Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.İLAHİYAT-ÖNLİSANS -AÇIK ÖĞRETİM FAKÜLTESİ.::. > 2.SINIF*Bahar Dönemİ* > Kelama Giriş

Konu Kimliği: Konu Sahibi makbergülü,Açılış Tarihi:  17 Şubat 2013 (17:01), Konuya Son Cevap : 17 Şubat 2013 (17:01). Konuya 0 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 17 Şubat 2013, 17:01   Mesaj No:1
Medineweb Emekdarı
makbergülü - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:makbergülü isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 17068
Üyelik T.: 03 Mart 2012
Arkadaşları:26
Cinsiyet:anne
Memleket:arz
Yaş:45
Mesaj: 1.078
Konular: 171
Beğenildi:211
Beğendi:27
Takdirleri:246
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
kelama giriş dersi konu özetleri

kelama giriş dersi konu özetleri

kelama giriş dersi konu özetleri

KELAMA GİRİŞTARİF, İSİM VE KAPSAM (1. ÜNİTE)

İslam dininin konu ve muhtevasını iki temel alan oluşturur.· Ameli· İtikadi

· Bu iki alanın hakiki anlamda gerçekleştirilmesiyle “ahlak “ oluşur ki bu da dinin üçüncü esasıdır.· Din; özü itibariyle iman itikat dediğimiz teorik alt yapıya dayalı ve onun yönlendirmesiyle inanç ve pratik bütünlüğünün adıdır.

Bu bütünlüğün kavranarak gerçekleştirilmesiyle ortaya çıkan ferdi ve toplumsal telakki ve kabuller ise ahlak esaslarını oluşturur. * din de bu üç esasın oluşturduğu bütünün adıdır.

“Fıkıh “ ile “kelam” arasındaki fark:İnanç alanlarıyla ilgili hüküm ve delillerin K.K ve Sünnetten elde eden ilim “kelam” ;ameli alanla ilgili hükümleri bilmeyi sağlayan ilim ise “fıkıh” tır .Kelamın kelime anlamı: bir fikri tam olarak anlatan söz lafız konuşma nutuk ibare anlamlarına gelir.Özel anlamda kelam konusuna ve amacına göre iki şekilde tanımlanabilir.

Konusuna göre kelamKelamın konusu dinin inanç alanıdır. K.K ve vahyin bütünü konusudur. Bunlar Usul-i selase dir.Usulü selase ; İlahiyyat ( Allah’a iman) nübüvvat ( peygamberlere iman) semiyyat (ahrete iman(duyularak bilinebilenlere iman ))

TANIM: Allah’ın zatından sıfatlarından peygamberlere ait meselelerden mebde ve mead bakımından yaratılmışların durumlarından İslam ilke ve esaslarına göre bahseden ilimdir.Diğer ilimlerden farkı varlığın nedenlerini ve ölüm sonrasında olacakları İslam çerçevesinde incelemesidir.Felsefeden farkı metodunda İslami ilke ve esaslara göre hareket etmesidir.

· Akıl vahyin kabulü için gereklidir. Akıl ve vahy arasında öncelik sonralık belirlemek değil birbirini desteklemesini sağlamak amaçlanır.· İslam metodu Akıl ve vahyi bir arada tutmayı temel alır.İslam dininin muhteva ve prensiplerinde selim akılla çatışan ve çelişen hiçbir şey yoktur.

Kelamın iki temel görevi ve gayesi;· İnanç esaslarını ispat· Şüpheleri izale· Eleştirilere cevap· İddiaları çürütme

Kelamın faydası ve gayesi:1. İmanı taklitten tahkike iletir.2. Hurafelerden imanı korur.3. İnançla ilgili şüphelerden kurtulmaya yardımcı olur.4. Samimi ya da kasıtlı itiraz ve şüphelere cevap verme5. Diğer dini ilimlere temel oluşturur.6. Hakiki imana yönlendirerek dinin pratik yönünü destekler.Kelamın konuları (makasıt ve mesail )

” vesail”: İlahiyat nübüvvat ve semiyyat ana konularını anlamaya yönelik ve yardımcı olan konular· İlk dönemde vesail konuları varlığın ispatı üzerine idi. Bunda felsefi çalışmaların yoğun oluşu etkiliydi.· Müteahhirin döneminde is felsefenin yanında mantık ilminin de etkisiyle zihinde bilinebilen dinle ilsi bulunan “malum bilgi” kelamın vesail konusu oldu.* Maturidiyye ve mutezile vahy ulaşmayan kişinin de akılla Allah inancına ulaşabilir derler.

KELAM İLMİ;· Kelam konu itibariyle en geniş ilimdir.· Gerçek ve evrenseldir. Vahyin değişmez ve evrensel gerçeklerini konu ettiği için.· Diğer dini ilimlerin esas ve dayanağıdır.· Külli ilimdir. Cüzzi ilimlere geçiş kelamdandır.· İslami ilimlerin en yüksek rütbelisidir.

Gazali ilim TasnifiİLİMLER

Akli ilimler· Riyazi ve mantık· Tabii ilimler· ****fizik

Dini ilimlerFeri ilimler· Fıkıh· Hadis· tefsirKülli ilim· KELAM· Kelam “eşreful ilim”dir. (Sadüddin et-Taftazani ve Adudiddin el- İcli böyle demişler)· Gazali Kelamın avama değil havasa özgü entelektüel bir bilgidir .der.· Gazali kelamcının yetiştirilmesi toplum için kaçınılmaz bir zarurettir. Onu yetiştirmeyen toplumun tamamı sorumludur.

Kelamın İsimleri* Fıkhul ekber Ebu hanife’nin verdiği isim Kitabının adı)Ebu Hanife’nin fıkıh tarifi: * kişinin lehinde ve alehinde olan şeyleri bilmesidir.(selef yönteminden kelama geçişin ilk izleri Ebu hanifede görülür.)* Akaid : ( İman esaslarını konu edinen ilimdir. Akideyi tespit vahyin işi onu yorumlamak ise ehli ilmin işidir.)* Tevhid ve sıfatlar ilmi :* İbni Huzeyme : Kitabuttevhid ve İspatussıfaturrab* Ebu Mansur el maturidiyye: Kitabuttevhid (Maturidi ekolun fikir önderi)* Usuluddin kelam inanç meselesini ele aldığından dinin aslını ele almış olur. Bu isim bundandır.)Feri ; dinin amele ilişkin yönünün hükümleridir.

HükümlerAsl; dinin imana inanca taalluk eden hükümleri· Usulud-din ; ( kitap) Abdülkadir el Bağdadi Ebul Yusr Muhammed el Pezdevi· Usulu- diyane ; ( kitap) Ebul Hasan el eşari El ibane· Nazar ve istidlal ilmi: (Metod itibariyle düşünmeyi akıl yürütmeyi esas aldığından böyle adlandırılmıştır.)· Kelam : ( kelam ismi verilme nedenleri )1. İlk asırda Allahın sıfatları anlaşılması için kelam sıfatı etkili olmuştur. Bunun için kelam ismi verilmiştir.2. İnsanı etkileyen kuvvetli delillere dayanır. Bunun için yaralamak kökünden “kelm “kökünden kelam kelimesiyle adlandırılmıştır.3. İnsana söz söyleme yeteneği kazandırır.4. Öğretme ve öğrenmede ilk metot konuşmadır.5. Kendini din alanında ifade ederken dikkatli ve iyi konuşmayı gerektirir. Bu da kelamdır.6. “İşte kelam dediğin budur” dedirttiği için .7. İlimlerin ilk tasnif zamanlarında hakkında konuşulan her konunun başına “el- kelam fi feza “sözü yazılırdı. Hakkında söz söylemeye değer en önemli konu itikaddıra dikkat çekmek için.8. Selefin aksine itikadi konuların hakkında konuşmaya ve tartışmaya başlandığı için kelam denmiş.· Bu ilme kelam ilmi adının verilmesinde en etkili sebep Kur’an’ın “Kelamullah” olmasıdır.

Diğer ilimlerle İlişkisiFıkıh –Kelam: Allahın varlığı ve birliği ortak konudur. Bunun ispatı olmadan ibadet ve muamelat olmaz.Tefsir –Kelam:· Kitabın İspatı· İçeriğinin İspatı· Peygamberliğin İspatıHadis-Kelam: Peygamberliğin ispatı olmazsa sözleri de olmaz.Kelam-Felsefe: İkisi de varlıkla ilgilenir. Farkları metotlarından kaynaklanır.*Felsefe yalnız aklı delil alır kelam ise nakli (K.K ve hadisler ) de kaynak olarak kabul eder. Bulduklarını bunların da süzgecinden geçirerek değerlendirir.* Din akıl ile vardır. Onunla bilinebilir inanılabilir. Aklı sınırlandırmaz.* Kısaca felsefe ile kelamın konuları aynı; metot ve gayeleri farklıdır.Tabiat ilimleri ve Kelam:* İkisi de varlığı ve varlığın özelliklerini konu alırlar.ü Fakat kelamın varlık perspektifi daha geniştir. Varlığın duyular âleminin dışındaki haliyle de ilgilenir.* Kelam varlığı ele alırken ilk ve mutlak varlık olan Allah ‘tan duyular âleminin dışında kalan gaip olana doğru alanını genişletir.* Nakille öğrenebildiğimiz (melek şeytancin..) varlıkları da inceler.* Kelam tabiat ilimlerinin verilerinden yararlanır.* Kelam ilmi çoğunlukla gözlem ve deneyle sonuçlara ulaşır tabii kanunları keşfe çalışır.*Kelam ise tüm varlık ve olayların sebep ve nedenlerini sorar araştırır.* Allah’ı tanımak için yarattıklarını tanımak bir yol olduğundan tabiat ilimlerinden gereği kadar yararlanılır.
KELAMA GİRİŞKELAMIN DOĞUŞU (2. ÜNİTE)

Kelamın yöntemi iki bilgi kaynağından beslenerek gelişmiştir. Bunlardan birincisi vahy ve nakil; Vahyin eseri K.K ve ikincisi de akıldır.

Kelamın ana konularının ortaya çıkışı

· Beş döneme ayrılabilir: 1. Hz. Peygamber Dönemi: vahyin devam ettiği dönem. 2. İhtilaflar Dönemi: kelami tartışmaların ortaya çıktığı ilk fikri hareketlerin başladığı dönem. 3. Mutezile mezhebinin ortaya çıkış dönemi. 4. Ehli kitap kelam mezheplerinin ortaya çıkışı. 5. Yeni ilmi kelam dönemi: On dokuzuncu asrın sonundan başlayarak halen devam etmekte olan dönem.

Hz. Peygamber Dönemi

v Kur’an vahyinin devam ettiği ve hz. Peygamberin vefatına değin süren dönem. § Bugünkü anlamda herhangi bir İslami ilim olmadığı için kelam ilmi de yoktu.

Bütün bunlar bu dönemde hiç tefekkürün bulunmadığı veya itikadi problemin çıkmamış olması anlamına gelmez. Cennet cehennem hayatı konularında çok konuşulup düşünülmüş konuşulmuştur ve peygamber bunları yasaklamamıştır.

v K.K henüz tamamlanmamıştır. v Dönemde aykırı fikirler çıkmamıştır. v Akla takılanları Hz peygambere sorma şansları vardı. v Peygamberimiz (SAV) diğer dinlerin mensuplarının da kasıtlı ya da iyi niyetle sorulmuş sorularını da cevaplamıştır. v Peygamber bunu yaparken vahy ve Allah’ın kendisine verdiği bilgi ile hareket ediyordu. v Peygamber insanlarla tartışmıştır. (Necran Hıristiyanlarıyla Hz. İsa’nın şahsiyet ve mahiyetini tartışması meşhurdur)

İlk İhtilaflar Dönemi

Bu ihtilaflar dahili ve harici sebeplere dayanır.

DAHİLİ SEBEPLER v Müteşabihatın direk olarak anlaşılamaması v Siyasi nedenler HARİCİ SEBEPELR v Tercüme faaliyetleri v Fetih ve başka sebeplerle başka kültürlerle karşılaşılması

KIRTAS HADİSESİ

! Şia ekolünün önemli dayanaklarından biridir.

Peygamberin ölüm hali üzerindeyken “bana kağıt ve kalem getirin size yazı yazdırayım ki benden sonra sapıklığa düşmeyesiniz “ dedi. Bir kısım sahabe isteğini yapmak istedi hz. Ömerin de aralarında bulunduğu grup ise bu bir vahy değil yorulmasın dediler ve kağıt getirilmesi. Bun da “kırtas hadisesi” denildi.

Bütün bunlar bu dönemde hiç tefekkürün bulunmadığı veya itikadi problemin çıkmamış olması anlamına gelmez. Cennet cehennem hayatı konularında çok konuşulup düşünülmüş konuşulmuştur ve peygamber bunları yasaklamamıştır.

HİLAFET MESELESİ

! Aslında hilafet İslam hukukunun meselesidir. Burada konu edilmesi şia ekolunun konuya itikadi muhteva kazandırması üzerine olmuştur.

v Aslında K.K halifenin kim olacağı ya da nasıl seçileceği konusunda bilgi yoktur. Hilafet meselesi etrafında İslam düşüncesinde ortaya çıkmış fikirler Ø Ehlisünnet görüşü: Hz. Peygamber kendinden sonra kimin halife olacağı ile ilgili bir belirleme yapmamıştır. Dolayısıyla halifenin belirlenmesi seçimle olmalıdır. Bu minvalde istişare ile Ashap HZ Ebu Bekir’i halife seçmiştir. Ø Şia ‘nın görüşü: Halifelik meselesi seçime bırakılacak bir iş değildir. Halife nassla belirlenir. Hz peygamber Hz. Ali ‘yi kendisinden sonra halife olarak tayin etmiştir. Ø Haricilerin görüşü: Ehlisünnetle aynı görüştedirler. Halifenin belirlenmesi seçimle olmalıdır.

Siyasi anlaşmazlıklar ve İç savaş

Hz.Osman’ın şehadeti Cemel ve Sıffın olayları sonucu ortaya çıkan kelami sorunalr : 1. Büyük günah işleyenin durumu:

Hariciler e göre ; Adam öldürmek gibi büyük günah işleyen kişi dinden çıkar kâfir olur. Ölünce de ebediyen cehennemde kalır ve azabı kâfirinkinden farksızdır. Mutezileye göre; Dinden çıkarsa da kâfir olmaz. İman ile küfür arasında kalır. Ne mümin ne de kâfir sayılır. Ölünceye dek tövbe etmesi beklenir. Tövbe etmeden ölürse ebedi olarak cehennemde kalır. Buna rağmen azabı kâfirlerinkinden daha hafif olur. Mürciye’nin görüşü; konu hakkında hüküm verilmemelidir. Sorun ahrete ertelemek uygundur. Ehli Sünnetin görüşü; günahlar helal sayılarak işlenmedikten sonra kişiyi dinden çıkarmaz. Bununla birlikte günahlar imana zarar verir ve sahibi ahrette cezalandırılır. Allah dilerse affedebilir.

2. İmanın tanımı mahiyeti iman –amel ilişkisi meselesi: 3. Kader ve irade hürriyeti.

Kader ve irade hürriyeti Sorunu

Bu sorun etrafında gelişen mezhep\ekoller: Cebriyye: Metinleri kendi fikirlerini onaylatacak şekilde anlayan ve anlamlandıran ekoldür. İnsansın hareketlerinde yapıp ettiklerinde etkin olmadığını cebr halinde olduğunu ileri sürer. Mutezile ve ehlisünnet de cebriye ye tepki olarak doğmuştur.

Müslümanların diğer din mensuplarıyla karşılaşmaları

Ø Arabistan yarımadası sakinleri sade bir hayat ve pek karmaşık olmayan bir din anlayışına sahiptiler. Oysa yeni alınan topraklarda yaşayanların din anlayışları daha farklı ve karmaşık olur. Ø Suriye ile Mısır’da Hıristiyanlık ve Yahudilik yaygın dinlerdi. İran ve Irak ‘ta Mecusilik Sabilik Mazdekıyye Seneviyye ve Zerdüştilik yaygın dinlerdi. v Dolayısıyla dine yeni girenlerin yeni görüşler ortaya çıkarması eski inanışlarının ve kültürlerinin tesiriyle farklı fikirler savunmaları doğal bir durumdu. Ø Ayrıca yeni fethedilen yerlerde islam’ı gerçekten kabul edenlerin yanında İslam akidesini bozmak niyetiyle çalışanlar da vardı. (Batınıyye grubu buna örnektir.) Ø Hıristiyanlarla (Suriye Mısır gibi ülkelerde iran hint ve yunan felsefesinden etkilenmiş olan ) Müslümanların karşılaşması sonucu her iki taraf da kendi dinlerinin savunusunu yapmıştır.

! Bu arada Müslüman Âlimler de Hıristiyanlık ve diğer dinlere karşı reddiyeler yazmıştır.

Er- Red alen –nasara Er-Red alel Mecus Er-Red aless Sümeniyye Er-Red aled Dehriyye Er-Red alet Tabiyyin

Özellikle allah’ın birliği zatı ve sıfatları teşbih tescim konularında önemli tartışmalar yaşanmıştır.

Hıristiyan ilahiyatçı Yuhanna ed-Dımeşki Allah’ın birliği ve Hz İsa’nın tabiatı hususlarında Müslümanlarla nasıl tartışılması gerektiği üzerinde çalışıp metot belirlemeye çalışmış İslam’a karşı reddiyeler yazmıştır.

v Farklı dinlerle karşılaşılması sonucu tartışılan başlıca konular: Ø Tevhid Ø Teslis Ø Teşbih Ø Tescim Ø Kader Ø Cebir Ø İhtiyar Ø K.K Hakikatleri Ø Tevrat ve İncil’in tahrif edilmişliği Ø Nübüvvet Ø Mesih Ø Mehdi

Tercüme faaliyetleri

Fethedilen yerlerde Yunan felsefesinin ağırlıkla bilindiği ve kullanıldığı ve metodundun da faydalı olacağı görülmüş böylelikle tercüme hareketleri başlamıştır.

