Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM DİNİ KONULAR.::. > Muhtelif Dini Konular > Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler

Konu Kimliği: Konu Sahibi inzar,Açılış Tarihi:  02 Kasım 2007 (11:42), Konuya Son Cevap : 04 Ekim 2023 (21:18). Konuya 1 Mesaj yazıldı

Beğeni Aldı1Kez Beğenildi
  • 1 Beğenilen inzar
Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 02 Kasım 2007, 11:42   Mesaj No:1
Medineweb Aktif Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:inzar isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 68
Üyelik T.: 04 Ağustos 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 249
Konular: 28
Beğenildi:5
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart

İlahi Armağan..

Ey evlâd! Hani Hakk’a kulluk?.. Nerede o Aziz ve Celil olana ubudiyyet? Hele getir tam kulluğu!.. Bir defa tam mânasıyla O’nun kulu olmalısın. Bütün halinde yeterlik görünmeli. Yeteri kadar kulluk et... Yeteri kadar dünyaya çalış...
Sen kaçan bir kölesin. Efendine dön. O’nun kapısı önünde boynunu eğ. Emirlerine karşı tevazu göster. Desinleri bırak, emirlere yapış. Dedikoduyu bir yana at; yasaklardan çekil. O’nun bütün hükümlerine boyun eğ, her emrine uysallık göster. Bunlar olursa kulluk tam olur, olmadığı taktirde, hiçbir şey yerine gelmez. Efendisine kul olmak isteyen, emrini tutar. Yasak ettiklerinden kaçar. Bunları yapmayan gerçek kul olabilir mi? Olamaz.
Allah, yoluna girene yeter. Bunu şu Âyet-i Kerime haber verir:
- “Allah, kuluna yetmez mi?..” (89/36)

Doğruluğa koyulan kulun kalbinde Allah sevgisi yer eder. Hak’la ülfet peyda olur. Güçlük olmadan Hakk’a yakınlık hasıl olur.
Hakk’ın zatından gayrı ile sohbet sana yakışmaz. Yalnız Allah’a dön ve O’ndan razı ol. Bütün halinde O’ndan hoşnut olduğunu ilân et. Şu gördüğün dünya zemini ne kadar geniş, görüyorsun; Yalnız senin için daralsa yine de Hakk’a darılma; başka kapı arama.
Bir şey yiyeceksen, onun sofrasında ye; başkasına yönelme. Musa (a.s.) peygamber gibi ol. Hak Taâlâ onun hakkında şöyle buyurdu:
- “Biz ona anasının sütünü emmeden önce, bütün sütleri haram ettik.” (28/12)
Rabbımız hem Aziz, hem de Celildir. Her şeye sahiptir. Her yerde hazırdır. Her şeyi gözetir. En yakın olan O’dur. O’nun varlığından vareste olan yoktur. Bu hali anladıktan sonra inkâr ne kadar acıdır. Marifete erdikten sonra geri dönene yazık olur.

