Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.İLİTAM İLAHİYAT LİSANS TAMAMLAMA.::. > İLİTAM Bölümleri Ders/ Dökümanlar > SAMSUN OMÜ İlitam

Konu Kimliği: Konu Sahibi Mihrinaz,Açılış Tarihi:  10 Şubat 2016 (12:24), Konuya Son Cevap : 11 Şubat 2016 (10:43). Konuya 2 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme: Değerlendirme: Toplam 1 oy almıştır,  ortalama Değerlendirmesi 5,00 puandır.
Alt 10 Şubat 2016, 12:24   Mesaj No:1
Medineweb Baş Editörü
Mihrinaz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu: Mihrinaz isimli Üye şuanda  online konumundadır
Medine No : 14593
Üyelik T.: 15 Kasım 2011
Arkadaşları:68
Cinsiyet:Anne
Memleket:MEDİNEWEB
Yaş:43
Mesaj: 12.364
Konular: 1263
Beğenildi:11774
Beğendi:8955
Takdirleri:26191
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart OMU İlitam İslam tarihi-2 GÜZ DÖNEMİ(1 -13) Ünite Özetleri

OMU İlitam İslam tarihi-2 GÜZ DÖNEMİ(1 -13) Ünite Özetleri

İSLAM TARİHİ II
ÜNİTE 1: TÜRKLERİN İSLAMLAŞMA SÜRECİ


*Arap kimliği üzerine tesis edilmiş bir devlet olan Emeviler dönemi (M.661-749) her iki toplumun bir birleri ile yoğun bir çatışma yaşadığı, daha ziyade silah zoru ile egemenlik kurulmaya çalışıldığı bir süreçtir.
*Elbette bu dönemin Türk- Arap yakınlaşması açısından tamamen negatif sonuçlar doğurduğunu iddia atmek taraflı bir yorum olacaktır.
*Hulefa-i Raşidin, özellikle Sasani imparatorluğunun düştüğü ve bütün topraklarını kaybettiği Hz. Ömer dönemi, asırlar boyu devam edecek iki kardeş toplumun birlikteliğinin temelerinin yavaş yavaş atılmaya başlandığı bir süreçtir.
*Türklerin İslamiyeti kabulüne kadar uzanan yolun başlangıcı aradaki fiziki uzaklığa rağmen Hz. Peygamberin vefatından kısa bir süre sonra başlamıştır.
*Türklerle Arapların ilk teması ile müstakil Türk devletlerinin ortaya çıkışı arasında yaklaşık 300 yıllık bir zaman dilimi bulunmaktadır. Türklerin eski dini inanışlarına ilişkin tartışmalar günümüzde dahi canlılığını korumaktadır.
*Türkler arasında yaygın dini inanışın Şamanizm olduğu tezi öne plana çıkartılmaya çalışılsa da aslında Türk-lerin büyük ölçüde Gök Tanrı (Tengri) adında tek tanrı inancına sahip oldukları bilinmektedir.
*Bunun dışında Budist, Manihesit, Hıristiyan, Yahudi gibi bir çok farklı inanaca sahip türk topluluklarının bulunduğunu göz ardı etmemiz gerekmektedir.
*Araplar sonrasında toplu ve bağımsız bir devlet hüviyetinde ilk İslamı kabul eden toplumun Türkler olduğunu ifade etmemiz gerekmektedir. *Güney Yemen’den göçerek Bizans ve Sasani sınırlarında yarı bağımsız Gassani ve Hire devletlerini kuran Araplarla Türkler birbirlerini tanıma imkanı bulmuştur.
*Hıristiyan Bizansın birkaç yıl içerisinde ateşperest Sasanileri yeneceğinden Kur’anda bahsedilmiştir.
*Arap ve Türk topluluklarının yolu Mezopotamya’da kesişmiştir. Kuzeye uzanan İpek yolunun önemli bir kısmı ise Türklerin elinde bulunmaktaydı. *Özellikle iklim koşulları uygunluğu dikkate alınarak yazları kuzeye yapılan bu ticaret faaliyetlerinden Kur’an’ı kerimde Kureyş Suresinde bahsedilmiştir.
* Cahiliye dönemi şiirlerinde Türklerden, onların savaşçı özelliklerinden bahsetmeleri yukarıda bahsettiğimiz nedenlerle iki toplumun birbirini tanıdığını göstermektedir.
*Türk isminin ilk olarak Göktürkler tarafından 540 yılında kullanıldığı düşünüldüğünde Arapların Türk ifadesini kullanan ilk milletlerden olduğu söylenebilir. Hz. Peygamber’in Peygamberlik öncesi yaşamının bir kısmında ticaretle iştigal etmesi ve zaman zaman Suriye topraklarına doğru seyahat etmesi onun Türkleri tanımasına neden olmuştur.
*Hendek savaşında karragahta kurduğu çadırın Türk çadırı olması yine itikafa çakilmek için Türk çadırı kurdurması Türklerin Hz. Peygamber ve Araplar tarafından tanındığın ortaya koymaktadır. Abbasiler döneminde hilafet merkezinde etkin olan Türk komutanlara ve bürokratlara yakınlaşmak amacıyla kaleme alınmış Hz. Peygamberin ağzından Türklerin faziletine dair bir çok hadis adıyla söz uydurulmuştur.

*Türklerin İslamlaşma sürecine dair çalışma yapan bir kısım çağdaş tarihçilerimiz birazda zorlama yöntemlerle Peygamber ağzından Türklerin faziletlerini dillendirmeye çalışmışlardır.
*Oysa buna gerek kalmaksızın İslam dinini kabulleri sonrası gerçekleştirmiş oldukları hizmetler zaten Türk milletinin genel kimliğini ortaya koymaya yetmektedir.
*Hz. Ömer kaldığı yerden fetihlere hız vermiş ve Kadisiye savaşının ardından Sasani toprakları aşama aşama Müslüman orduların eline geçmiştir.
*Fetihler fetihi olarak isimlendirilen Nihavend Savaşı (642) bir dönüm noktası olmuş Ahnef b. Kays komutasındaki ordular Türk yurtlarının kapısına yani Ceyhun ırmağına kadar dayanmış hatta nehri geçmiş fakat Hz. Ömer’in telkinleri ile geri çekilmiştir.
*Ülkesini terk edip Türk yurduna sığınana Sasani hükümdarı III.Yezdücerd Siyasi dehasını çok iyi kullanarak iktidarı ele geçiren ve yeni bir Arap devletinin temellerini atan Muaviye ile birlikte yeni bir dönem başlamış, Arap ve Türk ilişkileri farklı bir mecraya girmiştir.
*Türk yurtlarına karşı ilk planlı faaliyetler Ziyâd b. Ebîh döneminde başlamıştır.
*Ziyâd b. Ebîh Ceyhun’un geri kalan kısmının tam anlamıyla güvenliğini temin etmek için Horosan bölgesinde Ceyhun’a yakın bir bölgedeki Merv şehrini ordugah haline getirmiş (671) ve buraya askeri sevkiyat yapmıştır.
*Ziyad’ın oğlu Ubeydullah’ın Horosan bölgesi valiliğine atandığı dönem olan 674 yılında ilk defa geniş kapsamlı bir fetih hareketi düzenlenmiştir. *Emevî devletinin zirve noktasına ulaştığı Velid b. Abdülmelik dönemi genel fetih hareketlerinde olduğu gibi Türkistan’a yönelik fetihlerde yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur.
*Kimilerine göre büyük bir müslüman fatih kimilerine göre ise işgalci bir komutan olarak görülen Kuteybe b. Müslim’in gerçekleştirdiği fetihlerle Mavraunnehir’in Buhara, Semerkand, Beykent, Şaş gibi en önemli şehirleri ele geçirilmiştir.
*Emevilerin son dönem Horosan valiliğini yapan Nasr b. Seyyar bölgede Müslüman orduların varlığını kabul ettirmiş ve bu dönemde bir çok ileri gelen Türk İslama kazandırılmıştır.
* Müslüman Araplar sadece doğu cephesinde Türklerle mücadeleye girişmemiş aynı zamanda Kaf-kasya bölgesinde de temas kurmuştur. *Emevilerin ilk dönemlerinde mücadeleler karşılıklı düello şeklinde geçmiştir. Müslüman orduları Kafkasya bölgesinde istenen başarıyı Mervan b. Muhammed’in bölge valiliği zamanında kazanmıştır.
*MEVALİ:Arap olmayan Müslümanlardır. Emevi iktidarının Mevalî olarak tanımlanan gayr-ı Arap unsurlara karşı izlemiş olduğu sert politika ve Arap milliyetçiliğini ön plana çıkaran bir politikası bu unsurların Emevilere doğal olarak İslam dinine mesafeli yaklaşmalarına neden olmuştur. İslamı kabul etmelerine rağmen gayr-ı müslim muamelesi yapıp kendilerinden cizye vergisi alınması,devlet kademelerinde görevlere atanmaması gibi ayrılıkçı uygulamalar Türklerin islamı toplu kabulunün önündeki en büyük engel olmuştur.
*İranlıların, Sogdluların ve Türklerin desteği ile iktidara taşınan ilk Abbasi halifesi Ebu’l-Abbas dır.
* Ebu’l-Abbas: Mevaliyi ekonomik ve psikolojik anlamda sıkıntıya sokan cizye vergisini kaldırmış ve teba arasında eşitlik ilkesinin hakim olmasına çalışmıştır.


1.2. TALAS SAVAŞI (751)

*Abbasi devletinin kuruluş sürecinde Göktürk devleti yıkılmış, Türgişler ise dağılma sürecine girmişti.
*Türk hakanları müslümanların akınlarını durdurmak için Çin İmparatorundan yardım talebinde bulunmuştur.
*Abbasi ihtilalinin baş mimarı ve Horosan bölgesinin genel valisi Ebû Müslim el-Horasânî dir.
*5 gün devam eden savaş sonrasında Türklerin arkadan yapmış olduğu kuşatma sonrasında Çin ordusu büyük bir hezimete uğratılmıştır.
*70.000 kişilik ordunun büyük bir kısmı kılıçtan geçirilmiş ve diğerleri ise esir alınmıştır.
*Talas savaşı Türk tarih kaynaklarında fazlaca yer bulmasına ve Türklerin İslamlaşma süreci açısından bir dönüm noktası olarak kabul edilmesine rağmen temel İslam tarihi kaynaklarında çok az yer bulmuştur.
*Çağdaş müelliflerden Nesimi Yazıcı bunu daha ziyade ;tarihçilerin merkezdeki siyasi olaylara odaklanması ve uzak bölgelere yoğunlaşamamalarına dayandırmaktadır.

*Talas savaşının doğurduğu sonuçları şu şekilde sıralayabiliriz:

1.Yıllardır Arapların Türklerle devam eden ilişkisinin boyutu değişmiş düşmanca yaklaşımlar yerini bu savaş sonrasında dostane ilişkilere bırakmıştır.
2.Türklerin İslamı kabulü hızla artış göstermiş iki toplum birbirini daha yakından tanıma imkanına kavuşmuş, dünya tarihinin akışı değişmiş bu sayede İslam Türkistanda zemin bulmuştur.
3. Çin İmparatorluğunun geçmişten itibaren fiili saldırılarına maruz kalmış olan Türkistan toprakları süresiz bir şekilde çin baskısından kurtulmuştur. Bir daha çinliler bu topraklara saldırmaya cesaret edememişlerdir.
4. Talas savaşı Türklerin yeniden toparlanmasına imkan sağlamış, dağınık görüntüden kurtularak birkez daha Türk birliğini kurmuşlardır.
5. Talas öncesinde farkedilemeyen ancak tarihi süreç içerisinde olayın tarafları değil bütün insanlık tarihini etkileyecek uzun vadede çok önemli bir sonuç doğurmuştur. İslam coğrafyasında kullanılan Papirus oldukça pahalı bir kağıt olup sınırlı sayıda üretilmekteydi. Çinliler uzun süredir keten ve kenevirden ürettikleri kağıtları kullanamaktaydılar. Sır gibi sakladıkları kağıt üretim tekniğini mümkün oldukça dışa yansıtmak istemiyorlardı. Savaş sonrasında el geçirilen esirlerden yararlanmak suretiyle Çin dışında ilk defa Semerkantta ucuz kağıt üretilmiş ve kısa süre sonra İslam coğrafyasının önemli merkezlerinde arka arkaya kağıt fabrikaları kurulmuştur.
6. Kağıt üretimindeki artış Abbasi döneminde İslam dünyasının bilim ve kültür alanında şahlanışına imkan tanımıştır.
7. Bir çok mederese açılmış kaleme alınan binlerce eser kütüphane raflarındaki yerini almıştır.
8. Yel değirmenleri gibi bir takım teknolojik araç gereçler İslam topraklarına taşınarak yeni üretimde kolaylık sağlanmıştır.
9. Çin Talas savaşı sonrası iç karışıklıklar içerisine girmiş zaman zaman Müslümanlardan yardım talebinde bulunmuşlardır. Buraya giden orduda yer alan askerlerden bazıları bölgede kalarak islam kültürünün buraya yerleşmesine katkı sağlamış islam dininin yayılmasına hizmet etmiştir.
*Bütün bunlara rağmen Türklerin İslamlaşma sürecini sadece Talas savaşına dayandırmanın çok isabetli bir yaklaşım olmadığını belirtmek gerekir.
*Emeviler döneminde Türklerle ilişki daha ziyade cephede sürdürülmüştür. Abbasilerle birlikte politika tamamen değişerek Türklerle ilişki ağırlıklı olarak merkeze kaymıştır. Abbasi toplumu içerisinde tek farklı etnik köken Türkler değildir. Özellikle İranlılar Abbasi bürokrasisinin belkemiğini oluşturan önemli bir unsur olmuştur.


Abbasi devletinin asıl kurucusu olarak kabul edilen Cafer Mansûr döneminde yeni başkent Bağdat’ta Horasan bölgesinden gelen birlikler için özel kışlalar kurulmuştur. Halife Harun Reşid özel birliklerini tamamen Türklerden oluşturmuştur. Ağırlıklı olarak askeri alanda görev almalarına rağmen Türkler ilim kültür sahasında da önemli katkılar sunmuşlardır. Memun dönemini Türklerin Abbasi yönetimindeki etkisi açısından bir dönüm noktası sayabiliriz


ÜNİTE 2 : YARI BAĞIMSIZ TÜRK-İSLAM DEVLETLERİ


2.1.YARI BAĞIMSIZ TÜRK-İSLAM DEVLETLERİ

*Türkler müslüman olduktan sonra ilk devletleşme hareketlerine Abbasi hilafeti döneminde
başlamıştır.
*Türklerin müslüman olduktan sonra kurmuş oldukları ilk Türk devleti: Tolunoğulları
Devleti’dir
.
* Mısır’da, 868 yılında Ahmed b. Tolun tarafından kurulmuştur.
*Türklerin müslüman olduktan sonra kurmuş oldukları ikinci Türk devleti: Sâcoğulları dır.
Azerbaycan’da, 890 yılında, Ebu’s Sâc tarafından, kurulmuştur.
*Tolunoğulları’nın sona ermesinin ardından Mısır’da ikinci kez kurulan ama üçüncü Türk
Devleti:Ihşidiler
ise, Mısır’da, 935 yılında, Muhammed b.Tuğç tarafından kurulmuştur.
*Bu devletlerin kuruluş yıllarının, yerlerinin, kurucularının farklı olmasının yanında ortak olan
yönleri Türk İslam devletleri olmalarıdır.


2.1.1. TOLUNOĞULLARI

Abbasiler döneminde, Mısır’da kurulan ilk İslam Türk Devleti’dir.

2.1.1.1. DEVLETİN KURULUŞU SIRASINDA ABBASİLER VE MISIR

*Tolunoğulları, Abbasi hilafetinin devam etmesine rağmen, bu hilafete karşı kurulan bir
devlettir.
*Bu durum ise, Abbasiler’in merkezi otoritesinin oldukça zayıfladığını göstermektedir.
*Abbasiler hilafeti ele geçirmek için Hz. Ali taraftarlarının üzerinden politika yürütmüştür.
*Özellikle el-Memun’dan sonra Türkler birçok önemli ve büyük makama getirilmişlerdir.
*Abbasiler; İranlıların etkisinden kurtulmak isterlerken Türklerin etkisi altına girmeye
başlamışlardır. Merkezi otorite dışında bir yardımcı güçlendiğinde, bu güç her zaman otorite
için tehlike oluşturmuştur.
*Bu dönemde, vilayetlere vali tayin edilen emirler valilik yerlerine gitmeden yerlerine naipler
atayarak işlerini devam ettirmişlerdir. Bundan amaç;
*Merkezden ayrılmayarak buradaki nüfuzlarını geliştirmek, başlarına gelebilecek tehlikelerin de
uzağında kalmaktır.
*Mısır geniş bir bölge olduğu için buraya tek vali yerine, merkez tarafından birden fazla vali
atanarak yönetimin tek ele geçmesi engellenmeye çalışılmıştır.


2.1.1.2. TOLUNOĞULLARI DEVLETİ’NİN KURULUŞU

2.1.1.2.1. TOLUNOĞULLARI’NIN KÖKENİ VE AHMED B.TOLUN DÖNEMİ(868-905)

*Ahmed’in babası Tolun, Sasani hükümdarı tarafından halife Memun’a köle olarak
sunulmuştur.
*Gördüğü önemli işler sonucunda yüksek görevlere atanmıştır.
*Ahmed, halifenin sarayında eğitim görmüştür. Küçük yaştan itibaren dini konuları öğrenmiş,
*Kuran;’ı hıfzetmiştir.Hadis ve fıkıh alanında tahsil görmüştür.

2.1.1.2.2. TOLUNOĞULLARI DEVLETİ’NİN KURULUŞU

*Bayık Bey, Ahmed’i kendi yerine 868’de Mısır naibi tayin etmiştir.
*Mısır’a ilk geldiği yıllarda Ahmed b. Tolun birçok isyanla mücadele etmiştir. Bunlar;
*Berka ile İskenderiye arasında İbrahim b. Tabataba’nın isyanı,
*Mısır’ın Said kentindeki alevi isyancı olan İbn es Sufi’nin isyanını bastırmıştır.
*Büyük rakibi olan mali teşkilatın sorunlusu el- Müddebbir’de etkisiz hale getirilmiştir.
*Bu dönemde Abbasi Devleti’nin iç karışıklıkları sebebiyle Bayık Bey, Mısır valiliğinden
azledilerek öldürülmüştür. Yerine, Mısır valiliği, Yarcuh et-Türki’ye verilmiştir.
*Yarcuh et-Türki, Ahmed b. Tolun’un kayınpederidir.
*Yavaş yavaş gücünü artıran Ahmed b. Tolun kendisine engel olarak gördüğü halifenin kardeşi
el- Muvaffak’ı bertaraf etmek istemiştir.
*Bu dönemde halife olan el-Mutemid zayıf kişiliğinden dolayı ülkeyi doğu ve batı olmak üzere
iki veliaht arasında ayırmıştır.
*Doğu tarafı el-Muvaffak’a, batı tarafı ise el-Muvaffaz’a vermiştir.
*Bizans’ın Şam sugurlarına saldırması ve Zenci isyanları üzerine, bu isyanların bastırılması için
Ahmed b.Tolun’dan yardım istenmiştir.
*Ahmed, bir milyon iki yüz bin dinar yardımı el-Muvaffak’a göndermiş neticesinde hiç beklemeyeceği bir tepki almıştır. Parayı az bulan
Muvaffak, hakaret içerikli bir mektup göndermiştir.
*El-Mutemid’in, kardeşi el-Mufavvak’ın baskılarından Ahmed’e sığınması da gücünü daha da
artırmıştır. Bunun üzerine Ahmed halife Mutemid’i Mısır’a davet etmiştir. Bu davete icabete
el-Muvaffak engel olmuştur.
*Bunun üzerine Ahmed, El-Muvaffak’ın veliaht olamayacağına dair bir karar çıkartılmasını
meclisten istemiştir. Veliahtlıktan azledildiği gibi Cuma hutbesinde kendisine lanet okunmasını emretmiştir.
*Mısır’ın tamamı 871’de Ahmed b. Tolun’un hâkimiyeti altına girmiştir.
*Devlete babasının adına istinaden Tolunoğulları Devleti denilmiştir.
*Başkent Fustat şehri ilan edilmiştir.
*Uzun mücadele ve bastırılan isyanlar sonucunda düzeni sağlayan Ahmed, kurulan devletin
sefasını fazla sürememiş ve kısa süre sonra 884 yılında vefat etmiştir

HUMAVEREYH B.AHMED DÖNEMİ (884-896)
*Bu dönem devletin bir nevi yükselme dönemi gibidir.
*Humavereyh dönemi, devletin güç ve kuvvetinin en üst saflarını temsil etmektedir.
*İlk iş olarak kardeşi Abbas’ı kendisine biat için çağırmış fakat Abbas biatten kaçınınca bir eve
hapsedilmiş ve orada ölü bulunmuştur.
*Ahmed b. Tolun’un ölmesi Muvaffak’ı tekrar cesaretlendirmiştir.
*Tolunoğulları Devleti’nin başına geçen kişinin tecrübesiz ve yaşının küçük olması Muvaffak’ı
ileride yapacağı işler için ümitlendirmiştir.
*Babasının ölümünden sonra harekete geçeceğini tahmin ettiği Muvaffak’a karşı birtakım
önlemler almıştır.
*El- Vasıti, el- Muvaffak’ı Humavereyh’e karşı savaşa kışkırtan bir mektup yazmıştır.
*Muvaffak’ın halife Mutemid’e hazırlattığı “Hâkim olduğu bölgenin 30 yıllık yönetimi kendi ve
çocuklarının idaresine verildiği” şeklindeki fermanı onaylayarak İslâm dünyasında
meşrulaşmak adına kendinden daha zayıf Abbasi halifeliğini tanıma bildirgesi Humareveyh
eliyle Tolunoğulları için sonun başlangıcı olmuştur.

*Humareveyh Bağdat’a yakın durma hevesi ile kızı “Katru’n Neda’yı halife Mutezid ile
nikâhlamıştır. Böylece halife ile barışı sağlama ve İslam dünyasında itibarını artırma amacı
gütmüştür.
*Tuğc b. Cuff Trabzon’a kadar ilerleyip Belûdiyye’yi fethetmiştir.
*Humareveyh Kızının düğününden sonra Dımeşk’e gittiği hizmetçileri tarafından 896’da
öldürülmüştür.
*Humareveyh’in ölümünden sonraki on yıllık dönem içerinde üç farklı kişi Mısır’da hükümdarlık
yapmıştır.
* Bu dönem ise çöküş ve dağılma devrini temsil etmektedir. Çünkü Humareveyh’in
ölümü ile aile içi parçalanma yaşanmıştır.

2.1.1.2.4. CEYŞ B. HUMAREVEYH DÖNEMİ (896)
*Ceyş, kişilik olarak zevk ve eğlenceye düşkün birisidir.
*Yaşının küçük ve çevresindeki arkadaşlarının da genç ve seviyesiz kişilikte birileri olmaları
tepkileri üzerine çekmiştir.
*Ayrıca ordu komutanlarına dil uzatması ve onları korkutması da ordu komutanları ve devlet
adamlarının bazıları tarafından istenilmemesine sebep olmuştur.
İsyan eden komutanlar: 1. Muhammed b. İshak b. Kündacık, 2. Hakan el-Belhî, 3.
Muhammed Kumuşcar Bunduka, 4. Vilan 5.Muhammed b.Karatuğan 896–897 yılında
isyanlarını açığa vurarak onu öldürerek yerine amcasını geçirmeyi planlamışlardır.

*Suriye komutanı Tuğc b. Cuff, Ceyş b. Humareveyh’in emirliğini tanımadığını açıkça ilan etmiştir
*Ceyş, biat etmek istedikleri amcası Ebu’l Asâkir Nasr’ı ve diğer amcasını öldürterek isyancılara
meydan okumuştur.
*Bu olay onların iyice kontrolden çıkmasına neden olmuş ve olayın neticesinde Ceyş b.
Humareveyh’i ve annesini öldürerek sarayını yağmalamışlardır.

2.1.1.2.5. HARUN B. HUMAREVEYH DÖNEMİ (896-904)
*Harun b. Humareveyh’in tahta çıkışı karışık ortamı düzenlemeye, isyanları bastırmaya engel
olamamıştır
*Fakat on dört yaşında olması hasebiyle kendisine Ebu Cafer b.Ebba vasi tayin edilmiştir.
*Akıllı ve kurnaz bir kişiliğe sahip olan Ebu Cafer vasi tayin edilir edilmez devletin dizginlerini
eline almaya başlamış, fiili olarak Mısır’ı idare etmeye başlamıştır.
*ı: Harun b. Humâreveyh’in amcası Rebia’nın başlatmış olduğu isyanın üzerine
giderek, Rebia’nın öldürülmesiyle isyan bastırılmıştır
*Halife Mutezid, 897 yılında Tarsus’u Tolunoğulları’nın elinden alarak Abbasi Devleti’ne
bağlamıştır.
*: 898 yılında İbn Kureyş ayaklanması başlamıştır.
*. Fakat bu girişimi neticesiz kalmıştır. İbn Kureyş daha sonra yakalanıp kırbaçlanmış,
iki gün sonra da ölmüştür.
*Harun b. Humareveyh, Mısır ve Şam’ın valiliğine tayin edilmesi halinde, Kınnesrin ve Avâsım’ı
halifeye teslim etmeye ve senelik dört yüz elli bin dinar vergi ödemeye razı olduğunu halifeye
bildirmiştir.
Karmatiler tehlikesi
*Basra Körfezinde Karmatiler tehlikesi ortaya çıkmıştır.
Karmati harekâtı İslâmiyet, Hıristiyanlık ve eski Mecûsi dinlerinin karışımı bir inanca sahip
olmuştur.
*Bu harekât Abbasîler için olduğu kadar Tolunoğulları için tehlikeli olmuş ve Tolunoğulları’nın
yıkılmasında en önemli rolü oynamıştır.
*Karmatiler bu dönemde Kufe ve Basra arasındaki bölgeyi ele geçirmişlerdir.
*Bu dönemde Abbasiler’de halife Mutezid ölmüş, yerine Muktefi gelmiştir.
*Müktefi, Karmatiler üzerine ordu göndermiş fakat başarılı olamamıştır.
*Şam valisi Tuğc b.Cuff ile Karmatiler arasında şiddetli mücadele yaşanmıştır.
*Karmatiler Dımeşk’i haraca bağlayarak Hıms’a yönelmişlerdir.
*Karmâtiler’in Tolunoğulları ordularını dağıtmaları Abbasîleri endişelendirmiştir.
*Çünkü Karmâtiler’in ortaya çıktığı coğrafya bu iki devletin arasındaki topraklardır.
*Halife Müktefi, 903 yılında kâtibi Muhammed b. Süleyman et-Türkî’yi Karmâtiler’in üzerine
göndermiştir.

*Harun b. Humareveyh, Halife Mutezid’e Sugûr’dan vazgeçtiğini ve her yıl vergi ödeyeceğini
bildirmiştir. Fakat kendi yerini pekiştirmek ve Abbasiler’i önlemek amacıyla yaptığı bu girişim
istediği gibi sonuçlanmamıştır.
*Harun b. Humareveyh amcası şeyban tarafından öldürülmüştür.

2.1.1.2.6. ŞEYBAN B.AHMED DÖNEMİ VE ÇÖKÜŞ
*Devlet’in çöküşünün farkına varamayan Şeyban, yanındaki askerlerine güzellikle muamele
edeceğine dair teminat vererek onlardan biat almıştır.
*Tuğc b. Cuff ve daha pek çok önemli komutan buna muhalefet ederek askerleriyle birlikte
ordudan ayrılmışlardır.
*Şeyban, yenileceğini anlayınca aile efradını da yanına alarak Süleyman el-Katibi’ye teslim
olmuştur.
*Böylece Tolunoğulları Devleti 905 yılında, Şeybân b. Ahmed’in teslim oluşu ve Süleyman el-
*Katibi’nin Fustat şehrine girişiyle birlikte, Ahmed b. Tolun tarafından Mısır’da kurulup ve daha
sonra Şam bölgesini de hâkimiyeti altına alan Mısır’daki ilk Müslüman Türk Devleti sona
ermiştir.

