Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > .::MEDİNEWEB DİN HİZMETLERİ ALAN BİLGİSİ SINAVLARI-(DHBT).::. > DHBT-1-Sınav Konuları > İslam Ahlakı

Konu Kimliği: Konu Sahibi Medineweb,Açılış Tarihi:  12 Ağustos 2013 (14:43), Konuya Son Cevap : 12 Ağustos 2013 (14:43). Konuya 0 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme: Değerlendirme: Toplam 1 oy almıştır,  ortalama Değerlendirmesi 5,00 puandır.
Alt 12 Ağustos 2013, 14:43   Mesaj No:1
Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:339
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart TDV İslam Ansiklopedisi '' Ahlak'' Maddesi

TDV İslam Ansiklopedisi '' Ahlak'' Maddesi

AHLÂK-I ADUDİYYE


Adudüddin el-İcî'nin (ö. 756/1355) ahlâkla ilgili Arapça risalesi.
Asıl adı Risaletü'l-ahlâk olan eser, müellifi Abdurrahman b. Ahmed b. Abdülgaffar el-İcî'nin Adudüddin şeklindeki unvanından dolayı Ahlâk-ı ‘Adudiyye ve el-Ahlâku ‘Adudiyye olarak şöhret bulmuştur. Bazı müellifler. , eseri er-Risâletü'ş-şâhiyye fî 'ilmi'l-ahlâk ve Risâletü'l-ahlâk adıyla da zikretmektedir.
Dört bölümden meydana gelen eserin birinci bölümünde nazarî ahlâk konuları yer alır. Nutk (düşünme), gazap ve şehvet gibi nefsin temel fonksiyonlarıyla bunların ifrat ve tefrit şeklindeki aşırılıklarından doğan reziletler ve itidal noktasında tutulmalarıyla kazanılan faziletler üzerinde durulur; ahlâkın insan karakteriyle olan münasebeti ve değişip değişmeyeceği meselesine de kısaca temas edilir. Eflatun ile Aristo arasındaki görüş ayrılıklarından birini teşkil eden ve birçok İslâm ahlâkçısı tarafından da sık sık gündeme getirilen ahlâkın değişip değişemeyeceği meselesinde Îcî de Fârâbî ve daha birçokları gibi, ahlâkın değişebileceği yönündeki görüşü tercih eder. Ahlâkî faziletlerin kazanılması ve korunmasına ayrılan ikinci bölümde pratik ahlâk konuları işlenmektedir. Daha çok faziletleri elde etmenin ve reziletlerden korunmanın yolları üzerinde duran müellif, her reziletin, mukabili olan bir faziletle giderilebileceğini belirtir. Bilgisizliğin bütün ahlâkî hastalıkların kaynağı olduğunu söyleyen İcî, büyük bir eksiklik olarak nitelendirdiği kara cahilliğin (cehl-i mürekkeb) tedavisi için, insan zihninin müşahhastan mücerret düşünceye yükselmesinde önemli bir yeri olan ve kesin sonuçlar veren matematik disiplininin öğretilmesini teklif eder. Aile ahlâkının, ev yönetiminin konu edildiği “Siyâsetü'l-menzil” başlıklı üçüncü bölümde ise ana baba, çocuklar, hizmetçiler gibi aile fertlerinin maddî ve manevî hayatlarının düzenlenmesi, aralarında uyum sağlanması, birbirlerine karşı olan hak ve sorumlulukları incelenir. Eserin “Tedbîrü'l-müdün” başlıklı dördüncü bölümünde müellif devlet yönetimi konusunu işlemekte ve insanın yaratılıştan içtimaî bir varlık olduğu şeklindeki klasik görüşü tekrar etmektedir. Bu bölümde, Fârâbi’den beri devam eden “Fâzıl” ve “Câhil devlet” tarzındaki klasik medîne (ülke) taksimini Îcî’nin de tekrar ettiği görülür. Ona göre, faziletli ülkenin en bariz vasfı, ahalisi arasında sevgi ve dostluğun hâkim olmasıdır. Sosyal hayatın düzenlenmesi ve ülkenin fazilete ulaşmasında Fârâbî gibi o da yöneticilere çok önemli görevler düştüğü görüşünü benimser; eserini de toplumu yönetenlere düşen vazife ve sorumlulukları sayarak bitirir.
Ahlâk-ı Adudiyye, genel olarak Fârâbî ve İbn Miskeveyh gibi İslâm Meşşâî filozoflarının ahlâk ve siyaset alanındaki görüşlerinin tekrarı mahiyetinde olup önemli bir orijinallik taşımamakla birlikte, bilhassa Osmanlı ve İran ilim ve medrese çevrelerinde hayli ilgi görmüştür. Nitekim çeşitli kütüphanelerde birçok yazma nüshası bulunan risale, müellifinin diğer eserleri gibi pek çok kişi tarafından şerhedilmiştir. Bu şerhler arasında, müellifin talebesi ve Buhârî şarihi Muhammed b. Yûsuf el-Kirmânî’nin şerhi birinci sırayı alır. Taşköprizâde'nin 1540'ta tamamladığı bilinen şerhi ile Müneccimbaşı Ahmed Dede'ye (ö. 1701) ait şerh de değerlidir. Ahlâk-ı 'Adudiyye, Sultan Abdülaziz dönemi Meclis-i Maârif âzasından Mehmed Emin İstanbulî tarafından Melzemetü'l-ahlâk adıyla Türkçe'ye çevrilmiştir. Ayrıca risalenin birinci bölümünü, eski Kayseri müftülerinden Ahmed Remzi Efendi 100 beyit halinde ve Arapça olarak nazmetmiştir. Şeyhülislâm Mûsâ Kazım Efendi'ye ithaf edilen bu manzume, el-Cevheretü'r-Remziyyetü'l-ferdiyye adıyla basılmıştır.






