Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.KADIN AİLE ÇOCUK.::. > Kadın-Aile-Çocuk > İslamda Kadın ve Erkek

Konu Kimliği: Konu Sahibi melis,Açılış Tarihi:  04 Ağustos 2008 (21:19), Konuya Son Cevap : 20 Eylül 2009 (21:39). Konuya 4 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 04 Ağustos 2008, 21:19   Mesaj No:1
Medineweb Paylaşımcı Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:melis isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 2229
Üyelik T.: 11Haziran 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 364
Konular: 59
Beğenildi:6
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Erkeğin Hanımına Karşı Olan Vazifeleri ve Mesuliyetleri Nelerdir?

Erkeğin Hanımına Karşı Olan Vazifeleri ve Mesuliyetleri Nelerdir?

“Sizin kadınlarınızın üzerinde el-bette hakkınız vardır ve kadınlarını-zın da sizin üzerinizde elbette hakları vardır.” (Tirmizî, 1083, 3012)
Hamd Âlemlerin Rabbi olan ALLAH’a, salatu ve selam Onun Rasulü’ne, ehline, ashabına ve Kıyamet gününe kadar O’na ihsanla tabi olanların üzerlerine olsun. (Âmin.)
إِنَّ لَكُمْ عَلَى نِسَائِكُمْ حَقًّا وَلِنِسَائِكُمْ عَلَيْكُمْ حَقًّا
“Sizin kadınlarınızın üzerinde elbette hakkınız vardır ve kadınlarınızın da sizin üzerinizde elbette hakları vardır.” (Tirmizî, 1083, 3012)
Bundan önceki yazımızda kadının eşine karşı olan görevlerini görmüştük. Bu yazımızda erkeğin hanıma olan sorumlulukları ve görevleri üzerinde duracağız inşaALLAH. Ayette de görüldüğü üzere erkeklerin kadınlar üzerinde hakları olduğu gibi kadınında erkek üzerinde hakları vardır. Yani evlilik sadece kadının itaat etmesinden ibaret değildir.
Erkeğin görevleri hususunda genelde bilinen iki şey vardır. Bunlar: Evinin rızkını temin etmek, Hanımının zarurî ihtiyaçlarını karşılamaktır. Oysa erkeğin görevleri sadece bunlarla sınırlı değildir. Elbette bunlar yapılması zarurî olan yapılmadığı takdirde günaha girilebilecek hususlardır. Yalnız evliliği ayakta tutacak, güzel devam etmesini sağlayacak görevler vardır ve bunlar genelde erkek tarafından pek kabul edilmek istenilmeyen veya gereksiz gözüyle bakılan görevlerdir. Aslına bakılacak olursa, bu görevleri çoğu erkek bilmez dahi.
Bunların bir kaçına sıralayacak olursak;

1. Hanımına karşı iyi muamelede bulunması,


[B]2. Onun için temiz, güzel giyinip kokular sürünmesi,

3. Zamanın bir kısmını onunla geçirip, ilgilenmesi,
4. Onu İslâmî Kültürü ile en güzel şekilde eğitmesi,
5. Hanımının kendisine itaat etmesinin farz olduğunu bildiği halde, onun yapamayacağı veya istemediği şeyleri zorla yaptırmaması,
6. Anlayışlı ve güler yüzlü olmasıdır (vs.)
Erkek evin emiri ve yöneticisidir. Eve çıkan girenden haberdardır. Ailesini gözetler, korur ve ancak onun izni doğrultusunda hareket edilir. Emir sahibi erkek olduğu için evliliğin büyük sorumlulukları onun omuzlarındadır. Çünkü o evin yöneticisidir. Bir diğer deyişle evde sözü geçendir. Bu durumda ona büyük iş düşmektedir. Emir sahibi olduğu için ailesini İslâm’a göre eğitip bu istikamette yetiştirebilme gücüne sahiptir.
Bilindiği gibi erkek ve kadın arasındaki tek fark kadının duygusal, zayıf olması, erkeğinde dayanıklı ve güçlü olmasıdır. Bunun dışında yaratılış gereği aralarında bir farklılık yoktur. ALLAH Azze ve Celle erkeği kadının emiri olarak seçmiştir ve kadının da emirine itaat etmesini farz kıldı. İşte kadın ve erkek ALLAH’ın bu nizamına bağlandıkları sürece aile kurumunun yıkılması imkânsız olur. Yıkılmasının en büyük sebeplerinden biri kadının emirine itaat etmemesi olduğu gibi aynı zamanda erkeğinde kadının fıtratını (yaratılışını), yapısını anlamaması ve erkeğin yaratılışından farklı olduğunun bilincinde olmamasıdır.
ALLAH Azze ve Celle, Rasulü Aleyhi’s Salatu ve’s Selam vasıtasıyla kadınların nasıl varlıklar olduğunu tafsilâtlı bir şekilde açıklamıştır ki, erkek bunları öğrensin ve hanımına karşı davranışlarda dikkatli olsun. Bakın ALLAH Rasulü Aleyhi’s Salatu ve’s Selam kadınları fıtratını nasıl anlatıyor:
Ebu Hurayra RadiyALLAHu Anh’dan rivayetle ALLAH Rasulü Aleyhi’s Salatu ve’s Selam şöyle buyurdu:
فَإِنَّ الْمَرْأَةَ خُلِقَتْ مِنْ ضِلَعٍ وَإِنَّ أَعْوَجَ شَيْءٍ فِي الضِّلَعِ أَعْلَاهُ فَإِنْ ذَهَبْتَ تُقِيمُهُ كَسَرْتَهُ وَإِنْ تَرَكْتَهُ لَمْ يَزَلْ أَعْوَجَ فَاسْتَوْصُوا بِالنِّسَاءِ
“Zira kadın kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Kaburga kemiklerinin en eğri olanı en üstte olandır. Eğer sen onu düzeltmeye kalkışırsan onu kırarsın ve eğer sen onu olduğu gibi bırakırsan o öyle eğri kalır. Öyle ise kadınlara sürekli iyi tavsiyelerde bulunun.”(Buhari 3084, Müslim 2671)
إِنَّ الْمَرْأَةَ خُلِقَتْ مِنْ ضِلَعٍ لَنْ تَسْتَقِيمَ لَكَ عَلَى طَرِيقَةٍ فَإِنِ اسْتَمْتَعْتَ بِهَا اسْتَمْتَعْتَ بِهَا وَبِهَا عِوَجٌ وَإِنْ ذَهَبْتَ تُقِيمُهَا كَسَرْتَهَا وَكَسْرُهَا طَلَاقُهَا
“Şüphesiz kadın, kaburga kemiğinden yaratılmıştır; bir yol üzerinde onu kendin için tamamen düzeltemezsin. Eğer ondan yararlanmayı becerebilirsen yararlanırsın; Hâlbuki onda eğrilik vardır. Eğer onu düzeltme yoluna girersen kırarsın; onun kırılması boşanmasıdır.” (Muslim, 2670)
Bu ve bunlara benzer birçok hadiste kadının yaratılışı açıklanmıştır. Kadın hamile olur, doğum sancısı çeker ve çocuğunu yetiştirir. Bu yüzden ALLAH Subhanehû ve Teâlâ kadını çok duygusal ve merhametli yaratmıştır. Böylece hiç bıkmadan, usanmadan hamile kalabilsin ve her şeye rağmen çocuklarını sabırla yetiştirebilsin. Kadınlar duygusal ve merhametli oldukları için her şeye çok çabuk kırılır ve üzülürler. Bir olay karşısında hemen duygularına kapılırlar ve çoğu zaman aklı devreden çıkartıp duyguları ile hareket ederler. Bu yüzden erkek evlenmeden önce kadının nasıl bir varlık olduğunu iyi araştırmalı ki kale sağlam ayakta kalabilsin.
ALLAH’ın Rasulü Aleyhi’s Salatu ve’s Selam;
خَيْرُكُمْ خَيْرُكُمْ لِأَهْلِهِ وَأَنَا خَيْرُكُمْ لِأَهْلِي
“Sizin en hayırlınız, ailesi için en hayırlı olanınızdır ve ben ailem için aranızda en hayırlı kişiyim.” (Tirmizi, İbni Mace) diye buyurdu.
Nasıl ki insanlar hiç tanımadıkları birileriyle temasta bulunduklarında onlarla yakınlık kurmak ve güvenlerini kazanmak için tatlı dille ve güler yüzle yaklaşırlar, onları kırmamak ve kötü söz söylemek için çok dikkatli olurlar aynı şekilde hanımlarına karşıda böyle olmalıdırlar. Onun yakınlığını ve güvenini kazanmak için bunu yapmak zorundadır. Hatta hanımına dışarıdaki insanlara ilgilendiğinden daha çok ilgilenmelidir. Çünkü kadın erkeğin hayat arkadaşıdır. Ömür boyu onunla hayatını sürdürecek kişidir. Onu kaybettiği an bir daha kazanma imkânı olmayabilir.
Öyle insanlar vardır ki, dışarıda herkese karşı hoşgörülü, sakin, yumuşak ve naziktirler ama eve gelince bambaşka insan olurlar. Maskeleri düşer dünyanın en kaba, en asık suratlı ve en müsamahasız biri olur çıkarlar. İşte bu hal ehline karşı hayırsız olmanın tipik örneğidir.
ALLAH Azze ve Celle Nisa Sûresi’nde:
وَعَاشِرُوهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ
Siz onlarla (kadınlarla) muaşarede (ilişkilerde) maruf üzere bulunun. (en-Nisa 19) diye emretmiştir. İslâm âlimleri kadınlara iyi davrananların değerli kişiler, kötü davrananların ise adi kimseler olduğunu ortaya koymuşlardır ve erkeğin evinde çocuk gibi fakat dışarıda erkek gibi davranması gerektiği hususunda sağlam ölçü vermişlerdir.
Ebu Hurayra RadiyALLAHu Anh’dan rivayet edilen bir Hadiste ALLAH’ın Rasulü Aleyhi’s Salatu ve’s Selamşöyle buyuruyor:
لَا يَفْرَكُ مُؤْمِنٌ مُؤْمِنَةً إِنْ كَرِهَ مِنْهَا خُلُقًا رَضِيَ مِنْهَا آخَرَ
“İnanan bir erkek, inanan bir kadını iğrenç bulmasın; Çünkü onun bir huyundan hoşlanmazsa başka bir huyundan hoşlanabilir.” (Müslim, 2672; Ahmed b. Hanbel, 8013)
Hiç bir insan mükemmel olamaz. Mükemmellik yalnızca ALLAH Azze ve Celle’ye mahsustur. Ve insanlar kusurlu, hata yapabilen varlıklar olarak yaratılmıştır. Her insanın kusurları olabileceği gibi elbet kadınların da kusurları ve hataları olur. Evlenecek olan erkek dört dörtlük ve hatasız bir kadın arayışına çıkarsa öyle bir kadın bulamayacağı gibi hayatı boyunca evlenemeyecektir. ‘Kusursuz dost arayan dostsuz kalır’ atasözü yerinde bir tespittir. Bu yüzden kadınların kusurlarını çoğu zaman görmemezlikten gelinip ALLAH Rasulü Aleyhi’s Salatu ve’s Selam’ında buyurduğu üzere onun iyi huylarını hatırlanması gerekli.
Örneğin:

- Eşim istediğim gibi becerikli değil ama evimi temiz tutar ve güzel yemek yapar
- Biraz hırçın ama namuslu ve iffetini koruyan kadındır.
- Veya çokta güzel bir kadın değil ama ben eve geldiğimle tatlı dili ve güler yüzüyle tüm yorgunluğumu giderir… gibi iyi huylarını hatırlamalıdır.
Elbette ki kadında değişebilecek huylar varsa erkek en güzel üslubuyla onu değiştirmeye çalışmalıdır. Eğer söz konusu (yaratılış gereği) değiştirilemeyecek huylarsa, bunlar üzerinde durmamalıdır. Örneğin kadınların çabuk kırılmaları ve üzülmeleri yaratılış gereğidir. Erkek bunun üzerinde ne kadar uğraşsa da kadındaki bu huyu değiştiremez. Bunun üzerinde fazla durmayıp bu hususta sabırlı olması gereklidir. Ve bu sabrın mükafatını da ALLAH Azze ve Celle katında alacağını unutmamalıdır.
ALLAH Rasulü Aleyhi’s Salatu ve’s Selam Veda Haccı’nda erkeklere şu öğütlerde bulundu:
أَلَا وَاسْتَوْصُوا بِالنِّسَاءِ خَيْرًا فَإِنَّمَا هُنَّ عَوَانٌ عِنْدَكُمْ لَيْسَ تَمْلِكُونَ مِنْهُنَّ شَيْئًا غَيْرَ ذَلِكَ إِلَّا أَنْ يَأْتِينَ بِفَاحِشَةٍ مُبَيِّنَةٍ فَإِنْ فَعَلْنَ فَاهْجُرُوهُنَّ فِي الْمَضَاجِعِ وَاضْرِبُوهُنَّ ضَرْبًا غَيْرَ مُبَرِّحٍ فَإِنْ أَطَعْنَكُمْ فَلَا تَبْغُوا عَلَيْهِنَّ سَبِيلًا
“Dikkat! Kadınlar ile hayır tavsiyede bulunun; onlar sizin yardımcılarınızdır. Onun dışında onlardan bir şeye malik değilsiniz. Ancak apaçık seçik bir fahişelik (çirkinlik) getirmeleri bunun dışındadır. Eğer böyle bir davranışta bulunurlarsa onları yataklarında yalnız bırakın ve zarar vermeyecek ölçüde dövün. Bunun sonucunda eğer size itaat ederlerse artık onlar üzerine başka yollar arama girişiminde bulunmayın. (Tirmizî, 1083, 3012)
Genelde erkekler kadının bir hatasını veya kusurunu gördüklerinde şiddette başvururlar. Akıl almaz bir şekilde döverler. Evet, ALLAH Rasulü Aleyhi’s Salatu ve’s Selamşayet ahlaksızlık yaparlarsa, itaat etmezlerse onları dövün diyor. Yalnız dikkat edilmesi ve anlaşılması gereken çok önemli bir mesele vardır ki oda dayağın son yöntem olmasıdır. Ve dayağın ölçüsünü de ALLAH Rasulü Aleyhi’s Salatu ve’s Selambelirlemiştir. Kadın, kocasına baş kaldırır itaat etmezse erkeğin yapacağı ilk iş ona nasihat ve öğüt vermesidir. Bunu yaparken de kızmadan, bağırmadan ve en güzel üslupla uyarmasıdır. Eğer kadın itaatsizliğe devam ederlerse ikinci yöntem devreye geçer ki buda bir müddet yatağını terk etmesidir. Bununla da terbiye edilmezlerse işte o vakit üçüncü kademe olan dayak gelir. Dayağın ölçüsü de onların canını acıtmayacak şekildedir. Ve asla yüze vurulmamasıdır ki ne olursa olsun yüze vurmak caiz değildir. Bunu hemen bir ayetle delillendirelim:
وَاللاَّتِي تَخَافُونَ نُشُوزَهُنَّ فَعِظُوهُنَّ وَاهْجُرُوهُنَّ فِي الْمَضَاجِعِ وَاضْرِبُوهُنَّ فَإِنْ أَطَعْنَكُمْ فَلاَ تَبْغُواْ عَلَيْهِنَّ سَبِيلاً
Baş kaldırmalarından korktuğunuz kadınlara öğüt verin. Onları yatakta yalnız bırakın ve dövün. Eğer size itaat ederlerse, onların aleyhine başka bir yol aramayın. (en-Nisa 34)
Görüldüğü üzere ALLAH Azze ve Celle kadınların ıslah edilmesi için hafiften ağıra doğru üç kademeli bir yol tavsiye etmiştir. Dayak son kademe olduğu halde günümüz erkekleri ilk başvurdukları yöntem olmuştur. Burada yanlışlık yaptıkları gibi dayağın ölçüsünü de kaçırmaktadırlar. Bırakın yüze vurmayı ellerine o an ne geçerse onunla büyük bir şiddet uygularlar. Oysaki ALLAH Rasulü Aleyhi’s Salatu ve’s Selamhiç bir zaman hanımlarını dövmemiştir. Hatta bir defasında Hz. Aişe onu sinirlendirdiğinde;
“Ya Aişe! VALLAHi eğer ALLAH’a bu konuda hesap vermeyeceğimi bilsem şu elimdeki kürdanla döverdim seni!” demişti. SubhanALLAH. Bunda gerçekten büyük bir ders çıkartılmalı. Kadının bir kusuru görüldüğünde onu dövmek yiğitlik, erkeklik değildir!..
Yüze vurmanın caiz olmadığını belirtmiştir. Bunu da şu hadisle delillendirelim:
Muaviye İbni Hayde RadiyALLAHu Anh ALLAH Rasulü Aleyhi’s Salatu ve’s Selam’ın yanına gelerek: ‘Ya RasulALLAH! Kadınlarımızın bizim üzerimizdeki hakkı nedir?’ diye sorduğunda, ALLAH’ın Habibi şöyle buyurdu:
أَنْ تُطْعِمَهَا إِذَا طَعِمْتَ وَتَكْسُوَهَا إِذَا اكْتَسَيْتَ أَوِ اكْتَسَبْتَ وَلَا تَضْرِبِ الْوَجْهَ وَلَا تُقَبِّحْ وَلَا تَهْجُرْ إِلَّا فِي الْبَيْتِ
“Yediğin zaman onu yedirmen, giydiğin zaman kazancına göre onu da giydirmen, dövdüğünde yüzüne vurmaman, ona çirkin söz söylememen, ev hariç onu yalnız başına savmamandır.” (Ebû Davûd, 1830)
Ve yine ALLAH Rasulü:
يَعْمِدُ أَحدُكُمْ فَيَجْلِدُ امْرَأَتَهُ جَلْدَ الْعَبْدِ فَلَعَلَّهُ يُضَاجِعُهَا مِنْ آخِرِ يَوْمِهِ،
“Sizden biriniz karısını köleyi döver gibi dövmeye kalkışıyor? Belki de o akşam onunla aynı yatakta yatacaktır.” (Buhari, Tirmizi)
ALLAH’ın Rasulü Aleyhi’s Salatu ve’s Selam burada kadınları dövmekten men ederken aynı zamanda belkide aynı gece cinsel beraberliği olabileceği eşini nasıl dövebilir diye hayretini belirtmektedir.
Sahabi kadınlardan bazıları ALLAH Rasulü Aleyhi’s Salatu ve’s Selam’ın yanına gelerek kocalarının onları dövdüklerine dair şikâyette bulundular. Bunun üzerine ALLAH Rasulü Aleyhi’s Salatu ve’s Selamşöyle buyurdu:
“Birçok kadın Muhammed ailesine gelerek kocalarını şikâyet ediyorlar. Kadınlarını döven o kimseler, sizin hayırlınız değildir.” (Ebu Davud, İbni Mace)
Peki Hayırlı bir erkek evinde nasıl olmalıdır?
Öncelikle eğitici bir koca olmalıdır. Hanımına İslâm’ı öğretmek için tüm çabasını harcamalı ve bunun için ona zaman ayırmalıdır. Koca hanımını nasıl yetiştirirse, hanımı da onun çocuklarını öyle yetiştirir. Duyduğu, okuduğu, yeni öğrendiği faydalı bilgileri hanımıyla paylaşmalı.
Hanımına duyduğu özlemi ve sevgiyi her zaman dile getirmelidir. ‘Ona her zaman sevgi sözcüklerinde bulunursam şımarır’ diye düşünülmemeli. Kadın duygusal bir varlıktır sevgi sözcükleri de duygularına hitap eder. Aynı zamanda aralarındaki soğukluğu da giderir. Hanımı için bir şey yapmayı veya almayı düşündüğünde bunu yapamasa da en azından düşündüğünü dile getirmelidir. Erkeğin düşündüğünü bilmesi dahi kadını mutlu eder.
Zaman zaman şakalar yapmalı, mizahi konulara yer vermelidir. Evin içinde samimi bir hava meydana getirmelidir. ALLAH’ın Rasulü Aleyhi’s Salatu ve’s Selam Hz. Aişe ile koşu yarışları yapardı. Her defasında Hz. Aişe O’nu geçerdi. Fakat bir dönem kilo aldığı için Rasulullah Aleyhi’s Salatu ve’s Selamonu geçmişti ve ‘Bu, o yarışın rövanşıdır’ diye saka yapmıştır. (Ebu Davud, Cihad 61)
Arada bir hanımını dışarıya çıkarmalıdır. Eğer gidebilecekleri ailevi yerler yoksa dahi en azından kabristan ziyaretleri yapılabilir. Böylece hem hanımıyla zaman geçirmiş olur hem de hanımına ve kendisine ölümü hatırlatacak güzel bir davranışta bulunmuş olur.
Hanımını hayırlı yarışlara teşvik edebilir. Örneğin belirli bir tarihe kadar kitap okuma, ayet veya hadis ezberleme, Kur’an’ı Kerimi hatim etme gibi…
Nasıl ki kadının, kocasına karşı süslenmesi gerekiyorsa, erkeğinde hanımına karşı süslenmesi gereklidir. Zira Rasulullah Aleyhi’s Salatu ve’s Selamsöyle buyuruyor:
“Elbisenizi yıkayınız. Saçınızı düzeltiniz. Dişlerinizi misvaklayınız. Tertemiz olmaya ve güzelleşmeye çalışınız. Zira İsrailoğulları böyle yapmadığı için kadınları zinaya düştüler.”
İbni Abbas dedi ki; “Karım benim için süslendiği gibi ben de onun için süslenirim. Ondaki haklarımın tamamını almak istemiyorum ki o da bendeki haklarını tamamıyla benden istemesin. Çünkü yüce ALLAH şöyle buyurmuştur:
وَلَهُنَّ مِثْلُ الَّذِي عَلَيْهِنَّ بِالْمَعْرُوفِ وَلِلرِّجَالِ عَلَيْهِنَّ دَرَجَةٌ
Onların (kadınların) maruf üzere mesuliyetlerine göre (kocalarında) hakları da vardır. Erkeklerin de onların (kadınların) üzerinde bir derece (üstünlüğü) vardır. (el-Bakara 228)
Kadın kocasını ihmal ettiği ve süsüne dikkat etmediği zaman erkeğin gözü dışarıya kayabilir. Yukarıda zikrettiğimiz hadisteki gibi bu kadın içinde geçerlidir. Eğer erkek hanımını ihmal eder, ilgi göstermezse karşısına hep taranmamış saç, dağınık sakalla çıkar, kokular sürünmezse -bunu yazmakta zorluk çekiyorum ama- kadının da gözü dışarıya kayabilir. Eşinden göremediği ilgiyi bir başka erkekte görürse zinaya düşmese dahi gönlü kayabilir. Erkekler hanımına süslenme hususuna pek önem vermezler. Oysaki bu o kadar önemli bir konudur ki kadının boşanma istemesine veya en azından bunu düşünmesine dahi sebebiyet verebilir. Tamda bununla ilgili bir kısas okuyalım:
Halife Hz. Ömer RadiyALLAHu Anh yanına üstü başı tozlu, dağınık saçlı bir adam girdi. Yanında karısı da vardı. Kadın Hz. Ömer’e hitaben:
“Ey Mü’minlerin Emiri! Beni bu adamdan kurtar.” dedi. Hz. Ömer kadının, kocasından hoşlanmadığını boşanmak istediğini anladı. Sonrada adamdan hamama gitmesini, tıraş olmasını ve tırnaklarını kesmesini istedi. Adam da dışarı çıktı ve kendisinden istenilen şeyleri yaparak tekrar döndü. Hz. Ömer ona, karısının yakınına gelmesini emretti. Adam yaklaştı. Fakat öylesine değişmişti ki kadın, onu tanımakta güçlük çekti ve boşanma davasından vazgeçti. Hz. Ömer’de:
“Hanımlarınız için işte böyle yapın/süslenin. ALLAH’a andolsun ki, siz onların sizin için süslenmelerinden nasıl hoşlanıyorsanız, onlarda sizin kendileri için süslenmenizden hoşlanırlar!” diye buyurdu.
Ashaptan Abdullah b. Ömer RadiyALLAHu Anh bir gün bir kaç arkadaşı ile beraber Hz. Aişe RadiyALLAHu Anha’yı gittiler ve Rasulullah Aleyhi’s Salatu ve’s Selam’dan gördüğü şeylerin en ilginç olanı kendilerine haber vermesini istediler. Bunun üzerine Hz. Aişe RadiyALLAHu Anha, uzun bir müddet ağladıktan ve derin bir ah çektikten sonra buyurdu ki:
“O’nun hangi işi, hangi hareketi vardı ki hikmetli olmasın. Evet, O’nun her işi ilginç idi. Bir gece bana geldi, yatağıma girdi, hatta cildini cildime değdirdi. Sonrada buyurdu ki:
“Ya Aişe! Bu gece Rabbime ibadet etmek için bana izin verir misin?” diye sordu. Bende:

“Ya Rasulullah! Ben senin yanımda olmanı da severim, ibadet etmeni de severim. Her hususta emrine hazırım. Benim tarafımdan izinlisin.” Dedim. Kalktı ve ibadetini etmeye başladı.”
Görüldüğü üzere ALLAH’ın Rasulü Aleyhi’s Salatu ve’s Selamdahi, üstelik ibadet için hanımından nezaket gereği müsaade istemiştir ki, kadınlar nezaketten hoşlanırlar.Erkek nezakette bulunduğunda bu durumda hayır diyecek bir kadın yoktur. Kadın çok duygusal bir varlık olduğu için çabucak yola gelebilir. Ama burada erkeğin yaklaşımı çok önemlidir. Erkek kadının hassas olduğunu göz önünde bulundurmalı ve yaklaşımını doğru yapmalıdır.
Erkek hanımına iyi davrandığında, arada bir hanımının fikirlerini alıp onun istediği istikamette hareket ettiğinde toplumda hemen ona kılıbık damgası vurulur. Bu damga çoğu erkeğin zoruna gittiği için yaptığı güzel davranışlardan vazgeçer. Oysa erkeğin yapması gereken insanların sözlerinden etkilenmeden Yalnızca ALLAH Rasulü Aleyhi’s Salatu ve’s Selam’ı kendisine örnek almasıdır. Unutulmamalı ki her konuda önderimiz ALLAH Rasulü’dür ve ALLAH Rasulü Aleyhi’s Salatu ve’s Selam’ı önder alan herkese de örnek olur.
Değerli Kardeşlerim!
Bazı huzursuzlukların kaynağı olup ta önemsemeyip göz ardı edilen ve ardından da huzursuzluğa neden olan bu hususlara değinmek istedim. Bu yüzden belki de haddim olmayarak sizlere bu konuyu hazırlamak istedim. Ve yine haddim olmayarak sizlere bir kaç nasihatte bulunmak istiyorum. Dilerim bu nasihatlere kulak verir hanımlarınıza karşı davranışlarınızda merhametli olursunuz.
ALLAH Azze ve Celle Buyuruyor:
رُحَمَاء بَيْنَهُمْ
Onlar (Mü’minler), kendi aralarında merhametlidirler. (el-Fetih 29)
Dışarıda işlerinizin yolunda gitmemesi veya bazı insanların tutumlarından ötürü sinirlenmiş olabilirsiniz lakin bunu eşlerinize yansıtmayın veya acısını onlardan çıkarmayın. Çünkü onların bu konuda bir kabahatleri yoktur. Onların herhangi bir davranışına öfkelendiğinizde de öfkenizi yenin.
ALLAH’ın Rasulü Aleyhi’s Salatu ve’s Selambuyuruyor:
إنما الشديد الذي يملك نفسه عند الغضب
“Hakiki pehlivan, öfkelendiğinde öfkesine sahip olandır.”
Hanımlarınıza ilk evlendiğiniz gün gibi ilgilenin onlara zaman ayırmayı ihmal etmeyin. Yuvanızda sadık bir eş ve şefkatli bir aile reisi olun. Hanımınızın ve çocuklarınızın eğitimiyle yakından ilgilenin. Unutmayın ki onlar bir başkasına değil size emanet edildiler ve siz onlardan sorumlusunuz. Sorumluluğunuzu unutursanız bu hususta ALLAH Azze ve Celle’ye hesap vermek zorunda kalırsınız.
Eşlerinizi evinizde elbiselerinizi yıkayan, yemeğinizi pişiren hizmetçi gözüyle bakmayın. Unutmayın ki onlar sosyal ve kültürel konularda sizin hayat arkadaşınız, dostunuzdur. Evinizde tek sırdaşınızdır. Dostunuzla iyi bir hayat geçirmek sizin elinizde… Onlara ne kadar iyi muamelede bulunursanız onlarda size o kadar hayırlı kadınlar olur ve itaatte kusur etmezler.
Eve geldiğinizde her ne kadar günün stressi ve yorgunluğu üzerinizde olsa da bunları yansıtmamaya çalışın ve dinlenmek için onlardan müsaade isteyin ki durumunuzu anlayıp anlayış göstersinler. Kadınların en yakını olan eşleriyle paylaşacakları çok şeyler olur. Yaşadıkları her şeyi en tafsilâtlarıyla anlatmak isterler. Bazen bunları dinlemek her ne kadar sıkıcıda olsa gözlerinin içine bakarak sabırla dinleyin. Konuşmalarına, fikirlerine ve esprilerine ilgi gösterin. Fırsat buldukça her vesileyle iltifatta bulunun. Eğer hataları veya kusurları varsa ‘sen zaten hep böylesin’ demek yerine onlardaki hatayı düzeltmeye çalışın ve kusurlarını asla yüzüne vurmayın. Karşıdaki kim olursa olsun kusurlarını yanlış bir üslupla yüzüne vurmak caiz değildir. Velev ki başkalarının yanında yaptıkları hatayı anlatmayın. Uyarmak ve nasihat etmek için onlarla Yalnız kalmayı bekleyin ama mutlaka uyarın. ‘Eşim her defasında aynı hatayı yapıyor ama sabrediyorum’ diye düşünmeniz tamamen sizin hatanızdır. Çünkü onlara nasihat etmediğiniz ve yanlışlarını anlatmadığınız sürece onlar bunları bilmeyecektir ve her defasında aynı yanlışı tekrar edeceklerdir.
Ev işlerini yapmak her ne kadar kadının görevi olsa da bu konuda yardımcı olun. Unutmayın ki, ALLAH’ın Rasulü Aleyhi’s Salatu ve’s Selam dahi ev işlerinde hanımlarına yardımcı idi. Kadınlar eşlerinden her zaman ilgi beklerler. İlgi göstermek günün 24 saati yanında olmak demek değildir. Onlara ayıracak hiç zamanınız olmasa dahi dışarıda açacağınız bir telefon dahi onları mutlu edecektir. Asıl mesela eşinize ilgili olduğunuzu hissettirmelisiniz ve kadın bunu hissettiği zaman ‘benimle hiç ilgilenmiyorsun’ diye şikâyette bulunmaz. Ama kadın bu şikâyette bulunuyorsa bu konuda ihmalleriniz var demektir.
Otoriter olun. Yönetim iplerini asla kadına bırakmayın. İpler kadının eline geçti mi o aile, aile olmaktan çıkar.
Erkek evin reisi, ailenin koruyucusu ve direğidir. Bundan dolayı erkek ailenin düzeninden geçiminden ve istikbalinden birinci derecede sorumludur. Onun yeri ailenin kalkanı ve yöneticisidir. Bu görev onun fıtratında mevcuttur ve bunu güzellikle uygulama yeterliliğine sahip olması kaçınılmazdır. Eşinin güvenini ve sevgisini kazanmış bir erkeğin ailesini güzellikle yönetmesi, eşinin onu sevmesi, gözleriyle her zaman arar olmasının temelinde de erkeğin aile içerisindeki aktif oluşunun rolü büyüktür. Bu denli ailesini her yönüyle saran bir erkeğin karşısında eşi duyarsız kalmaz ve gözlerinden ne demek istediğini anlayacak konuma gelir.
Hülasa: Hayırlı bir koca, ALLAHu Teâlâ’nın çizmiş olduğu hudutları koruyan, eşinin kendisine ALLAH Azze ve Celle’nin vermiş bir emanet olduğu bilincinde olarak ona ihsanla davranan, İslâm kültürünü kendisine düstur edinerek bunu ilk halka olarak ailesinde yaşayan ve onu sevip korumasını bilen cehennem azabından ehlini koruyan kişidir.
يَاأَيُّهَا الَّذِينَ ءَامَنُوا قُوا أَنْفُسَكُمْ وَأَهْلِيكُمْ نَارًا وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ
Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi ateşten koruyun. Zira onun yakıtı insanlar ve taşlardır. (et-Tahrim 6)
Yazacak ve anlatacak daha çok şey var. Ama burada bitirip gelecek sayıda ‘Eşlerin ALLAH’ın davasında birbirlerine destekçi olmaları’ konusunda görüşmek dileğiyle…
Ve’l-Hamdulillahi-Rabbil-Alemin… alıntıdır..........
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi melis 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Güzel bir hikaye... Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler melis 0 2163 01 Ocak 2009 14:34
Filistinli Küçük Kızın İsrail i Lanetleyen... Videolar/Slaytlar Mihrinaz 6 2227 28 Aralık 2008 14:20
Ruhumun hicran damlaları... Şiirler ve Şairler Mihrinaz 25 12264 26 Aralık 2008 11:58
^^İsTaNbuL^^ Şiirler ve Şairler Mihrinaz 19 6802 18 Aralık 2008 13:21
--BeSMeLe-- Allah(c.c) Mihrinaz 14 7972 18 Aralık 2008 12:50