2.1.1.3. TOLUNOĞULLARI DEVLETİ’NİN SOSYAL VE EKONOMİK DURUMU
*Tolunoğulları Devleti, Ahmed b. Tolun önderliğinde kurulmuş, hâkimiyet alanı Mısır, Suriye,
Filistin, Ürdün ve Libya topraklarını içine alan bir devlettir.
*Türk, İslâm, Mısır ve Dünya tarihinde derin izler bırakan bir Türk Devleti’dir.
*Bu devletin en önemli özelliklerinden biri de kısa ömürlü olmasına rağmen siyasi, askerî,
sosyal, iktisadî, ilmi, mimarî ve kültürel alanlarda adından söz ettirmesidir.
*İslâm dinini benimsedikten sonra Türklerin kurduğu ilk bağımsız devlettir.
*Abbasi hilafeti devam ederken kurulmuştur.
*Bu devlet halifeye rağmen varlığını sürdürmüştür.
*Yönetimin askeri bir rejime dayalı yabancı bir hâkimiyeti temsil etmektedir.
*Tolunoğlu Ahmed, takip ettiği iç siyaseti ile Mısırlılar’ın sevgisini kazanmıştır.
*Bunun için öncelikle iç karışıklıkları bastırarak halka can ve mal güvenliği sağlamıştır.
*Ahmed’in Mısır’a vali olması Mısır’a bağımsız bir kimlik kazandırmıştır.
*Bunun neticesinde önceki idare merkezi olan el-Asker şehri yerine el-Katai adlı yeni bir şehir
kurmuştur.
*Ordudaki askerler, milliyetlerine ve sınıflarına göre kendilerine ayrılan hususi mahallelerde
oturmuşlardır.
*Divanu’l İnşa, Divanu’l Ceyş ve Divanu’l Harac gibi divanlar yeniden inşa edilmiştir.
*Özellikle İnşa Divanı’nın kurulması bağımsız bir yazışma ve haberleşmeyi sağlayarak Mısır’da
müstakil bir hâkimiyetin olduğunu göstermektedir.
*Ahmed b. Tolun ilk defa Mısır’da hutbe, sikke gibi saltanat alametlerini kullanan ilk kişi
olmuştur.
*Ahmed b. Tolun, halkın iktisadi seviyesini yükselterek yeni yönetim sistemini beslemeye
çalışmıştır.
*Mısır halkı Müslüman, Hristiyan ve Yahudilerden oluşmaktadır.
*Bu dönemde ise halkın her kesimi arasında çok iyi bir uyum gözlenmiştir.
*Hatta Ahmed’in ölümü üzerine her dinin mensupları, kendi dinlerinde Ahmed’e dualar
etmişlerdir.
*Bu dönemde hiçbir ayrımcılık yapılmamış, birlik ve beraberlik sağlanmıştır.
*Bu dönemde Mısır ekonomik bakımdan oldukça yüksek bir seviyeye ulaşmıştır. Çünkü Ahmed,
bağımsız hareket ederek Mısır’ın haracını Mısır’da bırakarak Mısırlıların bolluk içersinde, refah
ve mutluluktan tatmalarını sağlamıştır.
*Yani servet yöneticilerin tek elinde toplanmamış, halka dağıtılmıştır.
*Ağır vergiler kaldırılmış, yolsuzluk yapan maliye görevlileri azledilmiştir.
*[COL
OR="red"]En önemli ekonomik gelişme ise ;[/COLOR] 872 yılında bastırılan bakır paraya ek olarak, ed-Dinaru’t-
*Toluni ismi verilen yeni bir para kestirilmesi olmuştur.
*Akıllı zirai, sanayi ve ticari politika ile ekonominin seviyesi yükselmiştir.
*Keten, yünlü, pamuklu, ipekli dokumacılık gelişmiş, maden işçiliği, silah yapımı, tohumlardan
yağ çıkarma, el sanatları ve süslemecilik gelişmiştir.
*Humavereyh, babasının yaptırdığı saray bahçesini yeniden düzenlemiş, saraya hayvanat
bahçesi y
aptırmıştır.
*Ordu ve donanmaya oldukça önem verilmiştir.
*Özellikle kara ordusu Humareveyh döneminde sayı ve kuvvet bakımından en üst düzeye
çıkarılmıştır.
*Ordu; Türk, siyahî ve bir miktar Rum birliklerinden meydana gelmiştir.
*Humavereyh ise Müvelledun’un çocuklarından oluşan özel bir birlik kurmuştur.
*Bu dönemde, gösterişli ve disiplinli merasimler düzenlenmiştir.
*Dimyat ve İskenderiye’deki tersaneler yenilenmiştir.
*Tolunoğlu Ahmed öldüğünde bin teknelik bir donanma bırakmıştır.

2.1.1.4. TOLUNOĞULLARI DEVLETİ’NİN MİMARİ VE KÜLTÜREL DURUMU
*Tolunoğulları Devletinin kısa süreli olması ve etkisinin ise çok büyük olmasının en önemli
etkenlerinden biri de kültürel hayata verdikleri önem olmuştur.
*Bu dönemde Mısır, edebiyat, tarih, din ve felsefe bilimlerinde ve daha çeşitli birçok ilim
sahalarında gelişme göstermiştir.
*Medreseler yerine dersler camilerdeki halkalarda verilmiştir.
*Âlim ve emirlerin evleri de ilmi faaliyetler için kullanılmıştır.
*Mısır’da kurulan İnşa Divanı edebiyatın gelişmesini sağlamıştır.
*Kitabet Sanatı gelişmiştir.
*Şiire oldukça önem verilmiş ve şair sayıları artmıştır.
*Dil çalışmalarında, tarih yazıcılığında ünlü âlimler ortaya çıkmıştır.
*Dini ilimlerde tefsir, hadis, fıkıh ve kıraat alanında çalışmalar hız kazanmıştır.
*Bu dönemde Şafi ve Hanefi mezhebi oldukça fazla taraftar kazanmıştır.
*İmar faaliyetleri ise yine kısa sürede çok büyük seviyeye ulaşmıştır.
*Günümüze kadar ulaşan tek eser olan Tolunoğlu Ahmed Camii olmuştur.
*Humavereyh döneminde ise babasının aksine halka yönelik imar faaliyetleri yerine gösteriş ve
lükse dayalı eserler ortaya koyulmuştur.
*Her cins havyanın getirtildiği hayvanat bahçesi kurulmuştur.
*Bu bahçede bir köşk yaptırmıştır.
*Fakat dönemin lüks harcamaları hazineyi boşaltmıştır.

2.1.2. IHŞİDİLER

*Abbasi halifelerinden Mutasım ve Memun döneminde Türkler etkin bir rol oynamaya
başlamışlardır.
*Türkler,Halife Mutasım’dan sonra ordu kumandanlıkları, valilikler gibi önemli görevlere
gelerek, her fırsatta yönetime müdahil olmuşlardır.Halifelerin otoritedeki zayıflıkları bu
duruma zemin oluşturmuş, halifeler gerekli önlemi alamamışlardır.
*Tolunoğulları’nın son bulup Ihşidiler’in kuruluşuna kadar geçen dönemde Abbasi halifelerinin
Mısır’a gönderdiği valiler görev almışlardır. Bu döneme valiler dönemi de denilmiştir.
*Mısırlılar, Tolunoğulları döneminde geçirdikleri müreffeh yaşamdan sonra valiler döneminde
büyük sıkıntı çekmeye başlamışlardır.
*Valiler, yönetime geldiklerinde Tolunoğulları’ndan memnun olan ve onları destekleyen
Mısırllılardan adeta öç alırcasına muamelelerde bulunmuşlardır.
*Halk, kendi çıkarları için harcama yapan valiler yüzünden ekonomik sıkıntı içerisine
düşmüşlerdir.
*Valiler arasında Mısır’ın haracını paylaşamama kavgası çıkmıştır.
*İç çekişmelerin yanısıra dıştan gelen Fatımi saldırısı da gidişatı olumsuz etkileyen bir durum
olmuştur.

2.1.2.1. IHŞİDİLER’İN KÖKENİ
*Mutasım, Fergana hükümdar ailesine mensup çok sayıda Türk getirtmiştir.
Ihşidiler’in kurucusu Muhammed Tuğç’un dedesi olan Cuff, Bağdat’a gelerek Mutasım’ın
*hizmetine girmiş Türk kumandanıdır.
*Cuff, Mutasım döneminde kabiliyetleri ile göze girmiştir.
*Cuff ölünce oğlu Tuğç, Mısır’a giderek Tolunoğulları’nın hizmetine girmiştir.
*Tuğç, Humareveyh’in ölümüne kadar Tolunoğulları’na sadık kalmıştır.
*Harun döneminde ise Tolunoğulları ile arası açılan Tuğç, Abbasi halifesi Muktefi ile birlikte
hareket etmeye karar vermiştir.
*Vezir Abbas b.Hasan ile arası açılmıştır.
*Vezir, halifeyi Tuğç hakkında olumsuz etkilemiştir. Bunun üzerine oğulları Muhammed ve
*Ubeydullah ile hapse atılmıştır. Tuğç hapiste ölmüş, oğulları ise serbest bırakılmıştır.

2.1.2.1.1. MUHAMMED B.TUĞÇ VE IHŞİDİLER’İN KURULUŞU (935-946)
*Muhammed b.Tuğç, 882 yılında Bağdat’ta dünyaya gelmiştir.
*Muhammed, Mısır’da bağımsız devlet kuran ikinci Türk şahsiyettir.
*Cesaretli, dirayetli, tedbirli, cömert bir kişiliğe sahiptir.
*Kuvveti ve sahip olduğu harp tekniği ile hedefine ulaşmıştır.
*Kardeşi Ubeydullah ile serbest bırakıldığında ilk iş olarak babalarının intikamını almışlardır.
*Ubeydullah Sâcoğulları’na, Muhammed de Suriye’ye yönelmiştir.
*Suriye’den Mısır’a geçen Muhammed, vali Ebu Mansur Tekin’in hizmetine girmiş ve
faaliyetleri ile Tekin’in gözüne girmiş, onun en yakın adamı olmuştur.
*Mısır’a saldıran Fatımiler’in bertaraf edilmesinde önemli rol oynamıştır.
*Hama valiliğine getirilen Muhammed, Abbasi halifesinin dikkatini çekmiştir.
*Tekin ile arası açılan Muhammed, Dımaşk valiliğine tayin edilmiştir.
*Onun amacı;Mısır valiliğini almaktır.
*Kardeşlerini ve ailesini Dımaşk’ta kendi etrafında toplamıştır.
*Hedefinin önündeki tek engel, halkın sevgisini kazanmış Ebu Mansur Tekin’dir.
*Muhammed, Halife Kâhir döneminde Mısır genel valiliğine atanmıştır. Fakat durumundan
emin olmak için Mısır’a gitmeyip Dımaşk’ta bekleyince bir ay sonra görevinden azledilmiştir.
*Razî, Abbasi halifesi olunca Muhammed’i ikinci defa Mısır valiliği görevine getirmiştir.
*Böylece Mısır’da Ihşıdi Devleti’nin temelleri atılmıştır.
*Halife Razî, kendisine Fergana hükümdarlarının kullandığı ‘Meliklerin Meliki’ anlamına gelen
Ihşid’ ünvanını vermiştir.
*Adı Mısır ve Suriye camilerinde hutbelerde halife ile birlikte anılmaya başlamıştır.
*Ihşid, Mısır’da yönetimi ele aldıktan sonra halkın sevgisini kazanmaya çalışmıştır.
*Bunun için yönetimde olumsuz bir tablo oluşturacak her türlü tehdidi ortadan kaldırmak için
çaba sarf etmiştir.
*Bu engellerden ilki, Mısır’da ekonomik gücü elinde tutan İran asıllı bir aile olan Mezaraî’lerdir.
*Bu aile mensupları maliye teşkilatının baş kişileridir.
*Ülkenin idaresine hâkim olarak iktisadi yönden kuvvetlenen bu aile, menfaatleri gereği Ihşid’e
karşı durmuşlardır.
*Ailenin düşmanı ile güçlerini birleştiren Ihşid, bu ailenin nüfuzunu kırmış, mallarını müsadere
ile ellerinden almıştır.
*ikinci bir engel ise, eski Abbasi Emîru’l Ümera’sı olan İbn Raîk olmuştur. Amacı, Mısır’ı ele
geçirmektir.

İ*bn Raîkle Remle’yi sınır kabul ederek bir antlaşma yapmıştır.
*Halife Razî’nin yerine halife Muttaki geçmiştir.
*Halife Muttaki, Emîru’l Umera’sı Tüzün tarafından gelen baskılara dayanamamış, Ihşid’den
yardım talep etmiştir.
*Halife Muttaki kendisine bağlılığından dolayı Mısır’ın yönetimini otuz yıl süreyle ona vermiş,
oğlu Unûcur’un veliahtlığını da kabul etmiştir.
 Ihşid’den önce Tolunoğlu Ahmed de dönemi içerisindeki Abbasi halifesini Mısır’a davet
etmiştir. Bu iki Türk komutanın Mısır’a davetlerinin altında yatan sebep, Abbasi hilafet
merkezini Mısır’a taşımaktır. Fakat olumsuz sonuçlanmıştır.
*Ihşid için bir diğer tehlike ise, Hamdaniler olmuştur.
*Suriye’de güçlenmeye başlayan Seyfüddevle b.Hamdan, Dımaşk üzerine harekete geçmiştir.
*Kölesi Kâfur komutasındaki ordu ile Seyfüddevle Remle’de karşılaşmıştır.
*İki taraf arasındaki mücadeleler neticesinde birbirlerine üstün gelemeyince, barış sağlanmıştır.
*Aralarındaki barışı pekiştirmek için Seyfüddevle, Ihşid’in kız kardeşi ile evlenmiştir.
*Fakat barış dönemi uzun sürmemiş, araları tekrar açılmıştır.
*Yaptıkları savaş sonucunda Ihşid, Seyfüddevle’yi yenerek, Haleb’i almıştır.
*Ihşid Dımaşk’a dönmüş, burada hastalanarak vefat etmiştir.
*Ölmeden önce Bizans İmparatoru I. Romanos’la iyi ilişkiler yürütmüştür.
*Mısır, Suriye ve Sugûrüşşam emiri sıfatıyla Bizans ile esir mübadelesi yapmak için çalışmalarda
bulunmuş, fakat tamamlamaya fırsatı olmamıştır.

2.1.2.1.2. EBU’L KÂSM UNÛCUR DÖNEMİ (946-960)
*Babası Ihşid, vefat etmeden önce Unûcur’un veliahtlığı adına halktan, komutanlar ve
askerlerden biat almıştır.
*Buradaki amaç, kendisinden sonra çıkabilecek iktidar mücadelesini önlemek ve yönetimin
ailesinin elinde kalmasını sağlamaktır.
*Unûcur, on beş yaşında tecrübesiz bir delikanlı olduğu için, Ihşid’in kölesi Ebu’l Misk Kâfur
kendisine vasi tayin edilmiştir.
*Kâfur, devleti bir hükümdar gibi yönetmiştir. Daha sonra Unûcur yönetimi devralmak istediyse
de başarılı olamamıştır.
*Netice itibariyle Ihşidi ordusu Kâfuriler ve Ihşidiler olarak ikiye bölünmüştür.

*2.1.2.1.3. EBU’L HASAN ALi B. MUHAMMED DöNEMi (960-966)
*yönetim ismen Ali’de kalmıştır.
*Kâfur tarafından kendisine maaş bağlanarak devlet işlerine karıştırılmamıştır.
*Ali, Kâfur’u yönetimden uzaklaştırmak için girişimde bulunduysa da yeterli asker ve maddi
destek bulamadığından bu girişimi sonuçsuz kalmıştır.
*Bu dönemde Mısır’da karışıklıklar artmıştır.
*Nil Nehri’nin suyunun azalması sonucu kıtlık meydana gelmiştir.
*İç meselelerde sorunlar artarken, dış tehditler de güvenliği bozmuştur.
*Batı’da Fatımiler, Güney’de Nubyalılar, Suriye’de Karmati tehlikesi ortaya çıkmıştır.

*Bütün bunlar yaşanırken abisinin hastalığına yakalanan Ali, vefat etmiştir.

2.1.2.1.4. EBU’L MİSK KÂFUR EL-IHŞIDİ DÖNEMİ (966-968)
*Ali’nin ölümü üzerine yerine dokuz yaşındaki oğlu Ahmed’in tahta geçecek olması Kâfur
tarafından itiraz görmüştür.
*Mısır valiliğine Kâfur, Halife Muti’den kendisi için menşur çıkartarak tayinini sağlamıştır.

2.1.2.1.5. EBU’L FEVARİS AHMED B.ALİ B. MUHAMMED EL-IHŞIDİ VE IHŞİDİLER’İN YIKILIŞI

*Kâfur’un ölümünden sonra yerine on bir yaşında olan Muhammed b. Tuğç’un torunu Ahmed
b.Ali geçmiştir.
*Babasının amcasının oğlu el-Hasan b. Ubeydullah b.Tuğç, Ahmed’in naibi olmuştur.
*Yönetim ilk iş olarak düzeni bozulmuş Mısır’ın sıkıntılarını gidermeye çalışmıştır.
*Halka eziyet veren vezir Ebu’l Fazl Cafer b. El-Furat görevinden alınmıştır.
*Hasan’ın bu girişimi ortamı biraz yatıştırmıştır. Fakat aynı zalimliğe kendi devam etmiştir.
*Bütün bu yaşananlardan dolayı bazı kesimler, kurtuluşu Fatımi Halifesi Muiz’de aramışlardır.
*Fatımi halifesinin de gözü Mısır’da olduğu için halk tarafından kendisine gönderilen davet onun
ekmeğine yağ sürmüştür.
*Halifeyi davet edenlerin kendilerine eman vermesi ile Fatımi ile Ihşıdi mücadelesi başlamıştır.
*Fakat güç kaybeden Ihşıdiler teslim olmaktan başka çare bulamamışlardır.
*Bunun üzerine Cevher es-Sıkıllî Fustat’a girmiştir.
*Böylece Ihşidi devleti 969 yılında Fatımiler tarafından yıkılmıştır.

2.1.2.2. IHŞIDİLER’DE SOSYAL VE EKONOMİK DURUM
*Her toplumda olduğu gibi Ihşıdiler’de de halk sınıflara ayrılmıştır.
*Ihşıdiler ailesi de toplumun en üst sınıfına sahiptir.
*Hükümdar ailesinden sonra gelen aile Hz. Muhammed’in neslinden gelen Eşraf’lardır.
*Üçüncü sırada ise zengin tüccarlar yer almıştır. Bunların en önemlisi Mazeraî’lerdir.
*Politikaları, tepki çekmeden kendi egemenliklerini sürdürmek olmuştur.
*Hutbelerde ve sikkelerde Abbasi halifelerine yer vererek, merkeze bir miktar para göndererek
şeklen bağlılıklarını bildirmişlerdir.
*Ihşidiler her konuda Tolunoğulları’nın izinden gitmeye çalışmıştır.
 Vasi: Emir’in yaşı küçük olursa onun adına idareyi devralana vasi denmiştir.
 Yüksek dereceli görevler:
1.Hacib 2.haznedar 3.Tabip 4. Muhafız Alayı komutanı,5.Emir-i Ahur gibi görevlilerden oluşan
saray görevlileridir.

 Diğer bir kısım ise, vezir, kâtip, Âmilü’l Harac, Darphane Mütevellisi, kadı, Sahibu’ş Şurta gibi
devlet görevlileridir.
*Genel olarak Ihşidiler’de idare İslami çerçeve dâhilinde yapılmaya çalışılmıştır.
*Ekonomi ise tarım ve ticarete dayalıdır.
*Halkın çoğunluğu çiftçilikle uğraşmıştır.
*Ihşıdiler döneminde Nil’e bağlı kıtlık, salgın hastalıklar halkı zor durumda bırakmıştır.
T*icaret ise, büyük ölçüde Yahudi ve İranlıların elinde bulunmuştur. Çünkü Ihşıdiler daha çok
para biriktirme yönlü ekonomi anlayışı bildirmişlerdir.
*askerlere para vermemeleri, vergilerin ağırlaşması, zenginlerin sık sık müsadere edilmesi
birçok huzursuzluğa sebep olmuştur.
*Ihşıdiler ordu ve donanmaya da önem vermişlerdir.
*Ihşid döneminde Mısır ve Suriye’de dört yüz bin kişilik bir ordu kurulmuştur.

2.1.2.3. IHŞIDİLER’DE KÜLTÜREL VE MİMARİ DURUM
*Ihşıdiler’de idareciler, âlim ve edipleri desteklemişler, onlara bir engel teşkil etmemişlerdir.
*Bu bağlamda, ilim ve edebiyat alanında verimli çalışmalar yapılmıştır.
*Bu dönemde daha medreseler kurulmamıştır.
*Bu yüzden dersler Amr ve İbn Tolun Camilerinde verilmiştir.
*Âlimler, hadis ve fıkıh ilimlerine daha çok önem vermişlerdir.
*Şafii ve Maliki mezhepleri birbiriyle yarış içinde olmuştur.
*Tıp ve felsefe alanlarında eserler yazılmıştır.
*Tarih ve dilbilgisi üzerine çalışmalar yapılmıştır.
*Birçok meşhur edip ve şair ortaya çıkmıştır.
*Ihşıdiler, kültürel faaliyetlerin yanında mimari çalışmalarda da bulunmuşlardır. Ancak bu
eserler günümüze kadar ulaşmamıştır.
 Muhammed b. Tuğç, Ravza adasında Kasru’l Muhtâr adı verilen bir sarayla, bir bahçe
yaptırmıştır.
Çeşitli eşyanın satıldığı bedestenler inşa edilmiştir.
Ayrıca; Bimâristânü’l Esfel denilen hastane de onun zamanında yapılmıştır.
 Kâfur, içinde fillerin beslendiği Darü’l-fîl adı verilen bir saray ve Mukattam dağı eteklerinde bir
cami yaptırmıştır.
 Vezir Ebu Bekir el-Mazeraî, Kâbe’ye benzeyen bir köşk yaptırmış ve bu köşk dini gün ve
bayramlarda halkın toplandığı bir yer halini almıştır.
 Ebu’l Hasan Ali b.Muhammed, Cîze’de bir cami yaptırmıştır. Mescidü’r-rîh, Mescidü’z-zimâm,
*Mescidü’l Akdâm gibi camiler dönemin önemli camilerindendir.
*Ihşıdiler döneminde dokuma sanayi oldukça ilerlemiştir.


2.1.3. SÂCOĞULLARI

*Sâcoğulları,Azerbaycan’da hüküm süren bir Türk İslam devletidir.
*Hakimiyetleri 890’dan 929 yılının sonlarına kadar devam etmiştir.
*İslam devleti olan Abbasi sınırları içerisinde kurulan, iç ve dış siyasette tamamen bağımsız
olan, Tolunoğulların’dan sonra ikinci Türk Devleti’dir.
*Dini, kültürel ve mimari alanda çok etkili olamamışlardır.

2.1.3.1. EBU’L SÂC DİVDÂD B.DİVDEST
*Sâcoğulları, adını Ebu’s Sâc Divdât b. Divdest’ten almıştır. Bu aile Uşrusana kökenlidir.
*Halife Memun döneminde ismini duyuracak bir faaliyete katılmamıştır.
*Fakat Halife Mutasım döneminde yıldızı parlamaya başlamıştır.
*Bu dönemdeki önemli başarısı Bâbek isyanını bastırmasıdır.
*Bir diğer askeri başarısı Mazyar b. Kârin’in isyanının bastırılmasıdır.
*Bu dönemin diğer önemli olayı, maiyetinde çalıştığı Türk komutanlardan Afşin’in, Azerbaycan
idaresi için Mengüçur’u vekil bırakmasıdır.
*Afşin’in vekili olan Mengüçur çok geçmeden isyan etmiştir.
*Bu isyancı üzerine Afşin, Ebu Sâc’ı göndermiştir. Çeşitli provakatif olaylar neticesinde Ebu Sâc
başarılı olamamıştır.
*Halife Mütevekkil’in son dönemlerine doğru Ebu Sâc, Tarîk Mekke valiliğine tayin edilmiştir.
*Bu görev, Irak ile Mekke arasındaki hac yolunun bedevi Arap kabilelerinin baskınlarına karşı
korunması görevidir.
*865 yılında halifeler Müstain ve Mutezz arasında çıkan iktidar mücadelesinde, hala aynı
görevinde olan Ebu Sâc, Müstain tarafını tutmuştur.
*Ebu Sâc, Kufe ve çevresinin idaresine tayin edilmiştir.
Bu görevi de fazla uzun sürmemiş, eski vazifesi hac yolu muhafızlığına geri dönmüştür.
 Onun bu görev değişikliğini, karışıklıklardan uzak kalıp kendi emniyetini sağlama amacı ile
yaptığı çıkarımı yapılmaktadır.
*İsmail b. Yusuf el-Alevi isyanı: İsmail b. Yusuf el-Alevi’nin Mekke’yi işgali üzerine, halife
Mutezz, Ebu Sâc’ı isyanı bastırmak üzere görevlendirmiştir.
*Ebu Sâc, 868 tarihinde Diyâr-ı Mudar, Kınnesrin, Halep ve Avasım valiliklerine tayin edilmiştir.
* Bu isyanında bastırılma çalışmalarında rol oynayan Ebu Sâc, isyan tam
bastırılamayıp, yenilince daha sonra Ahvaz valiliğine getirilmiştir.

2.1.3.2. EBU UBEYDULLAH MUHAMMED EL-AFŞİNİ
*Bu göreve geldiği dönemde Mekke, Zenciler’in safında olan el-Mahzumi’nin kontrolü
altındadır.
*Muhammed, onunla yaptığı savaşı kazanarak, Mekke’yi Zenciler’den kurtarmıştır.
*Kufe’yi elinde bulunduran el-Heysem el-Icli’nin kuvvetlerini yenmiştir.
*Muhammed b.Habib adlı isyancı ile savaşarak onu öldürmüştür.
*Azerbaycan valiliğine atanan Muhammed, merkezi yönetimin zayıflığından yararlanarak
bağımsız hareket etmeye başlamıştır.
*889 yılında bu göreve gelen Muhammed, böylece Sâcoğulları hanedanını kurmuştur.
*Daha sonra Merâga’yı ele geçirip burayı idare merkezi yapmıştır.
*Ermeniye’deki gelişmeleri takip etmeye çalışmıştır.
*Ermeniye, Emeviler zamanında fethedilmiş, merkezi Dvin olan bir eyalet haline gelmiştir.
*Buraya gönderilen valiler daha çok vergi işleriyle ilgilenmiştir.
içişleri ile Ermeni asilzadeleri ilgilenmiştir.
*Valilerin sert tutumu ve halkın bağımsızlık mücadeleleri sık sık isyanların yaşanmasına sebep
olmuştur.
*Aşot b. Simbat, Ermeniye’yi yönetme görevine getirilmiştir.
*Yönetimdeki başarısından dolayı kendisine kral ünvanı verilmiştir.
 Simbat, Bizans İmparatoru Leon ile de ticaret antlaşması imzalamıştır.
*Görünürde ticari bir antlaşma olmasına karşın aslında Müslümanlara karşı siyasi bir ittifaktır.
*Muhammed ile simbat,Rodagk’ta karşı karşıya gelmiş ve mesele barışla çözümlenmiştir.
*Alagöz’de yapılan savaşta Muhammed yenilgiye uğramıştır.
*Daha sonra aralarında sulh yapılmıştır.
*Muhammed’in amacı yarım kalan bu meseleyi tamamlamaktır.
*Ermeni Ardzruni hanedanıyla temasa geçmiş ve hükümdarı Sergis Aşot, Muhammed’e tabi
olmayı kabul etmiştir.
*Bütün bunların üzerine verilen mücadeleler ile Muhammed, Simbat’ı yenerek Kuzey ve Güney
Ermeniye’yi almıştır.

2.1.3.3. EBU’L KASIM YUSUF
*Abbasi halifesi ile başlangıçta ilişkileri çok iyi olmayan Yusuf, bu durumu lehine çevirmiş ve
*Halife Muktedir döneminde Azerbaycan ve Ermeniye idaresi kendisine verilmiştir.
*Simbat’la girdiği mücadele üzerine Karabağ bölgesini hakimiyeti altına almıştır
*Bir süre sonra Simbat ile aralarında mücadele Simbat’ın Yusuf tarafından idam edilmesi ile
son bulmuştur.
*Simbat’ın yerine geçen oğlu II. Aşot kurduğu çetelerle Bagrevan, Arşarunik, Şirak ve Gugark
bölgelerini ele geçirmiştir.
*Bizans’la anlaşarak Ermeniye kalelerinin büyük bir bölümünü ele geçirmiştir.
*Yusuf, Aşot’u Ermeniye kralı olarak tanımış ve buranın idaresini II.Aşot’a vermiştir.
*Karmati isyanları patlak vermiş, Kufe ve Bağdat’ı tehdit etmeye başlamıştır.
*Vasıt’a gelen Yusuf, Karmatiler ile Kufe’de karşı karşıya gelerek yenilmiş ve esir düşmüştür.
*Ebu Tahir el-Cennabi el-Karmati, Yusuf’u ve diğer esirleri öldürmüştür.

2.1.3.4. EBU’L MÜSAFİR FETH
*Yusuf’un yeğeni olan Ebu’l Müsafir Feth, Halife Muktedir tarafından Azerbaycan ve Ermeniye
valiliğine tayin edilmiştir.
*İki yıl süren valiliği süresince herhangi bir bilgi kaynaklarda mevcut değildir.
*Ölümü hakkında da kesin bir bilgi yoktur. Onun öldürülmesi ile Sâcoğulları’nın
*Azerbaycan’daki hakimiyeti sona ermiştir.

ÜNİTE 3 – BAĞIMSIZ MÜSLÜMAN TÜRK DEVLETLERİ
3.1.İDİL (VOLGA) BULGAR HANLIĞI


*Hakkında çok fazla bilgi sahibi değiliz.
*İsmini İdil veya itil (Volga) nehirlerinden almıştır.
*İdil Volga Bulgar Hanlığı’nı ilk Müslüman Türk devleti olarak sayabiliriz.
*Asılları konusunda farklı tartışmalar olsa da son dönemlerdeki araştırmalarda Türk oldukları ağırlık
kazanmıştır.
*Bulgar ismi ‘bulamak’, ‘karıştırmak” anlamına gelmektedir.
*İlk defa bu isim M. IV. Yüzyılın ikinci yarsında kullanılmaya başlanmıştır.
*Büyük Bulgarya Devletinin yıkılışı sonrası İtil (Volga), Kama nehirlerinin kesiştiği bölgeye çekilen
*Türkler burayı Türkleştirerek İdil Volga Bulgar Devletini kurmuşlardır.
*Devlet kuruluşundan itibaren Hazarlara bağlı kalmıştır.
*İdil Volga Bulgar Türkleri arasında İslam’ın yayılmasında Orta Asya bölgesinin etkisi olmuştur.
*Harizm ve Samani tesiri daha ziyade bu bölge üzerinden gelmiştir.
*Hilafet merkezi Bağdat’ın ilk etapta bölgenin İslamlaşmasında doğrudan etkisinin olduğu söylenemez.
*Bulgar Hanı Almış Abbasi halifesi Muktedir’den (920/921) tarihinde İslamı anlatacak davetçi
talebinde bulunmuştur.
*“Rıhle” isimli eserin müellifi İbn Fadlan’ın da aralarında bulunduğu muallimler ve mühendislerden
oluşan heyetin bölgeye gitmesi sonrası Almış adıyla bilinen hükümdar Ebû Cafer b. Abdullah ismini
alarak islamı kabul etmiş ve bağımsız İlk Müslüman Türk devletini kurmuştur.
*Bulgar Türklerinin İslamı kabul etmesi diğer Türkler arasında da İslam’ın hızla yayılmasına yol
açmıştır.
*Bulgar Türklerinin ilerleyen süreçte Abbasi halifesi ile ilişkisi kuvvetlenmiştir.
*Bulgar Türkleri Gazneliler başta olmak üzere diğer Müslüman Türk devletleri ve Orta Asya ile
ilişkilerini iyi tutmuş, hem ticari hem de dini bağlarını sağlamlaştırmıştır.
*M.964 yılında ülkeleri Rus Prensliği tarafından istilaya uğrayan Bulgarlar, ticari antlaşma yapmak
zorunda kalmışlardır.
*Bir süre sonra yeniden araları bozulan bu iki devlet sürekli birbirleri ile savaşmışlardır.
*Moğollara yenilen Bulgar Türkleri Altınordu devletine bağlandı.
*Zaman zaman yeniden bağımsızlık kazanma teşebbüslerinde bulunmuş olsalar da bir türlü başarılı
olmamış ve Ruslar buna izin vermemiştir.
*Kazan nehri bölgesine göçerek dağılan Bulgar Türkleri yaklaşık üç asır bağımsızlıklarını sürdürmüşler
ve daha sonra Altınordu devletine bağlı kalarak XV. yüzyıla kadar ayakta kalabilmişlerdir.