Yazık sana, biraz irfan sahibi olunca hemen mevhum varlığa kapılıyor, dönüyorsun. Sonradan da inkâr ediyorsun. Yazık değil mi sana? O’ndan dönme. Sonra bütün iyi işlerden mahrum olursun. O’nunla sabra devam et. Sabrı O’ndan kaçmakta arama. Şunu bil ki, sabırlı, güçlüdür.Hani sabrın, hani aklın? Bu akılla mı yola çıkıyorsun? Bu ivedilik neye?.. Aceleci olan sabrı bilemez. Aceleci olan hedefine varamaz, yolunu şaşırır, ayakları dolaşır. Sabrın önemi büyüktür. Bunu şu Âyet-i Kerime bize anlatır:
- “Ey iman sahipleri, sabrediniz; birbirinize sabrı tavsiye ediniz. Birbirinize bağlanınız. Allah’tan korkunuz. Ancak böylelikle felâha ermeniz umulur.” (3/200)
Sabır hakkında daha başka âyetler de vardır.
Hakkında bu kadar ilâhî kelâm sarfedilen şey elbet önemini belirtir. Onun hayrı çok olur. Himmeti boldur. İyi ve bol mükâfat getirir. Dünya ve âhirette rahatlığı sabır celbeder. Size sabır gerek. Şimdi ve sonra sabra devam ederseniz iyilik bulursunuz.
Sabra devam edin ve etrafınızı görün. Ara sıra kabristanı ziyaret edin. Orada iyiler de yatar, Kötüler de yatar... Siz iyilere koşun.
İyi işler yapmaya bakın; işleriniz düzelebilir. Sözünüzle yaptığınız ayrı ayrı olmasın; bir olsun. Söylediğinizi yapın. Hlka öğüt verip kendi yan çizenler gibi olmayınız. Öğütü işitip iş tutmayanlara benzemeyiniz.
Dininiz dört şeyle gider:
Söylediğiniz, işinizi tutmazsa...
Bilmediğiniz işlere karışırsanız...
Bilmediğinizi öğrenmez, dolayısiyle cahil kalırsanız...
İnsanları, bilmedikleri şeyi öğrenmekten alıkoyarsanız...
Yukarıda sayılan dört şeyi bir cemiyeti ayakta tutan
umdelerdir. Müsbet yol tutulursa kurtuluş olur. Menfi yol ise felâketin içine atar. Bilhassa dördüncüsü her cemiyetin muhtaç olduğudur. Ona mani olunduğu zaman yıkılış mukadder olur.

Ey cemaat! Zikir meclisine fırsat buldukça geliyorsunuz. Ama ona bir ihtiyaç olarak gelmiyorsunuz. Bu yüzden gereği gibi faydalanmak size nasib olmuyor. Şifa bulmak için ona geliniz. Vakit geçirmek için geliyorsunuz. Öğütçünün hataları sizi meşgul ediyor. Onun ağzından çıkana baktığınız yok. Neden ona hata, suç isnad edersiniz, bilmem?..
Söylediği sözleri unutmak için hatalarını ortaya atıyorsunuz. Hatasız insan mı olur?.. Herkeste hata bulunur. Her zatın gülünecek zayıf bir tarafı vardır. İyi tarafını atıp gülünecek tarafını almak sokak adamlarına hastır. Vaıza hata uydurup gülmek büyük hatadır. Başınızla oynuyorsunuz. Allah, kafanızı uçurmaya kadirdir. Bir din adamı ile alay etmek Hakk’a karşı kelle koltukta meydana atılmak demektir. Allah’la şaka olmaz. Bu yersiz işinizden dönünüz. Allah’ın düşmanlarına benzemeyi özlemeyiniz. Ne işittiyseniz onunla yararlanmaya bakınız. Kurtulmak istiyorsanız, yol işte...

