Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM DİNİ KONULAR.::. > Muhtelif Dini Konular > Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler

Konu Kimliği: Konu Sahibi Medine-web,Açılış Tarihi:  09 Temmuz 2007 (22:55), Konuya Son Cevap : 11 Ekim 2023 (16:58). Konuya 304 Mesaj yazıldı

Beğeni Aldı36Kez Beğenildi
Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 03Haziran 2009, 10:04   Mesaj No:41
Medineweb Sadık Üyesi
AŞK'ÜL İSLAM - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:AŞK'ÜL İSLAM isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 38
Üyelik T.: 30Haziran 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Yaş:43
Mesaj: 984
Konular: 245
Beğenildi:29
Beğendi:0
Takdirleri:146
Takdir Et:
Standart YABAN KAZLARI

Yazar : Sait Çamlıca



Dikkat ettiyseniz yaban kazları “V" şeklinde uçarlar. Bilim adamları kazların neden bu şekilde uçtuklarını araştırmışlar. araştırma sonucunda su verilere ulaşmışlar; 1-) “V” seklinde uçulduğunda, uçan her kus kanat çırptığında, arkasındaki kuş için onu kaldıran bir hava akimi sağlıyormuş. Böylece “V” seklinde bir formasyonda uçan kaz grubu, birbirlerinin kanat çırpışları sonucu ortaya çıkan hava akımını kullanarak uçuş menzillerini yüzde yetmiş oranında uzatıyorlarmış. Yani tek başına gidebilecekleri maksimum yolu grup halinde neredeyse ikiye katlıyorlarmış.

Kıssadan Hisse: Belli bir hedefi olan ve buna ulaşmak için bir araya gelen insanlar, birbirlerinde hız ve haz alarak hedeflerine daha kolay ve çabuk erişirler.

2-) Bir kaz, “V” grubundan ayrıldığı anda uçmakta güçlük çekiyor. Çünkü diğer kuşların oluşturduğu hava akiminin dışında kalmış oluyor. Bunun sonucunda, genellikle gruba geri dönüyor ve yoluna grupla devam ediyor.

Kıssadan Hisse: Eğer kafamız bir kaz kadar çalışıyorsa; bizimle ayni yöne gidenlerle bilgi alışverişini ve işbirliğini sürekli kılarız.

3-) “V” grubunun başında giden kaz hiç bir hava akımından yararlanamıyor. Bu yüzden diğerlerine oranla daha çabuk yoruluyor. Bu durumda yorulunca en arkaya geçiyor ve bu defa hemen arkasındaki kaz lider konumuna geçiyor. Bu değişim sürekli yapılıyor; böylece her kaz grubun her noktasında yer almış ve aynı oranda yorulmuş oluyor.

Kıssadan Hisse: Yaptığınız her işi, yeri ve zamanı geldiğinde başkasına bırakmak gerekiyor.

4-) Uçuş hızı yavaşladığında gerideki kuşlar, daha hızlı gitmek üzere öndekileri bağırarak uyarıyorlar.

Kıssadan Hisse: İlerlemek ve yol almak için bazen başkalarının uyarılarına gereksinim duyarız. Bundan alınmamalıyız; tam aksine, böyle uyarıları sevinç
ve takdirle karşılamalıyız.

5-) Gruptaki bir kus hastalanırsa veya bir avcı tarafından vurulup uçamayacak duruma gelirse; düşen kusa yardim etmek üzere gruptan iki kaz ayrılıyor ve korumak üzere hasta/yaralı kazın yanına gidiyor. Tekrar uçabilene (veya eğer ölürse, ölümüne kadar) onunla beraber yaralı kuşu asla terk etmiyorlar. Daha sonra kendilerine başka bir kaz grubu buluyorlar.
Hiçbir kaz grubu, kendilerine bu şekilde katılmak isteyen kazları reddetmiyor.