Tercüme hareketleri yalnız felsefe değil tabii ilimler tıb kimya astroloji simya ahlak bilimleri eserlerini de içermektedir.

Ø Emeviler’in son zamanlarında başlamış Abbasilerden Mansur Harun Reşit ve Memun zamanında devam etmiştir. İlk tercüme faaliyetleri Mansur zamanında mantık alanında gerçekleşmiştir. Ø İlk tercümeler pozitif bilimlerle ilgilidir daha çok Ø Mantık alanındaki ilk tercümeyi İbn el-Mukaffa yaptığı söylenir. Ø Sistemli olarak felsefe tercümeleri Memun zamanında yapılmaya başlanmıştır. Pek çok “Darul Hikme “( felsefe akademisi ) kurulmuştur. § Yunan felsefesinin İslam dünyasına aktarılmasında dönemin ilim merkezleri olan “İskenderiye” “Cündişapur” “Harran” okullarının rolü büyüktür. § Bu okullarda okutulan diller; Yunanca Süryanice Pehlevice ‘dir. KELAM –FELSEFE yakınlaşmasına en çok meyleden Mutezile Grubu olmuştur. Mutezile âlimleri önce felsefenin yöntemlerini öğendiler sonra bu yöntemleri onlara karşı kullanmaya başladılar.

Ø Bu felsefe faaliyetleri sonucu yetişen ilk İslam filozofları yetişmiştir; KINDİ FARABİ İBNİ SİNA gibi.

Usuluddin de İhtilafın hükmü: Ø İdeolojik olan İslam toplumunu parçalamaya yönelik ihtilaflar caiz görülmemiştir. Ø Dinin temel prensiplerinde ihtilaf etmek caiz görülmemiştir. Ø Birkaçı dışında İslam âlimleri dinin ana prensipleri dışında itikadi bir konuda ihtilafları olan fırkanın tekfir edilemeyeceğinde ittifak üzeredirler.
KELAMA GİRİŞİLK DÖNEM KELAMİ ŞAHSİYETLER (3. ÜNİTE)MA’BED el- CÜHENİ

Ø Kaderin olmadığı ezelde kulların fiillerinin belirlenmediği fikrini ilk olarak yüksek sesle söyleyendir. Ø İnsanı fiillerinde hür kabul eder.

§ Kader konusunda ilk konuşanlar Ma’bed el- CÜHENİ ve Gaylan ed- DIMAŞKİ ‘dir § Bu iki kişinin görüşleri doğrultusunda Kaderiye fırkası gelişmiştir.

*Bu kişilerin fikirlerini açıklamasından evvel Emevilerin Müslümanların mallarını Allah’ın malı ilan etti ve kendilerine yönetimin ve bu mallar üzerinde tasarruf etmenin ilahi kader ile geçtiğini söyledi. Cüheni ve Dımaşki ‘nin fikirlerinde bu görüşe karşı çıkmanın da etkisi olmuştur.

Hayatta bulunan sahabe bunların görüşlerine karşı çıkmıştır. ( Selamlarını almayın selam vermeyin cenaze namazlarını kılmayın demişlerdir. ) Ø Siyasi fikir ve faaliyetlerinden dolayı idam edilmiştir. Ø Mutezilenin fikirlerini oldukça etkilemiştir. Bazıları onları mutezilenin Medine grubu olarak sayarlar. Ø Yahya bin. Main Ebu Hatim darekutni İbni Hacer gibi âlimler ise onu hadis rivayetinde güvenilir kişilerden kabul etmiştir. GAYLAN ed- DIMEŞKÎ

! Gaylan Ma’bed ile irade hürriyedi ile ilgili fikirleriyle Kaderiyye fırkasının temellerini atmıştır. ! Başlangıçta Emevi yönetimiyle arası iyiydi. Kaderi inkâra gidip halkı yönetime karşı kışkırttı. Emevilerin ekonomi politikasını eleştirdi. Emevi halifeliğini tanımadığını ilan etti. Bunların sonunda idam edildi. § Gaylan çeşitli kaynaklarda farklı gruplar içinde anılmıştır. Bunlar ; Mürcie Kaderiyye Mutezile dir. § Mürcie içinde anılmasının sebepelri

! İmanı kalbin tasdiki dilin ikrarı olarak kabul eder. ! Ameli imana dahil etmez. ! Büyük günah işleyenin kâfir olmadığı görüşündendir. Mutezile ile anılmasının sebepleri

! Mutezilenin “Usulü Hamse “prensiplerinin ilk dile getiren ilk şekillendiren kişidir. ! İlahi sıfatlar zatın aynıdır fikri Mutezilenin TEVHİD anlayışıyla bağdaşır. ! K.K yaratılmıştır fikri mutezileyle aynıdır. ! İrade hürriyetiyle ilgili fikirleri Mutezilenin ADALET prensibinin şekillenmesinde önemli olmuştur. Bu nedenle Kaderiyye ‘nin Ma’bed El Cüheni’den sonra ikinci önmli isim olarak sayılmaktadır.

İmametle ilgili Görüşü ! İmamet konusunda liyakat ve vasıf iilkelerine ağırlık vermiştir. ! Ona göre halife K.K ve Sünneti iyi bilmelidir. ! Ümmet üzerinde ittifak ettiği takdirde Kureyş dışından biri de halife olabilir. CA’D b.DİRHEMİlahi sıfatlar halkul Kur’an insanların fiilleri konularını İslam düşünce tarihinde ilk konuşan kelamcılardan biridir. Fikirleri ölümünden sonra yayılmıştır. Cehmiyye olarak anılmıştır. Akılla nass çatışırsa akıl esas alınarak nass buna göre tevil edilmesi gerektiğini ilk savunan kişidir.

Bazı Kelami Görüşleri ! Alah’ın zatı dışında kadim sıfatları yoktur. ! Allah yarattıklarına benzemez. Yedvechayn ifadeleri tevil edilemez. ! K.K yaratılmıştır. ! İnsan fiillerinde özgürdür.

Ca’d inançla ilgili konuları aklın ışığında açıklamaya çalışan ilk kelamcılardan olduğuna şüphe yoktur. CEHM b. SAFVANØ Ca’d bin Dirhem’den etkilenmiştir. Ø İlk kelamcılardandır. Ø CEHMİYYE fırkasının kurucusudur.

Görüşleri : ! K.K hadistir.(yaratılmıştır.) ! İnsanın iradesi yoktur. Olup olacaklar evvelden bellidir. ! Kadim sıfatları inkâr eder. ! Allah’a subuti ve haberi sıfatlar nisbet edilemez. ! Allah yarattıklarına benzemez. ! Allah’tan başka her şey sonradan yaratılmıştır. ! Allah’ın ezelde âlim ve kadir sıfatları yoktur. Çünkü ilahi kudrete konu olacak nesne yoktur. Yarattıklarını yaratmadan evvel onlarla ilgili bilgisi yoktur. Çünkü var olmayanla ilgili bilgi sahibi olunamaz. ! Yed vech gibi ifadeler zahiren alınamaz. Uygun şekilde tevil edilmelidir. ! İnsanın fiillerinde bir gücü yoktur. Mutlak olarak cebr altındadır. ( İnsan fiilleriyle ilgili olarak Kaderiyyenin tam tersini savunur.) ! İman Allah’ı bilmek küfür ise bilmemektir. (kişi Allah’ı bilip tanıdıktan sonra diliyle inkâr ederse küfre girmiş olmaz. Çünkü ilim ve marifet inkâr ile yok olmaz. ) ! İmanın mahiyeti gibi derecesi de değişmez. Peygamber (SAV) ile diğer müminler arsında iman bakımından bir fark yoktur. ! Allah ahrette görülmeyecektir. ! Kabir azabı sırat mizan yoktur. ! Cennet de cehennem de ebedi değildir. Ehli bir süre sonra yok olacaktır.

Ø Emevilere karşı isyan hareketlerine katılmıştır. Siyasete dâhil olmuştur. Ø Ebu Hanife ve Vasıl b. Ata ile karşılaşmıştır. Ø Tefsirci Mukatıl b. Süleyman ile münazaralar yapmıştır. EBU HANİFEAkaid Konularında İstifade Ettiği Ehli Beyt Alimleri Hz.Ali Zeyd b. Ali Muhammed el Bakır Cafer es Sıddık

Görüşlerinin şekillenmesinde etkili olduğu kimseler Abdullah b. Mes’ud Hasan Basri Ata b. Rebah Sa’id b. Müseyyeb Ömer b. Abdülaziz

Görüşleri Ebu Yusuf Ebu Muti el Behli Ebu mukatil es Semerkandi tarafından kaleme alınmıştır.

El alim ve’l müteallim

El Fıkhul Ekber

El fıkhul ebsat

Er risale

El vasiyye

Ø Ebu Hanife K.K ‘e ve ona aykırı olmayan sahih hadislere dayanarak İslam akaidini belirlemeye çalışmıştır. O naklin yanında aklı ihmal etmemiş itikadi meseleleri açıklamak için aklî kıyas yapmıştır.

Görüşleri :

Uluhiyet : ! Allah her şeyin yaratıcısıdır. ! İnsan davet almadan da Allah’ı bulabilir. ! Allah’ın zati ve fiili sıfatları vardır. ! Allah’ın zatı sıfatlarından ayrı düşünülemez. İsim ve sıfatları ezelidir. ! Allah’ın kendisine nispet ettiği sıfatlardan başkası fikir yürütülerek nispet edilemez. ! Allah sayı itibariyle değil eşi benzeri olmaması ile birdir. ! Nassla Allah’a nisbet edilen vech yed nefs nüzül gibi sıfatların keyfiyeti bilinemez. Bunlar tevil de edilemez. Nasıllıkları sorulmadan öylece iman edilir. Halkul Kur’an : ! Kur’an Allah’ın kelamıdır ve mahlûk değildir. ! Kur’an’ı telaffuz edişimiz yazışımız mahlûktur. Allah’ın kelamı olan Kur’a mahlûk değildir. Kader: ! Her şey Allah’ın takdir ve kazasına göre cereyan eder. ! Kullarda fiilleri serbestçe yapabilme iradesi vardır.

Peygamberlik: ! Peygamberlerin gösterdikleri mucizeler de haktır. ! Peygamberin Ayın yarılması miraç gibi mucizeleri de haktır. ! Peygamberler şirkten ve büyük günahlardan korunmuşlardır. Sadece küçük zelleler işleyebilirler. ! Tüm peygamberler tevhid esasına dayalı bir din getirmişlerdir. ! Allah’a inandığı halde peygamberin nübüvvetini benimsemeyen Allah’a da iman etmiş olmaz. Ahiret: ! Kabir azabı haktır. ! İnsanların ölümden sonra dirilmesi ve amellerinin tartılması haktır. ! Müminlerin günahları sebebiyle görecekleri muamele Allah’ın takdiridir. ! Sadece peygamberler ve hakkında nasslar bulunanlar doğrudan cennete gideceklerdir. ! Allah Teala keyfiyetini bilemeyeceğimiz şekilde müminlere görünecektir. İman Amel ilişkisi: ! İmanın asli unsuru kalben tasdiktir. Artmaz ve eksilmez. ! Peygamberler ve melekler dahil bütün müminlerin imanı aynıdır veya birbirine benzer. ! Günah işlemek mümini imandan çıkarmaz. (Hz. Ali dekendisiyle savaşanları mimin olarak nitelendirmiş) ! Mümin kararlı olarak bn müminim demelidir. İman şüphe kaldırmaz.

Tekfir : Ø Ebu Hanife’ye göre insanların kendi beyanları ibadet şekilleri dini alamet sayılan kıyafetleri tekfir sebebi olabilir. Ø K.K tefsir ve te’vil edip ümmetin çoğunluğuna aykırı da olsa hükümler çıkaranlar yahut Hz peygambere nispet edilen hadislere dayalı bazı itikadi hususları tevatüren gelmediği için kabul etmeyen kimseler tekfir edilemez.

Tekfir edilebilecekler; ! Allah’ın sıfatlarını inkâr eden ! Allah Teâlâ’yı yaratılmışlara benzeten ! Kaderi inkar eden inanmayan ! K.K nın nasslarını inkâr eden kabul etmeyen ! Günah işlemeyi helal sayan ! K.K nın bir harfini dahi inkâr eden

İmamet : ! Devlet başkanı müminlerin bir araya gelip istişarede bulunmalarıyla seçilmelidir. ! Hz. Ali muhalifleriyle olan anlaşmazlıklarında haklıdır. HASAN BASRİTalebeleri ; Eyyub es Sahtiyani Katabe b. Diame Amr b. Ubeyd Vasıl b. Ata Malik b. Dinar

Görüşleri : Uluhiyet : ! Allah Teâlâ’nın kemal sıfatları vardır onlarla nitelenir. ! Allah Teala ahrette görülecektir. Kader : ! Kulların iradeleriyle yaptıkları fiillerin ilahi takdirin zorlayıcı tesirinde olmaz. § Bu görüşü Ehlisünnetle bağdaşır. Peygamberlik: ! Kadından peygamber gönderilmemiştir. ! Peygamberin isra ve miracı bedenen değil ruhen olmuştur.Ahiret : ! Kalbinde iman bulunup da günahlarını çekmek üzere cehenneme giren kimseler ilahi şefaat sayesinde oradan çıkacaktır. ! Ergenlik çağına girmeden ölen kâfir çocukları cehenneme girmeyecektir. İman –Amel İlişkisi : ! Gerçek iman kişiyi dinin buyruklarına itaat etmeye sevk eder. ! Amelsiz imanın bir değeri yoktur. ! Dolayısıyla iman artar eksilir. ! Büyük günah işleyen kimse münafıktır. (kâfir anlamında değil) § Hasan Basri ’ nin büyük günah işleyeni mümin kabul ettiğini de nakledenler olmuştur.

Bu kıymetli özet çalışması için [ "krnfl" rumuzlu arkadaşamıza teşekkür ederiz.]

************************************************** Aynı Ünite Farklı Bir Özet

MABED EL-CÜHENİ: kaderi inkar eden ilk kelamcıdır...

GALYAN EL-DİMEŞKİ: cüheninin fikirlerini savunmuştur. bu ikisi kaderiye ekolünün fikir alt yapısını oluştururlar...

CAD B. DİRHEM: halkul Kuran, ilahi sıfatlar ve insanın fiilleri konusunu tartışan ilk kelamcıdır... inançla ilgili konuları aklın ışığında açıklayan ilk kişidir... görüşleri: 1.allahın zatı dışında kadim kabul edilebilecek sıfatı yoktur... 2.kuran mahluktur... 3.insanın fiilleri tamamen kendisine bağlıdır… CEHM b.SAFVAN:1.cehmiyye mezhebinin kurucusudur… 2.cebrcidir. 3.subuti ve ilahi sıfatlar Allah’a atfedilemez… 4.vach, yed vb. gibi sıfatlar Allah’ın zatına yaraşır şekilde tevil edilmelidir... 5.kuran mahluktur... 6.kader konusunda: Kullar fiillerinde mecburdur, hiçbir iradeleri yoktur... 7.iman: Allah’ın bilinmesidir, kim Allah’ı bilir ve tanırsa daha sonra dille inkara giderse kafir olmaz. Peygamberlerin ve diğer insanların imanları eşittir... 8.rü'yetullahı inkar eder. Kabir azabı, sırat, mizan yoktur, cennet ve cehennem ebedi değildir… 9.akla önem verir. Akıl ve nassın çakışması sonunda akıl esas alınır. nassın tevili yapılır. Nakil olmasa da akıl yeterlidir… EBU HANİFE:KİTAPLARI: el alim vel mütealim, el fıkhul Ekber, el fıkhul ebsad, er risale, el vasiye. 1.akıl yürütmekle Allah’a sıfat nispet edilemez sadece zatına nispet ettiği sıfatlarla nitelendirilebilir. Allah’ın vech, yed vb. gibi sıfatları tevil edilemez sorgulanmaksızın imam edilir. 2.Halkul kuran. kuran Allah’ın kelamı olup mahluk değildir. 3.Kader: Allah fiillerin yaratıcısıdır, kul ise o fiilleri yapıp yapmamakta kendi iradesiyle hareket eder. 4.peygamberlik: Allah’a iman eden Hz. Peygambere(sav)de iman etmesi gerekir. Aksi takdirde iman etmiş sayılmaz… 5.Ahiret. kabir azabı, sırat, mizan haktır. Allah Teâlâ dilediği bir şekilde kulları tarafından ahirette görülecektir… 6.imanın aslı kalbidir. Dil ile ikrar da gerekir. İman artmaz ve eksilmez. Peygamber ve melekler dahil bütün müminlerin imanı eşittir. HASANI BASRİ:1.allahın kemal sıfatları vardır, ahirette kullar tarafından görülecektir. 2.kullar fiillerinde özgürdür. 3.hz.resulallahın(sav) isra ve miracı bedenen değil ruhendir. 4.hz.isa kıyamet kopmadan evvel gelecektir. Cehenneme giren imam sahipleri ilahi şefaate nail olup oradan tekrar çıkacaktır. 5.iman ile amel eşittir. Amelsiz iman değersizdir. kebire işleyen biri münafıktır.__________________
KELAMA GİRİŞMu'tezile-Kelâmı (4. ÜNİTE)

Ø Kelamın kurucusu olarak kabul edilen ekoldür. Ø Hatta ehlisünnet kelamının da fikri temellerinin atılmasında bu ekolün etkisi olmuştur. Ø Mutezile kelam ilmini ilk olarak sistemleştiren ekoldür. § İslam akaidini savunmada nakdin yanında akli ve felsefi delillerin kullanılmasını da gerekli gören hatta nakli akli prensipler ışığında yorumlama ilkesini öne sürerek selefin metodundan farklı bir yol izleyen Mutezilenin kullandığı yönteme KELAM denir. Mezhebin Doğuşuv Kelime anlamı;” ayrılanlar” “uzaklaşanlar" “ bir köşeye çekilenler “ dir. § Terim olarak; itikadi meselelerin yorumunda akla ve insan iradesine öncelik veren kelam mezhebi dir. § Mutezile ismi Vasıl b. Ata nın büyük günah hususunda hocası hasan Basri ile ayrı düşmelerinden dolayı hocasının ona ayrılanlar anlamında kullandığı kelimeden kaynaklanmaktadır. § Aslında itizal ve mutezile isimleri hz. Ali ile Hz. Aişe ve Hz muaviye arasındaki olaylarda hiçbir tarafa katılmayan çekimser bir tavır alanlara da kullanılmıştır.