Alt 13 Nisan 2009, 22:16   Mesaj No:2
Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:47
Mesaj: 4.081
Konular: 315
Beğenildi:48
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Standart Evlilikte erkeğin yapması gerekenler

Erkeğin otuz vazifesi
11-26-2005

Erkeğin kadına karşı vazifelerini İslam kitabları uzun uzun yazmaktadır Biz, buraya uygun, kısa ve faideli olduğunu görerek, Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretlerinin
(ölümü: 1195: Siirt, Tillo), Marifetname kitabında olanı aynen aşağıda bildiriyoruz:
Ey aziz! Erkeğin hanımıyla görüşmesinde, otuz şeyi yapması lazımdır:
1- Ona karşı her zaman, güzel huylu olmalıdır
2- Ona karşı her zaman, yumuşak davranmalıdır
3- Eve gelince hanıma selam vermeli (yani selamün aleyküm demeli) ve nasılsın? diye hatırını sormalıdır
4- Onu tenhada neşeli görünce, saçlarını tutup okşamalı, gülerek bus etmeli ve sarılmalıdır
5- Tenhada üzüntülü görünce, onu çok sevdiğini, acıdığını söyleyip, halini sormalı, tatlı şeyler söylemelidir
6- Yapamayacağı şeyleri bile, söz vererek gönlünü almalıdır Çünkü o, evinde kapalı, başkalarından ümitsiz ve yalnız kendisine alışmış olan dostu, dert
ortağı, ekmek vericisi, kendini neş'elendiricisi, çocuklarının yetiştiricisi ve ihtiyaçlarını gidericisidir
7- Çocukları terbiyede; ona yardım etmelidir Çünkü, bebek, anasına gece-gündüz ağlayıp, hiç rahat vermez Onu insafsızca üzen bir alacaklıdır O halde,
ona imdat edene, Allahü teâlâ yardım eder
8- Hanımına, memlekette adet olan elbisenin, çamaşırın en kıymetlisini giydermelidir Ev içinde, her istediği güzel şeyleri giydirmelidir Sokağa çıkarken,
bunları da örtmeli, yabancıya göstermemelidir
9- İyi şeyler yedirmelidir Zengin ise, helal olan herşeyi almalıdır Ona geniş, kullanışlı, sıhhi ve İslam hanımına yakışan elbise ve nefis ta'am te'min
etmeyi, kendine borç bilmelidir
Nafakasını sıkmamalı, israf da etmemelidir Ailenin nafakasına verilen paranın sevabı, sadaka sevabından daha çoktur Peygamberimiz "sallallahü aleyhi
ve sellem" buyurdu ki: “Gaza için sarfedilen, köle azad etmek için, fakire sadaka vermek için ve evindekilerin nafakası için sarfedilen altınların en üstünü
ve sevabı çok olanı, evin nafakasına verilen altının sevabıdır”
Hiç olmazsa haftada bir kere tatlı yedirmelidir Yemeği yalnız yememelidir, çoluk - çocukla yemek sevabtır En mühim şey, nafakayı, helalden kazanıp, helalden
yedirmektir
10- Hanımını hiç dövmemelidr Dünya işlerindeki kusuru için, acı, sert söylememelidir Kadınların kalbleri ince, nazik ve akılları farklı olduğundan, birbirlerine
haset edenleri çoktur Bu bakımdan, bilhassa yeni evliler, uyanık olmalı, ana, kızkardeş ve başka kadınların, hanımını çekiştirmelerine aldanmamalı, böyle
şeyler söylemesine fırsat vermemelidir Böyle sözlere uyarak, hanımsini incitmekten çok çekinmelidir
Anası, kızkardeşleri için hanımının söylediklerine karşı da uynık olmalı Anaya eziyyet olunmasına hiçbir suretle göz yummamalıdır Anasına, kendisi, hanımı
ve çocukları, herhalükârda saygı göstermelidir Ana-babaya, kayınvalide ve kayınpedere hürmet, hizmet edilmesi birinci vazife olmalıdır Büyüklerin rızasını,
duasını almağa çalışmalı, hayır dualarını büyük kazanç bilmelidir
11- Allahü teâlâ'nın emirlerini yapmak hususunda olan kusuru için, bir günden çok dargın durmamalıdır
12- Hanımının huysuzluklarını, yumuşak karşılamalıdır Çünkü, kadınlar, eğri kaburga kemiğinden yaratılmıştır Akılları ve dinleri erkeklerden azdır Erkeğe
emanet olunmuşlardır Gülerek tatlılıkla geçinmek için alınmışlardır
13- Hanımının ahlakında bir değişiklik görürse, kabahati kendinde bulup, ben iyi olsaydım, o da böyle olmazdı, diye düşünmelidir Evliyadan birinin hanımı,
huysuz idi Buna hep sabreder, soranlara derdi ki, eğer onu başarsam, ona sabredemiyen biri alır da, ikisinin birden felakete düşmelerinden korkarım Büyükler
buyurmuş ki, bir kimse ailesinin huysuzluğuna sabrederse, altı şey ziyandan kurtulur: Çocuk dayaktan, tabak-bardak kırılmaktan, ahırdakiler dövülmekten,
kedi sövülmekten, misafir gücendirilmekten, elbise yırtılmaktan kurtulur
14- Hanımı kızınca, susmalıdır Böylece kadın, pişman olup, özür dilemeğe başlar Çünkü, o zayıftır Susunca mağlup olur
15- Hanımının iyiliği çoğalıp, her işi seve seve yapınca, ona dua etmeli ve Allahü teâlâ'ya şükür etmelidir Çünkü uygun bir kadın büyük ni'mettir
16- Hanımı ile öyle olmalıdır ki, kocam beni herkesten çok seviyor, bilsin!
17- Bakkal, kasap, çarşı, pazar işlerini asla ona bırakmamalı Evin idaresinde, onun fikrini sormalı Dışarıdaki büyük işleri söyleyerek, onu üzmemelidir
18- Hanımının cahilce hareketleri için, daima uyanık bulunmalıdır Çünkü Âdem babamız, ehli olan Havva anamızın daveti üzerine, yanlış iş işledi Evde
hakim, amir, erkek olmalıdır Kadın değil
19- Hanımının, günah olmayan kusurlarını görmezlikten gelmelidir Günah iş ve sözden vazgeçmesini ve namaza, oruca ve gusül abdesti almağa devam etmesini
tatlı ve yumuşak sözlerle nasihat etmelidir Kıymetli elbise ve ziynet eşyası alacağını va'dederek ibadetleri yaptırmalı, günahlarını önlemelidir
20- Hanımının ayıplarını, sırlarını, herkesten gizlemelidir
21- Hanımına latife, şaka yapmalı ve kadının seviyesine inip onu hoşnud etmelidir Nitekim, Allahü teâlâ'nın sevgilisi "sallallahü aleyhi ve sellem", ezvac-ı
mutahharasına karşı, insanların en zarifi idi Hatta bir kerre Âişe radiyallahü anha ile yarış etti Âişe validemiz geçti Bir daha yarış ettiklerinde,
Server-i alem (sallallahu aleyhi ve sellem) geçti Müslümanın ehli ile oynaması, boş ve günah değildir, sevaptır
22- Hanımını cadde üstünde, parklara, oyun yerlerine, spor sahalarına, mekteplere karşı olan evlerde oturtmamak, yabancı erkekleri görmesine, onlarla konuşmasına
sebep olmamaktır Müslümanlar, ailesini, iyi havalarda, çayırlara, su kenarlarına, haram bulunmayan, kalabalık olmayan yerlere götürerek gezdirmeli, hava

