldandı, ziyan etti (İGazali)

Günah, kulun yanında küçük ve kıymetsiz görününce, Allahü teâlâ katında büyük olur Kul küçük günahı büyük görünce, o günah Allahü teâlânın katında küçülür Mümin, iman ve marifetiyle küçük günahları da büyük görür Her günah işleyişte kalbi sızlar Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Mümin, günahını dağ gibi görüp, üstüne düşeceğinden korkar Münafık ise, burnunun üzerine konan ve hemen uçacak sinek gibi görür) [Buhari]

Günah işlediğini bilmek
Şu halde, günah işlediğini bilmek büyük nimettir O kişinin mümin olduğunu gösterir Allahü teâlânın hakkı olan günahları için tevbe etmeli, pişmanlık ve üzüntü duymalı, günahı terk etmeli, kefaret olması için çok sevap işlemelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Günah işlediğin zaman, karşılığında onu mahvedecek sevap işle!) [İGazali]

Kul hakkının kefareti için, hak sahiplerine iyilik ve dua etmelidir! Hak sahibi ölmüş ise, o kimseyi rahmetle anmalı, çoluk çocuğuna ve varislerine ihsanda bulunmalıdır! Günahları için istiğfara devam etmelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, istiğfara devam edeni, her sıkıntıdan kurtarır, her darlıkta bir genişlik verir ve ummadığı yerden rızıklandırır) [Nesai]

Günah işlemeye devam eden kimse unutkan olur, ahmaklaşır, aklı da azalır Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Günah işleyenin bir aklı gider, bir daha geri dönmez) [İGazali]

Günahların hepsi Allahü teâlânın emrini yapmamak olduğundan büyüktür Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ufacık bir günahtan kaçınmak, bütün cin ve insanların ibadetleri toplamından daha iyidir) [RNasıhin]

Allahü teâlânın gazabı günahlar içinde saklıdır Kişi, bir günah yüzünden büyük azaba maruz kalabilir Yüz bin sene ibadet eden makbul bir kulunu ebediyen Cehenneme koyabilir Mesela iki yüz bin sene itaat eden İblis, kibredip secde etmediği için sonsuz olarak Cehennemlik oldu Âdem aleyhisselamın oğlu, bir adam öldürdüğü için ebedi Cehennemlik oldu Her duası kabul olan Belam-ı Baura, bir günaha meylettiği için imansız gitti Karun zekat vermediği için malı ile helak oldu
Günahım çok, ne yapsam Allah beni affetmez demek doğru değildir Çünkü cenab-ı Hak, tevbe edilen her günahı affeder Bir kâfir, küfrüne tevbe ederse, mümin olur, bütün günahları affolur Bir mümin de Allah’a şirk koşsa, sonra pişman olup tevbe etse Allah affeder Bir âyet-i kerime meali:
(Ey günahta haddi aşanlar, Allah’ın rahmetinden ümid kesmeyin! Zira Allah, bütün günahları affeder O, gafururrahimdir, affı, merhameti çoktur) [Zümer 53]

Kolaylaştırın Güçleştirmeyin!
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlânın rahmetinden ümit kestirip [dinden] nefret ettirenlere Allah lanet etsin! Kolaylaştırın, güçleştirmeyin!) [Nesai]

(Allahü teâlâyı kullarına sevdirin ki, Allahü teâlâ da sizi sevsin!) [Taberani]

(İnsanlara Rablerinden bahsederken, korku ve sıkıntı veren şeylerden söz etmeyin!) [Beyheki]

(Hak teâlâ buyurdu ki, kulumun, günahı göklere kadar yükselse, benden ümit kesmeyip, af dilerse affederim) [Tirmizi]

(İhlasla "La ilahe illallah" diyen Cennete girer İhlasla söylemek, söyleyeni haramlardan alıkoymasıdır) [Taberani]

(Bir kimse, yakînen Allah’ın Rab, benim de Peygamber olduğuma inansa, Cehennem ona haram olur) [Hakim]

(Allahü teâlâ, günahını affından büyük görene şiddetli gazap eder) [Deylemi]

(İyilik ve ibadet edene büyük ecir verileceğini müjdeleyin, nefret ettirmeyin!) [Şir’a]

(Ömründe bir defa Allah’ı anan veya Ondan korkan müslüman Cehennemden çıkar) [Tirmizi]

(Allahü teâlâ buyurdu ki, "Ey kulum, af dilediğin müddetçe, günahlarının çokluğuna bakmadan affederim Günahların bulutlara kadar yükselse de yine affederim Yer dolusu günahla gelsen, yer dolusu mağfiretle karşılarım Yeter ki iman ile gel!") [Tirmizi]

Faydalı Nasihat
Bir âlimin bildirdiği aşağıdaki nasihate uymaya çalışmalıdır!
Fırsat ganimettir Ömrü faydasız işlerle geçirmemeli, Hak teâlânın rızasına uygun şeylere sarf etmelidir! Beş vakit namazı, tadil-i erkan ile ve cemaat ile eda etmelidir! Teheccüd namazlarını elden çıkarmamalı, seher vakitlerini istiğfarsız geçirmemeli, gaflet uykusuna dalmamalı, ölümü ve ahireti düşünmeli, haram olan dünya işlerinden yüz çevirip, ahiret işlerine yönelmelidir! Zaruri olan, dünya kazancı ile meşgul olup, diğer vakitleri, ahireti imar etmekle meşgul olmalıdır! Sözün kısası, masiva sevgisinden korunmalı ve dinin emrine uymakla meşgul olmalıdır! İş budur, bundan gayrisi hiçtir
__________________
Söz işlemez yüreklere sükûtum dağlar gibi...
Alıntı ile Cevapla
Alt 21 Nisan 2009, 08:52   Mesaj No:30
Medineweb Emekdarı
Belgin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Belgin isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 7
Üyelik T.: 14Haziran 2007
Arkadaşları:1
Cinsiyet:
Yaş:43
Mesaj: 1.277
Konular: 640
Beğenildi:16
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart RE: GERÇEK TEVBE NEDİR..?GÜNAHLARIMIN AĞIRLIĞI VE KALP DARLIĞI.

Rabbim cümlemizden razı olsun..
bende de çok eksikler var kardeşim.. okuya okuya birşeyler öğrenmeye çalışıyoruz inşallah.. Rabbim cümlemizi doğru yoluna iletsin, doğru yolundan ayırmasın..
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Konuyu değerlendir
Konuyu değerlendir:

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
13. Haftanın Konusu (TAHRİF) Yitiksevda Hafta'nın Konusu 9 07 Temmuz 2009 10:37
12. Haftanın Konusu (EHLİBEYT) Yitiksevda Hafta'nın Konusu 6 01 Temmuz 2009 10:13
10.Haftanın Konusu MÜSLÜMAN'LIK ? Yitiksevda Hafta'nın Konusu 15 19Haziran 2009 14:19
Tevbe duası okursam tevbe etmiş olurmuyum? MERVE DEMİR Soru Cevap Arşivi 0 08 Nisan 2009 08:21
Haftanın Konusu MERVE DEMİR Hafta'nın Konusu 6 14 Mart 2009 23:36

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.