NOT:vizede de finallerdede mutlaka bu konudan idil-bulgar hanlığıyla ilgili soru geliyor..dikkatinize


3.2. KARAHANLILAR (840-1212)
*M. 840-1212 yılları arasında doğu ve Batı Türkistanda kurulmuş ilk Müslüman Türk devletlerinden
biridir.
*‘Karahan’ bu devlet için daha sonradan verilmiş bir isim olup, “Kara” yükseklik, üstünlük anlamında
hükümdarlar için kullanılan bir terimdi.
*Karahanlı devletinin kökeni hakkında da bir çok faraziyeler ortaya atılmış olup bunlar arasında Karluk
ve Yağma Türklerine dayandıkları hususundaki görüş ağırlık kazanmıştır.
*Karahanlı Devleti için eski kaynaklarda “İlek Hanlar”, Türkistan Uygur Hanları”, “el-akaniyye”,
“*Muluku’l-Hakaniyye”, “Al-i Afrasiyâb”, isimleri de kullanılmıştır.


*Karahanlı devletinin ilk kuruluşu Orta Asya tarihinin çalkantılı dönemine tekabül ettiği için yeterli
bilgiye ulaşma imkanımız bulunmamaktadır.
*Devletin kuruluşu 840 yılında Bilge Kül Kadir Han’a kadar dayandırılmaktadır.
*Bilge Kül Kadir Han sonrasında devletin başına Bâzir Araslan ve Oğulcak Kadir Han geçmiştir.
*Oğulcak döneminde yeğen Satuk Buğra Han Samani mutasavvıflarından Ebû Nasr’dan etkilenerek
**İslamı kabul etralarını bastıran kişi de Kılıç Buğra Han olmuştur.
miş amcasını devirerek devletin başına geçmiştir.
*Satuk Buğra Han İslamı kabul ettikten sonra Abdülkerim adını almıştır.
*Satuk Buğra Han bu dinin Türkler arasında yayılması hususunda çok yoğun bir çaba sarfettiği için
“el-Mücahit” , “el-Gazî” unvanlarına layık görülmüştür.
*Satuk Buğra hanı takiben oğullarından önce Musa daha sonra, Baytaş Arslan devletin başına
geçmiştir.
*Baytaş Arslan İslam dinini diğer Türkler arasında yaymak için çok yoğun bir çaba harcamıştır.
*Bu dönemde 200.000 çadırdan oluşan Türk gruplar İslamı kabul etmiştir.
*Baytaş’ın bu faaliyetleri göz önüne alınarak Karahanlı Devletini tam anlamıyla İslamlaştırdığı
söylenebilir.
*Müslüman komşu devletler Samani ve Gaznelilerle mücadeleye girişmişlerdir.
*Baytaş sonrası iktidara geçen Ebu’l-Hasan Ali Fergana bölgesini Samanilerden almıştır.
*Devleti doğu ve batı olarak iki kısma ayırma geleneği bu dönemde de sürdürülmüştür.
*Ebu’l-Hasan kardeşi Kılıç Buğra Han’ı batı bölgesinin idaresine tayin etmiştir.
*Kılıç Buğra Han Samanilerle yürüttüğü mücadeleler sonrasında Maveraünnehir bölgesini
fethetmiştir.



EBÛ NASR AHMED B. ALİ
*Devletin asıl hükümdarı olan büyük hakan Ebu’l-Hasan’ın ölümü sonrasında Ebû Nasr Ahmed b. Ali
hükümdar olmuştur.
*Ebû Nasr Abbasi halifleri ile ilişki kuran ve onları tanıyan ilk Karahanlı hükümdarı olma unvanına
sahiptir.
*Batı bölgesine Kılıç buğra Han’ın ölümü sonrasında Nasr b. Ali tayin edilmiştir.
*Ebû Nasr batı da Samanoğullarına karşı mücadelelerini sürdürmüştür.
*Samanoğullarını tamamen ortadan kaldırmak niyetinde olan Nasr Maveraunnehirde tam olarak
hakimiyeti kurmuştur.
*Horosan’ı elde etmek için giriştiği faaliyetler başarısız olmuştur.
*Gazneli Mahmud ile girmiş olduğu mücadelelerde başarısız olmuştur.
*Karahanlıların Horosan bölgesi başarısızlıkları iç karışıklığa düşmelerine neden olmuştur.
*Nasr b. Ali kardeşine karşı mücadeleye girişmiş ancak büyük hakan Ebû Nasr Ahmed Gazneli
*Mahmud’la anlaşarak tehlikeyi bertaraf etmiş iki kardeş anlaşmışlardır.

MANSUR (5.HÜKÜMDAR)
*Nasr b. Ali’nin vefatı sonrası batı bölgesine diğer kardeş Mansur atanmıştır.
*Mansur kendini “büyük kağan” ilan etmiştir.
*Mansur kardeşi Yusuf Kadir Hanla mücadeleye girişti ve bir süre sonra iktidarı ona devretti.
*Bu esnada hapisten kurtulan Ali Tegin batı bölgesini ele geçirdi.
*Yusuf Kadir Han’ın ölümü sonrası hakim olduğu doğu bölgesi iki oğluna kaldı.

*Bu aşamadan sonra Karahanlı Devleti doğu ve batı olmak üzere iki kısma ayrılmaya doğru gitti.
*Batı kısmında Nasr b. Ali (İlig Han) oğulları, doğudoğu da ise Kadir Han’ın oğulları hakimiyet kurmaya
başladılar.

BATI KARAHANLI DEVLETİ
*Batı Karahanlı Devletinin başkenti Özkent dir.
*Semerkant da batının önemli merkezi olarak kabul edilmektedir.
*Batı Karahanlıların hakimi Nasr b. Ali’nin oğullarından Muhammed B.Nasr dir.
*Muhammedin ölümü sonrası Büyük Tamgaç Han olarak isimlendirilen İbrahim b. Nasr devletin
başına geçmiş ve Semerkant’tan devleti yönetmiştir.
*İbrahim b. Nasr; iç güvenlik sistemini yeniden düzenlemiş ve halk kendini güvende hissetmeye
başlamıştır.
*Ekonomiyi iyileştirmiş, kısacası halkın refah düzeyini artırıcı yeniliklerde bulunmuştur.
*Kendisi de kişilik olarak ideal bir devlet adamı portresi çizmektedir.

ŞEMSU’L-MÜLÛK
*İyi bir devlet adamı olan İbrahim sonrası kardeşini bertaraf ederek yerine oğlu Şemsu’l-Mülûk
geçmiştir.
*Şemsu’l-Müluk’un en büyük talihsizliği Selçuklu Sulatanları Alparslan ve oğlu Melikşah’la mücadele
etmek zorunda kalmış olmasıdır.
*Şemsu’l Müluk çok önemli imar faaliyetlerinde bulunmuş, yol güzergahlarında hem yolcuların hem
de posta görevlilerinin dinleneceği rıbatlar yaptırmıştır.
*Buhara’da ise bir kısmı bugüne ulaşan mimari eserler bırakmıştır ki, bunlardan en önemlisi mihrabı
ile ünlü Buhara Ulu Camii dir.
*Şemsu’l-Müluk sonrası Batı Karahanlı devletinin başına Ebû Şuca ve daha sonra oğlu Ahmed
geçmiştir.
*Ahmed, Selçuklu sultanı Melikşah’la yürüttüğü mücadeleyi kaybederek esir alınmış, bir süre sonra
serbest bırakılıp devletin başına geçse de idam edilmiştir.
*Artık Batı Karahanlılar Selçuklu hakimiyetinde varlıklarını sürdürmeye başlamışlar.
*Katvan savaşı olarak bilinen savaşta Selçuklularla birlikte Karahıtaylarla yaptıkları mücadele de
mağlup olmuşlardır.

*1212 yılında Harzemşahlar tarafından Batı Karahanlı devletine son verilmiştir.

DOĞU KARAHANLI DEVLETİ
*Yusuf Kadir Han’ın oğlu Süleyman Arslan bu devletin ilk hükümdarıdır (1031-1056).
*Adil ve alimlerle diyalogu oldukça iyi olan Süleyman döneminde binlerce Türk İslamı kabul etmiştir.
*Süleyman sonrasında hanedan içerisinde taht kavgaları başlamış ve devlet zayıflamıştır.
*Süleyman’dan sonra Muhammed tahta geçmiş ancak kısa süre sonra onun yerine sırası ile oğulları
Hüseyin ve İbrahim hükümdar olmuştur.
*Yusuf Kadir Han’ın bir başka oğlu olan Tuğrul Kara Han yaklaşık 16 yıl iktidarda kalmıştır.
*Tuğrul Kara Han dan sonra Karahanlılar ve Türk tarihinin en meşhur eserlerinin kaleme alındığı
dönem olan Tavgaç Buğra Kara Hakan’ın iktidarını görmekteyiz.
*Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig adlı esrini Kaşgar’da yazıp ona hediye etmiştir.
el-Almaî’nin Tarih-i Kaşgar adlı eseri de bu dönemde yazılmıştır.
*Tavgaç Buğra Kara Hakan’ın vefatı sonrası oğlu Ahmed hükümdar olmuştur.

*Ahmed,Halifeden Nuru’d-Devle unvanı almıştır.
*Karahıtaylarla mücadele etmiş ve onları mağlup etmiştir.
*Ahmed sonrası Doğu Karahanlılarda iç karışıklıklar artmış ve Karahıtaylardan yardım talebinde
bulunulmuştur.
*Bölgeye giren Karahıtaylar bir daha çıkmamışlar ve doğu Karahanlılara 1211 yılında son vermişlerdir.
 Karahanlılar’ın batı ve doğu olmak üzere iki kısma ayrılması ve bölgeye Karahıtayların
girmesi sonrasında Fergana bölgesinde ayrı bir hanlık kurulmuştur.
*Fergana hanlığı olarak bilinen bu devlet Özkent merkezli bağımsız bir devlet halini almıştır.
Bu üçüncü Karahanlı devletinin tarihi hakkında tatmin edici bilgiler mevcut değildir.

3.3. GAZNELİLER (963-1186)
*Bugünkü Afganistan topraklarında kurulan İlk Müslüman Türk Devletlerinin en önemlilerindendir.
*Gazneliler devletinin asıl kurucusu olarak Sebuktegin kabul edilmektedir.
*İslamın kalıcılığını sağlamıştır.
*İslam dini o günden zamanımıza bölgede silinmez izler bırakmıştır.
*Devletin Gazneliler olarak isimlendirilmesinin sebebi; başkentlerinin Gazne şehri olmasından
kaynaklanmaktadır.
*Gazneliler Devletinin efsane başkanı Sultan Mahmud’dur.
*Sultan Mahmud’un lakabına dayandırılarak Yeminiler, kurucusu Sebüktegin’e nispetle
*Sebukteginiler olarak isimlendirilmiştir.
*Türkler, Abbasi devletinin kuruluş sürecinden itibaren Abbasilerde, gerekse İran topraklarında
kurulan Müslüman Sasani ve Büveyhi devletlerinin himayesi altında önemli hizmetlerde
bulunmuşlardır.
ALPTEGİN
*Alptegin, Samani devleti hükümdarına köle olarak satılmıştır.
*Oldukça üstün özelliklere sahip olan bu Türk gulam bir süre sonra göze girmeyi başarmıştır.
*Samani emiri Nuh b. Nasr zamanında (943-954) yükselmeye başlamıştır.
*Özel kalem müdürlüğüne tekabül eden Hacibu’l-Hüccâblık (aynı zamanda saray özel muhafız birliği
*komutanı) makamına getirilmiştir.
*Alptegin’in gittikçe nüfuzunun artması o dönemde Maveraunnehir emirliği yapan Abdülmelik’i
rahatsız etmiş olacak ki onu saraydan uzaklaştırmak niyeti ile Horosan bölgesi valiliğine atamıştır.
*Abdülmelik sonrası tahta geçen Mansur döneminde Alptegin’le merkez arasındaki ilişki tamamen
bozulmuştur.
*Samaniler Alptegin’i ortadan kaldırmak için ordu göndermiş ancak Alptegin bu orduları mağlup
etmiştir. Daha sonra Gazne şehrine hakim olan Levikleri buradan uzaklaştırarak Gazneliler
*Devletinin temelini atmıştır.
*Alptegin’in ölümü sonrası oğlu Ebû İshak b. İbrahim tahta geçmiş ve yeniden leviklerin isyanı ile
karşılaşarak Samanilerden yardım talebinde bulunmuştur.Böylelikle Gazneliler yeniden Samani
hakimiyetine girmek zorunda kalmıştır.
*İbrahim’in vefatından sonra onun döneminde hakim unsur olan Türk komutanlardan sırası ile
*Bilgetekin ve Sebüktegin iktidara geçmişlerdir.

SEBUKTEGİN DÖNEMİ
*Gazneliler devletinin asıl kurucusu olarak Sebuktegin kabul edilmektedir.
*Sebuktegin döneminde devletin sınırları oldukça genişlemiş ve bugünkü Pakistan, Afganistan
topraklarının bir kısmı fethedilmiştir.
*Hindistan üzerine fetihler başlatılmıştır.
 Sebüktegin’e Samani hükümdarı tarafından “Nasıruddîn ve’d-Dünya” unvanı verilmesinin nedeni;
*İslamı farklı bölgelerde yayma gayretinin bir sonucu olarak verilmiştir.
*Eş zamanlı olarak oğlu Mahmut Horasan bölgesinin hakimi idi. O da bölgede göstermiş olduğu
başarılar nedeniyle “Seyfu’d-Devle” unvanıyla anıldı.
*Sebuktegin’in 997 yılında ölmesi sonrası kendi yerine veliaht olarak oğlu İsmail’i bırakmıştı.
*Mahmud bunu kabul etmeyecek ve kardeşini tahtan indirerek kendisi devletin başına geçecektir(628)

SULTAN GAZNELİ MAHMUD DÖNEMİ
*28 yaşında görevi devralmıştır.
*32 yılı aşkın hükümdarlığı süreci vardır.
*Genç ilim ehliyle dostluğa önem veren ve cihat ruhu ile yanıp tutuşan bir özelliğe sahiptir.
*Çocukluk yaşlarında Kur’an’ı hıfzetmiş, fıkıh alanında uzmanlaşmış, İslam dinine hizmet konusunda
kendisini hazırlamış bilge bir şahsiyettir.
*Dini bilgiler yanında geçmiş tarihi bilgilere vakıftı.
*Kendini askeri alanda çok iyi yetiştirmiş daha iktidara gelmeden bir çok askeri başarılar elde etmiştir.
*Devlet bürokrasisine de hakimdi. Teoride kazandığı bilgileri pratiğe dönüştürmeyi kendisine ilke
edinmişti.
*Tahta oturur oturmaz Sunni islam dünyasının desteğini arkasına almıştır.
*Abbasi halifesi ise bu yakınlaşma talebini karşılıksız bırakmayarak ona “Yeminu’d-devle ve Emînu’lmille”
unvanını verdi.
*Ayrıca Abbasi halifesi güç ve destek göstergesi olan Hil’at, tac ve bayrak gönderdi.
*Sultan Mahmud ise halifenin adını hutbelerde zikretti.
*Hindistan topraklarına fetihler düzenledi.
*Kendisine değişik tekliflerde bulunan Fatımi halifesinin bu tekliflerini reddetti.
*Sultan unvanını ilk defa kullanan Müslüman devlet başkanı olan Sultan Mahmud dur
*61 yıllık ömrünün 45 yılını savaş alanlarında harcamış, sarayda oturmak yerine savaş alanlarında at
koşturmuştur.

*Sultanlık öncesi Horasan valiliği yapmıştır.
*Kendisi için tehdit oluşturacak Samanoğullarını bertaraf etmiştir.
*Müslüman Karahanlı devletinin Horosan toprakları üzerindeki hedeflerine karşı mücadele etti.
*Ayrıca sürekli Gazneli topraklarına saldıran ticaret yolları için tehdit oluşturan Gurlulara karşı seferler
düzenledi ve başarılı oldu.
**Gazneli Mahmud’u üne kavuşturan ve tarihte ön plana çıkmasını sağlayan asıl mücadelesi Hindistan
*topraklarında gerçekleşmiştir.
Bu bölge üzerine yönelmesinde asıl olarak iki temel gerekçe üzerinde durabiliriz:
1. Hem ekonomik hem de kültürel zenginliğe sahip olan Hindistan topraklarını ele geçirerek bu
zenginliklerden istifade etmek.
2. İslam dinini yaymak, ordu gücünü bu yöne sevk ederek müspet sonuçlar elde etmek.
Hindistan üzerine gerçekleştirilen 17 seferin temel hedefi;Sunni İslamı yaymak putperestliğe son
vermek olmuştur
.

*Şii Karmatilerle dahi savaşılmış ve bölgeden uzaklaştırılmıştır
*Sultan Mahmud’un on altıncı Hint seferi en önemlilerindendir.
*Hindistan’ın meşhur putu olarak kabul edilen Sumnat şehrindeki put ve onun bulunduğu mabet
*Hindû anlayışına göre oldukça mühim bir merkezdi.
*Mahmud şehri ele geçirdikten sonra putu yıkarak dört parçaya bölmüş, iki parçasını Gazne’ye
götürmüş diğer iki parçasını ise Mekke ve Medine’ye göndermiştir.

*Gazne’ye götürülen bu iki parçadan biri Ulu Cami giriş kapısına diğeri ise saray girişine konulmuştur.
*B*u başarısı İslam dünyasında büyük ses getirmiş, kendisi Put kıran unvanı aldığı gibi, halife
tarafından “Kehfü’d-Devle ve’d-Dîn” (Devlet ve Dinin Sığınağı) lakabını almıştır.
*Cesareti bilgisi ve dindar şahsiyeti ile ün salmıştır.
*Hafız ve fıkıh alimi olan Mahmud her işinde mutlaka alimlerle istişare yapmış, aydın zümreye kıymet
*vermiştir.
1030 yılında 61 yaşında iken vefat etmiştir.
-----------------------------------------------------------------------------------
MESUD DÖNEMİ 1030
*Kendi yerine veliaht tayin ettiği Muhammedi tahtan indiren Mesud tahta geçmiştir.
*Halife Kadirbillah’ın desteğini arkasına alan Mesud “Nâsır Dînillah” “Hafızu Ibadillah” ve “Zahıru
*Halifetillah” unvanıyla onurlandırılmıştır.
*Kendisine hasım gördüğü bürokratları ya hapsetmiş ya da öldürmüştür.
*Babası tarafından cezalandırılanları ise üst düzey görevlere getirmiştir.
*Babası döneminde Hindistan ordularına komutanlık yapan Erkyaruk’u tutuklatmış ve öldürtmüştür.
*1030 yılında iktidara gelen Mesud 1031 yılında ancak başkente gelebilmiştir.
*İlk icraatı kendisinden önce tahta geçen Muhammed’in dağıtmış olduğu paraları geri toplamak
olmuştur.
*Babasının haznedarını Hindistan başkomutanlığına atamış bir süre sonra şüphelenmiş ve isyanına
sebep olmuş sonuçta idam ettirmiştir.
*Mesud’u meşgul eden olaylardan bir diğeri ise Karahanlı emiri olan Ali Tegin’dir.Gazneliler aleyhinde
faaliyetler yürütmüş Harizmli muhalifleri desteklemiş ancak sonunda Gaznelilere mağlup olmaktan
kurtulamamıştır.
*Selçuklular, 1035 yılından itibaren Gaznelilerin en önemli rakibi haline gelmiştir.
*İlk olarak Nesa bölgesinde karşılaşan iki ordunun girişmiş olduğu çetin mücadele sonunda
*Gazneliler ağır bir mağlubiyet tatmışlardır.
*İkinci karşılaşma Serahs yakınlarında olmuş bu savaşı kazanan Selçuklular tüm Horosan’a hakim
olmuşlardır.
*Gazneliler ile Selçuklular 1040 Dandanakan savaşında karşı karşıya geldiler. Güçlü Gazne ordusu
büyük bir hezimete uğramıştır. Savaş alanını terk eden Mesud Gazneye kaçmış buradan da ayrılmak
zorunda kalmıştır.Hapsedilen Mesud bir süre sonra ölmüştür.
*Bundan sonra Gazneliler devletinde çözülmelerin başladığı gözlemlenmektedir.
*1059 da hükümdarlığa getirilen İbrahim yeni politika izleyerek Selçuklularla iyi geçinme çabası
içerisine girdi ve uzun süre iktidarda kalmayı başardı. 40 yıl iktidarda kaldı.
*Hindistan bölgesinde fetihler devam etti.Ülkede asayiş sağlanmış oldu.
*Gaznelilerin son hükümdarı Hüsrev Melik, Gurluların baskısına dayanamadı ve Gazne’yi onlara
bırakarak Pencab bölgesine çekildi.
*Hızlı devam eden bu çöküş 1186 yılında yıkılışla son buldu.

ÜNİTE 4- BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ (1040-1157)
4.1. BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ (1040-1157)


*Selçuklular yirmi dört oğuz boyundan birisi olan Kınık boyuna mensuptur.
*24 oğuz boyu ise, Efsanevi Türk hakanı olan Oğuz Han’ın yirmi dört torununa dayanmaktadır.

*X. Yüzyılda farklı etkilerle Türkler İslam’ı kabul etmeye başlamışlardır.
*Aileden ilk İslam’ı kabul eden kişi de Selçuk olmuştur.
*Selçuk Bey babası Dukak’ın görev yaptığı Cend şehrinde dünyaya geldi.
*Devlet onun ismine nispetle Selçuklular veya Salçûkiyân, Salâçika, Türk kökenli olmaları
nedeni ile ise Türkmen adları ile anılır olmuşlardır.
*İslam’ı kabul eden Selçuk Bey aralarında din bağı kalmayan Yabgu dan bağını koparmak için
fırsat kollar hale gelmiştir.
*Her yıl ödemesi gereken yıllık vergiyi küffara vergi verilemeyeceğini söyleyerek merkez
idareye başkaldırmış ve bağımsızlığını ilan etmiştir.
*Selçuk Bey’in cihada çıkması kendisini İslam dünyasında ünlendirecek olan “Meliku’l-Gazî”
unvanı almasına yol açmıştır.
*Selçuklular bir tarafta İranlı Samani devleti diğer taraftan Gazneli ve Karahanlı devletleri ile
komşu olmuştur.
S*elçuk Bey’in dört oğlu mevcuttu.
*Bunlardan en büyüğü Mikail daha kendi sağlığında savaşta ölmüştü.
*Geriye Arslan (İsrâil), Musa ve Yusuf kalmıştı.
*100 veya 107 yaşlarında Cend şehrinde Selçuk Bey’in ölümü sonrası yerine büyük oğlu Arslan
(İsrail) geçmiştir.
*Arslan Yabgu’nun iktidarı döneminde Samaniler Karahanlılar tarafından yıkılmıştır.
*Göçler sonrası bölgenin daralması ve Karahanlıların baskısı Selçukluları başka alanları keşfe
zorlamıştır.
*İşte bu tarihten itibaren Çağrı Bey (1016) Doğu Anadolu bölgesine akınlar düzenlemeye
başlamıştır.
*Gazneli Mahmud Karahanlılarla anlaşarak Selçukluları Horosan’a sevk etme hususunda görüş
birliğine vardı.
*Sultan Mahmud kendisinden çekindiği Arslan Yabgu ve yanındaki ziyaretçi heyetini
tutuklatarak Hindistan’daki Kalincar kalesine hapsetti.
*Arslan Yabgu yaklaşık 6 yıl tutuklu kaldığı bu kalede vefat etti.
*Selçuklu hükümdarları Gaznelilerle savaşmadan Horasan bölgesinin kendilerine bırakılmasını
istiyorlardı. Gazneli sultanı Mesud buna rıza göstermediği gibi 1035 yılında üzerlerine ordu
gönderdi.
* Nesâ bölgesinde gerçekleşen bu savaşı Selçuklular kazandı.
*Türkmen kabilelerin bölgede yağmaya varan davranışları nedeniyle Sultan Mesud bölgeye bir
ordu daha gönderdi. Bu orduda 1038 yılında Serahs bölgesinde yapılan savaşta Selçuklular
tarafından mağlup edildi.
*Serahs savaşı sonrası Selçuklular bölgede hakimiyetini pekiştirdi.
 Merv’de yapılan meşhur toplantı sonrası;
 Devlet hanedan sahipleri arasında paylaşıldı.
 Tuğrul Bey devletin sultanı kabul edildi (1040)
 Nişabur başkent oldu.
 Tuğrul Bey civar devletlere ve Abbasi halifesine fetihnâmeler gönderdi.
*Tuğrul Bey artık kendi topraklarında asayişi sağlayarak göçebe gelenekten uzaklaşıp yerleşik
hayata geçişin planlamalarını yaptı.
*En önemli hedefleri arasında Anadolu nun fethi vardır.
*Çağrı Bey Afganistan topraklarında Gaznelilerden Belh başta olmak üzere birçok şehri aldı.
Bir süre rahatsızlanan Çağrı Bey bu zaman diliminde hakim olduğu bölgenin yönetimini henüz
*15 yaşında olan oğlu Alparslan’a devretti.
*Çağrı bey,kendisinden küçük olan Tuğrul Bey’in sultanlığına itiraz etmeyecek kadar , ihtirastan
uzak, cesur bir komutan ve devlet adamı olarak 70 yaşında iken 1060 yılında vefat etti.

TUĞRUL BEY
*Abbasi hilafeti Selçuklu devletinin kuruluş sürecinde Şii Büveyhilerin egemenliği altında idi.
*Sunni halife Kaimbiemrilleh bu baskıdan kurtulmak amacıyla Tuğrul Bey’den yardım talebinde
bulundu.
*Tuğrul Bey, 1055 yılı kışında Bağdat’a girdi ve 120 yıldır devam eden Büveyhi hakimiyetine son
verdi.
*Bundan sonra Tuğrul Bey islam dünyasında büyük bir şöhrete kavuştu iltifata mazhar oldu.
*Tuğrul Bey, Aytekin’i Bağdat valiliğine atadı. Yönetimi yeniden düzenledi. Adına para bastırdı
ve halifeye tahsis edilen para miktarını artırdı. Bağdatta imar faaliyetlerinde bulundu. Halife ile
bağı kuvvetlendirmek için Çağrı Bey’in kızı ile evlendirildi.
*Tuğrul Bey e doğunun ve batının hakanı (kralı) (Meliku’l-Meşrıku ve’l-Mağrib) unvanı verildi.
*Tuğrul Bey, Türklerin tüm dünya da itibarının artmasını sağladı.
*Kendisine karşı aile mensupları arasında karşı koyuşlar olsa da bunları da bertaraf etmeyi
başardı.
*Tuğrul Bey’in çocuğu olmadığı için hanımının da teşvikleri ile halife Kaimbiemrillah’ın kızı ile
evlendi.

ALPARSLAN DÖNEMİ
*Tuğrul Bey’in oğlu olmadığı için yerine kardeşi Çağrı Bey’in oğlu Ebu’l-Kasım Süleyman’ı
veliaht tayin etti.
*Alp Arslan bunu kabul etmedi ve tahtı ele geçirerek Selçuklu sultanı oldu.
*Alp Arslan ilk iş olarak kardeşi Süleyman tarafında yer alan vezirini görevden alarak, bilge bir
şaysiyet Nizamü’l-Mülkü vezirlik makamına getirdi.
*İlk Fetih hareketini içerisinde Hıristiyan dünyası için önemli olan Ani’şehrini ele geçirmek için
yaptı. Böylelikle bu gün Anadolu’nun doğu sınırında yer alan Ani şehri 1064 yılında fethedilmiş
oldu.
*Bu fetih sonrası halife tarafından kendisine fetihlerin babası/Ebu’l-Feth unvanı verilmiştir.
*Kardeşi Kavurd isyana kalkıştı.
*Derhal bölgeye hareket eden Alp Arslan kardeşi ile savaşmadan onun affını kabul etti.