Kıssadan Hisse: Adam olmak sadece insanlara özgü değil….
Alıntı ile Cevapla
Alt 30 Temmuz 2009, 14:12   Mesaj No:42
Medineweb Aktif Üyesi
nergiz  - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:nergiz  isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 7328
Üyelik T.: 23 Şubat 2009
Arkadaşları:3
Cinsiyet:
Memleket:Sakarya
Yaş:31
Mesaj: 166
Konular: 29
Beğenildi:5
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Karga

80'ine merdiven dayamış yaşlı baba ile onu ziyarete gelen -45 yaşında ve saygın bir işi olan- oğlu salonda oturuyorlardı. Hal-hatırdan, çoluk-çocuktan, havadan-sudan sahbet ettikten sonra oğlu susmuş, ayrılmanın sinyalini vermişti. O anda üzerinde oturdukları sedirin yanındaki pencerenin pervazına bir karga kondu.



Yaşlı baba kargaya gülümserek biraz baktıktan sonra oğluna sordu: 'Bu ne oğlum?'



Oğlu şaşkın, cevapladı: 'o bir karga baba.'



Yaşlı baba kargaya biraz daha baktıktan sonra yine sordu: 'Bu ne oğlum?'



Oğlu daha da şaşkın, yine cevapladı: 'Baba, o bir karga'



Karga hâlâ pervazda, komik hareketlerle başını sağa sola çeviriyor, başını yan yatırıyor, havaya bakıyor, sonra başını yine onlara çeviriyordu. Yaşlı baba üçüncü defa sordu: 'Bu ne?'



Oğlunun şaşkınlığı sabırsızlığa dönmüştü: 'O bir karga baba, üç oldu soruyorsun. Beni işitmiyor musun?'



Yaşlı baba dördüncü defa da sorunca oğlunun sabrı taştı ve sesini yükseltti: 'Baba bunu neden yapıyorsun? Tam dört defadır onun ne olduğunu soruyorsun, sana cevap veriyorum ve sen hâlâ sormaya devam ediyorsun. Sabrımı mı deniyorsun?'



Babası -yüzünde hâlâ bir gülümseme- yerinden kalktı, içeri odaya gitti ve elinde bir defterle döndü. Bu bir hâtıra defteriydi. Oturdu, sayfalarını karıştırdı ve aradığını buldu. Sevgiyle gülümseye devam ederek sayfası açık bir vaziyette defteri oğluna uzattı ve o sayfayı okumasını söyledi.



'Bugün 3 yaşındaki minik yavrumla salondaki sedirde otururken yanıbaşımızdaki pencerenin pervazına bir karga kondu. Oğlum tam 23 defa onun ne olduğunu sordu. 23 soruşunda da ona sevgiyle sarılarak, onun bir karga olduğunu söyledim. Rahatsız olmak mı? Hayır! Onun sorusunu masumca tekrar edişi içimi sevgiyle doldurdu.'
Alıntı ile Cevapla
Alt 30 Eylül 2009, 17:50   Mesaj No:43
Medineweb Aktif Üyesi
nergiz  - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:nergiz  isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 7328
Üyelik T.: 23 Şubat 2009
Arkadaşları:3
Cinsiyet:
Memleket:Sakarya
Yaş:31
Mesaj: 166
Konular: 29
Beğenildi:5
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Kıssadan Hisse Cömert Olmak

Hz.Ali'nin ağabeyi Cafer b Ebu Talib'in oğlu Abdullah, sıcak bir günde, bir kabilenin hurmaliğina inmişti
Abdullah burada dinlenirken, hurmalıkta çalişan köleye, yemek vakti üç parca ekmek geldigini gördü. Adam ekmeklerden birini agzina goturmek uzereydi ki,
birden önünde açlığı her halinden belli bir köpek belirdi Köle elindeki ekmegi köpegin önüne attı. Köpek ekmegi derhal yedi.Köle ekmegin ikinci parçasını da attı. Köpek bunu da bir kerede sildi süpürdü. Köle bunun üzerine üçüncü parcayı da köpege verdi. Kalkıp, yeniden işine dönmek üzereydi ki, olup biteni uzaktan seyreden Abdullah, yaklaşıp sordu:

"Ey köle, bugünkü yiyecegin ne kadardi?"

