Efendim(s.a.v.)'den Mektup Muaz b. Cebel'in oğlunun öldüğünü öğrenen Rasulullah, O'na şu mektubu göndermişti. " Allah'ın Rasulu Muhammed'den Muaz b. Cebel'e... Sana selam olsun. Ben, O'ndan başka ilah olmayan Allah'a hamd ederim. Allah senin ecrini artırsın, sana sabır ilham eylesin. Nefislerimiz, aile fertlerimiz ve mallarımız Allah'ın güzel hediyeleridir. O'nun bize bıraktığı emanetleridir. Sayılı bir zamana kadar onlarla geçiniriz. Vakti dolunca Allah onları alır. Allahu Teala, bize verdiği nimetlere şükrü, musibetlere karşı da sabrı farz kıldı. Senin vefat eden oğlun Alah'ın güzel hediyelerindendi. O'nun sana bıraktığı emanetlerden biriydi. Bir süre, Allah seni onunla sevinçle gezdirdi. Sonra onu büyük bir mükafat karşılığı aldı. Ama sabreder, kendini tutarsan... Ya Muaz ! Sende alacağın mükafatı önleyecek feryat bulunmasın. Yitirdiğin ecir sana takdim edilse, sen de anlarsın ki, musibet ona göre çok azdır. Yani, sevabı o kadar büyüktür ki, musibet onun yanında hiç kalır. Sızlanmak ölüyü geri getirmediği gibi üzüntüyü de azaltmaz. Ölümün sana geleceğini hatırla ki, üzüntün geçsin. " |
Cvp: Efendim(s.a.v.)'den Mektup salat selam üzerine olsun.ne latif ,ansiklopedi gibi içerik,az,öz,net,anlaşılır bir hitabet[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Cvp: Efendim(s.a.v.)'den Mektup sondaki cümle çok güzel Sızlanmak ölüyü geri getirmediği gibi üzüntüyü de azaltmaz. Ölümün sana geleceğini hatırla ki, üzüntün geçsin. " [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Cvp: Efendim(s.a.v.)'den Mektup Efendim! Sana salât olsun.. selamlar olsun.. Bizleri sana ümmet yapana hamdler olsun. |
Hz.Peygamber'in mektubu... Hz.Peygamberin Mektubu ve Bizans Kralı Dıhyetü'l-Kelbî r.a. anlatıyor: Hz. Peygamber s.a.v., beni bir mektupla Bizans Kayseri'ne gönderdi. Hükümdarın yanına vardım. Mektubu verdim. Yanında yüzü kırmızı, gözleri mavi, saçları kıvırcık bir de yeğeni vardı. Mektup, 'Allah'ın Rasulü Muhammed'den, Rumların sahibi Herakliyus'a' diye başlıyordu. Yeğeni bu sözler üzerine derin bir nefes aldı ve 'bu mektup okunmamalıdır' dedi. Kayser bunun sebebini sordu. Yeğeni: 'Bu mektubu yazan önce kendi ismini anıyor ve senin için de Rum'un sahibi diyor, kral tabirini kullanmıyor.' dedi. Hükümdar, 'mutlaka onu okuyacaksın' dedi. Mektup okunduğu zaman, oradakiler Kayser'in yanından çıktılar. Huzura ben alındım. Kayser, onların dinî işlerini düzenleyen piskoposu çağırdı. Diğerleri onu mektuptan haberdar etmişlerdi. Bunu Kayser'in kendisi de söyledi ve mektubu ona okuttu. Piskopos ona şunları söyledi: - İşte bu Muhammed'dir. O beklediğimiz peygamberdir ki, İsa onun geleceğini bizlere müjdelemişti. Kayser piskoposa: - Peki, bana ne tavsiye edersin? dedi. Piskopos: - Ben onu tasdik ediyor ve ona tabi oluyorum, dedi. Kayser ona: - Şayet ben bunu yapacak olursam krallığımdan olurum, dedi. Sonra biz Kayser'in yanından çıktık. Kayser, o sırada yanında misafir olan Ebu Süfyan'ı çağırttı ve: - Sizin memleketinizde ortaya çıkan bu kişi necidir? diye sordu. Ebu Süfyan: - O bir gençtir, dedi. - Onun soyu-sopu nasıldır? - Hepimizinkinden üstündür. - Bu peygamberliğin alametlerindendir. Peki onun yaşantısı nasıldır? - Yalan söylediği görülmemiştir. - Bu da peygamberlik alametlerindendir. Kayser, Ebu Süfyan'a yine sordu: - Acaba arkadaşlarından, onun dinini bırakıp da size dönen oldu mu? - Hayır. - Bu da bir peygamberlik alametidir. Peki savaştığı zaman arkadaşlarıyla beraber mağlup olduğu oluyor mu? - Bir kavim onunla savaştı, o onları mağlup etti. Daha sonra onlar da onu mağlup ettiler. - Bu da peygamberlik alametidir. Sonra Kayser, beni huzuruna çağırdı ve şöyle dedi: - Seni gönderen zata de ki, ben onun peygamber olduğunu biliyorum. Fakat krallığımı terkedemem. Piskoposa gelince, hıristiyanlar her pazar günü bir yerde toplanıyor, o da onlara vaaz ediyordu. Pazar günü olduğunda bu kez vaaz etmedi. İkinci pazar da vaaz etmedi. Ben yanına gidiyor ve onunla konuşuyordum. O bana sorular sorardı. Üçüncü pazar gelince, halk yine çıkıp vaaz etmesini bekledi. O yine çıkmadı, hasta olduğunu söyledi. Bunu birkaç defa tekrarladı. Sonunda şöyle haber gönderdiler: 'Ya bize çıkarsın ya da odana girer seni öldürürüz. O Arap buraya geldiğinden beri biz senden şüpheleniyoruz.' Bunun üzerine piskopos bana bir mektup verip şunları söyledi: 'Şu mektubu al, Muhammed'e götür. O'na selamla birlikte, benim Allah'tan başka ilâh olmadığına, Muhammed'in O'nun Rasulü olduğuna iman ve şahitlik edip, kendisine inandığımı ve onu tasdik edip, kendisine uyduğumu söyle. Halk bu durumumu seziyor. Ona bu gördüklerini de söyle!' Bunları söyledikten sonra dışarıya çıktı. Bekleyenler de onu öldürdüler. Yusuf Yavuz Semerkand |
SAAT: 05:52 |
vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
User Alert System provided by
Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) -
vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.