Ey evlâd! Âdet seni bağladı. Kısmet seni kaydı altına aldı. Sebepler yolunu kesti. Sebebi yaratanı unuttun. O’na tevekkülü beceremedin. Sana ilk vazife: Amellerini tazele... Bütün işlere yeniden ve baştan başla. İhlâs sahibi ol; gözünde ve gönlünde Hak varlığından başkası olmasın. Kulluk Allah için olur. Kula kulluk edilmez. Karşına çıkana şu âyeti oku:
“Cin tayfasını ve insanları, ancak bana kulluk edeler diye, yarattım.” (51/56)
İnsanlar ve bu gözle görünmeyen, gizli ve şuurlu yaratıklar olan cinler, oyuncak için yaratılmış değildir. Onların yaratılışında binlerce gizli mâna saklıdır. Allah, boş iş etmez. Yemek, içmek, bunları yaşatır; ama niçin yaşarlar? Oynasınlar ve zıplasınlar diye mi? Yatsınlar, uyusunlar, eğlensinler diye mi? Gaye, yalnız bu mudur?
Ey gafiller! Uyanınız; hele bir gözünüzü yumun; hayalin biraz ötesine geçin. Yaratılışınızdaki hikmeti, hemen sezeceksiniz...
Kalbinizi yürümeye alıştırın. Obir adım giderse ikinci adımı yürütmeye koyulun. O yürümeye başlarsa elinden çabuk tutarlar. Yeter ki, Şahın yolunu bile... O’na doğru yürüye... Kalb bir adım atsa, O şah beş adım atar. Belki daha da fazla... O sevdiklerine kavuşmayı en çık sevendir. Kulun sevgisi, Hak sevgisi önünde nasıl varlık iddiasında bulunur?.. Yokluğunu sezdiği halde, severim, sözünü nasıl söyleyebilir?.. Sevgiyi Allah kulun kalbine atar. Kul, o miktarda Allah’ı sevebilir; artığı olamaz. Allah, “Dilediğine rızkı sayısız verir, hesap etmez.” (2/212)
Onun kulları, O’na vekildir; halifedir. Halife, ustasının dışında değildir. Arzu şahındır. Şah bir emir buyursa halife yapar; halife bir dilek dilerse hemen yerine gelir. Bu söz, şeydir, şeydir, diyorum, anla... Dile bu kadar geliyor. Mâna âlemini tasvir. Bu kadar olur. İşte bunlara çalışalım.
Bu hal ki tamam oldu; yolculuk da tamam oldu. Dünya nedir, siva –Hakk’ın zatından başkası- var mı, yoksa yok mu? Bunlar, işte anlattığım yolculuk sonunda bilinir.
Şifa bu yolda olur. Yakınlık buradan başlar. Mülk burada, ün, saltanat bu ufukta... Beylik yine bu yolda. Köşkünü buraya kuranın zerresi kocaman dağ olur. Damlası ummana döner. Yıldızı ay kadar parlar. Ayı, yılı aşar. Azı çok, yokluğu varlık olur. Bitmişini sonsuzluklar kucaklar. Kökü zemin derinliğinde saklıdır. Dalları, dünya ve âhirete, serin ferahlık verir. Bu dallar, ilim ve hikmettir. Bunlara sahip olan başka ne ister ki?.. Dünya, yüzük taşı kadar küçülür. Dünya, onu bağlamaz. Âhiret ona sınır çizemez. Sultanlar ona ferman okuyamaz. Mülk onu avutamaz. Perdeciler ondan nesne saklayamaz. Ona tek el uzanamaz. Üzüntü ondan uzak olur.
İşte bu yol buraya varır; yolculuk biter. Kul, salâhını böyle bulur. Ve yine kullara döner. Bir kurtarıcı olarak elinden tutar, dünya denizinden çeker, çıkarır. Tabiî nasibi olanı, Hakk’a uyanı...

Allah’ın hayır dileğine eren bu büyük insan, esirgeyen olur; kulların delili, saklayıcısı, terbiyecisi, yöneticisi olur. Kalbinde saklı duran dilleri bu zat çözer. Onun nuru, sağında solunda ışık tutar. İşte, Allah’ın hayır dilediği kimseler bu zatı bulurlar. Hayır dilemedekleri de onu göremez, kör olurlar. Bulamazlar; kaybolurlar. Bunlar tek olur.
Onlar halk arasına girerken, sahipleri Hak’tır. Halkın zararı onlara dokunmaz. Her bakımdan selâmet içinde olurlar. Halkın yararı ne ise onu başarırlar. Hakk’ın yardımı onlara her güç işi kolay eder. Allah’ın yardımı ile kulları doğru yola çağırırlar.
Allah’ın salih kulları, çeşitli olur. Her birinin bir kaç ismi bulunur. Bazan tümüne bir isim verilir. Onlara zahid de denebilir. Dünyayı kalbine koymadan kulluğa devam eden zahid olur. Zahidlik kolay olmaz, Allah’ın kolay ettiğine olur.
Zahid vardır, dünya gözünde yoktur. Âhireti de kabul etmez. Onları yaratana koşar. Asıl zahid budur. İyiliğe örnek olmak için böyle gerek.
Ne oldu size?.. Sanki hiç ölmeyeceksiniz. Halinizden öyle anlaşılyor. Sanki kıyamet günü dirilip huzura çıkmayacaksınız. Ve hesap vermeyeceksiniz. Sırat köprüsünü hiç görmeyeceksiniz. Bu nasıl düşünce?.. bu nice inanç?.. Bu halinize bakmadan iman ve islâm dâvası için iddialar yapıyorsunuz. Yazıklar olur size... Hâlinizi düzeltiniz, yoksa batarsınız.
İşte Kur’an... Bilgi sizde yok oldu. Onunla amel etmezseniz, kıyamet günü aleyhinize şahitlik eder. Bilginlerin yanına gider, öğütlerini tutmaz, sözlerinizi dinlemezseniz, öbür âlemde ne olacak haliniz?.. Bu da aleyhinize bir delil olacak ve ateşte yanmanıza sebep teşkil edecek... Bir ilim adamının yanına gider, sözlerini dinlemezseniz, Peygamber öğüdünü dinlememiş gibi hata etmiş olursunuz.