Köle sıkılarak cevap verdi:

"Işte bu üç parca ekmek"

"O halde neden kendine hiç ayırmadın?"

"Baktim ki, hayvan cok aç O halde bırakmak istemedim"

"Peki sen ne yiyeceksin şimdi?"

"Oruç tutacağım"

Bunun üzerine, Abdullah b Cafer, köleden sahibini, evinin nerede oldugunu sordu Sonra da gidip adamdan bu hurmaligi icindeki koleyle birlikte satin aldi

Sonra döndü, köleye bu tarlayi ve onu sahibinden satin aldigini soyledi ve ekledi:

"Seni azad ediyorum Bu hurmaligi da sana hediye ediyorum"

Comertligiyle meshur Abdullah b Cafer, kendisinden daha comert birini taniyip tanimadigi soruldugunda, bu olayi anlatir ve:

"Ama o köpege topu topu üç parca ekmek vermis; sense ona koskoca bir hurmaligi ve hürriyetini vermişsin" dediklerinde, su karşılığı verirdi:

"Ama o elindeki herşeyi verdi; ben ise elimdekinin bir kismini"

Alıntı...
Alıntı ile Cevapla
Alt 14 Ocak 2010, 10:11   Mesaj No:44
Medineweb Sadık Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:Hazan Mevsimi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 11236
Üyelik T.: 19 Aralık 2009
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 338
Konular: 71
Beğenildi:4
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Hayat bu tuz misali...

Bir vakit, eski zamanların birinde hayattan pes etmiş bir adam varmış. Sıkıntılarına çare bulamaz olmuş. Hiç kimse onun derdine deva bulamamış. Köyün birindeki bir pir-i fani bu adama bir bilgeyi önermiş. “Biraz ters gibi görünür amma sana hayatının dersini verir. Âlimlerin yıllarca öğretemediğini kısa sürede öğretiverir.” demiş. Bizim adam koyulmuş yola. Az gitmiş uz gitmiş, nihayette bilgenin bulunduğu kasabaya ulaşmış. Sormuş soruşturmuş bilgenin evini bulmuş. Bilgenin yanına varmış. Önünde diz çökmüş. “Efendim! İçimde ve hayatımda öyle sıkıntılar var ki anlatamam.” demiş. Anlatamam demiş amma uzun uzadıya da anlatıvermiş. Bilge hiçbir şey demeden dinlemiş. Sonunda:

“Git bakkaldan iki tane yarım kiloluk tuz al da gel.” demiş. Derviş bilgenin niyetinin anlamamış. İçinden, “Ne alaka! Ben derdimi anlatıyorum bilgenin dediğine bak. Adamın kafası tuzda. Herhalde kendi işini gördürecek bana.” diye söylenmiş.

Söylenmiş söylenmesine de bakkala doğru yola koyulmayı da ihmal etmemiş. Tuzu alıp gelmiş sonunda. Birazcık hışımla bırakmış bilgenin önüne. Bilge önünde duran bir tas suyu göstererek “Şimdi bu tuzlardan birini bu tasın içine boşalt ve karıştır.” demiş. Adam denileni yapmış. İşin nereye varacağını merak ediyormuş doğrusu. Bilge “Şimdi bu suyu iç.” deyince iyice öfkelenmiş. Bilge ısrar etmiş, “Derdine çözüm bulmak istiyorsan iç, yoksa bırak git.” Diye sert çıkmış. Adam mecburen içmiş çorak suyu ama içmesiyle ağzından püskürtmesi bir olmuş. “Nasıldı?” diye sorunca Bilge, “Nasıl olabilir ki, çorak tabi ki.” diye de cevap vermiş.

Bilge yüzünde hafif bir gülümseme ile “Beni takip et.” demiş. Koyulmuşlar yola. Varmışlar berrak bir göl kenarına. Bilge “Şimdi diğer tuzu göle boşalt” demiş. Adam şaşkınlık içinde denileni yapmış. “Eğil ve gölden de su iç” diye devam etmiş bilge.