*Bahreyn bölgesine hakim olan Karmati ve Hicaz üzerinde etkin olan Şii hakimiyetini kırdı.
*Bunun üzerine Mekke şerifi Alp Arslan’a itaatını bildirdi ve hutbelerde onun adını zikretti.
*Bizans İmparatoru Romanos Diogenes, 1070-1071 yılı kışında, Türkleri imparatorluk
topraklarından tamamen atmak üzere Yaklaşık 200 bin kişilik bir orduyla Selçukluların üzerine
*Anadolu’ya sefere çıktı.
*Bizans Ordusu, Kızılırmak vadisini izleyerek Sivas’a ulaştı.
imparator, halkın Ermeni taşkınlık ve barbarlığından yakınmaları üzerine kentin Ermeni
mahallelerini yıktırdı. Pek çok Ermeniyi öldürüp, önderlerini sürgüne yolladı.
*Daha önceleri Alparslan, Sarı Tigin’i Romanos Diogenes’e elçi olarak göndermiş barış
önerisinde bulunmuştu. Ne var ki, Bizans İmparatoru bu öneriyi kabul etmemişti.
*Türkler, savaşa başlamadan önce düşmanlarına barış önerisinde bulunurlar. Bu, Türklerin
tarihî ve millî geleneklerindendir.
*Tarihte çok büyük bir önem taşıyan Malazgirt Meydan Savaşı, kaçınılmaz bir duruma gelmişti.
*Alparslan’ın bu savaştaki amacı da Anadolu’nun kapılarını bir daha kapanmamak üzere
açmak, kesin biçimde Anadolu’yu zaptetmek idi.
*Ünlü veziri Nizamül-Mülk’ü Hemedan’a göndermişti. Çıkacak herhangi bir karışıklığı önlemesi
ve istenirse yeni asker yollaması için tembihde bulundu.
Basilakes tutuklandı.
*Bizans Ordusu’nda Frenk, Norman, Slav, Gürcü, Peçenek ve Ermeni askerleri de yer alıyordu.
*200 bin kişilik Bizans Ordusu’na karşı 50 bin kişilik bir kuvvetle nasıl karşı koyulacağının
plânlarını hazırladı.
*Alparslan, 25 Ağustos 1071 tarihinde askerlerinin morallerini güçlendirmek için devamlı tekbir
getirmelerini, düşmanların morallerini bozmak için de sürekli, boru ve davul çalmalarını, oklar
atmalarını emretti.
*Alparslanın ordusunda Süleyman Şah, Mansur, Porsuk, Bozan ve Savtekin gibi yetenekli komutanlar
bulunuyordu.
*Alparslan, ordusunu dört gruba ayırmıştı.
*Alparslan, ordusunu “Turan Taktiği” gereğince geriye çekti.
*Romanos Diogenes, olanca kuvvetiyle Selçuklu Ordusu’nun merkez kısmına yüklendi.
*Sultan Alparslan geri çekilmeye başladı. Bu sahte geri çekilişi bir bozgun zanneden İmparator,
*Selçuklu Ordusu’nu takip ederek Alparslan tarafından önceden hazırlatılan pusuya düştü.
*Selçuklu komutanlarının Türkçe olarak verdikleri komutlardan etkilenen Bizans Ordusundaki
Peçenek ve Uz Türklerinin at sürerek Selçuklu Ordusu tarafına geçmiştir.
*Ayrıca İmparatorun Sivas’ta soydaşlarına yaptığı zulmün acısını çıkarmak isteyen Ermeniler de
savaş alanından çekilip gittiler.
*Romanos Diagenes esir düştü.
 İki taraf arasında yapılan anlaşmada,:
1. İmparator, fidye olarak bir buçuk milyon altın verecek.
2. Bizanslılar ayrıca her yıl 360,000 altın ödeyecek,
3. Müslüman esirler iade edilecek,
4. Müslümanların daha önce elinde olan kalleer teslim edilecektir.
*Malazgirt Zaferi’nden sonra Alp Arslan bütün İslam Ülkesi başkanlarına Fetihname gönderdi.
*Bu zaferle Türklere Anadolu’nun kapıları tamamen açıldı ve Anadolu, Türklere vatan olmaya
başladı.


*Alparslan’a, Cihan Sultan’ı, Ebul Feth ve Sultanül Âdil unvanları almıştır.
*Bizans bu tarihten sonra Anadolu’da tutunamamıştır.
*Sultan Alp Arslan bu zafer sonrası Maveraünnehir bölgesine yönelmiş fethettiği bir kale
ziyareti esnasında esir alınan kale kumandanı tarafından 1072 de şehit edilmiştir.

MELİKŞAH DÖNEMİ
*Alp Arslan’dan sonra yerine 1072 yılında oğlu Melikşah tahta oturmuştur.
*İlk karşılaştığı problem; daha önce babası Alp Arslan’a da baş kaldıran amca Kavurd’u ortadan
kaldırmak olmuştur.
*Babasının da veziri olan Nizamü’l-Mülk bu dönemde de görevine devam etmiş ve Sultan’a
büyük katkılar sunmuştur.
*Melikşah, Sunni İslam için tehlike oluşturan şiilerle yoğun mücadeleye devam etmiştir.
*Onun sultanlığı döneminde doğu bölgeleri hakimiyet altına alınıp, Türkmen egemenliğine
girmiştir.
*Anadoluya daha sonra müstakil beylikler oluşturacak Artuk Bey, Danişmend Gazi, Mengücük
*Gazi gibi önemli komutanları vazifelendirmiştir.
*Batı bölgesine ise, Anadolu Selçuklu devletinin temelini atacak amcaoğlu Süleyman Şah’ı
göndermiştir.
*Süleyman şah, Bizans’ın batı ile ilgilenmesini fırsat bilerek onlarla anlaşmış ve İznik’i merkez
yapmıştır.
*Anadolu’nun sahil şeridi dışında büyük kısmını ele geçiren Selçuklular’a karşı Avrupalılar
*Çin’den yardım talebinde bulunmuşlardır.
*Fatımilerle mücadele yoğunlaşarak devam etmiştir.
*Melikşah’ın Batınilere karşı yürütmüş olduğu mücadele kendisine pahalıya mal olmuş hem
yardımcısı ve en sağlam danışmanı Nizamü’l-Mülk hem de kendisi Batınî Hasan Sabbah
taraftarlarının suikast girişimleri ile öldürülmüştür (1092).
*Melikşah’ın ölümü zaten var olan saltanat kavgalarını artırmış, Şam bölgesi hakimi olan Tutuş
derhal sultanlığını ilan etmiştir.
*Melikşah’ın hanımı ise, eşi ölür ölmez daha henüz 4-5 yaşlarındaki oğlu Mahmud’u tahta
çıkartmıştır.
*Nizamülk taraftarlarının desteklediği Berkyaruk ta sultan adayı olarak ortaya çıkmıştır.

BERKYARUK DÖNEMİ
*Berkyaruk 1094 yılında 14 yaşında Rukneddin lakabı ile tahta geçmiştir.
*Kardeşi Sencer’i Horasan meliki ilan etmiş, diğer kardeş Muhammed Tapar’ı ise Batınilerle
mücadele amacıyla Gence Bölgesine göndermiştir.
*Avrupa Kudüs’ü yeniden ele geçirmek için büyük bir haçlı ordusu hazırlamıştı.
*Bir süre sonra Antakya’yı işgal eden haçlılar Şii Fatımiler’in desteğini de alarak, Suriye emirlerinin
de zaafiyetinden yararlanıp Kudüs’ü ele geçirmişlerdir.
*Berkyaruk,kardeşi Muhammed Tapar’ın isyanı ile uğraşmak zorunda kalmıştır.
*Berkyaruk İslam coğrafyasının işgal altında olduğunu ifade ederek kardeşini barışa ikna
etmiştir.
*Bütün bu gayretlere rağmen Berkyaruk Sencer ve Muhammed Tapar isyanlarını tam olarak
bastırmadan 25 yaşında vefat etmiştir
-------------------------
MUHAMMED TAPAR DÖNEMİ
*Berkyaruk’un vefatı sonrasında uzun süredir sultanlık talebi olan Muhammed Tapar Batınilere
karşı büyük başarılar elde etmiş, bir çok Batınîyi öldürmüş fakat tam olarak bu akımı ortadan
kaldıramamıştır.
*1118 yılında Muhammed Tapar vefat etmiştir.
*Muhammed Tapar’ın ölümü sonrası yerine oğlu Mahmud tahta geçmiştir.

*SENCER DÖNEMİ
*Tapar ın Kardeşi Sencer yeğenini mağlup ederek 119 yılında uzunca hüküm süreceği Selçuklu
tahtına oturmuştur.
*21 yıllık sürdürdüğü bu melikliğe ilave olarak 39 yıl Selçuklu tahtında kalabilmiştir.
*O, Gaznelilerle savaşarak başkentleri Gazneyi ele geçirmiştir.
*Karahanlıları da Selçuklu devletine dahil etmiştir.
 Sencer, döneminde iki büyük tehlike ile karşı karşıya kalmıştır.
*Bunlardan ilki Batıdan gelen Haçlı saldırıları diğeri ise, doğudan gelen Karahıtaylar.
*Sencer,Karahıtaylarla yaptığı meşhur Katvan savaşını (1141) kaybetmiştir.
*Savaş sonrası Seyhuna kadar bütün bölgeleri Karahıtaylar ele geçirmiştir.
*Bundan sonra bölge Gayr-ı Müslim Türk ve Moğollar’ın saldırısına maruz kalmıştır.
*Sencer’in mağlubiyetini fırsat bilen Gurlular Sencer’e karşı başkaldırmışlar ve itaat
etmemişlerdir.
** 1152 yılında gerçekleşen savaşta Gurluları mağlup etmiştir.
Sencer için bir diğer tehlike ise kendi soyundan gelen oğuz boyları olmuştur.
*Vergi tahsilatı yüzünden ortaya çıkan problem yüzünden oğuzlar üzerine sefere çıkmış ve
savaşta mağlup olmuştur.
*Savaş sonunda esir düşen Sencer üç yıl hapiste kaldıktan sonra kurtarılsa da bir süre sonra 73
yaşında vefat etmiştir. Böylelikle 1157 yılında Selçuklu devleti son bulmuştur.
 Haçlı savaşları, Batıni hareketleri, iç çekişmeler devletin toparlanmasına imkan vermemiştir.

4.2. DİĞER SELÇUKLU DEVLETLERİ

*Feodal bir yapı arzeden devlet; Irak, Suriye, Kirman ve Türkiye Selçukluları olarak dört ayrı
kısma ayrılmıştır.
1. IRAK SELÇUKLULARI

*Muhammed Tapar’ın ölümü sonrasında yerine geçen oğlu Mahmud ile Sencer arasındaki
savaşı Sencer kazanmıştı.
*Kızı ile de evlendirdiği yeğenini affeden Sencer onu devletin batı bölgesine emir olarak
atamıştır. İşte bu koldan Irak Selçuklu devleti kurulmuştur.
*Sırasıyla Irak Selçukluları tahtına II. Tuğrul, Mesud, II. Muhammed, Arslanşah ve III. Tuğrul
oturdu.
KİRMAN SELÇUKLULARI

*Alp Arslan’ın kardeşi Kavurd Dandanakan sonrasında toplanan kurultayda Kirman bölgesinin
melik’i olarak atanmıştı.
*K*avurd döneminde Kirman bölgesinde birlik sağlanmıştır.
*Devlet ekonomik olarak kalkınmış, ayarı bozulmayacak düzeyde paralar basılmış, imar
faaliyetleri yaygınlık kazanmış dolayısıyla halkın refah düzeyi artmıştır.
 Kavurd’dan sonra; 1.Süleymanşah, 2. Turanşâh (13 yıllık adil bir yönetim sergileyip halkın
sempatisini kazanmıştır.)3. İranşah,(halk tarafından ihtilalle tahtan indirilmiştir.) 4. Arslanşah,(
Muhyi’l-İslam ve’l-Muminun unvanı ile tanınan ve 40 yıl iktidarda kalmıştır) 5.Melik
Muhammed, 6.Tuğrulşah, 7. Behramşah tahta geçmiştir.

*Oğuzlar bölgeyi ele geçirerek Kirman Selçuklularına son vermiştir.

3. SURİYE SELÇUKLULARI
*Suriye bölgesinin devlet olarak Türklerle ilk karşılaştığı dönem Tolunoğulları ve İhşidi
devletlerinin hakimiyet sürecidir.
*Daha sonra Şii Fatımiler Suriye’de egemen unsur olmuştur.
*Bizans tehlikesi nedeni ile bölgede tam hakimiyet ancak Melikşah döneminde sağlanmıştır.
*Suriye üzerine gönderilen Atsız 1076 yılında Suriye başkenti Şam’ı ele geçirmiştir.
*Tutuş, atsızı öldürerek bölgenin hakimi olmuştur.
*Tutuş, 1085 yılında Anadolu Selçuklu Devleti sultanı Süleyman Şah ile yaptığı savaşı kazanarak
onu ortadan kaldırmıştır.
*Önce Halep melikliği 1118’de sonra da Şam melikliği 1128 de yıkıldı


ÜNİTE 5- ANADOLUDA İLK TÜRK BEYLİKLERİ VE TÜRKİYE SELÇUKLULARI
ANADOLU’DA İLK TÜRK BEYLİKLERİ VE TÜRKİYE SELÇUKLULARI


 Türklerin Anadolu’ya yönelmesini sağlayan iki önemli etken vardı:
1.Türk Göçleri:
*Türkmenler, Anadolu yaylalarına yerleştiler.
*XIII. yüzyıldaki Moğol istilası sebebiyle Anadolu’ya ikinci bir göç dalgası yaşandı. Böylece
*Anadolu’nun Türkleşmesi tamamlanmış oldu.
2.Bizans Anadolu’sunun Durumu
*Anadolu halkı yönetimden memnun değildi.Çünkü Bizans, özellikle köylülere ağır vergiler
yüklüyor ve Ortodoks mezhebinden olmayanlara baskı uyguluyordu.
*Savaşlar, yönetimin baskısı ve salgın hastalıklar nedeniyle Anadolu’ da nüfus oldukça
azalmıştı.
*Anadolu’ya ilk akınını Batı (Avrupa) Hunları ile gerçekleştiren Türklerin buraya ilgisi İslâmi
dönemde artarak devam etmiştir.
*Emeviler ve Abbasiler’in hizmetine giren Müslüman Türk komutanların Bizans’la mücadelesi,
*Anadolu’ya yapılan Türk akınlarının diğer bir aşamasıdır.
------------------------------------------------------
*Selçuklu dönemi Anadolu seferleri de keşif hareketleri aşaması ile fetih ve yerleşme aşaması olmak
üzere iki merhalede gerçekleşmiştir:

1. Keşif Hareketleri Aşaması
*Selçuklu döneminde başlayan akınlar planlı ve yurt kurmaya yönelikti.
*Gazneli devletlerinin şiddetli baskısı ve takibi altında kalan Selçuklular yeni bir yurt arayışı
içine girmişlerdi.
*Çağrı Bey, Azerbaycan, Van,Kars, Nahcivan ve Gürcistan’ı da içine alan Anadolu keşif
harekatı (1016-1021) sırasındaki tespitlerini, Tuğrul Beye iletti.
*Bizans’a karşı Tuğrul Bey, İbrahim Yınal, Kutalmış ve Musa Yabgu’nun oğlu Hasan’ı
*Anadolu’ya akınlar için görevlendirdi.
*Selçuklular, Bizans-Gürcü-Ermeni müttefik güçlerine karşı Pasinler Ovası’nda büyük bir zafer
kazandılar (1048).
*Bizans ordularının ikmal yolları üzerindeki şehirler hedef olarak seçilmiştir.
2. Fetih ve Yerleşme Aşaması
*Türk akınlarını durdurmak için İmparator Romanos Diogenes (Roman Diyojen) Ermeni,
*Gürcü, Frank, Norrnan, Rus ve Türk soyundan Uz ve Peçeneklerin de içinde bulunduğu 200
bin kişilik büyük bir ordu ile Doğu seferine çıktı.
*Alparslan,onu 50 bin kişilik bir güçle Malazgirt’te karşıladı.
*Düşman ordusunu içeri çekerek etrafını sarmaya dayanan “Turan Taktiği”ni başarıyla
uygulayarak Bizans ordusunu adeta yok etti.
*Bu başarı tarihe Malazgirt Zaferi (26 Ağustos 1071) olarak geçmiştir.
*Bu zaferden sonra Anadolu’daki varlığını tehlikede gören Hristiyan Avrupa, Türkler’e karşı,
daha çok Haçlı Seferleri adıyla bilinen askeri ittifaklar oluşturmuşlardır.

5.1. ANADOLUDA İLK TÜRK BEYLİKLERİ

*Malazgirt Zaferi’nden sonra yapılan antlaşmaya Bizans’ın yeni yönetimi uymayınca, Sultan
*Alp Arslan Anadolu’nun tamamen fethedilmesi emrini vermişti.
*Melikşah zamanında da bu fetih hareketleri devam ettirildi.
*Melikşah’ın ölümünden sonra (1092) bu beylikler nispeten bağımsız hareket etmişlerse de
çoğu siyasi bakımdan Irak Selçukluları’na bağlıydılar.
*Bu beylikler genellikle küçük, yerel güçlerdi; ancak Saltuklular, Danişmentliler, Mengücekler
ve Artuklular diğerlerinden daha kuvvetliydi.

*Beylikler bulundukları bölgenin Türkleşmesini ve İslâmlaşmasını sağlamışlar, Anadolu’ da
*T*ürk-İslam kültürünün gelişmesine katkı yapmışlar ve Haçlılara karşı mücadele etmişlerdir.

5.1.1. DANİŞMENDLİLER (1072-1178)
*Melik Ahmet Danişmend Gazi tarafından Sivas merkez olmak üzere Tokat, Niksar,Amasya
ve Kayseri civarında kurulmuştur.
*Danişmendliler, bir ara Ankara, Kastamonu ve Çankırı’yı ele geçirmişlerdir.
Haçlılara karşı direnmişlerse de II.Kılıçarslan tarafından ortadan kaldırılmışlardır.
5.1.2. SALTUKLULAR (1072-1202)
Ebu’l Kasım Saltuk’un oğlu Ali tarafından Erzurum ve civarında kurulmuştur.
*Daha sonra Bayburt, Kars, Oltu, İspir, Tercan ve Trabzon havalisini beyliğe katmışlar,
*Trabzon Rumları’yla da mücadele etmişlerdir.
*SaltukluIar’a Türkiye Selçuklu Sultanı II. Süleyman Şah tarafından son verilmiştir.

5.1.3. MENGÜCEKLER (1072-1227)
*Mengücek Gazi, Erzincan ve Kemah çevresini fethederek beyliğini ilan etmiştir.
*Kuruluşundan itibaren bölgede ticaret ve kültürü geliştirmişlerdir.
*Mengücekler, Gürcüler ve Rumlar’la da savaşmışlardır.
*Türkiye Selçuklu Devleti bu beyliği ortadan kaldırmıştır.

5.1.4. ARTUKLULAR (1102-1409)
*Oğuzların Döğer boyuna mensup Eksükoğlu Artuk Bey’in oğulları Mardin, Diyarbakır
ve Halep yöresinde kendi beyliklerini kurmuşlardır.
*Beylik Hasankeyf-Amid Artuklu Kolu (1101-1231), Harput Artuklu Kolu (1185-1234) ve
*Mardin Artuklu Kolu (1108-1409) olarak hüküm sürmüşlerdir.

5.1.5. SÖKMENLİLER (1102-1207)
*Selçuklu komutanlarından Sökmen el-Kutbi tarafından, Van Gölü havzasında kurulmuştur.
*Sökmen, Mervanoğullarından Ahlatı alarak burayı merkez yaptığından bu beyliğe Ahlat
*Şahlar veya Errnen Şahlar da denilmektedir. Sökmenliler,Eyyubiler tarafından ortadan
kaldırılmıştır.

5.1.6. İNAL (YINAL) OĞULLARI (1103-1183)
İ*nal Bey, tarafından 1103’de Amid’de (Diyarbakır) kurulmuştur.
*Bölgede Tük İslam hakimiyetini temsil eden İnaloğulları, Amid’ de birçok eser bırakmıştır.
*Beyliğe Selahaddin Eyyubi tarafından son verilmiştir.

5.1.7. ÇUBUKOĞULLARI (1085-1113)
*Emir Çubuk, Harput merkez olmak üzere Palu ve Arapkir civarında kendi yönetimini
kurmuştur.
*Beylik bir süre bölgede hakimiyet sağlamışsa da oğlu Mehmed Bey zamanında Artuklular
tarafından ortadan kaldırılmıştır.

5.1.8. ÇAKA BEYLİĞİ (1081-1097)
*İzmir Beyliği olarak da anılan bu beylik Oğuzlar’ın Çavuldur boyuna mensup Çaka Bey
tarafından kurulmuştur.
*Midilli, Sakız, Sisarn. Rodos gibi Ege adalarını ele geçiren Çaka Bey’i I.Kılıç Arslan ortadan
kaldırmıştır (1097).
 Çaka Bey, Anadolu’ daki ilk Türk denizcisi, kurduğu donanma ise ilk donanma olarak kabul
edilir.

5.1.9. DİLMAÇOĞULLARI (1085-1394)
*Dilmaçoğlu Mehmed Bey Bitlis-Erzen dolaylarında kurmuştur.
*Gürcü ve Haçlılar’la mücadele eden bu beylik uzun ömürlü olmuştur.
*Bir ara Harizmşahlar ve İlhanlı hakimiyetine girmiş; Akkoyunlular tarafından son verilmiştir.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
5.2. TÜRKİYE SELÇUKLULARI (1075-1308)
KUTALMIŞOĞLU SÜLEYMAN ŞAH (1075-1086)

*Kutalmışoğlu Süleyman Şah tarafından İznik merkez olmak üzere kurulmuştur.
*Selçuklu devletleri içinde en uzun ömürlüsüdür.
*Kutalmışoğlu Süleyman Şah (1075-1086), Bizans’ın mahalli ve merkezi tekfurlukları
arasındaki çekişmelerden faydalanarak, bölgede hâkimiyetini güçlendirmiştir.
 Doğudaki Müslüman Türklerin büyük topluluklar halinde bölgeye gelmelerinin sebebi;
 İznik’te yeni bir Türk devletinin kurulması,
 Anadolu’ya gelen Türkmenler’in birleşmesinin temin edilmesi.
*Süleyman Şah,1086’da Suriye Selçuklu meliki Tutuş’la yaptığı mücadelede yenilmiş ve savaş
meydanında vefat etmiştir.

I.KILIÇ ARSLAN(1092-1107)
*I.Kılıç Arslan Türkiye Selçukluları’nın ikinci sultanı olarak tahta oturmuştur(1092-1107).
I*.Kılıç Arslan tahta çıkar çıkmaz, devleti yeniden teşkilatlandırmıştır.
*İçte otoriteyi sağladıktan sonra, hemen gaza ve akınlara başlamıştır.
*Marmara sahillerine yerleşmeye çalışan Bizanslılar’ı bu bölgeden çıkarmıştır.
*1096 yılında Malatya’yı kuşatmıştır.
*Haçlı Seferleri’nin ilki 1096-1099 yılları arasında I. Kılıç Arslan döneminde yapılmıştır.
İ*znik 22 yıllık başkentliğinden sonra Bizans’a teslim edilmiştir.
*Konya’da Haçlılara zayiat verdirilerek başkent İznik ten Konya ya taşınmıştır.
*I. Kılıç Arslan’ın 1107’de ölümü üzerine, Musul valisi olan büyük oğlu Şehinşah,Konya’ya
gelerek tahta geçmiştir.

SULTAN MESUT (1116-1155)
*1116 yılında Danişmendliler, Sultan Şehinşah’ı tahttan indirip, Şehzade Mesut’u sultan ilan
etmişler.
*Sultan Mesut, önce Batı seferine çıkmış, daha sonra doğuya seferler düzenlemiştir.
*Oğlu II. Kılıç Arslan, Aksaray’da bir ordu hazırlayarak, Konya önündeki Bizans ordusunun
karşısına çıkmış ve 1147 senesinde ağır bir yenilgiye uğratmıştır.
*Halka adaletle muamele etmesi sebebiyle, Hristiyanlar’ın birçoğu, Bizans yerine Türk
idaresine bağlanmayı tercih etmiştir.
*Sultan Mesut, 40 ( kırk yıl) saltanatta kaldıktan sonra 1155 senesinde vefat etmiştir.
*Ülkeyi üç oğlu arasında payetmiştir.

II. KILIÇ ARSLAN (1155-1192)
 II. KılıçArslan döneminin en önemli başarısı, Bizanslılar ve yardımcı kuvvetlere karşı, 1176
*Miryakefalon (Düzbel/Kararnukbeli) Meydan Savaşı’nın kazanılmasıdır.
*Böylece Anadolu’yu yurt edinen Türkler’in bölgeden atılamayacağı ispatlanmıştır.
*II. Kılıç Arslan’ın yerine önce büyük oğlu Gıyaseddin Keyhüsrev daha sonra da küçük
oğlu Rükneddin Süleyman Şah geçmiştir.
*GIYASEDDİN KEYHÜSREV (Daha sonra bi daha tahta çıkacaktır)

RÜKNEDDİN SÜLEYMAN ŞAH (1197- 1204)
*Kardeşleriyle mücadeleye devam etmiştir.
*Birliği sağlamaya çalışmış ve ülkeyi genişletme işine ağırlık vermiştir.
*Bizans’ı tekrar senelik vergiye bağlamıştır.
*İç mücadelelerden yararlanarak hudut tecavüzlerine başlayan Ermeniler’i cezalandırmıştır.

III. KILIÇ ARSLAN
*Rükneddin Süleyman Şah’ın 1204 tarihinde vefatı üzerine yerine oğlu III. Kılıç Arslan geçmiş,
ancak çok geçmeden Gıyaseddin Keyhüsrev, Türkmen beylerinin davetiyle, küçük
yaştaki yeğeni Kılıç Arslan’ın yerine, tekrar Türkiye Selçukluları sultanı olmuştur.

I. GIYASEDDİN KEYHÜSREV (I205-1211)
*Askeri seferlerini, iktisadi ve ticari hedeflere göre belirlemiştir.
*Devletin hudutlarını emniyete almak için,Bizanslılar ve Ermeniler’le mücadele etmiştir.
*Dördüncü Haçlı Seferiyle (1204) İstanbul ‘un, Latin hakimiyetine girmesine engel
olamamıştır.
*Gıyaseddin Keyhüsrev, ticaret yolunu açmak için, 1206 yılında İznik Kralı ile anlaşıp Trabzon
*Rum İmparatoru’na karşı savaşmış ve galip gelmiştir.
*Bizanslılar’ı bu bölgeden atarak, Karadeniz yolunu açmıştır.
*Akdeniz sahillerine inerek Antalya’yı fethetmiştir.1211 de ölmüştür.

İZZEDDİN KEYKAVUS (1211 -1220)
*Gıyaseddin Keyhüsrev’ in 1211’ de ölümüyle tahta, oğlu İzzeddin Keykavus geçmiştir.
*Saltanatının ilk yıllarında taht mücadeleleriyle uğraşmıştır.
*Daha çok iktisadi meselelere, ülkenin imarına ve kültür faaliyetlerine önem vermiştir.
*Kıbrıs Kralı Hugue ile yaptığı ticaret antlaşması (1214) önemlidir.
*Venedikliler’le antlaşma imzalamıştır.
*Akdeniz’den sonra Karadeniz ticaretini de düzenlemek adına çeşitli faaliyetler
gerçekleştirmiştir.

SULTAN ALAEDDİN KEYKUBAD (1220-1237)
*İzzeddin Keykavus’un 1220’de vefatı üzerine yerine Sultan Alaeddin Keykubad geçmiştir.
*Onun zamanı Türkiye Selçukluları’nın en kudretli, en müreffeh ve en parlak devri olarak
tarihe geçmiştir.
*Anadolu’nun emniyeti için başta Konya, Kayseri ve Sivas olmak üzere,şehirleri surlarla
tahkim ettirmiş, İleri medeniyet seviyesine çıkarmıştır.
*Moğol tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır.
*Moğollara karşı hudutlarda tedbirler almıştır. Bu arada fetihlere de devam etmiştir.
*Askeri ve ticari önemi büyük olan Kolonoras Kalesi’ni muhasara altına almıştır. 1221
senesinde kaleyi fethetmiştir.
*Kırım’daki Suğdak üzerine ordu göndermiş ve çok sayıda Rus Knez ve Kıpçak beylerini itaat
altına almıştır.
*I.Alaaddin Keykubad, Harizmşahlar devletinin de siyasi varlığına son vermiştir.
*Erzincan yakınlarında Yassı Çemen’de 10 Ağustos l230’da Harizmi ordusu ile karşılaşmış ve
*Harizmi ordusunu yenilgiye uğramıştır. Erzurum tekrar alınmış, Celaleddin’ in ölümüyle de
Harizmşahlar yıkılmıştır.
*Mısır Eyyubileri ile yaptığı savaşı da kazanmıştır.
*1 Haziran 1237 tarihinde Kayseri yakınlarında verilen ziyafette zehirlenerek öldürülmüştür.

II. GIYASEDDİN KEYHÜSREV (1237- 1246)
*Moğol tehlikesinden kaçan bazı Türkmen boyları Güneydoğu Anadolu bölgesine gelip
yerleşmişlerdir.
*Bunların İslâm dinini tam olarak anlamamış olmaları dolayısıyla İslâm karşıtı söylemlerle
isyanları söz konusu olmuştur.

*Baba Rasul lakabıyla,Baba İlyas Horasani’nin isyanı bunlardandır.
*“Babaî”olarak isimlendirilen asiler üzerine büyük bir ordu gönderilmiş ve isyancılar
öldürülmüştür.
*Baycu Noyan’ın ordusu ile Selçuklu ordusu, Sivas yakınlarında Kösedağ’da karşılaşmışlardır.
*4 Temmuz 1243 ‘te gerçekleşen savaşta Selçuklu ordusu ağır bir yenilgiye uğramıştır.
*Bu olaydan sonra devlet için yıkılmaya giden süreç başlamıştır.
*Türkiye/Anadolu Selçuklu Devleti toprakları üzerinde Moğollar, korkunç katliam, yıkım ve
dehşet saçıcı hadiselerle bölgeyi işgal etmişlerdir.