Âlimlerin sohbetinde bulun. Sözlerini iyi dinle. Hak ve hakikat üzre olan sözlerini kabul et ve gereğini yerine getirmeye gayret et.
Bir gün dünya kopacak. Herkes şaşkına döecek. Allah’ın Celâl sıfatı tecelli edecek. Herkes sus pus olacak ve dilleri tutulacak. O’nun azamati ve büyüklüğü kimde hal bırkır ki?... O gün her şey O’na döner. Zaten gelirken de oradan gelmişti.
O gün büyüklerin sahibi zuhur eder; onları taziz eder. Her çeşit iyiliğini yağdırır. İyiler, dünyada bulamadıkları şeyin kat kat üstünü orada bulurlar. Esasen onlar, bulacaklarını burada buldular. Her şeyin sahibine erdikten sonra ne istenebilir ki?.. Onlar, o gün öyle olurlar.
Ya bugün?.. Yeryüzünün şahıdır onlar... Ülkeler, onların fermaniyle serilir. Dağlar, onlarına göre yeri tutar. Yeryüzü onlarla düzen bulur. İnsanların sultanı onlardır; başta giden onlar olur. Hakk’ın vekili onlardır. Bunlar mâna ve iç âlemine göredir. Dış ta, herkes gibi olurlar... Bugün böyle... Yarın perdeler kalkınca, onların kim olduğu daha kolay anlaşılır.
Herkesin bir kahramanlık görüşü vardır. Yerine göre yapar. Küfür ehlini hasım görür, ona karşı olur. Elinden geldiği kadar yere sermeye bakar. İyilerin cengi nefsi görünce başlar. Çeşitli kötü arzu, tabiatın kötülükleri, onların can düşmanıdır. Şeytan denen uygunsuz, şaşırtıcı onlara yanaşamaz. Kötü arkadaşlar, onlardan kaçar. İnsan kılıklı şeytanlar her şeyden daha fenadır.
Bir de seçme insanların cenk ettikleri şey vardır ki, o da, dünyayı, âhireti ve Hak’tan gayri her ne var, onu bırakmaktır; bırakmak için elden geldiği kadar cenk etmektir.
Kasd yalnız Allah olmalıdır. Cihad, O’nun düşmaları ile olmalıdır. Çalışmak lâzımdır; ama her şeyden önce neye ve kim için çalışmak gerekse onu bilmek icap eder.