Biçare adam denileni yapmış. Eğilip gölden su içmiş. Bilge gülümseme ile “Bu suyun tadı nasıl peki?” diye sormuş. Adam “Gayet güzel, sade ve leziz” diye cevap vermiş. Bunun üzerine bilge:

“Hayat da böyle evlat. Senin sıkıntıların da tuz misali. Zaman olur bu sıkıntıları azaltamazsın. Miktarını düşüremezsin. Sıkıntıyı çekmek zorunda kalırsın. Lakin yapabileceğin bir şey var: Duygularını, düşüncelerini geniş tutmak. Bakış pencereni genişletmek. Aynı tuz bir tas içinde sana sıkıntı verirken bir göl içinde etkisini bile gösteremez.”
Alıntı ile Cevapla
Alt 23 Şubat 2010, 13:03   Mesaj No:45
Medineweb Acemi Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:a.rahman75 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 11569
Üyelik T.: 26 Ocak 2010
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 13
Konular: 5
Beğenildi:0
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Kıssadan hisseler ...

[size=large]Kıssadan hisseler ...[/size]


Hz.Ali’nin ağabeyi cafer b. Ebi Talib'in oğlu Abdullah, sıcak bir günde, bir kabilenin hurmalığına
inmişti.

Abdullah burada dinlenirken, hurmalıkta çalışan köleye, yemek vakti üç parça ekmek geldiğini
gördü. Adam ekmeklerden birini ağzına götürmek üzereydi ki, birden önünde açlığı her halinden belli
bir köpek belirdi. Köle elindeki ekmeği köpeğin önüne attı.

Köpek ekmeği derhal yedi.
Köle ekmeğin ikinci parçasını da attı. Köpek bunu da bir kerede sildi süpürdü.
Köle bunun üzerine üçüncü parçayı da köpeğe verdi. Kalkıp, yeniden işine dönmek üzereydi ki, olup
biteni uzaktan seyreden Abdullah, yaklaşıp sordu:

-"Ey köle, bugünkü yiyeceğin ne kadardı?"

Köle sıkılarak cevap verdi:

-"Işte bu üç parça ekmek."

Abdullah b. Cafer:

-"O halde neden kendine hiç ayırmadın?"

Köle:

-"Baktım ki, hayvan çok aç. O halde bırakmak istemedim."

Abdullah b. Cafer:

-"Peki sen ne yiyeceksin şimdi?" diye sorar.

Köle:

-"Oruç tutacağım." Der.

Bunun üzerine, Abdullah b. Cafer, köleden sahibinin, evinin nerede olduğunu sordu.
Sonra da gidip adamdan bu hurmalığı içindeki köleyle birlikte satın aldı.

Sonra döndü, köleye bu tarlayı ve onu, sahibinden satın aldığını söyledi ve ekledi:

-"Seni azad ediyorum. Bu hurmalığı da sana hediye ediyorum."

Cömertliğiyle meşhur Abdullah b. Cafer, kendisinden daha cömert birini tanıyıp tanımadığı
sorulduğunda, bu olayı anlatır ve kölenin daha zengin olduğunu söylerdi.

Soranlar her seferinde:

-"Ama o köpeğe topu topu üç parça ekmek vermiş; sense ona koskoca bir
hurmalığı ve hürriyetini vermişsin" dediklerinde, şu karşılığı verirdi Abdullah b. Cafer:

"Ama o elindeki herşeyi verdi; ben ise elimdekinin bir kısmını...'

------------------------------------

Yaşamın anlamını kavramak için dünyayı dolaşmaya çıkan bir genç, gezdiği ülkelerden birinde ünlü
bir bilgeyi ziyarete gitmişti.

Gezgin genç, bilgenin yaşadığı evde, tüm duvarların kitaplarla kaplı olduğunu gördü.

Fakat evi dikkatle gözden geçirdikten sonra , yerde bir kilim, duvar dibinde yatak olarak
kullanılan bir sedir, ortada ise bir masa ve sandalyeden başka evde hiçbir eşyanın olmadığını gördü
ve merakla sordu:

-"Neden hiç eşyanız yok?" dedi.
"Koltuklarınız, kanepeleriniz, büfeleriniz… Onlar nerede?"