· Bu bağlamda mutezilenin bazı ileri gelenlerinin iddia ettikleri gibi bazı sahabelerin mutezile olmaları söz konusu değildir. v Mutezile kendisini tevhid ve adalet ehli olarak tanımlamaktadır. v Mutezile ismi büyük günah işleyenlerin durumu tevhid adalet kader gibi itikadi kelami konularda onlardan farklı düşünen ehli sünnet\ümmetin çoğunluğu tarafından verilerek yaygınlık kazanmıştır.

§ Mutezilenin kendisine layık gördüğü isimler; “tevhid ve adalet ehli” “ehlüttevhid vel adl “ gibi isimlerdir. Bunula birlikte mutezile ismini zamanla benimseyip kullanır olmuşlardır.

· Onlar için “İtizal “ şirkten ve kötülükten ayrılan anlamındadır. Hz. İbrahim’in tevhidden uzak unsurlara karşı kullandığı ifadedeki itizal sözcüğüne verilen manayı esas alırlar. MUTEZİLENİN DOĞUŞUNU ETKİLEYEN UNSURLAR 1. Müslümanlar arasındaki ihtilaflara çözüm arayışları:· Cemel sıffın olayları hz. Ali ile ilgili çıkan olaylar gibi… · Hariciler amellerin imandan bir parça olduğuna inanıyorlardı. Dolayısıyla şehadet edip farzlardan birini yapmayan veya büyük günah işleyen kimse kâfir olur demişlerdir. · Mürcie imana zarar vermediği sürece hiçbir günahın imana zarar vermeyeceği büyük günah işleyenin durumunun Allah’a havale edilmesi gerektiğini savunur. ü Mutezile hariciler kadar sert mürcie kadar hafif bakmamış ve “ el- menzile beyne’l menzileteyn” prensibini ortaya atmıştır. ü “el vaad ve’l vaid “ prensibi de bu olaylara karışanların ahretteki durumlarıyla ilgili ihtilaflara çözüm için geliştirilmiştir. ü “adalet” ilkesi de kader tartışmaları etrafında gelişmiştir. 2. İslam’ı savunma:· fethedilen yerler dolayısıyla farklı din ve kültürlerle karşılaşıldı. İslamı kabul edenlerin farklı soruları ve kabul etmeyenlerin saldırılarına karşı savunma amaçlı çalışmalar . § yabancılarla ilk mücadeleye giren Vasıl b. Ata dır. v Hariciler şia materyalistler tabiatçılar ve mürcie niin görüşlerini en iyi bilen kişi Vasıl b. Ata dır. v Düalistleri(seneviye) en iyi susturan kişi de Vasıl b. Atadır.

Ø Mutezile âlimlerinin mücadele ettiği gruplar: · Hariciler · Şia · Materyalistler · Tabiatçılar · Düalistler ( seneviye) ……………………… · Budizmden => sümeniyye · Mecusiler · Mazdekiler · Sabiler · Maniheistler · İnkârcı filozoflar · Hıristiyanlar · Yahudiler · Hint dinleri mensupları v Ebu Huzeyl el-allah çeşitli din ve kültürlerden kişilerle tartışmalar yapmıştır. 3. Tercüme faaliyetleri ve Felsefeye ilgi :ü Mutezili alimlerin Yunan felsefesine olan ilgisi İslam’ı savunmak olmuştur. o Fakat zamanla Felsefeyle ilgilenmek esas meşguliyet haline dönüşmüştür. o Aşırı hayranlık duyduğu Yunan felsefenin tesiriyle itikadi konularda akla ve akılla çelişir gördükleri nakilleri akıl ışığında tevile gitmişleridir. o Akla verilen bu önem hedeflerini saptırmış ve nassla çelişen görüşleri savunma durumunda kalmalarına sebep olmuştur. § Tartışma tecrübeleri ve elde ettikleri güç ile Abbasi halifelerinden özellikle Me’mun ve Mu’tasım devirlerinde iktidarı da arkalarına alarak K.K yaratılmış olduğu anlayışını zorla kabul ettirmeye çabalamışlardır. Birçok âlim eziyet görmüştür. Bu döneme “mihne dönemi “denilmiştir.

§ Abbasi Halifesi Mütevekkil mutezileyi devlet çevresinden uzaklaştırmış Onlara Kur’an ve sünneti öne çıkaran fıkıh ve hadis alimleri ile mücadele etmeye çalışmıştır. Zamanla etkisini yitirmiş günümüzde kısmen Şii muhitlerde yoğun olarak da Yemendeki Zeydiyye Mezhebi içinde varlığını devam ettirmektedir. MUTEZİLENİN BEŞ TEMEL İLKESİ

Tevhid: ü Allah birdir ve eşi benzeri yoktur. ü Allah’ın bir ve kadim olması en özel sıfatıdır. ü Allah’ın kadim oluşunun dışında ona sıfatlar atfetmek O’ndan başka kadim varlıklar kabul edilmiş olur. Bu Allah’ın birliğine aykırı olacağından kabul edilemez. ü Allah’ın zatı dışında kendisine isnad edilecek başka bir sıfat yoktur. o Mutezile ehlisünnetin Allah’a izafe ettiği sıfatları iki gruba ayırır. Birincisi siga olarak da sıfat olanlar diğeri hayat ilim kudret gibi masdar kalıbında olan sıfatlardır. o Mutezileye göre ikinci kısım sıfatlar Allah’a izafe edilemez. ü Allah zat ve sıfat itibariyle hiçbir varlığa benzemez. o Mutezile “vahdaniyet “ve “kıdem” sıfatları dışında kalanları tevil yoluna gitmiştir. o Onlar bu iki sıfat dışında Allah’a kadim sıfatlar isnad edilmesini caiz görmezler. ü Allah’ın eli yüzü sureti gözü istiva etmesi gitmesi gülmesi haya etmesi gibi ifadeler mecazi ve tevil edilen manalarıyla anlamak gerekir.

Selef âlimleri bu ifadeleri olduğu gibi kabul etmek ve mahiyetini anlayamayacağımızı kabul ederken; Özelikle GAZALİ ve sonraki dönem âlimleri Allah’ın zatı ve kur’an’da zikredilen diğer sıfatlara uygun biçimde tevil edilmesi yoluna gitmişlerdir.

ü Allah’ın kelam sıfatı da yoktur. o Kelam Allah’ın sıfatı değil yarattığıdır. o Bu durumda Kur’an mahlûktur. ü Allah ahrette görülemez. o Çünkü Allah cisimlere benzemez. Adalet: ü Kul fiillerinin yaratıcısıdır. Belirlenmiş yazılmış kader diye bir şey yoktur. ü Allah bir maslahat gözetmeden bir şey yaratmaz. Hiçbir işi boşuna yapmaz. ü Allah’ın bazı yüce ve iyi prensiplere göre hareket etmesi zaruridir. ü Kullun menfaatine olanı Allah’ın yaratması üzerine vaciptir. Buna kelam ilminde “salah –aslah meselesi “ denir. ü Allah’ın kuluna gücünün yetmeyeceği şeyi teklif etmesi caiz değildir. ü Allah itaatkâr kulunu cezalandıramaz. ü Ölen müşrik çocuklarına azap etmesi caiz değildir. İnsana mutlak serbesti verirken Allah’ın iradesini sınırlayıcı fikirleri kaderi inkâr etmeleri Ehli sünnet âlimleriyle aralarındaki en önemli tartışma konularıdır. VA’D EL VA’İDVa’d : iyi işler yapanın ahrette mükafatlandırılması; Va’id : kötü işlerde bulunanların ahrette cezalandırılmasıdır.

ü Allah Teâla Va’idinden asla caymaz. ü Büyük günah işleyenler tevbe etmeden ölürse bağışlanmazlar ve bunlara peygamberin şefaati söz konusu olamaz. § Bu bağlamda mutezile şu konuları ele almıştır: Küfr Fısk Kebire Tevbe Sevap İkâb Şefaat Kabir azabı Cehennemliklerin durumu EL MENZİLE BEYNEL MENZİLETEYNü İman ile küfür arasında bir mertebedir. ü Bu mertebe mutezileye göre fasıklıktır. ü Bu kişi tevbe etmeden ölürse ebedi cehennemliktir. Azabı kafirinkinden daha hafif olur. ü Tevbe ederse mümin olarak ölür. § Bu prensip mutezilenin amelin imana dahil olduğu anlamına gelir.

Bunların fikrine göre büyük günah işleyene mümin denilemez. Müminlere yapılan övücü sıfatlar bunlara kullanılamaz. Bunlara saygı gösterilemez. Bunlar sevilemez ve dost tutulamaz. EMRİ BİL MARUF NEHY-İ ANİL MÜNKER

v İslami çağrının yayılması ve dalalette olanların hidayete ermesi için her Müslüman’ın iyiliği emredip kötülükten sakındırması mecburi bir görevdir. o Bununla Mutezile toplum içinde sıkı bir denetim mekanizması kurmak istemiştir.

Mutezile kendi ilkelerini devlet eliyle zorla diğer Müslümanlara kabul ettirmeye çalışırken yaptığı sert çıkışlarla âlimler ve halk nezdinde kendi varlığının sonunu hazırlamıştır. MUTEZİLEDE AKIL NAKİL MESELESİ

Ø Kelam mezhepleri arasında en çok akla önem veren Muteziledir. Ø İnandığı şeyin delillerini bilmeyen kişinin imanı geçerli değildir. Ø Vahy gelmeden de insan aklıyla Allah’ı bulabilir. Ø Allah ile ilgili belli prensip ve ilkeler konuluır; Kur’an ya da hadis metinleri eğer bu ilkelere uymuyorsa bu akli ilkler çerçevesinde tevil edilir. Uygunsa dokunulmaz aynen bırakılır. § Bu nedenle mutezile kelamında akıl tevil ve mecaz kavramları çok önemlidir. Sadece kelami konularda akli ilkelerin kur’an veSünneti yorumlamada belirleyici olduğu hususu Kâdî Abdülcebbar tarafından açıkça belirtilir. Mutezilenin Diğer Görüşleri1. Katil tarafından öldürülen kişi eceliyle ölmemiştir. Ecelinden once ölmüştür. 2. Haram yiyecekler rızık değildir.- rızkı Allah verir ve Allah kötü fiil işlemez.bundan dolayı helal olan yiyecek ve gıdalar rızık olarak adalandırılır. 3. İtikadi konularda sahih bile olsa hadislere güvenmezler. 4. İyi ve kötü olan şeyler vahy gelmeden de bilinebilir. 5. Evliyanın kerameti diye bir şey yoktur. 6. Sihrin aslı yoktur. Sihir göz boyamasıdır. BASRA VE BAĞDAT MUTEZİLESİØMutezilenin ilk temsilcileri de aralarındadır. Ø Abbasilerle sorun yaşamamışlardır. Ø Kelami meseleleri teorik olarak ele almışlar. Dolayısıyla fikri mücadeleye önem vermişlerdir. Ø Akla ve vahye aynı oranda önem vermişler Ø İslamın devamı için felsefeyi araç olarak görmüşler Ø Karşılaştıkları farklı kültürleri felsefeyi iyice öğrenmeye çalışmışlardır. Ø Allah’ın sıfatlarını konu almışlardır.

Basra ekolü

Bağdat ekolü Ø Hz. Ali’yi diğer sahabeden üstün sayarlar. Ø Abbasilerle bundan dolayı sorun yaşamışlardır. Ø Daha çok ameli yönü ortaya çıkaran incelemelerde bulunmuşlar Ø Mezhep görüşlerinin devlet eliyle yayılması taraftarı olmuş yönetimle arasını iyi tutmuştur. Ø Bu bağlamda eserlerinde imamete vurgu yapmışlardır. Ø Varlık meselesini ele almışlardır. Ø Basraya göre yunan felsefesinden daha çok etkilenmişler. Sebebi Halife Me’mun’un Bağdat’ta başlattığı tercüme faaliyetler MUTEZİLENİN ÖZELLİKLERİ1. Çok kültürlü bir ortamda ortaya çıkmıştır. 2. Islam!ı tenkid edenlere kültürleriyle bozmaya çalışanlara çok ciddi karşılıklar vermiştir. 3. Yunan felsefesinin tesirinde kalmışlar 4. Akılcıdır. Bazıları İslam’ın Rasyonalistleri olarak adlandırılır. 5. Akla aykırı nassları tevil etmekte akla uygun şekilde tefsir etmektedir. 6. Özgürlükçüdür. Serbest düşünce insane iradesine önem verir. 7. Kur’an mahluktur fikrini zorla Kabul ettirme çabaları özgürlükçülüklerine aykırı olmuştur. 8. Alimleri ibadetlerine düşkün zahit kimselerdir. 9. dini ve tabii ilimlerin gelişmesine katkı yapmıştır. 10. Dini ilimlerde akılcılığı tabii ilimler için ise deney ve gözlem metodunun kullanılmasına ön ayak olmuştur. 11. Kur’an üzerinde yoğunlaşmışlardır. 12. Nakli delil getirecekse Kur’andan olmasına özen gösterirlerdi. 13. Inanç konusunda sahih de olsa hadisler dikkate alınmamış delil olarak ortaya konmamıştır. 14. Dirayet tefsirine önem vermiş ve öncüleri olmuşlardır. 15. Ehl-I sünnetle ihtilafları olsa da sünni kelamı etkilemiştir.

Bu kıymetli özet çalışması için [ "krnfl" rumuzlu arkadaşamıza teşekkür ederiz.]

************************************************** Aynı Ünite Farklı Bir ÖzetMUTEZİLENİN İSMİ VE MEZHEBİN DOĞUŞUMutezile; ayrılanlar, farklı görüş bildirenler, uzaklaşanlar, bir köşeye çekilenler anlamına gelir. Kurucusu Vasıl b. Ata’dır. Ata hasan Basri’nin öğrencisidir.bir adamın hasan Basri’ye gelip kebire işleyen birinin durumu hakkında soru sorması üzerine ata hocasının öncesinde farklı bir görüş öne sürmüştür. Ata ya göre kebair işleyen biri dinden çıkmaz ama mümin de değildir. o ikisinin ortası bir mertebeye sahiptir.(el menzile beynel menzileteyn) mutezile göre büyük günah işleyen fasıktır... MUTEZİLENİN 5 TEMEL PRENSİBİ:1.adalet 2.tevhid 3.vad ve vaid 4.emri bil maruf nehyi anil münker 5.el menzile beynel menzileteyn MUTEZİLE YUNAN FELSEFESİNDEN NASIL ETKİLENMİŞTİR?yunan felsefesine ilgi duyan mutezile gerçek amacı olan İslam’ı savunma prensiplerinden uzaklaşmış ve neticede akla önem vermiştir. Akılla çelişen nassları aklın ışığında tevil etmeye başlamışlardır.nasslarla çelişen görüşleri savunur olmuşlardır.. MİHNE DÖNEMİ NEYİ İFADE EDER.Abbasi devletinin desteğini alan mutezileciler kuran mahlûk olduğu görüşlerini zorla benimsetme yoluna gitmiş araların Ahmet bin Hambeli’nde olduğu birçok alime zulüm ve işkenceler etmişlerdir. Bu döneme mihne dönemi denir. MUTEZİLE EKOLÜNÜ DEVLET ÇERÇEVESİNDEN UZAKLAŞTIRAN ABBASİ HALİFESİ KİMDİR.Abbasî halifesi mütevekkil döneminde mutezilenin üzerine gidilmiş, fıkıh ve hadis âlimlerinin yardımıyla bu ekolün görüşleri çürütülmeye çalışılmıştır. günümüzde yemen de Şiilerin bir kolu olan Zeydiye mezhebinde görüşleri benimsetilmektedir.. MUTEZİLENİN DİĞER GÖRÜŞLERİ1.öldürülen birisi ecelinden önce ölmüştür. 2.haram yiyecekler rızık değildir 3.kurana çok vurgu yaparlar. İtikadı konularda sahihte olsa hadisleri benimsemezler 4.iyi ve kötünün bilinebilmesi için vahyin gelmesi gerekmez 5.evliyanın kerameti diye bir şey yoktur. 6.sihrin aslı yoktur o sadece göz yanılgısıdır. BASRA VE BAĞDAT MUTEZİLESİ.Kelama giriş-Sayfa2 A.BASRA MUTEZİLESİ; 1.ilk mutezileâlimlerinde aralarında bulunduğu bir ekoldür. Bu ekol siyasal iktidar ve tartışmalardan uzak durmuştur. 2.kelami meseleleri teorik bir biçimde ele almışlardır. 3.usul ve füruda hem akla hem de vahye önem vermişlerdir.4.amaçları İslam’a yöneltilen eleştirilere cevap vermek olmuştur 5.felsefeyi dine hizmet eden bir araç olarak görmüşlerdir. 6.allahın sıfatları konusunu ele almışlardır. TEMSİLCİLERİ: vasıl b. ata, amr b. Ubeyd, EbuBekir el esam,abbad,hişam,nazzam,el-allaf,abbad,cahız,cübbai,ebu Haşim cübbai,kadi abdülcebbar,zemahşeri...Basri B.BAĞDAT EKÖLÜ; 1.ameli yönü ortaya çıkaran incelemelerde bulunmuşlardır 2.görüşlerin devlet eliyle yayılması taraftarı olmuşlardır 3.eserlerinde imamete daha çok vurgu yapmışlardır. 4.varlık meselesini ele almışlardır 5.yunan felsefesinden daha çok etkilenmişlerdir. TEMSİLCİLERİ:bişr b. mutemir,sümame b. eşras,el-mübeşşir,harb,ebi Davud, el iskafi,el hayyat, ka'bi.. MUTEZİLENİN GENEL ÖZELLİKLERİ1.mutezile Basra ve Bağdat gibi eski ve kalabalık kültürlü yerlerde zuhur etmiştir. 2.buradaki İslam a yönelik eleştirilerecevap vermişlerdir. 3.yunan felsefesinin tesirinde kalmıştır 4.akla çok önem vermişlerdir. Onlaraİslamrasyonalistleri denilmektedir. 5.dini ilimlerde akılcılığı. Tabiat ilimlerinde deney ve gözleme önem vermişlerdir. 6.dirayet tefsirine önem vermişlerdir.
KELAMA GİRİŞEHL-İ SÜNNET KELAMI (EHLÜ’S-SÜNNET VE’L CEMAAT) (5.ÜNıTE)

Ehl-i Sünnet: Ehl-i nispet, sünnet ehli,sünnete mensup olan.. Sünnetullâh- Allah (cc) hükümleri, emir ve yasakları.. Sünnetü’n- Nebi – Hz.Peygamber’in takip ettiği yol anlatılır.Ehl-i Sünnet; Peygamber’in yolunu ve dini anlama-uygulama biçimini takip edenlere denir. Ehl-i Sünn ve’l- Cemâa : Bir araya getirilmiş şey, Istılahta; Müslümanların çoğunluğu, ümmetin siyasi birliği ve bütünlüğü anlatılır.