Ey evlâd! Uyan, başkası dürtmeden kendiliğinden uyan. Acıyı görmeden gözlerini aç. Din sahibi ol. Dindar kişilerle bulun. İnsan olan onlardır. Akıllı onlara denir. İnsanların en üstünü ve aklı toplu olanı, Allah’a uyandır; en cahili ve aklı perişan olanı ise. O’na isyan bayrağı çekendir. Bunu böylece bilesin...
Nebi (S.A.) şöyle buyurur:
- “Ellerin terbiyeli olsun.”
Bunun ince ve derin mânası vardır. Anlayan anlar. Biz de şöyle anlatırız: Gün olur, derde düşersin. Kendini dilenciliğe verme, çalış. Zenginliği görürsün.
Bir de şöyle analtılabilir: Erenlere kavuştuğunda önlerinde tazimle dur. Onlara saygı göster. Kalbinden bir şey isteme. Elini onlara ihtiyaç kastı ile açma. Onlar sana gerekeni biirler, verirler. Kalbini bozarsan münafık olursun. Elini uzatırsan, ihlâs sahibi olmadığın sezilir.
Gösteriş meraklısısın, içinde hayır yoktur. Ancak Allah rızası için yaparsan eline hayır geçer. Yaptığın işin dışına kimse önem vermez. Nefsini bir yana atar, heva ve şeytanı perişan edersen adam olusun. Yaptığın hayır işlerde dünya gelirini görmezsen işlerin makbul olur.
Çalış, işlerini temiz tut. Yaptığın işi görme. Her işte, yapanı değil, yaptıranı görmeye çalış. İçini düzelt. Kalbinde ne varsa, ona varebilirsin. Ne olursa olsun niyetinden başka bulamazsın. İnsanları isteyerek yapılan işin sonu Hakk’a varmaz.

Yazık oluyor sana, işin halk için!.. Nasıl onunla Hakk’a varmayı diliyorsun?.. Bu sadece içinde bir heves bırakır. Ötesi boş olur.

Nene böbürleniyorsun?.. Bir adım atmaya gücün yeter mi acaba?.. Böbürlenmeyi terket. Pek de şen olma. Şenliği azalt, Hüznü çoğalt. Senin için bu daha da iyi olur. Dünya bir zindan gibidir. Öbür âleme nisbetle buranın ne önemi olur. Hapiste yaşayanın sevinci ne kadar sürer?.. Sevindikçe kederi çoğalır.
Peygamber (S.A.) efendimiz çok düşünürdü. Daimi tefekkür halinde idi. Az sevinirdi. Gülerken ancak ön dişleri açılırdı. Onun üzüntülü sevinçli zamanından daha çoktu. Sen, onun ümmeti değil misin?.. Onun gibi ol... Az gül. Ancak karşıdaki zatın kalbini hoş etmek için tebessüm et. Peygamber (S.A.) efendimiz de öyle ederdi. Kalbi o kadar hüzünlü ve Hakk’la o kadar meşguldü ki, ashab-ı kiram olmasa, dışarıda yapılması zorunlu bazı şeyleri olmasa, evinden dışarı çıkmazdı. Kimsenin yanına varmaz, halktan hiç kimse ile konuşmazdı.

Ey evlâd! Hak’la yalnızlığın tamiz olursa için ürperir, kalbin parlar. Bakışların ibretle dolar. Kalbin yüce düşüncelere kab olur. Ruhun ve mâna âlemin Hakk’a vasıl olur.
Dünyalık işleri düşünmek, insanın iç âlemini kapkara eder. Öbür âlemin güzelliğini anlamak, hayat ve yaşamak bilgisini verir.
Tefekküre dal. Ondan daha büyük şey olmaz. Allah, kulun tefekkürüne karşılık dünya ve âhiret bilgisi verir. Kalbin yaşaması tefekkürle olur. Dünyanın kazancı tefekkürle elde edilir. Âhiret böyle ele girer.
Acırım sana... Bütün ömrünü dünyalığa veriyorsun. Halbuki, Allah onu nice zaman önce böldü. Herkesin kısmeti, yıllarca önce hazırlanmış. Kendiliğinden gelir. O istersen de gelir, istemesen de... Neden dünya için hüzün duyarsın?..
Hırsa kapılma. Hırs, insanı hem kullar arasında, hem de Hak katında perişan eder. İmanı bir yana atıyor, rızık istiyorsun. Rızkın artınca, artık imanın gerekli olmadığına giderek oturuyorsun. Her çeşit dünyalığa erince imandan yana bir şey beklemeden yatıyorsun!.. Bunlar iyi olur mu? Yani, sen de beğeniyor musun?