Bilge, bu soruya karşılık olarak kendi bir soru sordu gezgin gence;

-"Senin de yalnızca, sırtında taşıdığın küçük bir çantan var, yavrum" dedi.
Peki, senin eşyaların nerede?"

Gezgin genç, kendini savunurcasına yanıtladı bu soruyu:

-"Ama görüyorsunuz… Ben yolcuyum…"

Ünlü bilge, hak verircesine güldü:

-"Ben de öyle, yavrum" dedi. "Ben de öyle..."

---------------------------------

DERS ALMAK LAZIM BUTUN BUNLARDAN....

Selam ve dua ile
Alıntı

Alıntı ile Cevapla
Alt 14Haziran 2011, 19:39   Mesaj No:46
Medineweb Emekdarı
Esma_Nur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu: Esma_Nur isimli Üye şuanda  online konumundadır
Medine No : 4458
Üyelik T.: 19 Ekim 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:kadın
Memleket:sivas/istanbul/
Mesaj: 5.436
Konular: 575
Beğenildi:4526
Beğendi:6115
Takdirleri:24126
Takdir Et:
Standart Cevap: Kıssadan Hisse Cömert Olmak

DUA Almaya Bakalım..!

Vaktiyle bir ateşperest, oğlunu evlendirmektedir. Düğün günü çok koyun ve inek kesilir. Et kokuları mahalleyi sarar. Ancak evin bitişiğinde, müslüman, dul bir kadın, dört yetimiyle yaşamaktadır.
Hepsi de günlerdir açtırlar.
Kadıncağız, düğün evinin kapısını çalıp, “ateş” ister. Ancak maksadı başkadır. “Belki yemek verirler” diye gitmiştir.
Adam, kadının niyetini anlasa da, birşey vermez…
Kadıncağız, bir daha gidip ”ateş” ister. Yine eli boş döner.
Üçüncüde yine öyle.
Ama ne olur bilinmez, bu defa acır kadına. Hallerini anlamak için dehlize iner ve dayar kulağını bitişik evin duvarına ve dinler.
Yetimcik, annesine yalvarıyor:
- Anneciğim, ne olur bir daha git. Belki bu sefer birşey verirler.

Kadın ağlamaklıdır:

- Üç defa gittim yavrum! Artık utanıyorum.
Adam bunu duyar. Kalbi sızlar. Bir mükellef ”Sofra” hazırlatıp, gönderir evlerine. Ve dehlize inip, dinler yine.
Yetimlerin en küçüğü duâ ediyor:
- Yâ Rabbî! O nasıl bize ikram ettiyse, sen de ona ikram et! Onu îmanla şereflendir!
Ardından;
- Âamiiiin! sesleri yükselir.
O anda, kalbi döner ateşperestin.
Ve “Şehâdet” i getirip îmanla şereflenir.
Nitekim;
“Sadaka, belâyı önler. Ama duâ, kaderi değiştirir!” buyurmuştur büyüklerimiz…
__________________
Birbirimize Fikirlerimiz uyuşmasa bile İNSAN olduğumuz için SAYGI duymamız lazım...

Ne MUTLU MÜSLÜMANIM DİYENE....
Alıntı ile Cevapla
Alt 16Haziran 2011, 19:16   Mesaj No:47
Medineweb Emekdarı
Esma_Nur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu: Esma_Nur isimli Üye şuanda  online konumundadır
Medine No : 4458
Üyelik T.: 19 Ekim 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:kadın
Memleket:sivas/istanbul/
Mesaj: 5.436
Konular: 575
Beğenildi:4526
Beğendi:6115
Takdirleri:24126
Takdir Et:
Standart Cevap: medineweb kıssadan hisseler arşivi