AHLÂK-I ALÂÎ


Kınalızâde Ali Efendi'nin (ö. 979/1572) Türkçe ahlâk kitabı.
Kınalızâde, 1564 yılında Şam'daki kadılık vazifesi sırasında kaleme aldığı eserini, o zamanlar Suriye beylerbeyi olan Semiz Ali Paşaya ithaf etmiş, Ali adının “Yükseklik, yücelik” anlamındaki âlâdan türediğini göz önünde tutarak kitabına Ahlâk-ı Alâî adını verdiğini belirtmiştir. Müellifin ifadesine göre, “Hikmet-i ameliyye (ahlâk felsefesi) üzerine bir telif” olan eser. bir mukaddime ve üç bölüm halinde düzenlenmiştir. Mukaddimede, ahlâk felsefesi alanına giren konular, ahlâk ilmi ile ilgili terimler, ahlâk ilminin faydaları, amelî ve nazarî ahlâk, ruh ve terbiye meseleleri üzerinde durulmuştur. Bu kısım, insanın “Eşref-i mahlûkât” olduğuna dair bir bahisle son bulur. "İlm-i ahlâk'a ayrılan birinci bölüm ferdî ahlâk meselelerini ele alarak huy çeşitleri, faziletler, faziletlerin elde edilmesine engel olan ruh hastalıkları (reziletler), bunların tedavi usulleri, lisan terbiyesi ve konuşma âdabını konu edinmiştir.
İkinci bölüm aile ahlâkına (ilm-i tedbîr-i menzil) ayrılmıştır. Kınalızâde bu bölümde müslüman Türk ailesinin kuruluşu, aile reisinin görevleri, küçükten büyüğe doğru aile fertlerinin hak, vazife ve mesuliyetleri hakkında bilgi vermiş, ailede terbiye usullerini örneklerle anlatmıştır. Aile müessesesine son derece önem veren müellif, bu bölümün “ehlüiyâl terbiyesi” kısmında, evin düzenini ve aile huzurunu bozabileceği düşüncesinden hareketle, taaddüd-i zevcât hakkında ihtiyatlı bir ifade kullanmakta ve şu tavsiyede bulunmaktadır: “Erkek, evinde, tende can gibidir. Nitekim iki bedene bir can olmadığı gibi iki eve de bir erkek yakışmaz.”
Üçüncü bölüm devlet idaresi ve siyasî ahlâk (ilm-i tedbîri medîne) ile ilgilidir. Bu bölümde müellif, Türk milletinin asırlardır içinde yaşadığı ve yaşattığı devlet modelini anlatmaktadır. Mülkün korunması ve adaletin hâkim kılınması, devlet reisinin vasıf ve görevleriyle devlet adamlarının seçiminde uyulması gereken kurallar, devletin halk ile münasebeti, ordunun gücü vb. konular bu bölümün önemli mevzularıdır. Eserin bu son kısmında adalet kavramı üzerinde ısrarla durulduğu görülür. Bölümün sonuna eklenen adalet dairesi şeması ile devlet ordu-halk (reâyâ) bütünleşmesine işaret edilmekte, mülkün ancak adaletle ayakta durup devam edebileceği anlatılmak istenmektedir. Eserin sonunda. Eflatun ve Aristo'ya ait olduğu söylenen bazı öğütlere yer verilmektedir.