Bağdadî, el- Fark beyne’l-fırak eserinde Ehl-i Sünnetin 8 gup olduğunu söyler. 1) Allah’ın (teşbih) yaratılmışlara benzememe ve (ta’lil) ılahi sıfatları yok sayma anlayışından uzak duran Rafiziler, Hariciler, Cehmiyye, Neccâriyye ve diğer bid’at fırka dışındaki klemacılar 2) Ehl-i rey ve Ehl-i hadise mensup Selef ehli. ımam Malik, ımam şafi, Evzâi, Ebu Hanife,Ahmed b. Hnabel vs.. 3) Ehl-i bid’atın inançlarına meyletmeyen muhaddisler 4) Ehl-i bid’ata meyletmeyen sarf, nahiv, lügat âlimleri 5) Kur’an’ı Ehl-i Sünnet anlayışına uygun anlayan kırâat âlimleri 6) Prensipleri şeriata ters olmayan Suffiye 7) Ehl-i Sünnet itikadı üzere olan Cihad ehli 8) Ehl-i Sünnetin yayıldığı Memleket ahalisi ıbn Hazm; 5 gruba yer verir.1) Sahabe 2) Tabiun 3) Ashâbü’l- hadis 4) Onlara tabi fakihler 5) Müslümanlar ısferâyani ; 2 gruba yer verir.1) Ehl-i Hadis 2) Ehl-i Rey Ehl-i Sünnetin bir arada olmasını sağlayan 2 temel ilkesi vardır:1) Büyük günah işleyenlerin tekfir edilmemesi 2) Ehl-i kıblenin tekfir edilmemesi. Ehl-i Sünnet kendisini fırka-ı nâciye olarak görmüştür.Nass ve lafza aşırı bağlıdır. Abbasiler Döneminde Halku’l- Kur’an meselesi mihneye dönüştümesi, Ashâbü’l- Hadis’in önemli ismi Ahmed b.hanbel’in işkencelere rağmen iktidara teslim olmaması , Ehl-i sünnetin fırka olarak algılanmasına neden oldu.

Ahmed b. Hanbel; ılahi sıfatı ispat ve haberi olanın tevile tabi tutulmaması, Kur’an’ın ezeli olması, ruyetullâh, inanç esaslarının nassla belirlenmesi konularına önem vermiştir.

Kelâm’ın Öncüleri = ıbn Küllâb, Kalânisi,Muhâsibi’dır.Eş’ari- Mâturudi Sünni ekolün oluşmasına zemin hazırlamıştır. Ehl-i Sünnet Ekolünün Temel Görüşleri :Ehl-i Sünnet; Râfizileri reddetmek konusunda ıMAMET, kaderi reddetmekle KADER ve ıNSAN FıLLERı konusunda , Hâricileri reddetmekle BÜYÜK GÜNAH MESELESıNDE bu gruplardan ayrılmıştır.

1- ıMAMET = Hz. Peygamber’den sonra ortaya çıkan devlet başkanlığı meselesidir.2 görüş hâkimdir. 1-ımametin nass ve ittifakla olması esasını benimseyenler=Ehl-i Sünnet, Hâriciler, Mu’tezile bu görüşü paylaşan mezheplerdir. Ehl-i Sünnet, imamın Kureyş’ten olmasını şart koşar. Hâriciler ve Mu’tezile imametin nass ve tayinle olması gerektiğinde ittifak etmişlerdir. 2-ımametin nass ve tayinle olduğunu iddia edenler=şia ve Revafız , Hz.Ali ve çocuklarının nassla tayin edildiğini söyler. Hilâfetin Hz.Ali ve çocuklarının tahsis edilmesi,ilk 3 halifenin hilâfetinin tartışmalı hale getirilmesi konusunda Ehl-i Sünnet şia’dan ayrılır.

2-BÜYÜK GÜNAH = (el- Mürtekibü’l- Kebire) Cemel- Sıffin savaşı sırasında Müslümanların birbirini öldürmesiyle oluşan problemlerdir. Hâriciler;Hem biribirini öldüren hem de hakem olayına karışanlar büyük günah işleyip kâfir olmuştur. Mu’tezile; el-Menziletü Beyne’l- Menzileteyn görüşünü savunur. Ehl-i Sünnet; Günah işleyenkâfir değil,günahkârdır. Kâfir muamelesi yapılamaz, durumu Allah cc. bağlıdır. Büyük günah meselesinde Hâricileri reddetmişlerdir.

3-KADER VE ıNSANIN ÖZGÜRLÜğÜ = Kader konusu Hz.Ömer ve Hz.Ali’nin hilâfeti döneminde gündeme gelmiş, Müslümanları fırkalara ayırması Emeviler döneminde olmuştur.Ebu Hanife, Ömer b. Abdülaziz, Hasan el- Basri kaderi kabul etmişler; ama kaderi anlama biçiminde ayrılığa düşmüşlerdir. Hasan el- Basri; Kaderi inkar eden kâfir, günahı Allah’a yükleyen zalimdir. Ömer b.Abdülaziz ; Allah’ın bir şeyi bilmesi o şeyin oluşumunu zorunlu kılar. Ebu Hanife; Allah’ın ilmi tavsifidir, bir şeyi bilmesi oluşumunu zorunlu kılmaz. Ehl-i Sünneti meydana getiren Ehl-i Hadis ve Ehl-i Rey’in inanç konusuna yaklaşımı nasıldır? Ehl-i Hadis, nassları mümkün olduğunca yoruma tutmaz ve kıyasa başvurmaz, amel-inanç konusunda nakle başvurur.Ehl-i Rey; Te’vile başvurur,konusunda akla, kıyasa, içtihada önem verir.

MÂTURıDıLıK : Ebu Mansur el- Mâturidi’idr.Semerkant’ta ortaya çıkmıştır. ımanın tanımı ve büyük günah meselesinde mürcie mezhebiyle benzerlik gösterse de Mürcie uluhiyet, nübüvvet ve ahretle ilgili kapsamlı teori ortaya koyamaz.Mâturidiliğin görüşleri kapsamlıdır. -Hanifliğin bu bölgede yayılması Ebu Yusuf zamanında olmuştur. Mâturidiliğin gelişip ekolleşmesinde katkısı olanlar;En başta öğrencileri ve taraftarlarının katkısı büyüktür. · Hakim es- Semerkandî – es- Sevâdu’l- a’zam · Ebu Nasr el- ıyâzi’nin oğulları Ebu Ahmed el- ıyâzi,Ebu Bekir el- ıyâzi · Rüstüğfani – ırşâdu’l- Muhtedi · Mâturudi’nin Kitâbü’t- Tevhid, Tevilâtü’l- Kur’an · Ebü ‘l- Yüsr el- Pezdevi – Usulü’d- Din · Ebü’l- Muin en- Nesefi – Tebsıratu’l- edille

Müteahhirin Dönemi: Ebu şekür Muhammed b. Abduseyyid el- Kişi, Ali b. Osman el, Uşi, Ebü’l- Berekât en- Nesefi vs.( sayfa 94’e bakınız)

şerhçilik ve Haşiyecilik Dönemi : Kemaleddin el- Beyâzi, Ali el- kari, Hayâli Ahmet Efendi,Davud el- Kasri, Beyâzizâde (bakınız sayfa 94) Maturidi Ekolü ile Hanefilik ve Mürcie arasında ne tür ilişkiden söz edilebilir?Hanefilik- Mâturidilik arasında yakın ilişki vardır.Mâturudi Hanefi medresesinde yetişmiştir ; ama müstakil mezheptir, Hanefi mezhebinden ayrıdır.MÂTURUDıLığıN TEMEL GÖRÜşLERı =1) Uluhiyet : Allah’ı aklen bilmek vaciptir.Peygamberler olmasaydı akılla Allah’ın varlığı bilinebilirdi.Allah’ın isimleri vardır ve tevkifidir.Allah’ın zati ve subuti sıfatları vardır. Zati Sıfatlar; Vücut, Kıdem, Bekâ, vahdaniyet, Kıyam bi nefsihi Subuti Sıfatlar; Hayat, ılim, Basar, Sem’, ırade, Kudret, Kelâm, Tekvin Mâturidilere göre tekvin sıfatı diğer sıfatların ezelidir.Eş’ariler tekvin sıfatını kabul etmezler. Ruyetullâh- Allah cennette görülecektir. 2)ınsanın Özgürlüğü : ınsan kendi eyleminin sahibidir,insan fiileri cüzi iradenin sonucudur,Fiili seçme (kesb) yönü insana,yaratma yönü Allah’a aittir. 3)Büyük Günah: Bir insan dinden çıkmaz, kâfir olmaz.Dünyada hakiki mü’mindir, işlediği güneh yüzünden Fâsık diye nitelendirilir.Tevbe etmeyle günahı affedilir. 4) Amel- ıman ılişkisi: ıman tasdikten ibarettir. ıman ve amel 2 ayrı olgudur.Namaz, oruç, zekat, hac iman değil, imanın dışındaki farzdır. Namazın farz olduğuna inanmamak küfür, farz olduğu halde kılmamak küfür değildir.Böyle kişi günahkar mü’mindir.Mü’min; ameli kaybederse imanı kaybetmez, tasdiki kaybederse imanı da kaybeder. 5) Nübüvvet: Peygamberlerin sonuncusu; Hz. Muhammed’dır ve en büyük mucizesi Kur’an’ı Kerim’dir.

Eş’ARıLıK : Kurucusu Ebu’l- Hasan el- Eş’ari’dir. Müşebbihe, mücbire,vs. anılır.Hayatını Mutezile de geçirmiş hocası Ebu Ali el- Cübai ile girdiği 3 kardeş meselesi ( Allah’a bir şeyin vacip olup olmaması) Mu’tezilenin izahının yeterli olmaması yüzünden ondan ayrılmıştır.

Kuruluş ve Mütekaddimin Dönemi : ılk zamanlar Ahmed b. Hanbel2in itikadına bağlı ortaya çıkmış, bunu da el- ıbâne an Usuli’ddiyâneadlı eserinde ortaya koymuştur. -Hanbelilerin eleştirisine karşı Risâle fi istihsânu’l- havd fi ilmi’l- kelâm -Eş’ari birçok grupla birlikte polemiğe girmiş ve el- lüma ile birlikte birçok eser yazmıştır.

Eş’ari’nin yetiştirdiği öğrenciler; Ebu’l- Hasan el- Bâhili, Bakıllâni, Ebu ıshak el- ısfereyâni, Abdülkâhir el- Bağdâdi vs.. Gazzali’nin yetişmesini sağlamıştır. Bâkıllâni;kelâm ilmine ilişkin yazdığı et- Temhid eserde kelamın ekolleşmesini sağlamıştır.Cevher, araz, âdet gibi kavramlarla mezhebin kozmolojik görüşlerini temellendirmiştir. Tabiatçıları reddetmiştir. Cüveyni: eş- şamil fi usuli’d-Dinkelama ilişkin sistemli eser vermiştir. Kitabü’l- ırşad Kelam konlarını derleyip Eş’ari düşüncesini yansıtan eseridir.

Müteahhirin Dönemi : Eş’ari’nin Gazzali’yle başlayan dönemidir.En önemli özelliği ; delilin geçersiz olması ile medlûlunde geçersiz olacağı ( inikâs-ı edille) terk edilmesi ve Aristo mantığının kelâm ilmine girmesi. Gazzali’nin eserleri :· el- ıktisad fi’l-i’tikâd , ılcâmu’l- avâm an ilmi’l- kelâm ve Kıstâsu sırati’l- mutsakîm · Makâsıdu’l- Felâsife ve Tehâfütü’l- Felâsife adlı eserleri filozoflarla tartışmalarını anlatır ve tanınmasını sağlayan en önemli eserdir. · Mihakku’n- nazar, Mi’yaru’l-ilim mantığa dair eserleridir. · El-Munkizu mine’d-dalâl otobiyografik eseridir. Bu Eseriyle şüphecilik metoduyla başta DESCARTES olmak üzere tüm filozofları etkilemiştir. · Gazali sayesinde MANTIK müfredata girmiştir.

Gazali sonrası dönemde şEHRıSTANı önemlidir.Onun Hâl teorisine yönelttiği eleştiri sayesinde yeniden Eş’ariliğin sayısı arttı.ıbn Sina’yı da eleştirmiştir.

Fahreddin er- Râzi; kelâm- felsefe evliliğini tamamlamış, el- ımam olarak tanınmaktadır.

Teftazani ; şerh ve haşiye dönemi önemli simâsıdır.şERHU’L- AKÂıD ve şERHU’L- MEKÂSIDeseri ile Cürcâni : şERHU’L- MEVÂKIF

Eş’ariliğin tasavvufa meyleden yönü : er- Risâle ‘yi yazan KUşEYRı, Celâleddin Devvani, Muhyiddin Arabi’nin vahdet-i vücut anlayışı ve Eş’ari kelam düşüncesini uzlaştırmaya çalışmıştır. Kelâm ilminin mütekaddimin ve müteahhirin 2 döneme ayrılmasının nedeni nedir?Kelâm ilminin gazzali’ye kadar geçirdiği dönem mütekaddimin, Gazali ile başlayan dönem Müteahhirin’dır.Önemli özelliği ; inkıkâsı edillanin terk edilmesi, Aristo mantığının kullanılmasıdır.Eş’ARıLığıN TEMEL GÖRÜşLERı :1) Uluhiyet: Allah’ın varlığına ancak istidlal ( akıl yürütmeyle ) ulaşılır.Allah’ın varlığı konusunda araz ve cevherleri , hudüs delilini kullanmışlardır. Müteahhirin kelamcıları hudüs delili, imkân delili ve nizâm delilini kullanmıştır. Allah’ın haberi sıfatları te’vil etmeden Allah’a izafe etmiştir. Ruyetullâh : Allah’ın ahrette görülemsi hem aklın hemde.....


YENİ İLM-İ KELAM (6. ÜNİTE)Kelâm’ın temel konusu; Makâsıd, bunları temellendirmeye çalışan vesâildir. Vesâilin değişken olması kelâmın esnek olmasını sağlamıştır.Kelâm ilmi esneklik özelliği sayesinde kendini yenileyebilmiştir.

Yeni ılm-i Kelâm : Materyalizm ve pozitivizmi reddeden,dine karşı yapılan saldırıları cevaplayan, müsbet ilimden istifade edip Allah’ın varlığını ispat eden , ıslam’ın akâid konularını ispat edip savunan ilim. Kelâmda Yenilik ArayışlarıBatı Bilim ve Düşüncesindeki Değişim : Batı,19.yy ikinci yarısındaki Rönesans ile yeni döneme girmiştir. Değişimi sağlayan en önemli olay; 1) Kopernik’in güneş merkezli evren görüşüAristo’nun Dünya’yı merkeze alan , tüm gezegen, yıldız,ay, güneşin Dünya’nın etrafında dönmesini ele aldığı BATLAMYUSÇU evren görüşü yerine Dünya’da dahil tüm gezegenlerin güneş etrafında döndüğünü ele alması. 2)Kepler ve Galile : Kopernik’in görüşünü ilerlettiler. KEPLER; Astronomiyi fiziğin parçası olarak gördü ve fizik yasasını gök cismine uygulayan ilk kişidir. GALıLE; teleskopla ilk yıldız gözlemi yapan kişidir. 3)Newton: gezegenleri neyin yörüngede tuttuğuyla vs. uğraştı.Yerçekimi kanununu keşfetti. Bu yasa sayesinde gezegenlerin yeryüzünde hareket ettiğini düşündü ve “evrensel çekim yasası” adını verdi. 4) Francis Bacon : Tümdengelim yöntemini ve bu yöntemi kullanan Aristo, skolastik düşünürleri eleştirdi.Bilimde kullanılcak yöntemin gözlem ve tecrübe olduğunu ileri sürdü. 5)Descates : Kendinden öncekileri bilim ve matematik bilmemekle suçladı,kendisi matematiği model aldı. O’na göre iyiyi kötüden ayıran yöntem Akıldır.KARTEZYEN FELSEFESı nin kurucusu, ilimde sekülerleşmeye önderlik eden kişidir. 6) David Hume : Duyuları bilgi elde etmenin tek vasıtası olarak gördü.****fiziği yanlış zihni yanılma saydı. 7)ımanuel Kant : (Aydınlanma Felsefesinin kurucusudur) Aklın pasif olmadığını,bilgileri kavramlaştırdığını savunur.Duyuların ötesindeki alana Numen, tecrübeyle bilinen dış dünyaya Fenomen demiştir. Numen dünyanın kesin olarak bilinemeyeceği, aklı prensipleri reddeder.Ontolojik, kozmolojik ve teleolojik delillerle Allah’ın varlığının ispat edilemeyeceğini iddia etti. “ınanmaya yer bırakmak için bilgiyi inkar etmek zorunda kaldım” demiştir.Dünyada mutlak iyinin olması ahlaka uygun güç (Tanrı) ile mümkündür. Batıda Ortaya Çıkan Akımlar :

1) POZıTıVıZM: Auguste Comte tarafından 19.yy’da ortaya atılan düşüncedir.ılk Fransa’da ortaya çıkmıştır. ınsanlık tarihini 3 evreye ayırır. 1.Dini Evre- Her şeyin din ile açıklandığı evre 2-****fizik – Olaylar soyut kuvvetle açıklanır.Eşitlik, özgürlük vs.. 3- Pozitif Evre-ınsanın gözlemlenebilene yöneldiği evredir. ınsan düşünce ve gelişiminin en yüksek basamağıdır. Bilim- dinin uyuşmasının mümkün olmadığını söyledi.Bütün dinleri inkar etti ve “ıNSANLIK DıNı “ adlı dini ortaya koydu.Dinin esası bilim, hedefi düzen ve ilerlemedir.