aldırmalıdır Tatil günlerinde, kalabalık zamanlarda gezdirmemelidir
23- Hanımını tahsile, vazifeye, fitneye sebep olan yerlere göndermemektir
24- Hanımına Kur'an-ı kerim okumasını, farzlardan, haramlardan ona lazım olanları, öğretmelidir
25- Cinsi münasebette, hanımı rahatlanmayınca feragat etmemelidir Dört geceden fazla ara vermemelidir Hayız halinde, yani adet zamanında, ona takarrüp,
yaklaşmak haramdır Büyük günahtır Âdet (regle) on günden sonra kesilirse, gusül etmese bile, münasebet caiz olur On günden önce, adet tamam olunca kesilirse,
gusül ettikten veya bir namaz vakti geçtikten sonra caiz olur On günden ve adetten önce kesilirse, gusül etse dahi adeti olan günler tamam oluncaya kadar,
ailesi ile münasebet caiz olmaz Fakat, bu zaman içinde namaz kılması ve oruç tutması lazımdır
26- Hanım, yalnız evde, kocasına karşı süslenip, başka kimselere süslenmemelidir
27- Hanımından izinsiz sefere, hatta nafile hacca gitmemelidir Sefer, insanın adi yürüyüşü ile üç gün, üç gecelik yani 104 kmlik yoldur
28- Hanımı namaz kılıyor ve erkeğine itaat ediyorsa, ondan başka evlenmemelidir Zira hanımları arasında adalet ve eşitlik yapmıyanlar Cehenneme gideceklerdir
Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "İki hanımı olup da, ikisine eşit bakmayan kimse, kıyamet günü, mahşer meydanına yarısı eğrilmiş
olarak gelecektir"
29- Hanıma, gamını, kederini, düşmanlarını, borçlarını söylememelidir
30- Ona, yanında ve yanında olmadığı zamanlarda, hep hayır dua etmeli, fena dua etmemelidir Çünkü, gece-gündüz onun için çalışmaktadır Onun ekmekçisi,
aşçısı, terzizi ve hamamcısı ve malının bekçisi ve yoldaşı ve munisi ve yarı ve nigarıdır (Ma'rifetnamenin yazısı burada tamam oldu)
İmam-ı Gazali buyuruyor ki, "Erkeğin vazifelerinden onikincisi, hanımını boşamamasıdır Zira Allahü teâlâ, bütün mübahlar [yani izin verdiği şeyler] içinde
yalnız, talak vermeyi [yani boşanmayı] sevmez, zaruret olmadıkça, birini incitmek caiz değildir"
Dinini bilen ve seven erkekler, her hareketinde dine uyarak, hem kendilerine, hem de aile ve akrabasına ve bütün mahluklara hayırlı ve faideli olur Bunun
için, kızını seven ve onun dünyada ve ahirette mes'ud olmasını isteyen, kızını Müslüman ve salih kimselere vermelidir Mal ve apartman ve mevki sahibi
değil, din ve ahlak sahibi damat aramalıdır Peygamberimiz buyurdu ki, "Bir kimse, kızını fasıka verirse, Allahü teâlâ'nın emanetine hiyanet etmiş olur
emanete hiyanet edenlerin gideceği yer, Cehennem'dir" Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki: "Kızını fasıka veren kimse, mel'undur"
Fasık, kendini ve ailesini haramlara, günahlara sokan kimsedir
asafibniberhiya
12-09-2005, 07:02 PM
Hiç Böyle Evlenme Olayı Duydunuz mu?

Yüzü simsiyahtı Ama kendisi boyamamıştı ki! Kaldı ki, kalbi bembeyazdı Buna rağmen onu basite alanlar vardı Dedi ki:– Ya Resûlallah, yüzümün siyahlığı
cennete girmeme mani midir?– Asla!– O halde beni niçin insanlar hor görüyorlar, kimse bana niçin kızını vermiyor?– Amir bin Veheb’in evine git ve “Resûlullah
selamı var, kerimeni bana nikahlamanı emretti” deSiyah yüzlü genç hemen adrestedir Kızın yanında babaya selamı aynen tebliğ eder ve teklifi de açıkça
anlatırBaba kızgın, hemen reddeder Ancak, teklifi dinleyen kızcağız babasını ikaz eder:– Babacığım, vahiy gelir de sonra seni mahcup eder Ne biliyorsun
bu olayı Rabbimin emretmediğini? Efendimiz (sav)’in o emri tebliğ buyurmadığını? Hemen git, Resûlullah’tan özür dile ve beni o gence nikâhla Resûlullah’ın
uygun bulduğunu ben de uygun bulurumKızının ikazıyla mescide koşan baba özür diler:– Söylediğinin doğru olup olmadığını bilmiyordum Demek ki doğruymuş
Kızımı verdim Şu anda nikahlısıdırEfendimizin gence emri:– Git, evini hazırla, aile oturacak şekilde döşe– Benim ev döşeyecek tek dirhemim bile yok!–
Öyle ise Ali’ye, Osman’a, Abdurrahman bin Avf’a git Onlar sana ikişer yüz dirhem versinlerUçarcasına gider Onların her biri, emredilenden fazla yardımda
bulunurlar ve sıra çarşının yolunu tutmaya gelmiştir Bir ev hazırlamak için gerekli para elde mevcut Hele zevcesi, ümidinin de üstünde bir azizedir âdetaÇarşı
yolunda hızla giderken kulağına bir ses gelir Önce anlayamaz, duraklar ve nefesi kesilircesine dinler Evet, evet yanlış anlamamıştır, doğrudur Ses herkese
ilan etmektedir:– Ey kendini Allah’a asker bilen Müslümanlar!Derhal atınıza binin, cihada yönelin Ordu mescidin dışında beklemektedir Siz böyle gün için
varsınız dünyada! Düşman ani baskın yapacak!Şimdi ne olacak? Cihada mı gitsin, evlenmeye mi? Yönünü hemen değiştirir, demirciler çarşısına gider İlk
işi bir kılıç, sonra bir zırh, daha sonra da bir at almak olur Elindeki paranın hepsini de harcamıştır Ama cihad için lazım olan silahını da tamamlamıştırSıçradığı
atının üzerinde kuş gibi uçar, bekleyen orduya toz duman içinde karışır– Bu genç, herhalde Bahreyn’den gelen biridir, derler Ancak onun siyahlığını fark
eden Resûlullah Aleyhisselam:– Sen Saad mısın? buyurur– Evet, deyince de dua eder:– Ceddine saadetler!Kumlu çöllerden geçilir, tozlu yollardan gidilir
ve nihayet düşmanla müthiş bir savaş başlar Herkes cesaretle ileri atılır Ama içlerinden biri herkesten de cesaretle atılır; saldırdığı tarafın adamlarını
sağa sola püskürtür Neden sonra meydan sakinleşir, düşman kaçmış, müşrikler yok olmuşlardır Şehitler tespit edilirken, bir ses:– Allahü Ekber! Evlenmek
üzere olan Saad da şehit!Efendimiz onun cesedi başına gelir, mahzun şekilde bakar:– Seni Havz-ı Kevserimin başında bekleyeceğim!Bir hayret nidası daha:–
Allahü Ekber!Sonra döner, oradakilere hitap eder: – Kılıcını, mızrağını ve atını alın, kendisini gönüllü olarak isteyen kızcağıza verin Babasına da deyin
ki:– Kızını vermekte tereddüt ettiğin siyah yüzlü gence Allahü Teâla cennet hurilerini lâyık gördü!Ve hayret nidaları birbirini takip eder:– Allahü Ekber!
Allahü Ekber!
Alıntı ile Cevapla
Alt 14 Nisan 2009, 10:52   Mesaj No:3
Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:47
Mesaj: 4.081
Konular: 315
Beğenildi:48
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Standart Erkeğin hanımına karşı görevleri

Kadının genel haklarını kısaca açıklamaya çalışalım:

"Birisine bir kız çocuğu müjdelenirse, üzüntüsünden yüzü simsiyah kesilir..." (Kur'ân-ı Kerîm 16 (en-Nahl)/58 ) Bu âyette Allah (c.c.) cahiliyyet insanının kadına bakışını anlatır ve takbih eder. Halbuki, "Allah diledigine kız, dilediğine erkek, dilediğine ikisini birden verir, dilediğini de kısır yapar." (Kur'ân-ı Kerîm 42 (es-Sûrâ)/49)

Kadın da tıpkı erkek gibi doğar, erkek gibi insan yavrusudur. Şefkatte ve hediyede aralarını ayırırlarsa, anne baba sorumlu olurlar. Peygamberimizin vasiyyetini gözetmemiş olarak şefaatten mahrumiyeti hak ederler. Cahiliyyet duygularının insanlarda zaman zaman depreşeceğini bildiği için, Efendimiz kız çocuklarının, eğitimini özellikle vurgular ve "üç, iki, hattâ bir kız çocuğunu, haklarını koruyarak yetiştiren babanın, Cennette kendisiyle beraber olacağını" (Ibn Mâce, edep3) duyurur. Çocuğun kız doğmasında da erkekte olduğu gibi, "Şükür" olarak "akîka" kurbanı kesilir. Ismi güzel verilir, zorunlu eğitimi yaptırılır. Gerekli cinsel bilgileri anneden alır. Kur'ân'da ve Sünnette ilme teşvik eden hiç bir nas, kadınları bundan ayırmaz. Tersine, ihmale uğrayacaklarını bildiği için, Peygamberimiz özellikle kadın eğitimini tavsiye etmiş. haklarının korunmasını emretmiştir. Onun devrinde "müctehid" olan kadınlar yetişmiştir. (Meselâ Resûlüllah'ın (s.a.) zevceleri Âişe validemiz bunlardan biridir.)

Kadın hiçbir konuda erkekten ayrı tutulmadan büyütülmüş ve yetiştirilmiş, sıra evlenmesine gelmiştir. Damat adayını görmesi bir hakkı ve aynı zamanda bir sünnettir. Beğenmezse reddeder, velîlerin ve damat adayının ısrarı hiçbir şeyi değiştirmez.

Evlenirken ağırlığını koyar, damat adayından istediği kadar "mihir" alır. Mihir onun Allah'ça belirlenmiş en tabii hakkı ve hayat garantisidir. Harcama sahası, meşru çerçevede tamamen kendi iradesine bağlıdır. Mihrini, ya da varsa diğer mal varlığını, hayır yolunda harcayabileceği gibi ticarî işletmelerde kullanabilir, şirketler kurar, şirketlere hisse senetleriyle ortak olur, kazanır ve kazandığını da istediği yerde harcar. Çünkü kendi sosyal güvenliği, kocaya varmakla garanti altına alınmıştır. Ev için ve kendisi için gerekli bütün zarûri harcamalar erkeğin sırtınadır. Erkek, elbiseni ya da süs malzemeni kendi kazancınla al, diyemez. Kendi varlığı ölçüsünde kadının nafakasını sağlamak zorundadır. Sağlayamayacaksa evlenemez. Evlendikten sonra sağlamazsa kadının boşanma talebi olumlu sonuçlanır.

Kocası onu tahkir edemez, onun hayat arkadaşı olduğunu unutmamak zorundadır, darılıp evinde yalnız bırakamaz. Erkeğin en hayırlısı, kadına en iyi davranandır. (Bk. Buhâri, nikâh 43; Müslim, fedâil 68)

Evde hanımıyla şakalaşmak, eğlenmek ve onu eğlendirmek kocanın görevlerindendir.

Kadının hak-hukuk tanımayıp isyan etmesi dışında, sudan bahanelerle erkek karısını dövemez, (Karının dövülmesi konusunda Kur'ân-ı Kerîm 4 (en-Nisâ)/34 âyeti ve tefsirlerine bakılabilir. Örnek olarak bk. Ibn Kesîr N/257; Kurtubî NI/170,172,173; Elmalı N/1351; Ebû Dâvûd, menâsik 56; Ibn Mâce, menâsik 84; Müslim hac 147; Tirmizi, Rada'11; Ebû Dâvûd, menâsik 56; Halebî Sağîr s. 395; Halebî Kebîrs. 621; Canan, Terbiyes. 391 hastalık kıskançlığından kaynaklanan şüphesinden ötürü karısını anî baskınlarla rahatsız edemez. Peygamberimiz (s.a.s.) bir hadîslerinde ailesinden uzun zaman ayrı kalan birisinin, haber vermeden gece ansızın eve gelmesini yasaklamıştır. Bunda ayrıca koltuk altı, etek tıraşı ve süslenip taranmayla kocasına hazırlık yapabilme imkânı bulması da, sebep olarak zikredilmiştir. (Bu konuda bir hadîs-i şerîfin meâli şöyledir: "(Uzaklardan) geceleyin geldiğinde hanımmn yanına girme ki, bıçak kullanıp tıraş olsun, dağınıksa tarasın. (gelişine hazırlansın)" Buhârî, nikâli 121,122; Müslim, radâ' 58, imâret 181,182; Dârimî, nikâh 32, cihâd 163; Müsned NI/298. Hadîs şerhleri buna sebep olarak bir de, eve geceleyin aniden girmesinin, hanımının ihanetinden şüphelendiği anlamına gelebileceği ihtimalini gösterirler.)