Tefsir, hadis, fıkıh, edebiyat, felsefe ve ahlâk konularını, Batı'da Aristo'yu. İslâm dünyasında Fârâbî. İbn Miskeveyh, Gazzâlî, Nasîrüddîn-i Tûsî, Celâleddin ed-Devvânî, Hüseyin Vaiz el-Kâşifî gibi müelliflerin ahlâkla ilgili eserlerini çok iyi bilen Kınalızâde'nin bu kitabını sadece bir emirler ve yasaklar kitabı saymak mümkün değildir. Ayrıca söz konusu eser, iddia edildiği gibi kendisinden önce yazılan ve çoğu Farsça olan eski ahlâk kitaplarının bir tercümesi veya bunlardan yapılan bir derleme de değildir. Aksine, Ahlâk-ı Alâî İslâm ahlâkının gelenekçi, felsefî ve tasavvufî ekollerinin bütün ünlü temsilcilerinin fikirlerinden faydalanılarak meydana getirilmiş, dili, üslûbu, metodu ve tertibiyle sahasında şöhret bulmuş bir eserdir. Kitabın başındaki ifadelerden anlaşılacağı üzere müellifin en büyük arzusu, Ahlâk-ı Nâşırî, Ahlâk-ı Celâli ve Ahlâk-ı Muhsinî gibi Farsça eserler dışında Türkçe bir ahlâk kitabı yazmak ve bunu müslüman Türk milletine armağan etmektir. Gerçekten de geniş bir İslâmî kültüre dayanan, ilmî ve edebî ağırlığa sahip bulunan Ahlâk-ı Alâî, daha sonra yazılan Türkçe ahlâk kitaplarının hemen hemen hepsine kaynak olmuştur. Müellif, diğer eserlerinde olduğu gibi Ahlâk-ı Alâî’de de ağır bir üslûp kullanmış, zaman zaman seçili ifadelere yer vermiştir. Eserin bu özelliğini, okunup anlaşılmasını güçleştiren bir âmil olarak kabul etmek mümkündür. Bununla beraber Kınalızâde mücerret ahlâk konularını işlerken nazarî bilgileri, çoğu mevsuk olan kıssalarla müşahhas hale getirmiş, Farsça mesneviler, Arapça şiirler, Türkçe kıta ve beyitlerle eserini süsleyip güzelleştirmeyi başarmıştır. Müellifin nazarî konulara bu tarzda yaklaşması, ayrıca dilinin Türkçe olması, Ahlâk-ı Alâî'yi son zamanlara kadar Osmanlı mektep ve medreselerinde okutulan ahlâk dersleri için esas kabul edilen meşhur ve yaygın bir kitap haline getirmiştir. Türkiye'de ve diğer İslâm ülkelerindeki kütüphanelerde eserin pek çok yazmasının bulunması da ona gösterilen ilginin önemli bir delili olarak değerlendirilmelidir.
Birçok yazma nüshası mevcut olan Ahlâk-ı Alâi’nin müellif nüshasının nerede olduğu bilinmemektedir. F. Babinger'in Ahlâk-ı Alâî'ye ait müellif nüshasının Râgıb Paşa Kütüphanesinde bulunduğuna dair iddiası gerçeği yansıtmamaktadır. Eser bir defa basılmıştır. Bir cilt içinde üç kitap halinde yapılan bu itinasız baskı toplam 415 sayfadan ibarettir Ahlâk-ı Alâî bazı müellifler tarafından ihtisar edilmiştir. Bunlar arasında. Osmanzâde Ahmed Tâib'in (ö. 1137/1724), İstanbul'un çeşitli kütüphanelerinde nüshaları bulunan meselâ Hülâsatü'l-ahlâk ile Yağlıkçızâde Ahmed Rifat Efendi'nin (ö 1894), önce Bergüzâr , daha sonra da Bergüzâr-ı Ahlâk 1adıyla yayımlanan eserleri sayılabilir. Ahlâk-ı Alâî’nin Batı dillerine tercüme edildiği de bilinmektedir. Latin harfleriyle de iki ayrı cilt halinde ve bazı konulan kısaltılmak suretiyle sadeleştirilerek yayımlanmıştır; Hüseyin Algül tarafından neşre hazırlanan I. Cilt , mukaddime ile birinci bölümü, Ahmet Kahraman'ın yayımladığı II. cilt ise diğer bölümleri ihtiva etmektedir.