bu yazacağım olayı hocamız anlatmışdı .bir öğrtmen çocuklara derki çocuklar ALLAH c.c. yi çağırın bakalım gelecekmi çocuklardan ses yok öğrtmen kendi aklı sıra sesleniyor tabi ses yok hani bakın dior çocuklara ALLAHINIZ c.c. madem varsa niçin ses vermiyor yada bi işaret vermiyor (sümme haşa) bak şimdi ben saklanayım siz beeni çağırın nasılda gelecem dior ve gidp masnın altına sklanıyor çocuklar sesleniyorlar ses yok bir kaç defa seslendikden sonra karşılık alamayınca çocuklar sözüm ona öğrtmenin oldugu yeri buluyorlar ve bakıyorlarki ge..........miş . çok etkilenmişdim bu olaydan yıllardır aklımdan çıkmaz sizinlede paylaşayım istedim.
__________________
Birbirimize Fikirlerimiz uyuşmasa bile İNSAN olduğumuz için SAYGI duymamız lazım...

Ne MUTLU MÜSLÜMANIM DİYENE....
Alıntı ile Cevapla
Alt 22Haziran 2011, 12:55   Mesaj No:48
Medineweb Emekdarı
Esma_Nur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu: Esma_Nur isimli Üye şuanda  online konumundadır
Medine No : 4458
Üyelik T.: 19 Ekim 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:kadın
Memleket:sivas/istanbul/
Mesaj: 5.436
Konular: 575
Beğenildi:4526
Beğendi:6115
Takdirleri:24126
Takdir Et:
Standart Cevap: Adini Sen Koy (Yasanmis Hikaye)

Birde bu yaşanmış olayı paylaşmak istedim sizinle


Nette tanışan iki genç arkadaş olurlar. zaman içinde sıkı bir dostluğa dönüşen beraberliklerini zedelememek için hiçbir zaman birbirlerini görmemeğe, fiziki özelliklerinden bahsetmemeye karar verirler.

İsimlerin, şekillerin olmadığı sadece ruhların derinliklerinden gelen en samimi duyguların dile getirildiği zaman ve mekan unsurlarından soyutlanmış bir birliktelik içinde sürer dostlukları.

Ve bir gün bakarlar ki birbirlerini tamamlayan iki varlık olmuşlar. yazışmadıkları gün hatta saat olmamaya başlamışlar. adeta nefes alış gibi doğal bir bütünleşme, isim takamadıkları bir aşk gelişmiş içlerinde. tüm beşeri sıfatlardan sıyrılmış, bambaşka bir halmiş bu.

Aradan geçen zaman zarfında, artık kesinlikle birbirlerinden asla kopamayacaklarına inandıkları gün; tanışmaya ve evlenmeye karar vermişler.

Ve ikisinin de çok iyi bildikleri bir kentin çok iyi tanıdıkları bir sahilinde buluşmak üzere anlaşmışlar.

Hanımın elinde kırmızı güller ve dudaklarında sevgi dolu bir gülümseme olacakmış. erkek ise hiçbir alamet taşımayacakmış.

Nihayet beklenen gün gelmiş. genç erkek sözleştikleri yere yaklaştıkça kalbi duracak gibi oluyormuş. ışler biraz değişmeye başlamış kalbinde. ya çok çirkin bir kadınsa sevdiceği, ya kör, topal ya da ise. Biraz hata yaptığını düşünür gibi olmuş ama çabuk savmış bu kendine ve aşkına yakışmayan düşünceleri zihninden.

Karşıda elinde bir gül tutan ve sağa ,sola bakınan hanımı görmüş. ıçi hop etmiş fakat dudaklarında beliren düş kırıklığını biraz olsun giderebilmek için bir, iki derin nefes almış ve son derece kararlı adımlarla hanımın yanına yaklaşmış.

Annesi yaşında hatta daha da yaşlı, saçları pamuk gibi bembeyaz, yüzü yaşadığı yılların derin izleri ile buruşmuş fakat dudaklarında güzel bir o kadar da şaşkın bir tebessümle kendine doğru yaklaşan genç erkeğe bakıyormuş. gözleri bin bir soru ile kıpırdıyor, yorgun gözkapakları arada bir feri kaçmış gözbebeklerini uzaklara yönlendiriyor ama yaşlı kadın gözlerini genç erkeğin bakışlarına kilitlemeye çalışıyormuş.