 Moğol istilasıyla, Türkiye/Anadolu Selçuklu Devleti, 14. yüzyılın başında yıkılmıştır.
__________________

~~~ Bilmediklerimi Ayaklarımın Altına Alsam Başım Göğe Ererdi ✒~




Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi Mihrinaz 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Duyulmayan Çığlık...Va Mutasımah Muhtelif Konular Mihrinaz 0 38 25 Mart 2024 14:21
Rabia Sessizliği Gündem/ Manşetler Mihrinaz 0 68 08 Mart 2024 10:32
ABD Sahtekarlığın Kitabını Yazdı İslami Haberler Esma_Nur 2 100 06 Mart 2024 23:24
Ömer Seyfettin 140 Yaşında Kitaplar/Kütüphane Mihrinaz 2 64 06 Mart 2024 17:43
İnsan Hayatta İken Çocuklarından Birine Malını... İlmihal Bölümü Mihrinaz 0 69 06 Mart 2024 15:30

Alt 11 Şubat 2016, 10:14   Mesaj No:2
Medineweb Baş Editörü
Mihrinaz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu: Mihrinaz isimli Üye şuanda  online konumundadır
Medine No : 14593
Üyelik T.: 15 Kasım 2011
Arkadaşları:68
Cinsiyet:Anne
Memleket:MEDİNEWEB
Yaş:43
Mesaj: 12.364
Konular: 1263
Beğenildi:11774
Beğendi:8955
Takdirleri:26191
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: OMU İlitam İslam tarihi-2 (1 -13) Ünite Özetleri

ÜNİTE 6- SELÇUKLU KÜLTÜR VE MEDENİYETİ

6.1. İDARİ TEŞKİLÂT
6.1.1. MERKEZ TEŞKİLÂTI

*Selçuklular’ı meydana getiren Oğuzlar, Orta Asya’dan Maveraünnehir ve Horasan’a
geldiklerinde bütünüyle İslâmiyet’i kabul etmişler ve eski bozkır kültürünün İslâm’a aykırı
olmayan müesseselerini de muhafaza etmişlerdir.
* Merkez teşkilatının başlıca unsurları:
1. Hükümdar, 2. Saray 3.Hükümet
6.1.2. HÜKÜMDÂR
 Büyük Selçuklular’da devlet geleneğinin üç temel ayağı vardır; 1.Saray 2. Hükümet 3. Ordu
*Hükümdarın Yetkisini (kut) Tanrı’dan aldığına inanılır.
*Hükümdar sınırsız yetkiye sahip değildir.
*Yönetimde hanedan azası ve komutanlar ortak söz sahibidirler.
 Siyâsetname ‘de hükümdarın yapması gerekenler şu şekilde aktarılmıştır:
*Kale ve şehirler inşa etmelidir.
*Tarımın gelişmesi için büyük sulama tesisleri kurmalıdır.
*Köprüler ve yollar inşa etmelidir.
*Türklerdeki Hâkan veya Kağan, batıdaki imparator kelimesinin karşılığı olarak kullanılmıştır.
*Sultanın hakim olduğu ülkelerde adına hutbe okunur ve para basılırdı.
*Selçuklular’da, maddi ve manevi olmak üzere, hükümdarın alametleri mevcuttu:

MANEVİ ALAMETLER:
1. Halife tarafından verilen unvan ve lâkaplar:
Tuğrul Bey’e ‘Sultânü’l- Muazzam’, ‘Şâhenşâh’, gibi unvanlar verilmiştir.
Daha sonra gelen Selçuklu sultanlarının ‘es-Sultânü’l-Muazzam’ ve ‘es-Sultânü’I-A’zam’ gibi
unvanları kullanmayı sürdürmüşlerdir.
2. Hutbe
MADDİ ALAMETLER:
1. Hükümdarın ad ve unvanının yazılı olduğu sikke basılması.
2. Saray
3. Taht
4. Taç
5. Bayrak (sancak, liva, alem)
6. kılıç, yüzük, ok, yay ve gâşiye
TUĞRA VE TEVKÎ : Emir ve fermanların üzerine koydurdukları işaretlere denir.

TEVKÎ: Hükümdarın ismini içeren tuğra ile birlikte kullanılan, onun iradesini gösteren imzaya benzer
alamete tevkî denir.
NEVBET : Günde beş defa belirli mekanlarda devlet bandosu tarafından icra edilen konsere verilen
isimdir.
ÇETR : Hükümdarların sefer veya başka yolculuklarda başlarının üzerine tutulan çeşitli renk ve
desenlerdeki şemsiyeye “ çetr “adı verilmektedir.
TIRÂZ: Kenarında hükümdarın isim ve unvanlarının özel işaretlerle işlendiği kumaş ve elbiseye “tırâz”
denir.
HİL’AT:Hükümdar tarafından devlet büyüklerine verilen tırâza da hil’at ismi verilmektedir.

6.1.3.SARAY
*Saray,hükümdarın sadece özel yaşamını sürdürdüğü alan olmayıp,bu sarayın devlet işlerinin
yürütüldüğü kısımları da mevcuttu.
*Saray, Harem ve Selâmlık olarak iki kısma ayrılmaktadır.
*Harem:Sultanın özel hayatını yaşadığı kısım,
*Selâmlık :Devlet işlerinin yürütüldüğü bölümdür.
*Devlet işlerini yürüten 1.kişi sultan veya Hükümdar 2.kişi ise vezirdir.
 Hâcibü ‘L-Hüccâb: Sultan veya hükümdar .ile devlet işlerinin halledildiği divanlar arasındaki
irtibat sarayın sultandan sonraki en önemli yardımcılarının başında gelen Hâcibü ‘l-Hüccâb
tarafından sağlanırdı.
*Selçuklu Sarayı’nda özel ve resmi hayatın beraberinde getirdiği bazı adet gelenek ve törenler:
1.Cülûs 2.veliaht tayini
3. rehin bulundurma 4. elçi kabulü/gönderimi,
5.casuslar edinme 6.hediyeleşme
7. fetihnameler gönderme 8.tebrik,
9.karşılama ve uğurlama törenleri, 10.özel zaman
11.kişilere karşı saygı, sevgi ve sevinç gösterileri, 11.matem törenleri

6.1.4. HÜKÜMET (BÜYÜK DÎVÂN)
*Büyük Divan: Selçuklu devlet yapısında merkez teşkilatının en üst organıdır. Dîvân-ı A’la,
*Dîvân-ı Vezâret ve Dîvân-ı Saltanat olarak da isimlendiriler.
*Bu kurum, Sâhib-i Dîvân-ı Saltanat veya Hâce-i Buzurg diye de adlandırılan ve sultanın sağ
kolu konumundaki Vezîrin yönetiminde idi.
*Büyük Dîvân’ın altında çeşitli işlerle uğraşan bir kısım divanlar daha vardı ki başlıcaları şunlardır:
DİVAN-I İSTİFA
*Mali işlerle ilgilenir.
*Başkanlığını Müstevfî veya Sâhib-i Dîvân-ı İstîfâ denilen kişi yapardı.
DÎVÂN-I TUĞRÂ
*Dış işlerini idare etmenin yanında ferman, berat, menşur, mektup ve yazışmalara tuğra
çekme görevini yerine getirirdi.


DÎVÂN-I İŞRÂF
Sâhib-i Dîvân-ı İşrâf veya Müşrif tarafından yürütülür ve bu daire genel teftiş işlerini yerine
getirirdi.
DÎVÂN-I ARZU ‘L-CEYŞ
Merkez ve taşradaki ordunun her türlü iş ve işlemiyle ilgilenirdi.

DÎVÂN-I BERÎD
Haberleşme ve istihbarat işi ile ilgilenir.
Nizâmü’l-Mülk de Siyâsetnâme’sinde bu dairenin devlet teşkilatı için önemine değinmiştir.

DÎVÂN-I MEZÂLİM
*Diğer mahkemelerde meselesini halledemeyenlerin başvurduğu üst mahkeme gibi işleyen bir
kurum idi.
*Sultanın görevlendirdiği vezir, kadı veya büyük emirler başkanlık etmişlerdir.
6.1.6. TAŞRA TEŞKİLATI
*Yapılan araştırmalarda Selçuklular’ın ilk dönemlerinde iken 28 tâbî ülke ve bölgeden
bahsedilmektedir.
*Selçuklu taşra teşkilâtında doğrudan/vasıtasız ve dolaylı/vasıtalı olmak üzere iki idare tarzı
vardır.
Yöneticilerinin Selçuklu hanedanı ile akrabalık durumuna göre bütün ülke üçe ayrılmakta idi;
1. Doğrudan Selçuklu hanedanına mensup kişilerce idare edilen devlet ve ülkeler
2. Başlarında türk soyundan gelen kişilerin bulunduğu devlet ve ülkeler
3. Türk soyundan olmayan kişilerce yönetilen devlet ve ülkeler
Selçuklu ülke topraklarının doğrudan merkeze bağlı bölümleri, eyaletler veya vilayetlere
ayrılmış durumda idi.
 AMİD:Eyaletlerde büyük divanın sivil idaredeki en büyük memuru Amid dir.
Zaman zaman askeri, idari, siyasi ve mali işleri yürütmekle beraber çoğunlukla mali işleri icra
etmekte idi.
 ŞAHNE/ŞIHNE: Hem askeri hem de idari işlerde büyük divanın temsilcileridir.
 REÎS:Eyaletin iç idaresi, mali, adli, asayiş ve belediye işlerini yürütmekle görevli idi.
 MUHTESİBLER: emr-i bi’l-ma’rûf nehy-i ani’l münker görevini de yerine getirmektedir.
 MÜFTÜ VE HATİB: Müsemma görevlerini icra ederlerdi.

6.2. ADALET TEŞKİLATI
 KÂDÎ ‘L-KUDÂT (BAŞ KADI): Başkentte bulunur ve eyaletlerdeki kadıların her türlü iş ve
işlemleriyle uğraşır ve teftiş ederdi.
*Adalet kurumu özerk hareket edebilmektedir
*Selçuklular’da Kadı adalet için önemli bir eleman olmakla birlikte tek hakim değildi.
*Bu görev aslında hükümdarın başlıca işleri arasında yer almakla birlikte kadılar bu konuda
onların en büyük yardımcıları idi.
*Selçuklular’da da adli işler, şer’î ve örfî kazâ olmak üzere iki koldan görülmekte idi.
 Kadılar şer’î davalara bakmış olup bu kapsama;
*Evlenme-boşanma işleri, nafaka, miras ve alacak davaları, yetimlerin, akıl hastalarının ve
erkek akrabası olmayan kadınların vâsilikleri, noter işleri, cami ve bunlara ait tesislerin ve
vakıfların idaresi ve vakfiyelerin tanzimi girmekte idi.
*örfî dâvâlar Dîvân-ı Mezâlim’de çözüme kavuşurdu.
 EMÎR-İ DÂD VEYA DÂDBEYLER: Suçluları ve gözden düşen emîrleri sultan adına tutuklama ve
ölüm cezası dahil sultan tarafından verilen emirleri yerine getirme görevini icra etmişlerdir.
*Örfi dâvâlarla ilgili konularda yardımcı olmuşlardır.
.
 KÂDÎ-İ LEŞKER: Askeri dâvâları ise kâdî-i leşker’ler çözümlemişlerdir.

6.3. ORDU TEŞKİLÂTI
*Selçuklular da ordunun başında bizzat Hükümdar, o yoksa Sipehsâlâr bulunurdu.
*Diğer komutanlar, Emîru’l-Ümerâ, Emîr-i Sâlâr, Mukaddemu’l- Ceyş, Serhenk ve Çavuş
olarak adlandırılırdı.
*Tamamı ülke içinde üretilmesine çalışılan ordunun kullandığı belli başlı silahlar:
ok gürz mızrak
yay nacak neft(yanıcı madde)
kılıç kamçı topuz
kalkan arrâde (hafif taşlar atan bir silah) kemend
zırh, mancınık (ağır taşlar atan bir silah),
kargı sapan

*Selçuklu ordusunu diğerlerinden ayıran bir özelliği de gezici hastane ve çerge denilen
hamamlarının olması idi.
GULÂMÂN-I SARAY
 Selçuklu ordusunu oluşturan unsurların başında, saray ve sultanı koruyan Gulâmân-ı Saray
gelmekte idi.

*Bu birlikler Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Kapıkulu askerlerinin yaptığı işi yapmakta idi.
*Süvari ve piyade birliklerinden oluşmakta ve kendilerine yılda dört defa hazineden maaş
(pîşegânî, bistegânî) ödenmekte idi.
HÂSSA ORDUSU:
*Selçuklu ordusunun muvazzaf gücünü meydana getiren ve bizzat hükümdar komutasındaki
46.000 süvariden oluşmaktadır.
*Sipâhiyân da denilen bu ordu mensupları sâlâr adı verilen komutanlar idaresinde hizmet
verirlerdi.
*Sipehsâlâr unvanını taşıyan kişi bu ordunun en başındaki isim olup, öncelikli görevi
her an hazır olan bir ordunun ikâme ve idâmesini sağlamak idi.
*Hâssa ordusu mensuplarının askerlik dışında başka bir işle uğraşmaları yasak idi.
*Askeri teçhizâtları. mühimmâtları, iâşe ve ibâteleri için gereken her şey Dîvân-ı Arzu ‘l-Ceyş
tarafından karşılanmakta idi.
SİPAHİLER: vilayetlerdeki arazilerinin başında bulunan ve çağrıldıklarında savaşa katılan birliklerdir.
HAŞER: Sadece savaş zamanlarında Sultan’ın uğradığı bölgelerden toplanarak orduya katılan haşer
adı verilen birliklerdir.
TÜRKMEN KUVVETLERİ :
*Sultan tarafından beylerine iktâ edilen bölgelerde, yaylak ve kışlak arasında zaman zaman yer
değiştiren hareketli kuvvetlerden oluşmakta idi.
TÂBİ HÜKÜMETLERİN KUVVETLERİ
*Selçuklu ordusunu oluşturan unsurların sonuncusu olarak zikredilmektedir.
 Tüm bu unsurlar ile Selçuklu ordusu 700.000 kişi yi bulmaktadır.
*Ordu takviyesi için gerektiğinde; Frank, Harizmli, Grek, Rus, Kıpçak, Kürt ve Ermeniler
gibi milletlerden asker temin edilirdi.
*Selçuklu tarihinde ilk deniz aşırı sefer; Kirman Melik’i Kavurd Bey tarafından Umân’a
yapılmıştır.
*İlk gemi ;Sultan Berkyaruk zamanında Basra idarecisi Emîr Kumaç’ın nâibi İsmail b. Arslancık
tarafından yaptırılmıştır.
*Selçuklularda donanma kumandanları; Reîsü ‘l-Bahr; Melikü ‘s-Sevâhil, Emîrü’s- Sevâhil’
şeklinde isimlendirilmişlerdir.
İKTA SİSTEMİ
*Kuşkusuz Selçukluların ordu için gerçekleştirdikleri en önemli düzenleme iktâ sistemi idi.
*İkta sistemi ,Eski Türk geleneklerinin Nizamü’l-Mülk tarafından yeni bir düzene
kavuşturulmasıyla oluşmuştur.
*İktâ sahiplerinin öncelikli görevleri: Belirli sayıda asker besleyip yetiştirmek ve toprağı imar etmek idi
6.4. İKTİSADİ HAYAT
*Selçuklular siyasi birliği sağlamakla, emniyeti güçlendirmekle, mahalli gümrük ve ticaret
vergilerini sık sık ilga etmekle iktisadi faaliyetlere hız kazandırmakta idiler.
*Büyük Selçuklu Devleti’nin ekonomik hayatı; Toprak, tarım, ticaret ve sanayiye dayanmakta
*Selçuklularda toprak, genelde devlete ait mîrî arâzi idi.
 MÎRÎ ARÂZİ (MÜLK ARÂZİ ):
*Ahalinin ekip biçtiği bağ ve bahçe olarak kullanılan topraktır.
*Vergisi hükümdara tahsis edilirse hâs arâzi olur.
*Mîrî veya mülk arâzi gelirlerinin ilmi, sosyal yardım ve benzeri yerlere harcanması
sonucunda vakıf arâzileri meydana gelirdi.
 HARÂCÎ ARÂZİ:
*Fetihle birlikte alınarak harâcî arâzi olarak kaydedilen arazilerin gelirleri hazineye ayrılırdı.

 VAKIF ARÂZİLERİ :
*Mîrî veya mülk toprak gelirlerinin, ilmi, ictimai, hayri veya benzeri amaçlarla vakıf
müesseselerinin giderlerinin karşılanmasına tahsis edilen araziler bu adı almaktadır.
*Bu araziler istenirse satılabilir veya babadan oğla miras bırakılabilirdi.
 Selçuklularda toprak ile ilgili vergiler, 1.öşür 2. harac 3. şer’î tekâlîf 4. örfî tekâlîf olup
toprağı işleyenlerden alınmakta idi.
 Selçuklularda gelişmiş tarım uygulamalarının söz konusu olmasını sağlayan etkenler:
1. Selçuklu topraklarının iklim açısından uygun olması,
2. Verimli toprakları içine alması
3. Yöneticilerin özel tarım politikalarının olması
*Anadolu’nun geniş arazilerinde buğday, arpa, pirinç, pamuk üretiminin ileri seviyede olduğu
bilinmektedir.
--------------------------------------------------------------------------------------------
*Selçuklu şehirleri, kale, şehir ve varoşlardan oluşmakta idi.
*Selçukluların hakim olduğu Horasan, İran, Irak, Anadolu ve diğer bölgeler bu devirde
ekonomik açıdan en yüksek seviyeye çıkarak, milletler ve kıtalar arası ticarette köprü görevi
görmüşlerdir.
*Selçuklular ticaretin gelişmesi amacıyla;
*Tüccarların konaklaması için kervan- saraylar yaptırmışlar,
*Avrupalı tüccarlara düşük gümrük vergisi uygulamışlar,
*Sinop, Alanya ve Antalya gibi liman şehirlerini fethetmişlerdir.
*Ayrıca tüccarların mallarını, zarar görmelerine karşı koruyan sigorta sistemini uygulamaları da
o dönem için dikkat çekicidir.
FÜTÜVVET TEŞKİLATI
*Esnafın kendi aralarında birleşerek kurdukları dini-iktisadi bir teşkilatlanma
kastedilmektedir.
*Selçuklular’da esnaf ve tüccar mallarının alınıp satıldığı, tanıtıldığı büyük pazarlar kurulurdu.
*Devletin gelir kaynakları:
1.arazi vergisi olan harâç 2. ziraat vergisi olan öşür 3. İltizâm 4. Ganimet 5.bağlı ve komşu devletlerin
hediye ve yıllıkları idi.
6.5. İÇTİMÂİ HAYAT
*Saray teşkilatını oluşturan kadrolar ile askeri sınıf mensupları Türkler’dendi.
*Hükümet teşkilatında ise çoğunlukla İranlılar hakim idi.
*Devlet memuriyetleri umumiyetle irsiyete bağlı bir zincir takip etmekte idi.
*Halk yerleşik veya göçebe idi.
*Yerleşik olanlar şehir veya kasabalarda ve köylerde oturuyor çeşitli zanaat dallarıyla
uğraşıyorlardı.
*Göçebeler ise esas olarak hayvancılıkla uğraşırdı.
*Aydın zümreyi din adamları ve tarikat şeyhleri alimler, seyyidler, şerifler ve tabipler temsil
etmekte ve halk üzerinde etkili olabilmekteydiler.
*Büyük şehirlerdeki ayak takımı ayyôr, rind, şettâr veya evbaş denilen grupları oluştururlar,
savaş zamanlarında mutatavvia veya haşer olarak orduya katılırlardı.
*Köylerde ise dihkânlar, toprak sahipleri ve köylüler yaşar ve ziraatle meşgul olurlardı.
*Dilenciler ve divaneler de toplumda bulunurdu.
*Selçuklularda sosyal yapıyı doğrudan etkileyen çok sayıda hayır kurumu tesis edilmişti.
*Bunların başında vakıf hastaneler gelmekte idi.
*Anadolu’da Ahîlik tezahür etmiş ve sosyal yapıyı önemli ölçüde etkilemişti.
*Selçuklular döneminde Anadolu’da halkın çoğunluğunu Türklerin oluşturmuştur.
*Rum, Ermeni ve Süryaniler ise bu coğrafyanın azınlıklarını oluşturur
*REÂYÂ:Türklerin oluşturduğu devlet teşkilâtının dışındakiler, kim veya hangi işi yaparsa yapsın reâyâ
olarak isimlendirilirdi.
 Tebaanın dini ve sosyal hayatlarına baskı yapılmamasının olumlu sonuçları:
1.Halk arasında tarım ve ticaret gelişmiş,
2.buna b Hanedan ve Türklerin daha çok Hanefî mezhebine bağlı oldukları görülmektedir.
 İkinci sırada kabul gören mezhep Şafiîlik olmakla birlikte Suriye, Halep, Küfe, Kum gibi
bölgelerin Şiî oldukları dikkat çekmektedir.

*İslâm karşıtı bir oluşum olan Batınîlik’le mücadele edilmiştir.
6.6. İLİM VE KÜLTÜR HAYATI
*Selçuklular döneminde hem Haçlı Seferleri ve hem de diğer etkileşimler sebebiyle Avrupalılar
İslâm Medeniyeti ile tanışmıştır.
*Müslüman Türkler, Tıp, Riyâziye, Astronomi ve Felsefe’ye ilgi duymaya başlamışlardır.
*Tefsir, Hadis, Fıkıh ve Kelam gibi İslamî disiplinlerde çok kıymetli eserler verilmiştir.
*Selçuklular döneminde, İsfehan ve Bağdat’ta rasathaneler kurularak gök cisimlerinin
hareketleri izlenmiştir.
*Celalî Takvim, Sultan Melikşah’ın ‘Celaleddin’ lâkabına nispetle hazırlanmıştır.
*Selçuklu sultan ve devlet adamlarının desteğiyle önemli edebiyatçı ve şairler yetişmiştir.
*Devlet kurumlarında ve edebi eserlerde genellikle Farsça,
medrese çevrelerinde Arapça,
*Selçuklu hanedanı ile Türkmenler arasında ve orduda da Türkçe konuşulup yazılmıştır.
*Muhyiddin Arabi (ö.1240) Mevlânâ Celâleddin Rûmi (ö.1273), Sadreddin Konevi (ö.1274) ve
*Yunus Emre (ö 1320) gibi şahsiyetler XIII. yüzyıl Anadolu’sunu fikri açıdan oldukça
hareketlendirmişlerdir
.
*Bu dönemde Türkçe edebiyatta da bir sıçrama söz konusudur.
*Eski Oğuz menkibeleri Anadolu’nun gaza anlayışına uygun hale getirilmiş
*Selçuklular döneminde Uygur yazısının bilindiği kaynaklar tarafından bize aktarılmıştır.
*Zamanla Arapça resmi ve yazı dili olarak yaygınlık kazanmıştır.
ilmi alandaki kurumsallaşma,Selçuklular döneminde yeni bir boyut kazanmıştır.
*Bugünkü üniversitelerin öncüleri mahiyetinde büyük medreseler yaptırmışlardır.

 Nizâmiye Medresesi: Alp Arslan zamanında Nizamü’l-Mülk tarafından 1067’de Bağdat’ta
açılmıştır.
*Sadece müderrisler değil öğrenciler de maaşa bağlanmışlardır.
*Medreseler, Batıni hareketine karşı toplumu bilinçlendiren en önemli merkezlerden
olmuşlardır.


ÜNİTE 7-ORTA ASYA’DA KURULAN TÜRK-İSLÂM DEVLETLERİ

1. HÂRİZMŞAHLAR (1097-1231)
A. SİYASÎ TARİH

*Hârizm ve İran bölgesinde 1097-1231 yılları arasında hüküm süren bir müslüman
Türk hanedanıdır.
 Hârizmşahlar’dan önce Hârizm bölgesinde aynı adla şu hanedanlar hüküm sürmüştür:
1. Afrigoğulları 2. Me’mûnîler 3. Altuntaşoğulları 4. Anuştiginoğulları (son
Hârizmşahlar)
*Sultan Melikşah, Hârizm gelirlerinin tasarruf yetkisini taştdârı olan Türk asıllı Anuş
Tegin Garçeîye verdi.
*1097’de Anuş Tegin’in oğlu Kutbüddin Muhammed’in Hârizm’e vali tayin
edilmesiyle Hârizmşahlar hanedanı kurulmuş oldu.
*134 yıl süren bu hanedan, ilk 60 yılında (1097-1157) Büyük Selçuklulara bağlı
devletlerden biriydi.
*Az zamanda çok geniş ülkeleri ellerine geçirdiler.
 Harizmşahlar başlıca şu müslüman hanedanlarla çeşitli ilişkilerde bulundular:
1.Abbasîler 2.Bâvendîler 3.Karahanlılar 4. Gazneliler 5.Gurlular
6. Büyük Selçuklular 7. Eyyûbîler 8.Anadolu Selçuklu Devleti 9.müslüman
olmayan Moğol kökenli Karahitaylar 10.Moğol İmparatorluğu
*Hârizmşahlar tahtına geçen hükümdarlar ve dönemleri:
1. KUTBUDDİN MUHAMMED DÖNEMİ (1097-1128)
*Selçuklular adına bölgeyi fiilen idare eden ilk Hârizmşah Kutbüddin
Muhammed’dir.
*Kutbüddin Hârizmşah babasının sağlığında Merv’de iyi tahsil görmüş, siyaset
usullerini öğrenmiş, yetenekli ve âdil bir idareci, ilim ve dinin hâmisi aydın bir
şahsiyetti.
*Selçuklu sultanlarının emirlerine harfiyen uymuştur.
*Her yıl kendisi veya büyük oğlu Alâeddin Atsız, Sultan Sencer’in sarayına giderek
vergi ve hediyelerini takdim ederlerdi.
*Adına yazılmış olan bazı eserlerde “Kutbü’d-dîn ve’d-dünyâ, Ebü’l-feth, Muînü
emîri’l-mü’minîn” lâkaplarıyla anılması onun kudret ve nüfuzunu göstermektedir.

2. ATSIZ DÖNEMİ (1128-1156)
*Atsız ilk zamanlarında Sencer’e sadakatle hizmet etti.
*Bir süre sonra rakiplerinin etkisiyle Sencer’e bağlılığıyla ilgili aleyhine bazı
söylentiler çıktı.
*Cend ve Mangışlak gibi stratejik önemi büyük bölgeleri zaptederek politik
nüfuzunu yaymaya başladı.
*Karlıklular isyan çıkardı.
*Hakim olduğu yerlerde kendi adına hutbe okutup, Sencer’in adının anılmasını
yasakladı.
3. İL ARSLAN DÖNEMİ (1156-1172)
*İl Arslan, 1157’de Sencer ölünce Doğu İran’ın en kudretli hükümdarı haline geldi.
*Karahıtaylar’ın hücumlarına karşı koyduysa da onlara vergi vermekten kurtulamadı.
*Irak Selçukluları ile de dostane münasebetler kurdu.

4. ALÂEDDİN MUHAMMED TEKİŞ (1172-1200)
*Sultanşah’ın ve annesinin tahrikiyle Tekiş’in üzerine yürüyen Müeyyed Ayaba, yapılan
savaşta mağlûp oldu ve öldürüldü (1174).
*Tekiş ,Bâvendîler’in hakimiyetindeki Taberistan’a akınlar düzenleyerek Bistâm,
Damgan gibi vilâyetleri ele geçirdi.
*Sultanşah’ın ölümünden (1193) sonra nüfuzunu Doğu İran’da da hissettirmeye başladı.
*1194’te Rey civarındaki savaşta II. Tuğrul’u yenerek ırak Selçukluları’na son verip İran
ve Irâk-ı Acem’de hâkimiyeti ele geçirdi.
*Hârizmşahlar’ın en büyük şahsiyetlerinden biri olan Tekiş bu tarihten itibaren sultan
unvanını kullanmaya başladı.
*Tekiş 1200’de ölünce yerine oğlu Alâeddin Muhammed (1200- 1220) geçti.

5. ALÂEDDİN MUHAMMED (1200-1220)
*Alaeddin, önce Gurlu sultanları Şehâbeddin Muizzüddin ve Gıyâseddin Şemseddin ile
mücadeleye girdi.
*Alâeddin, Şehâbeddin’e elçi yollayarak dostane münasebetler kurdu. Onun amacı,
âdeta vasalleri haline geldiği Karahıtaylar’ın nüfuzunu kırıp onları Mâverâünnehir’den
atmaktı.
*İki yıl sonra kızının isteğiyle damadı Semerkant Sultanı Osman’ı öldürterek Batı
*Karahanlılar’ı tarih sahnesinden sildi.
*Kıpçak bozkırlarındaki göçebe Kıpçaklar üzerine başarılı seferler yapıp Sığnak’ı topraklarına
kattı(1215). Aynı yıl Gazne’yi aldı ve oğlu Celâleddin’e verdi.
*İslâm dünyasının önderi olma yolunda gayret sarfettiyse de bir sonuca ulaşamadı.
*Halife Nâsır-Lidînillâh’ın ismini hutbeden çıkarttı ve Seyyid Tirmizî’nin halifeliğini ilân
etti.
*Mâzenderan yoluyla gittiği Hazar denizinin güneydoğu sahillerine yakın Âbeskûn
adalarından birine sığındı; orada hastalanarak öldü. Oğlu Celâleddin’i kendine veliaht
tayin etmişti.
6. CELÂLEDDİN (1220-1231)
*Hârizmşahların bu son hükümdarının hayatı, maceralar ve kahramanlıklar ile dolu
geçmiştir.
*Gece-gündüz demeden, var gücüyle Moğollara karşı çarpıştı.
*Daha sonra Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alâeddin Keykubad ile bozuştu.
*1230’da meydana gelen Yassıçemen Savaşı’nı kaybetti.
*Sığındığı Âmid’in bir dağ köyünde öldürüldü (1231).
*Böylece Türk-İslâm tarihinde önemli rol oynayan Hârizmşahlar hanedanı yıkılmış oldu.
B.TEŞKİLÂT, KÜLTÜR VE MEDENİYET
*Hârizm, başlangıçta özerk bir eyalet iken daha sonra Selçuklular’a tâbi bir devletin ve
nihayet çok geniş bir sahaya hükmeden bir imparatorluğun kurulduğu yer oldu.
*Hârizmşahlar, Büyük Selçuklu Devleti’nin teşkilâtını örnek aldılar.
*Devletin hâkimiyet sahasının genişlemesine paralel olarak saray teşkilâtı, teşrifat
usulleri, lakap ve unvanlar daha tantanalı ve daha azametli bir hal aldı.
*Hükümdarlar “Hârizmşah” unvanına ilâveten “hudâvend, el-melikü’l-muzaffer, elmelikü’l-
muazzam, es-sultânü’l-muazzam, es-sultânü’l-a’zam” gibi unvanlar ve
“kâhirü’l-kefere ve’l-müşrikîn, muînü emîri’l-mü’minîn, burhânü emîri’l-mü’minîn”
gibi lâkaplar kullandılar.

*Kendisini Selçuklularla Karahıtaylar’ın vârisi sayan ve cihan hâkimiyeti iddiasında
bulunarak Abbasî halifesini de hâkimiyeti altına almak isteyen Alâeddin Muhammed b.
*Tekiş ise bunlardan başka Sencer ve İskender-i Sânî lâkaplarını da aldı.
*Hükümranlık alâmeti olan bayrak ve çetr Büyük Selçuklular’ınki gibi siyahtı.
 Başlıca saray görevlileri yine Selçuklular’da olduğu gibi;
vezir, hâcib-i has, taştdâr, silâhdar, câmedar, emîr-i alem, mîrâhur, emîr-i şikâr,
devâtdâr ve çaşnigîr adlarını taşıyordu.
*Merkezî idarenin ve bürokrasinin başında vezir bulunurdu.
*Vezir“ Hâce-i büzürg” ve “nizâmü’l-mülk” lâkaplarını taşımaktaydı.
*Vezir, teşrîî, icrâî, askerî ve kazâî yetkilere sahipti.
*Devletin resmî dili Farsça idi.
*Devlet işlerini yürüten ve vezirin emrinde çalışan divan teşkilâtı Selçuklular’ınkinden
farksızdı.
*Askerî teşkilât da esas itibarîyle Selçuklular’dan alınmıştı.
*Atsız zamanında oldukça önemli ve düzenli bir kuvvet teşkil eden Hârizmşah ordusu
*Alâeddin Tekiş döneminde bölgenin en büyük gücü haline gelmişti.
*Ordunun ihtiyaçları Dîvân-ı Arz tarafından karşılanırdı.
*Askerî iktâ sistemi aynen Selçuklular’da olduğu gibi yürürlükteydi.
*Müslüman olmayan Türkler ve Karahıtaylar’la yapılan savaşlara mücahid ve dervişler
de gönüllü olarak katılırlardı.
*Adlî teşkilâtın başında bizzat hükümdar tarafından tayin edilen “akda’l-kudât” unvanlı
bir âlim bulunurdu; bütün ülkedeki kadıların tayin, azil ve teftişi ona aitti.
*Ordu mensuplarının şerî kaza ile ilgili iş ve davaları ordu kadısı,

*Devlet erkânı aleyhine açılan davalarla devlete karşı işlenen suçlar da bizzat
hükümdarın başkanlık ettiği Dîvân-ı Mezâlim tarafından görülürdü.
*Gürgenç (Hazret-i Hârizm, Ürgenç, Ciircâniye), maddî bakımdan olduğu kadar ilmî ve
edebî açıdan da Horasan şehirleriyle rekabet edecek seviyeye yükseldi ve Atsız
devrinden başlayarak Tekiş ve Alâeddin Muhammed zamanında en seçkin âlim ve
sanatkârları cezbeden bir İlim ve sanat muhiti haline geldi.
*Buhara ve Merv de kıymetli kütüphane, medrese ve vakıflarıyla Hârizmşahlar’ın
hâkimiyetinde birer ilmî ve fikrî merkez konumunda idiler.
*Sadece Merv’de on kütüphane vardı. Bunlardan Cuma Camii’nin yanındaki Aziziye
Kütüphanesi’nde 12.000, Kemaliye Kütüphanesi’nde yaklaşık 10.000 cilt kitap
bulunuyordu.
 Bu dönemde dil ve edebiyat, dinî ilimler ve felsefede temayüz etmiş ünlü simalardan
bazıları şunlardır:

Zemahşerî, Fahreddin er-Râzî, Necmeddîn-i Kübrâ, Mecdüddin el-Bağdâdî, Şehristânî,
Mutarrizî, Ebü’l-Kâsım Mahmûd b. Aziz el-Hârizmî, Şehâbeddin Hivâfî, Nesevî,
Nizâmeddin Hârizmî, Ebü’l-Hasan el- Hârizmî, Hüccetü’l-Efâzıl Ali b. Muhammed elİmrânî
el-Hârizmî, Kasım b. Hüseyin el-Hârizmî, Zeynülmeşâyih Ebü’l-Fazl Muhammed,
Ebû Mudar Mahmûd b. Cerîr ed-Dabbî, Ebû Ya’kûb es-Sekkâkî, Bahâeddin
Muham¬med b. Müeyyed el-Bağdâdî, Şâhpûr-i Nîsâbûrî, Zülfıkar Şirvânî, Muizzî,
Evhadüddîn-i Enveri, Edîb Sâbir ve Reşîdüddin Vatvât.

*Harizmşahlar döneminde devletin resmi mezhebi Sünnîlik ve Hanefîlikti.
*Bazı bölgelerde Şafiîlik de yaygındı.
*Hasan Sabbah’ın kurduğu Alamut merkezli Batınî/İsmailî örgüte karşı devlet kesin bir
karşı tavır içindeydi.
*Hârizmşahlar ülkesinde sûfîler son derece etkin konuma ulaşmışlardı.
*Onlara karşı olanlar ise kadılar ve müderrisler gibi devletin görevlileriydi.
*Bahaüddin Veled de devletin merkezinde etkili olan bir sûfî şeyhiydi.
*Hârizmşahlar Moğol istilâsı karşısında yıkılmışlardır.
2. ÇAĞATAYLAR (1227-1369)
*1227-1370 yılları arasında Mâverâûnnehir, Yedisu ve Doğu Türkistan’da hüküm süren
bir hanedandır.
*Adını Cengiz Han’ın oğlu Çağatay’dan alır.
*Halkının büyük çoğunluğu Türk olan bu devlet, XIV. yüzyıl başlarında İslâm’ı kabul
*etmiş ve hızla Türkleşmiştir.
*Çağatayların tahtına oturan ilk Müslüman han Mübarek Şah (1266) tır.
*Kebek Han (1320-1326) da Müslüman olmamakla beraber İslâm’a karşı müsamahalı bir
tavır takınmıştır.
*Devlet zamanla zayıflamış ve toprakları üzerinde bir takım Türk-İslâm hanlıkları
kurulmuştur.
3. TİMURÎLER (1370-1507)
*Timur “Sâhib-kırân-ı âzam” (Cihan hükümdarı) “Timurlenk” (Aksak Timur) ve “Timur
*Gurkan” (Güvey Timur) gibi adlarla anılmıştır.
*Timur, Cesur, zeki, bilgili bir Türk asilzadesi dir.
*Timur, her biri zaferle sonuçlanan 17 sefer düzenlemiş, 27 ülkenin hakanına boyun
eğdirmiştir.
*Timur, kariyerine önce bir askeri birliğin komutanı olarak başladı.
*Timur, Kazgan Han’ın kızı Olcay Türkan’la evlendi ve büyük bir birliğin komutanı oldu.
*1370’de Timur, Belh şehrinde, mutlak hakim ve tam bağımsız bir duruma geldi.
*Fakat geleneğe göre Cengiz Han soyundan gelmediği için hükümdar olamıyordu.
*Belht’te toplanan Kurultay, Timur’a “Kutbüddin”ve “Sâhib Kırân” unvanlarını verdi.
*1371- 1377 yılları arasında Hârizm’e üç, Moğolistan’a iki sefer düzenledi.
*1378’de birinci Altın Ordu seferi ile ününü bütün dünyaya duyurdu.
*Timur Doğu Avrupa’ya hakim olan Toktamış’ı yenerek ülkesini işgal ve tahrip etmiştir.
*Timur’un batı siyasetinin esasını, Anadolu dahil Orta Doğu’yu hakimiyet altına almak
oluşturuyordu.
*1402’de Ankara Savaşı’nda Osmanlı sultanı Yıldırım Beyazid’i mağlup ederek bu
emelini gerçekleştirmiş oldu.
*Timur, Turan, İran, Rum (Anadolu), Mağrib, Suriye, Mısır, Irak-ı Arap, Irak-ı Acem,
Mazenderan, Geylan, Şirvan, Azerbaycan, Fars, Horasan, Büyük Tataristan, Hârizm,
Hotin, Kâbilistan, Bahter, Zemin, Hindistan, Gürcistan ve Ermenistan’ı hakimiyetine
alarak topraklarını 14 milyon km kareye ulaştırmıştır.
*O, 1404 kışında Çin’e karşı bir sefere çıktı ve Otrar şehrinde 1405’te vefat etti.

ŞAHRUH (1405-1447)
*Devletin başına kısa bir mücadelenden sonra oğlu Şahruh geçti (1405-1447).
*1409’dan sonra da Semerkant’ı kendisine bağladı.
*Ardından 1420’de bütün Timurlu ülkesinin hakimi, Hindistan ve Çin’in resmen
hükümdarı oldu.
*ULUĞ BEY (1447-1449)
*Şahruh’un 1447’de vefatıyla oğlu, Semerkant hakimi Uluğ Bey tahta çıktı.
*Hükümdarlığı yanında fen ve ilme hizmet eden Uluğ Bey (1447-1449), oğlu Abdüllatif
tarafından 1449’da öldürüldü.
*EBÛ SAİD (1451- 1469)
*Uluğ Bey’in ölümü üzerine başlayan taht mücadelesini kazanan Ebû Said (1451- 1469)
oldu.
*O, Osmanlı padişahı Fatih Sultan Mehmed’den sonra dönemin en güçlü hükümdarıydı.
*Ebû Said,Güç dengelerine göre hareket ediyordu.

HÜSEYİN BAYKARA (1470-1505)
*Timurluların son hükümdarı Hüseyin Baykara’dır.
*Herat ve Horasan üzerinde hüküm sürmüştür.
*Baykara zamanında Timurlular kültürel bakımdan en parlak dönemlerini yaşadılar.
*Özbekler de denilen Şeybanîler 1507’de Timurlulara son verdiler.
4. ŞEYBANÎLER (1428-1598)
*Şeybanîler, Batı Türkistan’da Timurların zayıflaması üzerine devlet kurmuş bir Özbek
Türk hanedanıdır.
*Hanedan adını, Özbek hanlarından Şeybanî (Şibanî) Muhammed Han’dan almıştır.
*Özbekler, XV. yüzyılın birinci yarısından itibaren Türkistan’da belirleyici siyasi, sosyal
ve ekonomik güçlerden biri haline gelmişler ve bunu XX. yüzyıl başlarına kadar
sürdürmüşlerdir.
EBÜLHAYR HAN (1428-1468)
*Özbeklerin lideri Ebülhayr Han (1428-1468) Batı Sibirya’da Sibir şehrinde 1428’de
kendini han ilan ederek Özbek Hanlığı (1428-1598)’nı kurdu.
*Doğu Türkistan Hakimi Yunus Han tarafından 1468’de öldürüldü.
ŞEYBANÎ MUHAMMED HAN (1500-1510)
*Maveraünnehir’de Özbek hakimiyetini iyice sağlamlaştırdı.
*1510’da Safevîlerle giriştiği bir savaşta yenildi ve hayatını kaybetti.
ABDULLAH HAN (1553-1598)
*Abdullah, Buhara’yı 1557’de alıp bir süre başkent yaptı.
*Bundan sonra Özbek Hanlığı, Buhara Hanlığı olarak anılmaya başladı.
*Abdullah Han döneminde Buhara uluslar arası bir üne ve öneme kavuştu.
ABDÜLMÜMİN (1598)
*Yerine oğlu Abdülmümin (1598) geçtiyse de 8 ay sonra bir suikast sonucu öldürüldü ve
böylece hanedan sona erdi.

5. BUHARA HANLIĞI-EMİRLİĞİ (1599-1920)
*Özbek Şeybanîlerin bir devamıdır.
*Orta Asya’nın siyasi ve kültürel tarihinde XX. yüzyılın başlarına kadar söz sahibi olmuş
bir Türk-İslâm devletidir.
*Devletin yıkılışına kadar Canoğulları (Astrahanlar) (1599-1785) ve Mangıtlar (1785-
*1920) hüküm sürmüşlerdir.
*Bakî Muhammed ( 1599-1606) Şeybanîlerin Safevîler tarafından 1599’da ortadan
kaldırılması üzerine, kendisini Buhara hanı ilan etti ve böylece iktidar Canoğulları
sülalesine geçmiş oldu.
*Buhara Hanlığı’nda önemli dönüşüm noktalarından biri Ubeydullah Han (1702-1711)’ın
iktidar dönemidir.
*Onun merkezi idareyi güçlendirmek için başlattığı siyasi ve ekonomik düzenlemeler iç
karışıklıklara ve isyanlara sebep oldu.
*Fergana vadisi Buhara’dan ayrılarak Hokand Hanlığı olarak teşkilatlandı.
*Canoğullarının Buhara Hanlığı’ndaki hakimiyeti Ebulfeyz Han (1712- 1753)’la sona erdi.
*Ebulfeyz Han’dan sonra ailenin erkek evladı olmadığı için, taht Mangıtlar’a geçti.
*İlk Mangıt emiri Atalık Muhammed Rahim (1753-1758) dir.
*Tahta oturan Mir Masum Şah (1784-1800)’ın “emir” unvanını kullanmayı tercih
etmesiyle devlet Buhara Emirliği adıyla anılmaya başladı.
*Bu esnada tahta geçen Emir Haydar (1800-1826) daha çok barışçı bir siyaset izledi.
*Kardeş Hive ve Hokand hanlıkları ile mücadele etti.
 Emir Muzaffer Han (1860-1885) zamanında 1868’de imzalanan bir antlaşma ile
Buhara;
içişlerinde bağımsız,
dış işlerinde Rusya’ya bağlı bir devlet haline geldi.

*Buhara Emirliği tekrar 1917’den sonra siyasi bir güç olarak ortaya çıktıysa da 1920 de
*Bolşeviklerin yardımıyla Yaş (Genç) Buharalılar tarafından ortadan kaldırıldı.
6. HÎVE HANLIĞI (1512-1920)
*XVI. yüzyılda Hârizm’de kurulan ve 1920’ye kadar aralıklarla devam eden bir Türk
hanlığıdır.
*Yadigar Han soyu, bazı siyasi meselelerde, özellikle Safevîler hususunda Osmanlılar ile
ortak vizyonlara sahipti.
*Osmanlılarla anlaşıp, zaman zaman İran topraklarına akınlar yaptılar.
*XVI. yüzyılın son çeyreğinden itibaren Hive hanlığının ekonomik, ardından da sosyal
ve siyasal istikrarı bozuldu.
*1576’da Amuderya nehrinin yatak değiştirip, Aral Gölü’ne akması neticesinde ortaya
çıkan kuraklık ve Kalmuk İstilası, devletin ekonomik durumunu alt-üst etti.
Arab Muhammed Han (1603-1623), kuraklığa uğrayan Gürgenç’i terk edip, Hive’yi
başkent yaptı (1603).

*İranlı Nadir Şah ın ölümü (1747) üzerine ülkede Özbekler, Türkmenler, Karakalpaklar
ve Kazaklar arasında hakimiyet mücadelesi başladı.
*Kongratlar sülalesinden Mehmed Emin İnak (1770-1791), Yadigaroğullları hanedanına
son vererek hanlık tahtına oturdu.
*Türk boyları arasındaki mahalli hakimiyet mücadeleleri hanlığı zayıflattı ve Rusların
bölgeye sızmalarına zemin hazırladı.
*Hive’yi toparlamak isteyen Muhammed Rahim Han (1806-1825) Ruslarla dostça
ilişkiler kurdu.
*Ruslar, II. Muhammed Rahim Han (1864-1910) zamanında 1873’te Hive’yi kendilerine
bağladılar.
*Rusya’ya bağlı dönemde İsfendiyar Töre (1910-1918) ve oğlu Abdullah (1918- 1920)
tahta geçtiler.
7. HOKAND HANLIĞI (1710-1876)
*Hokand Hanlığı XVII. yüzyılın başlarında Fergana vadisinde kurulan ve XIX. yüzyılın son
çeyreğine kadar varlığını devam ettiren bir Özbek Türk devletidir.
*Şeybanîlerden Ebulhayr’ın torunlarından Şah Ruh, Buhara Emirliği’nden ayrılıp 1710’da
*Fergana vadisinde Hokand şehrini başkent yaparak Hokand Hanlığı’nı kurdu.
ülke toprakları, 1738’de Çinliler tarafından işgal edildi.
ÂLİM HAN (1799-1808)
 Âlim Han (1799-1808) Hokand’ı Çin hakimiyetinden kurtararak devleti adeta yeniden
kurdu.
*Bölgenin önemli kentlerinden Taşkent’i topraklarına katmıştır.
*Yönetimi yeniden yapılandırıp, ticareti, tarımı ve orduyu güçlendirdi.
ÖMER HAN (1808-1821)
*Ömer Han (1808-1821), ağabeyi Âlim Han’dan sonra tahta geçmiştir.
*Eğitime önem vermiş, alimleri korumuş, çok sayıda cami ve medrese yaptırarak
hanlıkta İslâmi kimliği ve kültürü güçlendirmeye çalışmıştır.
*Kırgız bozkırlarının büyük bir kısmını ve Türkistan (Yesi)’ı topraklarına katınca “emiru’l
müminin” unvanını kullanmaya başlamıştır.
MUHAMMED ALİ (MEDALİ) (1821-1842)
*Yerine geçen oğlu Muhammed Ali (Medali) babasına nazaran daha zayıf kalmıştır.
*Onun zamanında ülke Buhara Emirliği tarafından işgal edilmiştir.
*Baskılara dayanamayan Hokand halkı, 1845’te Buharalıları topraklarından çıkarmıştır.

HUDÂYAR HAN (1845- 1858)
*Rusya’nın yayılımcı siyaseti ile karşılaşan Hokand Hanlığı, 1858’te Ak Mescit’i, 1865’te
Taşkent’i kaybetmiştir.
*Ruslar 1876’da hanlığı tamamen işgal ederek Fergana Vilayeti adı altında Türkistan
*Genel Valiliği’ne bağlayıp varlığına son vermişlerdir.
8. KAŞGAR-TURFAN HANLIĞI (1418-1877)
*Kaşgar-Turfan Hanlığı, Türkistan’ın doğusunda Çin’e karşı, aralıklarla varlığını sürdürmüş
bir Türk-İslâm devletidir.,
VEYİS HAN (1418-1428)
*Çağatay hanlarından Veyis Han (1418-1428) tarafından kurulmuştur.
*Kaşgar, Yarkent ve Hotan çevresine tamamen hakim olmuştur.
*Veyis Han’ın 1429’da ölümünün ardından Esen Buğa, onun 1462’deki ölümü üzerine de
*Yunus Han tahta çıktı.
ESEN BUĞA ( 1429 )
YUNUS HAN

*1484’te Taşkent’i Timurlularden alarak, başkentini Turfan’dan buraya nakletti.
AHMET HAN
*1486’da ölen Yunus Han’ın yerine oğlu Ahmed geçti.
*Oyratlara ve Kalmuklara karşı başarılı seferler yapan Ahmed Han, Uygurların yoğun
olarak yaşadıkları Aksu ve Turfan’da hüküm sürmekte,
kardeşi Mahmud Han ise Taşkent’ten ülkenin batı bölgesini idare etmekte idi.
MANSUR (1503-1543)
*Uygur hanı olarak tanınan Mansur ’un iktidarı daha çok ilim ve kültüre verdiği önemle
temayüz etmiştir.
*O, imar faaliyetleri yanında özellikle göçebe Türkler arasında İslâmiyet’i yaymak için
çaba harcadı.
*Ancak ölümü üzerine başlayan iktidar kavgaları hanlığı zayıflattı.
*Çinliler, XVII. yüzyılda devleti kendilerine bağladılarsa da ayaklanmalar devam etti.
YAKUB BEY (1866 )
 XIX. yüzyılın ikinci yarısında Yakub Bey, Kaşgar Hanlığı’nı adeta yeniden kurdu.
1866’da kendini Kaşgar Hanı ilan edip ülkeyi Çin tahakkümünden kurtarmaya ve
toparlamaya çalıştı.

*Doğudan Çinliler, kuzeyden Ruslar, güneyden İngilizler topraklarını tehdit
etmekteydiler.
*Bunun üzerine o, 1870’te Osmanlı Sultanı Abdülaziz’e bağlılığını bildirip siyasi ve askeri
yardım talebinde bulundu.
*Osmanlılar, askeri öğretmenler ve bir miktar silah göndermekten başka bir yardım yapamadılar.
*Yakup Han’ın 1877’de ölümü üzerine Çin, hanlığı “Yeni Fethedilmiş Ülke” anlamına
gelen Sinkiang (Sincan) adıyla topraklarına kattı.
__________________