-
AHLÂK-I CELÂLİ


Celâleddin ed-Devvânî'nin (ö. 908/1502) ahlâk felsefesiyle ilgili Farsça eseri.
Kelâm, felsefe ve tasavvuf âlimi Celâleddin ed-Devvânî’nin, Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan’ın isteği üzerine oğlu Sultan Halil için (ö. 882/1477) kaleme aldığı ve Levâmi’u'l-işrâk fî mekârimi'l-ahlâk adını verdiği eser. sonraları Ahlâk-ı Celâli diye tanınmıştır. Nasîrüddîn-i Tûsi’nin Ahlâk-ı Naşiri’sinden sonra Farsça ahlâk kitaplarının en meşhuru olup Devvânî’nin en beğenilen eseridir. Ahlâk-ı Celâli, başlıkların değişik olması, yapılan bazı ekleme ve çıkarmalar, kendine has ifade tarzı istisna edilirse, şekil ve muhteva yönünden Ahlâk-ı Nâşiri’nin bir kopyasıdır. Bu sebeple ahlâk psikolojisi bakımından büyük ölçüde Tûsî vasıtasıyla İbn Miskeveyh'in Tehzîbü'l-ahlâk'ına, tasavvufî düşünceler açısından Gazzâlî’nin İhyâ'ü ‘ulûmi'd-dîn’ine, devlet ve siyaset ahlâkı konularında Fârâbî’nin el-Medînetü'1-fâzıla ve es-Siyâsetü'l-medeniyye'sine dayanır.
Eser, bir mukaddime ile üç bölümden meydana gelmiştir. “Tehzîbü'l-ahlâk” başlığı altında ahlâkın düzeltilmesi ve güzelleştirilmesi konusuna ayrılan ilk bölüm, on “Lem’a’dan oluşur. “Tedbîrü'l-menzil” başlıklı aile ahlâkı ve idaresinin işlendiği ikinci bölüm altı lem'a, “Siyâsetü'l-müdün” adlı siyasî ve sosyal ahlâk konularının işlendiği üçüncü bölüm ise yedi temadır. Ahlâk-ı Celâli'nin sonunda Eflâtun, Aristo ve diğer bazı filozofların hakîmane öğütlerini ihtiva eden ifadeler bulunur.
Selefleri İbn Miskeveyh ve Tûsî gibi. Devvânî de dünya hayatının düzeni için üç şeyin gerekli olduğunu belirtir: Kanun, siyasî yönetici ve servet. Ona göre kanun şeriattır; siyasî yönetici (imam) ise insanları her bakımdan mükemmel olmaya sevkedebilecek kabiliyette seçkin kişidir. O, Allah'ın yeryüzündeki halifesi ve Peygamber'in vekilidir. Fârâbî'nin faziletli olan ve olmayan ülke (medîne) ayırımı Ahlâk-ı Celâlî'de de yer alır. Adaletin hüküm sürdüğü faziletli ülkede rütbe ve mevkiler ehliyet ve liyakat esasına göre dağıtılmalıdır. Âdil bir yönetimde her insan kabiliyetine göre ulaşabileceği en yüksek mertebeye çıkabilir. Âdil olmayan iktidar ise baskıya dayanır. Devvânî’ye göre toplum âlimler, askerler, tüccar sanatkâr işçiler ve çiftçilerden oluşan dört zümreye ayrılır. Eserde insanlar, daha önce Gazzâlî’de görüldüğü üzere, ahlâkî tabiatları ve eğitime yatkınlıkları bakımından beş zümreye ayrılmıştır: Tabiatları tamamıyla iyi olup iyiliği yaşatma kudretinde olanlar, iyi tabiatlı olmakla birlikte tesir gücü olmayanlar, iyilik ve kötülüğü eşit derecede müsait tabiatlılar, kötü olmakla birlikte başkalarına kötü tesiri olmayanlar, kötü ve tesirli olanlar.
Sanatlı ve ağdalı bir dille yazılmış olan eser, İran'da ve İran dışında birçok defa basılmış ayrıca W. T. Thompson tarafından İngilizce'ye çevrilmiştir.









AHLAK-I CEMÂLİ


Yaşadığı dönemde Cemâli olarak anılan Cemâleddin Aksarâyî'nin (ö. 791/1389) kaleme aldığı Türkçe ahlâk kitabı.