Ey evlâd! Ciddi sayılanı, oyuncakla bir etme. Her şeyin değerini bil. Kalbini, halktan gelecek imkânlara bağladıkça Hak’la bir edemezsin. Sebepleri görerek onları yaratanı umuyorsun. İç Âlemde dış âlem nasıl birleştirilir?.. Aklın her şeye ermez. Hakk’ın katında olanla halkın elindeki bir tutulur mu?.. Yaratanı görmeden yaratılmışla uğraşan ne kadar cahildir, bilemezsin.
Birinci derecede önem verilmesi gerekeni bırakıp ikinci derecede olanı almak cahilliktir. Baki, devamlı şeyi unutup fani ve geçici işle olmak ahlaksızlıktan başka ne ile anlatılır?..

Ey evlâd! Bilgisizlerle sohbet ediyorsun; iyi etmiyorsun. Onların hali seni de sarar, onlara uyarsan kurtulman kolay olmaz. Ahmakla oturan, ahmak olur. Allah’ın varlığına, birliğine iyi kimselerle ol. Bilen ve bildiği ile iş tutanları ara.
İman sahibi nefsine uymazsa ne kadar güzel olur. Kötü olmayan, şahsî arzusu ile başa çıkan adam, ne kadar kuvvetlidir. Nefsin kötülüğünü sezer. Ona göre nefsini terbiye etmeye koyulur.
Peygamber (S.A) efendimiz şöyle buyuruyor.
- “ İman sahibi, yüzden sevinçli görünür, ama içi yanar “
İman sahibi, kalbindeki hüznü yüzünün şenliği ile örter. Bunu ancak iman sahibi yapar. İmanı kuvvetlendikçe, nefsine daha çok hakim olur. İçinden çok düşünür; tefekkür âlemine dalar. Çok ağlar, az güler. Peygamber (S.A.) efendimiz, bunu da anlatırken buyururlar ki:
- “İman sahibi, Mevlâ’sına kavuşuncaya kadar rahata eremez.”
İmanlı kişi, çalışır, kazanır, ama içten Mevlâ ile olur. Zahirde kullarla, ev halkı ile olur; ama iç âlemi Rabbına dönmüştür. İç âlemi o kadar zengindir ki, bunu kimse bilemez. O da bu sırrını kimseye demez. Ne hanımı, ne çocukları, ne komşusu, ne de halktan biri bilir. Onun iç âleminin zenginliğini, Peygamber (S.A.) efendimizin şu yüce kelâmı bildirir:
- “İşlerinizi gizli tutarak yürütmeye gayret ediniz.”
Her iman sahibi bunu yapmaya alışmak zorundadır. Sonra kendisi pişman olur. Aksi halde dilinden bir söz zuhur ederse, hemen başka lâfla kapatmalıdır. Söylediğine pişman olmalı ve Allah’tan af dilemeli...

Ey evlâd! Ben, sana bir aynayım; böyle gör.
Beni kalbine bir ayna olarak koy, sinene yerleştir. İşleri karşıma getir. Bana yaklaş ve bak. O zaman çok şeyler göreceksin. Benden uzak kaldığın zaman göremediğin çok sefaları o kez göreceksin.
Din işlerini düzeltmek istersen, bana gel. Bunu ancak bende bulabilirsin. Başkasında bulamazsın. Ben, seni Allah yolunda seviyorum ve öyle yetiştirmek istiyorum. Seni Allah yoluna döndürecek kuvvet bende vardır. Seni sert bir elle yola getiriyorum. Münafık dili ile değil.