~~~ Bilmediklerimi Ayaklarımın Altına Alsam Başım Göğe Ererdi ✒~




Alıntı ile Cevapla
Alt 11 Şubat 2016, 10:43   Mesaj No:3
Medineweb Baş Editörü
Mihrinaz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu: Mihrinaz isimli Üye şuanda  online konumundadır
Medine No : 14593
Üyelik T.: 15 Kasım 2011
Arkadaşları:68
Cinsiyet:Anne
Memleket:MEDİNEWEB
Yaş:43
Mesaj: 12.364
Konular: 1263
Beğenildi:11774
Beğendi:8955
Takdirleri:26191
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: OMU İlitam İslam tarihi-2 (1 -13) Ünite Özetleri

ÜNİTE 8- HİNDİSTAN VE İRAN DA KURULAN TÜRK İSLAM DEVLETLERİ

8.1. HİNDİSTAN’DA KURULAN TÜRK-İSLAM DEVLETLERİ
*Hindistan, Türklerin devlet kurdukları coğrafyalardan birisidir.
*Hindistan a İslâmiyet Emevîler zamanında girmiştir.
*Bölgede Türk-İslam hakimiyeti ise Gazneliler ile başlamıştır.
8.1.1. DELHİ TÜRK SULTANLIĞI (1260-1526)
*Gurluların Türk asıllı komutanlarından Kutbüddin Aybeg tarafından 1206 da Hindistan
*Delhi’de kuruldu.
*Bu devlette sırasıyla ;
*Memlükîler/Muizzîler (1206-1290),
*Halacîler (1290-1320), Tuğluklar (1320-1414),
Seydîler (1414-1451) Ludîler (1451-1526) iktidara geldiler.
*Dindar bir hükümdar olan Aybeg, ilme ve kültüre önem verdi.
*Cami ve medreseler yaptırarak Türk-İslam kültürünün yerleşmesine katkıda bulundu.
*Moğollar 1241’de ülkenin önemli bir kısmını işgal ettiler.
Kıpçak asıllı Balaban (1257-1287) Moğollara karşı başarı sağladı ve ülkede hakimiyet
kurdu.
 İktidar 1290’da Halecîlere geçti.
Halacîler Moğallarla mücadele ettiler.
*Devletin sınırlarını güneyde Hind Okyanusuna kadar genişlettiler.
 Mübarek Şah (1316- 1320)’ın bir iç isyan sırasında öldürülmesinin ardından hakimiyet
Tuğluklara geçti.
*Tuğluklular döneminde (1320-1414) Tuğlukâbâd ve Devletâbâd şehirleri kuruldu.
*Devletâbâd yönetim merkezi yapıldı
*ilim ve sanata önem verildi.
*Mahmud Şah (1399-1414) Tuğlukların son temsilcisidir.
 Daha sonra Seyyid Hızır Han’ın tahta geçmesiyle Seydîler dönemi (1414-1451)
başladı.
 Ardından Afgan asıllı Lûdîler tahtı ele geçirdiler.
*Lûdîlerin döneminde genel olarak katılımcı bir siyaset izlendi.
*Kendisinden yardım talep edilmesi üzerine Babür, 1526’da Delhi’ye yürüyerek
sultanlığa son verdi.

8.1.2. BÂBÜRLÜLER (1526-1858)
MUHAMMED BABÜR (1526-1530)
*Hindistan’da Timur’un beşinci göbekten torunu Muhammed Babür (1526-1530)
tarafından kuruldu.
*Babür Şah(1526-1530), 1494’te babasının ölümü üzerine Fergana hükümdarı oldu.
*1508’de Hindistan’a akın yaparak bölgeyi yakından tanıdı.
*1526’da, Panipüt Meydan Savaşı’nı kazanarak Delhi, Agra ve Hanpur’u alıp
Agra’yı başkent yaptı. Böylece Hindistan Türk İmparatorluğunu kurdu.
**1527’de Hindulara karşı büyük bir zafer kazandı ve “Gazi “ unvanı aldı.
1530’da Agra’da öldü. Yerine 22 yaşındaki oğlu Hümâyûn (1530-1556) geçti.
HÜMÂYÛN (1530-1556)
*1540’ta Sûrîlere yenildi.
*1553 başına kadar Safevî hükümdarı Şah Tahmasb’a sığındı.
*1554’te Safevîlerin sağladığı bir ordu ile tekrar Kandehar, Afganistan ve Bedahşan’ı
aldı.
*1555’te Pencap bölgesine hakim oldu.
*Aynı yıl, Sûrîleri yenerek Bâbürlüler Devleti’ni ikinci defa kurdu.
*1556’da ölünce yerine oğlu Ekber geçti.
EKBER ŞAH (1556-1603)
*Ekber Şah zamanında Babür İmparatorluğu, sayılı dünya devletleri arasına girdi.
*Ekber 1556’da Sûrîleri Panipüt’te yapılan savaşta mağlup etti.
*Malva, bağımsız Raçput devletleri, Gücerat ve Handeş ele geçirildi.
*Kâbil ve Kandehar’ı alması İran ile uzun bir süre çekişmeye neden oldu.
*Diplomatik seviyede en çok Safevîler ile dostluklar kuruldu.
*Özbek hükümdarı Abdullah Han ile hudutların tayini için bir antlaşma yapıldı.
 Hint Okyanusunda bulunan Portekizlilerden gelen müşterek tehlike karşısında,
Osmanlılar ile de ilişkiler geliştirildi.
*Ekber Şah, bütün halkı üzerinde manevi ve ruhani hükümranlığı tesis etmek arzusuyla
Din-i İlahî adı ile derleme bir din kurmaya çalıştı. Ancak Mecusi, Brahman ve Hıristiyanlara
hürriyet tanırken, Müslümanlara zulüm yapması Ekber’in durumunu
zayıflattı.
*Ekber’in 1603’de ölümü üzerine yerine oğlu Muhammed Cihangir Şah geçti.
MUHAMMED CİHANGİR ŞAH (1603- 1627)
*Cihangir öncelikle iç barışı sağlamak için çalıştı ve dindarlar üzerindeki baskıyı
kaldırdı.
*Vergi düzenlemesi yaptı.
*Avrupalılara Hindistan’a ticaret tesisleri kurma izni verdi.
*Tüzükât-ı Cihangirî adıyla yönetim felsefesi üzerine eser yazdı.
*1627’de vefat edince yerine Şah Cihan geçti.

ŞAH CİHAN (1627-1658)
*Hindistan’da ileri gelen Nizamşahlar, Adilşahlar ve Kutubşahlar gibi Müslüman
hanedanları hakimiyeti altına aldı.
*Safevîler, Osmanlılar ve birçok Avrupa devleti ile münasebet kurdu.
*Bengal bölgesinden yakaladıkları yerlileri Avrupa’daki köle pazarlarına götüren
Portekizliler ile mücadele etti.
*Şah Cihan, 1657’de hastalanınca, oğulları arasında taht kavgaları başladı.
*Evrengzib adındaki oğlu, kardeşlerine hakim olduktan sonra, babasını da tahtından
indirerek 1658’de sultanlığını ilan etti.
EVRENGZİB (1658-1707)
*Evrengzib zamanında Bâbürlüler, eski haşmetli yıllarını yeniden yaşadılar.
*Brehmenlerle ve Şiîlerle mücadele edip, Şiî sultanlıklarını ortadan kaldırdı.
*Alimler heyetine Hanefi mezhebi üzerine, Feteva-i Hindiyye adındaki fetva kitabını
hazırlattı.
*Evrengzib, dış siyasete de önem verdi;
*Safevîlere olan dostluğu devam ettirdi,
*Mekke şerifine elçiler yollayarak, büyük maddi yardımda bulundu.
*Osmanlılar ile dostluğa dayalı ilişkilerini geliştirdi.
*Batılı devletlerden İtalya, Fransa ve İngiltere ile de temaslarda bulundu.
“Ebü’l-Muzaffer”, “Muhyiddin Evrengzib”, “Padişah” ve “Gazi” unvanlarına
sahipti.

 Babüriler Devleti, 1707’de Evrengzib’in ölümünden sonra zayıflamaya başladı.
 Hindulaşma, bu tarihten itibaren Bâbürlüler için, içten çöküşü hazırlayan bir sebep
oldu.
Çökme belirtileri 17. yüzyılda kendini göstermeye başladı.
 Evrengzib’den sonra tahta geçenler şunlardır:
1.Bahadır Şah (1707-1712), 2.Ferruh (1712-1719),
3.Refiudderecât (1719), 4.II. Şah Cihan (1719),
5.Muhammed Şah (1719-1747), 6.Ahmed Bahadır Şah (1747-1753) ve
7.II. Alemgir Şah (1753-1760) sırayla tahta geçtiler.