AHLAK-I MANSÛRÎ


Sadreddin eş-Şîrâzî'nin oğlu Gıyâseddin Mansûr'un (ö. 948/154142) ahlâka dair Farsça risalesi.
Zamanının en büyük âlimlerinden olup, Arapça ve Farsça birçok kitap yazmış bulunan Giyâseddin Mansür'un bu eseri, onun “Câm-ı Cihannümâ” adını verdiği, ancak yazmaya muvaffak olamadığı büyük bir felsefe ansiklopedisinin üçüncü faslının ilk risâlesidir. Bu hususu yazar Ahlâk-ı Mansûrî'nin mukaddimesinde açıkça belirtmektedir.
Eser “Mecelle” adı altında iki ana bölüme ayrılmaktadır. İnsanın mahiyeti ve iki cihan saadetini elde etme konularına tahsis edilen birinci ana bölüm, müellifin “Tecelliye” adını verdiği dört alt bölümden oluşur. Birinci alt bölümde “Mücerred nefs”in mahiyeti ve “Rüh-i azam”, ikincisinde insanın anatomisi, üçüncüsünde insanın “Halîfe-i rahman” oluşu ve dördüncüsünde de mutluluğa ulaşmanın yolları anlatılmaktadır. Bu ana bölümde tasavvufî görüşlere de yer verilmiş ve bu görüşler Mevlânâ'dan alınan bazı beyitlerle izah edilmeye çalışılmıştır.
Ahlâk güzelliğine, insanın yaratan ve yaratılanlarla münasebetine tahsis edilen ikinci ana bölüm de üç alt bölüme ayrılmıştır. Birinci alt bölümde bilginlerin ahlâk hakkındaki düşüncelerine temas edilmekte, ikincisinde hükümdarların faziletleri ve yönetimleri sırasında uymaları gereken kurallar ve üçüncüsünde de ruh sağlığının korunması konuları işlenmektedir. Ayrıca eserin sonunda ilâhî aşktan bahseden kısa bir hatime yer almaktadır.
Henüz basılmamış olan Ahlâk-ı Mansûri'nin Türkiye'de İran'da ve Avrupa kütüphanelerinde birçok yazma nüshası vardır.






AHLAK-I MUHSİNİ

Hüseyin b. Ali el-Kâşifî'nin (ö. 910/1504) ahlâka dair Farsça eseri.
Sultan Hüseyin Baykara'nın oğlu Ebü'l-Muhsin Mirza adına 900 (1495) yılında kaleme alınmıştır. Ahlâk-ı Naşiri ve Ahlâk-ı Celâlî'ûen sonra Farsça yazılmış ahlâk kitaplarının en meşhurlarından biri ve müellifinin eserleri arasında en çok beğenilenidir. Eser kırk bab üzerine düzenlenmiştir; her babda ibadet, ihlâs, sabır, sebat istikamet, şefkat, merhamet, İhsan, sehavet. emanet, diyanet, adalet, şecaat gibi ahlâk ve fazilet kavramlarından biri ele alınmıştır. Bunların her biri tarif edildikten sonra zıt kavramlardan da faydalanılarak açıklamalar yapılmış, yer yer âyet, hadis, hikmetler ve atasözleriyle konuya uygun şiirler zikredilmiştir. Kitap. Şehzade Ebü'I-Muhsin için yazıldığından öğütler ilk planda onu hedef almaktadır.
Ebû Muhammed Hasan b. Rûzbihân-ı Şîrâzî, Ahlâk-ı Şemsî (veya Ahlâk-ı Şemsiyye) adıyla esere bir nazire yazıp Şemseddin Muhammed Kurd'a ithaf etmişse de Kâşifi kadar başarılı olamamıştır. Bu nazirenin yazma bir nüshası Süleymaniye Kütüphanesi"nde bulunmaktadır.
Ahlâk'ı Muhsinî, Doğu ülkelerinde ve özellikle Hindistan'da çok tutunmuş, başta Türkçe olmak üzere çeşitli dillere çevrilmiştir. Eserin Türkçe'ye ilk tercümesi II. Selim zamanında, Azmî mahlasıyla tanınan Pîr Muhammed tarafından Enîsü'l-ârifîn adıyla yapılmıştır. (1566). Mütercim eser üzerinde tasarrufta bulunarak ilâveler ve çıkarmalar yapmıştır. Bu tercümenin kütüphanelerimizde birçok yazma nüshası bulunmaktadır. Eser daha sonraki tarihlerde Ebü'l-Fazl Muhammed b. İdrîs ed-Defterî, şair Abdurrahman Firaki, Hoca Sâdeddinin oğlu Abdülaziz ve Osmanzâde Tâib tarafından da Türkçe'ye çevrilmiştir. Bu tercümelerin bazı yazma nüshaları da kütüphanelerimizde bulunmaktadır. Osmanzâde Tâib'in Ahlâk-ı Ahmedî adıyla özet olarak yaptığı ve III. Ahmed'e sunduğu tercüme, 1840’da Matbaa-i Âmire'de basılmıştır. Hüseyin el-Kâşifi’nin bu eseri, şair ve tarihçi Âgehî Muhammed Rızâ (ö. 1874) tarafından Doğu Türkçesi'ne çevrilmiştir. Ahlâk-ı Nâşirî ve Ahlâk-ı Celâli gibi Ahlâk-ı Muhsinî de Avrupalı müsteşriklerin dikkatini çekmiş, belli başlı Batı dillerine kısmen veya tamamen tercüme edilmiş, bu dillerde üzerinde incelemeler yapılmıştır. Eserin İngilizce tercümesi ilk defa 1823 baskısı ile birlikte neşredilmiştir.
Çeşitli ülkelerin kütüphanelerinde yazma nüshaları bulunan Ahlâk-ı Muhsinî, bir kısmı taş basması olmak üzere Hindistan, İran ve diğer bazı ülkelerde birçok defa basılmış. Tahran'da bir ilmî neşri de yapılmıştır.