Kocanın karısını cinsel yönden tatmin görevi de vardır. Peygamberimiz, karısını düşünmeden, işini bitirerek hemen inen insanları horoza, yani hayvana benzetmiş ve sevişip okşama olmadan cinsel ilişkiye geçilmemesini tavsiye etmiştir. (Deylemî'den, Gazâlî, Ihyâ N/52 (Terc. N/129); Ayrıca bk. Suyutî, el Camiu's-sağîr (Fethu'I-Kadîr ile) VI/323) Çünkü erkek bakmakla hemen tahrik olabilir, ama kadın cinsel ilişkiye ancak uzun bir okşama döneminden sonra hazır hale gelir. Iyi bir erkek, karısını bu işe hazırlamayı başarabilen ve kendi doyduğu gibi onu da doyurabilen erkektir. Cinsel ilişkide sadece kendisini düşünen erkekler, karşısındakine zulmettiklerini ve işkence ederek zevk aldıklarını unutmamalıdırlar.

Evlendikten sonra bir yıl içerisinde hiç cinsel ilişki yapamayan erkekten kadının ayrılma hakkı vardır. Kadın "peşin mihrini" almadan kendisini erkeğe teslim etmeyebilir.

Kadının nafakası gibi, tedavisi ve ilâç harcamaları da kocaya aittir. Kadın ekmek yapamayan birisi ise, erkek hazır ekmek almak zorundadır. Süslenmesini istiyorsa, süs malzemeleri ve koku masrafi erkeğe aittir. Yılda yazlık ve kışlık olmak üzere iki takım elbise erkeğe aittir. Anlaşmazlik söz konusu olursa elbisenin nitelikleri mahalli idarelerce tesbit edilir. Kadın, kocası sefere çıkarken, gelmediği günler için nafakasına, ondan kefil alabilir. Âdetli günlerinde kocasından ayrı yatmak isterse, ayrı bir yatak istemek hakkıdır.

Durumuna göre kadın kocasından hizmetçi isteyebilir. Hizmetçinin ücreti kocasına aittir. Örfe göre kadınların yapmaması ayıplanan ev işleri dışında kadın, hiçbir iş yapmak zorunda değildir.

Ihtiyaç duyarsa kocasıyla aylık nafaka miktarında anlaşırlar. Yetmediğini anlarsa artırmasını ister, koca kabul etmezse mahkemeye başvurabilir.

Kadın kocanın yakınlarını istemediği takdirde, kocası onu müstakil bir evde oturtmak zorundadır. Buna sebep olarak, kocasıyla oynaşmak ve yararlanmak arzusuna, onların bulunmasının engel olacağı gösterilmiştir. Hattâ cinsel ilişkiyi bilmeyecek kadar küçük olan çocuğu dışındakiler için de aynı sebeble ayrı odalar istemek, kadının hakkıdır.

Kadının, haftada bir kez anne-babasını ziyaret hakkıvardır, erkek buna engel olamaz.

Erkeğin haklarına bir zarar vemeyen meşru işlerde; kadının meşru çerçevede çalışmak hakkıdır.

Âdet ve lohusalıktan ötürü hamama gitmek istediği takdirde, hamam parasını erkek verir, ancak hamamda avret yerlerinin açılmamasına riayet edilmediği biliniyorsa, kadın hamama gönderilmez.

"Ric'î" (dönülebilir) ya da "bâin" talakla boşanan karısının her türlü nafakasını, iddeti içerisinde erkek verir.

Bu söylediklerimiz bütün fıkıh kitaplannda kadının erkek üzerindeki hakları sayılırken açıklanan konulardan sadece birkaç örnektir. Sonra bunlar birer tavsiye niteliğinde değil, yaptırımı olan kanûni haklardır. Karadeniz'de, Anadolu'da. şurada-buradâ kadınlar çalıştırılıyor ve ancak erkeğin yapabileceği zor işler altında eziliyorlarsa, bunun suçu İslam'ın değil, Islâmı onların hayatından uzaklaştıranların olsa gerektir.,

Bir seçim sözkonusu olduğunda kadının seçme hakkının bulunduğunu çoğu Islâm bilginleri söylemişlerdir. Çünkü onların böyle bir hakkının olmadığına dair hiçbir delil yoktur. Kaldı ki seçme, "bey"at"tan ibarettir. Halbuki, Peygamberimiz kadınlardan da bey'at almıştır. (bk. Kur'ân-ı Kerîm 60/12 âyeti ve tefsirleri.) Hz. Ömer'den sonra seçilecek halife için, evlenmemiş genç kızlar dahil, herkesten fikir alınmıştır.(bk. Muhammed Hamîdullah, Islâm Müesseselerine Giriş Ist.1981, s. 112 (Ibn Kesîr'den nakil))

Nihayet kadın öldüğünde kefeni de kocasına aittir. (Özet olarak sunduğumuz bu maddelerin daha geniş bir açıklaması için bk. Ibn Âbidîn, Reddü'l-muhtâr, Mısır 1380 (1960) NI/571 vd. Ayrıca bütün fıkıh kitaplarının nafaka bölümleri ve özellikle Serahsî, Mebsût V/180 vd.)

Görüldüğü gibi kadın geçim konusunda hiçbir derdi ve endişesi olmayan, yani alabildiğine sosyal güvenliği bulunan bir insandır. Ve bütün bunlar bir anlaşmazlık sözkonusu olduğunda mahkeme kararı ile belirlenecek olan kanunî haklardır. Yoksa Islâm'da karı-koca birbirinden devamlı hak koparmak için çekişip duran iki düşman kutup değildirler. Birbirlerini tamamlayan, birbirlerine yardım eden, destek olan, huzur ve moral kaynağı oluşturan, bir bütünün iki yarım parçasıdırlar. Tıpkı Peygamberimiz'in ev işlerine yardım etmesi, Hz. Ali ile eşi Fatıma arasında iş bölümü yapması gibi.

Sorularla İslamiyet Editör
Alıntı ile Cevapla
Alt 14 Nisan 2009, 10:57   Mesaj No:4
Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:47
Mesaj: 4.081
Konular: 315
Beğenildi:48
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Standart Erkeğin sorumlulukları nelerdir

islamda erkeğin görev ve sorumluluğu

A-Mehir

Müslüman bir erkek, eşine mehir vermekle yükümlüdür. Bu, Allah tarafından kadına tanınmış bir haktır. Nisa Suresi'nin 4. ayetinde şöyle buyurulmaktadır :

"Kadınların mehirlerini, bir güçlük çıkarmadan gönül rızası ile verin."

Koca, usulüne uygun biçimde mehri ödemediği takdirde kadın mehrini mahkeme yoluyla talep edip alabilir. Onu alıncaya kadar kocasına karşı hakları devam eder ama görevlerini yerine getirmeyebilir.3

Mehir, karı ile kocanın veya temsilcilerinin karşılıklı anlaşmasıyla serbestçe belirlenirse ona mehr-i müsemmâ denir. Bunun bir üst sınırı yoktur. Peşin olarak ödenmesi kararlaştırılan kısmı peşin, kalanı daha sonra ödenir. Tamamının peşin olması da karara bağlanabilir. Erkek, mehir borcunun peşin ödenecek bölümünü ödemeden karısından yararlanmaya hak kazanamaz, kadın müsaade ederse o başka. Daha sonraya bırakılan kısım, ya belirlenen günün gelmesiyle , veya boşama ya da ölüm halinde kadına tastamam ödenir. Ölen kocanın mirası bu ödeme yapıldıktan sonra paylaşılır.

Erkek, boşadığı kadına olan mehir borcunun tek kuruşunu kesemez. "Eğer bir kadını boşayıp yerine bir başkasıyla evlenmek isterseniz ilkine kantar yükü altın vermiş dahi olsanız hiç bir parçasını geri almayınız."(Nisa 20)

Nikah kıyılırken mehir belirlenmemişse mehir hakkı kendiliğinden doğar, isterse kadın, mehir almamak şartıyla nikaha razı olmuş olsun. Bu şekilde kendiliğinden doğan mehire mehr-i misil denir.

Bunun miktarı ve ödeme şekli, o kadına denk sayılan diğer bir kadının aldığı mehire bakılarak tespit edilir. Bu denklik kadının babasının akrabaları arasından yaş, güzellik, zenginlik, akıl, dindarlık, bekârlık, dulluk, ilim, edep, güzel ahlak ve çocuksuz olma gibi özelliklere bakılarak tespit edilir.4 Bu özelliklerde ona denk olan bir kadının kocasından almış olduğu mehir onun mehr-i misli olur.

Burada başlık ile mehirin aynı olmadığını kaydetmek gerekir. Başlık ve süt hakkı gibi şeyler kadının babasına, annesine veya kardeşlerine ödendiği halde mehir tamamen kadının kendisine ödenir. Mehir tamamen kadının hakkıdır. Mehir üzerinde hiç kimse hak iddia edemez. İslamiyet mehiri şart koşmuş ve başlığı haram saymıştır.


Mehirin kadına faydası:

İnsanlar zor elde ettikleri şeylere değer verir ve onu kolay kolay elden çıkarmak istemezler. İşte mehir, kadını zor elde edilir yapıp kocanın gözünde kıymetli hale sokar ve çok ciddi bir sebep olmadan onu boşamaya yanaşmamasını sağlar.

Bugün büyük şehirlerde kocanın mehir verme ödevi ya tamamen terk edilmekte ya da sembolik bazı şeylerle geçiştirilmektedir. Böylece kadın, hem kadınlığıyla, hem babasının evinden getirdiği malıyla hem de çalışıp aile bütçesine katkıda bulunmasıyla erkeğin bir velinimeti olmakta bu gibi şeyler kadının tabii görevi sayıldığı için de takdir görmemektedir. Bu sebeple bir çok erkek, karısının parasıyla karısına ihanet edebilmektedir. Kötü bir biçimde sömürüldüğünü gören kadın hırçınlaşmakta ve önüne geçilmez aile kavgaları olmaktadır. Erkek, fazla sıkıntıya girmeden nasıl olsa başkasını bulurum düşüncesiyle karısını rahatlıkla boşayabilmekte, kadın da boşanmayı bir kurtuluş olarak görebilmektedir.