Zihninde çeşit, çeşit zıt fikirlerin koşuştuğu genç adam bir, iki yutkundu ve gücünün son raddesindeki bir hıçkırıkla,


"Merhaba aşkım. Nasılsın." dedi.

Kadere teslim olmuştu. söz vermişti. biliyordu her şey olabilirdi. bir an gözlerini kapadı ve yazışmalarını hatırlamaya çalıştı. onca duygu dolu kelimeler, sevda yüklü vaatler, parlak gelecekler nasıl olmuştu da bu yaşı geçmiş hatunun kaleminden dökülebilmişti. bir türlü inanamıyordu fakat gerçek gün gibi ortadaydı.

Yaşlı kadının elinde tuttuğu kırmızı güller aldı ve tarif edilemeyen bir duyguyla onları öptü. sonra elini uzattı ve,

"Hadi kalkmana yardım edeyim aşkım. buradan uzaklaşalım. " dedi.

Olanları anlamsız gözlerle seyreden yaşlı kadın dudaklarını araladı ve,

"Ey oğul, ben yıllardır bu kelimeyi unutmuş anan belki ninen yaşta bir kadınım. neler oluyor anlayamadım ama o gülleri elimden niye aldın. onları bana şu ilerde oturan genç kız verdi. birini bekliyormuş, burada buluşacaklarmış. gelirse benim tarafımdan bu gülleri ona verir misin demişti. ben de o genci bekliyordum. yoksa o sen misin?"

Genç adam bir an soluksuz kaldı, boğazında düğümlenen hıçkırık ve karmakarışık duygularla yaşlı kadının işaret ettiği yöne baktı. bir çift sevgi ve minnettarlıkla parlayan yeşil göz kendisine gülümsüyordu. telaşla yaşlı kadının ellerini öptü ve gülleri ona tekrar vererek işaret edilen tarafa koşmaya başladı. genç kız da ayağa kalkmış onu bekliyordu.

"Seni izledim. şayet gülleri almayıp geri dönseydin sessizce buradan uzaklaşacaktım. seni doğru tanımışım aşkım..
__________________
Birbirimize Fikirlerimiz uyuşmasa bile İNSAN olduğumuz için SAYGI duymamız lazım...

Ne MUTLU MÜSLÜMANIM DİYENE....
Alıntı ile Cevapla
Alt 23Haziran 2011, 09:56   Mesaj No:49
Medineweb Emekdarı
Esma_Nur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu: Esma_Nur isimli Üye şuanda  online konumundadır
Medine No : 4458
Üyelik T.: 19 Ekim 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:kadın
Memleket:sivas/istanbul/
Mesaj: 5.436
Konular: 575
Beğenildi:4526
Beğendi:6115
Takdirleri:24126
Takdir Et:
Standart Cevap: medineweb kıssadan hisseler arşivi

Geçimini Boyacılıkla Sürdüren Bir Adam Birgün Bütün Gün İş Yapamamış Ve Dolayısıyla Eve Rızkını Götüremeyeceği İçin Canı Çok Sıkılmış.Ve Eve Dönerken Bir Camiye Girmiş , Akşam Namazını Eda Edeyimde Eve Öyle Geçeyim Demiş . Aynı Gün Bir Yere... Yüklü Miktarda Borcu Olan Bir Adam'da Aynı Camiye Gitmiş.... Lakin Namazla ALLAH Sevgisiyle Hiç alakası Yokmuş ! Ve Camiye Geçip ALLAH'a Dua Etmeye Başlamış '' Yarabbim Ne Olur Bana Yardım Et Bu Bocu Kapatmam İçin Bana Yol Göster Bu Parayı Bulmama Yardımcı Ol Diye dua Ediyormu '' O Sırada Boyacı'da Hemen Arkasında Yüksek Sesle '' Yarabbi Verende Sensin Alanda ! Bu Zamana Kadar Rızkımı Hiç eksik Etmedin ! Bugün Rızkımı Vermediyesende Vardır Senin Bir Bildiğin ! Lakin Çocuklarım Aç Ve Beni Bekliyorlar . Bense Hergün Gibi Bugünde Sana Ve Senin Merhametine Güveniyorum Demiş ! Bunu Duyan Öndeki Adam Sinirlenip Arkasını Dönmüş Ve Boyacıya '' Be Adam Ben Burda Dünya Kadar Borç İçin Dileniyorum Sen Kalkmış 2 Kuruş İçin Bana Mani Oluyorsun Al Su 50 Lirayıda Çık Git Demiş ! Boyacı Parayı almış Ve Gülerek Yarabbi Ne Ne Büyüksünki Rızkı Nereden Vereceğini Çok İyi Biliyorsun Diyerek ALLAH'a Şükür Ederek Çıkmış Ve Evine Dönmüş !