*İran hükümdarı Nadir Şah, 1738’de önce Kâbil’i ardından Pencap ve Delhi’yi işgal
etti.
*Avrupa devletleri de, Bâbürlüler Devleti’nin zayıflatmak için büyük çaba harcadılar.
*1760’da II. Alemgir’in öldürülmesi üzerine başa II. Şah Alem geçti.
II. ŞAH ALEM (1760-1806)
*İngiliz himayesine girdi.
*Bu dönemde İngilizler, hakimiyetlerini Bengal’den Orta Hindistan ve Racputana’ya
kadar genişletmişlerdir.
İ
*O, bazı bölgelerdeki hakimiyet mücadelesinde başarılı olamayınca 1764’te önce
*İngilizlerin, ardından Marataların himayesine girdi.
*Maratalar kendilerini yeterince güçlü hissedince Agra ve Delhi’yi ele geçirerek
*Bâbürlülerin varisi olduklarını iddia ettiler.
*Marataların güçlenmesini Hind politikasına uygun görmeyen İngilizler, 1803’te
onları durdurdular.
*Bunun üzerine II. Şah Alem tekrar yönetimi ele aldı.
*Ancak gerçek yönetim İngilizlerin elinde idi.
İ*ngiliz-Babürlü münasebetlerinde protokol kaldırıldı.
*İngiliz genel valisi II. Şah Alem’e denk duruma getirildi.
*Babürlü hükümdarının adı paralardan silindi.
II. BAHADIR ŞAH (1837-1858)
*Bâbürlülerin son hükümdarı dır.
*İngilizlerin hakimiyetine karşı 1857’de büyük bir ayaklanma yaparak kısmen başarıya
ulaştı.
*Bundan sonra otoritesini güçlendirip para kestirmeye ve adına hutbe okutmaya
başladı.
*Bir İngiliz ordusu, 1858’de Delhi’yi Bâbürlülerden aldı.
*İngilizler büyük kıyımlar yaptı; Delhi’de 3.000 Müslümanı kurşunlayarak, 27.000
kişiyi de keserek şehit ettiler,
*Tarihi sanat eserlerini yıkıp bir kısmını da Londra’ya götürdüler.
I*I. Bahadır Şah’ın ölümü ile, Bâbürlüler hanedanı tarih sahnesinden çekildi.

8.2. İRAN’DA KURULAN TÜRK-İSLÂM DEVLETLERİ
*İran,Dört Halife zamanında İslâm hakimiyetine girmiştir.
*Bu bölgede Türk-İslam hakimiyeti Büyük Selçuklular ile başladı, Safevîler, Avşarlar
ve Kaçarlar ile 1925’e kadar yaklaşık dokuz asır devam etti.
8.2.1. SAFEVÎLER (1501-1736)
*Safevi devletini İsmail b. Haydar kurmuştur.
*Safevîler, İran, Horasan, Gürcistan, Azerbaycan, Dağıstan, Türkmenistan, Doğu
Arabistan kıyıları ve Doğu Anadolu’nun bir kısmına hakim olan bir Türk hanedanıdır.
*Safevî hanedanı, Şeyh Safiyuddin Erdebilî’ye dayanır.
*Safiyyuddin (ö. 1334) Halvetiyye tarikatına girdi.
*Daha sonra Halvetîliğe Kalenderîliği katarak kendi yorumu olan Safevîyye veya
Erdebilîyye tarikatını kurdu.
 Onun ölümünden sonra babadan oğla geçmek üzere tarikatın başına;
Sadreddin (ö. 1392), Hoca Ali (ö. 1429), İbrahim (ö. 1447) ve Şeyh Cüneyd geçti.
H*oca Ali, Timur’un ilgi ve saygısını kazanınca nüfuzu arttı.

*Şeyh Cüneyd, Batınîliğin etkisinde kalıp tarikata olan saygı ve sevgiyi kullanarak
siyasi faaliyetlere başladı.
*Karakoyunlulara karşı düzenlediği ayaklanmalarda başarısız olması üzerine vatanını
terk ederek Osmanlılara, ardından da Karamanoğullarına sığındı.
*Faaliyetleri nedeniyle buralarda da barınamadı.
*Bir beylik kurmak amacıyla Güney Anadolu ile Suriye’nin kuzeyindeki Türkmenlere
gitti. Bölgeye hakim olan Memlükler müdahale edince Trabzon bölgesine geçti.
*Uzun Hasan,kardeşi Hatice Begüm ile evlendirdi.
*Cüneyd 1460’da Şirvan hükümdarı ile yaptığı savaşta ölünce yerine oğlu Haydar
geçti.
HAYDAR
*Haydar, dayısı Uzun Hasan’ın kızı Halime Begüm ile evlenmiştir.
*Bu evlilikten, Safevî devletini kuracak olan İsmail doğmuştur.
*Haydar, siyasi ve dini gücünü artırmaya çalışmıştır.
*Taraftarlarına on iki imamı temsil eden on iki dilimli kırmızı renkli başlıklar
giydirerek, taraftarlarına yeni bir kimlik ve kılık kazandırmıştır.
*Böylece ona tabi olanlara “kızılbaş” denilmeye başlanmıştır.
*O, 1488’de babasının öcünü almak için Şirvanşahlara karşı gerçekleştirdiği savaşta
ölmüştür.
 Safevîler, Akkoyunlu sarayındaki zaaflardan ve iç mücadelelerden yararlanarak
siyasi hedeflerine ulaştılar.
*Sultan Ali, 1493’te Akkoyunlulara karşı yaptıkları bir savaşta ölünce Safevîler
dağılmıştır.
*Akkoyunlu hükümdarı Sultan Rüstam’in ölmesiyle başlayan kargaşa döneminde
*Safevîler, çocuk yaşta olan İsmail’in etrafında toplanıp, Akkoyunlu tahtında hak
iddia etmişlerdir.
*Onlar Anadolu’da bulunan birçok Türkmen kabilesini de yanlarına alarak, Karabağ
ve Şirvan’ın bir kısmını ele geçirmiştir.
*Azerbaycan üzerine yürümüş ve Akkoyunlu hükümdarını yenmişlerdir.
*Tebriz’e dönen İsmail b. Haydar’ı, 1501’de şah ilan edip Safevî devletini
kurmuşlardır.
İSMAİL B. HAYDAR (ŞAH İSMAİL) 1501-1524
*Şah İsmail, çevresindeki beylik ve devletlerle savaşıp bazılarını hakimiyeti altına aldı.
*Tebriz’de on iki imam adına hutbe okuttu ve adına para bastırdı.
*1503’te Akkoyunluları mağlup edip Şiraz’ı ele geçirdi.
*Kazerûn, Yezd ve İsfahan’ı alarak kendi mezhebini kabul etmeyen pek çok kişiyi
öldürttü.
*Fikirlerini Anadolu içlerinde ve Osmanlı topraklarında da yaymaya girişince II.
*Bayezid heyet göndererek fikirlerinden vazgeçmesini ve Sünnîlere karşı uyguladığı
zulmü durdurmasını istedi.
*Bunun üzerine o, Osmanlılara bağlılığını bildirdi.
*Fakat Sünnîlere karşı yürüttüğü baskı politikalarını sürdürdü.
*1505’te Kazvin’de Halidîleri topluca katlettirdi.

*1507’de Dulkadiroğullarına bağlı Erciş, Ahlat, Bitlis ve Elbistan’ı alıp onbinlerce
Sünnî Müslümanı öldürttü.
*1509’da Bağdat’ı alarak Sünnî alimlerinden pek çoğunun türbelerini yıktırıp çok
sayıda Sünnî Müslümanı kılıçtan geçirtti.
*Sonra Huzistan’ı aldı.
*1509’da Özbek hükümdarı Muhammed Şeybanî’yi yenerek Horasan’ı ele geçirdi.
*Muhammed Şeybanî’nin kesik başını zaferinin göstergesi olarak II. Bayezid’e
gönderdi.
*Ardından Mâverâünnehir üzerine yürüdü.
*Şah İsmail, derviş kılığında pek çok taraftarını komşu ülkelere ve Osmanlı
topraklarına gönderip isyan ve karışıklıklar çıkarttı.
*Osmanlı kuvvetlerini, üst üste bozguna uğrattı ve Kütahya’yı tahrip etti.
*Anadolu’daki isyanlar üzerine, II. Bayezid, Safevîlere bağlananların İran’a gitmelerini
yasakladı ve bir kısmını Rumeli’ye sürdü.
*Osmanlılara karşı Mısır Memlük Sultanı Kansu Gavri ile anlaştı.
*Osmanlı tahtına geçen Yavuz Selim, Şah İsmail’in Osmanlı Devleti için içten ve
dıştan büyük bir tehlike arz etmeye başladığını görerek Anadolu’daki Safevî
taraftarlarına karşı takibata girişti.
*Şah İsmail 1514’te Çaldıran’da yapılan savaşta mağlup oldu ve kaçtı.
*Bu sırada Özbekler, Horasan’ı tekrar ele geçirdiler.
*İsmail 1524’te öldü ve arkasında Şiîlik temelinde oluşmuş bir devlet bıraktı.
Yerine henüz on yaşında olan büyük oğlu Tahmasb geçti.
ŞAH TAHMASB (1524)
*Bir süre iç karışıklıklarla uğraştı.
*Ordusu 1548’de Tebriz üzerine yürüyen Osmanlılara yenildi.
*Şah Tahmasb, hükümet merkezini Tebriz’den Kazvin’e nakletti.
“*Tezkire” adıyla bilinen kendi hal tercümesini yazdı.
*1576’da veliaht tayini konusunda Kızılbaş reisleri arasında çıkan anlaşmazlık
sebebiyle zehirlenerek öldürüldü. Yerine oğlu II. İsmail geçti.
II. İSMAİL
*Sünnîlere karşı daha ılımlı bir siyaset takip etti.
*Bazı Kızılbaş reislerini ve diğer şehzadeleri ortadan kaldırdı.
*Kimi Sünnî âlimleri sarayına aldı.
*Osmanlılarla antlaşma yaptı.
*Devlet kademelerinde bulunan Kızılbaşları azledip yerlerine, kendine tâbi, fakat
tecrübesiz kimseleri getirdi.
*Muhalefetin güçlenmesine sebep olan bu tutumu sebebiyle 1577’de zehirlenerek
öldürüldü. Yerine kardeşi Muhammed geçti.
MUHAMMED
Muhammed dö
neminde Safevîler Osmanlı sultanı III. Murad’a yenilerek Tiflis ve
*Şirvan bölgelerini kaybettiler.

 1586’da Şah Hamza öldürüldükten sonra 1588’de tahta Şah Abbas geçti.
Şah Abbas döneminde Özbekler Herat’ı zapt ederken Osmanlılar Gence ve Nihavend’i
ele geçirdi.
*Şah Abbas Osmanlılarla anlaşmak istedi.
 1590’da İstanbul’da yapılan anlaşmayla;
*Safevî topraklarında sahabenin bir kısmı ve halifelere hakaretten vazgeçilmesi,
*Sünnî Müslümanlara karşı kötü muameleye son verilmesi kararlaştırıldı.
*Azerbaycan, Şirvan, Gürcistan, Karabağ ve Lûristan’ın bir kısmı Osmanlılarda
kaldı.
*Bu anlaşmadan sonra Şah Abbas Devlet merkezini Kazvin’den İsfahan’a nakletti.
“Şahsevenler” adı verilen yeni bir ordu kurdu.
*Avrupa devletleriyle ilişkilerini geliştirdi.
*Güçlenince Osmanlılara yönelerek kaybettiği yerleri geri almaya girişti.
*Basra Körfezindeki adaları Portekizlilerden aldı. 1628’de öldü.
ŞAH SAM
*Abbas’ın torunu Şah Sam, Özbekler ve Osmanlılar ile gerilim siyaseti izledi.
*Van bölgesini almak isteyince IV. Murad Revan Seferine çıktı.
*Ardından Bağdat’a yürüyüp burayı kesin olarak Osmanlı hakimiyetine aldı.
II. TAHMASB 1722
 Avşar Türklerinden olan Safevî kumandanı Nadir, Afganlıları ülkeden attı ve 1722’de
*II. Tahmasb’ı Safevî tahtına çıkardı.
*Fakat memlekette iç karışıklıklar baş gösterdi. Sünnîlere zulüm ve kıyım hareketleri
artınca Osmanlıların Erzurum valisi 1723’te Tiflis bölgesini ele geçirdi.
*Zor durumda kalan II. Tahmasb, ülkeye giren Afganlılara karşı Rusları yardıma
çağırdı.
*Rus Çarı Deli Petro, bazı toprakların Rusya’ya verilmesi Karşılığı, Afganlıları
İran’dan çıkarmayı kabul etti.
*Osmanlı orduları, 1723’te Kirmanşah eyaletinin merkezi olan Sine’yi, 1724’te
Tebriz’i aldı.
*1724’te, İstanbul’da yapılan bir toplantıda, İran topraklarının, Rusya ile Osmanlı
Devleti arasında paylaşılması kararlaştırıldı.
*Şah II. Tahmasb’ın Fransa aracılığıyla, bu antlaşmayı kabul etmeyeceğini ilan etmesi
üzerine 1724’te Osmanlılar, Lûristan, Hemedan ve Nihavend’i zaptettiler.
*II. Tahmasb zamanında iktidar esasen, Nadir Şah’taydı.
*1731’de kendisiyle rekabete girişen II. Tahmasb’ı tahttan indirerek yerine küçük
yaştaki oğlu III. Abbas’ı çıkardı.
*III. Abbas 1736’da ölünce Nadir Şah yönetime tamamen el koyarak Safevî hanedanına
son verdi.
8.2.2. AVŞARLAR (1736-1795)

NADİR ŞAH
*Devletin başına geçen ve aslen Sünnî olan Nadir Şah, İran’da daha mutedil bir yol
izledi.
*Sünnî mezhebine ağırlık vermeye cesaret edemedi.
*Caferîlik mezhebini güçlendirdi ve bunun beşinci mezhep olarak tanınması için
*İstanbul’a başvurdu, ancak olumlu sonuç alamadı.
*Tiflis ve Revan’ı Osmanlılardan aldı.
*Türkistan’da topraklarını genişletti.
*Osmanlılar ile Kasr-ı Şirin antlaşması yaptı.
*Böylece İran- Osmanlı sınırının günümüze kadar süren temelini attı.
*1739’da Hindistan üzerine yürüyerek Bâbürlüler iktidarını zayıflattı.
*İngilizlerin hakimiyet kurmasına zemin hazırladı.
*1747’de öldürülünce yerine sırasıyla; Ali Kulu, İbrahim ve Şahruh tahta
geçtiler,fakat etkili olamadılar ve hanedan 1795’te son buldu.
8.2.3. KAÇARLAR (1779-1925)
KAÇAR AĞA MUHAMMED HAN
*Avşarlardan sonra Kaçar Ağa Muhammed Han 1779’da şahlığını ilan etti.
*Başkenti Tahran’a taşıdı.
 Onun 1797’de öldürülmesinin ardından tahta yedi Kaçar şahı geçti.
*Onlar özellikle Rusya ile mücadele ettiler.
*Onlar 1925’te tahtı Fars kökenli Pehlevîler hanedanına bıraktılar.
*Böylece İran’da Türk hakimiyeti siyasi olarak sona erdi.


ÜNİTE 9- İDİL (VOLGA) BULGAR HANLIĞI VE DOĞU AVRUPADA KURULAN
TÜRK- İSLAM DEVLETLERİ


*Türklerin Avrupa’ya gelişi Batı Hunları zamanından başlamaktadır.
*Türk boylarının önemli bir kısmı Doğu Avrupa ve Karadeniz’in kuzeyinde varlıklarını
sürdürmüşlerdir.
*Hazar Türkleri de uzun süre bölgede hakimiyet kurmuşlardır.
*Özellikle İdil (Volga) nehri boylarındaki Türkler İslami dönemde siyasi hayatta öne
çıkmışlardır.
 Türk tarihinde, İslâmiyeti X.Yüzyılın ilk çeyreğinde devlet düzeyinde ilk kabul edilen İdil
Bulgar Türk Hanlığı olmuştur.
9.1. İDİL (VOLGA) BULGAR HANLIĞI (VII-XV. Yüzyıl )
630 da Kurt (Kuvrat) tarafından kurulmuştur.
*İdil (Volga) nehrinin orta havzasında kurulmuştur.
*Tarihte İslâmiyet’i resmî din olarak kabul eden bağımsız ilk Türk İslam devletidir.
*En uzun ömürlü Türk devletlerinden biridir.
*Bulgarların en eski ataları, Ogur (Uğur) adıyla anılan Batı Türk boylarının bağlı olduğu
kitlelerdir.
*Ogur Türkleri boyları, Batı Hun Devleti zamanında (374-469) Karadeniz’in kuzeyinde Batı Hun
*Devleti’ne bağlı olarak yaşıyorlardı.
*Boylar bu bölgedeki Ogur boylarıyla karışarak Bulgar adını aldılar.
*Yedinci yüzyılın son çeyreğinde Batı Göktürk Devleti’nin hâkimiyeti altına giren Bulgarlar bu
devletin yıkılmasından (630) sonra başbuğları Kurt (Kuvrat) idaresinde Büyük Bulgar
Devleti’ni kurdular.
*Bu devlet kurucusu Kurt’un 665’te ölümünden sonra Hazar Hakanlığı’nın saldırıları sonucu
yıkılmıştır.
Bugün Kafkasya’nın kuzeyinde yaşayan Bulgarlar’ın onların devamı olduğu bilinmektedir.
TUNA BULGAR DEVLETİ
*Kurt un oğlu Asparuh, Balkanlar’ı ele geçirerek 681’de Tuna Bulgar Devleti’ni kurdu.
*Tuna Bulgar Devleti Yaklaşık iki yüzyıl Türk karakterini korumuştur.
*Tuna Bulgar Devleti, zamanla Slav nüfusunun içinde eriyerek hem Slavlaştı hem de
Hıristiyanlığın etkisine girdi.
*864’te hükümdarları Boris (Pars) Han’ın Hıristiyanlığı resmen kabul etmesinden sonra
tamamen Türk özelliğini yitirdi.
*Otuz-Ogurlar’ın dâhil olduğu Bulgar grubu kuzeye doğru, yani bugünkü Kazan
bölgesine çekilerek İdil Bulgarlarını oluşturdu.
*Otuz-Ogurlar, Fin-Ogur kavimlerini itaat altına aldılar.
*Kazan bölgesi III. yüzyılda Hunlardan itibaren çeşitli Türk göçlerine sahne olmuştur.
*V. yüzyılda Batı Sibirya’dan gelen Sabar Türkleri de yine bu bölgeye yerleşmişlerdi.
*Son zamanlarda yapılan araştırmalarda İdil Bulgarlarına yakın alanlarda Macarların da
bulunduğu tespit edilmiştir.
ORTA İDİL BÖLGESİ
*Otuz-Ogur Bulgarlarının yerleşmiştir.
*Orta İdil iklim ve tabii zenginlikler açısından çok elverişli bir bölgeydi.
*Kama ırmağının kollarından Şuşma ve Zey havzaları ve kuzey kısmı geniş ormanlarla kaplıydı.
*Nehirlerde balık bol olduğu için su ürünleri ülkeye ayrı bir zenginlik getiriyordu.
*Arazi düz ve verimliydi.
*gelmişti.
*Deniz taşımacılığı sayesinde Hârizm, Türkistan, Çin, İran ve Kafkasya’ya bağlanmaktaydı.
*Kısa zamanda yerleşik hayata geçmişlerdir.
*Tarım yaygındı.
*Komşuları : Başkırt (Başkurt), batı da Burtas kavmi, Hazar Hakanlığı güney ve Doğu Slavları
*Bölgenin yerli ahalisi Fin-Ogur kavimleri kısa zamanda İdil Bulgar kültürünün etkisine
girerek Türkleşti.
*Hunlar ve Sabarlar zamanında bölgede başlayan Türkleşme süreci VIII. yüzyılın başlarında
*İdil Bulgarlan’nın gelmesiyle tamamlandı.
*İdil Bulgarları, Hârizm ve İran’dan ticaret yapmak için ülkeye gelen müslüman tüccarların
faaliyetleri sonucu Müslüman olmaya başladılar.
Halife Muktedir-Billâh’a elçi gönderen Almış Han, İslâmiyet’i kabul etmek arzusunda
olduğunu belirterek ülkesine din adamları gönderilmesini istedi.
*Bunun üzerine halife, Sevsen (Sûsen) er-Ressî başkanlığındaki bir heyeti Bulgar ülkesine
yolladı. Meşhur seyyah İbn Fadlân’ın danışman ve kâtip olarak bulunuyordu.
*İdil Bulgar Devleti bu tarihten sonra İslâm dininin Doğu Avrupa’daki temsilcisi oldu.
*Abbasî halifesi ve Bulgar hanı adına sikkeler basıldı camiler ve saraylar inşa edildi, kadılık
müessesesi kuruldu.
*Hazar Hakanlığı’nın siyasî üstünlüğünü kabul İdil Bulgarları, Hazar hakanlığının zayıflaması
neticesinde 965 yılında tam olarak bağımsızlıklarını kazandılar.
*İdil Bulgar ülkesi 964 ve 985 yılında iki defa Kiev Rus Knezliği’nin istilâsına uğramıştır.
*Hazar Hakanlığı’nın zayıflaması, İdil şehrinin önemini azalttı.
*XI. yüzyıldan itibaren kuzeydeki kürk ticareti yüzünden İdil Bulgarları ile Ruslar arasında uzun
süreli mücadeleler oldu.
*Batu Han, 1236’da İdil Bulgarları’nın üzerine sefere çıkarak ülkeyi baştanbaşa yakıp yıktı.
*Bulgar şehri de aynı akıbete uğradı ve ahalisinin çoğu öldürüldü.
*İdil Bulgarları, Moğol istilâsından sonra kurulan Altın Ordu Devleti zamanında yarı bağımlı da
olsa siyasî varlıklarını devam ettirdiler.
*Kazan civarında toplanan Kuman-Kıpçak- Bulgar karışımı Türkler Kazan Hanlığı’nın ahalisini
oluşturdu.
*Altın Ordu hanlarından Uluğ Muhammed 1437’de Kazan Hanlığı’nı kurmuştur.
*Böylece İdil Bulgar Hanlığı halkıyla birlikte tarihe karışmış oldu.

*İdil Bulgar Hanlığı nın beş buçuk asır kadar devam etmesinin en önemli sebebi,
*Yerleştikleri bölgenin Orta Asya’dan Orta Avrupa’ya doğru yapılan bütün Türk akınlarından
uzak kalmasıdır.
*İdil Bulgar Devleti’nde ziraat, ticaret, avcılık, hayvancılık, arıcılık ve zanaatkârlık iktisadî
hayatın temel unsurlarıydı.
*Kumaş, seramik gibi maddeleri İslâm ülkelerinden ithal etmekteydiler.
*Özellikle dericilik zanaatı çok gelişmişti,
*“Bulgar gönü” adı verilen işlenmiş deri çok meşhurdu.
*Şehirlerin ve köylerin çoğu orman ya da nehir kenarında kurulmuştu.
*İdil Bulgarları sulama kanallarını kireçten imal etmişler,
*Suyun tarlalara dağıtımını ise ağaç oluklarla sağlamışlardır.
*Bu usul daha sonra Ruslar tarafından kendi ülkelerinde uygulanmıştır.
*Bulgar şehrinde 1953 yılında yapılan kazılarda XIII ve XIV. yüzyıllara ait çok sayıda demir filizi
eritme ocağına rastlanmıştır.
*İbn Fadlân’ın Seyahatname’si, İdil Bulgar Devleti’yle ilgili en eski yazılı bilgileri ihtiva
etmektedir.
*İdil Bulgarlarının bugünkü Çuvaşların ataları olduğu kabul edilmektedir.
9.2. ALTIN ORDU HANLIĞI (1241-1502)
*1241’de Cengiz Han’ın torunu Batu Han tarafından Deşt-i Kıpçak (Kıpçak Bozkırı)’ta kuruldu.
*Başlangıçta bir Moğol devleti iken kısa bir sürede Türkleşerek bir Türk-İslam hanlığına
dönüştü.
Orda(u): Moğolcada otağ demektir.
*Batu Han’ın ak otağının üstü altın yaldızlı olduğu için Altın Ordu veya Ak Ordu denmiştir.
*1256’de Batu Han’ın ölmesi üzerine yerine geçen iki oğlu aynı yıl içinde ölünce,küçük kardeşi
Berke Han (1256-1266) tahta çıktı.
BERKE HAN (1256-1266)
*Altın Ordu halkının büyük çoğunluğunu, X. yüzyıldan itibaren müslüman olan çeşitli Türk
boyları meydana getiriyordu.
*Berke Han’ın Müslümanlığı kabul etmesiyle Altın Ordu Devleti de hızla İslamlaştı.
*Berke Han, kendi adına para bastırarak Karakurum’la ilişkisini kesip bağımsızlığını ilan etti.
*Yenisaray şehrini kurarak başkent yaptı.
ÖZBEK HAN (1313-1342)
*Berke Han’dan sonra bazı hanlar tahta çıktıysa da 1313’te Özbek Han iktidara geldi.
*Gelişi Altın Ordu tarihinde bir dönüm noktası oldu.
*Dindar bir şahsiyet olan Özbek Han, Altın Ordu’yu hem İslamlaştırdı hem de tamamen
Türkleştirdi.
*Özbek Han, Saray şehrini, yaptırdığı medrese ve cami gibi kurumlarla önemli bir kültür ve din
merkezi haline getirdi.
*1342’de ölen Özbek Han’ın yerine önce oğlu Tini Bey, ondan bir yıl sonra da diğer oğlu Cani
Bey geçti.
TİNİ BEY ( 1342 )
CANİ BEY (1343 1357 )

*Cani Bey, Altın Ordu Devleti’nin son büyük hükümdarı sayılır.
*O, İlhanlılara son verdi ve Tebriz’i tamamen ele geçirdi.
*1357 de vefat etti.
*1360-1380 yılları arası yaşanan kargaşada 14 han tahta çıktı.
*Nihayet, 1380’de başa geçen Toktamış,duruma hakim oldu.
*1395’deki Terek Savaşı’nda Timur galip geldi.
*Altın Ordu’yu fiilen çökerterek devletin başına, Kutluk Han’ı getirdi.
 Parçalanma sürecine giren Altın Ordu topraklarında kurulan hanlıklar:
Kazan Hanlığı (1437-1552), Kasım Hanlığı (1445-1681), Astrahan Hanlığı (1466-1556),
Sibir Hanlığı (1480-1598) ve Kırım Hanlığı (1430-1738) kuruldu.

Altın Ordu’nun son hanı Şeyh Ahmed’in öldürülmesiyle 1502’de bu devlet tarihe karıştı.
9.3. KAZAN HANLIĞI (1437-1552)
*1437-1556 yıllan arasında Karadeniz’in kuzeyinde İdil-Ural bölgesinde hüküm süren bir Türk
devletidir.
*Kazan Hanlığı, İdil (Volga) nehrinin orta mecrasında eski İdil Bulgar Devleti sahası üzerinde
kurulmuştur.
*Kazan Hanlığı’nın sınırları yaklaşık olarak bugün Rusya Federasyonu’na bağlı bir çok vilayeti
kapsamaktadır.
ULUĞ MUHAMMED (1437-1445)
*Kazan Hanlığının kurucusu; Altın Ordu hanlarından Uluğ Muhammed dir.
*Teşkilatçı,tedbirli ve cesur bir idareciydi.
Moskova Knezliği’ni 1439-1445 yılları arasında Kazan Hanlığı’na tabi kıldı.
*Bu çerçevede Rusları yıllık vergiye bağladı.
*Oka Nehri sahillerinin şehzade Kasım’a yurt olarak verilmesini kabul ettirdi.
MAHMUD HAN (1449-1462)
*Kazanlılar sulh, huzur ve refah içinde yaşadılar.
*1462’de vefatıyla, oğulları Halil (1462-1467) ve İbrahim (1467-1479) sırayla han oldular.