2)DARWWıNıZM : Charles Darwin ‘in ortaya attığı görüştür.Tekâmül nazariyesi de denir. Darwin’in evrim teorisine katksı; ayıklama ( selection) fikrini eklemesidir. Darwin’e göre, insanlar arası mücadele vardır ve en güçlü olanlar hayatta kalır.ınsan dönüşüm ve ayıklanma ilkesi gereğince ınsanın Türeyişi adlı eserinde insanın maymundan türediğini iddia etmiştir. Darwin; Ayıklanma ilkesi ve hayat mücadelesiyle Marx diyalektiğine · ınsanı değer- inancından uzaklaştırıp hayvana indirgeyerek Materyalistlere · ınsanı Allah’ın değerli kulu yerine tabiatın başarılı hayvanı görerek Pozitivistlere örnek olmuştur. 3)MATERYALıZM : maddeyi değişmeyen aktif,dinamik kabul eden ruh ve düşüncenin maddenin parçası olduğıunu kabul- inkar eden düşünce akımıdır. Tabiatı esas aldığından TABıATÇILAR denir.Öncüsü; KARL MARX ‘tır. Marx tarihi düzeni; 1) ılkeltoplum 2) Asyatik Toplum 3) Köle-toplayıcı toplum 4) Feodalizm 5) Kapitalizm Marx; Communist Manifesto ve Das Kapital eserinde kapitalizmin yıkılıp komünizmin oluşacağını dile getirmiş. Marx; ekonomi ve araçlarını “ alt yapı” felsefe, ahlak, din “üst yapı” olarak değerlendirmiş, Üst yapının alt yapı tarafından belirlendiğini söylemiştir. Kelâm iliminde yenilik arayışının sebepleri olarak başka ne eklenebilir?ıslam’ın sömürgeleşmesine karşı koymak, halkı uyandırmak,içtihat kapısını açıp ıslamın dinamik yapısını ortaya koymaktır.Yeni ılm-i Kelâmın Öncülleriılim adamları ıslam dünyasının gerilemesinin nedenini ilim ve eğitim sistemindeki eksikliklere buldu. Fıkıh, tefsir ve kelâmda yenilik arayışına çıktılar. OSMANLIAbdüllatif el- Harputî (1842- 1914)

Tarih-i ilm-i kelâm , Tenkihu’l- Kelâm fi akâdi ehl’il-ıslam 2 eseri vardır. Tenkihu’l-Kelâm fi akâid ehl’il- ıslam; bu eseri yazma nedeni;Darü’l-Fünun ılahiyat Fakültesinde kelâm dersi okutulurken bid’at sahiplerini susturacak kelâm kitabı olmayışıdır. Harputi; bilim ve dinin objektif kriterler kullanıldığında uzlaşabileceğini savunmuştur.Bilimde yararlanılacak veri olduğunu, dinle uzlaşılmayanların da reddedilmesi gerektiğini savunarak “EKLEKTıK “ yöntem uygulamıştır.Mütekaddimin ve müteahhrin döneminden sonra 3. kelâm dönemini başlattığını söylemiştir. *Hiçbir şeyin madde ve maddiyatla sınırlı olmadığını, mana ve ruh alemi üzerinde de durulması gerektiğini söylemiştir. ızmirli ısmail Hakkı

Buhrandan kurtulmak için 2 görüşün ortaya çıktığını söyler. 1- ıhyacılık : Hedefi; Özüne dönerek ıslam’a sokuşturulmaya çalışılan yabancı unsurları temizlemek. 2-Modernist Kanat : ıslam’ın değer- ilkelerini Batı’nın düşünce kriterlerine göre yeniden yorumlayıp Batı- ıslam’ı kaynaştırmayı hedefliyordu. Müslümanların saf inanç sahibi olmasını ,eğitim, öğretim- tasavvur ıslahı, ıslam ahlak anlayışını değiştirmek, cihat kavramını geniş kapsamlı anlamayı gerekli görüyordu.

Yeni ılm-i Kelâma olan ihtiyacı ; başta kelâm ilmi, Yunan Felsefesi, ıbn Sina gibi filozoflara, bid’atçı fırkalara karşı ortaya konulmuştur.Kelâm ilminin muhatabı değiştiği için kelâm ilmi de yeni muhatap ve yönteme göre değişmek zorundadır.ıslam akâidiyle bağdaşmayan felsefi kanun kabul edilen bir delille, reddedilen bir delille kabul- reddedilmelidir. Tabiat bilimini kelâma dahil etmek doğru değildir. MISIR

Napolyon’un Mısır işgaliyle yani dönem başladı.Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın ilmi açıdan birçok katkısı olmuştur. Muhammed Abduh

Tedrisatı yeniden düzenlemeye çalışmıştır.Abduh kendi dönemindeki kelâm eğitiminden memnun değildi. · Öğrencilerin elleri ve kitapçılarda Mâturudi, Eş’ari, Bakıllâni kitapları görmemekten yakınıyordu. · Öğrencilerin üretken olmayıp ezberle yetinmesi, · ınsanlara ait görüşün nassla eşdeğer tutulup eleştirilmemesi. Abduh’un ortaya koyduğu kelâm; Toplumsal konulara ağırlık vermesini istemiştir. Yeni ılm-i Kelâm’a karşı çıkanların gerekçeleri ne olabilir?Eskide kalmış Müslümanlar arası ihtilâfı körükleyeceği, ıslam toplumunda fitneye dönüşeceğini düşünüp Müslümanların inançalrını korumak için karşı çıkmışlardır.HıNDıSTAN

17.yy ıngilizler ıktisadi gayeyle Hindistan’da EAST INDIAN COMPANY adlı şirket kurarak egemen oldu. Âlimlerin bir kısmı şehri terk etti, bir kısmı beraber yaşama ılımlı baktı. Seyyid Ahmet Han, şibli Nu’mani,Emir Ali, Muhammed ıkbal,Ebu’l- Kelâm Azâd başlıca âlimlerdir. Seyyid Ahmed Han

*Kelâm ilminde yenilik ihtiyacını ilk dile getiren kişidir. *O’na göre günümüz ilmi akli kıyasa değil, tecrübe ve müşahedeye dayanır. *Ortaya koyduğu kelâma TABıATÇI KELÂM denir.Yeni kelâm anlayışını ortaya koyarken Ehl-i Sünnet kaynağından yetinmeyip Yeni Mu’tezile ve filozof görüşlerinden de faydalanmıştır. şiblî Nu’manî

*Yeni kelâm hareketinin Hindistan’daki asıl teorisyenidir. *ılmu’l- Kelâm eserinde eski kelâmın faydasız olduğunu yeni kelâma olan ihtiyacı anlatmıştır. *ılm-i Kelâmı Cedid eseriyle ihtiyaç duyulan kelâmı anlatmıştır. *Nedvetü’l- Ulemâ kurduğu teşkilatın hedefi ateizmin meydan okumasına karşı yeni kelâm ilmi kurmak. *Kelâm ilminde açık ve sade temel konuların yer alamsından yanadır. Ona göre kelâm ıslam inanç esaslarını açıklamak için kullanılan metot. *ıslam’ın sade itikat yönü değil, tarihi, ahlaki, sosyal bir bütün olarak ele alınması gerektiğini düşünür. * Mevlana'yı da kelâmcı sayar. Yeni ılm-i Kelâm öncülerinden 5 âlim yazınız.1) şiblî Nu’manî2) Muhammed Abduh3) Muhammed ıkbal4) Filibeli Ahmed Hilmi5) Muhammed Hamdi YazırYENı KONULAR VE YENı YAKLAşIMLARGeleneksel kelâmdan farkı; ele aldığı konular ve öncelikleridir. Bilgi ve Varlık*Müteahhirin döneminde fazlasıyla önem verilen bu konuya yeni dönem kelâmcıları girmeyi hoş karşılamamışlar.Bu dönem kitaplarının uzun giriş ve başlangıç ilkesinden oluşuyor olması başlıca eleştiridir. *Varlık konusu da detaylı biçimde ele alınmamıştır.şibli Nu’mani varlık konusunda diğerlerine göre farklı biryerde durur. Ulûhiyet :Mutezile de tevhid temel prensiptir.Allah’ın varlığı knousunda Mutezile, Eş’ari, Mâturudiler hudüs, gaye, nizam ve imkan delilini kullanmışlardır. Muhammed Abduh; Allah’ın varlığını ispatta ımkan deliline başvurmuştur. Seyyid Ahmed Han ; felsefi delili kullanmıştır. Muhammed ıkbal; Kant’ın etkisinde kalıp hudus, imkân, gaye, nizam hiçbirinin Allah’ın varlığını ispat edemeyeceğini savunmuştur. Pozitivizmin duyuları esas alması, akıl- habere yer vermemesi eleştirilmesine neden olmuştur. Peygamberlik : şibli Nu’mani ve Seyyid Ahmed Han peygamberliği Allah vergisi değil, çalışıp kazanmayla elde edileceğini savunmuşlar.ızmirli ısmail Hakkı, Muhammed Abduh, Reşid Rıza Allah vergisi olduğunu savunmuşlardır. şibli, Kur’andaki olağanüstü olayalrın akla aykırı olamdığını savunurken Seyyid Ahmed Han hadislerdeki hissi mucizeleri inkar eder. Yenilikler ve FarklılıklarKlasik Kelâm Konularının ıhmal Edilmesi :· Müslümana fayda sağlayacak bilgiler aktarılmak istenilmiştir. · Gazali ve müteahhirin sonrası kelâmcılardaki bilgi ve varlık konularına fazla yer verilmemiştir. · Aristo mantık- felsefesine yer vermeyip etkisi kırılmak istenilmiştir. · Ulûhiyetle ilgili mezhepler arası tartışma konusu olan sıfatlar konusuna da girilmek istenilmemiştir. · Kader konusundan da uzak durmak istemişlerdir. · Meâd ( ahret) konularına da az girilmiştir. Eleştirel Zihniyetin Gelişmesi ve Mezhep Taassubunun Kırılması· ızmirli ısmail Hakkı dini metin dışı hiçbir âlimin görüş ve sözünün eleştiri dışı olmadığını söyler. · şibli Nu’mani fıkıhtakine benzer içtihat kelâmda da yapılmalıdır.ınanç alanında taklit caiz değildir denildiği halde bu kural uygulanmamıştır. Geleneksel Kelâmda Yer Alamayan Konulara Yer Vermesi:· ınançların yanı sıra dinin bireysel ve toplumsal esaslara yer vermişlerdir. · Bu dönem kelâmcılar insan hakkına verdiği önemi ortaya çıkarmaya bir yandan da ıslam imajını korumaya çalışmışlar. Yeni ılm-i Kelâm Dön.de bu konuların ön planda olma nedeni?Materyalist ve ateist akımların ıslam’ın bu yönüne saldırmaları.Kelâmcılar; ınsan hayatı- yaşama hakkına önem verir. Irk üstünlüğü gözetmeden bütün toplulukları aynı statüde görür. ıslam Tarihi boyunca Müslümanları diğer dinlere karşı gösterdiği hoşgörü ..bu konular önceki kelâm kitabında yer verilmeyen konulardır. *Kadın hakları ve kadının sosyal konumuna ilişkin eleştirilere de cevap vermişlerdir.Roma hukukunda kadın kocasının mülkü olarak görülürdü.ıslam kadına her tür hakkı vermiştir. ıslam’ın Allah- kul arası vasıta kabul etmemesi, diğer dinlerde de ruhbanlık olması, ıslam’ın üstünlüğünü gösterir.ıslam’ın nübüvvet anlayışı da diğer dinlerin nübüvvet anlayışından üstündür
KELAMA GİRİŞKELAMDA BİLGİ (7. ÜNİTE)Kelâmda bilginin önemi ilk inen ayetler; “Yaratan Rabbinin adı ile oku! O insanı rahim duvarına yapışan bir nesneden yarattı.Oku! Rabbinin cömertliği sınırsızdır. O kalemle yazmayı öğretti.ınsana bilmediğini öğretti. ( Alak-96/1-5) “De ki, hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” ( Zümer 39/9) “Allah’tan hakkıyla sakınanlar ancak bilen insanlardır.” (Fâtır 35/28) Bilgi : Arapça kelime olan “ilim” in Türkçedeki karşılığıdır.Bilme, biliş, tanıma anlamına gelir. Marifette bilgi yerine kullanılan kavramdır. ılim, somut ve objektif gerçeğin bilgisi; marifet, soyut ve subjektif gerçeğin bilgisidir.

Kelâm âlimlerine göre ilmin tam olarak tarifi yapılamaz.Cüveyni ve Gazali ilmin tarifinin zor olduğunu söyler, Fahreddin er- Râzi bilmin ancak mahiyetinin bilinebileceğini düşünür.

__Felsefede bilgi, “bilen suje ile bilinen obje arası ilişki” dır.__Kelâm bilginleri bilgiyi; bilen kişi ve bilinen olay arasındaki irtibattır şeklinde tanımlar.

Kur’an’ da Bilgi: ınsanın özelliklerinin tümünü dikkate alan çerçevede incelenir. ( Secde 32/27) ve ( Bakara 2/171) ayetlerinde duyularını kullanmayanların akıllarını da gereği gibi kullanılamayacağına işaret vardır. Kişinin sağlam duyuları, kusursuz aklı ve haber ile gerçek bilgi elde edebileceğini düşünür. Kur’an ‘da geçen kalp ve fuâd kelimeleri aklın değişik bilgi düzeyini ifade eden olumlu-olumsuz kullanıma uygun kavramlardır. Kalbe sezgi de denilebilir. Basirette (öngörü, içgörü bir şeyi önceden sezme)sezgi yerine kullanılabilir. Sezgide objektiflik, test edilme yoktur. Kur’an’da geçen bilgi edinme yolları hakkında bilgi veriniz.Duyular, haber ve akıldır.Akıl yerine bazen basiret,kalp, fuâd kelimeleri de kullanılır.KELÂMDA BıLGıBilgi Edinme Yolları: Duyular, haber ve akıldır. Kişinin duyu ve aklını kullanarak kendi çabasıyla elde ettiği bilgi haber değildir.Bilginin haber olması için kendi dışındaki aracı vasıtasıyla elde etmesi gerekir. -Vahiylerde haberdir. Dinin esasları haber türü bilgidir. Kelâmda Haberler Kesinlik Hiyerarşisine Göre Sınıflara Ayrılır:1-Mütevatir: Yalanda birleşmesi imkansız bir topluluğun verdiği haberdir. Topluluk olması ve yalanda birleşmemesi 2 şartı vardır. -Bu bilgiye dayalı hükümler vacip, farz sayılır. 2-Âhâd Haber: Tek kişi ya da yalan üzerine birleşmesi imkan dahili olan topluluğun verdiği haberdir.Bu tür haberler delil kabul edilmez. Bir haberin mütevatir- âhâd olması haberin gerçekliği ve gerçekleşmişliğiyle ilgilidir.Haberin içeriği de açık ve anlaşılır olmalıdır. ıhlas Suresi “Allah birdir” hem açık hem de mütevatirdir.

Akıl: Mutezile ve Mâturudi âlimler aklın iyi- kötüyü bileceği ve kendine yarar sağlayacak şeyi seçebileceklerini söylemişlerdir.Mâturudiler bu bilginin tümel (külli) husus için olacağı tikel şeyler hakkında mümkün olmadığını düşünürler. Keşif ve Rüyanın Bilgi Edinme Yolu Sayılması: Keşif; Allah’ın bazı sevdiği kullarına ilham yoluyla bilgi vermesidir.Bu mertebeye ulaşana Velî ( Allah’ın dostu) denilir.Bu olaylar başka şahıslarda da görülebilir.