AHLAK-I NASIRI


Nasîrüddîn-i Tûsî'nin (ö. 672/1274) ahlâk ve ahlâk felsefesiyle ilgili temel konuları ele alan Farsça eseri.
İsmâilî emirlerinden Nâsırüddin Abdürrahîm b. Ebû Mansûr'un isteği üzerine muhtemelen 633 (1236) yılında yazılan eser. insanın ahlâkî şahsiyetini oluşturan alışkanlıkların, fazilet ve reziletlerin nasıl meydana geldiğini ve ne gibi sonuçlar doğurduğunu felsefî bakımdan tam bir titizlikle araştırmayı, faziletleri geliştirme ve reziletlerden korunma yollarını göstermeyi gaye edinmiştir. Ahlâk-ı Nâsırî'de beşerî sıfatlar, huylar ve alışkanlıklar ayrı ayrı inceleme konusu yapılmış, ruhî ve manevî hastalıkların teşhis ve tedavisi, başka bir deyişle, ahlâkı koruma ve güzelleştirme yolları gösterilmiş, bu suretle ahlâk ilminin “Manevî tıp” ilmi olduğu şeklindeki Ebû Bekir er-Râzi’den beri İslâm âleminde yaygınlaşan klasik görüş devam ettirilmiştir. Eser, bu sahada yazılan Farsça kitapların ilki ve günümüze kadar ulaşmış olanların en değerlisidir. Bu özelliğiyle İslâm dünyasında ahlâk alanında yazılmış daha sonraki eserlerin pek çoğuna şekil ve muhteva bakımından örnek olmuştur.
Ahlâk-ı Nâsırî bir mukaddime ile üç “Makale”den meydana gelir. “Tehzîbü'l-ahlâk” adlı ilk makale. “Mebâdî” ve “Makâsıd” başlıklı iki bölüm halinde olup on yedi fasıldır. Aile ahlâkı ve idaresinden bahseden “Tedbırü'l-menâzir” adlı ikinci makale beş. “Şehirlerin yönetimi” anlamına gelen, siyasî ve sosyal ahlâk bahislerinin yer aldığı “Siyâsetü'l-müdün” adlı üçüncü makale ise sekiz fasıl olup sonuncusu Eflâtun'a atfedilen bazı öğütleri ihtiva eder.
Eserin başlıca kaynağı. İbn Miskeveyh'in Kitâbü Tahâreti'l-a'râk fî tehzîbi'i-ahlâk adlı Arapça eseridir. Tûsî. önce Farsça'ya tercüme ettiği bu kitabı daha sonra bazı değişiklikler yaparak eserine katmış, böylelikle Ahlâk-ı Nâşırî'nin birinci makalesi olan “Tehzîbü'l-ahlâk” bölümü meydana gelmiştir. “Tedbîrü'l-menâzil” kısmında daha çok İbn Sînâ'nın aynı adı taşıyan risalesinden, üçüncü makalesinde de Fârâbî’nin es-Siyâsetü'l-medeniyye''sinden istifade etmiştir. Tûsî. eserin önsözünde belirttiği gibi. İbnü'l-Mukaffa'in “Edeb”leri ile Eflâtun, Aristo ve Kindî’nin risaleleri gibi diğer kaynaklardan da faydalanmış ve bunlardan iktibaslar yapmıştır. İsmâilîler'in kalesinin Hülâgû Han tarafından fethedilmesi üzerine hapisten kurtulan ve kitabını gözden geçirerek yeni bir önsöz ekleyen Tûsî. bu önsözde, eserin bazı yerlerini değiştirip onu yeni velinimetlerine takdim ettiğini de belirtmiştir. Eserin bugün elde bulunan şekli bu ikincisidir.
Ahlâk-ı Nâsırî, çeşitli kaynaklardan faydalanılarak yazılmış olması itibariyle orijinal değilse de düzenlenişi, önemli tarif ve açıklamaları ve bilhassa özlü muhtevası ile yeni bir eser hüviyetini taşımaktadır. H. Ethe. onun üslûp bakımından kuru ve Devvâni’nin Ahlâk-ı Celâli’sinden daha az fasih olduğunu söylüyorsa da bu iddiaya katılmak mümkün değildir.
Ahlâk-ı Nâsırî'nin İran'da ve İran dışında, tam veya eksik olmak üzere, seksene yakın yazma nüshası vardır. İlk şerhi, Şah Âlemgîr zamanında. Abdurrahman b. Abdülkerîm Abbâsî-yi Burhânpûrî tarafından 1687'de yapılmıştır. İlk olarak 1269'da (1853) Kalküta'da yayımlanan eserin bir kısmı taş basması olmak üzere Hindistan, İran ve Pakistan'da çeşitli neşirleri yapılmışsa da M. Minovî ve A. R. Haydarî neşri dışındakilerin hiçbiri ilmî değildir. Celâl Humâi’nin Ahlâk-ı Nâşıri'den seçmeler yapmak ve bunlara dipnotlar, lügatçe ve bir önsöz ilâve etmek suretiyle hazırladığı Müntehab-ı Ahlâk-ı Nâsırî adlı önemli çalışması okullarda okutulmak üzere İran Kültür Bakanlığı tarafından yayımlanmıştır. Eskiden beri müsteşriklerin dikkatini çeken ve çeşitli dillere çevrilen eserin İngilizce tam tercümesi M. Wickens tarafından yapılmıştır. Sovyet yazarı Rehim Sultan Ovundurda çeşitli nüsha farklarını dikkate alarak eseri Azerî Türkçesi'ne çevirmiştir.