B- Kadının nafakası

"Onları, gücünüze göre oturduğunuz yerin bir bölümünde oturtun." (et-Talâk.6)

"Varlıklı olan, nafakayı varlığına göre versin. Darlığa düşmüş olan da Allah'ın kendisine verdiğinden harcasın. Allah hiç kimseyi verdiğinden fazlasıyla sorumlu tutmaz. Allah güçlüğün ardından kolaylık yaratır." (et-Talâk,7)

Kadının yeme içme, giyinme ve barınma ihtiyaçlarını karşılamak kocanın görevidir. Kadın zengin de olsa bu konudaki harcamalara katkıda bulunmak zorunda değildir.

Kadın kocasının sofrasına oturarak ihtiyacı kadar yeyip içer. Giyecek ihtiyaçlarını da kocasının malıyla karşılar.

Koca karısını sofrasına almak istemez veya sofrada ona eziyet yahut cimrilik ederse nafaka, kadının talebi üzerine mahkeme tarafından belirlenir. Gerekli görüldüğü taktirde kadın, kocası tarafından ödenmek üzere nafakası için borçlanabilir. Mesela bir bakkaldan veresiye alacağı gıdaların bedelini kocasına ödettirebilir. Ancak bu son durumda mahkeme kararı gerekir.

Isınma, aydınlanma ve temizlik gibi bütün ihtiyaçların karşılanması da kocanın görevidir.

İç çamaşırı, elbise ve dış giyim yanında müstakil yatak ve ihtiyaç duyulan ev eşyalarının temini nafakaya dahildir. Kadın, kendine ait elbise ve eşyasından hiçbirini kullanmayabilir. Kocanın aksini talep etmeye hakkı yoktur.

Yiyecek ve giyeceklerin belirlenmesi konusunda karı - kocanın durumları yanında zamanın ve bölgenin şartlarına da dikkat edilir.

Barınma ihtiyacı için karı ile kocanın halleriyle uyumlu ve örfe uygun bir mesken temini gerekir. Soylu, zengin bir eş için müstakil bir ev tahsisi icabeder. Orta halli bir eşe, içinde rahat edebileceği, tuvalet ve mutfak gibi ihtiyaç duyulan bölümleri olan bir oturma birimi, mesela bir apartman dairesi tahsis edilir. Eş fakir ise, yerine göre, tuvalet ve mutfağı başkalarıyla ortaklaşa kullanılan, fakat kendisine ait kilitli, müstakil bir odanın bulunduğu bir mesken yeterli olabilir.

Hali vakti iyi soylu bir kadın, kumasının veya eşinin akrabalarının bulunduğu bir binada oturmayabilir. Kocası müstakil bir ev temin edinceye kadar kocasıyla birlikte olmayabilir.

Evin komşuları da önemlidir. Kadın güçsüz olduğu için kocası ona baskı ve haksızlık yapabilir. Kocasının baskı ve haksızlıklarına karşı kendisini koruyabilecek iyi komşular arasında bulunmayan bir mesken, şeriatın kabul ettiği mesken (mesken-i şer'î) sayılmaz. Komşuların insan ilişkileri bakımından iyi ve dini bakımdan da güvenilir kişiler olması gerekir. Kadın, bu şartlara uygun olmayan bir evde oturmaya zorlanamaz. 5

C- Kadının hizmetçilerinin nafakası

Kadının hizmetçisi onun sahip bulunduğu köle değilse eşinin hizmetçiye nafaka vermesi gerekmez. (Nafakât, m.l86)6

Fakir bulunan koca, karısının hizmetçisine nafaka vermekten sorumlu tutulmaz. Gücü yeten kocanın, karısının hizmetçisine nafaka vermesi icap eder.

Kadın soylu bir aileye mensup ya da özürlü ise yemeğini pişirmekle sorumlu tutulamaz. Bu durumda koca, yemeği kendi aşçısına yaptırıyorsa karısının yemeğini hazırlaması için hizmetçi tutmak zorunda değildir. Aksi taktirde yemek pişirecek bir hizmetçi tutması gerekir.

Kadın ihtiyaç duyduğu şeyleri çarşıdan bizzat almakla yükümlü değildir. Bu, kocanın görevidir. Onları ya kendi getirir veya bu işi yapacak birini tutar.

Kadın hasta olur ve hizmetçisi de bulunmazsa ona hizmet etmek kocanın görevi olur.

Maddi durumu uygun olan koca, eşinin hizmetçisine nafaka vermekle yükümlüdür. Kadının iki ya da daha fazla hizmetçisi varsa erkek bunlardan yalnız bir tanesinin nafakasından sorumlu olup diğerlerini eve sokmayabilir. Ancak eşinden çocukları bulunur da bu sebeple birden fazla hizmetçiye ihtiyaç duyulursa o zaman birden fazla hizmetçinin nafakasını vermekten sorumlu olur.

Koca, hizmetçinin göreceği işleri kendisinin bizzat göreceğini ya da kendi hizmetçisine gördüreceğini söyleyerek kadının hizmetçisinin nafakasını vermekten kaçınamaz. Kadın buna razı olursa o başka.

Hizmetçiye verilecek nafaka ona yetecek kadar olmalıdır. Verilecek elbise ise örf ve adetlere uygun olarak giyimine yetecek miktarda olmalıdır. Mevsime, yaşanan yere ve zamana göre elbisede değişiklikler olur. (Nafakât, m. l85-200 arası)

D-Kadına bir mûnise, bir arkadaş temini

Kadın, büyük bir evde tek başına oturmaktan sıkılır ve korkarsa kocanın ona bir arkadaş temin etmesi gerekir.

Eğer sıkılıp korkmayacağı biliniyorsa iyi komşular arasında, küçük bir evde yaşayan eş için bir mûnise, yani ona can yoldaşı olacak bir arkadaş temini gerekmez . (Nafakât m. 298 )

E-Süt çocuğunun emzirilmesi

"Analar çocuklarını tam iki yıl emzirsinler. Bu, emzirme süresini tamamlamak isteyenler içindir. Anaların beslenmesi ve giyimi, çocuk kendinden olan babanın borcudur.İnsan ancak gücünün yettiğinden sorumlu tutulur. Ne ana çocuğu yüzünden ne de çocuk kendinden olan baba, çocuğu yüzünden sıkıntı çekmelidir."(Bakara 233)

Annenin çocuğunu emzirmesi dini bakımdan kendine vacip olmakla birlikte hukuki bakımdan anne buna zorlanamaz. Ancak baba fakir olur da süt anne tutmağa gücü yetmez veya sütanne bulamaz yahut çocuk başkasının memesini almazsa kadın çocuğunu emzirmeye zorlanabilir. (Nafakât, m.439)
Anne, sütannenin kendi yanında bulunmasını arzu ettiği halde sütanne bunu kabul etmezse baba, daima annenin yanında bulunacak sütanne bulmağa mecburdur.( Nafakât, m.442)

Kadın kendi çocuğunu emzirmesinden dolayı kocasından ücret alamaz ama boşanarak kocasından ayrılmış ise o başka. Böyle bir kadın kendi çocuğunu emzirmek için ücret alabilir. (Nafakât m. 445 ve 451) Bu durumda anne, başkasının isteyeceği ücret ile ya da ücretsiz olarak çocuğunu emzireceğini söylerse çocuk sütanneye verilemez.

F-İddet Nafakası

Boşanmış olan veya kocasındaki hadımlık ve güçsüzlük gibi bir rahatsızlıktan dolayı mahkeme tarafından ayrılmasına karar verilmiş bulunan bir kadının eski kocasıyla alakasının tamamen kesilmesi için belli bir süre beklemesi gerekir ki, bu müddete iddet müddeti denir. Hamile ise çocuk doğuncaya kadar, adet görüyorsa üç kere adet görüp temizleninceye kadar, adet görmüyorsa üç ay bekler. Bu süre içinde eski kocasına ait evin bir bölümünde oturması, yiyecek ve giyeceğinin onun tarafından karşılanması gerekir.
Kocasının ölmesi halinde kadın gene iddet bekler. eğer hamile değilse bu müddet dört ay on gündür. Hamile kadınların iddeti çocuğun doğumuna kadar sürer. Ölüm iddetinden dolayı kadın nafaka alamaz. Çünkü nafakadan sorumlu olan kocası artık hayatta yoktur.

G-Çocuk Bakımı (Hidâne hakkı)

Hidâne, çocuğun, ehliyetli biri tarafından belli bir süre için alı konup yetiştirilmesi demektir. Çocuğun yetiştirilmesi dinen anneye aittir ama anne hukuken bununla sorumlu tutulamaz. Fakat çocuğun bakımını üstlenecek başka bir kimse yoksa o zaman anne çocuğa bakmağa mecbur olur 7 .

Anne boşanıp ayrıldıktan sonra hidâne için babadan ücret talep edebilir. (Nafakât m. 453) Çocuğun bakılacağı evin kirası da babaya aittir. Baba yoksa bunu en yakın akrabası öder.Fakat annenin kendi meskeni bulunur da çocuğa orada bakmak mümkün olursa ayrıca kira talep edemez. ( Nafakât m.460)

Çocuk için ödenecek nafaka, babanın maddi gücüne ve çocuğun yaşına göre değişir. Babanın eli darda değilse çocukların nafakalarında genişlik göstermesi gerekir. Hakim, nafakayı uygun gördüğü miktarda artırır. (Nafakât,m.458) Çocuk için takdir edilen nafaka anneye verilir. Annenin nafakayı çocuğa harcamadığı tespit edilirse ya nafaka güvenilir bir kişiye verilerek annenin ondan sabah akşam azar azar alması temin edilir veya nafakayı harcama görevi annenin dışında birine verilir. (Nafakât,m.461-462)

Anne bir yabancıyla evlenince çocuğa bakma hakkını kaybeder. Çünkü bu durumda çocuk aşağılanıp huzursuz edilebilir. Fakat anne, çocuğun yakınlarından olan bir şahısla mesela amcasıyla evlenmişse bu hak düşmez. Anne yabancı biriyle evlendiği halde bu kişi çocuğun bakımını kabul ederse onu annesinden almak caiz olmaz. Çok kere bir üvey baba, karısının hatırı ve Allah rızası için bir çocuğa akrabasından daha iyi bakabilir 8 .

Bir kimse çocuğunu alıp başka bir yere götürmek isterse anne buna mani olabilir. Çünkü annenin çocuğu terbiye etme hakkını çiğnenmiş olur.