Dünyayı evinde bırak, bana öyle gel. Ben öbür âlemin yöneticisiyim. Dünya sana kalsın. Seni oraya almak istiyorum. Yüce âlemlerin sultanı yapmak istiyorum, bu fani diyarın bekçisi değil... Yanımda otur; sözlerimi işitmeye bak. Ne dersem onunla iş tut. Ölmeden önce böyle yap. Yakında ölür gidersen perişan olursun. Eli boş, yüzükara gitmeyi sana ayıp sayıyorum; çünkü iman sahibisin.
Dünyanın dönüşü ve her şeyi hareketi bir disiplin ve korkunun eseridir. Eğer bir şeyden korkmuyorsan onu bilmiyorsun demektir. Korku ilmin ta kendisidir. Korkmayan bilgi sahibi değildir. Korkan, korktuğu şeyin âlimidir. Allah korkusu olmayan için ne burada, ne de ötede selâmet vardır. İnsan, Allah’ı bildikçe korkar. Bilmemişde neden korkar?.. Bunu bizlere anlatmak için, Allahü Taâlâ şöyle ferman buyurdu:
- “Allah’tan ancak, bilgi sahibi kulları korkar.” (35/28).
Allah’tan korkanlar bilgi sahibidir. Ve bildiklerini tatbik sahasına koyanlardır. Bilirler; bildikleri ile amel ederler; ayrıca bilmeyenlere de öğretirler. Bunlar, yaptıklarına bir karşılık da istemezler; yalnız Allah’ı ve O’nun yakınlığını talep ederler. O’nun sevgisini isterler. O’ndan uzak kalmayı ve aralarına kara perdenin girmesini arzu etmezler. Onlar, ne dünyayı ister, ne de öbür âlemi; hiçbir kapının da üzerlerine kapanmasını talep etmezler. İsterler ki, kendileri için olsun; dünya ve âhiret kendilerine kalsın.
Dünya onlaradır. Âhiret onlaradır. Aziz ve Celil olan Hak da onlara kalmıştır.
Onlar iman sahibidir. O’nu iyi bilir ve çok çekinirler. Hak uğruna mahzundurlar.
İnsan vardır ki, dış göze görünmeyen, kalb gözüne göre hazır ve nazır olandan korkar. Nasıl korkmazlar ki, O diriltir ve öldürür. Aziz eder, zelil eder. O, her an bir şan alır, İsterse kabul eder; dilerse reddeder. Yakın eden O’dur. Uzak eden yine O’dur.
- “Yaptığından O’na kimse soru soramaz. Ama O’ndan gayri olanlar hep sorguya tabi tutulacaktır.” (21/23).
Allah’ım, bize yakınlığını ver.
- “Dünya ve âhirette güzellik ihsan buyur. Bizleri ateşe atmaktan sakla...” (2/201) Âmin!..(Abdul Kadir Geylani)
Allah razı olsun şefaatine nail buyursun inşaalah.
Kara Kartal beğendi.
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi inzar 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
iyilik haddi aşarsa kötülük doğurur. Adap-Edep-Ahlak Mihrinaz 2 2302 26 Şubat 2009 22:12
iç alemdeki her mana kabullenmiş değildir. Adap-Edep-Ahlak Mihrinaz 1 1786 26 Şubat 2009 22:00
şiirdir. Şiirler ve Şairler _bülbül_ 3 1724 14 Şubat 2009 01:47
öteler... Resim/Karikatür AşıkıZehra 3 1706 19 Ocak 2009 15:40
halifeye diz çöktüren köle Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler Kara Kartal 2 1663 07 Aralık 2007 10:18

Alt 04 Ekim 2023, 21:18   Mesaj No:2
Medineweb EDİTÖRÜ
Kara Kartal - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu: Kara Kartal isimli Üye şuanda  online konumundadır
Medine No : 59105
Üyelik T.: 03 Şubat 2018
Arkadaşları:1
Cinsiyet:
Mesaj: 3.509
Konular: 413
Beğenildi:3136
Beğendi:3595
Takdirleri:25542
Takdir Et:
Standart

__________________
Ben yalnızca sevdiklerimden korkarım.
Çünkü beni sadece onlar incitebilirler
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Konuyu değerlendir
Konuyu değerlendir:

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
İlahi ver bana.. FERHAT37 Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler 2 09 Ekim 2023 19:45
Kürtçe İlahi _bülbül_ İlahiler/Ezgiler 1 31 Temmuz 2019 02:15
Fey-i İlahi MERVE DEMİR İslami Kavramlar 1 12 Mayıs 2009 11:03
İlahi çağrıyı en güzel okuyanlar KuM TaNeSi Serbest Kürsü 0 15 Nisan 2009 17:52
İlahi !... Yüzümü Seçemiyorum... Seyyid Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler 0 09 Kasım 2008 14:36

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.