ıbn ‘Arabi toplumda karışıklığa yol açacak keşfin açıklanmasını sakıncalı bulur. ımam Rabbâni keşfin içtihat gibi değerlendirilmesini,müçtehidin hata yapması gibi velinin de yapabileceğini düşünür. -Keşif- ilham yoluyla elde edilen bilgi kapalı ispatı imkansız olduğundan itikâdi- ameli konularda bağlayıcı kabul etmemişlerdir. -Rüyalarda öznel ve test edilemez olduğundan bağlayıcı değildir. Keşif ve rüyanın bilgi aracı olamamasının nedenlerini diğer bilgi elde etme araçlarıyla karşılaştırarak değerlendiriniz.Test edilme imkanının olmaması.Duyular, haber ve akıl objektif test edilmeye açıktır.Keşif ve rüya subjektif ve test edilemez.BıLGı ÇEşıTLERı

1. ayrım;Allah’a ait bilgi de insana ait bilgi de içerik- mahiyet bakımından farklıdır.Allah’a ait bilgi öncesiz sonrasız anlamında (kadîm ) , insan bilgisinin bir öncesi olduğundan ( hadis bilgi) dir. 2.ayrım; bilginin haber yoluyla elde edilmesi.ınsanın düşünüp kendi aklıyla ürettiği bilgi akli bilgidir.Allah’ın Peygamberine bildirdiği bilgi aracı olduğundan nakli bilgidir. * Aklın hiçbir çaba harcamadan elde ettiği bilgiye zarurî / Zorunlu bilgi denir. Son derece açık bilgi olduğundan bedihî bilgi de denir.*ınsanın düşünme sonucu elde ettiği bilgi kazanılmış anlamında ıktisâbi bilgi, kanıt- delille ulaşıldığından ıstidlalî bilgi, nazar- düşünme yoluyla elde edildiği için Nazarî bilgi de denir. 3. ayrım; Bilginin kesinlik ifade edip etmemesine göredir.Akli bilgi kesin, objektif delillere dayanıyorsa Burhani bilgi, ( Kesin delil anlamında ) şüphe taşıyan subjektif delillere dayalıysa Hatâbi bilgi ( hitabet gücüne dayanır.) denir. Haber Yoluyla Elde edilenler ; Nakli Bilgi: Kesin bilgi anlamında. Yakînî şüpheli bilgi anlamında Zannî Bilgi 2 gruba ayrılır.

* Nakli bilginin yakınî- zannî ayrımı ile akli bilginin burhanî- hatabî ayrımı kesinlik ayrımıdır.Yakınî bilgi nakli bilginin kesin olanı, burhani bilgi de aklî bilginin kesin olanıdır.Nakli bilginin zanni kısmı ve aklî bilginin hatâbi kısmı kesin olmayanlarıdır.hüküm koymada nakli – yakınî bilginin önceliği vardır. Kelam ilminde bilgi konusunda bu kadar ayrıntılı yer verilmesinin nedeni ne olabilir?Kelâmın sahip olduğu inancı ispat ve savunma amaçlı 2 görevi vardır.Bilgiyi tasnife tutarak kesinliğini belirlemeye çalışmışlar.

Bilginin Değeri : ınanç alanında değerli olması için nakli ise yakınî, akli ise burhanî olmalıdır.Bilginin değeri bilgi aracının değeriyle doğru orantıldır.Duyularla elde edilen bilgiyse duyuların sağlam ve sağlıklı olmasına, akıl- düşünmeyle elde edilen bilgiyse aklın sağlam ve sağlıklı olmasına , haber yoluyla elde edilen bilgiyse haberi getirenin güvenilir olmasına bağlıdır.Düşünme biçimi ve metodu ile haberin açık- anlaşılır olması da önemlidir. Kur’anda “Size bir Fâsık haber getirdiğinde onu araştırın.” ( Hucurât 49/6) emri verilmiştir. ınsanlar arasında meydana gelen farklı düşünce ve fikir ayrılıklarının sebebi?Akılların farklı yaratılmış olması, düşünce takip yönteminin yeterli olmamasıdır.KELÂMIN KAYNAKLARI

Kur’ân :Kur’ânın 2 özelliği vardır. Vahiy meleği Cebrail aracılığıyla Hz.Peygamber’e ulaşması, bütün insanları hükmüne yükümlü tutması.Kur’an Cebrail vasıtasıyla ilâhi alandan beşeri alana indirilmiştir (ınzal- Nuzül) ılk muhatabı Hz.Muhammed’dır.Peygamberimiz hertür tehlikeden korunmuştur.(ismet sıfatına sahip) . Bakara 2/2, Kıyame 75/16-17 ,Hicr 15/9 Kur’an’ ın korunduğuna işaret eder.

Sünnet: Kur’an’ın ilk ve en güvenilir yorumcusudur.Kıyame 75/18-19 , Necm 53/3 ayetleri Peygamberlerin açıklamasının ilâhi kontrol altında olduğunu gösterir.Peygamberden gelen hadisin akâid konusunda delil olması için güvenilir aktarma yoluyla ulaşmış olması gerekir.Zanni delillere dayalı itikadi hükümler zanni hüküm olacağından, bu delillere inanmakta bir sakınca olmadığı gibi inanmamakta küfür olmaz.

Akıl: Aklın kaynak olması istidlâl ve istinbât yollarının kullanılmasıdır.ılk dönem kelâmcıları görünenden hareketle görünmeyen hakkında hüküm verdiler.Sonraki kelâmcılar mantık kıyasını kullanmışlardır.Mantıki kıyas bilgiyi esas alır. Bu bilgide 2 öncül, bir sonuç ve öncüllerin sağlıklı olması gerekir. Her insan ölümlüdür.Ahmet insandır.Ahmet ölümlüdür..gibi . -ılk dönem ıslam düşünürleri aklın dinde hüküm vermede yetkli olmadığını ileri sürer.Aklın yetkisi sadece anlama ve aktarmadan ibarettir.Kelâm âlimleri Kur’an ve Sünnetten boş kalan yeri aklın dolduracağını düşünür. Kelâmda bilgi edinme yolu derken bilgi araçları, kelâmın kaynağı derken sadece kelâma has kaynaklar anlaşılır.
KELAMA GİRİŞKELÂMDA VARLIK (8. ÜNİTE)* Varlık soyut kavram arasında yer aldığından tam tanımı yapılamaz. *Fahreddin er-Râzî’ye göre varlık; bilinen vasıtasıyla bilinmeyeni açıklamalı,tarif edilene işaret etmelidir. *Kelâm bilginlerinin çoğu varlığı varolan zatın sıfatı olarak kabul eder. *Mu’tezile kelâmcısı Kadı Abdülcebbâr ve Eş’ari kelâmcısı Fahreddin er- Râzî varlığı sıfat olarak kabul eder. *Ebu’l- Hasan el- Eş’ari, Bakıllânî, Cüveynî gibi Eş’ari âlimleri varlığın zatının aynı olan nefsi sıfattan sayar. *ılk devir Mu’tezile- Sünni kelâmcılarda varlık/vücûd, varolan/mevcûd ayrımı söz konusu değildir.Onların amacı; âlemin varlığının geçiciliğinden hareketle Allah’ın varlığı ve birliğini ispatlamaktır. *Varlık ve varolan kavramı Gazzali’den sonraki kelâmcılar arasında tartışma konusu olmuştur. *ılk dönem kelâmcıları “Allah nasıl varolandır?” “Allah’ı diğer varolanlardan ayıran temel özellik nedir?” sorularıyla ilgilenmişlerdir. *Sünni kelâmcılar Allah’ın sıfatlarını zihin dışı dünyada gerçekliğinin var olduğunu savunur. *Kelâmcıların esas amacı Allah- âlem arasındaki ayrımı göstermektir. *Varlığın ne olduğuyla değil, kaç kategoriye ayrıldığıyla ilgilenir. *Onlara göre varlık kapsamındaki 3 şey cisim, cevher ya da arazdır. *Varolan/mevcûd kelâm kitabında sâbit, kâin, şey olarak geçer. *Ebu Hanife el- Fıkhu’l- Ekber adlı eserinde Allah varolandır, O’na şey denilebilir demiştir.şey kavramı yalnız başına kullanılabildiği gibi kâin, sâbit sıfatıyla da desteklenebilir.Varolan:varlığından şüphe duyulmayan, algılayandan bağımsız dış dünyada gerçekliği olan şeydir. *Yokolan/ ma’dûm: Mu’tezileye göre yokolan şeylerinde varlığından söz edilebilir.Sünnilere göre yok olan şey yoktur. *Yokolan 3 kategoriye ayrılır:1)olması imkansız olan (muhal/imkansız) 2)şu anda olmayan gelecekte gerçekleşecek olan 3)Geçmişte olmuş ve bitmiş olan ( vuku bulmuş) *1.şık mutlak yokluğu,2.ve 3.şıklar göreceli yokluğu ifade eder. *Kıyametin kopması ve ıstanbul’un fethi gibi olaylar görecelidir. Hem varolanın hem de yokolanın şey kavramıyla tanımlanması ne anlama gelir?Arap dilinde “şey” kavramı varolan için kullanılır, yokolan şey olamayandır.Arapçadan Türkçeye aynı anlamında geçmiştir.VARLIK ÇEşıTLERı:Gazali öncesinde varlık; Kadîm, hâdis diye 2’ye ayrılırdı. Felsefenin etkisiyle kelâma vâcip, mümkün terimleri girmiştir. *Hicri 4. asırda Mâturudi âlimi Ebu Seleme es- Semerkandî bu kavramları aklın hükümleri olarak ele almıştır. *Kâdim ve hâdis kelimesinin kelâma uyum sağlamasında yaratma düşüncesinin etkisi vardır. Âlem yoktan yaratılmıştır.Yaratılma- sonradan olma anlamını ifade eden hâdis- muhdes kelimesidir. *Mümkin ve vâcip kelimesi felsefedeki anlamıyla Tanrı yoktan yaratan değil, yokluk-varlık yönünü tercih edendir.Tanrı onun hangi tarafını seçerse o tarafı gelişir. *Hâdis/ muhdes önceden yokken sonradan var edilmiş anlamındadır. *Kâdim, varlık ile sadece Allah’ı ve zati sıfatlarını ifade eder, hâdis, Alah’ın dışındaki her şey ifade edilir. *Kâdim, öncesiz, kendinden sonra başka varlığın olmaması anlamıyla felsefedeki vâcipten ayrılır. *Heyûlanın ezelliğinin kabulü, Tanrı- âlem ilişkisi,illet-ma’lul ilişkisi değerlendirmesi zorunluluğu gösterir.ılletin zorunlu ma’lulu gerektirmesi illet ve ma’lulun birlikte olduğunu gösterir. *Bâkıllâni’ye göre kâdim;1)Hâdis olmakla beraber belli zaman diliminde var olup varlığını sürdüren varlıklar 2) Allah ( ezeli- ebedi olan) *Muhdes, sonradan olan, yoktan varlığa çıkarılan anlamındadır. *Kâdim ve hâdis arasındaki fark;kâdim için önceden de sonradan da bahsedilmez, hâdis için ikisinden de bahsedilir.kâdim zaman-mekandan bağımsız, hâdis zaman-mekan bağımlıdır. *Kâdim, Allah ve O’nun sıfatları, hâdis; cevher, cisim ve arazdır. Kelâcıların varlığı hâdis ve kâdim şeklinde tasnifiyle vâcip-mümkin tasnifi sebebi ne olabilir? Kelâmcılara göre kâdim Allah’tır,Allah dışındakiler hâdistir.Felsefe madde- âlemi kâdim olarak düşünür.Bu yüzden Kâdim- hâdis yerine varlık ve mümkünü kullanır*Gazzali’ye göre varlık ya yer kaplayandır ( mütehayyiz) ya da yer kaplamayandır ( gayr-ı mütehayyiz).Yer kaplayan birleşik ( mürekkep) değilse cevher-i ferd , birleşikse cisimdir. *Yer kaplamayan varlığı için başkasına ihtiyaç duyan araz, duymayan Allah’tır. *Gazzâli öncesi kelâmcılar Allah’ın varlığını hudûs deliliyle ispat ettiğinden tikelden tümele giden özellik taşır.”Allah vardır” hükmüne varmak için âlemin varlık ve mahiyetini bilmek gerekir. Kâdim varlık- Allah ve Sıfatları: Allah’ın zatı kendinden kâdim( lizâtihî kâdim), sıfatı zatına bağlı kâdim ( ligayrihî kâdim) dır. *Mu’tezile âlimlerine göre Allah’ın sıfatı zatının aynı, Sünni kelâmcılara göre Allah’ın sıfatı zatından tamamen ayrı ve bağımsız değildir.Allah’ın kâmil olduğunu ıhlas Suresi ifade eder. *Bakara Suresi 255 ayet ( Ayete’l- Kürsî ) Allah’ın ilmini ve özelliklerini çok iyi ifade eder. Allah’ın Selbi Sıfatları:Allah’a nispet edilmesi yakışık almayan, eksikliği çağrıştıran sıfatlardır.Vücud:Allah’ın varolması, yok olmasının düşünülememesi.Kıdem:Allah’ın geçmişe doğru başlangıcının bulunmaması.Bekâ:Allah’ın gelecek yönünde sonunun bulunmaması. Vâdaniyet:Bir ve tek-yegâne olması, 2 ve fazla olmaması. Muhâlefetün li’l- havâdis:Yaratılmış varlıklara benzememesi. Kıyam bi nefsihî:Başka bir varlığa ihtiyaç duymaması. Subuti Sıfatları:Allah’ın ne- nasıl olduğunu anlatan sıfatlardır. Hayat:Allah’ın diri ve canlı olması.ılim: Allah’ın her şeyi bilmesi.ırâde: Allah’ın hiçbir sınırla kayıtlı olmayacak şekilde dilemesi. Kudret:Dilediği her şeye gücü yetmesidir.Tekvin:Güç yetirdiği her şeyi yaratmasıdır.Kelâm:Allah’ın yarattığı varlıklara vahiysi, sözlü hitabı.Semi’:Allah’ın kainattaki her şeyi işitmesidir. Basar: Allah’ın kainattaki her şeyi görmesidir. Allah’ın selbi sıfatları ve subuti sıfatları arasındaki fark?Selbi sıfatlar, Allah’ta bulunmayan, şanına yakışmayan sıfatlar, Subuti sıfatlar Allah’ta bulunan, özelliğini yansıtan sıfatlardır.*Mu’tezile ve Eş’ari âlimleri Kudret sıfatını baz alıp Fiili sıfatlar diye kategori oluşturmuşlardır.Bu sıfatlar hâdis, sonradan olmadır.Mâturudiler Tekvin sıfatı adı altında 8 grup oluştururlar. *Müteşabih lafızları başta Hanbeliler ve Ehl-i Hadis grubu te’vil etmemeyi uygun görmüş, Mu’tezile ve Sünni kelâmcılar te’vil etmişler. Hâdis Varlık:Âlem:Allah’ın dışında varolan her şeydir.Mutezile’ye göre Allah kâdim olduğundan O’nun dışındaki varlıklar hâdis sayılmalı. *Mu’tezileye göre Kur’an âlemin parçası,Allah’tan başkadır,yaratılmış. *Ehl-i Sünnete göre Kur’an Allah’ın kelâmıdır,kâdimdir. *Sünni kelâmcılara göre sıfatlar âlemin parçası değil, Allah’ın nispetleridir.Mu’tezile’ye göre Allah’ın zatının aynıdır. *Âlem, cisim, cevher ve arazlardan oluşur.Mâturudiler âlemi aynlar ve arazlar diye 2 ‘ye ayırır.Aynları müfred (cevher)ve mürekkep(cisim).Araz aynlar ile varlığı söz konusu olandır. Cevher:şahidde bulunan araz kabul edilen mütehayyiz akledilebilir varlıktır.Kelâmcılar cüz ellezi lâ yetecezzâ da der.Cevherin 3 özelliği; görünüşte bulunan varlık,kendiyle birlikte araz bulunur,yer kaplar. *1)Görünüşte bulunan varlık olması Arapça c-h-r kökünden duyularla kavranan varlık anlamındadır.2)Arazlardan ayrı olmaması,arazın cevherden ayrı olması da birlikte olması da cevherin özüne zarar vermez.Araz geçici, cevher kalıcıdır.3)Cevher boşlukta değil, kendinin işgal ettiği mekandadır.Hayyiz-yer kaplayanın kapladığı yer,hayyiz cismin ayrılmaz unsuru olduğundan onsuz cevher cevhersiz hayyiz olmaz. Bâkıllâni Hristiyanların Allah’ı cevher olarak gördüğünü söyler. *Âlemin en temel unsuru cevher, cisim cevherlerin birleşimiyle oluşur.Araz cisim- cevherde bulunup onlarla varlığını sürdürür. Cisim: Cevher düşüncesini ilk savunan Mu’tezile ‘ye göre cisim olma özelliği veren boyutlarıdır.En az 6-8 cevhere ihtiyaç vardır. Sünnilere göre boyutun önemi yok, en az 2 cevherin birleşmesi yeter. Sünniler birleşik olma özelliğine önem verirler.Nazzam’a göre cisim birleşik-sonsuz bölünebilen varlık;Dırâr, cisim arazların toplamıdır. Bâkıllânî ‘ye göre cisim âlemi Allah’ın yarattığını hudûs deliliyle kanıtlamaktır. Araz: (Enfâl 8/67), (Ahkâf 46/24) ayetlerinde belli zaman diliminde oluşup kaybolan vasıf olarak belirtir.En temel özelliğidir.Geçicidir,cevher ve cisme değişime uğrama özelliği kazandırır.Arazların sürekli her bir zaman diliminde benzerinin yaratılmasına teceddüd-i emsâl denir.
KELAMA GİRİŞKELÂM ESERLERİ (9.ÜNİTE) *Peygamberimizin 23 senelik Peygamberliğinde vahiy art arda devam ettiğinden kelâm,akâid gibi ilimler yoktu. *Hz.Peygamber’den sonra hilâfet konusundaki anlaşmazlıklar ve Müslümanların arasındaki iç savaşlar nedeniyle itikâdi-kelâmi problemler yüzünden fikir üretimi başlamıştır. *Hâricilerin kolu ıbâziliğin kurucusu Abdullah b.ıbâz ‘ın Emevi halifesi Abdülmelik’e yazdığı mektubu, Hasan-ı Basri’nin Abdülmelik’in sorusuna yazdığı Risalesi bunlara örnektir. *Hz.Ali’nin torunu Hasan b. Muhammed ıbnü’l- Hanefiyye’ye yazdığı 2 risale;Kitâbü’l-ırcâ ( Cemel ve Sıffin savaşlara katılanları küfürle suçlamak yerine hükmün tehir edilip Allah’a bırakılmasını anlatır.)diğeri de kaderi inkâr edenlere karşı yazılır. *Bu risalelerin ortak özelliği, dönemindeki ihtilaflı meseleleri ele alan, küçük hacimli olan ve tartışma ( cebel) metodunu kullanmayan eserler. Kelâmın Teşekkül Dönemi Eserleri: Hicri 1. asır sonu ve 2. asır başı fikir hareketinden Mu’tezile doğdu.Kurucuları Vâsıl b.Atâ, Amr b. Ubeyd’dır.Ebu Hanife iman esasları için akâid konularını incelemeyi zorunlu görmüş.Eserleri; el- Fıkhu’l- Ekber,el- Fıkhü’l-Ebsat, el-Âlim ve’l-müteallim , er- Risâle ve el- Vasiyye’dır. El- Fıkhü’l-Ekber; Ehl-i Sünneti ilgilendiren konuları ihtiva etmiş,konuları ayrıntılı biçimde tartşmamış, delil vermemiştir. MU’TEZıLE’NıN SıSTEMLEşME DÖNEMı ESERLERı