Erkek çocuklar kendi işlerini yapabilecek bir çağa gelinceye kadar bakımını üstlenen kadının (hâdinesinin) yanında bulunur., ondan sonra velisine teslim edilirler. Bu müddet yedi, sekiz veya dokuz yaşını tamamlayıncaya kadardır. Uygulamada yedi yaş esas alınmıştır. Erkek çocuklar bu yaştan sonra bir erkek gibi yetişmeye, ilim ve sanat öğrenmeye ihtiyaç duyarlar. Bu konuda babaları ve dedeleri daha ehildirler.

Kız çocukları ise adet görmeye veya büluğ çağına yaklaşmaya yani erkeklerin ilgisini çekmeye (müştehat olmaya) başlayıncaya kadar analarının yanında kalırlar. Bundan sonra babalarının ve dedelerinin korumasına daha çok ihtiyaç duyacaklarından analarından alınırlar .9

Bakım hakkı sona ermiş olan çocuğu anne, istediği zaman gidip görebilir. Kendisi bundan men edilemez.

H-Çocukların nafakaları

Kız olsun erkek olsun, çocukların nafakalarını temin etmek babanın görevidir. Annenin ve diğer akrabanın bu konuda bir sorumluluğu yoktur.

Baba çocuklarına bir türlü nafaka vermez ya da gaip olursa hakim, baba üzerine nafaka takdirinde bulunarak borçlanmak suretiyle çocukların geçimini temin etmesini anneye emreder. Sonra anne bu borcu çocukların babasından alır. Anne borç almayıp da harcamayı kendi malından yapmışsa bunu da bilahare kocasından talep edip alabilir. Babanın yokluğunda çocukları geçindirme görevini babanın babası üstlenir.

Baba, ayrıca bir serveti olmayan küçük çocuklarına bakmağa mecburdur. Çalışıp kazanacakları çağa geldiklerinde onları durumlarına uygun bir sanata koyar yahut ücretle çalıştırıp kazançlarını kendilerine harcar. Kazançları yeterli olmazsa noksan kalan kısmı baba, kendi malından tamamlar. Artan bir şey olursa onu çocuk namına saklar. Eğer çocuğun babası israfçı biri ise bu fazla kısım, hakim tarafından güvenilir bir kişiye teslim edilir. Çocuğun babası veya anası fakir olur da bu fazla kısma muhtaç olurlarsa onu kendilerine harcayabilirler.

Çocuklar için taktir edilecek nafakalar, onların yaşlarına ve babalarının servetine uygun, yeterli miktarda olmalıdır. Babaları orta halli ise çocuklar için birer hizmetçi, yetmediği taktirde ikişer hizmetçi de tutulur. 10

İ- Büyük evladın nafakası

Büluğa ermiş olan erkek evladın nafakası babaya lazım gelmez, kendilerinin çalışıp karşılaması gerekir.

Mevki sahibi ve soylu bulunan kimselerin oğlu olduğu için bir yerde işçilik yapamayacak durumda olanlar kazançtan aciz sayılırlar. Bunların malları yoksa ve mahkemeye müracaat ederlerse nafakalarını hakim taktir eder. Babaları, " Biz bunların geçimini sağlarız." diyemezler.

Kız evladın, kendine yetecek malı yok ve evli de değilse nafakası babasına aittir. İster bakire olsun isterse iddetini tamamlamış dul olsun, fark etmez.

Evladın tahsil masrafları babaya aittir.

Büyük evladın gelirleri ve kazançları kendilerine yeterli olmaz ve çalışıp kazanamayacak durumda bulunurlarsa noksan kalan bölümünü babanın tamamlaması gerekir11 .

Günümüzde yukarıdaki görevlerin büyük bir kısmının erkekler tarafından yerine getirilmediği, kadının bu yüzden taşıyamayacağı yükler altına girdiği ve bir çok aile ihtilafının çıktığı kolaylıkla anlaşılabilir.
Alıntı ile Cevapla
Alt 20 Eylül 2009, 21:39   Mesaj No:5
Medineweb Sadık Üyesi
kurtmehmet - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:kurtmehmet isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5446
Üyelik T.: 30 Kasım 2008
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:63
Mesaj: 682
Konular: 73
Beğenildi:19
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart RE: Erkeğin sorumlulukları nelerdir

İyi bir Aile Nasıl Olmalı?

Aile, İslam binasının atılan ilk temel taşıdır. Bu taşın sağlamlığı kurulacak binanın uzun ömürlü olmasını sağlayacaktır. O halde öyle sağlam taşlardan bir bina oluşturalım ki, bu bina kalplere sürur, kimsesizlere yuva, aç insanlara aş evi olsun. Öyle bir bina oluşturalım ki, oraya giren selamette olsun. O halde gelin, hep beraber oluşturacağımız binanın ilk taşlarından olan ailemizi oluşturalım. Öncelikle şunu iyi bileceğiz: Her ne yapacaksak onu Rabbimizin isteğine göre şekillendireceğiz.

Bir ailenin en temel fertleri karı-koca’dır. Karı-kocanın ilişkileri İslam akidesinin temelleri üzerine bina edilmişse zaman zaman dalgalanmalar olsa bile, o aile Allah’ın razı olduğu iyi bir ailedir. Karı-kocanın arasının iyi olması ise şu ilkenin kabul edilmesi ile mümkündür: “Her birimiz diğerimiz için Allah’ın helallerine, dolayısıyla cennetine ulaşmak için basamak hükmündeyiz. Hakeza cehennem çukurlarından uzaklaştırıcı birer el hükmündeyiz.” İşte bu düşünceyi kendimize her hal ü kârda ilke edinirsek zaman zaman kavga da etsek, aramız da açılsa sorun çözülür. Yani her biri diğeri içindir. Birinin açlığı, diğerinin yemeğe el uzatması, susuzluğu diğerinin pınarın başına koşması anlamına gelir. Birbirini tamamlayan iki unsur. Biri hastalandığında diğeri başucundan ayrılmayacak, acıyı onunla birlikte hissedecek, yanlış adımında onu doğrultacak emin bir yoldaş... “Allah sizi bir tek nefisten yaratan ve kendisi ile huzur bulsun diye eşini de ondan var edendir...” (A’raf S:189)

İyi bir aile öncelikle Allah’ın razı olduğu bir ailedir. Allah’ın rızası da Allah’ın dilediği şekilde elde edilir. Allah’ın rızasını elde etmenin en temel ölçüsü Allah Resulünün dilediği şekilde imkanlarımızı zorlayarak hareket etmektir. O halde eşlerin aralarındaki ilişkinin temelinde Allah Resulü (sav)’nün sünneti vardır.

Peygamber Efendimiz (sav)’in eşleri ile ilişkileri nasıldı acaba? Onlar ne yaptılar da iyi bir aile oldular. Peygamber Efendimiz (sav)’in Hz.Hatice annemizle evliliğinden tutun da son nikahladıkları Hz.Meymune annemize kadar tüm ilişkilerinde esas aldığı ölçü; şefkat, sevgi, hoşgörü oldu. Nitekim O (sav): “Kadın, eğe kemiği gibidir. Onu düzeltmeye kalkarsan kırarsın. Şayet ondan yararlanmak istersen, onda eğrilik varken de, kendisinden yararlanabilirsin” buyurmakla ‘iyi bir aile’nin oluşumunda etkin olan kadınlara karşı davranışlarımıza şekil vermiştir. (R.Salihin-Sağlam Y. Sy:213) Çok nadir de olsa hanımlarının kimi uyumsuzluklarına karşı sert tavırlar da koydu. Buna mukabil annelerimiz de hep onu savundular. O yalnızken Hz.Hatice (r.anha) annemizin ona en büyük kuvvet olması, Hz.Aişe (r.anha) annemizin henüz çok genç olmasına rağmen Peygamber Efendimizle evlenmesi, Ümmü Habibe’nin Peygamberimizin yanında, o zaman henüz müşrik olan babası Ebu Süfyan’a karşı takındığı tavrı okuduğumuzda “bir evlilik ancak bu kadar mükemmel olur” demekten başka bir sözümüz kalmıyor.

O halde burdan da şu sonucu çıkarabiliriz. Onun hayatını hayatımıza aksettirmek istiyorsak öncelikle Onun (sav) hayatını muhtelif kaynaklardan ailece öğrenmeye gayret edeceğiz. Bunun yanında şüphesiz Onun kaynağından beslenen diğer güzide insanların evlilik hayatlarının nasıl olduğunu da öğrenirsek mutlaka onlardan da alacağımız güzel örnekler vardır.

Ailede bütünün diğer parçaları çocuklardır. İyi bir ailenin bir ölçüsü de salih evlatlara sahip olmaktır. Ruhen ve bedenen iyi yetiştirilmiş evlatlar ailelerinin huzurlarında büyük pay sahibidirler. Anne karnında başlayan süreçten, iyiyi kötüden ayıracak anlayışa gelinceye kadar verilen öğretiler çocuğun tüm hayatı boyunca etkin olacaktır. Çocuğun Allah’ın rızasına mutabık bir yaşam sürdürmesi üç ayaktan biri olan aile eğitimi ile mümkündür. Okul içi ve okul dışı çevresi de tabiki çok önemli. Ancak çocuğun en çok güven duyduğu ve kalıcı etkilerin elde edildiği okul dönemine kadar elde edilenlerin çok önemli olduğu kabul edilen bir gerçektir. Yani bu aşamada elde edilenler çoğunlukla dış çevrenin şekillenmesine etki edecektir.

Özetlersek: Öncelikle ‘iyi bir aile’ olmanın beraberinde getirdiği dünya ve ahiret saadetinin şuurunda olmak gerekir. Bu şuur elde edildikten sonra atılacak adımlarda Allah ve Resulünün bizden istediklerini iyi bilmek lazımdır. Bildiklerimiz ve öğrendiklerimizle çocuklarımıza vereceğimiz iyi bir ahlak ve eğitim, bizim iyi bir aile olmamızı neticede de Allah’ın kendisinden razı olduğu bir aile, bir toplum ve devlet olmamız kaçınılmaz olacaktır.

Allah’ın istediği gibi ‘iyi bir aile’ olmamız dileğiyle
Alıntı
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Kadının kocasına karşı vazifeleri MERVE DEMİR İslamda Kadın ve Erkek 0 14 Nisan 2009 10:59
Nişanlı iken evlenecek olan kız ve erkeğin birbirlerini daha iyi tanımaları düşüncesi MERVE DEMİR Evlilik-Nikah Konuları 0 14 Nisan 2009 09:35
Eşlerin birbirine karşı vazifeleri nelerdir? KuM TaNeSi Evlilik-Nikah Konuları 1 12 Nisan 2009 13:03
Farz olan gusüller nelerdir MERVE DEMİR Namaz-Abdest-Teyemmüm 0 10 Nisan 2009 08:00
Vaaz:Müslümanın Müslümana Karşı Vazifeleri Seleme Tebliğ-İrşad-Vaaz-Hutbe-Nasihat 1 25 Nisan 2008 01:46

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.