Ne İstediğinizi , Neden İstediğinizi Unutmayın ! innALLAHe la yuhliful miy’ad”(3 ALİ İMRAN-9)

“Kesinlikle ALLAH vaadinden caymaz..”
Ha Bu Dünyada Ha Öbür Dünyada !..




__________________
Birbirimize Fikirlerimiz uyuşmasa bile İNSAN olduğumuz için SAYGI duymamız lazım...

Ne MUTLU MÜSLÜMANIM DİYENE....
Alıntı ile Cevapla
Alt 25Haziran 2011, 22:03   Mesaj No:50
Medineweb EDİTÖRÜ
su damlası - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu: su damlası isimli Üye şuanda  online konumundadır
Medine No : 13055
Üyelik T.: 18 Aralık 2010
Arkadaşları:18
Cinsiyet:-
Memleket:sivas
Mesaj: 10.589
Konular: 696
Beğenildi:8168
Beğendi:9381
Takdirleri:26049
Takdir Et:
Standart Cevap: medineweb kıssadan hisseler arşivi

Behlül Dânâ Hazretleri, bir mezarlıkta bulduğu üç kurukafayı zembiline koymuş ve para getirip 'Satıyorum'diye bağırmaya başlamış.
'Satıyorum, alan var mı?'

Meraklılar başına toplanıp fiyatını sormuşlar:

' Birincisi parasız, ikincisi ise sudan ucuzdur, demiş. Ama üçüncüsünü hiç sormayın... O, ağırlığınca paradır.

Sebebini merak etmişler. Birincisini gösterip:

' Bu gördüğünüz 'Taşkafa'dır demiş, nasihata bile yanaşmazdı. O yüzden beş para etmez. İkincisi de 'Boşkafa'dır, nasîhat istemesine rağmen onları tutmazdı; üç-beş kuruş verenin elinde kalır. Üçüncüsü ise 'Hoşkafa'dır ki, buna 'Kâmil kafa' da diyebiliriz. Hem ameli, hem de ihlâsı vardı; hedefi ise Allah rızâsıydı. O yüzden kurusu bile Altın değerindedir.
__________________

"Bir yαrım αklın kuyusundα öbür yαrım αşkın kuytusundα...
Cennet ve cehennem αrαsındα.Ucu sırαttαn geçen bir uçurum kenαrındα...
Â'râftα.....
Ârâfın dα αrαsındα...Ar ve αf yαrαsındα..."
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Medineweb ''Adem Güneş'ten çocuk terbiyesi ile ilgili sözler'' arşivi EyMeN&TaLhA Çocuk Ve Gençlik Eğitimi 112 21 Ocak 2022 19:18
Medineweb DİĞER paygamberler geniş arşivi Medine-web Peygamberler(a.s) 1 12 Kasım 2018 14:29
medineweb islami imzalar arşivi Medineweb Resim/Karikatür 5 29 Nisan 2016 16:42
kıssadan hisse mehmet akif2 Çocuk ve Aile Sağlığı 3 20 Aralık 2013 15:43
MedineWeb Namaz Arşivi paylaşımcı Namaz-Abdest-Teyemmüm 10 04 Eylül 2008 20:58

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.