Erken Dönem Mu’tezile Eserleri: Vâsıl ve Amr b. Ubeyd’den sonra Bişr b. Mu’temir,Nazzam,Ebü’l -Hüzeyl el- Allâf ,Câhız vs..âlimler öncülük etmiş. *Câhız- Kitâbü’d-delâ’il ve’l-itibâr, el- Osmaniye,er-Red ale’n-nasârâ ve’l-yehûd, Ebû Cafer el- ıskâfi-el- Mi’yâr ve’l-muvâzanesi meşhur. *Bilgi teorisi,hilâfet meselesi,Mu’tezile’nin 5 temel esasını işler.Bütün kelâm sistemine yönelik eser verirler. *Ebü’l- Hüseyin el- Hayyât- el- ıntisâr eseri daha önceki Mu’tezili görüşleri yetkin Mu’tezili eliyle günümüze aktarma açısından önemli. Kelâm alanında ilk sistemli eserlerin Mu’tezile mensuplarının vermesinin edenleri? Mu’tezile’nin tarihsel olarak eski olması.Abbasi halifesi döneminde Mu’tezile’nin resmi mezhep olması neden olmuştur.Sünni Kelâmın Öncülleri ve Eserleri: ıbn Küllâb el- Basrî, Haris el- Muhasibi,Ebü’l- Abbas el- Kalânisi meşhur âlimleridir. Selef inancını desteklemişlerdir. *ıbn Küllâb’ın Mu’tezile’yi red için yazdığı Kitâbü’s-sıfât,,Kitâbü halki’l-ef’âl ve Kitâbü’l- red ale’l-Mu’tezile dır. *Kalânisi’ nin eserleri günümüze ulaşmamıştır. *Muhâsıbî Fehmü’l- Kur’an , Mâhiyetü’l- akl, Fasl Min Kitâbi’l-azame *Ahmed b. Hanbel; itikâdi meselede aklın kullanımına mesafeli yaklaşmış,kelâm metodunu kullanıp Ehl-i Sünnetin savunmasını yapmış. Eserleri; Kitabü’s- Sünne ( ı’tikâdü Ehli’s- Sünne ) , er- Red ale’z- zenâdıka ve’l-Cehmiye ilk dönem inanç yapısını yansıtır. EHL-ı SÜNNET KELÂMININ DOğUş DÖNEMı ESERLERı

*Hicri 4. asır başında ımam Ebu’l-Hasan el- Eş’arî kelâm ilminin öncüsü olarak ortaya çıkmıştır. *Eş’ari, el-ıbâne an usûli’d- diyâne eserinde Ahmed b. Hanbel’e bağlılığını dile getirmiş,Risâle ilâ ehli’s- Seğr Demirkapı ahalisine gönderdiği risaledir.Risâle fi ihsâni’l-havz fi ilmi’l-kelâm ( el- Has ale’l-bahs) itikâdi mesele ve kelâmla ilgilenmeyi bid’at olarak görenlere karşı yazmıştır. Selef metodundan uzaklaşıp kelâmcılığını sergilemeye başladığını gösterir. El- Lüma akıl-nakil arası denge kurmaya çalışmıştır. Makâlatü’l-ıslamiyyîn Mezhepler tarihine dair yazdığı eseridir. *ıbn Fürek- Mücerredü makâlati’l-Eş’arî Eş’arî’nin temel itikâdî meselelerin tamamını kapsar. *Mâturudî kelâmı Mâveraünnehir’de doğdu, Mâturudi kelâmı daha kapsamlıdır.Mâturudi’nin eseri; Kitâbü’t-Tevhid’in özelliği bilgi üzerinde durup bilgiyi teori olarak ele alan ilk eserdir. Kitabü’t-Tevhid’in konuları: 5’e ayrılır:1) ılâhiyyât: Allah’ın varlığı, birliği, sıfatları vs. 2) Nübüvvet: Peygamberliğin akâiddeki yeri, önemi 3)Kaza ve kader 4-5) Büyük günah, şefaat, iman vs.. *Mâturudi- Te’vilâtü Ehli’s-Sünne,Te’vilâtü’l- Mâturudiyye ( Te’vilâtü’l- Kur’an tefsiri)fıkıh ve usulü açısından önemli kaynaktır. Ehl-i Sünnet görüşü doğrultusunda kelâmi metotları kullanan eserlerin yazılmaya başlanmasında hangi hususlar etkilidir?ılk eseri Mu’tezile vermiş, Selef eserlerinde kelâm metodu kullanılmayıp ayet- hadisle açıklama yapılmıştır.Sünnilerin nassları temel alan akılcı metotları sayesinde bu eserlerin yazımı başladı.Hakîm es- Semerkandî-es- Sevâdü’l-a’zam Mâturudiliğin başlangıç dönemi eseridir. *Mu’tezile,Ebû Ali el- Cübbâi, Ebû Haşim el- Cübbâi,Ebü’l- Kâsım el-Kâ’bî el- Belhî Sünni kelâmın doğuş dönemini temsil etmiştir. *Kâ’bî- Kitabü’l- Makâlat- mezhepler tarinide dair eseridir. *Selef çizgisinde verilen eserlerden Ebu Ca’fer et- Tahâvî- el- Akidetü’t-Tahaviyye’sidir. *Hanbeli temsilcilerinden Hasan b.Ali el- Berbehâri-şerhu Kitâbü’s-Sünne-bidatın reddedilmesi, kelâm yöntemini benimseyen hiçbir yöntemi tasvip etmemiştir. ıbn Batta el-Ukberî- el- ıbânetü’l-kübra ve el-ıbânetü’s- Suğra kelâmcıların felsefeyle ilgilenip bunları dini esas haline getirdiği anlatılır. *şia’ya ait ilk eserler Ehl-i Sünnet döneminde ortaya çıkmıştır. *Sa’d b. Abdullah el- Kummî- el- Makâlat ve’l- fırak , Hasan b. En- Nevbahtî’-Fıraku’ş- şia şia’nın itikâdi görüşünü ilk kez derli toplu ortaya koyan eser; şeyh Sadûk(ıbn Bâbeveyhel-Kummî )-Risâletü’l-ıtikât veya Kitabü’l-ı’tikâdât’tır. MÜTEKADDıMıN DÖNEMı ESERLERı

*En önemli Eş’ari kelâmcısı Ebu Bekr el-Bâkıllânî’dır. Kitabü’t-Temhid,el-ınsaf eserlerinde bilgi problemi üzerinde durmuştur. *Cevher, araz vs. konuları sistemleştirip Uluhiyet anlayışının temeline yerleştirmiştir.ı’cazü’l-Kur’an-Kur’an’ın mucize oluş yönlerini inceler.el-Beyân-mucize ve olağanüstü olaylar arası farkı inceler. *Abdülkâhir el- Bağdadî- el-Fark beyne’l-Fırak ( ıslam Mezhepler Tarihi kaynağı) Usulü’d-Din bu hususları ayrıntılı inceler. *ımâmü’l-Haremeyn Ebü’l-Mealî el- Cüveynî- eş-şâmil- fi usûli’d-dîn , el-ırşâd-Aristo mantığına yer vermesi,kelâmın gelişimine katkı sağlaması açısından Mütekaddimin döneminden Müteahhirin dönemine geçişe zemin hazırlamıştır. *el-ırşâdın konuları:1) Giriş: nazar bahsi, ilmin hakikati 1. bölüm ılahiyyât, 2.bölüm Nübüvvât 3. bölüm Sem’iyyât Hâtime: ımamet meselesi. *Ebu Seleme es- Semerkandî- Cümelü usûli’d-dîn Ebü’l-Yüsr el-Pezdevi – Usûlü’d-Dîn Ehl-i Sünnet çizgisini muhkem hale getirmek için yazmıştır. *Mu’tezile’nin bu dönem temsilcisi Kâdî Abdülcabbar-el- Muğnî fî ebvâbi’t-tevhid ve’l-adl’dır.el-Muhtasar fi usûli’d-din el-Muğni’nin özetidir.Tesbîtü delâili’n-nübüvve muhalif dinlere karşı ıslam’ın nübüvvet anlayışını savunmak amacıyla yazılmıştır. Fazlü’l-i’tizâl ve tabakatü’l-Mutezile Mu’tezile âlimleri hakkındaki biyografik eser. ıbn Metteveyh-et Tezkire fi ahkâmi’l-cevâhir ve’l a’râz tabiat felsefesine ilişkin eserleridir. *Ebu Reşid en-Nîsâburî- el-Mesâil fi’l-hilafa beyne’l – Basriyyin ve’l- Bağdadiyyin ve fi’t- Tevhid *Ebu Abdullah ıbn Mende- Kitâbü’l-ımân,Kitâbü’t-Tevhid,er-Red alle’l- Cehmiyye Allah’ın varlığı sıfatları gibi konuları işler. *Hâce Abdullah Herevî-Zemmü’l-kelâm ve ehlihî kelâmı eleştirir,itikâdi konu tartışmasının helâka götüreceğini düşünür. *Ebû Ya’lâ el-Ferrâ-el-Mu’temed fi usûli’d-dîn eserinde Selef metodunu ve kelâm metoduyla uzlaştırma yoluna gitmiştir. *ıbn Hazm bağımsız şahsiyet el- Fasl fi’l-milel ve’l-ehvâ ve’n-nihâl (Mezhepler tarihi alanında), el-Usûl ve’l-fürû tüm bilgilerin nasslar ışığında değerlendirilmesini savunur. *şiî müellif şeyh Müfîd-Evâilü’l-makâlât fi’l-mezâhibi’l-muhtârât, Tashîhu’l- ı’tikâd, el- Emâlî eserleri meşhurdur. Mütekaddimin dönemi kelâm eserinde felsefi bahislere yer verilmeme nedeni?Mu’tezile’den itibaren felsefi kavramlar kelâm ilmine girdi,Farabi, ıbn Sina,Aristoteles gibi felsefecilerin ıslam inancına uygun olmayan fikirleri olmasından kaynaklanmıştır.MÜTEAHHıRıN DÖNEMı ESERLERı

*Gazzali-eserleri; Makâsıdu’l-Felâsife,Tehâfütü’l-Felâsife, Batınilere karşı yazdığı Fedâihu’l-Bâtıniyye, Esmâ-i Hüsna meselesini ele aldığı el-Maksadü’l-esnâ,el- Hikme fi mahlûkatilllâh insan- âlemdeki hikmetle Allah’ın varlığını ortaya koymak.ılcâmü’l-avâm an ilmi’l-kelâm eserinde kelâmın halk için faydalı olmadığını ele alır.Halkın Selef inancını takip etmesini ister. *el-ıktisad’daki konular;giriş kısmı kelâmın önemi, farz-ı kifâye oluşu,sistematik kısmında Allah’ın zatı, fiilleri vs.. *Mâturudi kelâmı Ebü’l-Muîn en-NesefîTebsıratü’l-edille fî usûli’d-dîn Mâturudiinin eserini tamamlayıcı mahiyettedir.Et-Temhîd fî usûli’d-dîn diğer eseridir.Mu’tezile etkinliğini sürdürmemektedir. *Zemahşerî- el- Minhâc fî usûli’d-dîn kelama dair eseridir.el-Keşşaf Mu’tezili fikrini yansıtır. *Ebu’l-Ferec ıbnu’l-Cevzî- Def’u şübheti’t-teşbih eseri Müşebbihe ve Mücessimeye reddiye olması açısından önemlidir. FELSEFıLEşMış KELÂM DÖNEMı ESERLERı:

*şehristâni-Nihâyetü’l-ikdâm fî ilmi’l-kelâm , Musâraatü’l-felâsife ıbn Sinâ’nın kelâma dair görüşünü eleştirir.el-Milel ve’n-Nihal Mezhepler tarihinin temel kaynaklarıdır. *Fahreddin er-Râzî (felsefi kelâmı başlatan isim) el-Metâlibü’l-âliye,Kitâbü’l-erbâin, vs. (bakınız syf-167) *Kâdî Beyzavî- Tavâliu’l-envâr, Envâru’t-tenzîl ve esrâru’t-te’vîl *Nureddîn es- Sâbûnî el-Kifâye, el-Bidâye fî usûli’d-dîn *Mâturudî müelliflerden Ebü’l-Berekât en-Nesefî el-Umdesi *Seyfeddin el-Âmidî- Ebkâru’l-efkâr’ı kelâm- felsefenin birleştiği ilk dönem eserlerindendir.Tertibi;Kelâmın önemi ve öğrenme gerekliliği 1-3. bölüm bilgi problemi,4.bölüm insan bilgisine konu hususlar 5. bölüm Nübüvvet 6. bölüm ahiret 7. bölüm iman-küfür kavramı 8.bölüm imamet/hilâfet meselesi *Muvaffakuddîn ıbn el-Makdisî – Lüm’atü’l-i’tikâd eserinde Selef anlayışını ortaya koymuştur. *Hanbelî temsilcisi Takiyyüddîn ıbn Teymiyye Selefi düşünceyi sistemleştirmiştir.el-Âkidetü’l-Vâsıtiyye, Minhâcü’s-sünneti’n-nebeviyye eserinde şia va kaderiyye kelâmi düşüncesini reddetmiş. Muvâfakatü sahîhi’l-menkûl li sarîhi’l-ma’kûl( Der ü teâruzi’l-akl ve’n-nakl) doğrulukta şüphe olmadığı takdirde akıl ve naklin çatışmayacağını göstermek için yazmıştır. *şia temsilcisi Nasîruddîn et- Tûsî - Tecrîdü’l-akâid ve Kavâidü’l-akâid’dır. *şii müellif ıbnü’l-Mutahhar el-Hillî Minhâcü’l-Kerâme ve Keşfu’l-murâd, Menâhicu’l-yakîn fî usûlü’d-dîn vs.. şERH VE HAşıYECıLıK DÖNEMı ESERLERı

*Hicri 8. asırdan başlayıp 19.asrın yarısına kadar devam eder.Duraklama ve gerileme dönemidir.Allah’ın varlığı, kader, küfür konularında bağımsız risaleler yazılmıştır. *ılk temsilci Adudüddîn el-Îcî – el-Mevâkıf fî ilmi’l-kelâm , Cevâhiru’l-kelâm, el-Akâidu’l-Adudiyye gibi şerhleri vardır. *Sadeddîn Mesud b.Ömer et-Teftâzânî –şerhu’l-Akâid Eş’ari müellefin Mâturudî eser üzerine yazdığı şerh olmasından dikkat çeker.el-Makâsıd şerhler döneminin ilk eserleri saylır. *Seyyid şerîf el-Cürcânî ‘nin Mevâkıf üzerine kaleme aldığı şerhu’l-mevâkıf kelâmın felsefeleşme sürecine geldiğini gösterir. *Celâleddin ed- Devvâni- şerhu’l-Akâidi’l-Adudiyye, Risâle fî ısbati’l-vâcip Allah’ın varlığını ispat etmiştir. *Kemâleddin ıbnü’l-Hümmâm – el-Müsâyere özgün fikirler koyması açısından orijinal bir eserdir. ıstanbul’un ilk kadısı Hızır Bey- el- Kasîdetü’n-nûniyye ‘si meşhurdur. *Hocazade Muslihuddîn Mustafa- Tehâfütü’l-felâsife vs. *Ali el-Kârî’nin – Minehu’r-ravzi’l-ezher fî şerhî’l- Fıkhî’l- ekber’dır. *Kemâleddin el-Beyâzızâde Ahmed Efendi- el-Usûlü’l-münîfe li’l-ımâm Ebî Hanîfe *Ebû Mansur el-Mâturudiyye ye nispet edilen Risâle fî’l-akâid *ıbn Kayyim el- Cevziyye- el-Kasîdetü’n-nûniyye *şerhu’l-Makâsıd ve şerhu’l-Mevâkıf bölümleri; 1. bölüm ilkeler 2.bölüm genel meseleler 3.bölüm arazlar 4. bölüm cevherler 5.bölüm ılâhiyyât bahisleri 6. bölüm Sem’iyyât bahisleri YENı KELÂM ıLMı DÖNEMı ESERLERı