el-AHLAK ve's-SİYER






AHLAKU’L-EŞRAF


Ubeyd-i Zâkânî-i Kazvînî'nin (ö. 772/1371) devrindeki bir kısım ileri gelenlerin ahlâk ve davranışlarını tenkit eden Farsça eseri.
740 (1339) yılında kaleme alınmıştır, müellifin mensur eserlerinin en önemlisi sayılır. Eser adıyla Nasîrüddîn-i Tûsî’nin Evsâfü'l-eşraf’ını andırırsa da gaye ve muhteva itibariyle ondan farklıdır. Esere bu ismin verilmesinde mahirane bir alay ve edibane bir kınama sezilmektedir. Zakânî bu kitabında Sa'di’nin Gülistân'ında kullandığı üslûbu taklit etmeye çalışmış, ancak onun kadar başarılı olamamıştır. Müellifin, kendi devrindeki yönetici kadronun ve onların yolunda gidenlerin İslâmî esaslara saygılı olmadıklarını, fazilet olarak telakki ettikleri şeylerin hiçbir ahlâkî yönü bulunmadığını çekinmeden ve bir edibe yaraşır şekilde ortaya koyması eserin en önemli özelliğidir. Ubeyd-i Zâkânî, Ahlâku'1-eşrâf'in önsözünde gerçek eşrafın (şerefli kişiler) kimler olduğunu belirttikten sonra, bunların özellikle hikmet, şecaat iffet ve adaletten ibaret dört temel fazilette en üst seviyeye çıkmak için büyük gayret sarfettiklerini anlatır. Müellif, bu bölümün sonuna doğru ahlâk alanında iki türlü düşünce ve yaşama tarzından bahseder. “Mezheb-i mensûh” diye adlandırdığı ilk telakki, geçmişteki seçkin şahsiyetlerin yüksek ahlâk ve fazilet yoludur. İkincisi ise devrin ileri gelenlerince mezheb-i mensûhun yerine konan “mezheb-i muhtâr”dır. Bu yol fesat, zulüm, şahsi menfaat ve ikiyüzlülüğün hâkim olduğu bir yaşama tarzıdır.
Ahlâku'l-eşrâf hikmet, şecaat, iffet, adalet, sehavet. hilim ve vefa. haya, doğruluk, merhamet ve şefkat konularının işlendiği yedi bölümden (bab) meydana gelir. Her bölümde, önce “Neshedilmiş mezhep” ele alınarak mensuplarının o bölüme konu olan faziletlerinin tarifi yapılır; eski düşünürlerin ve İslâm büyüklerinin bu husustaki görüşleri sıralanır. Daha sonra “Tercih edilmiş mezheb”e geçilir ve bu telakkinin, zamanın büyükleri ve ileri gelenlerinin ahlâkına hâkim olan insanlık dışı davranışlar ve kötü düşüncelerden ibaret olduğu gözler önüne serilir. Kısaca müellif. Allah ve Resulü'nün hükümleri yerine sultanların ve emirlerin buyruklarının hâkim kılındığını ve “Yüce Allah doğru söyledi” esasının yerine “Emir doğru söyledi” prensibinin geçerli hale geldiğini anlatır.
Ahlâku'l-eşrâf'ın yedi babı. Cengiz Han ile halefleri zamanında ve özellikle İlhanlılar'la Timur saldırısı arasındaki fetret devirlerinde hüküm süren her türlü rezalet ve kötülükleri huy edinmiş yönetici kadro ile onlara kayıtsız şartsız boyun eğen veya boyun eğmek zorunda kalanların durumlarını yansıtan yedi ayna gibidir. Eskiden beri Avrupalıların ve özellikle Osmanlılar'ın dikkatini çeken ve müellifin Külliyyât'ı ve Müntehab-ı Letâif’i içinde çeşitli zamanlarda basılan eserin henüz ilmî bir neşri yapılmamıştır.