HALİL (1462-1467)
İBRAHİM (1467-1479)

*İbrahim Han döneminde taht mücadeleleri yaşandı.
*Taht mücadelelerini fırsat bilen III. İvan, 1480’de Türk hakimiyetinden ayrılarak,
bağımsızlığını ilan etti.
*İlk “Çar” ünvanlı Moskova Knezi olan IV. (Korkunç) İvan, Hristiyan Avrupa’dan silah ve asker
de alarak 1552 yazında Kazan Hanlığı’na son verdi.
9.4. KASIM HANLIĞI (1445-1681)
*Altın Ordu’nun parçalanmasından sonra Moskova yakınındaki Oka Irmağı’nın kuzey
kıyısında hüküm sürmüş bir Türk hanlığıdır.
*Rusların çeşitli bölgelere düzenledikleri seferlere, Kasım Hanları da iştirak ettiler.
*Gittikçe zayıflayıp benliğini kaybeden Kasım Hanlığı 1681 yılında tamamen ortadan
kaldırıldı.
9.5. ASTRAHAN HANLIĞI (1466-1556)
*Astrahan Hanlığı, İtil Nehri’nin Hazar Denizi’ne döküldüğü yerde, Astrahan (Hacı Tahran)
şehrinde 1466’da kurulmuştur.
*Osmanlı tarih literatüründe Astrahanlar veya Ejderhanlar olarak anılır.
*Bu hanlığı Altın Ordu’nun dağılma sürecinde Küçük Muhammed’in torunu, Mahmud oğlu
Kasım kurmuştur.
*Hanlığın halkının kahir ekseriyeti Kıpçak Türklerinden oluşuyordu.
*Çok önemli bir ticaret yolu üzerinde bulunması ve zenginliği yüzünden Astrahan, komşu
devletler ile göçebe kabilelerin daimi hücumlarına maruz kalmıştır.
*Bu nedenle iç istikrarını sağlayamayan hanlık, güçlü ve devamlı bir varlık gösterememiştir.
*Rus Çarı IV. İvan,Kazan’ı aldıktan sonra kuvvetlerini göndererek Astrahan Hanlığı’na son
vermiştir.
 Ruslar’ın Astarhan’a kadar inmeleri,
 Orta Asya müslümanlarının Hazar’ın kuzeyinden İstanbul ile münasebetlerini kesmiş
 Hac için Mekke’ye gitmelerini tamamen imkânsız hale getirmişti.
*Don ve Volga nehirlerini bir kanalla birleştirme ve Ruslar’ı Astarhan’dan çıkarma kararı alındı.
*II. Selim zamanında Kefe Beyi Kasım Bey bu işle görevlendirildi.
*Osmanlı hükümeti iki nehir arasındaki bölgenin kanal açmak için elverişsiz olduğu kanaatine
vardı.
9.6. SİBİR HANLIĞI (1480-1598)
*Altın Ordu’nun dağılması sırasında kurulan Sibir (Sibirya) Hanlığı’nın toprakları,bugünkü
*Moğolistan’ın kuzeyinden Sibirya’ya kadar uzanıyordu.
*Devlet merkezi Tura (günümüzdeki Tümen) şehriydi.
*Halkın çoğu, Kıpçak, Kırgız ve Yakut Türklerinden oluşuyordu.
*İlk hükümdarı, Mamık oğlu Taybuga’dır.
*Küçüm ve kardeşi Muhammed Kul uzun süre bugünkü Ukrayna halkının esasını oluşturan
*Kossaklar (Kazaçiler/Rus Kazakları) ile mücadele etmek zorunda kaldılar.
*Ruslar,1598’de Sibir Hanlığı’na son verebildiler.
9.7. KIRIM HANLIĞI (1441-1783)
*Cengiz’in torunlarından Hacı Giray’ın Şirin kabilesinin yardımıyla XV. yüzyılda kuzey
*Karadeniz kıyısındaki Kırım Yarımadasında kurduğu bir Türk devletidir.
*Bağımsızlığını ilan eden Hacı Giray, hak iddia ettiği Altın Ordu tahtını ele geçirmek için çalıştı.
*Cenevizlileri Kefe’den atmak için Osmanlı sultanı Fatih ile işbirliği yaptı.
*Osmanlılar ile Kırım Hanlığı XVIII. yüzyılın sonuna kadar askeri, siyasi, ekonomik ve kültürel
alanlarda işbirliği yaptılar.
*Mehmed Giray, Kazan Hanlığı ile işbirliği içinde 1521’de Rusları haraca bağladı.
*Ruslar bu haracı, Deli Petro (1682-1725) zamanına kadar ödediler.
*Sahip Giray (1521-1551) ve Devlet Giray (1551-1577) devrinde Ruslara karşı başarılı
mücadeleler verildi.
*II. Gazi Giray Han ülkede birlik ve beraberliği tesis ederek, Osmanlılara sadakatini arz etti.
*II. Gazi Giray Han , Osmanlı-Avusturya savaşlarında büyük başarılar kazandı .
Boğdan Beyi’nin itaat altına alınmasını sağladı.
*Kırım Hanları daima Osmanlıların yanında yer almıştır.
 1683 Viyana kuşatması sırasında, Murat Giray, Leh kuvvetlerini durdurma görevini yerine
getirmeyerek bozguna sebep oldu.
 Ruslar, Karlofça Antlaşması (1699) ile Azak Kalesini alıp Kırım’a ödedikleri yıllık vergiyi
kestiler.
*1736’da Hanlığın merkezi Bahçesaray’ı yağma ve tahrip ettiler.
*Küçük kaynarca Antlaşması ile Kırım,Osmanlı himayesinden çıkartılıp, siyasi ve mülki idare
bakımından bağımsız hale getirildi.







ÜNİTE 10- ANADOLU BEYLİKLERİ DÖNEMİ
(İLHANLI HAKİMİYETİ’NİN ARDINDAN KURULAN BEYLİKLER )


10.1. KARAMANOĞULLARI (1256-1474)
*Yaklaşık 220 yıl kadar yaşamıştır.
*Karamanoğulları, karaman, Konya, Niğde, İçel ve Alanya’ya kadar uzanan coğrafyada hüküm
sürmüşlerdir.
*Oğuzların Afşar boyuna mensuptular.
*Karamanoğulları Avşar Türklerinden olan Nure Sofi’nin oğlu Karaman Bey tarafından
1256’da Ermenek’te kurulmuştur.
*Karamanoğlu Beyliği, Moğollar ve Selçuklular’a karşı mücadele etmişlerdir.
*Karamanoğlu Mehmet Bey, Selçuklulara isyan eden Hatıroğlu ve Şehzade Cimri ile iş birliği
yapmıştır.
*Karamanoğlu Mehmet Bey, Konya yı Selçukluların elinden almıştır.
*Osmanlılara karşı mücadele etmiştir.
*Karamanoğulları Beyliği, Osmanlıların kuruluş dönemindeki en güçlü rakibi konumundaydı.
*İlk Osmanlı-Karaman mücadelesi Alaaddin Ali Bey zamanında başlamış (1361) ve 1473
yılında Fatih tarafından kesin olarak itaat altına alınmasına kadar fasılalarla sürmüştür.
*Karamanoğulları kendilerini Selçuklular’ın mirasçısı olarak görmekteydiler.
*Osmanlılara karşı Timur, Memlûklular ve Bizans ile iş birliği yapmışlardır.
*Karamanoğlu Mehmet Bey in Özellikle Anadolu’nun Türkleşmesine ve Türk kültürünün
gelişmesinde büyük hizmetleri olmuştur.
*Mehmet Bey, Farsça konuşan devlet adamlarına ve Moğollara tepkisini göstermek için,
*13 Mayıs 1277 de Türkçeyi resmî dil ilân etmiştir.
*Mehmed Bey şu kararla Türkçeyi resmi dil olarak ilan etmiştir: “Bu günden sonra, divanda,
dergahta, mecliste ve meydanda Türkçe’den başka dil kullanılmayacak.”
10.2.GERMİYANOĞULLARI (1300-1429)
*Germiyanoğulları önceleri Malatya civarında iken, I. Alaaddin Keykubad zamanında
*Kütahya havalisine göç etmişlerdir.
*Selçukluların zayıflamasından sonra Anadolu Selçukluları döneminde Kütahya merkez olmak
üzere Kula, Simav ve Denizli çevresinde Germiyan Beyliği hüküm sürmüştür.
*Germiyanoğulları, I. Yakup Bey zamanında sınırlarını Ege’ye kadar genişletmişlerdir.
*Bizans’ı vergiye bağlamışlardır.
*Germiyan Beyleri, Osmanlılarla da yakın ilişki kurmuşlardır.
*Kurulan iyi ilişkiler I. Murad’ın Kosova’da şehit düşmesinden sonra bozulmuş ve Germiyan
aşiretinin reisi II.Yakup Bey yürürlükte olan anlaşmayı tanımamıştır.
*Bunun üzerine Yıldırım Bayezid 1390 yılında kayın pederini hapsederek ülkesini topraklarına
katmıştır.

*Osmanlıların Ankara Savaşı’nda yenilmesinden sonra Timur, diğer beylikler gibi,
*Germiyanoğulları beyliğini de tekrar canlandırmıştır (1402)
*II. Yakup Bey yeniden beyliğin başına geçtiyse de, yerine geçecek evlâdı olmadığından,
ülkesini Osmanlılara vasiyet etmiştir.
*Ölümünden sonra Germiyan Beyliği Osmanlılar tarafından ilhak edilmiştir. (1429)
10.3. SARUHANOĞULLARI (1300-1410)
*Beylik adını aldığı Saruhan Bey tarafından kurulmuştur.
*Saruhan Bey Germiyanoğulları komutanlarından birisiydi.
*Beyliğin Merkezi Manisa dır.
*Beyliğin sınırları Menemen, Foça ve Kemalpaşa havalisiydi.
*Saruhanoğulları Beyliği’nin siyasal varlığına Yıldırım Bayezid son vermiştir. (1390)
*Bu beyliğin merkezi olan Manisa, Osmanlı şehzadeleri için sancak yapılmıştır.
*Çelebi Mehmet kesin olarak Osmanlı devletine dahil etmiştir (1410).
10.4. AYDINOĞULLARI (1308-1426)
*Bu beylik Aydın oğlu Mehmet Bey tarafından kurulmuştur.
*Mehmet Bey, Germiyanoğulları ordusunda komutan (subaşı) idi.
*Beyliğin merkezi Birgi idi.
*Ayrıca Aydın, İzmir ve Manisa çevrelerine kadar hâkimiyetlerini genişletmişlerdir.
*Mehmet Bey’den sonra Gazi Umur Bey başa geçmiştir.
*Aydınoğulları iyi bir donanma gücüne de sahiptiler.
*Umur Bey, İzmir’i (1328) ele geçirmiş ve Ege adalarına donanmalar göndermiştir.
*Onun zamanında İzmir, güçlü bir Haçlı donanmasının işgaline uğramıştır.
*Umur Bey şehri tekrar almak için mücadele ettiyse de, savaşta şehit düştü (1347).
Yıldırım Bayezid, Beyliği Osmanlı hâkimiyetine aldı (1390).
*Nihai olarak bu beylik II. Murat tarafından kesin olarak Osmanlı hakimiyetine
alınmıştır.(1426).
10.5. KARESİOĞULLARI (1293—1359)
*Beyliği’nin kurucusu, Kalem Bey’in oğlu Karesi Bey‘dir.
*Karesi Bey’in soyu Melik Danişment Gazi’ye dayanır.
*Karesi Beyliği, Balıkesir ve Çanakkale civarına yerleşmiştir.
*Beylik, Selçuklular tarafından uc beyi olarak Bizans sınırına göndermişler ve bu bölgede
*Germiyanlılarla beraber fetihlere katılmışlardır.
*Karesi Bey’in oğulları Demirhan ve Yahşi Bey, beyliği Edremit ve Balıkesir olmak üzere iki kol
hâlinde yönetmişlerdir.
*Kısa ömürlü olan beylik Orhan Bey tarafından ortadan kaldırılmıştır (1359).
*Hacı İl Bey, Evrenos Bey gibi beyliğin ileri gelenleri Osmanlılara katılarak büyük hizmetlerde
bulunmuşlardır.

10.6. MENTEŞEOĞULLARI (1282-1424)
*Akdeniz bölgesinde yaşamış olan Menteşoğulları Muğla, Milas, Fethiye, Aydın ve Denizli
bölgelerinde hüküm sürmüştür.
*Muğla ve Aydın şehirlerinin fethedilmesinden sonra beylik kurulmuştur (1282).
*Bu bölgede yaşayan Türkmenler, Menteşe Bey isimli uc bey önderliğinde bölgeye hakim
olmuşlar ve siyasal varlıklarını sürdürmüşlerdir.
*1424 yılında Menteşeoğlu İlyas Bey’in ölümünden sonra Osmanlı yönetimine dahil edilmiştir.
*Fatih zamanında kesin olarak beyliğe son verildi (1451).
*Menteşeoğulları, Denizcilikte gelişme göstermiştir.
*Güney-Batı Anadolu’nun Türkleşmesinde önemli rol oynamışlardır.
10.7. HAMİTOĞULLARI (1280-1423)
*Adını Selçukluların batıdaki uc beyi olan Hamitoğlu İlyas Bey’den almıştır.
*Hamitoğulları,Antalya ve Göller Bölgesindeki Türkmen aşiretleriyle birlikte faaliyet
yürütmekteydi ve bu bölgeyi yurt edinmişti.
*Beyliğin asıl kurucusu İlyas Bey’in oğlu Dündar Bey’dir.
*Dündar Bey , Uluborlu ve Eğridir gibi yerleri ele geçirdikten sonra burayı merkez edinmiş ve
dedesi Hamit Bey’in adıyla anılan beyliği kurmuştur.
*Daha sonra beylik Antalya ve Eğridir şubeleri olmak üzere iki kola ayrılmıştır.
*Eğridir kolunun başına geçen Dündar Bey, İlhanlı hâkimiyetine girmiştir.
*Tekeoğulları adıyla da bilinen Antalya kolu ise, Yıldırım Bayezid tarafından ortadan
kaldırılmıştır (1391).
*Beylik, 1423’de kesin olarak Osmanlıların hâkimiyetine girmiştir.
10.8. SAHİBATAOĞULLARI (1288-1342)
*Beyliğin adın Türkiye Selçuklu veziri Sahib Ata’dan (Fahreddin Ali) gelmektedir.
*Afyonkarahisar ve çevresi ona iktâ olarak verilmişti.
*Beylik İbni Sahib’in (Nusretüddin Ahmet) ölümüyle Germiyanoğulları tarafından ilhak
edilmiştir (1342).
10.9. EŞREFOĞULLARI (1280-1326)
*Eşrefoğlu Süleyman Bey Selçukluların uc beylerindendir.
*Beyşehir ve Seydişehir bölgelerinde yaşamışlardır.
*Eşrefoğulları, Eşrefoğlu Süleyman Bey tarafından kurulduğu için bu isimle anılmıştır.
10.10. ALÂİYE BEYLERİ
*Alaiye,Alanya bölgesinde yaşayan Türkmenler tarafından oluşan bir beyliktir.
*Alaiye (Alanya) Anadolu Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubad tarafından 1223 yılında
alınmıştır.
*Alaiye 1293 yılında Karamanoğlu Mehmet Bey’in hakimiyetine alınmıştır.

*Şehir 1427 yılında Memlûklere satılmıştır.
*Alaiye beyliği, 1462 yılında Gedik Ahmet Paşa tarafından Osmanlı idaresine bağlanmıştır.
*Tersane ve limanıyla bilinen Alaiye şehri önemli bir ticaret merkezi konumundaydı.
10.11. CANİK BEYLİKLERİ
*Oğuzların Çepni boyu yerleşmiştir.
*Anadolu Selçuklularının dağılmasından sonra, ayrı ayrı ailelerden gelen beyler Canik
*Beylikleri adıyla bölgede hâkimiyetlerini sürdürmüşlerdir.
*Bayramoğulları, Kubadoğulları, Taşanoğulları,Taceddinoğulları bunlardan en önemlileridir.
*Canik bölgesi II. Murad devrinde kesin olarak Osmanlı hâkimiyetine girmiştir (1427).
10.12. TACEDDİNOĞULLARI (1378-1428)
*Beylik, Emir Taceddin tarafından Niksar’da kurulmuştur.
*Nüfuz alanının Bafra ve Ordu’ya kadar uzandığından söz edilmektedir.
*Nüfuzlu bir bey olduğu bilinen Emir Taceddin, ölümüne kadar bölgenin en güçlü devletini
kuran Kadı Burhaneddin ile mücadeleye girişmiştir (1387).
*Taceddinoğulları’nın son beyi Mahmut, ülkeyi Osmanlılara bırakmak zorunda kalmış,
böylece beylik tarihe karışmıştır (1428 ).
10.13. CANDAROĞULLARI (1292-1461)
*Beyliğin kurucusu Şemseddin Yaman Candar dır. Selçuklu Beylerindendir.
*İlhanlılara olan hizmetine karşılık Kastamonu ve çevresi kendisine verilmişti.
*Sinop kolunda İsfendiyar Bey bulunuyordu.
*Ankara Savaşı’ndan sonra Anadolu’daki beylikler daha serbest hareket alanı bulunca Çankırı,
*Samsun ve Bafra, bu beyliğe dahil edilmiştir.
*1461 yılında Fatih Sultan Mehmed Trabzon seferine çıktığı sırada bu beyliği de Osmanlı
hakimiyetine almıştır.
10.14. İLHANLI HÂKİMİYETİNİN ARDINDAN KURULAN TÜRK DEVLETLERİ
*İlhanlı devleti, Moğol Cengiz İmparatorluğunun dağılmasından sonra, İran’da kurulmuştur.
*1256-1344 yılları arasında yaklaşık bir asır kadar Anadolu toprakları da dahil olmak üzere
bölgedeki en güçlü siyasi otorite olarak varlığını sürdürdü.
*1335 yılında İlhanlı hükümdarı Ebu Said’in ölümünden sonra İlhanlıların Anadolu’daki
hakimiyeti zayıflayınca, burada Eretna Beyliği, Kadı Burhaneddin Devleti, Dulkadiroğulları,
*Ramazanoğulları, Akkoyunlular, Karakoyunlular ve Osmanlılar gibi devletler kurulmuştur.
 ERETNA VE KADI BURHANEDDİN DEVLETLERİ (1344-1398):
*Devletin kurucusu Eretna’nın aslen Uygur Türk’ü olduğu söylenir.
*İlhanlıların zayıflaması üzerine bu durumdan faydalanan Eretna Bey, Anadolu’nun orta
kesimlerinde hâkimiyetini kuvvetlendirerek bağımsızlığını ilân etti (1344).

*Devletin merkezi önce Sivas olarak seçilmişken sonra Kayseri olmuştur.
KADI BURHANEDDİN AHMET
*Eretna Devleti kurulduktan bir süre sonra zayıflamaya başlayınca, daha önce bu devlette
kadılık ve vezirlik yapmış olan Kadı Burhaneddin Ahmet, bu durumdan faydalanarak Sivas‘ta
tahta çıktı (1381).
*Kısa zamanda Niğde, Erzincan ve Canik (Orta Karadeniz) bölgelerini de hâkimiyeti altına
almayı başardı.
*Kadı Burhaneddin ,Oğuzların Salur boyundan dır.
*Özellikle, Osmanlılar’a karşı çetin bir mücadele vermesiyle tanınır.
10.15. DULKADİROĞULLARI (1337-1521)
*Dulkadiroğulları, Maraş ve Elbistan civarında ortaya kurulan Türkmen beyliğidir.
*Beyliğin kurucusu, Dulkadiroğlu Zeyneddin Karaca Bey dir.
*Yerine geçen oğlu Halil Bey zamanında Maraş, Malatya, Harput tarafları da ele geçirilerek
sınırlar genişletilmiştir.
*Dulkadiroğulları Osmanlılar ile Memlûkler arasında bir tampon görevi görmekteydi.
*Varlığını sürdürmek için bazen Osmanlı, bazen de Memlûk hâkimiyetini kabul etmişlerdi.
*XVI. yüzyılın başlarında başa geçen Alaüddevle Bozkurt, Akkoyunluların elinden Diyarbakır’ı
aldı.
*Ali Bey in Öldürülmesiyle birlikte Dulkadiroğulları Beyliği ortadan kaldırılmış oldu (1521).
 RAMAZANOĞULLARI (1378-1608):
*Beyliğe adını veren Ramazan Bey, Oğuzların Üçok koluna bağlı Yüreğir boyundandır.
*Ramazanoğulları, Adana merkez olmak üzere Çukurova bölgesinde kurulmuştur.
*Memlûk Sultanı Baybars tarafından Gazze-Antakya arasına yerleştirilen Türkmenler, daha
sonra Adana ve Payas bölgesini Ermenilerden almışlardı.
*1378 tarihinde Memlûklerin gönderdiği vali, Dulkadiroğlu Halil Bey tarafından öldürülünce,
*Ramazanoğulları Beyliği kurulmuş oldu.
*Ancak Memlûklerin gücünden çekindikleri için daha çok onların hâkimiyetini tanımışlardır.
*Yavuz Selim‘den itibaren Osmanlıların yanında yer almışlardır.
*1608’de son Ramazanoğlu Beyi Pir Mansur, görevden alınarak toprakları Osmanlı
*Beylerbeyiliğine dönüştürülmüştür.

COLOR="red"]10.16. ANADOLU BEYLİKLERİNDE KÜLTÜR VE MEDENİYET[/COLOR]
*Divriği Ulu Camii, Erzurum’daki Çifte minare veya Sivas’taki Gök Medrese gibi eserler bu
beylikler döneminden geriye kalan abidevi eserden sadece birkaçıdır.

10.17. ANADOLU BEYLİKLERİNDE YÖNETİM
*Anadolu’daki beylikler Selçuklu devlet yönetim biçimi ve Orta Asya Türk devlet geleneği
yönetim anlayışının bir uzantısı niteliğindedir.
*Selçuklu devletinde en üst düzey idareci olarak sultan bulunurdu.
*Sultan devletin mutlak hakimi ve yöneticisi konumundaydı.
*Güç ve yetkisi töre ve bazı kurumlarla sınırlandırılmıştı.
*Devlet aynı zamanda hükümdarın/sultanın mülkü niteliğindedir.
*Beylikler döneminde de bu anlayışın uzantılarını görmek mümkündür.
*Örneğin kurulan beylikler veya devletler daha çok hanedan mensuplarının mülkü niteliğinde
ortaya çıkmışlardır.
10.17. 1. TOPRAK YÖNETİMİ
*Anadolu Selçuklularında toprak devletin malı sayılırdı. İşleyiş bakımından;
1.Dirlik (ikta), 2. Vakıf 3. mülk diye üçe ayrılmıştı.
Moğol istilasından sonra dirlik sistemi bozulunca, ordunun da düzeni bozulmuştur.
Mülk arazisi: Üstün hizmet görenlere, sultanlar tarafından verilen arazidir.
Vakıf arazisi:Meydana getirilen hayır kurumlarının masraflarını karşılamak için ayrılan topraklardır.
10.17. 2. ORDU
*Anadolu Selçuklu ordusunun en önemli kısmını Türkmenler meydana getiriyordu.
*Sınır boylarında oturan Türkmenler, bulundukları yörelerin özelliğinden dolayı her an savaşa
hazır durumdaydılar.
*Ordu, millet esasına dayalı bir askeri hizmetten söz edilebilir.
*Beyliğin bireyleri aynı zamanda ordunun asli unsuru niteliğindedir.
10.17. 3. HUKUK
*Anadolu Selçuklu Devleti’nde davalara kadılar bakarlardı.
*Kadılar, emir-i dad denen adalet emirlerine bağlı idiler.
*Askerler arasındaki davalara askeri kadılar bakardı.
*Kadılar divana bağlı olmadıkları için siyasi ve idari etki altında değillerdi.
*Hukukun kaynağını örfi ve şerî hukuk kaideleri belirlemekteydi.
10.17. 4. SOSYAL VE EKONOMİK HAYAT
*Anadolu Selçuklularındaki sosyal gruplar arasında sağlam bir işbirliği ve uyum mevcuttu.
*Devleti yönetenlerin büyük yetkileri vardı, ancak hükümdar sorumsuz değildi.
*Halk, kanun önünde haklara sahipti.
*Halk, Gerektiği zaman en üst makamlara kadar çıkıp şikayetini yapabilirdi.
*Köylü hürdü ve devlet mülkü olan toprakları köylü işleyip vergisini verirdi.
*Ticaret yolları ve yolcuların güvenliği devlet kontrolündeydi.
*Tacirlerin malları ve canları devlet güvencesindeydi.
*Bu amaçla yolcuların dinlenmeleri için, kervansaraylar ve hanlar yapılmıştı.
*Konya, Ankara, Aksaray, Amasya, Tokat, Sivas,Antalya gibi şehirlerde birçok eser meydana
getirildi.
*Lonca teşkilatı kurulmuş ve iş hayatı denetim altına alınmıştır.
*Loncaların başlıca görevi:malın kalitesini yüksek tutmak, standart üretimi sağlamaktı.
*Lonca teşkilatına yalnız Müslümanlar girebilirdi.
*Bu sebeple ticaret zamanla Müslümanların eline geçti.
*Lonca başkanlarına ahi denirdi.
*Ahiler, ekonomik hayatta olduğu gibi siyasi alanda da etkindiler.
*Yardım amaçlı olarak kurulan imarethanelerde ihtiyaç sahiplerine yemek verildiği gibi, yollar,
köprüler ve çeşmeler yapılmıştır.
10.17. 4. DİN, DİL, FİKİR VE EDEBİYAT
*Anadolu’ya gelen Türkmenlerin çoğu İslâm’ı kabul etmiş kitlelerdi.
*Dolayısıyla Beylikler döneminde buradaki nüfusu büyük oranda Müslüman Türkler
oluşturuyordu.
*Şehirlerde oturan nüfusun çoğunu Hıristiyanlar oluşturuyordu.
Sultanların hoşgörüsünü bilen birçok mutasavvıf, edip, ilim ve fikir adamı Anadolu’ya
gelmiştir.
*Bu sayede oluşan mistik hava neticesinde Babailik, Bektaşilik ve Mevlevilik gibi tarikatlar
gelişmiştir.
İLİM VE FİKİR HAYATI:
*Anadolu’da ilk medrese Danişmendoğulları tarafından Niksar’da kurulmuştur.
*Daha sonradan ise birçok merkezde medreseler kurularak ilim ve fikir hayatında önemli bir
işlevsellik kazanmıştır.
*Anadolu Selçuklu Sultanı II. Kılıç Arslan ve oğlu Rüknettin Süleyman ilme büyük önem
vermişlerdir.
*Büyük felsefeci Sahabettin Sühreverdi Anadolu’ya gelip öğrenciler yetiştirmiştir.
*Keza ilim adamı ve mutasavvıflardan Necmettin İshak, Muhittin Arabi, Sadrettin Konevi,
*Mevlana Celaleddin Rumi, Necmuddin Daye, Kadı Burhanettin, Fahrettin Iraki anılan ilim ve
fikir adamlarından bir kaçıdır.

*Büyük mutasavvıf Mevlana Celaleddin Rumi, Hacı Bekteş-ı Velî ve Yunus Emre Anadolu’nun
*İslâmlaşması ve hoşgörü cennetine dönüşmesinde son derece derin izler bırakmışlardır.
*Anadolu beylikleri de ilme büyük ilgi göstermişlerdir.
*Kitaplar yazdırıp çeviriler yaptırdılar.
*Özellikle Germiyanoğulları, Aydınoğulları ve Candaroğulları bu konuda büyük gayret
göstermişlerdir.
DİL VE EDEBİYAT:
*Anadolu Selçuklularında ilmi eserler Arapça; edebi eserler ise Farsça yazılıyordu.
*Bu durum Türkçenin gelişmesini engelliyordu. Halk ise Türkçe konuşuyordu.
*Bu nedenle Anadolu’da biri halka hitabeden Halk Edebiyatı, diğeri büyük yerleşim
yerlerindeki seçkinlere hitap eden Divan Edebiyatı doğmuş gelişmiştir.
*Hatta bunun bir yansıması olarak Karamanoğlu Mehmet Bey Türkçe’yi resmi dil olarak kabul
etmiştir.
*Aşık Paşa, Garipname adlı eserinde, Arapçaya ve Farsçaya karşı Türk dilini savunmuştur.

*Arapça ve Farsçadan tercümeler yapılıp medreselerde okutulmuştur.
*Yunus Emre veya Süleyman Çelebi tarafından söylenen dini ve tasavvufi içerikli şiirler
özellikle Tekke şiirinin temelini oluşturmuştur.
*XIII. yüzyılda Şeyyad Hamza, Hoca Dehhani, XIV. yüzyılda Gülşehri, Nesimi ve Ahmedi Türkçe
yazıp söyleyen başlıca şairlerdir.
10.17.6. MİMARİ VE SANAT ESERLERİ
*Özellikle beylikler arası rekabet, sanat ve mimari eserlerde hayli özgün ve bir o kadar da
etkileyici sanat eserlerinin ortaya çıkmasını beraberinde getirmiştir.
*Örneğin Divriği Ulu Camii, türünün tek örneği olması bakımından dikkat çeker.
*Selçuklu camilerinin en belirgin özelliği, zengin süslemeli ve ahşap olmalarıdır.
*Konya’daki Alaaddin Camii ile Sahip Ata Camii de bu devrin önemli eserlerindendir.
*Anadolu Selçuklu medreseleri avlulu ve kubbeli olmak üzere iki tip halinde gelişmiştir.
*Erzurum’da Çifte Minareli Medrese, Sivas’ta Gök Medrese,
*Konya’da Karatay Medresesi, Kırşehir’de Cacabey Medresesi
bu dönemin ünlü medreseleridir.
*Ayrıca oymacılık, nakkaşlık, minyatür, hat, kakmacılık, halı ve kilim dokumacılığı gibi
sanatlar da gelişmiştir.
*Anadolu Selçukluları ölülerine büyük saygı gösterdiklerinden onlara anıt mezarlar
yapmışlardır. Bunlar;kümbetler ve türbeler olmak üzere ikiye ayrılır.
 Kümbetler: iki katlı olarak kesme taştan yapılırdı.
 Türbeler: Cami veya medreseye bitişik olarak oda şeklinde yapılırdı.
*Kayseri’de Döner Kümbet, Sivas’ta Güdük Minare, Amasya’da Torumtay Türbesi
bu dönemde yapılan eserlerden bazılarıdır.
*Sivil mimari alanı içerisine kervansaraylar, hanlar, hamamlar, köprüler, evler, çeşmeler gibi
eserler girmektedir.
*Kuzeyden güneye, doğudan batıya doğru uzanan ticaret yollan üzerinde kurulan
sultan hanları en çok XIII. yüzyılda yapılmıştır.
Örnek:Kayseri-Sivas yolu üzerinde Sultanhan, Antalya-Alanya arasında Alarahan bu dönemde
yapılan eserlerden bazılarıdır.

*Askeri mimari alanında kaleler, surlar ve tersaneler yapılmıştır.
*Saldırılardan korunmak için şehirlerin dışlarına surlar yaptırılmıştır.
*Ankara, Tokat, Kayseri kaleleri bu devrin önemli eserleridir.
__________________

~~~ Bilmediklerimi Ayaklarımın Altına Alsam Başım Göğe Ererdi ✒~




Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Konuyu değerlendir
Konuyu değerlendir:

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
İlk Dönem İslam Tarihi 7/8/9/10 Ünite Özetleri nurşen35 İlk Dönem İslam Tarihi 4 05 Aralık 2019 19:00
İslam Düşünce Tarihi 7/8/9/10. ünite Özetleri nurşen35 İslam Düşünce Tarihi 2 15 Nisan 2018 15:55
İslam Sanatları Tarihi 7/8/9/10. Ünite Özetleri nurşen35 İslam Sanat Tarihi 3 15 Nisan 2018 15:48
İslam Mezhepleri Tarihi Ünite Özetleri nurşen35 İslam Mezhepler Tarihi 6 13 Mart 2016 01:45
OMU İlitam İslam Tarihi 1.ünite çalışma soruları Mihrinaz SAMSUN OMÜ İlitam 3 12 Şubat 2015 16:13

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.