*Metot olarak kısa, sade ve anlaşılırdır,Müslümanlar arasında ayrışma ve tartışma yapacak hususlardan ısrarla kaçınmıştır. *Dini bütün olarak değerlendirmiş,insan hakları, kadın hakları vs. ilgilenmiştir. *ılk temsilcisi Abdüllatif Harpûtî’dır.Tenkîhû’l-kelâm fî akâidi ehli’l-ıslâm , Tarih-i ılm-i Kelâm ‘dır. *şehbenderzâde Filibeli Ahmed Hilmi- Üss-i ıslâm- Hakâik-i ıslâmiyye Müstenid Yeni Akâid , Allah’ı ınkâr Mümkün mü? , Huzûr-ı Akl ü Fende Maddiyyûn Meslek-i Dalâleti materyalist görüşü eleştirir. *ızmirli ısmail Hakkı – Yeni ılm-i Kelâm giriş- ilâhiyat kısmına dayalı ilk kısmı tamamlamış, nübüvvet kısmı telife muvaffak olamamıştır. *Giritli Sırrı Paşa- Nakdü’l-kelâm fî akâidi’l-ıslâm *Arapkirli Hüseyin Avni- ılm-i Kelâm Dersleri , Cerîde-i ılmiye *şeyhülislâm Mustafa Sabri Efendi- Mevkıfü’l-akl ve’l-ilm ve’l-âlem *Muhammed Abduh- Selefî düşünceye yakın durmasıyla çağdaşlarından ayrılır. Risâletü’t- tevhîdeserinde geçmiş kelâm kitaplarının çağına uygun olmadığını eleştirir, mezhepler arası tartışmalarla ilgilenmenin gereksizliğine vurgu yapar. *Mevlânâ şiblî Nu’manî –el-Kelâm eserinde ulûhiyet ve peygamberlikle ilgili konularda ayrıntılı durur,ıslama yönelen eleştirileri cevaplama amacı taşır. El-Kelâm ‘ın içeriği: Giriş: Yeni ilimler ve din ,ıslam dini akıl ve din 1. bölüm: Allah’ın varlığı ispatında Kur’an metodu,itirazcıların itirazına cevaplar. 2.bölüm: Nübüvvet, Hz.Peygamber’in nübüvveti 3. bölüm: Akâid, ruhaniyyât, vahiy ve ilham 4. bölüm: Din ve dünyanın birlikteliği Ekler: ımam Râzi ve ımam Gazzâli’nin nübüvvetle ilgili görüşleri. Yeni kelâm ilmi ve sonrasındaki dönemde yazılan eserlere 5 örnek?1-Cemâleddîn Efgânî- er-Red ale’d- Dehriyyûn2-Hüseyin el-Cisr-el-Husûnü’l-Hamîdiyye li- muhâfazati’l-akâid’l-ıslâmiyye3-Muhammed ıkbal- The Reconstruction of Religious Thought in ıslam4- ısmail Fenni Ertuğrul- Maddiyyûn Mezhebinin ızmihlâli5-Muhammed Ferîd Vecdî- el-ıslâm fî asrî’l-ilm
KELAMA GİRİŞKELÂMIN KONUMU VE KELÂM ELEŞTİRİSİ (10. ÜNİTE)Geleneksel ılim Anlayışında Kelâmın Yeri: ıslam felsefecileri ilimleri sınıflarken 3 ölçütü esas alır.1)varlık sahası 2)ilimlerdeki yöntem 3) gayedir. Filozoflar sınıflarken; ilmin ele aldığı varlığın yüce olup olmaması, metot önemlidir. *ılimlere yönelik en erken sınıflamayı Fârâbî yapmıştır Kelâmı siyaset, fıkıh gibi amelî (pratik) ilimler içinde değerlendirmiştir.Kelâmı dini savunacak araç olarak görmüştür. *Âmirî ilimleri dinî- felsefî olarak 2’ye ayırır.Dinî ilimler felsefi ilimlerden üstündür, dinî ilimlerin kaynağı Peygamberler, felsefi ilimlerin kaynağı filozoflardır. *Felsefeciler dışındakiler kelâm ilmine önem vermişlerdir. *Gazzâlî ilimleri aklî ve naklî diye 2’ye ayırmış, sonra her birini küllî ve cüzî diye ayırmış, kelâmı küllî olarak görmüştür; çünkü kelâm varlıkla ilgilenmektedir. Kelâmın üstün ilim olduğuna dair gerekçeler: 1) Kelâmın geniş konuyu ele alması,Allah’ın zatı-sıfatlarıyla ilgilenmesi 2)Dünya-ahiret mutluğunu elde etme gayesini hedeflemesi 3)Delillerinin hem aklın kabul edeceği hem de ayet ve hadislerle sabit olduğu deliller olması 4)ınanç konusunda tüm Peygamberler ittifak ettiği için dinî ilimlerin kelâm ilmine dayanması 5)Allah’ın varlığı ispat edilmedikçe tefsir, hadis vs. ilimlerin varlığından söz edilemez. 6)Kelâmın kişiye dinî ilmi araştırma ve ispatında kişiye söz söyleme imkânı vermesidir. *Gazzâli kelâmın inançla ilgili problemleri çözmede tek başına yeterli olmadığı , avamın ilgilenmesinin sakıncalı olabileceği, bu kültürü almış kişilerin ilgilenmesi gerektiğini savunmuştur.Kelâm ilmiyle ilgilenmeyi farz-ı kifâye olarak görmüştür.Her beldede bid’atçılara karşı koyup Ehl-i Sünnetin kalbini şüpheden temizleyeceklere ihtiyaç vardır. KELÂMIN DığER BıLıMLERLE ıLışKıSı

Felsefe ve Kelâm: Her ikisi de Allah’ın zatı ve sıfatlarından, başlangıç ve son itibariyle varlıklardan bahseder.Felsefe konuları ele alırken aklı temel alır, ayet ve hadisi kabul etmez. Kelâmvahyi esas alır, bu yönüyle felsefeden ayrılır. Kur’an, Hadis ve Kelâm: Dinin temel kaynağı bunlar olduğu için kelâm ilmi için de bunlar önemlidir.Kur’an; inanç esasları ve iman edilecek hususları bize bildirir, bunların doğruluğunu belirleyen ölçüttür. *Kelâm-Hadis , hadis tamamen haber ve rivayete dayanır.Kelâmın ilgi alanına giren şefaat, cennet, cehennem, kabir azabı vs..hadisler delil olarak kullanılmıştır. Fıkıh ve Kelâm: Ebu Hanife fıkhı “ kişinin lehine ve aleyhine olan şeyleri bilmesi” şeklinde tanımlar. Fıkhın inançla ilgili kısmı için fıkh-ı ekber ( en büyük fıkıh)tabirini kullanır. *Fıkıh ve fıkıh usûlü fillerde iyilik- kötülük özelliği, irade, adalet,fiillere karşılık ceza- mükâfat vs. pek çok konuda kelâm ilminden yararlanmıştır. Ahlâk, Siyaset ve Kelâm: Kelâm; insan-Allah ilişkisinde gözeltilemsi gereken hususları sunar.ınsanın mahiyeti, yükümlülük- ceza, fiillerindeki hürriyeti vs. konular ortaklaşa ele alınır. *Siyaset Haricîler ve şiâ’nın imâmet meselesinde önemle durması,inanç esası haline getirmesi yüzünden kelâm ilmi siyasetle ilgilenmiştir. Tabiat ılimleri, Beşerî ılimler ve Kelâm: Kelâmın konuları 2’ye ayrılır.1) Doğrudan dini esasları oluşturan mesâil- Makâsıd ya da bunları ispat etmede kullanılan vesâil ‘dır. *Beşerî ilimler özellikle fizik, cebir, geometri, astronomiden yararlanılmıştır. *Beşerî ilimler varlığı incelerken duyu organlarına giren yönleriyle ele alırlar; kelâm olayı başlangıç,son , yaratılış, ahret açısından değerlendirir. Kelâmcıların dini esasları ispat noktasında pozitif bilimlerin verilerinden yararlanması hususuna örnek ver? Kelâmcıların Allah’ın varlığını ispat için Hudûs delili kullanması (atomculuk düşüncesi) cevher-araz teorisi oluşturur.Tüm âlem cevherdenoluşmuştur, ayartılmıştır, yaratılmayan tek şey Allah’tır.KELÂMA YÖNELıK ELEşTıRıLER

Selefiler ve Sufîlerin Eleştirileri: Aklî tefekkür yani kelâma karşı çıkanların nedeni Âl-i ımrân Suresi 7.ayettir. *ık 2 halife döneminde Kur’an yoruma tabî tutulmamış, nasslar olduğu gibi kabul edilmiştir. *Selef âlimleri “ Dinî konuda bir kimseyi örnek almak istiyorsanız Resulûllah ve ashâbını örnek alınız.ılim ve âhlâk açısından en temiz onlardır…” ılk müstakil eser; Ebû ısmail Hâce Abdullah b. Muhammed el- Herevî – Zemmü’l-Kelâm ve ehlihî ıbn Kuddâme- Tahrîmu’n-nazâr fî kütübî ehli’l-kelâm ve Zemmü’t-te’vîl , ıbn Teymiyye ve ıbn Kayyim el-Cezviyye’de o dönem meşhurdur. Selef ve Selef Çizgisindekilerin Eleştirileri:1-(Mâide 5/3) “ Bugün size dininizi tamamladım” dinin kaynağının Kur’an ve hadis olduğunu net açıklar, nakil dışındaki her şey aslı olmayan şeydir, bid’attır. 2)Kelâm hakikat araştırması olmaktan çıkıp toplumdaki husumet ve fitneyi körüklemeye yönelik amaca bürünmüştür.Dinî-ahlâkî hayatın zayıflamasına, Müslümanların tekfir etmesine vs. neden olmuştur. 3)ıtikâda ilişkin meselede Kur’an esas alınmalı,anlaşılmayan hususlarda yine Kur’an’da araştırılmalıdır.Herşeyi akılla kavramaya çalışmak (Mutezile gibi) yanlıştır. 4)Kelâm hitabet ve cedele dayandığı için Kur’an ve Sünnet uslûbuna uygun değildir. 5)Kelâmın baş konusu Allah’ın zatı- sıfatlarıdır,ama bu konularda nassla yetinmeyip yoruma gitmişlerdir. 6)Kelâmcılar itikâdî meseleyi tartışırken muhaliflerinin yanlış fikirlerini naklederler. 7)Kelâm dinî meseleyi akıl ve kıyasla çözmeye çalışırken cevher,araz, tevellüd vs. kesin ilkeler gibi görür. 8) Kelâm insanın psikolojik duygu yönünü ihmal ettiğinden iman hayatını benimseyememiştir. 9)Ortaya çıkan siyâsî kargaşa her fırka tarafından menfaati doğrultusunda kullanılmıştır. Selef düşüncesini benimseyenler kelâmı eleştirirken neyi gözden kaçırmışlardır? Zamanla değişen toplumsal yapı ve şartları doğru değerlendirememişlerdir,Allah aklı yasaklamamış, Kur’an’da da aklı kullanmaya vurgu yapmıştır..Sufîler: Maadi âlem ve dünyevî işlerde akıl-tecrübenin rehberliğini kabul etmişlerdir,kelâmcılaraın akla dayanarak Allah’ın isim ve sıfatları üzerinde konuşmalarını değersiz görürler.Onlara göre; dinî hakikatler akılla anlaşılamayacak kadar gizlidir. Akıl- nakil dinî bilginin kaynağı olsa da duyu bilgisi yanıltıcı, aklî bilgi sınırlıdır bunların verilerine güvenilemez. *Sufîlere göre; insanı hakikate ulaştıracak tek bilgi kaynağı keşf ve ilham yöntemidir.Buna ilim yerine, marifet, irfan gibi isim verirler.ılimden daha değerlidir..”Kalbi arındırma” dediği samimiyetle yönelme sonrasında kalbin saf, berrak hale gelip Allah ve gayb âlemine ilişkin bilgilere ulaşacağıdır. *Kelâmcılar keşf ve ilhamı kabul etmezler; çünkü 1) kontrol edilmesi mümkün değildir, 2) ancak sahibini bağlar. *Mutasavvıfların kelâma yönelik eleştirileri bilgi kaynakları ve konu değerlendirmeleri konusundadır.*Ebü’l-Hasan el-Eş’arî eleştirilere itirazı; 1)ıtikâdî meseleleri ele alıp sapkınlıkla suçlamak, cevher,araz vs. hakkında konuşmanın temeli yok. 2)Bu meseleler Kur’an ve Sünnette yer almamışsa da genel prensipleri bu kaynaklarda mevcuttur. 3)Miras, cezalar, boşanma vs.fıkhî meseleler hakkında Hz.Peygamber’den nass gelmemiştir, buna rağmen fıkıh âlimleri içtihatta bulunmuşlardır. ıslam Felsefecilerinin Eleştirileri: Felsefe varlığın ontolojik ve statüsünü bağımsız ele alır.Dinin hedefi ahlâkî ve pratik karakterdir. Felsefe zihinsel ve felsefî doğruluğu öncelikli hedef olarak belirler. *Fârâbî ve ıbn Sinâ ılâhiyyât, Nübüvvet ve meâd (ahret) temel meseleleri konu edinselerde Arsitotelesçi-Yeniplatoncu geleneği benimsemişlerdir.Âlemin meydana gelişini yaratma değil, sudûr nazariyesiyle açıklamışlardır. Yoktan yaratmayı kabul etmedikleri için atomcu anlayışı reddederler. *Fârâbî kelâmcıların duyu, haber, akıl yoluyla elde edilen veriyi inceleyerek dini destekleyenleri kullandıklarını, çelişenlerin de yanlışlarını göstermeye çaılştıklarını dile getirir. *ıbn Sinâ da atom teorisini reddeder, sistemli eleştiri yapmaz. *Felsefeden kelâma köklü eleştiriyi ıbn Rüşd yapmıştır.ıbn Rüşd felsefesinde felsefe-din arasında uzlaşma vardır,felsefe ve dinin kendine özgü prensipleri vardır ve birbirinden farklı olmak durumundadır. ( Nahl 16/125) ayetine dayanarak tasdik açısından insanları 3’e ayırır.1) hükmü kesin aklî delillerle tasdik eder, felsefe buna hitap eder. 2)cedelî sözlerle tasdik eder.3)ıknâî sözlerle tasdik eder.Bu tasif açısından kelâmcıların tutumu cedel- mücadeleye, Selefiyye’nin metodu güzel öğütle davete karşılık gelir. *Cedelî metot insanlara fayda sağlamaz, her zaman geçerli değildir. ıbn Rüşd’ün kelâma metot açısından yönelttiği eleştirilerin hareket noktaları?1)aklî delille dayanmayan hükümlerle dini anlamaya çalışmaları 2)cedel-hitâbet Kur’an uslûbuna uymayan bahisleri avama açması 3) vahyin tevile açık manalarını halka açıklamalarıdır*ıbn Rüşd’e göre hudûs delili zor anlaşılır yapı sergiler.Kur’an’da âlemin yaratılmasıyla ilişkin hususlarda hudûs delili kullanılmamış,kullanmak bid’attır. *5. ve 11. yyda akaid risalesi mahiyetindeki eserler yaygınlık kazanmıştır.Günümüzde Kelâma Yöneltilen Eleştiriler: ınsan davranışını biçimlendirecek pratik etki koymamış olmasıdır.Kelâmın amacı Kur’an’da “takvâ” olarak isimlendirilen Allah ve insana karşı duruşu sevk etmeye çalışmaktır.Eş’arî kelamcıları bu konuda başarılı olamamışlardır. ınsan hürriyetini neredeyse yok saymışlardır. *Kelâmda belli öğretiyi desteklemek için delil getiren nass yorumlanış haliyle mutlaklaşıp sorgulanmaz hale gelmiştir. *Kelâmcılar âlemden hareketle Allah’ın varlığını bulmayı amaçladılar.Pozitif bilimler alanında çalışma yapılmadığı yalandır,ıslam’ın geri kalma nedeni yalnızca kelâm ilmi değildir.Kelâm; dinin değişmez ilkelerini ortaya koyup diğer bilim dallarına temel oluşturmak ve problemler- eleştirilere karşı ıslam’ı savunmaktır.

Dilara'dan alıntıdır









__________________
لاَ يُكَلِّفُ اللّهُ نَفْسًا إِلاَّ وُسْعَهَا

"Allah hiç kimseye taşıyabileceğinden daha fazlasını yüklemez."

|| BAKARA 286. ||


MAZARET insanın kendine söylediği en büyük ''YALAN''dır !! ..

Velhasıl-ı kelâm.
Namaz, duâ, gayret, nâsip. . .
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi makbergülü 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Evde yapılabilecek deterjan ve şampuanlar Pratik / Faydalı Bilgiler Mihrinaz 1 77 14 Ekim 2023 14:09
yeniden merhabalar Serbest Kürsü KardelenGül 12 4275 27 Eylül 2018 19:05
2014 kpss için konu dağılımı KPSS İstişare/Sohbet nurşen35 1 2769 11 Ağustos 2014 14:31
evde tarhana yapmanın püf noktaları (: Pratik / Faydalı Bilgiler Allahın kulu_ 5 3955 11 Ağustos 2014 13:07
KPSS Birde Böyle Hazırlanmayı Deneyin KPSS İstişare/Sohbet Mihrinaz 9 3785 11 Ağustos 2014 12:21

Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Konuyu değerlendir
Konuyu değerlendir:

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Kelama Giriş 6. 7. 8. 9. ve 10. Ünite Özetleri nurşen35 Kelama Giriş 5 31 Mart 2021 00:33
Kelama Giriş Ünite özetleri 1-10 / MEDİNEWEB Medine-web Kelama Giriş 10 22 Şubat 2019 21:59
Erol 71 Kelama Giriş 1 / 10 Ünite Özetleri nurşen35 Erol 71 Hoca'nın Toplu Özetleri 16 22 Nisan 2017 20:28
kelama giriş dersi ünite özetleri makbergülü Kelama Giriş 0 11 Mart 2013 17:40
DGS Geometri Dersi Konu Özetleri Medineweb DGS (Dikey Geçiş Sınavı) 9 03 Ağustos 2012 23:07

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.