AHLÂKU'N-NEBÎ


Ebü'ş-Şeyh el-İsfahânî'nin (ö. 369/979) Hz. Peygamberin şemail ve ahlâkına dair eseri.
Tam adı Ahlaku'n-nebî ve âdâbüh veya Mâ zükire lî hulukı Resûlillâh ve keremih ve kesreti ihtimâlih ve şiddeti hayatih ve ‘afvih olan eser. Hz. Peygamber'in ahlâk ve şemâil'ine dair rivayetleri ihtiva etmektedir. Her rivayetin ayrı bir senede dayandırıldığı kitap sekiz bölümden meydana gelmektedir. Birinci bölüm bir mukaddime ile ashâb-ı kiramın Hz. Peygamber hakkında verdiği bilgiler; ikinci bölüm onun ahlâkı, cömertliği, öfkesine hâkimiyeti, haya duygusu, af ve müsamahası; üçüncü bölüm cesareti, tevazuu, çeşitli olaylar karşısında gösterdiği farklı tavırları, merhameti ve yumuşak huyluluğu: dördüncü bölüm güler yüzlülüğü, şakası, yürümesi, konuşması ve giyim tarzı; beşinci bölüm harp âletleri, ev eşyası, temizlik ve süs malzemesi; altıncı bölüm Kur'an okuyuşu, ibadet hayati; yedinci bölüm yiyip içtiği ve sevdiği yemek ve meşrubat, evlilik hayatı, cemiyetle olan ilişkileri; sekizinci bölüm ashabıyla olan çeşitli münasebetleri, yolculukları, mesciddeki ibadetleri gibi hususları ihtiva etmektedir.
Ahlâku'n-nebî Ebü'1-Feyz Ahmed b. Sıddîk ve Ebü"l-Fazl Abdullah b. Muhammed es-Sıddîk adlı kardeşler tarafından Kahire'de neşredilmiştir. (1378, 1958). Eseri Ahmed Muhammed Mürsî yine Kahire'de (1992/1972) ve Dr. Seyyid el-Cümeylî de Beyrut'ta (1406 1986. 2 bs) tekrar yayımlamışlardır. Eserin Ebû Bekir Muhammed b. Velîd et-Turtüşî tarafından yapılan muhtasarı Millet Kütüphanesi'nde bulunmaktadır.





bu hizmet [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] ailesine mahsustur..alıntı yapanlar kaynak bildirmezlerse kul hakkına girmiş olurlar
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi Medineweb 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Medinewebli önlisans İlahiyat 1.sınıf öğrencileri... İlahiyat Öğrencileri İçin Genel Paylaşımlar nurşen35 87 29513 23 Mayıs 2015 20:53
Gülmek isteyenler tıklasın :))) Videolar/Slaytlar Kara Kartal 3 3913 10 Mayıs 2015 15:16
Cumartesi Anneleri’nin ahı/Can Dündar İslami Haberler Medineweb 0 2574 10 Mayıs 2015 15:13
Ayın Üyesi ''zeynepnm'' Ayın Üyesi 9Esra 13 8257 30 Nisan 2015 13:29
Müzemmil suresi bize ne anlatıyor Tefsir Çalışmaları Medineweb 0 3080 19 Nisan 2015 14:45

Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi enderhafızım Kitaplar/Kütüphane 15 07 Aralık 2022 11:20
Dicle İslam Tarihi-1 ve İslam AHLAK Felsefesi 2013 Final soruları Mihrinaz DİCLE İlitam 1 08 Nisan 2019 21:21
İkra İslam Ansiklopedisi MERVE DEMİR Programlar//İstekler 1 11 Şubat 2014 09:52
TDV İslam Ansiklopedisi '' Allah'' Maddesi Medineweb İslam Ahlakı 10 12 Ağustos 2013 15:09
TDV İslam Ansiklopedisi ''Din'' Maddesi Medineweb Dinler ve Mezhepler Tarihi 10 11 Ağustos 2013 15:33

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.